10 Nisan 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

10 Nisan 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 10-4-939 RI 'TAN'ın hedefi: Haber» de, fikirde, herşeyde temiz, dürüst, samimi olmak, o karlin gazetesi olmıya çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 Sene (2800 Kr. 750 , 400 6 Ay . 3Ay 150 , Ay Milletlerarası posta İttihadına dahli olmıyan memleketler için abone bedeli müddet sırasiyie 30, 16, 3,5 liradır. Abone bedeli peşindir: Adres değiştirmek 25 kuruştur. Cevap için mektuplar 10 küruş- luk pul Hüvesi lâzimder. GÜNÜN MESELELE İspanya Berlin - Roma Mihverine Girdi Veri yine bu sütunlarda, İs- panya harbinin bitmesile İs- panya meselesinin kapanmış olmiya- cağını söylemiştik, Hâdisat bu tahminimizin doğrulu- Eunu çabuk isbat etti, Münihte Hitlerin, 1935 anlaşma- sında Mussolini'nin sözüne kanan İngiliz Başvekili, bir ay evvel Gene- ral Frankonun sözüne İnanmıştı. Bu üç devlet adamı da İspanya harbi bi- ter bitmez İspanyanın istiklâlini ilân edeceklerini ve bu memlekete mii- dahale kabul etmiyeceklerini söyle- mişlerdi. İngiltere bir taraftan da para ile Frankoyu salın alabileceğini um- muştu. Onun için de General Fran- koyu bir an evvel tan:makla istical etmiş, hattâ son muvaffakiyetlerinde ona yardım bile etmişti, Fakat ne Hitler sözünü tuttu, ne Mussolini vaadini yerine getirdi, ne de Franko İngilterenin önünde diz gökmeğe lüzum gördü. Harp bitti, fakat İtalyan askerle- Ri si olan tez şebbüsüne de Kont Ciano artık e- demi müdahale komitesinin mevcut olmadığı, binaenaleyh böyle bir kay- da riayete lüzum kalmadığı cevabmı verdi. Bununla da kalmadı, İspan- Yaya yeniden asker sevketti, İspam- yol ordusunun boşluklarını doldur- mayı Üzerine aldı, İspanyadan çekil mesi lâzım gelen Almanya da burn ya mühimmat, tayyare ve mühendis göndermekte devam etti, Ve nihayet General Frankoyu an- tikomintera paktı imzalamağa mee- bur ettiler. Bu suretle İspanya ta- mamen Berlin - Roma mihverine il- tihak etmiş oldu, İngiltere ve Fran sa da İspanyayı tamamen kaybetmiş oldular. İngilterenin yatıştırma ve para ile satın alma siyasetinin bu acı iflâsı, neticeleri bakımından çok mühim-| dir. Bir defa Fransa cenuptan bir düş- man daha kazanmış oluyor. Bu o- nun İçin müthiş bir zaaf sebebidir. Sonra İtalya ve Almanya General Frankoyu emperyalist bir siyaset ta. kihine sevketmektedirler. Şimdiden İngilterenin o Cebelitarık'la | hiçbir hakkı olmadığını, buranın İspanya- ya ait olduğunu iddiaya başladılar. General Franko bununla da kalmr- yarak müstemleke istemeğe ve me- selâ Fransız Fasinı işgal hazırlığına başlamış bulunuyor, İspanyanm Berlin - Roma mihve- Tİne girmesi zaten bizatihi Akdeniz | müvazenesini bozmuştur. İngiltere, bu bakımdan hayli müşkül vaziyete düşmüştür. Binaenaleyh o demokrasilerin İs Panyada Frankonun galebesine göz yummaları onlara pek pahaliya mal| olmuştur. m Mersinde Hayvan Sağlık Enstitüsü Mersin. (TAN) — Ziraat Vekâleti, burada bir hayvan sağlık enstitüsü açmağa karar vermiştir. Bunun için. vekâletin geçen sene açtığı havvan tahaffuzhanesi yanında on beş dekar- hık arazi istimlâk edilmektedir. 4 Mersin — Mebusluğa seçilen Mansır Bozdoğanın yerine Halkevi Tiyasetine Fuat Mörel intihap edil miştir, TAN Muharrir, bugünkü yazısında sanayi faaliyetine hâkim olan rasyonalizasyon prensipini terbiye ve maarif sahasına tatbik etmek mümkün olup olmadığını araştırıyor : o Gg o Rasyonalizasyon V Maarif Gini yüksek bir inkişafa e- rişmiş olan memleketlerde rasyonalizasyon, faaliyete hâkim olan esas prensiptir. Rasyonalizasyon, beşori faaliyet- leri anpirik surette, göreneğe göre yapmaktan kurtararak ilmi esas » lara göre tanzim etmektir. Geniş ve tam manasiyle resyona» lizasyondan gaye, lizm olan mik - tarda hem madde kullanarak, lâ - zım olan emek, zaman ve parayı sarfederek, kemiyet itibariyle çok, keyfiyet itibariyle iyi mahsul al- maktır, Faaliyetin rasyonal bir tarzda tanzim edildiği müesseselerde is - raf kalkar, verim çoğalır, mahsu- lâtın gelir fiyatı azalır. ei rasyonalizasyonu ta- hakkuk ettiren teknik me - todlar şunlardır: 1. — Nümune birliği teminidir, ayni iç muhtelif tipteki masnuatın yerine, onların tatmin ettikleri ihtiyacı tat- min eden ve bu suretle onlarin ye- rini tutabilecek olan ve normal is- mi verilen tek bir tip kabul et - mektir, Buna standarisetlon yahut normalisation ismi veriliyor. Bu on binlerce amele çalıştıran büyük sanayi müesseselerinde eş- yanın seri halinde imalini zaruri ve mümkün kılmaktadır. Ayni bir esası ifade etmek mak- sadiyle kullanılan bu iki kelimenin Made ettikleri mefhumlar arasın- daki farkı tebarüz ettirmek fayda- dır. Standardizasyon, metodların ve prosedelerin tevhididir, Bir iş stan- davada. hir hamni sinmdamd Asik miz zaman bunu anlıyoruz. Halbuki normallzasyon, daha 2i- yade, eşyenin, maddesine, büyük- lüğüne ve vasıflarına göre tevhi « didir, Normalize bir iskemle veya 0*omobil, muayyen bir müddet için kat'i bir suretle tesbit edilmiş tek bir modele göre yapılmış bir iskem- le veya otomobil demektir. 2. — Mesainin ilmi bir surette tanzimi,ikinei esastır, Buna (tay - lorisation) ismi de verilmektedir. Bu, ilmi metodun sanayle tatbiki- nin tabii ve zaruri neticesidir. Bu esası ilk defa sanayie tatbik eden Amerikalı mühendis Taylor müsbet tecrübelerle isbat etmiştir ki, amele gelişi güzel değil, ilmi ü- sullerle yapılan tetkikler neticesi tesbit edilen muayyen hareketleri muayyen esaslara göre yaptığı tak- dirde birçok lüzumsuz hareketler. den kurtulacak ve binnetice cehit- ten, ham maddeden ve zatnandan tasarruf edecektir. ilhakika, kend! bildiği gibi çalıştığı zaman günde ancak 12,5 ton demir yüklüyebilen bir a- mele, bu iş için zaruri olan hare » ketleri yaparak çalıştığı takdirde, ayni zaman işinde, 47 ton demir yüklemeğe muvaffak olmuştur. Bundan başka, amelelerin —İs- tidat ve kabiliyetleri nazarı dikkate alınarak— seçilmeleri ve ihtisasi- leşmeleri, kullanılan âletlerin ve makinelerin de işin mahiyetine uy- gun olması, muvaffakıyeti temin eden âmillerdendir. Diğer cihetten, bir sanayi mües- sesesinin muhtelif kısımları arasm- daki münasebetlerin de ilmi bir su- rette tanzimi lâzımdır. Filhakika binlerce makine ve on binlerce â - mele çalıştıran ve yüzleree depart- manlara ayrılan meselâ Ford mü- essesesinde, herhangi bir serviste birkaç dakikalık bir aksaklık yüz- lerce iş sasti kaybettirebilir; kü - çük bir ihmal ve lâkaydi veya dik- katsizlik yüzlerce Insanın hayatı na ve yüz binlerce liraya mal ola- bilir, işte böyle müesseselerin ta « mamiyle ilmi bir surette organize edilmeleri, muhtelif servislerinin birbirlerine sıkı bir surette bağlı olarak saat gibi islemesi zaruridir. aassazanez Yazan: .....2. Sadrettin Celâl Antel 3. — İstihsal müessseselerinin toplanması, üçüncü esastır. Çünkü standardizasyondan ve taylorizas- yondan, ancak büyük istihsal 'ka - biliyetine malik olan ve mükemmel surette organize edilmiş bulunan sanayi müesseselerinde azami İsti. fade edilebilir.. Ticari ve sınai faaliyetin en mü- tekâmil ve mükemmel şekli olan trust Jar sayesinde bu esası tahak- kuk ettirmek mümkün olmuştur. Filhakika, ham madde ve mu - harrik kuvvet menbalarından u- zakta, iptidat vasıtslarla ve eski makinelerle işliyen birçok fabrila- Jarı kapatarak bütün kuvveti, en müsalt şartlar içinde işliyen birkaç fabrikada teksi!f etmek, gelir fiya- tını azaltmak ve verimi çoğaltmak için alınması icabeden em esaslı tedbirdir. 4 — Piyasanm tanzimi de dör düncü esastır. Standardizas- yon, taylorizasyon ve bütün kuv - vetin yalnız iyi randımanla işliyen müesseselere verilmesi, verimi ç0- Zaltan ve gelir fiyatını azaltan ted- birlerdir. Fakat ayni zamanda, çok miktarda çıkarılan bu malları sa- Mar alacan mayesrerin de bülür- ması lâzımdır. Aksi takdirde bütün bu rasyonalizasyon faallyeti, libe- ral iktısatçıların yanlış olarak (faz- la istihsal buhranı) İsmini verdik- leri tehlikeli buhranlara sebep 0- Tur, Buna mâni olmak için, kâfi mik- tarda alıcı temin etmek, müşteri. lerin satın alma kabiliyetlerini ço- ğaltmak, bilhassa piyasayı tanzim etmek ve genişletmek, yani yeni mahreçler aramak ve icabında te- sis etmek lâzımdır. Otomobil kralı Ford, bizzat ame- leyi başlıca müstehlik, yani otomo- billerinin alıcısı yapmak suretiyle bunu temin edeceği kanaatinde i - di. Fakat bu kadar umumi ve geniş bir meselenin halline, böyle basit ve kısmi bir tedbirin kâfi gelemi - yeceği muhakkaktır. (Az istihlâk) demek daha'doğru olan bu (fazla istihsal bukranları) nın, büyük Sa- nayfi inkişaf etmiş olan memleket- leri, müstemleke ve emperyalizm siyasetine ve binnetice harplere sü- rüklediğini söylemeğe lüzum var mudır?. Yalnız istihsal faaliyetine hâkim ve ucuz ve çok mal teminine mün- cer olan bu rasyonalizasyonun, tev- Zi ve istihlâk sahalarına da teşmil edilmemesi, istihsali istihlâk ihti- yaçlarına göre ayarlamak husu » sunda umumi bir plânın bulunma- s1, herkese esaslı ihtiyaçlarını tat- min etmesi imkânlarının temin © dilmemesi, son zamanlarda şidetle kendini gösteren büyük iktisadi buhranları tevlit etmekte ve istik- bal hakkındaki endişelerimizi art- tırmaktadır, Bu vaziyete nihayet vermek an- cak, daha geniş ve tam ve daha in- sani bir şekilde tasavvur edilecek olan rasyonalizasyonu, iktisadi £3- aliyetlerin bütün şekillerine, bütün içtimai hayata teşmil etmekle müm- kün olacaktır. anayi faaliyetine hâkim olan bu rasyonalizasyon prensi- bini tebriye ve maarif sahasına tat- bik etmek mümkün ve doğru mu- dur? Şimdi bu rasyonalizasyon metodla» rının tebriye faaliyetlerine ne de - receye kadar tatbik edilebileceğini ayrı ayrı tetkik edelim: 1, — Normalizasyon esası, Hiç şüphesiz, mekteplerimizi, muayyen bir tipte, bir nümuneye göre insan yetiştiren, seri halinde insan imal eden fabrikalar yapamayız. Terbiye ve tedris metodlarının, çocukların ruh! tenevvulerine gö- re ayarlanmak, ferdileştirilmek 1s- tendiği bir devirde, bir kalıptan çıkmış insanlar yetiştirmek fikrini müdafaa eden hiçbir terbiyeci —to- taliter devletler müstesna— Ame- rikada dahi bulunamaz, Zekâ, hususi istidat, mizaç ve seciye farklariyle esaslı bir surette birbirlerinden ayrılan çocukların #stidatların ve şahsiyetlerini kör- etmek, onları mutavassıt bir ta - lebe tipine göre yetiştirmek, eski mektebin hâkim endişesi idi, Bil - hassa son yirmi otuz senede ferdi ruhiyatın ve çocuk ruhiyatının meydana çıkardığı hakikatlerin ay- dınlığı altında, çocukları kendi is- tidatları, ruhi hususiyetleri isti - kametinde inkişaf ettirmenin bir ruhi zaruret olduğu anlaşılmıştır, Diğer cihetten gittikçe derinleşen içtimal iş bölümü, muhtelif mizaç, ekü, istidat ve seciyede İnsanlar istediği için insanların kendi isti - datları istikametinde inkişafları içtimai bir zaruret haline gelmiştir. Fakat biz mekteplerde, bu zaru- retlere istinat ederek, her çocuğa diğerinden başka olmak hakkını te- nırken ve onları bu suretle yetişti. rirken, ayni zamanda onları bazı Gihetlerden birbirlerine benzetme- ğe mecbur olduğumuzu da unut- mamalıyız. Çünkü, bir milleti teş- kil eden ve birçok sebeplerden do- layı birbirlerinden ayrılan fertler Arasında asgari bir tecanüsün, ben- zeyişin bulunması zaruridir. Milli terbiyenin vazifesi, vatan- daşların bazı esaslı ve büyük fikir, his ve kanaatlerle birbirlerine bağ- lanmalarını, milli ideal etrafında toplanmalarını temin etmektir. Dis cihetten, meslek ve san- ati ne olursa olsun, her va- tandaşın muhakkak suertte kazan- mağa mecbur olduğu esas bilgiler vardır. Okuma, yazma, hesap bun- lardandır. Bunlardan başka, asgari bir fen oilgisi fikir terbiyesi için, tarih, coğrafya ve yurt bilgisi de vatan- daşlık terbiyesi için zaruridir. Verdiğimiz izahatten anlaşılı - yor ki, normalizasyon esası, terbiye Ve tedris sahasında ancak kısmen tatbik edilebilir. 2? — Mesainin ilmi esaslara gö re tansimi prensibi — İş bütün mektep faaliyetine #amamile bü - kim olmnalidır. Muallimin ve tale- benin cehitlerinin ve zamanlarının İsraf edilmemesi ve azami verim te- min edilmesi ancak bu suretle mümkün olacaktır , İlmi esaslara göre tanzim edile- cek terbiyevi faaliyet sahaları pek çoktur. Bunlardan birkaç tanesini Söyliyelim: Maarif ve mektep teş- kilâtı —programların tertibi— ted- ris tekniği — tahsil veriminin kon- trolü ilâh.. Bütün bu terbiyevi faaliyetleri ilmi esaslara göre tanzim ettiğimiz. takdirde, bugünkü ile kıyas edile miyecek derecede muvaffakiyetli neticeler alacağımız muhakkaktır. Öyle çalışkan, vazifeşinas, hüş- nüniyet sahibi muallimler tanıyo- ruz ki, derslerini cazip kılmak ve çocukların zekâ ve muhakemeleri- ni inkişaf ettirmek endişesi ile ken- dilerini boş yere yıpratmakta ve derslere suni ve muvakkat bir alâ ka vermekten başka bir terbiyevi kıymeti olmayan tedris vasıtaları temin etmek için zati paralarını ve vazife harici zamanlarını sarfet - mektedirle, Decroly'nin: (Tayloriser İinstruction pour va- loriser İ'öducation) “Terbiyeyi kiy- metlendirmek için tahsili taylorize etmek” formülü bu endişeyi akset- tirmektedir. Yani, okuma, yazma ve hesap tekniklerini, ilmi metodlarla zaman ve cehit israfına meydan vermeksizin kazandırmak netlcesi tasarruf edilen zamandan, çocuk- ların zekâlarının, istidat ve şahsi- yetlerinin inkişafı ve içtimai ter - biyeleri için istifade edilecektir. — İyi randımanla işliyen mü- esseseleri kuvvetlendirmek. prensibi, maarifte de ehemmiyetle nazarı dikkate alınması Mizimgelen esaslardan biridir. Rasyonel bir maarif teşkilâtın- da, ayni vazifeyi gören muhtelif müesseseleri birleştirmek, kâfi ran- dımanla çalışmayan müesseseleri kapatarak, iyi randımanla işliyen müesseseleri kuvvetlendirmek lü- zumdır. Birçok liselerimiz ve müallim mekteplerimiz vardır kl, bina va « ziyetleri, muallim unsuru ve tedris vasıtaları bakımlarından çok za - yıftırlar, Bunları kapatarak kıy - metli unsurları müsait şartlara ma- lik müesseselerde toplamak sure - tile yüksek verim temini mümkün alacaktır. 4 — Piyasanın tanzimi — Pren- sibi de maarif teşkilâtında düşü - nülmesi icap eden bir esastır. Cemiyetin muhtelif sahalardaki ihtiyaçları ve istekleri düşünül - meksizin ve hesaba katılmaksızın gelişi güzel Insan yetiştirmenin mahzurları, hattâ tehlikeleri var- dır, Rasyonel esaslara uygun olarak işliyen bir devlet teşkilâtında nasıl iktisat ve ticaret vekâletleri, her sene ne miktar buğday, pamuk ve tütüne ihtiyaç olduğunu —milli ve enternasyonal (piyasa vaziyetini tetkik ederek — tesbit etmek mec- buriyetinde ise, maarif vekâleti de memleketin muhtelif sahalardaki ihtiyaçlarını tetkik ve tesbit ede - rek, muhtelif mekteplerle buna gö- re talebe almak, bazı mekteplere daha ziyade bir inkişaf vermek, ye ni mektepler açmak veya kapamak, hulâsa faaliyetini bu ihtiyaçlara göre ayarlamak mecburiyetinde - dir, Ancak böyle hareket ettiği takdirdedir ki bugün —az çok bü- tün mekteplerde olduğu gibi— ba- 2 iş sahaları ihtiyaçtan fazla mü - tehassıslarla dolu olduğu halde di- ğer sahaların lâzım olduğu kadar mütehassıs bulamamları gibi, milli iktısadiyat bakımından zararlı va- ziyetler hasıl olmıyacaktır. Mersin Liman Şirketinde Yeni Tayinler Mersin, (TAN) — Mebüslüğa in- tihap edildikleri için doktor Muh- tar Berkerle Mansur Bozdoğandan inhilâl eden liman inhisar şirketi i- dare meelisi reisliği ve umumi mü- dürlüğü makamına yenilerini seçmek üzere, bu şirketin umumi heyeti top- lonmıştır. Idare meçilsi reisliğine Ne- “ip Mecit Ergun. umumi müdürlüğe de Tarsusun eski belediye retsi Mu- vaflak Uygur seçilmişlerdir. 66 Ali Mahküm Bursa, (TAN) — Araba yatağı kö- yünde Yusuf adında birinin evinden bir yatak ve bir yastık çalmış olan 66 namile maruf Ali, sabıkalarına binaen dört sene hapse mahküm €- dilmiştir. gr eko O AYI Kaçan Kral z Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel / znavutlar ümitsiz dahi olsalar | dövüşüyorlar, Bu dağ başın. da tanrruza uğrayan tek adamın, haysiyet ve şerefini müdafaa İçin başına indirilen yumruklara, yum- rukla mukabelesinden başka bir şey değildir, Müstakil yaşamak için a - sırlarca isyanlar yapmış bir mille. tin, hiç bir gün müstakil ol sinin azabı, belki bu son dövüşm lerde ifadesini buluyor, Osmanlı tanatından ayrıldıktan sonra, İtal yan boyunduruğu altına giren Ar - navutluk, hiç bir gün tam manasi müstakil bir devlet olamamıştı. Za. ten olamazdı. ij Tarihi mebdei, ve tarihi netice- si ne olursa olsun, bugün Arnavut. lar, tamamiyle esir bir vaziyete düşmemek için çırpınıyorlar. İtal yaya karşı mukavemet kararı ve « ren milli meclistir, Bütün milleti ve hükümetin reyi ile verilen bu karar, kral Zogonun £ tasdikinden geçmemiş midir? Eğer kralın reyi hılâfma bu millet dövüşüyorsa, kralı teslim raftarı idiyse, kaçacağı yer Yuna nistan değil, İtalyadır. İtal, kaçmadığına göre, milletin muka » vemet kararında kendi reyi de var- dır. O halde niye kaçıyor? i Kral, devletin idare makamn en geniş salâhiyetle oturduğu za » man, en büyük mesuliyeti de üze- rine almış bir adamdır. Krallar hâ- lâ, Allahın gölgesi sıfatiyle mil) lerin başına geçecek, en büyük darat ve ihtişam içinde, aç millet. lerden sızdırdıkları parâlarla sal - tanat sürecekler, vatan ve millet. tehlikeye girdiği zaman nefsi fisi hümayunlarını kurtarmak İçin firara kadem basacaklar öyle mi? Başından tacı, altından tahtı a- lındıktan, vatan topraklarından sinir öteye geçtikten sonra kral Zo- gonun, alelâde hir fertten ne farkı vardır? Vatandaş Zogo, 8 milletinin mukadderatı üzerinde rol oynayan bir kral sıfatiyle değil. se bile, alelâde bir Arnavut va- tandaşı sıfatiyle, milletinin başın da dövüşemez miydi? Dövüşemezdi. Çünkü, e, mille - tin başına, milleti sevk ve idare den, milletin refah ve selâmetine yol çizen bir lider gibi değil, kral ismi ve sıfatı altında milletine pis-. beten muhteşem bir sarayda, altın. ve gimiliş tabaklarda yemek ge, milletin tepesinde saltanat sü meğe memur edilmiş bir gölçeydi Kral diye bu gölgeye tapan, kral İiktan memlekete saadet bekley. vatandaşlara düşen vazife, muhte - rem gölgeyi bir hudut öteye aşır - mak, vatan toprakları kanlarını akıtmaktır. 1914 harbinden sonra nice taht- lar, taçlar yıkıldı, Milletler, kral - ların, bu tufeyli mahlâkların şer rinden ancak, kendi milli idarele - rini, cümhuriyetlerini O karmal kurtuluşun sırrına vardılar. Millete lere artık gölge kral değil, milletin iradesini temsil eden milletin öz çocukları lâzım. Krallara, krallık. lara bunun için düşmanız... B X vatanperverler, toprak hücuma uğ- radığı zaman, dostlar sefere, biz ve, hamiyet nidasiyle, soluğu bancı topraklarda almasını ne gü- zel biliyorlar... Bursada Tutulan Bir Sabıkalı f Bursa, (TAN) — Bir müdd beri Izmir taraflarında dolaşan sab kahılardan Muammer, buraya gelmez bir cürüm işlemiştir. i Muammer, kaplıcalardan birinde yıkanıp temizlendikten, bir şişe is-. pirto ile de kafasını tütsüledikten sonra Orhan camii şadırvanında ab dest almış ve camiye girmiştir. Muammeri tanıyan bır polis n muru, kendisini beklemiş ve cıkınca. tevkif etmiştir Muammer ayağında ki Salihe ait avakkabıları polise t lim etmiş. paltosu içindeki kendi yakkabılarını çıkarıp giymiştir. İçin kendi Ğ Si Bursa, (TAN) ç Doğancı köyü; ğ den Sadettin oğlu Hüseyin Sevim bir tarla meselesinden kavga ettiği Ali Emiri, bıçağı ile sırtından ağır s0“ rotte yaralamış ve yakalanmıştır. fi

Bu sayıdan diğer sayfalar: