13 Haziran 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

13 Haziran 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ss Dün Beşiktaş sahasında Beşiktaşlı- Yarın en yıldırıcı oyunlarından birine tesadüf eden Güneşliler tepelerini ve vücutlerini o badireden kazasiz Kurtardıklarına dua etsinler. Bazıla- rı, ikinci devrenin sekizinci dakikası- na kadar 3 - 0 mağlüp iken maçın s0 nunda 3 - 3 berabere kalan Beşiktaş- lara; geçmiş olsun! diyorlar. Biz ak- sini söyliyeceğiz. Dünkü hengâmeden canlarını salimen kurtaran Güneşlile re büyük geçmiş olsun!.. Doğrusu o maç gibisi ender görü- len çarpışmalardan biri idi, Yıldıncı sistemle rakiplerini ekseriya hakem- lerle beraber sindiren beyaz siyahlı- lar dün Gürteşlileri adamakıllı sigaya çektiler. Eğer bir kısım Güneşliler sü Tetleri sayesinde bıçkılardan kurtula masaydılar, sahadan çıkan takımın ya rısı futbole veda edecek halde düş- müş olurdu. Dün hakem de beyaz siyahın yıl- dırmaca sistemine karşı âciz kaldı. Ne yapsın, fauller 6 kâdar biribir! pe şinden devam ediyordu ki, tabii ve doğru oyun faul haline gelmişti. ; Bir şeyi daha itiraf etmeliyiz ki, Be şiktaş oyuncularının birkaçı yine in- © saflı imiş, futbolün zevkini behema- hal tekme ve çelme ile çıkaran birkaç © — seyirelnin dışarıdan avaz avaz devam eden; kır! daha çullan! çiğne! gibi tav siyelerine tamamile riayet etmediler de Güneşin Melihi ve tehlikeli addo- Ç Junan birkaç elemanı ağızları, burun |) $ari yapıyorlar — Jar yerinde olarak o sahadan kurtu- İabildiler. Dünkü maçı seyrettikten sonra uzun uzun düşündük. Bu halin önüne geçecek bir tek çare kaldığına tarmaktır, Maçın tafsilâtı : | Salâhattin, Hakkı, Rıza, Ömer, Rebii, Beşiktaş kadrosu: Mehmet Ali- Hüsnü, Faruk - Rifat, Feyzi, Fuat - Hayati, Nâzım, Hakkı, Muzaffer, Eş- ret, Oyun gevşek, iki tarafın galibiyet- ten ziyade mevsimsiz bir maçı nasıl hasız manevralarile başladı. © Okspor klübü dün faaliyete geçmiş ve üyeleri tarihi ok atış yeri olan Okmeydanında gösteriler yap- muştır. Resimde genç sporcuları bir Pr © Şe Beşiktaş - Güneş maçından Beşinci dakikaya kadar müsabaka antrenöman maçının bir parça daha sıkısı şeklinde devam etti. Güneşliler Beşiktaşın Hışımlı oynamadığını gö- rünce yavaş yavaş cesaretlendiler. Hücumlarına biraz daha gayret ilâve ederek akınlara başladılar. Güneşin ilk gol Dokuzuncu dakikada ortadan hü- cuma kalkan Güneşliler, kale hizala rında Beşiktaşın müdafaa kessfetini dağıtmak üzere sağ muavinleri Yusu fa doğru geri bir pas verdiler. Yusuf kaleye doğru sağ iç oluğundan dol- durdu. Melih iki Beşiktaşlı arasın- dan sıyrılarak çekti ve köşeden topu soktu. İlk golü bu suretle yapan Güneşli- lerin gol olduktan sonraki halleri gö | rülecek zaylerdendi. Rakiplerini kız- dırdıkları takdirde yıldırmaca caklarının çeteleye 5 be ile bildiklerinden sanki kusur | İh. lemiş gibi başlarını bükmüşler, zun mahzun Hakkının gözlerine ba kıp dolaşıyorlardı. Güneşlilerin o hal lerine âcıdılar mi, nedir futbol oyu- nunu bırakıp bindirmeceye başlama- dılar, Gülneş muhacimleri de yavaş yavaş tabil hallerini aldılar. Gol atmanın affedilmez bir suç gibi telâkki edil Beşiktaş forvetleri Güneş kalecisine | mediğine dua ederek oyunlarına de- vam ettiler. Güneşin ikinci golü : Kırkıncı dakikada Rebiinin mükem mel ortaladığı bir topu Güneş merkez hükmettik. Oda, esasen vakti geçmiş | DUPACİMİ Hakkı köyeden içeri atın- olan şu şild maçlarından vazgeçip fut |“? meselenin rengi değişti. bolcülerin ayaklarını ve başlarını kur | Güneşliler de ikinci gölün beyaz siyahlılar tarafından affedilemiye- cek birşey olduğunu farkettiler. Be- şiktaş ta işin şakaya, ihmale taham- Saat beşi kırk geçe takımlar saha. #nülü kalmadığını anlamıştı. Bereket ya çıktılar. Hakem Tarık Özerengin | VE'SİN devrenin sonu dört dakika son idi. Güneş takımı: Cihat - Faruk, İ»-|'2 geldi de, Güneşliler pek hırpalan rahim - Yusuf, Rıza, Ömer - Melih, | 98dan istirahate çekildiler. İkinci devreye malüm sistemi tat- bik ile vaziyeti kurtarmak kararile Beşiktaşlılar Güneş Beşinci ek şakn maka derken bir gol atınca iş tamamen, alevlendi. Beşikişlilar topa vurdukları yerler - den duman çıkarmaya başlayınca Gü neşliler kirpi gibi büzüldüler. Haklı olursa olsun bitirmek tarzındaki işti-|olarak yılgın bir oyunla gol atmak. |diklerinden müsabaka bu şekilde 50- tan ziyade kendilerini kurtarmaca ta |na ermiştir. ada ve ok atma talimlerinden bir oyu sabileceğini, ba 5neceğir EAA yaa aney m a ii ş. | ıyı yapan Beşiktaşlılar. beraberlik, R Beşiktaş: 3 - Güneş: 3 Dün İzmirde Yapılan Tekirdağlı- Kara Ali Müsabakası Berabere Bitti | başka bir intiba biyesini kullanmaya başladılar. Esa- son o dakikadan ftibaren maçın mü- kadderatı taayyün etmişti Güneşli: | ler ya yenilecekler yahut yeniime-| mekte ısrar ederlerse, bacaklarını sa- | hada rehin bırakmaya mecbür kala-| caklardı. |Beşiktaşın ilk golü ; Onuncu dakikada Güneşli Faruk on sekiz çizgisi açığında henbol yap- tı. Hakkı sağa doğru pas vererek üneş kalesi önüne top havadan ak tardı. Top havadan inerken tekrar ye tişip kale ağzında kaptı ve sıkı vü- İruşla içeri attı. Taraftarlarının müt- vİş tezahüratı arasında iyice coşan Beşiktaşlılar Güneş takımını, bir mer İkez muavini Riza hariç, baştan sonu. na kadar yıldırdılar. Beşiktaşın ikinci golü : Otuzuncu dakikada Beşiktaşlı Nâ- hattâ galibiyet ihtimali belirdiğini gö rünce yıldıran hücumlama bir misli daha bindirdiler Beşiktaşın üçüncü gol İki dakika sonra Güneş kalesinin ö-! nündeki bir kargaşalıkta üçüncü golü de attılar. Müsabakanın sonuna ka- dar Güneşliler hiç olmazsa beraberli ği kaçırmamak üzere gayret-ettiler. Maç 3 - 3 berabere devam ederken müsabakanın son düdüğü Güneşlileri | tamamile selâmete erdirmiş oldü. Oyundan sonra sahadan kapı önün- de bekliyen otornobillerine gitmek is- tiyen Güneşlilere bazı kendini bil. mezlerin çirkin muamelelerde bulun ması bu stadda inzibatın iyi temin €- dilemediğini bir daha gösterdi. ——— Tekirdağlı, Kara Ali İle Berabere Kaldı İzmir, 12 (Hususi) — Bugün İzmir- de, bir saat süren heyecanlı bir müsâ- bakadan sonra Türkiye Başpehlivanı Tekirdağlı Hüseyin, Kara Ali ile bera bere kalmıştır. İlk devrede Kara Ali, ikinel devrede Tekirdağlı daha hâkim güreşmiş, fakat biribirlerini yeneme. sahneyi görüyorsunuz. yü Tan, bu tarihi sporu canlandıran Okspor klübüne muvaffakıyetler temenni eder. TAN | Doktor amöliyatla gençleştirdiği e- İpada, 1,162 milyonu Asyada, 150 mil Şu Garip Dünyada: -Beşizler Dondurma Yemişler Kanadada On tario hüküme - tenin Kelender şehrinde | bir köşkte yaşamak ta olan Kanada beşizleri geçen- lerde yıldönümlerini kutlamışlardır. Dalma doktorların kontrolü alında büyüyen 'beşizler, yıldönümleri mü- nasebetiyle ilk defa olarak » gün don durma yemişlerdir. Dondurmayı, be- şizlere hususi surette Kanadanın eri İyi tatlıcılarından biri yapmıştır. * Eşekleri gençleştiren cerrah Amerika Bir. leşik o hüküme- inde çiftlik sa- bipleri, Vaşing- il ton” parlâmen - / tosuna verdik - ) ) İ leri bir muhtı - | rada, cerrah Dr. Hanri Velvil'in eşek leri gençleştirmemesini istemişlerdir. şeklerin © ömürlerini uzatıyormus. Bundan da, eşek tüccarları çok zarar ediyorlarmış. Eşeklerin gençleştiril. memesi için yapılan müracaatın se - bebi budur. * Bonapartın kemikleri naklediliyor İ 1IM0 yılında, Napolyon Bo - napartın met « fun bulunduğu Sw Elen adı. sından kemik - leri alınarak Pa rise getirilecektir. Bu münasebetle ya pılacak merasim ve şenlikler için Fransızlar daha şimdiden hazırlık a : de Napoleonun oğlu Orletonun ke - miklerini Viyanadan aldırarak Fran- saya iade edeceği haber veriliyor. * Dünyada nekadar insan var? Son istatistik ! lere göre, dün - yada 2.112 mit yon insan yaşa. maktadır. Bu yekünun o 520 İ milyonu Avru - oynu Amerikada, ve kalan 11 milyo| nu da Avustralyadadır. * Kendi kendine yazan daktilo makinesi Yunan mü- hendisi Arito «! men Anastasi -| adis, Kendili - ğinden yazan 0- tomatik bir dak tilo makinesi i- cat etmiştir, İnsan, bu makinenin mikrofonu önünde yazılması lâzım - gelen şeyi söylediği zaman, makine derhal harekete gelerek sözleri yazı- yormuş. Bu makine tamamile tekâ. mül ettiği gün, artık daktilo kız ve erkeklere ihtiyaç kalmıyacaktır. * Düğünde işlenen cinayet 'Trinidat ada- sında Emiliya Cercini namın- da bir kadının evlenme mera - simi facia ile ne ticelenmitşir, E- miliya, zengin bir fabrikatörün kızı- dır. Kilisede merasimden çıkarlar - ken bir silâh sesi duyulmuş ve Emi- liya da kanlar içinde yere yuvarlan mıştır. Bundan sonra Mey Kelbik a- dında bir kadın, ortaya çıkarak poli- #e, katilin kendisi olduğunu ve bu ci nayeti de, öldürdüğü genç gelinin ni İ Mur 5 PETER» şanlısını sevdiği için kıskançlıktan yaptığını söylemiştir. “HIKAYE : — Mülâzım Prişibeyef sizi, 3 ey- Yül günü nöbetçi polisi Tigin, bekçi Yefimov, eşraftan İvanov. Gavritov ve altı köylüyü tahkir etmekle it- ham ediyorlar. Bekçi ile polis va- zifeleri başında hakarete uğramış- lar; bu ittihama ne dersiniz? yi raşı bir karış uzamış ve ih- tiyar bir ssker olan Prişiba yef askerce bir selim verdikten sonra boğuk bir sesle ve her keli- meyi bir kumandan edasile tekrar ederek cevap verdi: — Zatı ösilâneler!, bay hakım, e- linizde mevcut kanun maddeleri ne, uyabilmek için vakayı itham eden kadar da müttehimden din - lemek mecburiyetindesiniz. Müc rim ben değilim, onlardır. Hâdise- ye sebep olan bir ölüdür Eylülün üçünde karım Annfissa ile sükün içinde ve kibar kibar yoldan geçi- yorduk. Yolun ortasında bir sürü adam birikmiş yolu kapamıstı Bu insanların yolü kapamıya ve hak- ları var? Bursda işleri ne? Evleri. ne çekilseler ya! Dağılın bakayım! diye bağırdım. Ve hemen ise ko - yuldum. İte kaka onları evlerine girmiye zorlıyarak, bekçiye de ayni şekilde hareket etmesini söyledim. — Affedersiniz. siz ne pollssiniz ve ne de bekçi... Halkı toplandığı bir yerden dağıtmak sizin vazife- niz olmasa gerek, Mahkeme salonunun her tara - fından sesler yükseldi: — Elbet elbet vazifesi değil O ne karışıyor?. Bay hâkim bir bil. se, bu adam köyümüzde bize ha- yatı zehir etti. Tekaöt olup köye çekildiğindenberi yapmadığı işken- ce kalmadı, Neredeyse köyd.n be- pimizi papuçsuz kaçıracak! Şahitlerden biri de söze karış - ti: — Evet Bay hâkim biz, bütün köy halkı bu adamdan şikâyetçi. mıza imkân yok. Düğünümüze layımıza karışır ve âsayişi muhs- fazaya yeltenir. Küçüklerin kula- ğını çeker; ve kayın pederleri Imiş gibi kadınlarin başına bir şey gel- mesin diye onları gözönünde bu'un durur. Dahası var; geçen gün hi tün evleri dolaşmış şarkı söylenme sini, ışık yakılmasını meneden Xs- nun vardır diyerek herkesi bu iş- ten alıkoymuş. Hâkim: — Siz biraz durun, dedi. sıra - nız gelecek. Prişibeyef bitirsir. de. — Emirlerini bekliyorum. Bay hâkim! Zatı asilâneleri sokakta gi- den insanları yoldan çevirmek vs- zifem olmadığını buyurdunuz? Pe- ki, kabul ediyorum. Fakat böyle bir kalabalığı dağıtmıya kalkmaz da neticede bir karışıklık olursa 9 va- kit ne yaparız? Kanunun hangi maddesi insanlara hürriyet bahset- miş, ki, ben edeyim. Ben onlara u- i sul ve nizam öğretmive kalzısnıaz sam kim öğretecek? Ben, Içtimai seviyesi düşkün olan bu insanları © idare edecek vaziyetteyim. Ben mu jik değilim. Tekalide sevkedilriş gikler basit adamlar, bir şevden haberleri yok. Beni dinlemeleri Yö- zım. Çünkü onların selâmeti için bunları yapıyorum. Meselâ şü işi e- le alalım: Yolda toplananları dağıt- tım. Nehrin kenarında boğulmuş bir adamın cesedi vardı. Peki bu a- EKAİT PRİŞİBEYEF Çeviren : Faik BERCMEN ——— 13-6-938 damlar niye toplanmışlar; bu usul den mi?. Bekçi, polis orada mı, âlâ. Niçin adliyeye haber yermi - yorlar. Boğulan adam kendi kendi- ne mi boğulmuş yoksa bir suikaste mi kurban gitmiş? Bekçi burasi nı düşünmeden pofur pofur sigara» sını içiyordu. Bir de bana: Emir vermek için emir mi aldın? Diye kafa tuttu. Evet, hayvan, budala, sen ne yapacağını bilmiyorsun! de- dim. “Neden bilmiyormuşum, diye karşılık verdi, ben komisere evvei- den haber gönderdim.,, “Aptal, de dim, bu işin polisle alâkası yok. Ad liyeye, müstantiğe, sulh bâkimine haber göndereçeksin!,, Bekçi kah- kahayla güldü Zigın da güldü. Be- rikiler de güldüler. “Neye sıritiyor sunuz?,, dedim, Polis bu gibi işler sulh hâkiminin salâhiyeti dahilin- de değildir,, dedi. Bunun Üzerine kan beynime sıçradı. “Sen memur- sun,, dedim, bu lâkırdıyı söylemek le sahibi salâhiyet bir makama te- cavüzde bulunuyorsun Seni jandar maya teslim etmeli.,, Köy muhtarı da işe karıştı. “Evet, dedi sulh hâr kimi kendi salâhiyeti dahilinde © Jan işlerden başkasına karışamaz. O küçük işleri bal ve fasieder.,, €*- — “OR elinin Kör Jandarma yok. Kendi işimi kendim göreyim de - dim. Muhtara el kaldırdım. Araya polis karışınca hafif tarstından ©- na da dokundurdum; ve cezalan - dırdım. Ondan sonra işler aldı yü rüdü. Nasıl vurmayayım? Dövme- sem vicdanım ağır bir yük altımda kalacak. Hele böyle mühim bir se- bep varken.. Nizamsız ve usulsüz hareket ederlerken? — Nizamsız harekete polis ve bekçi karışır. Muhtar, bekçi, polis ne güne duruyor? — Polisin her şeye gücü yetmez ki. Hem o, benim kadar her şeyi bilmez ki.. — Fakat hu sizin vazifeniz değil!. — Nasıl benim vazilem (değil Halk patırdı yapıyor, bunu teskin etmek benim vazifem değil de ne - dir? Şarlı söylerlerse menetmiye hakkım yok mu? Hem şarkı ne ola- cakmış? Şarkı söyliyeceklerine © turup çalışsalar ya! Akşam da ışık yakmak neymiş? Erkenden yatıp uyusunlar! Oturup dedikodu yapa" cakları yerde. Ben de hepsini not ettim. — Neyi not ettiniz? Prişibeyef cebinden bir defter çı- “Rarıp okumaya başladı: — Gece ışık yakan köylüler: İvan Prokhorov, Savva Mikiforoy, askerin karısı, Semyon Kısslov ile nikâhsız yaşıyan dul Şurusta., Ge- ce başkalarının ineklerini sağan kuyucu Mavra. Hâkim sözünü keserek: — Yeter, yeter! Dedi. ve şahit leri istintağa başladı. Mülâzım Prişibeyef gözlüklerini çıkardı. Ve hayretle hâkimin kendi tarafından olmadığını gördü. Göz” leri kızardı, yüzü bir tuhaf renk al dı. Bir sulh hâkimine bir de şahit lere baktı: Salonun muhtelif yerle rinden mırıltılar, fısıltılar geliyot- du. Herkes kısık kısk gülüyordu. Hele karar!.. Onun için arlaşılmır yan bir muamma idi!. Bir ay hapis cezası.. Kollarını açtı ve; (Arkası Sayfa 8, sütun 6 da)

Bu sayıdan diğer sayfalar: