1 Haziran 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

1 Haziran 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

s p Pera, Tamşvarı 3-2 Mağlüp Etti Oyun Çok Zevkli ve Heyecanlı Oldu. İki | Taraf da Enerjik Maçtan evvel iki taraf Pazsr günü Fenerbahçe İle ilk ma-| çim yapan Rumanya Kral kupası fi- nalisti Tamşvar dün Taksim Stadın | da ikinci karşılaşmasını gayrifede- relerin en kuvvetlilerinden Pera ile yaptı. Ve bu defa da 3 — 2 yenildi. Saat 18 de çoktanberi sahalarımız da görmediğimiz Şazi Tezcanın ha- kemliği ile oyuna başlandı. Bütün Avrupa takımları gibi, ta-) kım halinde daha düzgün oynıyan Rumenler, topu yıldırım gibi süratli bir şekilde sürerek iki üç pasta Pe- Ta kalesinin önünü buldular. Ve sağ arının bomba gibi bir şütü ü direğin alt tarafına vurarak Peralı- lara İlk tehlikeli anı geçirtti. Buna Perahılar sa; taraftan yap-| tikları iki akınla cevap verdi! Oyun uzun müddet mütevazin bir safba arzetti işe de Rumenlerin akıri ları daha tehlikeli oluyor ve Pera mü dafaasının fazla çalışmasını icap et- tiriyordu. Rumenlerin hafif (üstünlüğüne rağmen bugün eldden güzel bir oyun çıkaran Peralılar ilk golü yapmıya muvaffak oldular. 16 ıcı dakikada Fenerbahçe takımının oyuncuların» dan olup bügün Perada oynıyan An gelidis solaçığa uzun bir pas verdi. Solaçığın çizgiye kadar götürerek ortaladığı topa iki Peralı birden se- ri bir çıkış yaparak kalecinin müda- halesine rağmen içeri atarak takım- larını galip vaziyete geçirdiler. Bu golden sonra top bir müddet daha ortalarda dolaştı Ve 27 inci da kikada çok seri olan Rumen sağaçi- ğiron sıkı bir şütünü Pera kalecisi ancak karşılıyabildi. Göğsüne çarpa- rak geriye gelen topa sağiçleri yeti- şerek içeri attı ve takımını beraber liğe kavuşturdu. Ve ilk devre Ru- menlerin hafif üstünlüğü altında 1— 1 berabere nihayetlendi. İkinci devreye Peralıların bücumi. le başlandı. Soldan inkişaf eden bu a- ikin Rumenler tarafından ancak kor- merle kurtarıldı. Sol açığın çok nefis bir şekilde or- #aladığı korner atışı Rumen kalesi- min önünü karıştırdı. Ve bu sirada arkadan seri bir çıkış yapan Bambi- mo gayet güzel ve hesaplı bir şütle takımının ikinci sayısını yapmıya mu waffak oldu. Vaziyetin tehlikeye girdiğini hisse 'den Rumenler bütün enerjilerini kul- Tanarak oyun üzerinde tam bir hâ- kimiyet tesisine muvaffak oldular we çember içine aldıkları Pera kale- sini sağlı sollu şütlerle adamakıllı tehdide başadılar. Bu sırada sağ içleri Pera müdafi lerini me çekerek demarke vazi- yette bulunan #01 içlerine topu geçir di ve sol içleri de 18 çizgisi üstünden bomba gibi bir şütle takımını tekrar beraberliğe ulaştırdı. Bütün enerjilerini sarfettikleri hal de tekrar berabere bir vaziyete giren Peralilar oyundan muhakkak galip çıkmak arzusile tekrar hücumlarına kuvvet verdiler. Kudretlerinin haricine çıkan bir varlık göstererek bütün kuvvetlerile Rumen kalesine yüklenmiye haşladı- lar. Bu fazla enerjinin müküfatını 28 inci dakikada gördüler. Sağ bir hücum. e vaziyette topu ya kalıyan Pera merkez muhacimi, uzak tan çektiği şütle Rumen kalecisini de aldatarak bacaklarının arasından ta- kımının üçüncü golünü yaptı. ptıkları yeni OR Bir Oyun Çıkardı futbolcüleri birarada le girdi. Bu sıralarda gerek Peralılar gerek Rumenler zevkle seyredilen ve futbol klâsı itibarile yüksek bir oyun gösterdiler. Büyük bir giden top, se üratle kaleden kaleye rcileri heyecandan he | yecana garkediyordu. Bu sıralarda Rumenler müteaddit | fırsatlar yakaladılar ise de muhacim lerinin kale önünde betseti netice al- malarına mâni oluyordu lar Rümenlerin tazyikli ise de enerjilerinin son) katrasına kadar çırpınan Peralılar ga libiyetlerini ellerinden kaçırmadılar ve oyunu pek haklı olarak 3-2 kazan- dılar. e iğ vk İkındaki hükümleridir. TAN İlâç Bekliyen İki Yara (Başı 1 incide) | kinci mühim bir nokta, besin | ve ceza kanunlarının hakaret diye telâkki edilecek neşriyat hak- Bir gazetenin en mühim ve fayda- lı rolü, umumi! hayatın bir keşif ko- lu sıfatile ve umumi menfaat kastile bir yolsuzluğu ortaya koymaktır. Bugünkü kanuna göre bir dalreni veya bir memurun muayyen bir suzluğundan bahseden bir gazeteci-| ye söylediğini isbat imkânı verilir. İsbat edemezse müfteri mevkiine dü- şer ve ona göre ceza görür. | Halbuki umumi hayata ait yolsuz! luklarda baş rolü ovnıyanlar memur lar değildir. Kendi mer mına memurları baştan satlı rollerin her nevini oynıyan memleketin itibarını ve umumi ha ın ahengini bozan bir takim tu - feyliler ve mutavassıtlardır. Kanunun maksadı umumi hayata âit yolsuzlukların ortaya çıkması ve temizlenmesidir. Memurlar hakkın- daki isnatlar isbat edildiği takdirde, suç sayılmamasının hikmeti bundan ibarettir. Ayni isbat imkânmın milli hanka- ların, belediyelerin, vergi dairele! nin, diğer hükümet teşkilâtının yol suzluklarında rolü olan tüccar, komis | yoneu, dellâl, mutavassıt hakkında | da açık bırakılması mutlaka lâzım -| dır. Böyle yapılmazsa umumi men. faati çiğniyenler, memurları ifsat e- Ankaraya Gidecek İstanbul Güreş Takımı T. S. K. Istanbul Bölgesi Güreş A- janlığından: 1 — 22 ve 23 Mayıs günlerinde ya | pılan Istanbul Bölgesi serbest güreş lerde birinci olan 56 kiloda Kasımpa şadan Ahmet Yenen, 61 kiloda Gü- neş Halil Yüzer, 66 kiloda Doğan spordan Hüseyin Karaca, 72 kiloda Galatanaraydan Path Giniem, Ta-tatde. da Güneşten Hasan Koç, 87 kiloda Beşiktaşta Şevki Akalın, Ağırda | Beşiktandan Samsunlu Ahmet Yıl- maz, 4 ve 5 Haziran 1938 tarihinde | Ankarada yapılacak olan Türkiye| n İ birinciliklerine iştirak edeceklerdir. 2 — Yukarda ismi yazılı güreşçi- | ler 2 Haziran 1938 Perşembe günü saat dokuz trenile Ankaraya hareket edeceklerdir. 3 — Takım Başkanlığına Güneş Klübünden Sâim Arıkan tayin olun- muştur. 4 — Güreşçiler 2 Haziran 1938 Perşembe günü güreş levazımlarile birlikte saat 8 de Haydarpaşa istas- yonunda hazır bulunmalıdırlar. 5 — Takım Başkanı Saim Arıkanın hemen Ajanlığa müracaati tebliğ © Tunur, ilime ERZİNCANDA ; Hapisane Binası Çok Tehlikeli Halde Erzincan, (TAN) — Hapisane ya- pılan eski bir cami ve medresenin yıkılmak tehlikesi gösterdiği anla- şılmaktadır. Burada asri bir hapisane İnşası kararlaşmıştır. Fakat, Adliye Vekâ- letinden henüz tahsisat gelmemiş- tir. Bir an evvel gönderilmesi için alâkadarların teşebbüsler yaptığı ha ber verilmektedir. ekçi Adedi Artırılmalı Erzincan, (TAN) — Çoktanberi hırsızlık unutulmuş olsn şehrimiz. de son günlerde üstüste hırsızlık va- kaları olmuştur. Bir ay kadar evvel, Gazi caddesinde Kantariye taciri Ah met Kolat'ın dükkânına geceliyin hırsız girmiş, kasayı delmiş, fakat açamamıştır. Masada bulunan 300 Birayı çalmıştır. Birkaç gece sonra, ayni civarda Acip Şirlere ait mağa- zayı soymak istiyen hırsız görüldü- ünden kaçmıştır. Birkaç gece #00- ra da, toptan Petrolcu Uğurlunun mağazasına hırsız girmiş, fakat ne- dense beş yüz kuruş ufaklık al Bu sayıdan sonra oyun gayet gözel | ve heyecanlı safhalar arzeden bir şek | makla iktifa etmiştir. Zabıta, fajlle- ri aramaktadır. Refik isminde bir denler, umuma sit hakları hususi| menfaatleri nâmma bir çiflik gibi| kullananlar hiç farkına varılmadan | himaye görmüş, umumi menfaat nâ-| mına temiz maksatlarla mücadele e-| denler ise ezilmiş, suçlu mevkiine düşürülmüş olur, | Diren her tarafında varılan | netice şudur: Böyle yolsuzluk PR dir. Bir yolsuzluğu o cesaret ve külfetine giren ve sözü - nü tamamı tamamına İsbat mesuli- yetini alan bir gazetecinin eli ve dili bağlanmamalıdır. Kanunumuzdal “hakaret isbat edilemez., hükmü yan ış bir düşüncenin mahsulüdür. İs- bat imkânını kapamaktan maksat, umumi menfaati çiğniyen bir tufey- liyi himaye değildir ve olamaz. İsbat fırsatı verilmiyen hakaret ve teşhir- ler, ancak bir adamın hususi hayatı- Da ait olan, âmmenin hukukuna ta- allâk etmiyen noktalar olabilir. Me.| selâ bir adamın aile nâmusuna taal- Tüku olan bir nokta, doğru bile olsa teşhir edilemez. Bu teşhirin o alle ye de, umumiyetle aile hayatının a- hengine de zararı vardır, buna mu-| kabil umuma faydası yoktur. Ne mak satla olursa olsun, bu yolda bir teş- hir, cezaya lâyık bir suçtur. Kamutayın, ceza ve basın kanun- larına faallük eden diğer maddeler arasında bu çok mühim noktayı tet- kik ve nasilsa gözden kaçan büyük bir kusuru tashih etmesi, umumi ha- yatın temizliği ve umumi menfaatle- Tin şehir ve kasaba şakilerine karşı korunması bakımından çok mühim ve çok esaslı bir meseledir. Ahmet Emin YALMAN ——— m an Erzuruma Gidecek Tetkik Heyeti Ankara, 31 (Tan muhabirinden) — bez fabrikası ve yeniden yapılacak elektrik tesisatı için İktısat Vekâleti elektrik işleri servisi, Sümerbank E- tibank ve maden arama enstitüsü mrii hendis ve mütehassıslarından mürek kep bir heyet haziranda Erzuruma gidecekti e — — — sabıkalı maznun olarak yakalanmış- tar, Hirsızların böyle faaliyete başla- maları sebepsiz değildir. Evvelce 36 mahalleden ibaret olan koca şehri- mizde mahalleler birleştirilip adet- leri 9 a indirilirken on beş bekçi kal miştır. Bunlar ve tek bir polis dev- riyesi vaziyeti güçlükle idare etmek tedirler. Bu sebeple, hiç olmazsa bekçi adedinin artırılması ve ücret- lerinin de tezyidi behemehal lâzım- dır. Sovyet Güzelleri | (Başı 5 incide) bunları sattığını anlattı. Ben de za vallı suçlu hesabına merhamet his- settim. Hâkimlerin her biri de suç luya birçok sualler sordu. Niha- yet hâkim: sunuz! dedi ve ilâve et- — Neden suçlu olduğunuzu bili yor musunuz? Suçlu başını eğerek hâkimin söy- lediklerini dinledikten sonra alti ay hapse mahküm olduğunu anlı- yarak gitti. Zabıta mahkemelerindeki dava- ! ların çoğu karı koca kavgalarına aittir, Yeni ahlâk havası bütün da- valara hâkimdir ve yeni ahlâk ka- ideleri Kraliçe Viktorya devrinde- ki İngiliz ahlâkından daha serttir. Gerçi Rus kanunu, İngilterede- Ki şartlara nisbetle daha kolay şart lar içinde talâka müsaade ediyor, İakat iki defa boşanan Rus, hem komşularının, hem hükümetin nef- retini kazanıyor. Yolunu sapan kız lara gelince bunların “memleketi alçalttıklarına dair umumi bir ka naat” hüküm sürmektedir. Buna genç ve güzel bir kadınla konuşa- rak anladım, Bundan görüyorsunuz ki, genç ve güzel kadınlarla ciddi olmak, ve ilmi maksatla hareket etmek saye- sinde konuşmak mümkündür. yni kadından “yeni ahlâk” A hakkında mal at almak istedim ve bir kahvede oturup ko- ssyada sevilen kadinlar yok mu? Ben böyle birşey görmedim. Bütün gördüğüm, genç ve güzel kızların genç erkeklerle vakitleri- ni boşu boşuna geçirmek isteme- dikleridir. Cevap verdi: Siz henüz Rusyayı görmemiş siniz, gençlerin toplandıkları Park lara, Kültür kamplarına ve daha başka yerlere gidiniz. Gençler şüp- he yok ki sevişiyorlar, Fakat biz ar- tık sevişmeyi çok ciddi bir iş te- lâkki ediyoruz. Evlenmek için sivil merasimden geçmek şarttır. Gençlerin birço- ğu Kilisede de nikâh kıyarlar. Ay- kadına, Rusyada anin 1leYIEYİE lemediğini sordum. Tam cev vereceği sırada genç bir erkek te genç bir kadın geldiler ve masamı- za oturdular. Bu suale genç erkek cevap verdi: ilerlemiş lar gitmektedirler. Gençlerse ilmi — Fakat, dedim, kiliselerde ev- İenenler de ihtiyar değil a. Genç- ler buna ne lüzum görüyorlar? Buna da erkekle birlikte gelen genç kız cevap verdi: — Ben Allaha inanıyorum. İn- sanın bir şeye inanması lâzımdır. Fakat genç erkek itiraz etti: — Bu, dedi, uzun bir ömür de- vam eden ve kolay kolay bırakıla- mıyan alışkanlığın neticesidir. Bu erkek ile kadının da evvelâ sivil merasimden geçerek bir kili- sede evleneceklerini sanıyorum Hattâ bunun için bahse de girebi- lirim. Benim anlayışıma göre din Rusya halkının yaşayışında hâlâ mühim bir rol oynamaktadır. Her mezhebe ait kiliseler açık- tır. Ve pazar günleri dolmaktadır. | Kiliseye gidenlerin birçoğu da ih- tilâl devrinde doğanlardandır. K eningradın civarında Rusya da insanların hâlâ sevişe- bildiklerini anlayabildim. Burada erkeklerle kızla; ten sonra toplanıyor ve kolkola gi- rip sevişiyorlar. Tek Çaykovskinin bir operasını din lemek istedim. Her yerde, dans sa lonlarında, açık havadaki oturma yerlerinde ve her tarafta gençler görüyordum. Hepsi de kolkola gi- rerek oturuyor ve fısıldaşıyorlar- dı. Fısıltılar o kadar yüksekti ki operayı dinleyemiyordum. Rusyanın “yen! ahlâkı” garip bir hâdise teşkil ödiyor. Çünkü Rusya da bulunduğum müddetçe bir ka- dının herkes ortasında bir sigara içtiğini görmedim. Sebebini bir Xı za sordum, bana bu hareketin mü- nasebetsiz sayıldığını söyledi. Fa- kat zannederim ki sigara azlığının da tesiri vardır. Çünkü: koca bir caddeyi geçtiğimiz halde bir erke- Bin de sigara içtiğini görmedim. Akraba Böyle 16-938 ane ak, | Dediğin Olur ! Yazan: Mih. Zoşçenko — Çeviren: B. Tok İLTER LİL Timofey Vasilyeviç, yeğeni Ser- gey Vladovu iki gündenberi hiç durmadan aramakta idi. Nihayet üçüncü günü, tam şehirden aynla cağı esnada, ona tramvayda rast- ladı. Timofey Vasilyeviç yeğenini bul maktan ümidini kesmişti. Köyüne dönmek üzere tramvaya bindi. Bi- let almak üzere cebinden on ka- piklik gümüş bir para çıkardı. Bi- letçiye uzattı. Bu esnada biletçi ile gözgöze geldi. Tuhaf şey... Kondok törün yüzü bir bildiğe benziyor- du... Timoley Vasilyeviç bir defa daha, hem de dikkatle, kondoktö- rün yüzüne baktı, Evet... Yanılma- mıştı, Karşısnd gündenberi aramakta olduğu yeğeni duruyor. du. Timofey Vasilyeviç kendini tu tamadı; haykırdı: — Sereja, yavrum, sen misin? Kondoktör, dayısının bu bağırı- şından utandı. Hiç te lüzumu ol madığı halde bilet kutusuna bir çe ki düzen verdi bilet ve i de Dayı, yeğenini bulmaktan doğ- ma büyük bir sevinele- — Olur, ölurded!, rim. Timofey Vasilyeviç keyifli ke- yiti güldü we meseleyi yoldülara anlatmaya başladı: — Bu benim öz y ni kız kardeşimin oğlu... Sereja Vla sov... İt oğlu iti, yedi senedir gör- medim. Timofey Vasilyeviç yeğenine dö merek sevinçli bir eda İl Sereja, seni bulmak iki gündenberi bütün şehrin altını üs tüne getirdim... Halbuki sen bura- da kondoktörlük - yapıyormuşsun. Evvelce oturduğun yerde de seni dım. Yok, dediler... Buradan çik tı, dediler... Velhasıl seni nereden sorduysam hep yok, dediler... Hal- buki bak sen nerede imişsin!., Kon- doktörlük yapıp duruyormuşsun?. Yeğen, yavaş bir sesle: — Evet, dedi, kondoktörlük ya- piyorum. Yoleular merakla dayıya bak- maya başladılar... Dayı da, keyifli keyifli gülüyor ve muhabbetli ba- kışlarla yeğenini süzüyordu, Ye- ğen ise, İşbaşında böyle bir vazi Ben bekle- » doğma derin k duyuyor utangaç u kendini tutamadı; Di — Demek kondoktörlük sun, ha?.. diye söylendi. Y: vay kondoktörlüğü. — Evet, kondoktörlük... — Ne iyi tesadüf yahu!.. Tram- vaya biniyorum. Bilet parasını u- zatırken kondoktörle gözgöze geli- yorum... Bakıyorum, bildik bir çek Te... Meğer senmişsin!., Ne kadar sevindim bilse Kondoktör ensesini kaşıdı. Biraz düşündü. Sonra birdenbire: — Dayı, dedi, bilet almak lâzım. Bilet parasını veriniz! Gideceği yer uzak mı?.. Dayı yine keyifli keyifli güldü. Yeğeninin boynunda asılı düran para çantasına vurarak: — Hakikaten az daha parayı toslayacaktık! Hani bir başka va- gona binseydim, zavallı paracıkla rımi cayır cayır slacaklardı. Me- selâ bu senin vagonu kaçırsaydım. da bundan sonrakine binseydim, bi yapıyor İZ zim on kapik gitmişti. Ben Sereja şimendifer istasyonuna kadar gide ceğim... Kondoktör dayısının yüzüne bak mamaya çalışarak yavaş bir sesle: — Yani iki kıta gideceksin de- mai, dedi. Dağı dayak: MekALAMA alkali du — Dur yani, ne demek istiyor» sun sen?.. — Yeğen, yine ayni yavaş ses- le: — Bilet almak lâzım dayı, dedi. Malüm a, bedava gidilmez!.. Timofey Vasilyeviç öfke ile du daklarını ısırdı. Sert sert yeğeni- ne baktı: — Sen öz dayını soymak mı isti- yorsun, dedi?. Maksadını anlaya- mıyorum?. Kondoktör can sıkıntısiyle pen- cereye baktı, Dayı öfkeli öfkeli söylenmesine ben seni yedi 8e- nedir görmemiştim; halbuki sen sıkılmadan beni soymaya kalkıyor sun... Şu kadarcık bir yere götü- rüyorsun, bir de utanmadan para alacaksın. Hem de kirmden?. Öz da yından, Hiç ellerini sallama, el sal Ismakla beni korkutamazsın. Hiç olmazsâ bu yolculardan utan', Timofey Vasilyeviç elindeki on kapiği birkaç defa parmaklarının arasında çevirdikten sonra cebine attı. Ve yolculara dönerek: — Kardeşler bu rezaleti gi asunu: üyor p ?. Öz dayısından para al maya kalkıyor. İki kıta için para vereceksin, diyor, ha?.. Kondoktör, âdeta ağlar bir 8e3- le: — Parayı vermek Jâzım, dedi. Hiç gücenmeyiniz!. Çünkü bu tramvay benim değil ki. Bu dev- letin tramvayıdır. Milletin tram- vayıdır. Milletin tramvayı imiş, yok tramvay? imiş?. Bana ne? beni alâkadar etmez. Sen !s tersen it oğlu it, beni pekâlâ beda- va götürebilirsin! Öz dayını be ! #bilirdin ki: Sevgili da- yıcığım, on kapiğin sende kalsın, safayı hâtırla bedava git! Ben be- dava gidersem tramvay aşınacak değil ki.. Geçenlerde trene bin- miştim.. Kondoktör akrabam fa- lan olmadığı halde: — Timofey Vasilyeviç, dedi. Senden para alacak değiliz!.. İste- diğin yere kadar git!.. Evet evet, TArkam: Sayfa 8, sütun 8 tej

Bu sayıdan diğer sayfalar: