5 Şubat 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

5 Şubat 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gündelik Gazete — o. TAN'ın hedefi Maber- 44, fikirde, herşeyde temiz, o dürBet, samimi oimak, karli gazetesi olmıya çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türkiye Eenebi 2800 Er. 1500 » 1400 Kr. 750 » 6 Ay 400 » 3 Ay 800 150 , 1 ây 300 Milletlerarası posta ftthadına dahi! olmıyan memleketler. için sbone bedeli müddet sırasiyle 30, 16. 9. 3,5 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 O kuruştur Cevap için mektuplar 10 kuruş- tuk pol Düvesi Mirımdır, ——— m e Şesmemenarimenenessme ; GÜNÜN MESELELERİ j 1 Sene Teşkilâtlandırma İşi Üzerinde ükümetimizin en mühim dü şüncelerinden ve filiyatına ge- silmiş eserlerinden biri de hiç şüp- he yoktur kiş ihracatı teşkilâtlandır- ma dairesidir, İktisat Vekâletine o merbut olan bu teşkilâtin vücude getirdiği ku - rumların adedi her gün artmakta ve muvaffakıyetli İşler başarmaktadır. Bizzat hükümetimizin müzahereti ve Milli bankalarımızın maddi mua- venetiyle vücude getirilen bu teşek- küller ve birlikler bugün müsbet ne iceler vermekte ve iktısadiyatımızın | da yüzünü güldürmektedir. Tütün ise umum ihracatımızın be- men üçte birini teşkil eden ve bütün dünyada “Türk tütünü,, şöhret ve unvaniyle milli o mahsulâtımızın en önünde giden bir meta olması iti - bariyle bu kiymetli mahsulümüzün de teşkilâtlandırılması gayet tabit dir. kudretli teşkilâtları tüncülüğümüzün başı boş kolması ve teşkilâtsiz bırakılması hiç şüphe yok tur ki tütüncülüğümüz için bir nok- sandır. Bizde her mesleğin bir cemiyeti, bir birliği, bir teşekkülü olduğu hak de, en mühim milli servetimiz olan tütünlerimizin ve tütüncülüğümüzün teşkilâtsız kalması ve bir teşekkül den mahrum bırakılması doğra ol- madığını düşünen tütün © tüccarları, ihracatçıları, müstahsilleri, bir ara- 7a gelerek aralarında bir birlik vö- <üde getirmişler ve birliğin masraf- larını da kendi aralarında takarrüir ettirmişler ve taahhüt etmişlerdir. yay Kat ve gayesi, Türk tiltüncü - iğünla menafiini korumak, “yani tütünlerimizin nefaset ve kıymetini MN tütütnlerimizi daha siya- tütüncülüğümüzün etmekten ibaret o) R - tüncüler birliği, sa riyal lerin gösterdikleri bu hüsnü niyetle bükümetimizin de müzaheret ve mu #veneti inzimam edecek olursa tütün (iğümürün çok yakın bir atide im- kişat edeceği muhakkaktır. ihracatı teşkilâtlan- ak için hiç bir yardımı esirge - miyor, Türkiye tütüncüler birliği de yapacağı işin ana hatlarını tesbit k iş programını İktisat Vekâ - letine verdiği zaman birliğin, tica - vet kasdiyle teşekkül etmiş bir mü- #w€se olmayıp doğrudan © doğruya tütünlerimizin ihracatını arttırmak ve bu mallarımızı hariçteki lerimize arattırmak ve dahilde de müstahsilin malını, alıcılara tam Üiyatla sattırmak için nâzımlık vazi- fesini yapmak gibi o hükümetimizin Siyaseti iktısadiyesine tem müânasile Yardım edecek bir teşekkül olarak meydana çıktığını İspat ve orasını ikna edecek olursa hükümetimizin de bu birliğe her türlü yardımı gös tamamen eminiz, temin Hamlede TAN Muharrir, aşağıdaki yazısında Türkiyeye ait büyük ideallerin gerçekleşmesi için, önümüzdeki yılların idari, iktisadi ve içtimai hayatımızda yeni ve cüretli bir ilerleyişe hareket noktası olmasını istiyor ve bu hususta düşüncelerini anlatıyor n Plâna Ve Teşkilâta Doğru Çire, cesaret, hedeften aşma zbir sevk ve ida re sayesinde plânlı bir çalış « madan ne gibi verimler alına bileceğine canlı bir örnek a - rarsak en yamanını Türk istik lâl mücadelesinde buluruz. Hiç bir milletin tarihinde bu- nun daha güzel bir örnegi yok tur ve olamaz. ir milletin tehlike, engel, im küânsızlık karşısında geçire - bileceği İmtihanların en ağrım Türk milleti istiklâl mücadelesin - de geçirmiş, tarih karşısında tam numara almıştır. Muvaffakıyetli mücadelemizden sonra evimizin ilk defa olarak sahi bi olduk. O zaman bizi türlü türlü yaralar, harabeler, noksanlar, ihti yaçlar karşıladı, Dünden kalma mi raslarımız hep menfi ve nakıs ta - raftandı. Cılız gelir kaynaklarımız büsbütün kurumuştu. Karşımız - da düşman bir dünya vardı. Ken- di iradesine karşı istiklâle kavuş - mamızı, kendi hesaplarını ve ümit lerini boşa çıkarmamızı affetmi - yordu. Bize varlığımızdan ve İstik İâlimizden başka-hiç bir bedel kar şılığında el uzatmıya, kredi açmı- ya razı değildi. Bir tarafta hududsuz müşkül ve ihtiyaç, diğer tarafta yokluk, va stasızlık, teknik noksanları durur ken, esaslı plânlar yapmıya, işleri- mizi. hazırlıklarımızı onlara #öra ulmaya ve sıralamaya pe Zâmanı, miz ELA ne de imkân de - lar böyle bir gidişe uygundu. stiklâl harbine nasıl bir çete mücadelesi şeklinde başla- mışsak, etrafımızdaki müşkülle - re de çete harbinin usulleriyle ve tam bir cüretle saldırdık. Plânları mızi hazırlayacak mevkie gelmek için evvelâ tutunmak, vakit kazan mak, kaynaklarımızı akar bir hale getirmek lâzımdı. Hamle, hamleyi takip etti. Böyle bir gidiş İçinde çok para, e mek ve zaman heba olabilirdi. Çok şükür olmadı Günü kurtarmıya ça ışırken, isabetli yollardan şaşma- dık. İhtiyaç karşısında günü günü- ne başarılan işlerden çoğu, yarının plânlı çalışması içinde de yer dol duracak faaliyetlerdir. Dünya buhranı en zayıf dakika mızda karşımıza çıktı, oZatenaz mıktarda yetiştirdiğimiz, pahalıya mal ettiğimiz mahsuller müşteri - siz kaldı. O zaman bir defa daha belli ol - du ki hamle devirlerinde Türk ya ratıcı kudretlerinden geniş verim alabilmek için en çetin müşkülle- rin bir araya gelmesi lâzımdır. Böy Je müşküller, Türk azminin hızını kesmiyor, aksine olarak arttırıyor, uhran karşısında ezilecek yer de buhrandan daha ferahlı, üstün ve muzaffer bir halde çıktık. Nesillerdenberi açık veren Türk iktısadi muvazenesi, tam buhra - nın ertesi günü lehimize döndü, Dı şardan tedarike maddi imkân bula muyacağımız ilk istihlâk eşyasını memleket içinde yapmak için çar-y, çabuk bir sanayi sistemi kurduk. Yeni, v N vi vazifesini yapımı müvalzak yetle devam eden Türkiye İş ban- kasından sonra sırasiyle yedi, se- kiz milli banka daha yarattık. Dev let sermayodarlığı için bir çoğu ras yonel bir takım prensipler ve aha- neler vücude geldi, Fakat bunların hepsini günün Mhtiyaçlarının taze tazyiki altında © büşardıktan sonra gene (hayretle görüyoruz ki olmuş, bitmiş. tamam lanmış işler karşısında değiliz. Ra- hat nefes almıya, çubuğumuzu ya kıp keyfimize bakmıya imkân yok. Yapılan işler diğer türlü türlü ihti yaçları ve işleri ayaklandırmıştır. Bütün bu işleri plânlaştırmak, u - mumi #ayelere uygun bir hale ge tirmek, sıraya koymak, boşta işli- yen bir çok çarkları birbirine bağ- uyarak toplu bir çalışma manzara "Yazan: | Ahmet Emin Yalman | Hamle devrinde çok muvaffak olduk. İmkânsız iş- | leri mümkün hale koyduk. Şimdi de bizi yeni çalışma usulleri bekliyor. İşlerimizi esaslı plânlarla teşkilâtlan- | dırmak, artık hamlelere ihtiyaç göstermiyecek hale ge- | tirmek, devamlı şekilde işleyecek bir teknik kurmak, tam manasiyle inkılâp ve inkişafın tohuml arını ekmek... sı, tam bir el birliği kurmak, her bir işe bağlı olan türlü türlü teap- ları yerine getirmek zaruretinde- yiz. Bütün bü işleri başarmıya ken dimizl âdeta mahküm etmiş bulu- nuyoruz. âmle devrinde çok muvaffak olduk. İmkânsız işleri müm kün haline koyduk. Şimdi de, bizi yeni çalışma usulleri bekliyor. İşlerimizi esaslı plânlarla teş- kilâtlandırmak, artık © hamlelere ihtiyaç göstermiyecek hale getir » mek, devamlı şekilde işliyecek bir teknik kurmak, tam manasiyle in- kılâp ve inkişafın tohumlarını ek mek. ( Bir çete harbinde harikalı kah- ramanlıklar gösterilebilir. *Bunâ hiç şüphe yok.. Fakat ancak erkâ - nı harpli, plânlı, yetişmiş unsur- lu, maksada göre teçhizatlı bir or tam yürür bir hale gelmesi ve Türk milletinin dünya yüzünde liyık ol duğu mevkle az zamanda kavuş » ması, bu mücadeledeki ciddiyete ve cesarete bağlıdır. Ik bakışta ortalıkta hiç biren | gel ve mukavemet görül - müyor. Rejim bütün kuvvetiyle va ziyete hâkimdir ve tam bir iki - şal programi bakımından neler yap mak lâzım geliyorsa hepsini yapa» cak bir mevkidedir. Fakat işi derinleştirecek olursak ei —— İnkılâbı bütün muvaffakıyetlerine rağmen ekil serbestçe haz alamıyor, ortalığa bâ 'kim olamiyor, kendi âlemini kura- mıyor. Çünkü dünkü usul ve iti - yatların otoritesi her gi çıkıyor ve kara kaplı kita - Haş” sayfasını göstererek şöyle — Filin iş şu şekilde yepilir. Şu usullerle filân ve falan muame lelerden geçirilir. Bunun başka yo Tu olamaz. Kara kaplı kitabım eski şarkın hareketsizliğini temsil eden ölü bir Alemi vardır. Burada bir takım çark lar fırıl fır döner, birçok faali - yetler sarfedilir. Sağa, sola koğu - lur. Fakat niçin uğraşıldığını, ne reye varılacağını kimse bilmez ve düşünmez. # Ba âlemi ıslah etmiye, aklın can h ölemiyle bunun arasındâ köprü kurmıya imkân yoktur. Nitekira in kılâbin muhtelif hamlelerinde mu vaffakıyete varmak için yângın - dan mal kaçırır gibi hareket etmek modern teşebbüsleri kırtesi usul - lerin istibdat ve tahakkümünden kökünden kurtarmak ihtiyacı du - yulmuştur. U mumi hayatta her Işin kestir me yoldan görülmesine ve hakiki verimle çalışılmasına taraf- tar insanlar sifatiyle ilk işimiz, kırtasi sistem deyip geçtiğimiz ö- lü sistemin mahiyetini iyice kavra mıya çalışmak olmal Karakapı kitabın dünyası yüz de yüz mükemmel ve'emin iş çı - karmak iddiası üzerine kurulmuş- tur. Bu sistemin gözünde insanla; rin hepsi, fena, namussuz ve âciz. dir. Yüzde yüz mükemmel iş çıkar dunun haşarabileçeii kati, dis ei ipa biç bi Tere Nümle yollariyle ölmez Bü mesi: Önümüzdeki yıllar, idari, ikti sadi ve Içtimal hayatımızda böyle bir manada plânlaşmanın ve plân - lara göre yeni ve cüretli bir ileri ha rekete atılmanın hareket poktası olmalıdır. Gi eçirdiğimiz tecrübeler şunu gösteriyor ki böyle bir plâna varmak, bunu devamlı bir surette yürütmek ve bundan geniş verim almak ancak bir şartla mümkün olabilir: O da kırtasiyecilik, mer- keziyetçilik, vasilik, emniyetsizlik gibi gerilik ve verimsizlik âmilleri min sığındıkları cepheye karşı açık ve kati bir vaziyet almak ve bu cep heye kök salan usulleri, itiyatları, zihniyetleri temelinden yıkmaktır, "Türkiyeye alt büyük rüya ve ideallrin gerçekleşmesi, inkılâbın yet derece derece bir çoklarına da Bıtılmalıdır. Her işte ne neviden olursa olsun, pürüz olup olmadı - İk uzak ve yakın salâhiyet vebilgi sahiplerinden birer birer sorulma lıdır. En küçük bir tereddüt ve şüp he yeri bir havaleye ve sorguya mevzu yapılmalıdır. Her işin pü - rüzsüz ve mahzursuz başarılması gayesihden hiç bir fedakârlık ka - bul edilmemelidir. tasi sistem, her ferdi akıl ve idrakten ve ( dürüstlükten mahrum farzettiği için tutulacak yolları iptidadan tarif eder. İş istediği kadar uzasın, asıl mak sat isterse kaybolsun, memleket ha yatında bu yüzden en büyük zarar lar hasıl olsun, fertler sıkıntı çek- sin, canından bıkar hele gelsin... Bütün bunlar karakaplı kitap dünyasının umurunda değildir. Kö rükörüne usullere riayet eden, işi uzatan, yerden yere havale eden memura “aferin!, der, Fakat aklı ni kullanmıya cüret eden, “devle- tin hakiki menfaati korunsun, halk sıkıntı ve zahmet çekimesin, zaman gibi geri gelmez bir kıymet İsrafa uğramasın.... düşüncesiyle usulle . re saygısızlık gösteren memur, sis teme karşı küfür ve imansizlık iş- lemiştir. Karakaplı kitap, atılgan memur ları, teşebbüs sahiplerini, mesuli - yet yükü taşlabilenleri her vesile ile amansız surette ezer, Maksat aramadan usullerine saym göste - ren cansız ve hareketsiz tipleri üs tün tutar, İyi niyetleri yavaş yavaş afyonlıyarak ve teşebbüs damar - larını dondurarak kendi istediği düşkün seviyeye indirmiye uğra - gır, “Adam sen de! Bana mı kaldı,, diyebilen memur, karakaplı kita- bın ölçülerine uygun bir hale gel miş demektir, Kırtasiyeciliğin bugün devamı şu demektir: Eski rejimlerin yeni rejimimizi için için kemirmesi mem leketin karşısındaki sonsuz im - kânları körletmesi, ana gayeleri w- nutturması, kendi & karakitabiyle aklın aydınlığın xsöndürmesi, ölü âlemini, hâdiselerin ve ihtiyaçların yarattığı canlı âlemin yerine geçir mesi... Karakaplı kitap kırtasi bir iş görme FIKRALAR | —. "Kara Toprak,,ın (Pırlantalar sw Yazan: Şükâfe Nihal Vitrinimde, pembe kristal bir ta- bak içinde pırıl piril 'pırıldayan irili ufaklı bir avuç taş vardır. Camın #r- kasından bu mini mini (pırlantaları görenler, merak ederek sorarlar; — Bunlar ne? Gülümsiyerek cevap veririm: — Bunlar, karatoprağın pırlanta ları. Ve birşey anlamıyarak yüzüme bakanlara anlatırım: — Karatoprak, Akdeniz kıyıların « 'da bir köydür. Bir çok köylerimiz. gi- İbi geri, fakir, kirli bir köy... Yollar, kocaman meydanlar hir damla mik - ropsuz hava almadan geçilemez, Her yer toz, süprüntü, gübre içindedir. Evler her türlü sıhhi şartlardan uzak birer ölüm yatağı; sular kirli kırla- rin er köşesi bir abdesthanedir.. Köylüler bütün bu süprüntülük İ ortasında, bezgin bakışları ile, bağlı kolları ile sabahtan akşama kadar bir kahve çitinin gölgesinde pinek - Terler. Ortada kadından eser yoktur. İnsanların toplandığı çevreyi aşa rak tabiate doğru açılacak olursa - nız bağrından hayat fışkıran yemye şil bir toprak ve ir yanda insana en bedii rüyalar ilham eden, mavi bir deniz görürsünüz. Köyün kirli etek - lerine kıyı boyunca mini mini pırlan İtalar serpilmiştir; bu nemli (o taşlar günün ışıklarını binbir renkte aksef- tirerek gözleri büyüler... İşte, bu pirlantaları o kümsaldam aldım. Dünyanın hangi yerinde böy. le cennet renkli güzellikler vardır? Ne yanık ki ne o yeşil tabiat, ne bu rü yalı deniz (Karatoprak) da yaşayam- ları uyandıramamış. Onlar, ebedi biz. İnarkotik almış gibi... Bir gü larından sarsarak kendilerini uyandı racak eli bekliyorlar. » Bir gün genç bir muallim kendi. sine verilen vazileden memnun olma İdığım söyliyordu. acant ediniz, belki de giştirebilirsiniz, dedim. Bana hiç ummadığım bir cevap verdiz — Aman, aman, zarar yok, bu ha le razıyım! sonra bir de Anadoluya falan atmaya Kalkarlarsa... Nasıl derinden içlendim. yaralan omuz « Bir mür tağı,, Genç muallime bu hususta Yizım gelen şeyleri söyledim ve kendi ken dime, vitrinimdeki pırlantaları ha , tırlıyarakz | — Ey kora topraklar, size ışık ta tacak eller daha yetişmedi mi? de- dim. * İki üç yıl oldu, gazeteler Gmt edebiyat) mevzulu bir anket açımış l lardı. Ben de bir şeyler söyledim. Bir gün bunları okuyan bir va — Mimi edebiyat yapabilmek 1 - çin Anadoluda “yaşamalı, #hemleketi tanımalı, diyorsunuz; hayâtı, cemi « yeti olmayan bir yerin; boş çöllerin, kuru, çatlak kayaların na e biyat mevzuu aranır mı? Edebiyi mevzuunu ancak hayatı, hareketi © lan yerlerden alır, dedi. 1 — Yanlış, dedim, Hayatsız, yetsiz sandığınız yerlerde. “hı sezemediği gizli, körpe, içli bir ha - yat çağlayanı vardır; e kurak çi 9 çatlak ka; r duyabilenlere ne yalar, ne masallar, ne efsaneler, M hakikatler ne kahramanlıklar anla! Karatopraklarda pırlantalar koş * fetmenin sırrına erebilmişsek Ana doluyu o zaman anlarız, si usulünden İbaret değildir. renksizliği, plânsızlığı devam et ren bütün bir âlemdir. Kendi man tıkıyle, zihniyetiyle, darlıklariyi her köşeye kol ve kök salmıştır. İlerisini açık bir gözle görme nin ve normal şekilde yol almanin ilk şartı, bu kolları ve kökleri tarafta arâmak, bulmak. sökmek, akıl ve bilgi mekanizmasının cap- hı ihtiyaçları göre serbestçe isli » yebilmesine tam imkân hazırla - maktır, i İnkılâbı bir manası da: göre * nek ve itiyat tesiriyle boşuna dö nen çarkların yerine, müsbet, cen hı, verimli bir âlem geçirmek, serbest icaplarını her sahada b kim kılmaktır,

Bu sayıdan diğer sayfalar: