19 Haziran 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

19 Haziran 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

az 19 - II A Gündelik Gazete TAN'ın hedefi: seyde karlin Haberde, fikirde, her- temiz, dürüst, samimi olmak, gazetesi olmıya | çalışmaktır. ABONE BEDELİ Ecnebi 1 Sene 200 Kr, 8 Ay 1500 Kr, VAY 800 Er, ra 300 Er, 4s posta ittihadma dahil ol- miyan memleketler için 30, 16, 9, 3,8 ira dır. Abone bedeli peşindir: Adres değiş- Cevap için mektup k pul ilâvesi Mizımdır. - —— Türkiye 1400 E 750 Kr, 400 150 Milletler: İ GÜNÜN MESELELERİ | —ei Değişen Orman Kanunu Yazan : Feyzi ERKİN Çok kısa bir zaman içinde mahzu-| ru görülüp tadiline lüzum görülen yeni orman kanunu hakikaten Y dun en belli başlı ihtiyaç maddelerin den birine cevap verecekti | Her gün büyüyen sanayi zin lüzum gösterdiği ağacı temin ça resini bulmak yerinde bir iştir. Kamutayda konuşulan projenin i- zah esaslarına göre ihtiyacın: İnşaat kerestesi, kutu kerestesi, sandık ke- restesi, maden dire; duğu anlaşılıyor. Bu ihtiyacın ucuz İtemini kasdile tarife bedeli üzerin- den bu işleri yapanlara orman verile | rek maliyet fiyatına bir şey zam ile| satılması teklif ediliyor. Mühim ihtiyaçtan maden direği ile travers işleri esasen bu şekilde yapılmaktadır. | Nüfıaya veya kömür şirketler gösterilen ormanlar tarife hedeli ü. zerinden müteahhitlere verilerek mu ayyen yerlerde teslim alınmaktadır. Zonguldakta bir metre mikâbı di- rek 6-7 liradır. Bir metre mikâbı ma mul travers istasyon teslimi bu sene ler vasati 12,5-22 liradır. Kereste ihtiyacını temin ise arz ve talep meselesidir ki, bunda rolü orman satışları oynar. Fiyatları tesbit ve kontrol etmek yurdumuz ormancılığı için güç olduğu & nede 12 ayda çalışmak mümkün de - İler işte olduğu gibi memleketim de hâlen (1) ormün smelesi diye bir sınıf yoktur. Köylü çiftten arta ka- lan vaktini orman ameleliği ile geç rir. İşin piyasası köylünün © seneki mahsulünün verimine bağlırlır. Küy lü o sene çok para kazanmış ise naz- la mahsul fena ise işe canla gelir. Geleceği yer de mahduttur. İşlenmi yen orman zaten onun zor gittiği yer dir, Hayvanı kışın açıkta kalmaz. Ya zın da hayvan yiyeceğini götüremi- Yeceği yere gitmez. Her köyün â gideceği yer vardır. Netice olarak i- Şin vüsati mahduttur. Buna güneşle sertleşen orman yolu ile sene içinde köylünün işinden artan günleri de hesaba katmak lâzımdır. Kereste maliyetini hesap edip sat- tirmak mümkün ildir. Ağacın ye Yİnde hiçbir kıymeti yoktur. Ağaç de miryoluna, şöseye, sahile kadar ye- Virse kiymetlenir. Değil birkaç or - Manın bir orm ların mesafelerine göre maliyetleri başka başkadır. Bu suretle maliyet tesbit edildiği takdirde ayrı ayrı ma-| İiyetleri olan mallar nasıl satılacak tir. Hepsine bir fiyat konursa yakın “lanı alan uzaktan alana rekabet ya dacaktır, Bu yüzden lâyihanın merkezi sık- ti olan bu madde aksıyacaktır. Ağacın her aksamını taşıtmak ta ildir. Kömürlük, odun - uk, direklik aksamını şehre getir - Mek için yapılacak maliyet hesabını günkü kömür - odun piyasasile ve travers ol:| ne mühim se- ami Mimak kabil değildir. Sahile ka -| ar gelen fabrika artığı tahta parca-| tini İstanbula yelkenli kayıkla bi- Eetirmek idare etmezken yurdun İk tin bir dağından odun taşımak isaden mümkün değildir. Bunu nn keresteye yüklemek onn pa- 1, endırır. Uçlarından direk yapmak gokân haricindedir. “S6n asgari fiyatını | — bulan ma Mpg reğinin daha ucuza değil te -| U, Ve tedariki meselesi vardır. Bü aareler Sabit fiyat ve esi olduğuna göre ormandan ak *ste imalât ve nakliyatını müte - a e verip muayyen yerlerde sa "ag, vak ve vasati alım bedeli üze- y bir teşekküle sattırmaktır. nakliye orman k teşekkülün adı devlet a U g yıl oldu mu bilmem. Amma herhalde ikinci yıl ya dolmuştur, ya dolmak ü- zeredi: Bir sabah, sokağa erken çık- mıştım. Evlerin, apartımanla- rın, tramvayların camlarında lik ve ışığı tatlı bir güneş ya- kamozlanıyor. Hava temiz. Güzel ve vaitleri aşlıyor. Biraz yürüyeyim. başına yollanan İstan- bir hayli y ların ke; rini kaldıran bakkallara, kasapla- evatçılara, manavlara bak- mıştım. Çoğunun yüzünde bir aksi- lik, kiminde bir halsizlik ve kü - çük bir kısmında da dehşet saçan şirret bir huysuzluk vardı. Bir tütüncüden sigara, bir baş- kasından gazete almış hol bir gün demiştim. de s de yürüyen musllimelere,işçi Kiz” lara, suratlarından sıhhat fışkıran delikanlılara, otobüsleri, tramv ları, tünel arabalarını dolduranl: ve Iki yanına yans dan Köprüye # tam. Çoğunda kaşlar çatık. G neşeli bir çehreye rastlamak hakikaten büyük talih. oluyoruz? diye söylen - Ne abus bir var! Biz bumuyuz? İstant sati maskesi bu mu? denince hatıra ge sık suratlı, bu hiddetli ve 8 midir? Hayır! Biz asi le değiliz. Sıcak kanlıyız. yüzlü, tatlı sözlüyüz. Neşeli larız Bu sırada bir berber dükkânının önündeki ayna, tam yerinde bir te- sadüfle, bana kendimi göstermiş ti. Meğer benim suratımdan düşen de bin parça oluyormuş, ben far- kında değilmişim. ra vapurlar- ülen yok, kara kalabalıkta kışlı tip O zaman karikatüri hiddetlenm ıştım. Bu ar Gt etmişti, sız vere & hanlr- otığı eser- PAZARDAN P “Ay,.dan Niçin Bıkılmaz ? ehtap ne güzeli Evvelki gece ayın M tldadım olmadığı halde şair olasığım gel 41, Gallbu istidataız şair olanların çoğu benim gibi böyle tablatin şiirlerini gö - re göre bu İşl zorlamış olanlardır. Küçük Çamlıcanın eteğinden evvelâ bir kırmızı papuş ucu gili görünen (leş bih pek İyl olmadı amma, me gi doğuşuna baktım da hani hiç is #airlik bu kadar otur!) ay ken sın maskesinden kurtardıktı altın tepsi gibi göründü. Senenin on Iki ayında bu mübarek ayi gördüğümüz halde hala hoşumuza gi mesinin sebeplerini araştırdım. İnsan en sevdiği şeyi üstüste yese bıkar, en hoş - landığı adamla muttamı! görüşme bezer de biz neden aydan bıkmayız? diye kendi kendime muhakeme ettim. Vardiğır tie şudur! Ay kurnaz bir yıldızdır. Mer gün tepa- mizde dolaşan va yazın büsbütün şikâya tmizi mucip olan, hattâ görmemek igin bize kara gözlükler taktıran yüneğten muhakkak çok daha kurmaz bir yıldız - dır. Sırasına göre güneşten hepimiz şikâ. yet ederiz, Hattâ güneşin hayata yı iyiliklere ve gıhhatimiz üzerindeki ha ği Yirti tesirlerine rağmen daktorlar mut. tasıl bizi bu ateşli yıldızın tehlikelerine karşı ikaz ederler. Halbuki aydan şikâ- yet edeni gördünüz mü? Yoktur. Zira bu güzel yıldız. upkı kurnaz Insanlar gibi dir. Görüneceği gizleneceği zamanı bilir, hele bize yalnız bir tarafını gösterişi ne kadar mânalıdır. Biz ayın öbür yüzünde ne var bilmeyiz. Ayda birkaş gün hiç hu ise devlet demiryollarile yurdun her tarafına ağacı ayni fiyatla taşı: mak cihetini temindir. kereste fi sabit kalacaktır. Bu (i) Tahtacı diye anılan dalmi S'dır, Nakliye meselesinin ru-'man amelesi faaliyetten kalmıştır. suretle orman seneleşi, iskânedilmiş ve artık bu sinif or- SR, YAZAN: | Burhan Felek ; "arasa mri rünmez. Birkaç gün zarif, ines ve nazlı bir'hilâl olarak görünür. Biraz daha 5e- ilştikten sonra bir portakal dilimi haline gelir. Güneşim bıraktığı alaca ışığı sanki bozmamak için hafif bir aydınlık verir va çok kalmadan, biz! fazla rahatsız et meden bir saygılı misafir gibi bizden ev vel çekilir gider. On bşine doğru artık onu olansa gü zelliğile görmeyi özlemiş bulunuruz. Çı - Denizi gümüşe boyar, Güneşin hor yere nüfuz eden saygısız, w tucu ateşine mukabil serin. seyyal ve ra- kik bir nur tülile bizi börür. Uzatmıyalım gitgide kendinden bikl- mıya başlandığını hisedince herkes eli ni ayağını çektikten senra çıkar ve da farla göze görünmemek için gün doğdu. du zaman gökten geçer gider, Sevilmek istiyenlere ne güzel bir rümuna. Hayatta lanlar, hilâl ha devirden bedir tekâmü. yel nasil takip ettiler k ve kuru ayın on dördüne gelmiş linde oldukla line kadar olan »6 yeni bir hilâl tahamürile içim besinden sonraki küçülme de aydan meşketmelidir. > Air ra dee va ari va afta yer alır. Hani karın ağrı derler #mma zavallının adı çıkmıştır. Na 8 ona nazaran katmer katmer.daha e» imdir. devrini Berber dökkünindayız. Telâşli bir adam geldi. Kan ter İçinde, Yüzünden pek zevk li ve rahat halde olmadığım okumak için gek zeki olmiya lüzum yok. Geldi ve bir iskemleye çöktükten son- ra yüksekçe bir nota İle seslendi: — Nasır kesen madam nerede? Dükkân sahibi birdenbire madı: — Hasır kesen Madam mi dedinie? Adam alay edildiğini sandı galiba. kavrıya » ii Neşe, milli terbiyemizin o kadar mebzul bir madenidir ki, onu bulmak için uzun sondajlara ihtiyaç yoktur ler arasında bir karik ki, altına da benim adil yâ yakasına — Bu ben miyim? Aslâ, Yırt al- tındaki kâğıdı şunu! am, Pek ciddi olarak tifini boz - H utı hide mami time rağmen, 0, — Tabii sensin ayol.. demişti. Bu na karikatür demek bile fazla. 86- nin fotoğrafın demek daha doğru olur. Evet, karikatürist dostum haklı idi. Bir orta çağ cellâdından fark- sızdım, Bunun üzerine kaleme sarılıp u- zun bir makale yazmış ve şu tav- siyede bulunmuştum; “Vatandaşlar ! Suratlarınızı yar ediniz!,, D kağa çıktım. Yine o ılık ve ıt tath güneş, Y .. sarmeri BOL BI Yine y m * ün ok erkenden 80 ne temiz hava, gun Başnıyor. irüdü N E ZARA) Murtarip yüzüne biraz da hiddet ifa desi karıştırdı. — Canım yanıyor azizim, Nas Bir kadın varmış sizde, onu kesen Berber dükkânının sahibi aniadı — Mal Pedi... — Evet padağeji ml nedir? Adini w- nuttum belânın. Ve ben bıraktım çıktım, Sonra ns yap. tılar bilmem. Yalnız çıkarken dikkat et. tm. Kalın ve altı pençe görmüş siyan vi delâ kunduraları vardı, * U zun sürer doldurması, Bu sözü yaprak dolması Tatedi- ğlniz bir naşı söylemiş değildir. Yakın. tarımdan mevki sahibi bir zat Ankara - dan eksprese biniyor. Elinde tren bileti var, Ekspres fark Bileti yok. Bunu eski den trenlerde satarlarken sonradan bu kalaylığı kimbilir hangi mülâhaza ile kal dırmışlar, Kondüktör; bu yolcuya ya eksnres kını ceza ölursk üç misli demesin! hut trenden inmesini or Hareket ist sonra gel yanda yolcu iniyor. Trenin kalacağı yedi dakika zarfında ekspres farkını alacağından emindir. Ki. #eye müracaat ediyo, yonundan dört kilametre ke hili bir Yolcuya şu cevabı veriyor: Memur, hüsnüniyet adam. — Bu farkı buradan almasanız iyi © dersiniz, — Neden? — Çünkü bunun için uzun uzadı bir kâğıt yazmak lâzım. Uzun sürer doldür« rana, Ve bu münakaşa devam ederken eke. pres bu yolcuyu ve kabil arm İstasyon me murunu karşı karşıya bırakıp a'diyor. Yelou ite görüştük! Ekeöresten sonraki Adi trene hindiği Için ekspres farkını kazandığını fakat üç #mat geş vardığı için zaman kaybettiği. ni söyledi, Acaba demiryollar idaresi bu işti kazandı?, ne Burasını kestirmeyi, hele ha reket istasyonunda formalitesiz satılan bu küşük skapres farkının trenlerde öden- mesi usulünün neden kaldırıldığım ve bu kalktıktan sonra ufak istasyonlarda neden böyle yedi dakikada olamıyacak kadar büyücek — formülerler lüzum görüldüğünü keşfetmiye yekt Demiryolilar idaresi gazete neşriyatına karşı hayırhahtır. Olur ki; bize bunun se bini öğretir ümidini besliyorum, Za - ten en ucuz beslenen şey de bul takririne imkân fer eskisile taban tabana zıt tanbulla karşılaştım: Di açan esnaf gül Mektepliler şak tüncülerde en ufak bir ak tu. Kara kalab: ğ bi Köprüden akıyor, vapurları di luyor yordu. ile bu- andaki bu tezat yüzlüyd alaşıyorla bir neşe vapurlardan boşs Üç yıl önceki İstanbul günkü İstanbul beni düşündürdü! bu istihale neden? Bu neşe, her halde benim “vatandaşlar, deme Acaba ar ediniz. min yarattığı bir mucize de Şu neti Biz, neşemizi kahi çok uzun süren felâke da kaybettik. Felâketl mızı silmekle kalmadılar, bize du- rurdukları acıyı sur: dece sıvamak'a iktifa ef çıladılar, mizin bütü Elem w ceye vardı ve namızı ter sonun- arımıza Sa- ödiler, al- betonlaştırdılar. Neşe- aklarını kuruttu- zın bir nasırı, bir ir mi? Bi le nasırlı bir surat vermez ra P ETOTYETAA. k çizgiler dur insan rolüne çıkmış bir aktör, suratına makyajçı tarafın- dan kremle sıvanan sahte vazelinle silerken bile azabı çekerken, müzmin gadrine t siller sur elemi, cehennem yakın tarihin ramış olan ne- e kı rdi. Zaten surat- larımız öyle nasırlarmasal, en arını e y ko Tay değiştireme rveo illerimi o berbat felâketlere ve azap'ara ta- hammül edemezdik. Biz sulh dü yasından harp dünyasına giri bir nesildik. Gaz hücumu karşısın- da nasıl ancak gaz maskesi ile da- yarılabi , 0 sürekli harplere de biz ancak insani azabın surat- yor larımızda nasırlanması ve hattâ çe- da- Bunun kalkması İ- çin, bunu kullanmamızı zaruri kı- lan bir başka dünyaya lâzımdı; naske halini almasilı girmemiz Emniyet. yasına ga karkahasını kaybettiği bir devir- de her tarafta milyonlarca insan böyle bir maske kullanmı bur kaldıkları bir devi h ve müsbet iş rzın üzerinde Y: a mer bizim, emniyet, sulh ve müsbet iş muam dişimiz büyük bir talih r Böyle bir talihi kaybetmemi: diyardan, Ame tığı seyahatten dönen bir daş, Amerika Cümhurreisi Ruz- veltin ihtiyar bir gazeteriye söyle- diği şu sözleri anl şimali Siz en çetin mevzuları ni li bir hava içinde yazıyorsunuz Neşeli yazı yazmak memlekete en büyük hizmettir. Ben de size bir hikâye anlatayım: “Gençtim. Kom şumuzun bir bahçesi, vardır. Her sabah komşumuzun oğlu bah büyük babasile zıpzıp o; çede Ta sıra küçük çocuğun bahçeden an nesine seslendiğini iştirdim: — Anne büyük babam yine mi- zıklanıyor. Büyük baba, buna kahkaha ile İtayyare, Türk topraklarını İtabiatin, cemiyetin, İdiği hakları tanıyan devirdir. , kahkaha | İnkılâbın Kadını /€. Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel Kanatlarını gibi, or, sınırları aşıyor, kâh sisle çarpışarak, kâh hava dalgalarına göğüs gererek merak, takdir, çırpan bir kuş desi memleketlerin, ve hayretle beklediği tayyare mey- danlarına giriyor. Bu tayyarenin pilotu Sabiha Gök- çendir. Kendisini bekliyehlerde bü hayret, merak, ve takdiri uyandıran, inkı- lâbın yarattığı kadındır. Sabiha Gök çen, mazinin ayağa ilmik çalan ta- gerilikleri: yenen, hir devirden bir devire geçen inkılâbın, kakiki bir misali, canlı bir propagandasıdır. e Kadını köle sayan, kadının kabili- yetlerini kökünden inkâr eden, ka- dının yalnız etine buduna, &i ne kıymet veren, analığını, ana- assubunu, ananelerii kaşın, mın haklarını çiğ yle kadını istismar eden bir eliyoruz. Kafes ve peçe bu devirlerin sembolüdü. İçinde yaşadığımız en, ebedi esir devir, kadına insanlığın ver- Sabi- ha Gökçen, bu inkılâp devrinin raltığı kadındır. Her mesleğe giren, her meslekte kabiliye dünya kadınlarının kadını da her mesleğe her meslekte kabiliyet şartiyle, terakki ve tekâmülde cin- farkı olmaksızın insanın, cemiyetin verdiği inkişaf imkânları dahilinde tekâmül ettiğ ispat etmiştir. Bu itibarla Sabiha Gökçen, ve in- kılâbın yarattığı kadın, göklerin bir mesafesinden diğer bir mesafesine , bir devirden bir devre geçen, geri hir cemiyet hudutlarını, inke lâptan aldığı hiz ve kuvvetle aşan bir tayyarenin pilotudur. ya ispat eden Türk girmek, ve yanında, göstermek inin değil, cins İZMİRDE : Bir Köylü Kazaya Uğradı ir, (TAN) — Deği bağlı Gümüldür köyünde bi olmuş Ahmet oğlu Dalgen de bir köylü Dere boğazında Sarıka- ya mevkiinde dinamitle balık avla- İmak istemiş, dinamit vaktinden evvel patladığından ağır surette mıştır. Hayatı tehlike İki Vapur Geliyor İzmir, (TAN alan- — Körlerimizde iş- letilmek üzere Denizbank İzmir şu- besi hesabına Bremen tezgâhlarında inşa edilmiş Efes ve Sur vapurları bitmiş, sürat tecrübeleri do yapılmış- tır. Bu iki vapur, temmuz ortaların- da limanımıza geleceklerdir. Mazotla müteharrik olan bu vapurlar 730 ar kişiliktir. gülerken anne içerden cevap verir- di Oğlum sana her zaman söy- um, Büyük babanla oy ıkcılık eder. Bu büyük baba, doksan ya adı. H kadar neşesini kaybetmedi. amg- şına nın sonuna Niçii Zira, bu Amerikalı için emniyet ve sulh atmosferi aslâ kaybo dı ve o müsbet iş saha: hularların muhiti içinde yaşadı. B rurli en, Tuna harbinde şundan daima bahseden, Tuna çamurunu muhafaza eden çizmele- i yemek odasının du makta hususi bir inadı olan büy babamla az köşe kapmaca oynama- dım. Ona biz ağababa derdik, ağ baba dalak ızgarasından başka bir şey yemez ve en b: le ardarda bulunu- aklı bir gu it suali on beş kahkaha atma- vermezdi. Hem bu y Rız onun değil, bütün o neslin iti- yadı ve karakteri idi Ruzveltin davasını bugün kendi davamız addetmememi da hiçbir sebep yoktur. F; şelenelim,, dediğimiz anda “neşeli seciye,, nin bizde asıl olduğunu u- nutmıyalım. Petrolü henüz bulma- dık amma, neşe, milli bünyemizin o kadar mebzul bir madenidir ki, 0- nu bulmak için uzun sonelajlara G Yoktur... öğ dan cevap Mn ö dr

Bu sayıdan diğer sayfalar: