6 Ocak 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

6 Ocak 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m—— s5 Askeri Müzede Eşsiz Bir Bein okuyucularıma Türkün sanat ve Ilim yolundaki miü- vaffakiyetinin o şaheser birör neğini tanıtacağım. Bu; şimdi as« kundak kulağı da görünüyor. Top yirminel asrın son sistem deniz toplarına çok benzemektedir. To « pun hiçbir tarafında yapıldığı ta- rih yazılı değildir. Karâda mı, de- mizde mi kullanıldığını kat'i ola - Tak tesbit edecek vesikalar da he- müz elimize geçmiş değildir. Fakat bunun deniz topu olduğu ve Mısır fethine de iştirak ettiği kuvvetli bir ihtimal olarak öne sürülebilir. Top tarihile meşgul olanların parmaklarını ağızlarında birakan bu eşsiz 'Türk eserini daha ziyade incelemeden evvel tüfek ve top tarfhine kısaca bir göz atabiliriz! ark ve garbin yakın ve uzak tarihçileri barutun doğu - dan geldiğini kabulde ittifak edi- yorlar. Barutun mucidi Hataylı « lardır. Kadın, erkek çocuk her Ha taylının barut yapmak elinden ge- Yirdi. Seyit Ali Ekber bu tarihi ha , kikati şu satırlara söyletiyor: “Hataylıların esbabı harpleri taş ve #ifektir, Tüfek ile fındık yerine ok &- terler. Ateş fle tifek ağacının miktarı dört parmaktır. Oklarının temrenleri sehirlidir, Meselâ iğne denlâ batsa fl heltic eyler ve oi vilâyet halkının bö- yüğü ve küçüğü barut atmayı biliyer. Aleşbaztık ol diyarda tamsm olup nice yüz bin halk ki vardır. Cemisi top ve #üfek atmak bilirler. Çi)» Hataylı seyyahın bu görüşleri İkinei Beyazıt devrine rastlıyorsa da barırtu bu kadar kolaylıkla kul Janan ve mebzul bir surette hazır. hyan on altıncı asır Hatayhları - mın bu sanatı uzak dedelerinden miras aldıklarında şüphe edile - mez. Barut şarkta buludnuktan sonra Türkler vasıtasile Araplara sonra da Endülüs yoliyle batı mil letlerine geçmiştir. Bu sirayet ew fiulsında 'bitcok tekâmüllere uğra- Barat gibi tüfek ve topu da iIk bulanlar dedelerimizdir. Büyük dil âlimimiz Taşgarh Mahmudun 893 yıl evvel yazdığı “Divani Lügat-it-Türk,, önde tüfek kelimesine rastlıyoruz. Büyük dil. ci bakınız bu kelimeyi nasıl anla- tayor: «Tüfek <- Yaş sözü ağacının veye hut dalın İçi çıkarılmak suretiyle hâ- #ırlanır. Bununin fındık atılarak serçe avlanır. Bü; Kanat denilen Köndür «- TAN Türk Topu Yazan 1. Hakkı Konyalı Askeri Müzede teşhir edilen tarihi toplardan birkaçı Gri Türklerinin (o İüğelmda bul dum. (2)» px kurşun ve taşten na- zırlanan küçük yuvarlakla- râ denir. Tüfeklerle eskiden fmdı- ğa benziyen yuvarlaklar atıldığı için Araplar tüfeğe Bındıkıyya der lerdi. Bu kelimenin; tüfeğin Ve - nedikten geldiğini sanarak Vene - dikiyyeden bozma olduğunu kabul etmek tarihi bir hata olur. Bu alete bu isim; atılırken tüf. diye çıkardığı ses taklit edilerek verilmiştir, fişek de fiş... diye ses çıkardığı için bu adı almıştır. (K lardan evvel bazan (N) de getiri- Terek tüfek. fişek gibi kullanıldık- ları da vardır. Bu, (N) harfi baska kelimelere de gelir: Kılıç — Kı - linç, Kuluç — Kulunç gibi İlk tüfekler ağaçtan yapılırdı. Hatayda bu tüfeklerle fındık yeri- ne ok da atılırdı. Bu tüfeklerin barut yuvaları dört parmak ka - dardı. Sanat ilerledikce dedeleri- miz top yapmayı da dösünmüsler, ağaç dalı yerine kalın ağaç kökle- rini ve gövdelerini kullanmıslar- dır. Bunu da dokuz asır evvel bü- tün Türk ellerini dolaşarak lögat- Yarını, lehcelerini toplıyan Kâşgar- hı Mahmüdun İügatında buluyoruz. Kudretli bilgin bakınız “Top, ke- lmeetne ne mânslar veriyor: “Top: her ağacın kökü, gövde- #, top; duvarın nemli, ton; insan Yığaç topu — Ağaç kökü; Tam t0- pu — Duvar nemli; Topluk eren— Asil adam demektir. (3), Tik toplar ağaç köklerinden ve gövdelerinden yapıldığı için bu & di almışlardı. Uzaklara gitmeye ne hacet... Yirminci asırda da ağaçtan toplar yapıldığım görüyoruz. As « 'keri müzede Bulgarların İlk istik- lâl yıllarında kiraz ağacından yap tıkları ve kullandıkları üç, dört top vardır, imdi Askeri müzedeki tarht Ş topların başında yer alan Yavuz topuna döneleim; Sülün endamile, temizliğile, şimdiye kadar hiçbir yerinden kurt kapmamış olmasile. azameti Je gözleri ve #öhlilleri çekeni bir Türk eseri yapılış tari gesi Yiv leri İlibarile de tam mânasile bir sanat harikasıdır. Fatihin ve Kanuminin büyük topları da dahil olduğu halde mü- zede toplanan Türk ve Frenk top- Tarı İçinde bunun bir eşine rastia. madığımız gibi dünya müzelerin - de de benzeri bulunduğunu bilmi. yoruz. B utop tumç toplar gibi kâ- hıpta dökülmemiştir. Ateşte kıp - kırmızı bir bale getirilen demir halkalar üstüste geçirilmek sureti le büyük çekiç ve külünklerle dö- vülmüş ve bu muazzam eter orta- ya çıkarılmıştır. Yirminci asır tek niğinin bile büyük mekireler ve tesisatla ve bin müskülâtla mey - Racından —veyahut süngü demirinden de bu şekilde— yapılır. Bu kelimeyi AKA GÜNDÜZ çizgi, ağzımın Iki yanında ve boynumun her tarafın- da bir çok derin çizgi, saçlarım, gastığım kirli kar- dan daha kirli beyaz; buna ihtiyarlık derler. Senin suratın da benim suratıma benziyor; yusyuvarlak, tostoparlak ama, sen genç, ben ihtiyar! Ulan! Zan. gin ev sütninesinin memesine benziyen şişko ay! Benimle alay mı ediyorsun? Seninle ben alay edi- yorum. Bilmiş ol ki, ben senden üstünüm. Senin her- #y taze görünen bir yüzün var. İşte o kadar, Başka neyin var? Benim. Bir de bana sor: Benim gönlüm. var bel Göğsünün içinde bir çarpıntısı olan hiç ih- tyarlar mı? Sen, güneşten aldığın veresiye ışıkla ya- şıyorsun. Ben, gönlümden aldığım peşin ışıkla nefes alıyorum. Yani, abdal besleme suratlı hımbil ay! Ya- ni ben seviyorum, ben sevmesini biliyorum. Demek ben senden daha gencim, ve demek ben hiç ihtiyar- lamıyacağım. Arkama elli beş sene bıraktım. Onün- de isterse elli beş dakika olmasın. Seviyorum ya, Kimseye sormadan, kimseye boyun eğmeden, kimse- den karşılık beklemesin seviyorum ya, Arkadan sessizce gelen bir otomobil, yolun bir çukurundan fışkırttığı karlı, çamurlu bir zifosla üs- tünü başını berbat etti. — Vay canına! dedi aya. Ben sına bilâvasıta tü- kürdüm. Sen bana bilvasıta tükürdün! Ödeştik ama ne demek istiyorsun? Aklına geleni biliyorum. Hiç öyle değilim. Büyük eserimi yazmak için Ilham rn 2- nworum sanıyorsun? İlham perisi öldü. Eskidenmiş asaleti, kişi zadelik anlamınadır. dana getirebileceği bu işi Türk- TEFRİKA No. 4 0. Kendinden eser veremiyenler ol pabucu ile soka- ğa çıkarlarmış. Eser kanadı kırık, kuyruğu kopuk, yüzü çopur ilham perisinden gelmez; hayastan gelir hayattan! İnanmazsan şair Faruk Nafize sor! Boğa giçinin kıyılarında taban tepti, denizlerinde kürek çekti, Bütün yazdıkları ilhamdan değil, özünden, iç özündendir. (Han duvarları) süslü ilham perilerinin değil, yarım çarıklı bir halkın ağrağıdır. “Çankaya, yalçınlarındaki “o kızıl saçlı,, kartal olmasaydı (Çan- kaya) şiiri olmazdı. Ben büyük eserimi hayattan a- lacağım. Adını bile koydum: (Giderayak.) Bunun bi- rinel kahramanı meşhur bir adamdır, sma kimdir? Henüz seçmedim. Meşhur bir romancı mı? Böyle ol- sâ eserim hayali olâcaktır.. Bir memlekette ki sade- ce roman değil, baştanbaşa bütün edebiyat inkâr o- Yunmaktadır, ve bu kinli inkâra karşı hiçbir isyon duyulmamaktadır, o memlekette meşhur romancı mı bulunur? Meşhur bir şair de değili çünkü memlekz- tin edebiyatı inkâr edildikten sonra şiiri de haydi, haydi inkâr ediliyor. Meşhur bir ressam desem, onu da inkâr ediyorlar. Meşhur musikişinas mı? Onu da inkâr ediyorlar. Meşhur bir işkembeci, maoşhur bir pastırmacı bile olamaz. Çünkü onları da inkâr edi- yorlar. Bir memlekette ki frengin olmıyan ve Galata kokmuıyan her şey İnkâr edilir, ve buna tüküren kim- #e çıkmaz, orada ben mi bir roman kahramanı bula. cağım? Ben sadece büyük eserimin adını buldum: (Giderayak.) İşte o kadar. Bir ihtiyarın dünyadan ler dört buçuk asır evvel yapmış- lardır. Eski insanlar görsölördi, bu Du da dünyanın acayip şeyleri a- rasına Katarlar ve bize “Acayip seb'aiâlem,, yerine “Ağayibi sera niyei âlem,, terkibini bırakırlardı. Garp “Tarihi esliha,, kitapları yivli topların 80 sene kadar evvel Almanlar tarafından icat edildiği. Bi tarihi bir nas gibi ortaya sürü- yorlardı. Bizim topumuz onlarin yalanlarını ortaya çıkartmış ve yüzlerini kızartmıştır. Tüfek ve top gibi doğru ve helezon! yivle- Tİ (şişhaneleri) de ilk defa Türk - Jer bulmuşlar ve kullanmışlardır. Türklerin topçuluğa yaptıkları hiz met yalnız uzak tarihin karanlık- larından kalmıyor. Abdülmecit #a- manında bile Tophanede o vakit ecnebilerin hayretini üyandiran çok büyük bir peksans töpu dö - Zülmüştü. Hafız Paşa adlı bir Türk sanatkârı (Hafız Paşa şişhanesi) denilen sltı yivli tüfekler icat et- milşti. 1271 EH. Kırım muharebesi icin Tophianede yine Huifiz Paşa #sinile adlanan altı yivli - Şişhane- H toplar dökülmüş ve bunlar Er- zurum eephesine gönderilmişti. O vakit silâh arkadasımız bulunan İngiliz ve Fransız topçuları bu top İari örnek tutarak memlekelerine döntnee Şişhaneli toplar yapmtş- lardır. Üçüncü Napolyon Hafız Pa sa Şishanesi taklit edilerek Fran- seda döğülen toplarla 1959 İtalya seferinde Sölfarina ve Majenta meydan muharebelerini kazanmış. tır. MN topumı ben beş, altı se- ne evvel Kasimpasada De- niz müzesinin önünde görmüş ve #lâkadarların nazan dikketlarım çekmiştim. Askeri müzenin kıy - metli ve çalıskan direktörü mü- zeye aldırmak suretile tarih ve & Hm Alemine emsalsiz bir hizmet- te bulunmustur. Top yeni yerine getirlirken Galata ve Unkapanı köprülerinin tahammül edemiye - ceği hesarlandığı için deniz yolu tertih edilmistir. Sayın direktör bu tonun mer - misini de bularak yanma korsa ve bu pırlanta yadigârı yağmur, Kar, ense va vifuketları Term ei için de üstüne hic olmazsa bir ten tevşekerse yaptım hizmet iki üç katlanmış olacaktır. Gelecek yazımda eski Türk top Jarile beraber Fatihin şimdi Ton- dra müzesinde bulunan Çanakkele topunu tanıtmaya çalışacağım. Cinsi Dikistrinli kola gösterilmiştir. nabilir, (1) Süleymaniye Esat Efendi kütüp- hariesi, Hatayname tercemesi. Numara 3101. Yaprak 10. (2) Divni Lügat - R - Türk, Cildi Sayfa: 378, (3) Divni Lügat » it » Task, CRM, Baytar 88. (4) İbn «ül « esirin eMitsb - ül - Kâmil 1. Cild 3. Sayfar 60. gider ayak gördükleri. Fakat bu ihtiyar kim? Bir de- fa sen değilsin şapşal ay! Ben hiç değilim, çünkü ih- tiyar değilim. Çenesiz ablak suratımm buruşuk çiz- gilerine bakma! O çizgiler kalp jiletlerden oldu! Te- pemin ortasındaki yuvarlak çıplaklığı örten saçları» mın donuk beyazlığı pis ve ucuz kolonyadandır! Gö- beğimin #ivriliği anasonlu üzüm suyu ile salçalı dü- dük makarnasının eseridir. Sen beni bana değil, şu durasıca kalbimin çarpıntısına sor! Ben gencim sini suratlı kaknem ay! Ben gencim! Kalemimi, kâğıdımı, sigaramı, bir kutu has kah- vemi hazırladım. Yarından tezi yok eserime başlıya- cağım. Bu kadın kim? Kim olduğunu bilmediğim yüzü Gizglli ve iri gözleri haleli bir çukurda sanılan bu ka- dım seviyorum. Eserimin ilham perisi olsun diye mi? Asla! Fserimin motörüne benzin olsun diye.. Beş se- nelik bir durgunluktan sonra göğsümün içinde öyle bir fırtına kopsun ki, liman aradığım zaman eseri- min satırlarına, sayfalarına barmayım. Öf sen del Penceremin alt kenarından alnmı ve gözlerini görüyorum. Çekil artık, uylun gelmedi mi? Benim geldi. Başım artık dönmüyor ama bu sefer de tavan dönüyor. O yüzü çizgili kadın yalnız gitti. Ahmet Keskin yalnız döndü. Ne iyi? Ben kıskanç değilim, Ben de yalnızım iste, Çorabımın öbür tekini niçin cıkaramı- yorum? Zarar yok. Yorganım naziktir, bir tek cora- bımı bir gecelik misafir edebilir, Elektrik düğmesi ne kadar uzakta, dün gece elimi uzatmen çıt! diye söndürüvermiştim. Bu gece benden kaçıyor. Hey, Münir Nürettin! Söyle bana, segih mıydı 6” Yegâh mı? Seni benden ayıran el.. Söyle me! Dinlivemfyeceğim, kulaklarım çınlıyor. Hey, Profesör Esi! Mimar mısın sen? Mimarsan tut şu ta- yanı, dönmesin! Ey tek başlı yasfığım! Bari sen söyle kulağıma söyle: Bu kadın kim? 4 » Yem Günü “eman Kımıldamadan gözlerini açtı. Saat on. Ne kırıklı Matkaplı daire deste- resi V — Daire desteresi eks'ltmesine iştirak etmek İstiyenleri teklif ve kataloklarını ihsle gününden bir hafta evveline kadar İnhisar lar umum müdürlüğü tütün fabrikalar şubesine vermeleri lâzımdır. VI — İsteklilerin eksiltme için tayin edilen gün ve saatlerde yüz- do 7,5 güvenme paralarile birlikte yukarda adı geçen komisyona gek meleri ilân olunur. Sğkatamti” diyip geçmeyin Aksırır, aksırır, aksırırsınız ; geçer gibi olurken yeniden geri gelir, : © > grıp gi böyle başlar ! Vakit geçirmeden grip, soğukalgınlığı ve ağrılara karşı emniyetli ilâç ASP İRİN alınız! Israrla isteyiniz! Aspirinin tesirli ve hakiki olduğunu (7) markası garanti oder, Satınalırken dışında ve tabletlerin üstünde ( markasmın bulunmasına dikkat ediniz. İnhisarlar Umum Müdürlüğü İlânları miktarı Beheri Tutarı ©75te. Eksiltme Lira K. minatı (şekli saati Lira, K. ladet ——650 — 4875 pazarlık 14 2000 kilo — 35 700 — 25 50 Açık Man 1 — Şartnameleri mucibince satn almacak 1 adet Matkaplı dafro desteresi İle 2000 kilo Dikisirinli kola hizalarında yazık usullerle siltmeye konmuştur. II — Muhammen bedelleriyle muvakkat ek- teminatları ohizalatında MI — Eksiltme 10.1.939 tarihine -rastlayan"puzaytesi günü Kizala- pnda yazlı saatlerde Kubatasta levazım ve mibayant şubesindeji A- | itm “komisyonunda yapılacaklır. IV Şârtnameler paramız olarak her gün'#özü geçen şubedöri al 4 fenni (9378) M. M. Vekâleti Hava Müsteşarlığından : Diyarbakır Tayyare alayı depo subaylığında rütbesi maaşile istn- dam edilmek üzere tahdidi sin hududunun aşmamış bir subay emekli olarak hizmete ahnacaktır. İsteklilerin Hava müsteşarlığına istida ile müracaatları, (31) (109) kalmıştı, ne baş dönmesi, yalnız içi yanıyordu. Bir küçük şişe Kisarna maden suyunu bir dikişte bitirdi. Uykuya doymamıştı, Dört buçuk saatlik uyku biçti. Öbür yanıma dönerken kapının ziliöttü, Hizmetçi se- giriti. Kısa bir mırıltıdan sonra oda kapısı açıldı. 'Yorganin &rasından baktı, Bir kürkün tüyleri ara- sından gelen kıvrak bir ses. Dudakları çok boyalı ve kirpikleri diken diken, fakat boylu, poslu. gözel bir kadın, hem sağ elinin eldivenini çıkariyor; bem söy- lüyor: — Kaçta yattın nonoşum! Vah vah, seni rahatsız ettim. Sabahleyin bizimkilere uğradım. Onlar da ba- İoda imişler, Seni bir söylediler, bir söylediler ki bra- vo! Ayol sen yirmi beşindeki delikanlılar gibi sükse yapmışsın. Gözlerini kapama, Beni azıcık dinle, şimdi sideceğim. — Şimdi gideceksen neye geldin! — Hem dün akşamki sükseni tebrik etmek hem da seni görmek istedim cankom. — Böyle süslü püslü nereye? — Bugün çaya davetliyim. Marinosa uğrıyaca- ğım. — Marinosa mı? Hum, anladım, eldiven mese- esi, — Vallahi onun için gelmedim. — Olabilir. Bak masanın üstünde bir on liralık kâğıt var. Pantalonun sol cebinde de bir gümüş lira olacak sanirim. Yeter mi?? On bir lira değil miydi? Al onları, güle güle. Beni soran olursa evde yok der- sin. — Ne vakit geleyim? — Evde bulunduğum zaman. — Evde ne vakit bulunuyorsun? — Dışarda bulunmadığım zaman. Diken diken kirpikli güzel kadın çıktı. Vurgun sa» dina, soluna döndü, uyuyamadı. Hizmetçi bir kahve ile bir bardak portakal suyu getirdi. Öğleye kadar uyuyabilseydi, yemekten sonra yazıya başlıyacaktı. Zırrr! Kapı Dışarda bir mırıltı ve oda kapısında bir (Devamı var) tikırtı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: