19 Nisan 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

19 Nisan 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— nn EE e e ŞU EŞ 19-4-939 i/ Un.” af TAN —— 9 02333333232332232323273733337323333333333233327233227 HİKÂYE TEKİ YOL Stuart Masters'den Çeviren: İ. 3332332313330 gali bal Tefrika No. 19 ÂyanReisinindeGözüSadaretteydi. 2277237373277X SX DAŞ Damat Feridin Padişah Nezdinde Bunu İltimas Etmesini İstiyordu ve Bunun İçin Kendisini Ziyaret Etmişti Ferit, ciddi — Evet, hal bu mesele ile bir kayıtsızlıkla: erimiz var. Fakat lâkâsı ne onu! Demiş, muhatabını büsbütün si- nirlendirmişti. o Ahmet Rıza bey, hırsla ve bayağı delecekmiş gibi el- lerini pantalonunun ceplerine sok- muş, mânslı, imalı bir tavırla gü- lerek Feride doğru sokulmuştu ve: — Ben de size sorayım öyl paşam, demişti. İstanbulda işi ne onun?.. — Bilir miyim ben?.. yso mecliste, Tevfik paşa hezretleri- ne itimat reyi verilmesine mâni ©- lan ve bütün dimağları bulandı- rip kabineye karşı yumruk sıktı ran da işte odur. E ntrikacı Ferit yapma bir ta- virla omuz silkmiş, duda- ğini bükmüştü ve: — Hiç ummam. Bunda bir yan- kışlık var beyefendi, (o demişti. Mustafa Kemal (Paşanın, İttihat ve Terakki fırkasını yeniden ih- yaya matuf bir hsrekete iştiraki- ni kabul etmek ona karşı çok ağır bir hürmetsizlik olur. oHem de, devlete, millete daha nafi olabil. mek fırsatları eline geçeceği bir sırada. Rica ederim bu mevzuu bırakalım. Demişti, demişti amma yüreği- ne düşen ateşte alevlenmişti Hain Ferit sözlerinde hiç te sami- mi değildi. O, Mustafa Kemal Pa- şanın saraya ve hele kendisine karşı hiç te boyun eğmiyecek, cn- trika ve ihtiraslarına âlet olmak değil, bu gibi şeylere kat'i suret- te mâni olacak bir şahsiyet oldu- gunu pekâlâ bildiği için, bü ha- beri hoşnutlukla' “karşılamamiştı. Bununla beraber, ne de olsa Ah- met Rıza beyden çekinmiş ve hoş- Bufsuzluğunu gizlemişti. Mustafa Kemal Paşa lehine söz söyliyerek, pek sinirli olduğunu gördüğü mu- batabını bütün bütün kızdırıp coş- turmsk, bu suretle dillendirip o- lap biteni söyletmek istemişti. Fa- kat..... Ahmet Rıza bey de bu iş te pek samimi değildi. Bu hare- ketiyle, Mustafa Kemal Paşayı çekiştirmekten ziyade, Damat Feo- ride şöylece bir gözdağı vermek, Tevfik paşa önünde meclisten iti- mat reyi alamadığı ve bir vükelâ buhranı zubur ettiği takdirde, Vahdettin tarafından evvelce za- ten vaadedilmiş başvekâle- tin kendisine tev çin, hünkâr rezdinde Damat Feridin delâlet ve muavenetini temin etmek iş- temişti. Zaten o da bu bahsi de- Biştirmek, yüreğini demindenberi kemirmekte olan asıl maksada geç- mek için fırsat gözlüyordu. Feri- din son sözünü cana minnet bil ve hemen mevzuu değiştir mişti, Ve alnını kırıştırarak: — Asaletmeap, demişti. Kabine bugün de itimat reyi ölamadığı takdirde vaziyet ehemmiyet kes- bedecektir tabii, Buna çare ura- mak lâzım. F erit, muhatabının açmak is- tediği mevzuu derhâl kav - ramıştı, o Gülümsiyerek gözlerini Ahmet Rıza beyin gözlerine dik- mişti ve: — Çare, demişti. Yeni bir baş vekil bulmak lâzım. Fakat, bu de- fâ başvekâlete © getirilecek zatın her halde askeri ricalden olms- masına çalışmalıyız. — Evet, bendeniz de o yim, paşam. — Yalnız çok güç bir iş geliyor bu bana. Bugünkü sivil devlet ricsli arasından bir sadra- zam bulmak ta bilmem ki, müm- kün olacak mı?, — Padişah hazretlerinin fikri hümayunları ne merkezde paşam? — Bir kaç defa açıkça izhar bu- Yurdular. Askeri ricülden başve- kile pek taraftar bulunmuyorlar. Ahmet Rıza bey telâşl bir eda İle: fikirde- — Fikri hümayunda yalnız isa- bet büyük bir keramet te var monşer, demişti. Bugünkü as- keri ricalimizde, gerçi Envöre karşı çok bir kırgınlık, kızgınlık ttihat- çılık fikir ve cerey göze çarpan bir temayülleri de yok değildir. Hele hükümeti el- lerinde tutmak zaaf ve ipi dan hiç biri kurtulamaz. y iş görebilseler haydi hoş görelim. Fakat, yapamadılar, yapamıyorlar da. Sivil rical arasından bir baş- vekil bulmak zorluğundan bahse- dilinize hayret ettim paşam. Mü- saadenizle, (o bu sözlerinizden bir şey anlıyamadığımı da itiraf et meliyim, Rica ederim paşam, cal kıtlığı mı var memlekette”. Meselâ, zatıdevletinizi pekâlâ bir namzet sayabiliriz. şiddetli olmakla beraber arına karşı amat Ferit paşa, hızla ayrğa kalkmış, muhatabının kol- larından tutup sarsmıştı ve: — Iki gözüm, ruhurh kardeşim, demişti. Âciz benliğime karşı lüt- fen gösterdiğiniz büyük teveccü- hün minneti altındayım. Esasen o makama geçmeğe liyakat ve ik- tidarsızlığım müânidir. Sonra, pas dişah hazretleri benim başvekâle- te tayinime değil, hattâ her han- gi bir kabineye nazır sıfatiyle gir- meme bile muvafakat buyurmu - yorlar. Bunu bir kaç defalar açık- ça beyan buyurmuşlardır. Bu se- beple başvekâletim bahsi üzerinde durmak faydasızdır. Şayet bugün mebusan meclisi kabineye itimat göstermez de, bir buhran çıkarsa, ve yine sayet şevketmeap, bu hu- susta fikrimi sormak iltllatında bulunursa, başvekâlet için gös - tereceğim namzet kimdir bilir mi- siniz?.. Ahmet Riza bey biraz kızarmış, sinirli ve meraklı bir tavırla sor- muşlu: — Ayan reisi sıfatiyle öğren - mek isterim paşem, kimdir bu zat?.. Ferit (o gülümsemişti. (Elini Ahmet Rıza beyin omuzuna koy- muş, gözlerini (gözlerinin içine dikmişti ve: — Sizsiniz beyefendi, demişti. Çünkü son muhalefet, hem de gerçekten — fedakörlik, bahadırlık sayılacak bir muhalefet şerefi yal- niz zatıâlilerine aittir, Bence si- zin başvekâletiniz memleketin her yanında memnunlukla, alkışlarla karşılanacak, halka (yepyeni ve nurlu bir ümit uftuğu açacaktır. Bu sözlerimi, emin olunuz, en sa- mimi, kuvvetli kanaatlerime da- yanarak söylüyorum monşer. hmet Rıza beyin gözü, gan- lü açılmıştı. Damat paşanın samimiliğine, sözlerinin samimi- liğine âdeta inanmıştı, oFaksto anda benliğini saran tatlı bir gu- rura kapılarak birsz nazlanmak istemişti. Hürmetle eğilmiş ve: — Paşam, demişti. Beni af bu- yurunuz, bunca emekli, tecrübe ve gün görmüş rical dururken baş- vekâlete benih .. Sözü ağzında kalmıştı Ahmet Rıza beyin. Salona ansızın ve 50- luk soluğa giriveren bir harema- ğası kaygılı bir yüz, telâşlı bir ta- varla: — Af buyurunuz paşam, otomo- bille bir İngiliz adamı geldi. Ya- nında tercümanı da var. Paşa e- fendimizi görmek istediğini söy - lüyor. İsmi de “Hatson,, imiş. Demiş, arka arka geriye çekil- mişti. Damat Ferit bilmediği, he- le hiç beklemediği bu meçhul ve vakitsiz misafirin gelişinden ba- yağı endişelenmişti. Sinirli hare- ketlerle kaşını, gözlerini oynatı - yor, sik sik yutkunuyordu. Bir kaç defs dudaklarını emer gibi kemir- dikten sonra sormuştu: — Hatson mu dedin. Bu da kim- hmet Rıza bey, efendisinin bu suali karşısında aptal - laşan, kekelemeğe başlıyan ağa - nın cevap vermesine meydan bi- rakmamıştı, Gülümsemiş ve: — Telâş obuyurmayınız yaşa hazretleri, Gelen zatın kim oldu - ğunu anladım ben. Mister Hatson. Mütareke şartlarının tatbiki için şehrimize gönderilen İngiliz me- murlarından biri. Terbiyeli, nazik ve zeki bir adam olduğunu söy - lüyorlar. Tabii kabul etmeniz (- cap eder. Şayet yanınızda bulun- maklığımda bir mâni varsa, mü- #aadenizle gideyim. Demiş, ayağa kalkmıştı misafirlerin büyük salona masını ağasına emrettikten sonra, Ahmet Rıza beye dönmüştü. Tut- tuğu ellerini sıkmıştı ve: — Rica ederim monşer, demiş- ti. Bu nasıl söz. Sizinle ayrı ve gayrılığımız mi var sanıyorsunuz?. Doğrusu bu sözünüzü, beslediği- miz karşılıklı samimilikle hiç te muvafık bulmadım ve acı duy - dum. Gelen bu yabancı zatın gö- rüşeceği mevzu, hiç şüpbe yok ki, memleket işlerine alt olacaktır. Bu görüşme âyan reisi bulunmak ve bilhassa istikbalin bir başveki- li olmak sıfatiyle zatıâlinizi daha ziyade alâkadar eder. Çok isabet oldu da burada bulundunuz, (Devamı var) LOKMA Ferit, alın » (” ilk defa Kemberiçte gör- müştüm. Bir çok zamanlar, muhtelif yerlerde ona rast geldi - ğimi hatırlıyorum. Bir kerede Şikago yakınlarında küçük, garip bir istasyonda birbirimize tesadüf ettik. Oracıkta olan bir otomobil kazası bizi konuşmadan geçip yit- mekten alıkoydu. O zamanlar, A» merikanın “Kuru,, günleriydi (Ya- ni müskiratın yasak olduğu güv ler). Konuştuk ve otomobilciler enkazı temizlerken (o birbirimize müskirat (kaçakçılarının telefon numaralarını verdik. Sonra onu bir kaç sene kaybettim. Fakat Kampalaya giderken kendisini U- gandaya yerleşmiş buldum. Ayni klübe mensup olduğumuz için birbirimizi görmek fırsatını buluyorduk. Zaten Uganda beyüz- lar için küçük bir yerdi. Bir gün de genç ve güzel karısına tesadüf ettim, fakat onu klüpte sık Sık görmüyordum. Onu bir arkadaş telâkki etmek- te kendimi haklı buluyordum. Zi- ra maziye baktığım zaman müns- sebetlerimiz içinde bizi ( arkadaş addettirmeğe kâfi bir çok küçük, kısa şeyler görüyordum. Bunun- la beraber onun içyüzüne vakıf ol- mak için her hangi bir hareket yapmadım. Yalnız bir defa müs - tesna . Kampalada ikinci senemdi, Bel- lami ve karısı bir kaç ay için Mombasaya gitmişlerdi. Dönüşün- Ni HEKİMİN ©ĞUTLERİ BAŞ DÖNMESİ Baş dönmesi hemen herkesi sik sık rahatsız eden alümetlerden bı- dir. Bir çok kimseler tramvuy- da, vapurda arkaya doğru gidecek suretle oluramazlar, başları dö - ner. Kimisi yüksek bir yere çıka- maz, aşağıya bakınca, başı döner. Bazısı dunsedemez, başı döner. De- niz dalgalı olsa baş döner. İnsan fikriyle fazlaca | çalışsa, baş dön- mesi gelir, Bunlar âdeta tabii sayıldığından 0 vakit baş dönmesine karşı ilâç ta aranılmaz, Onun gibi çok içki içince de, baş dönmesinin nereden bilinir, yahut içkinin ver- k dalgınlık arasında boş dönmesi belli bile olmaz, Nitekim, başı döndüğü için gözünün önün- de evleri yürüyorlarmış gibi his- seden sarhoş, anahtar elinde ken- di evinin de geçmesini bekler, du- rur... Fakat nereden geldiğini başı dönenin bilemediği baş dönmeleri vardır. İnsanı asıl rahatsız eden de bu türlü baş dönmesidir. O va- kit insan baş dönmesini başlı ba- şna bir hastalık sanır, bu hasta İıktan kurtulmayı ister, Halbuki baş dönmesi başlı haşına bir has- talık değil, bir çok hastalıklarda meydana çıkan bir alâmettir. O- nun geçmesi de bağlı bulunduğu hastalığın geçmesiyle kabil olur. Mide hastalıklarında baş dön- mesi geldiği meşhurdur. Buna 4€- bep midenin bozukluğundan ziya- de kara ciğerin işini iyi mesidir, Kara ciğere dokunan yu- murta, çikolata gibi şeyler vedik- ten sonra baş dönmesi gelir de, in- san onu midenin bozukluğuna bağ- lar. Böyle olmakla beraber, ye- mekten sonra gelen baş dünmele- ri, çok defa biraz kömür tozu, ya- hut manyezi almakla geçer... Ka- rınları ile birlikte onun içindeki uzuvları o düşük olanlara da baş dönmesi gelir. O vakit bir karın kemeri takmak lâzım olur... Son- bahar mevsimine erişmiş Bayan- larda baş dönmesi (o bulunduğu çoktur. Başka alâmet olmadığı halde merak edilecek bir sey de- gildir.. Basur memeleri de baş dönmesi getirirler. Memeler teda- vi edilince, baş dönmesi de geçer. Böbrek hastalığından o gelen baş dönmesi de asıl hastalığın tedavi- sine bağlıdır. Çok rahatsızlık veren bir baş dönmesi damarlarında tansiyon art. mış bulunanlara musallat olur, O zaman tansiyonu düşürmek lâzım olur, Böbrek hastalıklarında baş dönmesi çok gelir, mutlaka istira- hat etmek lüzumlu olduğunu ha- ber verir. Kansızların da başı çok döner, bu da kansızlığı acele te- davi ettirmeğe davet eder. Ateşli hastalıkların pek çoğu, baş dönmesiyle başlar. Tifo hasta- Lğıma tutulanın ilk şikâyeti he- men daima baş dönmesidir. Kızıl hastalığına, kızamık O hastalığına tutulan çocuk ta başı döndüğünü söyliyerek yatar, Şeker hastalığına tutulanlardan pek çoğunun başları döner. Fakat bu hal her vakit şekerin arti alâmet değildir. Şeker az da olsa, dokunduğunu haber verir. Üremi hastalığında baş dönmesi belli baş- hı alâmetlerden biri olur. Sinirlilerin de çoğu baş dönme- sinden şikâyet ederler. En ziyade sabahleyin, sinirli uykudan uya - nıp ta yatağında olurduğu vakit odası gözlerinin önünde dönmeğe başlar, Buna aldırmıyarak kalkar- sü, baş dönmesi artar, tekrar yat- miya mecbur olur. Kimisi yattığı yerde bile başının döndüğünü hisseder, Bazısı da rüyasında: O vakit insan kendini havada uçu - yormuş gibi zanneder. Tâbirna - mede bu rüyanın yeri olsa bile, hekimlikte baş dönmesi alâmeti sayılır, Büyük sinir hastalıklarının da pek çoğu baş dönmesi getirirler, kat insan o vakit baş dönmesi - min hangi hastalıktan geldiğini kendi kendine anlıyamaz. Teşhisi ancak mütehassıs hekim yapabilir. Bir diş çıkarıldıktan sonra, bu- rundan bir polip alındıktan sonra da baş dönmesi geldiği vardır. Gözleri iyi göremiyenlere baş dün- mesi geldiği gibi, gözlük tam ol maymca da baş dönmesi yapar ve gözlük düzeltilinee, baş dönmesi geçer, Şaşıların da başları döndü- gü olur, çanta Fakat baş dönmesinin en yiya- de rahatsızlık veren cinsi kulak. tan gelenidri. de kendisine kiüpte rast geldim, beraberce içtik. oOOna kasabanın havadislerini söyledim. Küçücük yerde ne havadis olacaktı” Bir kaç düğün, yeni gelen bir hükümet memuru ve yerlilerin bazı tuhaf âdetleri hakkında gülünç bir iki müşahede... Ve nihayet Murgat - rayd'ın ölümü... — Fakat bunu biliyordunuz de- gil mi? Dedim. Zannedersem, si zin hareketinizden evveldi. Bana garip bir surette baktı ve ağır ağır, düşünerek, kadehinden bir yudum içti: — Hayır, dedi, hareketi » mizden sonra.. Fakat zaten buö lümü bekliyordum tam B ana çok mühim bir şey si liyecek gibi bir an * durdu. Ben zaten genç Murgatrayd'ın ta- mamen ikna edici bir surette izah edilememiş olan kazalı ölümü ü- zerinde konuşmayı (ondan daha çok arzu ediyordum. Bellami, kelimelerini seçerek devam etti: — Murgatrayd.. Kazadan vek »z evvel.. Beni görmeğe geldi. O- nu haricen tanıyor, fakat içyüzü- nü bilmiyordum. Bir kere zira; çiler balosunda tesadüf etmiştik. Kendisini toplar gibi durdu ve tuhaf, mânasi anlaşılmaz bir te - bessümle güldü: — Biraz Hetty ile, yani karım- la, alâkalı görünüyordu. Sonra ilâve etti; — Biliyorsunuz, karım iyi dan- sedenler arasında anılır. Bir gün genç Murgatroyd, âcilen görmek istediğini söyliyerek beni yerim- den aldı. Bazı şeyler hakkında be- nim tavsiyemi istiyordu. Bir yere oturduk, bir iki tane içtik. Ona ne istediğini sordum. Çocukça bir u- tanma ile kızardı ve sonra birden- bire birisine âşık olduğunu söyle- yiverdi. Bazı beylik cevaplar ve - rerek açılmasını bekledim ve ona bu hususlarda salâhiyet sahibi ol- madığımı söyledim. “Bununla beraber benim tavşi- yemi almakta israr etti. Ve izah etti ki, onun ıztırabı, sevdiği ka- dının maalesef evli oluşundan ile- ri geliyordu. Adam ihtiyarcaydı, fakat ne yazık ki, aralarında h kiki bir aşk olmamakla beraber karısma karşı şiddetle merbuti - yeti vardı. Ve onu kaybetmek*en büyük bir teessür duyacağı mu - hakkaktı.,, “Murgatroyd, adamcağızı' yarala- mak fikrinden nefret ediyordu. Bununla beraber kendisi o kadı- Dı, o kadın da kendisini | sevdiği için elbet bir takım hâdiseler ola- caktı. Böyle evli, herkese £ iyilik telkin eden, şerefli bir adama kar- $ yapılabilecek neler düşünüyor dum!,, / gi bir kadeh daha marladı. — Müşkül, dedim. Tabii gü- lünç ve syni zamanda müşkül. Bellami başını salladı: “— Murgatroyd, tabiatiyle bü- yük bir arzu ve ıztırap içindeydi. Gülünecek vaziyette değildi. Ve dikkatle 15 bana hakikat karşısında hissi gelmiyordu. , “Ona, bu iş için bana müra tının pek garip bir cilve oldi nu söyledim a hayatımda ikinci defadır ki, böyle hususi le üzerinde cevap verm çağrılıyordum. Ve bundan ev kinde verdiğim cevap yanlış ol ğundan hâdise küçük bir faica Ona anlattım artık böyle bir mesele üzeri tekrar bir tavsiyede bulunm asla temayül © hissetmiyorum her ne halde olursa olsun, iki dan birine taraftarlık Galma uzak kalacağım.,, “O, bu ilk hâdisenin ne oldu nu anlatmam için ısrar etti, anl tım. İlk evliliğimden hemen b sonra en yakın arkadaşlarım biri ayni hikâyeyle bana çıka; mişti ve ikna edici bir sure anlatmıştı ki, kendisi için İki ; vardı. Eğer sevdiği kadını alam sa, bir tek çıkar yol kalıyordu. “Bundan on yıl evveldi, her aşkın en mühim © şey olduğu düşünecek kadar gençtim. Ve nun vaziyetinde, netice ne olu olsun kadın almayı tercih edet gimi söyledim. O zaman, dediği yapacağımı, fakat sevdiği kadın karım olduğunu söyledi.,, “Murgatroyd biraz sarsılmış g cündü. Ve sonra işin nasıl neti lendiğini #ordu. “Gittiler, dedi görüyorsunuz, ben işlerimle be »iraz fazlaca uğraşırken karım aşkla meşgul olmuştu. gül etmek ayat benim için artık bir « hennem haline | gelmiş Her şey, dostlarım, kendime hi metim, küçük rüyalarım büti renkliliğini ve cazibesini kaybı mişti, Bununla beraber işlerir devam ettim ve sonra bir gün Hİ ye rastladım.,, “Murgatroyd'a onun ne kad. güzel bir kadın olduğunu ve bel eski halime getirmek için ne kl dar yardım ettiğini anlattım. şimdi, dedim, tekrar saadete bel zer bazı şeyler buldum. Bunun beraber, her.ne kadar kinci b adam değilsem de, eğer mazi senelerce evvelki öğüte dönebi seydim, o dostuma ikinci yolu mesini söylerdim.,, “O zaman Murgatroyd kalktı © —Çok müteessirim, dedi, bi miyordum. Elbet tahmin etmiş b tunuyorsunuz ki, sevdiğim kad: Hetty'dir. Fakat şimdi gidiyo, ve (zannedersem gidilecek öl yolır biliyorum. “Bu, onu son görüşüm ol çiftliğe gitti, ondan sonrasını d biliyorsunuz... Bellami bir an durdu ve son: — Yazık, diye ilâve etti, fes bir çocuk değildi. — Evet, dedim. — Biraz çılgı fakat tam bir centilmen... Ben 24 ten daima onun * ölümünde gizi bir şeyler bulunduğunu bissetmil tim. Kalkarken, kafama ani bir fik geldi: — Fakat Bellami, dedim, e ce bir kere daha evlendiğini hi bilmiyordum. Bana ickrar (o acaip, âdeta Yy. bancı bir adamın bakışiyle baktı — Hayır, dedi, evlenmemiştini Kıymetli Bir Eti Kitabesi Bulundu Kayseri — Buradan 50 kilome uzaktaki Tuzhisar istasyonu ci rında kiymetli bir Eti kitabesi lunmuştur. Her tarafı Eti Hiyer İiklerile dolu olan bu kitabede, e! le kendisini işaret eden bir göv profili de vardır ve bundan, kitall nin, Eti hükümdarlarından biri ait olduğu istidlâl edilmektedir. e bacazğnlelne getirili si kn pi yuk di Ba İŞ nl a İM

Bu sayıdan diğer sayfalar: