12 Temmuz 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

12 Temmuz 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12-7-939 Tefrika No. 102 TAN - Damat Ferit Sevr Yoluuda Ferit, Yanında Rıza Tevfik ve Maliye Nazırı Tevfik Olduğu Halde 1335 de Fransaya Hareket Etmişti Açlığını giderdikten sonra da, Pantikyan efendinin yazıhanesine uğramıştı. Çünkü, Sait Molla, o- na tahkikatın neticesini ayni za- manda Pantikyan efendiye de bil- dirmesi emrini vermişti. Bu suretle onu mahçup etmek istemişti. Fakat, Zeki, yazıhanede dereden tepeden dem vurmuş, bir türlü mevzun girememişti. Yazı. hane sahibinin susline de şu ce- vabı vermişti; — Haklıymışsınız. mösyö Pan- tikyan. Dört gündür, çok didin- dim ve uğraştım, müsbet bir ne- tice elde edemedim. Hakikat, söy- lenilen şeyler birer hayalden iba- retmiş. Vi Aydın ve havali- sinde işgalcilere karşı yeni bir cephe teessüsünden, halkın mu kavemete ve müdafsaya teşvik e- Gdilmesinden fena halde sinirleni- yordu. O, eniştesi Damat Feridin, Paris konferansında büyük bir di. rayet ve kiyaset göstererek herşo- Yi siyasetle halledeceğin! zan ve ü- mit ediyordu. Mustafa Kemal Pa- şanın Anadoluda uyandırdığı milli varlığı, eniştesinin teşebbüslerini işkâl edeceği hükmü ile, hiç te hoş görmüyordu. Damat Ferit, refakatinde Maeli- ye Nazırı : Tevfik, Şürayı Devlet Reisi Rıza Tevfik Beyler olduğu halde 1335 senesi Haziranın ak tıncı günü, Fransanın (Demokrasi; kruyazörü ile ve Tulon yoluyla Pa v ve İtilâf fırkasını ve bilhassa Da- hiliye Nazırı Ali Kemal Beyi faa. iiyeto geçirmişti. Fırka, Vühdet- tinden aldığı ilham ile, Anadolu. daki şubeleri vasıtasile, Mustafa Kemal Paşanın şahsı ve icraatı a- leyhine gizli ve fakat çok şiddetli tahrikler yaptırıyor, AH Kemal de, Vahdettin nezdinde Paşanın üzli zeminini hazırlıyordu. | Küm Hürriyet ve Kilâf Fırkasmın Aydın vilâyetin. deki şubeleri ve bu şubeleri elle- rinde tutan muhitin mütegallibe. leri, saraydan ve fırka merkezin- den aldıkları direktiflerle halkı ze. hirlemekte devam ediyorlardı. 1s- tanbul hükümetinin sabır ve şü. kün siyasetini tavsiye ve tatbik ile balkıh hamiyetini körletmiye uğ- raşıyorlardı, Yapılan bu alçakça propağandaların neticesi olarak Tire ile Bayındır da işgal edilmiş ve işgalciler mahalli Rumları tara. fından kucaklanarak istikbal olun- muştu. Artık, işgal sırasi Ödemiş ve civarına gelmişti. Fakat...., Odemiş halkı, İstan- bulun sabır ve sükün propaganda. sına karşı kulaklarını tıkamışlar. du. İnce oğlu Hâmit Şevket, Tahir ve Rasim Beyler tarafından hazır- lsnan mücadele teşebbüsüne dört elle sarılmışlardı. Teşkil ettikleri milli bir müfreze ile meydana a. tılmışlar, o (Uçkuyular) mevkii ile (Hacı İlyaslar) sırtlarını tuta- rak mukavemete hazırlanımışlardı. Miktarları üç yüz küsur kişiden ibaret bulunan bu kahraman mü- cahitler, ellerindeki noksan vesait ve malzeme ile büyük bir iş göre“ miyeceklerini, Odemişi işgal beli- yesinden kurtaramıyacaklarmı pek âlâ biliyorlardı. Onlar, kalblerin- den doğan bir şevk ve gayretle şehri değil, çok yüksek bildikleri milli şerefi ezdirmemiye çalışacak” Jardı, Onu müdafaa edeçek ve kur” saracaklardı. Ik çarpışma (Karaosoj sirt larında başlamıştı, Müca- hitler faik kuvvetler karşısında, her biri ayrı ayrı medih ve sitayi- şe gerçekten lâyık olan kanlı mu- kavematler göstererek, icabında aslanca savletlerle ! l | psi T, kolun aşağıdaki kısmı dirsek ileri İns hr, | | ezerek yavaş yavaş geri çekilmiş. lerdi. Ve nihayet son kurşunların da atarak Odemişi terketmişlerdi. Fakat, işgali çok pahalıya mal et- mişler ve öz dileklerini yerine ge- tirmişlerdi. Mil şerefi yükselt. mişlerdi. Bugün, Tlkkurşun işmile yâdedilen Hacı İlyaslarda. kadir bilir Odemişliler tarafından yeptı- rilan âbide, bu kahraman mücü- hitlerin Ohamaseilerini hatırlat. maktadır, Odemişi, Nazillinin işgali takip etmişti. Bu esnada, (Çine ninde işgal edileceği işitilinişti.. Çine Müslümanları endişe içinde çırpı- nıyor, Rum papazı, mütegallibe ve yobazlarla istikbal merasimi terli- bine çalışıyor ve yerli Rumlar da, işgalcileri ağırlamak ve onlara hoş görünmek için evlerini temizli. yor, bâdana ve boyaların renkleri" ni değiştiriyorlardı, Hakil ralarda da Aydından hareek: eden bir kuvvet Menderes köprüsünü geçmiş bulunuyor ve Çine istika- metine yavaş yavaş ilerliyordu. 335 yıl Haziranımn 5/6 ge cesi idi. Eli yedinci fırka levazım zabitlerinden Yüzbaşı Ah- met Bey, fırka kumandanı Şefik Beyden aldığı emirle, Çineye ya. rım saat mesafedeki (Yağcn kö- yünde oturan Yörük Ali ve Kıllı- Hüseyin ve Aksekili Deli Mehmet Efeleri Çineye getirmişti. Fırka, kumandanı Şetik Bey, o ge- ce, kasabanın haricinde bulunan askerlik dairesinde bu zeybeklerle bisişecek, Çipede kurulacak mil- li cephe hakkında görüşecekti. Kendilerini milli hizmete davet e. decekti. Zeybekler; baştan ayağa müsel. lâh oldukları halde askerlik dairesi reisinin odasında fırka kumanda- rını bekliyorlardı. Bunlardan biri orta boylu, geniş omuzlu, irice ya- pah, elâ gözlü, terbiyıklı ve çok ya. kıştklı bir delikanlı idi. Hakikaten mert ve levent tavırlı olan ve ahn- cak yirmi iki, yirmi üç yaşlarında kadar tahmin olunan bu genç Yü. rü Ali Efe idi. Bunun yanında in- ce ve mütenasip vücutlu, uzunca boylu, kara gözlü, terbıyıklı biri o- turuyordu. Yaşı ve ağır başlılığı Ali Efeyi andıran bu delikanlı da Kılhıoğlu Hüseyin Efe idi. Hüse yin Elenin solonda da Hatırlı kı- zanlarından bir genç ve onun alt yanında da sivil elbisesi ile Akse- kili Deli Mehmet bulunuyordu. illi mücadelede, büyük ve haki; bir şöhret kazanan Yürük Ali Efe312 doğumludur. Nazillinin Sultan Hisar nahiyesi. be bağlı Kavaklı köyündendir. Ay dının meşhur (Sarı Tekel) aşire- tinden, neslen ve aslen bir Türk oğlu Türktür. Böbası, Abdil; vak- #iyle, meşhur Çakırcalı Mehmet Efe ile uzun müddet gezmiş, na- munı ve zeybekliğini etrafla söy- letmişti. Dedesinin de yaman bir zeybek olduğu söylenilen Yörük Ali, daha pek küçük yaşla iken bü- basını kaybetmiş, köyünde evinin keçilerini güderek büyümüş. Bu küçük çoban daha o zamanlarda a. we atılganlığı ile, akranla rı arasında, kendini göstermiş. . (Devamı var) BAŞKA ÇIKIKLAR Çıkıkların yüzde doksanı o - muzda olunca, geriye kalan yüz. de on nisbette çıkıkların her biri- rı söylemeğe © değmez. araya — gelirerek alâ. im metlerini hatırlatacağım. Omuzdan sonra, çıkık ihtimali en ziyade dirsektedir. Bu da daha zi. yade gençlerde ve çocuklarda olur. Sebebi, kol havada iken avuç üze- rine düşmektir, Dirsek üzerine dü- şiince omuz çıkar, avuç üzetine düşünez de dirsek.. Hemen her va. kit, dirsek kemiği. arkaya — doğru çıktığından çıkık çabuk belli olur. Tabii, şiddetli sancı olduğu gibi, i bükük ka - lir ve insan dirseğini oynatamaz. Pek nadir olarak di öne doğ. ru çıktığı da vardır. O vakit kolun çevresi genişlediği için çıkık gene belli olur, Dirsek çıkmasından sonra da, başka çıkıklara nisbetls en çok gö. rülen omuzda köprücük kemiğinin yerinden çıkmasıdır. Bu da yine üzerine düşmekten yahut omuza isabet eden bir yumruktan gelir. O vakit köprücük ke - miğinin ucu omuzun üstünde mey- dana çıkar, san elinin fizerine düştüğü vakit, bazılarında baş parmak 20- ra gelir, yalnız o parmak verin » r, meydana çıkar. Bu türlü çıkık pek ehemmiyetsiz gö - rünürse de yerine konulması en güç olan budur. Bunu tedavi ettir. mek için pek acele etmek lâzımdır. Aradan üç gün geçince çıkığı dü. zeltmek imkânsiz olur, el sakat ka- yalı Dinkapağı kanin yele ir. Dizkapağı kemi yerin- den çıkması, onun salin isahet eden bir darbe tesiriyle zora gel. mesinden yahut ayak dışarı tat bükülürken bacağın içeri tarafa doğru bükülmesinden olur. Bu a cayip hareket spor islerinde gü - rülebilir... Tiroit guddesi pek az iş. leyen hastalarda bu dizkapağı ko. iğinin hiç zora gelmeden kendi kendine çıktığı vardır. Bu kemi. ğin çıkması alâmeti de pek belli - dir: Dizkapağı kemiği dizin dışa. rı tarafında meydana çıkar... Kalça kemiğinin yerinden çık- ması ayakların üzerine, yahut diz- kapağının üzerine düşüp te uyluk kemiği zora geldiği vakit olur. vakit, uyluk kemiğinin kocaman başı kalçı ya önünde ya arka- sında meydana çıkar. Bacağın w- zunluğu da haylice azalır. Ayak bileği ne kadar zora gel- se, kemikte kırık olmadan mafsal: da çıkık olması pek güçtür. Ayak bileğinin burkulduğu çok olsa da bu mafsal insanı bütün ağırlığın - <a taşımağa alışık olduğundan ke- miklerin büsbütün yerinden çık - maları pek az görülür. Bu da - ha- sıl olduğu vakit « zora gelmekten ziyade kemik bağlarında tabii ola- rak fazla gevşeklikten ileri gelir. O vakit bacağın kası. nın kemikleri dışarıya, içeriye Ya- hut öne, arkaya doğru çıkar, Belkemiğini teskil eden kücük parçalarından birinin yerinden çık ması, burada anlatılamıyacak ka- dar acıklı bir hikâye olur. Bereket versin ki bu türlü çıkık spor kaza- larından değildir. il Fakat çene kemiğinin yerinden cıkması boks sporunda görülür ka- zalardan biridir... Ancak hiç spor yapmayanlarda da olduğu vardır: Esnerk; lerken çene kemiği yerinde rir. Daha © ziyade kadınlarda. Kadınların çenesi za - ten düşük olduğu için değil, ba - yanların her şeyleri gibi çene ke- miklerinin bağları da nazik oldu- Ku için... O vakit çene İleriye doğ- ru düşer, ağız açık kalır. Bu çıkıkların hiç birini insan kendi kendine, yahut yakınların « dan biri düzeltemez. Hangisi olur- Su olsun mütehassıs hekim lâzım - r. Yalnız dizkapağı in çıkması, belki, . Bu ke - mik bir tarafa doğru kaydığı va - kit insan dışına dayanıp ta, göğ - de ileriye doğrü, uyluklar bükük, bacaklar uzatılmış oturarak yan - dan kemiğin üzerine kuvvetlice bir tazyık yaparsa, yerinden cıkan kemik yerine gelebilir, Fakat acı- ya dayanıklı, hem de becerikli ol. mak şartiy! X223322373232322222733333273232772232232222322722223 HiKÂYE İNSAN KRALI Yazan: Halikarnas Balıkçısı A A A a A A A A A .> 2223333233320 ii Meselâ bizim imal ettiğimiz kel lelerin ne diyeceklerini onlar de. mezden evvel bilirsiniz. Zaten bun- lerin piyasada temin ettikleri sü. rüm dolayısile, et ve kemikten ©- lan, yemek yiyen, pisleyen terle. yen ve kokusile soluğile pek aşağı- ık bir matah olan, âlimlere artık talip çikan yoktur. er şeyi siftah imal ederken bazı yanlışlıkların yapılma sı tabiidir. Biz dayanıklılığı göz ö- nünde tutarak ilk âlimlerimizi me- şe odunundan yontmuştuk. O sene buralardan bir sıcak dalgası geçti. İnsan kralı da, bürosunda, büyük satişdefterini gözden geçirmek is. temişti, Bir masnu âlim hesapları tutuk yordu! Ona hesap kütüğünün geti- rilmesini emretti. Vidaları sıcaktan gevşemiş olan âlim düzenden çık- ,mıştı. On kiloluk hesap kütüğünü insan kralının önüne açacağına “yâ fettah!” diyerek küt diye kafasına çarpmasın mı? Çok ayıp oldu. Dağ başında Pan yapan son Sistem bir Rolzroys otomobilinin sığır, sıpa i- aresile çekilmesi kabilinden biz de et ve kemik insanları imdada ça- ırmak mecburiyetinde kaldık Güç belâ âlimi altederek, vidalarını s1. kıştırdık. Işte bu vakadan sonra insanle- rı sıcak ve soğukla gevşeyip kasıl- mâyan teek tahtâsından imal ettik. Bu son mamulâtımız hattı üstü- vada da, kutbu şimalide de şiraze- den çıkmıyorar. Bir tanesi tshtes- sıfır seksen derecede, 'âstiği aclin. meden, dört gün d ce l- yoz gibi lâi yetiştirdi. Alim imalindeki muvaffakiyeti- miz dolayısile alelacele harcı âlem insan yapmıya koyulduk. Bu ma. tahıa da büyük spekülâsyon ihti- mali vardı. Fırsatı kaçırmadık. He- men İşe giriştik. Bunların imalin. de iki şeyi nazarı itibara aldık: 1 — Gaye, 2 — Güyeye varılacak metot. Gaye deyince şunu anlarız. Insa- mh neye yaratıldığını? Yâni hangi hecefi istibdafen dünyaya getiril diğini tetkik. Çünkü malüma Pa. ton'danberi fenni araştırına, hâdi- senin niçinini ve nasılını aramak- tir, z Canlı insanlarda yetiştirme de. nince ilk akla gelen şey tahsildi, Fakat tahsil, para tahsili idi. Para ile olur, ve para için olurdu. Ve bundun dolayı tahsil senelerini ha- yatın ilk çocukluk senblerine tıki- yorlardi ki, mümkün mertebe az yer işgal etsin, ve para küzanmak için çok yer kalsın. Oğrenmek, para kazanmak için- di. Çocuları doğar doğmaz &ık- miya başlıyan bu tahsil seneleri- nin sıkıştırılışına . göre, yöradilışin insanı yaratmaktan o maksadınin para olduğu apaşikâre anlaşılır, Para ise en çok demir çıkart- makla, pamuk ve başka malallar yetiştirmekle elde edilirdi, Fakat yetiştirilen pamuk fena olduktan sonra yetiştirilen insan en mükeyn- mel insan da olaydı, kaç para ederdi efendim? Çünkü para educek olân insan değil, pamuktu. Binaenaleyh pamuk insanın değil, insan pamu- Zundu. Bu suretle yaradılışın kül. nati oyaratmaktan o maksadının pamuk yetiştirmek olduğunu tes- bit ettik. Mademki et ve kemik in- sanlar para etmiyorlardı, be sıfır. ların zarbından elde ne rakam ka- lırdı?, Bu noktayı tarih atikin Nal- #husu bile çakmıştı. Hâkim olaa pamuk ve pamuk piyasasıdır. Iktı sadiyatın evveli'de akiri de budur. pa Gevletler, devirler, medeniyetler, insanlar, düş müş veya kalkmış, bunların ne $- hemmiyeti olurdu? Asıl buğdsy, demir, ve pamuk ' piyasası düşme- sin. Onun için her şeyi al aşağıya edip piyasayı kaldırmaya bakmalı idi. Diyeceksiniz Ki piyasanın inip im kanunarına bağlıdır. layır efen- dim! Piyasa kime kulak asiyordu ki? “Ben fırlıyorum! ekonomik ka- nunlar de ardım sıra yetişe koy- sunlari” diye bağırıyordu. Geçen cehalet devrinin ekonomicileri ye- tişeyim derken tatar ağas: gibi ya. ya kalıyorlardı. Biz başka türlü ha- reket ettik. Zaten Misir eşeği ye- rine otomo! kuş yerine tayyare same edilmişti. Biz de et ve kemik insan yerine çelik ve nikel insan imal ettik, piyasanın ardı sıra kuy» ruğuna yapıştık. Madem ki piyasa önde İnsan arkada gidiyordu, biz de eşeğini hızlandıran Naşrattin hocanm eşeğine yetişmek için ken- dine yaptığını insane yaptık. Siz bu otomatları tahtadandır, demir. dendir diye onlara'dudak büküyor- sunuz. Bunların Knid Afroditin- den daha güzel olduğunu göremi- Yozsünüz naz ŞA OLonLAN İnsan, ların yetiştirdikleri şu mükemmel pamuğa! tarihi atikin canlı inşan- “arı öteki dünyaya taklağı otıp ta, kendilerine gusül aptesti verilir ken, ötelerinin berilerinin pamu ğun bu kadar enfesile kalafatlan- miş olması hiç vaki midir?. Insan olarak varılacak gaye bel- li olduktan sonra o hedefe varmak için kullanılacak hedefi tesbit et- mek kaldı. Et ve kemik insanın ev. safını İyice tetkik ettik. Bunlar baş- hca İki idi: 1 — Insanın birbirin. taklit e- dişi, 2 — Göreneğe tabiiyeti. Insanlar mukallitti, Oldukları gi bi değil, fakat büyük tanınmış o. ların biri imişler gibi görünmeye uğraşıyorlardı. Taklit edilecek mo- , delleri tarihten romanlardan, veya sinemalardan alıyorlardı. Bu taklit elliğe Bovarism adını vermişlerdi. Insanın hakiki kondisile taklit et- tiği modelin arasındaki fark, az veya çok olduğuna göre, Bova- rism zaviyesi kırk veya yüz on de- rece diye tayin ediliyordu. Barbarlık devrinde Bovarism za- viyesinin (Modelle mukal'it arasın- daki rekor takarrübü) otuz derece. ye indiği vakiydi. Biz insanların meye benzemeleri Jâzun geldiğini tayin keyfiyetini, kendi noksan ve çürük o muhakemelerine bırak» madık. Çünkü birisi Cengiz han ve Na- polyon, ötekisi ise romanlardan a. ınma üç silâhşorlardan Porthosu, berikisi ie Greta Garboyu taklide kalkışıyor ve şahlanıyorlardı Cen- giz han toptan kafa kırıp şehir ya- kıp yikmaya hevesleniyordu. Por- thus ise önüne gelenin göbeğine meçini saplamıya çalışıyordu. Gre. ta ise evde de sokakta dü boşu bo- şuna göz süzüp kırıtıyordu. Yara- dalışın gayesi malüm olduktan son- ra İnsanın neye benzemesi lâzım- geldiğin! tayin işini bir fen mü- tehassısina bıraktık. Mütehassıs in- san kralının emrile son sistem İn- sanın modelini çizdi. Bu süyede Bovsrism zaviyesi yaradılış niyeti. le muvazlleşerek sıfıra indirildi. 2 — Müesses bir âdete tebalyet edenlere gelelim. Bunların elbise- leri, terbiyeleri, edebleri, haysiyet- leri, namusları ve söz diye ağızla MELE CCE LELO CA İ yapılan “hoş geldiniz, safa buldu- nuz.” gürültüleri, duygu, duruş, o. turuş ve düşünüşleri, velhasıl her şeyleri kendilerinin deği, bir göre- nekten aldıkları mihaniki bir ha- reketleri idi. O kadar doğru dürüst edepli ve nefsülemre muvafık söz söylüyorlardı ki, ne diyeceklerini onlar demezden evvel bilirdiniz. Elverir ki bir şey âdet olsun, mut- İska yapılmalı idi, Meselâ plâjda mayo giyerlerdi! şehirde Pi, âjdan daha sıcak olan şehirlerde el biselerinin içinde buram buram terlerken, daha serin olar plâjda çok kere üşürlerdi. Neden? Adet ti de ondan. Adetin saçmalığını mo- dası geçmiş elbise gibi, ancak Adet geçtikten sonra görebiliyorlardı. Iverir ki bir şey âdet olsun, o şey velev cinayet, velev -ezilet olsun mutlaka yapılmalı idi. Yaradılışı itibarile hiç te yalancı olmuyan bir adam, tüccar olduğu i- çin satacağı malın mefesetini, da- yanıklığını, ucuzluğunu, gazetede, radyoda, filmlerde ilân eder, ağız- la, reklimla, tabelâlarla velhasıl her vasıta ile haykırırdı. Neden? Çünkü âdeti de ondan. Ayni adam akşamleyin evine dönünce kendi çocuğunu yalan söyledi diye dö- verdi. Neden? Çünkü yalan söyll. yen çocuğu dövmek âdetti de on- dan. Çocuk misafirlerin önünde hürmete mugayir bir hakikat söy- erse; ayni adam saygılı yalam söylemeyip te saygısız hakikati söyledi diye yine çocuğunu döver- di, Neden? Adet böyleydi de on. dan, Bu adam fena mi idi de yalan söylüyordu? Hayır! İyi idide onun için mi yalan söyliyen çocuğunu dövüyordu? Hayır! Ne iyi idi, ne fena idi. Hiç mi hiç bir şey değildi. Tepeden tır» nsğa kadar âdetti. O kadar. Şim- di size sorarım: Eğer bir moral var İdise, o moral duygu itibarile şu- rada imal ettiğimiz tahta adamlar, et ve kemik insanlardan dahamı noksandır??. Binaenaleyh tahtadan otomatla. rı imal ederken, biz âdete tama- men teb'iyet etmiş bulunduk. Bu yo da ne büyük bir tekâmül temin et- tiğimizi bittabi tasdik edersiniz. Bu mamul insanlar hiç terbiyeye, haysiyete, edebe mugayir bir bure. kette bulunmazlar, Şimdi anadan doğma ile mamul ınsanların geçim ve manulenilon- ları meselesi kaldı. Et ve kemik in sanlara çok pahalıya patlıyan sıhhi ve fenni gıda vermekti. Phyroid, Adrenalin, Phymin, Pituitin ve In- sulin'le beraber mukavvi ve mü herriş olmak üzere hormere ver- mek lâzımdı. Ve bunları vermez. den evvel o insanları Anikorlarla enfeksiyona karşı takviye icap &- diyordu. Bunun için de yer yüzün. de ne kadar veba, tifo, kolera gibi tıbbi pislik varsa hepsini kanıma şi- nıngalıyorduk. Vâklâ tarihi utikin sonuna doğru bunun da kolayı bu- Yunmuştu. Umumi caddexle dört 2- yak üzerine gelip, üç kilometre boyundaki ayak kaldırımını yala. yınca miktarı kâfi mikrop yut- makla, ker türlütdertten muaf © luyordun. Her neyse, canlı insan- Jarın ibtiyarlarına bir de Vororot © üsulü ile Goril ve Urangutang hus. yeleri takmak lâzm geliyordu. (Devamı var) N Turgutluda Yapılacak İşler İzmir, (TAN) — Turgutlu beledi- yesi, Belediyeler Bankasından 350 bin lira İstikraz edecektir. Bu para. nın 150 bin lirasiyle yeni elektrik fabrika ve tesisatı kurulacak, 60 bin liraya mezbeha yapılacak, 60 bin li- ra sarfiyle Urganlı kaplıcıları tes Satı ıslah olunacak, 15 bin Vira yeni hastane binasına ve yine 15 bin hira da mevcut elektrik tesisatının mu. vakkaten tamir ve ıslahma sarfedi- lecektir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: