6 Mayıs 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

6 Mayıs 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

/.14/7G 2 Tefrika No. 36 Hatson Doğru Saraya Gitmişti Vahdettin, Bermutat İngilizlere Beslediği Hürmet ve Muhabbetten Uzun Uzadıya Bahsetmiş ve Atlatmı ster “Hatson” LE > bu teşe *ie Damat Feridin sine fena kapiten bu alde bbüsünü, olduğu gibi Vah- Fakat, yi at ve teşeb- ne kadar bir ende mus reisi Ahmet i hâdisede ön ayak emişti. Bu suretle ile göster- e İstanbulda İngiliz muhab- bet ve taraftarlığının inkişaf ve taammümüne bir engel gibi gördü- 8ü Ahmet Riza Beyi de hünkârın Bözünden düşürtmek istemişti. Vah- dettin de buna inanmıştı. İnanma- Ması için de bir sebep yoktu. Çün- kü, Ahmet Rizanın baş vekâlet i- bu mevkie kavuş- piten Halidin delâ , na da sığındığını pekâlâ biliyordu. Ahmet Riza be apandıktan atmıştı e, meclis 'evfik Paşanın düşürüleceğini ve baş vekâlete ken- disinin geçirileceğini de bizzat va- âdetmişti, Esasen yapılmamak üze- Pe edilen bu vaadin gecikmesinden icenen Ahmet Riza beyin, Kapi- ten Halitle, böyle bir teşebbüse a- tılmasını tabii görmüş, ve tered- üt etmed münü Mista vermi. r Hatsona minnet ve larını bildirmiş gilizlerce k tem mnuniyetle karşılanmı- ğını hissetmiş, bilhassa bunun k kati ve sarih bir temi- işti. Yine, İngilizlere kar- hürmet ve muhabbet- Muhatabımı ümit ves dlerle yine aldat- yutmuştu. Çünkü, Vahdetti- terazisi, o günlerde İngiltere arasında bir fark göstermiy bilâkis müsavi bir ağırlık arzediyordu. Bu ebep- İe o da kararını birtürlü veremiyor, hummalı tereudütler içinde çırpı- hiyordu. H ele bir kaç gün evvel, kay» makam Zekinin getirdiği Şok mühim bir haber, Vahdetini ütün çileden çıkarmıştı. İs- bulunan bazı Kürt mü. bulanık suda balık istita- ve bir çalış- Bilhassa İn- rinin, ıktıklarını, firsattarı iklâle kavuşmak ürt hükümeti kurmak ik tikla, Bilizli şefaat ve şel nı öğretmişti bu mürâcaatçılara karşı kat kapılarını açtıkla- ida haber almıştı. Hiç şüp- hesiz ki, bu teşebbüsü, Osmanlı camiası üzerinde uyandıracağı fe- ha tesirlerinden dolayi değil bilâ- kis kendi entrikalarına engel ole- Cağından hiç beyenmemiş ve âdeta ürkmüş, ürpermişti. Bu haberi de Vahdettine kapiten Halit gönder- mişti. Hakikaten böyle bir teşeb- büs te mevcut idi. Ve işte, kule di- binde İngiliz hastahanesinin bu- lunduğu sokaktaki esrarlı binanın S&lonunda o gece, bu teşşebbüse ait ilk müzakere cereyan edecekti. Fakat, kapiten Halidin Vahdet- tine haber gönderdiği gibi, bu mü- zakerelere çoktün buşlanmışde. ğildi. İngiltere hükümeti, o sıralar» istan taraflarında siyasi işmek kararını ver- miş, Enteliicens servisin şark iş- » binbaşı (No- 41) ile yüzbaşı (Kamih i göndermişti. Bu iki isti İstanbulda bir müddet tetkikler “en wa İstanbulda bulunan Kür ye gidecek ve lerle tanıştıktan sonra Suriye- ürdistan taraflerı- Tam bu esnalar- Hutsonun yanına soku- pılanan (Er adında bir ittihat ve terakki lifi, İstanbulda bulunan Kürt nevverleri arasında böyle bir fi- kir ve cereyan uyandığı hakkında uzun bir rapor vermiş ve bu müs him haberle Hatsonun dikka çekmişti. O gece de, raporda, şahsına pek fazla bir ehemmiyet, müfuzuna da derece kuvvet atfettiği meşhur Kürt hocayı, Mister Hatson ile gö- rüştürmeye getirmişti. O zamanı yaşayanlar, Camiler- den daha ziyade caddelerde ve aki sırmalı mil- sile, belindeki gümüş işle- batacak gibi gösteren Kürt hoc Bediüzzaman Saldül Kürdi'yi, pek güzel tanır ve hâtirlarlar, Osmanlı ülemasının cehline, di ilim ve irfanının yüksekliğine halkı inan- dırmak ve bir nevi başı örtülü pro- paganda yapmakla şöhret bulan ve bazı kısım halk tarafından, he- men hemen âhir zamanın İslâmi- yet müncisi gibi, tapinma derece- sinde sevilen bu serseri de işte o gece y ile yüzün boyama mlek in İstikl, daima küfür ile telin eti ül itak ğrul Şakir) uha- üzeri, ce verdiği masile göze için, kabuğuna çevirmişti çekten çok yorr sundu; da gidermiş, unutturmuştu. İki ka- ki not ki la mühimdir. O der tarafından bize dekinden daha ilk temas etti mühaf ğim sizden. G Demiş, o da şehri bürür 334 se ia mat Feridi başlı bir hi p gitmişti. 0273323323333 233373 35333» >22222372372322 0222323333333) eda dans âleminin e yıldızı olarak a takın pabuçlarını, 1 ve para prenslerine hediye kim tahmin edebilirdi ki, düşe e koltuk alt bah- okak sokak ça- asale ederk dü, kşama kadar ibi «gibi ciğeri on para etmez birinin peşine düş sün. Fakat ne yapsın ki işte o Bi- bi, hem can, hem ciğe- rinin canı hem başının be belâsının başı sevgili Bibiciğiyd arasında n elğeri Bibisi he canavar etekliğe bin na kahvesinde yan gelirdi ve Leda ile bulu mek için meşk rek onu bir de & buki talii gür olduğu sıralarda Le- da ona az mı para vermişti? geldi, ni belli etmemek ve onu üzmemek için ne hilelere baş vurmazdı. Çün- kü o sıralarda Bibicik pek alıngan pek te hassas bir adamdı. Haysiye- tine dokunan bir ktl bile olsa he- mencecik nem kapardı. Ah i di o günler; o 1 i 1 vicdan azap! ak için tevessül e- akulliler? Hele ndine bağla jilen o bin bir aralarında Hatson bu kiymetli | ul KE le REN olduğu halde salona girmiş; güler yüzle selâmlamış, hürmetle elleri- | nİ sıkmıştı. Pantikyanın ter: ile tath bir sohbet K tı. Kapiten (Kamil) in, İngiltere hükümetinin Kürdistan hakkında- | ki noktai nazarına dair verdiği kı sa malümat, başı külâhlı, beli ka- malı yobazın pek hoşuna gitmiş, din ve hilâfetin bu düzme hâdimi- ni âdeta şenlendirmiş, bülbüle çe- virmişti. Söylediği sözleri, verdi- ği malümatı Pantikyan ile Ertuğ- rul Şakir tercümeye yetişememiş- lerdi. Kapiten Kamilin gerçekten izü gülmüştü. Birbiri ardına ikram olunan kek- ler, çaylar, ve hele verileceği his- len liracıklar Saidü) Kürdi- yi büsbütün coşturmuş, hiyanet sa- hasında slabildiğine koşturmuştu. Neler söylememişti ki. (Norşin) şeyhi Ziyaettinin, Bitliste şeyh Ab- dülbaki Küfrevinin, Garza mil ve Mutlu Hacı Musa. beylerin, Maşarlı Resül, Malatyalı Hacı Be- dir, Dizşolu Ömer ve Şirnaklı Ab- durrahman ağaların Kürt kabile” leri üzerindeki tesir ve müfuzla- rından, Diyarıbekirli Cemil paşa zade Ekrem, Bedirhan oğulların- | dan Kâmran, -Âli ve Celâdetin Osmanlılara ve Osmanlılığa karş besledikleri menfi hislerden uzun uzadıya bahetmiş, bütün Kürt ka- bile ve âşiretlerinin yeri ve yürt- ları, ahlâk ve âdetleri, hilâfet ra- kamına karşı olan zahiri hürmet | ve itaatleri hakkında, bir coğr: ya muallimi vukuf ve gayreti İle ve candan kopan bir cömertlikle bir çok malümat vermişti. İstan- bulda esasen mevcut olup o sıra larda, ecnebi bir devletin himaye- | sile bir Kürdistan hükümeti tesi- sine çalışmak gibi siyasi bir kisve- ye büründürülmek istenilen (Kürt | eti) ile müessis ve men. suplarından da bahsetmeyi unut. | mamıştı, Bu cemiyeti idare eden lerle mühatapları arasında sıkı bir temas temini teklifini de bilkassa memnuniyetle kabul minnet ve ve deruhte etmiş Vakit te gece yarısını çoktan geçmişti. Kâtipten Kâmil de, Bedi- üzzaman hazretlerini, suyu emile e IHLAMURLA ILIK SU Uykusuzluğa karsı, onu tedavi edecek hekim — yerine göre — her türlü ilâç verebilir. Fakat he- kim muayene etmeden, onun çetesi olmadan, şunun bunun tav- siyesi üzerine uyku ilâcı almak doğru olmaz. Uyku ilâçlarının he- men hepsine insan çabuk alışır, onlardan ( tesir görebilmek için miktarını gitükçe arttırmak lâ - zim. gelir, Bir takımı da, bir kaç gün içinde uyku getirecekleri yer- de, uykuyu kaçırırlar, Ondan do- layı, uyku 1 ile uyumaktan w- yumamak daha ehvepdir, derler. Bununla beraber, uykusuzluğa karşı, herkesin kendi kendine kul- lanabileceği zararsız iki ilâç var - ur, onların nlardan zarar göremez, Böyle alışıklık ta, tam m; yle bir ke yif olur. Söylemek istediğim bu ki ilâç ıhlamurla ılık sudür. si de iyi uyku ilâcı, Arcak, ikisi bir arada değil, Ihlamur ılık suda değil, sıcak sıcak su içinde içilir, Kaynadıktan sonra biraz, soğuyarak ılık olursa, bulantı ve- rir, Onun için ıhlamurla ılık su uykusuzluğa karşı, birbiri arka - sından, ayrı ayrı kullanılacak ilâe- lardır. Ihlamur kaynar suda h lanarak sıcakken içilir, dık sn da vücuda dökünülür, Ihlamurun sinirleri sakinleştir - meğe yaradığını pek eski zaman - lardanberi herkes bilir, Vâkıâ onu en ziyade soğuk algınlığına karşı terlemek ve göğsü yumuşatmak İ- çin içerler ama ıhlamur 0 iyiliklerinden başka, sinirleri de rir, Hattâ bir zaman, bü- yük hekimlerden bazıları ıhlamu- ru sinir hastalıklarının en ağırı ©- lan, sar'aya karşı iyi ilâç di lanırlardı. Gene meşur kim ıhlamur ağacının gölgesi sar'a hastalığını geçirmeğe yarar, diye iddia etmişti, Onu sar'a hastalığına karşı mah- süs bir ilâç diye kullanmak, şüy- hesiz, pek mübalâğalı olmakla be- ararsız bir raber, uykusuzluğa karşı ıhlamur içmek pek iyi olur, İnsan yemek» ten sonra, hazmı kolaylaştırmak için sıcak bir şey içmekten hoşla- pır, Halbuki, akşam yemeğinden sonra kahve, çay, hattâ midenin hazımsızlığına ve ağrılarına pek gelen nane yaprakları suyu u; kuyu kaçırırlar. Ihlamur hem Sı caktır, hazme faydası olur, hem de uykuyu kaçırmadıktan başka, © nün daha çabuk gelmesine yardım #der, Ihlamurun uyku üzerine bu güzel tesiri terkibinde bulunan kokulu yağdan ileri gelir. Ihlamür- da bu güzel kokulu yağdan yüz. de 38 nisbetinde bulunduğu için, onun pek az mikları bile tesir e- der. Ihlamurun tabii, nasıl pişirildiğini, Fakat her şeyi meraklı ve dik- katliyseniz, söyliyeyim: En iyisi bir litre soğuk suya on gram ıhla- mur çiçeği koyarak © yarım saat kaynatmaktır, “Süzdükten sonra içerken İçine koyacağınız şekerin miktarı keyfinize göredir... Uykusuzluğa karşı ilik suya ge- lince; bunu akşam üzeri yemekten önce kullanmalıdır. Evinizde Ya- hut apartımanınızda banyo var- sa, akşam üzeri 35 derece ılık suyun içine girerek yarım sa- oturursunuz. Yemekten sonra, ük hir çay fincanı ıhlamar, sonra da kendi kendine gelen tatlı uyku... Banyo yoksa alaturka w- sulde ılık su dökünmek banyonun yerini tamam tutmazsa da, ona yakınlaşır, fakat bihakkın dökün- memek değil, yavaş yavaş ve ar- kaya, belkemiğinin üzerine daha ziyade, Öğle yemeğinden sonra, yarım saat kadar uyumak ta, akşam ye- meğinden sonra gece o uykusunu kolaylaştırır. Uyku, uykunun ma- yasıdır, dedikleri bundandır. Si - nirlilere gündüz uyku daha çabuk gelir. Öğle yemeğinden sonra, kı» sacık üyku iyi bir maya olur, ge. celeyin uzunca ve rahat bir uyku getirir. kadar | tmacıkları, o küskünlükler ve o küskünlükleri gideren, o tatlı ba- Neredeydiler? Şimdi ise Ledasina Parma mene! vini rışlar? ge- ne kadar kart kartaloz etçi karısı var- sa topunun da burun düşüren, leş gibi etekliklerinin kokusunu geti- riyordu. saadetler, o işte Appo- h o kaybol tatlı hatıralar atrosundaı L liklerine parlarke rında krali “Evvel de Bibi, aharı da Bibici- Bimdir" demişti ve" büzka deme nişi, O zamanlar Bibleik faşra- dan Romaya niusiki öğrenmeğe gel- miş, on parasız toy bir delikanlı i- di. Halbuki Ledanın © zamanlar, saçının en ince teline cidarin tacı takın idi. Ne tatlı gü lerdi onlar! O mektuplar. O çiçek demetleri, o zamanlar elini yüreğinin üzerine kor, sağ a- vucunu havaya salar, gözleri mah- mur mahmur yan yan kâyardı da, yanı sesile “bir an! Bir an ancaj Sonra öleyim!” derdi O'da yır öl am” diye di bile bir ak) aşamak ve ek ona teselliler verir- on ekselânsın cancağız: için döşetmiş olduğu apartma- nın, kapısını, bizzat Leda, şalrle rin ve ressamii ilâhi dedikleri kendi ellerile Bibisine açmıştı. Ve vakit geçtikçe bu iş biraz uzuna kaçtığı için, bidayette göz yumup duran Son ekselâns nihayet bir gö- zünü aralamış. Ve Ledayı da Bi- biciğini de apartmundan dışarı deh- lemişti, ama ne çıkardı ondan, De- Bil mi ki: aşk vardı. Ebedi kadarı yeterdi. ıralarda kendisi- kire adını takınan o şı! lık ve şırfıntı Moemi çıkmış. Ev- velte bütün gazeteler Leda diye sütun sütun yazılar basar ve ne ka- dar muharrir, edip ve şair varsa hep “illâ da Loda da, Leda'” der dürurlarken, birdenbirs hepsi bir- den harrengürra Noeminir taraflısı olmuşlardı. şair, bir gazeteci, ilâç bir edip bile kalmamıştı. Ne var ki, sahne muharrirlerin- den Kavalyere Ciyamone her ba- haya kendisine sadık kalıyordu. Noemi, ondan şeyini çalabilir. e Ciyamone i o adamın kendisi için yazmış ol ğu bir piyesi, kendisinden alamaz- dı. O gün Kavelyere tiyatro impre- zaryosuyle konuşuyordu. Kavalye- re telif piyesi masanın özerine sermiş, ve anlatıyo: Bu dans, hem dans, hem tarih, hem de fel- sefe olacaktı. Birdenbire inin kanatları ardlarına kadar açılarak içeriye Leda daldı. Soluğu soluğu- na: » HİKÂYE | VENUS'ÜN GURUBU Yazan: Giorauni Verga 0222223332223 GELE 1 0 meşhur e den konu» eser. Durun da, reyim” dedi. Fakat Kavalyer cürmü meşhut üzerindeyken yakalanmışın biri gi- bi, ayrı ayrı makamlardan ancak A lar O lar diye bildi ve sonra gö- ğüs ve avuçlarile masanm “zerine serili olan es n ÜZ © pandı. Im söbürlene- rek başını kaldırdı ve kapıda du- ran kapıc m buraya kimseyi sokmayınız demedim m rezaryoysa size, gürledi » o gün gök kubbesi Leda» düşmüştü. Ora- çıktı ve biraz akta olduğu Bül kahvesine git- ti. Bibi eş dostla çevrili idi, Hep- side Ledanın gözüne girebilmek için &bedi bakire Nosmiyi çekiş- tirmeğe koyuldular, Bazısı zarafe: siz olduğunu, bazısı stili eksik ol duğunu ileri sürdü. İşte bu s Ledanın “konuşan yüreğine serin sular serpmiş oldular, O gün için avunmuş olarak kahveden ayrıldı. Nihayet taşralara gidilmiye ka. rar verildi. Hem de bu kararda ne r isabet etmiş oldukları, Ge- yonundan dışarı ayak Ledayı 9- karşıladıl una koşmakta bayağı ya- rış ediyorlardı. Dans dersi öğren- mek istiyen yirmi müşteri kız çık- ti. İyi yürekli insanlar ona ödünç paralar vermek istiyorlardı. İşler tıkırında gidecekti doğru- sü, fakat aksi şeytan Bibiciğin bir para meselesinden polisle ba- Şi sarpa sardı. Onu oradan kurtar- mak k istikraz e- dildi. İrangı ödemek için de kan terliyecek ir çalışmak İğ- tam o sıralarda hasta ktile bir yana para hi- tini ödiyecek ler bulundu. Evet, Leda para bi i gil biriktirmişti, Az buçuk bir ş astane masa fını karşılıyabilirdi. Işte ondan do- layı Bibi cnu hastanede ziyargte gidiyordu. irmemiş di r gün hastaneden eş dosi “— Ah bir halini gi reği olanın yüreği bu: şünün bir kere ne sefalet, Halbuki ipek yataklar mağa alışıktı . Tarınmı: hale geldi. Göğsündeki zanser ne çirkin şey! H. göstermek, her kese ellettirm iyor, Ona iyi o- lcaksın dedim. Hünyür, hüngür ağladı. Bana sadik dost bir sen kaldın, dedi. Eibette.. Elbette de- dim. Birdenbire yataktan kalktı. Göğsüme atıldı Ellerimi öptü öp- ekler acısı bir hal Da- Artık bir daha © dönüşte Bi dedi Cebindeyse Ledantu "astene İ- in biriki lduğu son parası

Bu sayıdan diğer sayfalar: