8 Ocak 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

8 Ocak 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ei | Em mmm mam a A TAN Gündelik Gazete —— TAN'ın hedefi: Haber- do, fidirde, o herşeyde temiz. dürüm, samimi olmak, o karlim gazetesi olmıya çalışmaktır. ADONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 2800 Kr. 150 1500 , 400 3 Ay s0 , 6 ,.1Ay 300. , Milletlerarası posta #tifhndına dahil olmıyan memlei itin aböne sedeli mikidet sırmsiyle 20, 16. 9 3.5 liradır. Abone bedeli pesindir tirmek 25 O kuruştur. mektuplar 10 kuruş 1 Sene 6 Ay ! GÜNÜN MESELELERİ ; : , İngiltereye Çorap Satacakmışız e günlerde İngiltereye ipekli kadın çorabı ihraç edeceğimiz hakkında bir haber çıktı. Bu haberi ilk okuduğum zaman lâtfe zannet- tim. Çünkü İngilterede ipekli kadm çoraplarının kaça satıldığı hakkında ax çok malümatım vardı. Bizim ora- daki fabr'kalarla rekabet edebilecek mal çıkaracağımızı, hele bunu onla” rın verdiği fiyattan daha ucuza sata» bileceğimizi hiç ummuyordum. Fakat haber sonra elddiyet keshet- ti. Yalnız bizim çorapların çürük ol duğu anlaşılınca bu teşebbüsten ve? geçildiği bildirildi. Doğrusu şaştım, kaldım, Demek ki biz, İngiliz fabrikaların. dan daha ucuza mal çıkarabiliyoruz. Ona rağmen orada bir liraya satılan ipekli kadın çoraplarını biz, burada dört liraya alamıyoruz. Şu halde ortaya çıkan bir hak'kat var: Bizde fabrikalar, hem çürük mal çıkarıyor, hem de piyasaya pu- Öngilterenin en büyük mu- harrir ve mütefekkirlerinden Mister H. G. Wells 1939 da neler olacağını — anlatan İki yanı yazmıştır. Bu iki yazıyı htlâsa ediyoruz!) İngilterede : elan ngilterede siyaset âlemi ka- Halbuki hüküme: |, yek serin meydan dır. yapılan teşebbüse bunların fiyatları üzerinde tetkikat yapılmasını ve ortada bir ihtikâr var. sa bunun da önüne geçilmesini dile- riz. * Diktatörlüklerle Derivkrasilerin Kavgası — Diktatörlükterle demokrasilerin kavgası açığa vürulmuştur. Ameri ka diktatörlüklere karşı açıktan 0 çığa harp ilân etmiştir. Yalnız bu harp s'lâhh harp değil, iküsaği ve meral bir harptir. Amerika * Cümhurrelsi, Amerika efkârı umumiyesinin tazyikiyle, son meşretliği mesajda diktatörlüklerin insaniyete yaptığı zararlar Üzerinde durarak bunlarla mücadele edeceği- ni bildirmektedir. Amerikanın kullanacağı silâh, ik- tsaden diktatörlüklere hücum et mek ve dünya efkâiri umumiyesini onların aleyhine tahriktir. Şimdiye kadar (o diktatörlüklere karşı cephe alamıyan Avrupa mokrasileri de gönüllü olarak Ame- rikanın arkasından — gideceklerdir. Bu suretle şimdiye kadar ideoloji 50- hasında kalan harp, iktısadi ve moral sahasına da geçmiş bulunacaktır. Amerika bu memleketlere karşı ne yapabilir? Bu sualin cevabı uzun mü- talealara fhtiyaç gösterir. Fakat iktr- sadi silâhlar malümdur, ve Amerika bu silâhların en müthişlerine sahip- #r. Bu sebeple açtığı harpte büyük neticeler elde edebilir. Fazla olarak Amerika diktatörlük- leri siyast sahalarda da mağlüp ©f- mek yoluna gireceğe benziyor. İs- panyada hükümetçilere silâh ve er- zak göndermek suretile yardıma ka- Yar vermiş olması, onun bü hususta- ki kararımı göstermektedir. Demek ki dünya yeni bir harp tar- zma sahit olacaktır. Ve bu yeni harp, kan dökülmeksizin cereyan edeceği i- £in, daha da enteresan olacaktır. memeğe hakkı var. Fabrikaların daha sağlam ip kul- lanarak sağlam mal çıkarmaları için ilâveten, bir de Mİ alâmetleri göze çarpmağa baş lamıştır. Bir takım siyasiler, İp üzerinde muvazeneyi muhafaza k- çin uğraşmakta ve bazan bu ip bir bıçak ucu mahiyetini almaktadır. Bana öyle geliyor ki yeni yıl için- de İngilterede 'bir tasfiye olacak ve bu tasfiye neticesinde Mister Chamberlain Lordlar Kamarasına gidecek ve İngilterede yeni bir hü- kümet kurulacaktır. İngilterede hüküm sürecek ye- ni cereyan radikalizmdir ve bu ra- dikalizmin en belli başlı vasfı şid- detli vatan severlik olacaktır. Bu yeni cereyan, günden güne kuvvetlenerek sene ortalarına doğ- ru şimdiki İngiliz hükümetini si- Tip süpürecek, belki de bugünkü hükümetçi sınıf ve partinin mü- him bir kısmını da ortadan kal dıracaktır. «Belki de siyasiler bu yeni cere- yakarşısında bir takım uzlaşma lar peşinde koşacak, bir takım ri- cat hareketleri yapacaklardır, fa- kat yeni hamle'bunlara kulak as- mıyacak, ve küçük bir parti buh- ranı halinde kalmıyarak milli bir uyanıklık mahiyetini alacak, ve karşılaştığı her mukavemet karş- sında kuvveti artacaktır. O halde her şeyden önce Ingik terede umumi bir seçim yapılaca- Fını ve bu seçim neticesinde radi- kal bir hükümetin iş başına gele- ceğin! söyliyebilirim. Bu hükümet işçi hükümeti ol. mıyacak, sola istinat eden mili bir hükümet olacak, sollardan baş ka muhafazakârlar içinde en İyi elemanları ve salâhiyeti oyaban- cıları da alacaktır. Bundan başka bütün ingilizce konuşan devletlerin ve dominyon- ların siyasetlerini birleştirmek i- çin de yeni bir teşebbüs vukubu- lacağını sanıyorum. Çünkü bütün bu devletler, bugünkü gevşekliğin ıztırabını hissediyorlar. | Cenubi Afrikada, İmparatorluk bağını Alman kültürü ile takviye için mekteplere Alman lisanı ga. ve olunması muhtemeldir. Avus- tralya ile Kanadanm Amerika Bir .Cümhuriyetlerile daha sıkı münasebetler tesisine teşebbüs Gt- meleri beklenir. Nİ İngiltere ve Amerika : İ ngiltere ile Amerika arasın- daki münasebetlerin daha sıkı olacağını anlatırken İngiltere Kralının yakında Amerikayı ziya- reti, aklıma gelen en son âmildir. Bu ziyaret, Amerika gazeteleri- nin birinci sayfalarını daha mü bir kaç gün alıkoyacaktır. Fakat Amerika ve İngiltere halkı, dev- let reisleri arasındaki mücamele- lerin, beynelmilel bakımdan bile pek az kıymeti haiz olduğunu bil- melidirler, Bu daima gülümsiyen, daima eğilen genç çift, hakikaten cazi- beli kimselerdir, fakat bugünün NELER GETİRECEK? YAZAN: H. G. Velles meseleleri nazarında hiç bir mâna yı haiz değildirler. Iki asırdanbe- ri İngiltere Krallık hanedanının cemiyetin düşünüşü, edebiyatı, sa- nati, ilmi ve terbiyesi ile bir elâ- kası kalmamıştır. Onun askeri ve klerikal terfilere, ve siyasi hayata müdahalesi de, münaköşaya mü- sait bir mahiyettedir. Onun için bu ziyaret, yazımın hedefi bakımından pek te ehem- miyetle karşılanmağa lâyık değil dir. Bence büyük bir ehemmiyeti haiz olan hâdise, Atlas Okyanusu nu her gün geçecek hava postala- rının teessüsüne yaklaşmamızdır. Bunun mânası, fikir hareketinin süratli inkişafıdır. Bu sayede A- merika gareteleri İngilterede, İn- giltere gazeteleri Amerikada he- men günü gününe satılacak ve Londra San Fransisko'dan evvel, Nevyork'un pazar günleri çıkardi- ğı ilâveleri alacak demektir. İngilterede yarım şiline çıkar- lan kitaplar, Amerikanın kitapları ucuzlatmamak için gösterdiği mu kavemeti şimdiden kırmaktadır. Kitapların ucuzluğu ve bolluğu müşterek anlaşmaları kuvvetlendi- recektir. . Bunların hepsi iyidir. Çünkü milletlerin konuşmaları ve ciddi- yetle konuşmaları icap ettiği bir devirdeyiz. Harp meselesi ve Avrupa : 7 » pane Chamberlain İle onun mektebine mensup siyaset adamlarının İngiliz siyaset âle- minden çekilmeleri, sonra içtimai ve siyasi zulümleri kaldırmak ha- roketi dünyayı harbe doğru daha "fazla rm yaklaştıracaktır?. Dil Encümeni Beceremiyor Bari Bizler Becerelim yoalıdolap'ta oturan gezgin satıcı sayın Bay Izak Levi vatandaşım, eksik dirhemle tart- ma suçundan mahkemeye götür müşler. Hâkim sormuş: — Bir mahkümiyetin var m İ- zak? — Evet var, demiş. Birisi oğlan birisi kız iki çocuğum var. Hâkim soruyu türkçelemiş: — Hiç ceza gördün mü? Hapse girdin mi? — Bay rels, ben Tügatçe sözler bilmediğim için çoluk çocuk an- ladım. Demek ki formalitelerden iha- ret olan adalette bile türkçe bi- rinei şarttır. Ben türkçenin ve türkçesizliğin iki örneğini daima hatırlarım; bun lardan birincisi şudur: Şimdi temyiz azası olan cok de- Eerli adliyecilerimizden Bay Ni yazi Ankara ağırceza reisiydi. Bir cinayet işini muhakeme ediyordu. Üç azgın, bir yoldan sapmış deli kanlıyı bahçelere götürmüşler, bi çaklamıslar ve kafasını keseçeke gövdesinden ayırmışlar! Katillerin üçü de ve şahitlerin hepsi de enhil. Bay Niyazi onları o kadar açık ve has bir türkçeyle muhakeme etti ki, anlaşılmadık, bir tek kelime kalmadı. Katilleri ölüm cezasına çarptı. Biraz sonra üçü de asıldı. Asıl enteresan taraf YAZAN : Aka Gündüz şuydu, ölüm cezası yiyen üç mah- küm da dedilerdi ki: Reis Bey, bu işin her tarafını anladık, kafamı- za sindi, süucumuzun ağırlığını öğ- rendik, verdiğiniz ceza yerindedir. Ne yapalım, kötülüğümüzün ceza- sını çekeceğiz. Adaleti bu kadar sam'mi, bu kadar canlı tasdik ettiren kuvvet, ceza kanunundaki formüler mad- deler değildi, saf ve has türkçey- di. Öz ve temiz türkçeyi yaymak, temelleştirmek şu loncanın, bu ce miyetin işi olmaktan ziyade en başta yüksek adalet makamların. dan en küçük bana kadar hepimi. zin müşterek, milli vazifemizdir. Bunca yıldanberi bekledik dur- duk, sonunda adamakıllı anladık ki, bu işi Dİl Encümeni beceremi- yor. Bari bizler becerelim. Bunun ufak tefek zorunu zahmetini inkâr etmiyoruz, fakat bumcacık zora zahmete kim katlanmaz? Dil Encümeni hana, daha doğru sa biz millete gücenmesinler, doğ” rusn bu, Gerçi her yiğitin hir yo- fart yeyişi varsa da eneümenli ar. Almanyaya hâkim olan üç şah- siyetle (Hitler, Göring, Göbels) ka- ti surette bir neticeye Yarılmadık ça, dünya harp uçurumunun ke- narında yaşıyacaktır. Fakat azim- li bir radikal Ingiliz hükümeti ile radikal bir Amerika ve radikal bir Fransa hıristiyanlık namına şakavet yapan Franko'yu bertaraf eder ve İspanyada vaziyeti bir tesviye şeklinde bağlıyabilir. talya blöf yapıyor. Italya, Franko için, ingilizce konuşan devletlerle harbe girmez. 1939 senesi içinde Japon ile Çin arasında sulh yapılmasını muhte- mel görmüyorum. Çin de, Japon- ya da, iktısadi iflâsa doğru gidi. yorlar, Fakat ateşler sönmeğe vüz tuttuktan sonra da yeniden âlev- lenebilir. Bu gibi kehanetlerde korkunun da, ümidin de rolü vardır. Benim bütün ümidim, demokrat devlet lerin radiks! kafalı, ingilizce ko- nuşan devletlerle beriber hareket etmeleridir. Böyle bir beraberlik, “Harbi durdurunuz!, diye bağı ir ve bu sözü » çekerek Sulh terbiyesi lâzım : ulh, insanlığın ricati değil dir, Sulh, harpten dahâ güç, Yıpat - yalnız silâh taşımak, lik yapmak kâfi değildir. Us! sulh terbiyesi görmek Sulh, dünya nizamını vücude ge tirerek harbi kati surette bertaraf etmektir. Bundan başka sulh ola- maz. Olursa, yorgun, perişan, 80- yulmuş esirin muvakkat sulhü o- Tur. kadaşlar ayran bile içemediler. A- cen şakamın biraz daha ilerisine gideyim: Onlar bize bir şey öğret- mediler değil, öğretmesine öğret- tler, Bize (mugalâta ilmi) diye yepyeni bir şey öğrettiler. Feyzi yap olduk, artık yeter, kısı keser lerse biz âciz talebei merhume de, nefes almış oluruz. kinci hatıram: Çocuktum. — Makedonyanın Iğri » Palanga O kasabasındaydım. Babamın taburuna acemi erat yel mişti, Şerif Bey adında elinden kitap düşmiyen, genç bir mülüzim vardı. Yeri gelen erata askerlik dersi veriyordu. Vatanın başka başka köylerinden toplanan ace- mi delikanlılar, ağızlar acık, göz- ler açık dinliyorlardı. Şerif Bey — sağsa kulakları çınlasın — as- kerliği böyle tarif etti: Uguru meyamin mevfuru haz- reti şehinşahide ve dini mübinü devleti ebedmüddet yolunda bir avuç hunu hamiyetini isale eden evladı celâdetnihadı Ümmete ai ker derler! İşte sizler ondan birer enmuzici besalet ve birer şiri ji- yanı hamasetsiniz! O zaman ben, mahalle mektehi- nin son sınıfındaydım. Bu tarifi anlamadım. Şerif Beye yazdırıp bahama götürdüm. O da benden fazla bir şey anlamadı. Hocamız rahmetli Hafız Şakir efendiye sör dum. Hele o, yazdırdığım yazıyı bile pek sökemedi. On yıl sonra edebiyat çukuruna yuvarlandığım zaman biraz anlar gibi oldum. Bilmem o kura eratı bir şey an- Kamışlar mıydı? Eminim ki, anla. mamışlardı. Fakat bir yıl sonra, Tesalya meydan o muharebesinde Türk olarak, türkee konuşup gü. lüşerek aslanlar gibi döğüşüp yen- GÖPÜŞLER Boş Kovalar Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel B ir işim düştü, resmi dairelerden birine gittim. Ahşap, kocaman. bir bina. Geniş bir sahanlıktan geç- tikten sonra, tahta merdivenlerden yukarı kata çıktım. Salonun ortasın- da boydan boya bir masa, Masanın etrafına kâüpler oturmuş. Oturmuş dresem, şöyle sırtı sandalyeye dayan yalnız başı eğilmiş, eli oynar vaziyet- e bir oturuş demek istemiyorum. # şağı yukarı eski Beyazıt arzıhaleıları © gibi yazı defterini dizine dayamış, bir ayağını yarım bağdaş kurar gibi sandalyede £ kıvırmış, bir oturuş demek istiyorum. Gideceğim daireyi sordum, bana yolu gösterdiler, Girdiğim koridor- da bir yangın teşkilâtının boruları vardı. Bu ahşap binaya göre bu teş- kilât oldukça modern. Biraz ötede, bir, iki, tam sekiz tane kova... rın üzerine bir tahta örtül — . Kovalara baktım, boş... Merak ettim, sordum... — Ru kovaların burada işi ne? Cevap verdiler: — Bir yangın olursa, bu kovalar- la söndüreceğiz. Yeni talimatname geldi, her dairede böyle daima dolu bunları kullanacağız. — Peki, şimdi kovalar boş... Ya hemen bir yangın çıkarsa... çıkmaz a... Çıkarsa, hemen dolduru- ruz. — Peki, talimatnamede kovala — rin dolu bulundurulması emredildi. — O talimatnamedir. Yani, talimatnameler, müessese- lerin nazar boncuğudur, bunlar gek ya belâya karşı müesseseyi koruyan bir tılısım rolü oynar... suale, aldığım cevabın mânası bu- dur. * ul valisi, pazar... yerleri: rinde, emirlerinin yer geçmek için muvazzaf memurları; hattâ kaymakamların daha sık sık & tiş etmelerini istemiş... Yeni vali daha bilmiyor, galiba. İstanbulda emirler, talimatnameler, usulü veçhile, mutad dairelerden ge- çer, mesul memurlara tebliğ edilir. Herkes emri bir selim çakarak ka miştir. Ko » rilir... Talimatnamenin ahkâmma ei dan ötesi teferrüattır... Süratli İş, yazmak veya bunları ibret levhasına k lâzım. Maarif Teşkilât: Kanun Lâyihası Maarif Vekâleti teşkilâtı kanun lâ san Ali Yücelin reisliğinde müsteşar Rıdvan Nafiz ve zat işleri müdürü Rasim bu meseleyi görüşmüşler ve vekâlet umum müdürlerinin de işti- Fâki ile tetkikata devam etmişlerdir. Harırlanacak liyihanın yeni barem vekâlet memurlarının terfihini istih- daf edeceği ve Meclisin bu içtima dev resinde görüşüleceği haber verilmek terir. mandan Müşir Ethem Paşa onlara türkçe kumanda vermişti: Yurdu- muzu, devletimizi korumak vuruşunuz! Yeniniz! niz! İsmet İnönü de, O Tnönün'den türkçe haber vermişti: Karşı ta- raf muharebe meydanını silâhla rımıza terketti! Atatürk te ordularını Akdenize türkçe gönderdi, kim, memur, tüccar, es. Kim varsak, bu milli ve müşterek vazifeden biran en- için Yenilmeyi- bul eder, bundan sonra vazifesi bit mış, ve yazı yazarken omuzları dik, kovalar bulundurulacak, icap ederse — Yangın dediğin hemencecik | di mi, hususi levhasına asılır, kaza Sorduğum İnk el için, geldiği gün - denberi emirler veriyor, Son teftişle e getirilme - diğini görmüş, daha süratle icraata metodik iş yapmak için talimatname Ankara, 7 (Tan Muhabirinden) — yihasını hazırlamaktadır. Vekil Has kanununa uygun şekilde olacağı ve | diklerini gördüm. Çünkü başk kinmiyelim. Dil Enefimeni becere- miyor, bari bizler becerelim. gn İİ e

Bu sayıdan diğer sayfalar: