16 Ağustos 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

16 Ağustos 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TEFRİKA No. 7 Babıâli Zihniyeti ir Milyon Yurttaşın, Canı Tehlikededir, Diyorum, Dahiliye Nazırı Ali Kemal Cevap Bile Vermiyor Bu telgrafıma Babilliden hiç bir ceyap gelmedi, ben, bir milyon yurddaşın malı tehlikededir, canı tehlikededir, namusu tehlikededir, diyorum. Dahiliye nazırı susuyor, Neden!.. İşte Osmanlı İdaresinin, Babâli zihniyetinin sirm bu radadır. O idare ve © zihni- yet “Kös dinlemiş olmak, me. selinden İlham ve kuvvet alırdı, ünü akşamlamaktar başka bir şey düşünmezdi. O derecede ki “Yan- gın var, biraz su,, diye bar bar ba- gırsanız aldırış eden olmazdı. Os- manlı tarihini sahife sahife kâpl- yan isyanların, karışıklıkların bir *“Hiç,, den çıkıp “Herşey,, haline igelmesi de bep bu yüzdendir, Ot- Yar tutuşurken kayıtsız kalınarak leş saçağa sardıktan sonra telâş gösterilmesindendir. Fakat vazife ve mes'uliyet his- Meri ve düşünceleri taşıyan bir va- Minin bu sessizliğe karşı sessiz kal. masına imkân yoktu. O sebeple se- simi derece derece yükselterek da- hiliye nezaretine ikinci dördüncü bir telgaafla dert yan. maktan çekinmedini, “Devlet misf- humile asayişsizlik mefhumu yan- yana gelemez. Eğer bir devleti- miz ve onun bir hükümeti varsa vilâyetlerin asayişi mutlaka düzel melidir. Yoksa halkı aldatmaktan © vazgeçip hakikati ilin etmelidir. 'Tâ ki ahali, şekavete karşi kendi kuvvetile müdafaa imkânlarını a- rayabilsin,, dedim; Esehle'söylüye. Tum, cevap alamadım. w.». © Dahiliye nazırlığını © sırada Ali Kemal Bey idare ediyordu. Meş- ten sonra her dilde yer âlan Balet, kelimesini bu zatın daba evvel sık sık kullandığını, yani hamiyetten fazlaca dem vurduğu- nu biliyordum. Böyle bir nazıtin hamiyete dokunması pek tabii bu. Yunan şu asayiş vaziyeti ile alâkâ- Janmaması, Çağlayan âyanina su- “dan bir kâğıt yazılmak kabilinden olsun banâ cevap vermemesi ne. dendi!., Bu, birkaç gün sonra, anlaşıldı ki Mustafa Kemal Paşa meselesi diye İstanbulda büyük bir dağda- ğa baş göstermesinden imiş. Ma- Jüm olduğu ve bu hatıra defterinin © baş taraflarında da işaret olundu. © Oğu üzere Mustafa Kemal Paşa, ü- çüncü ordu müfettişi yapılarak — © Dayvad Ferid ile avenesinin za- mıhca — İstanbuldan uzaklaştı. rılmış, müşarünileşhin şahsında bir çok ümitler besleyen bir kısım va- © #anseverlerin kanaatince ise ken- © disi, Damad Feridle arkadaşlarını kündeden atıp Anadoluya can at- mış bulunuyordu. İsabetin Mustafa Remal Paşayı sevenlerin kanaatlerinde olduğunu hâdiseler teyid etmekteydi. Çünkü müşarünileyh Şamsuna ayak basar © basmaz bütün Anadoluyu, devlet mukadderatını karabulutlar altına sürükleyen vakıâları tahlil etmek — suretile tenvire başlamış, müdafa- ai hukuk ve rediilhak cemiyeti adı altında bir teşekkülün her tarafa dal budak salmasını — çarçabuk — © temine muvaffak olmuş ve halkın ruhuna umumi bir hamle istidadı- ni aşılamaya koyulmuştu. Benim i tenvir etmek için didindi- çırpındığım günlerde meğer nazır ve arkadaşları Mustafa Ke nalin kendileri için bir tehlike teş- ettiğini sezmişler ve ondan kur- tulmak çarelerini aramaya germi vermişler imiş. © Ârya post düşüncesi, mevki en- 'dişest. ikbal sedirindon düşmek ırkusu girince o devletlilerin Si- vas vilâyetini değil, bütün yurdu 'unutuverdikleri anlaşılıyordu. Ben u vaziyete Mustafa Kemal Paşa- da Sıvasa yolladığı — şu tamim ile intikal ettim: Sivas Valisi Reşit Paşa Hazret- lerine: Vatanın tehlikci inkısamını aya- neh gösteren #afhanın hünin icra atı vicdanı milliyi bir emeli hülâş e nda ve müdafaa hukuku mil liye ve reddi ilhak teşkilâtı namı altında, — seri bir surette — top- Tamaya başlamiştir. Yalnız miting- ler ve saire gibi tezahürat büyük gayeleri hiç bir vakitte kurtara. maz ve ancak sinei milletten bilfiil doğan kudreti müştere! istinad ederse rehakâr olur. Fa şüphe götürmeyen bir hakikattır ki bu acı safhayı bu kadar mühlik surette İhzar eden ve en müessir â- mil mahlesef payitahtımızdaki mu halif cereyanlar ve Anadolunun saf ve mukaddes âmali milliyesi- ni muzır bir şekilde infirada uğ ralan siyasi ve gayri resmi propagandalardir. Kuva. yı milliye bugün için böyle yanlış yollara sevk ile dağıt- manin mücazalını vatanımız üley. hinde ve pek mebzul surette gör- mekteyiz. Binaenaleyh İstanbulun işbu muhalif cereyanları artık A. nadoluya ve âmal ve hissiyatı milli yeye hâkim değil, tabi olmak mec. buriyeti vataniyesindedir ve payi- taht düveli itilâfiye tarafından tahliye edilinceye kadar bu mec. buriyetin mutlak olduğu kanaatin- deyim ki bu hal bittabi zatı dev. letlerince de takdir. buyurulur. Melfuf arizümda tasvir olunan va- ziyet bugün seri ve umumi bir mil li kongrenin in'ikadını icap "ettir. mektedir. Bu davet her tarafa ta- mim edilmiştir. Devletin inkisami mevzuu bahs olduğu bir sırada düş man propagandasile baş vereni Kürdistan istiklâli gibi ceteyan- lar dahi bilmuhabere taraftarla” rını celp ve hilâfetü saltanat et- rafındaki gayei mtişterekemize da- vet Ye'lamamei mutabakat sureti. le leülkamd lehimize dönmüş ve kongreye davet olunmuştur. Bu milli ve hayati mesele için zatı devletleri gibi vatanperver ve sa- hibülkelim mütefekkirlere tevec- cüh eden fedakârlık bilhassa pek büyüktür. Bu gaye felâhı milli is- tihsal edilinceye kadar âcizleri Ana doludan ve sinei milletten ayrıl mıyacağıma ve bu noktada nihaye tine kadar bir ferdi millet gibi çalışacağıma millete karşı mukad- desatım namına söz verdim. (Devamı Var) Her mevsimde, her havada, her saatta, höt yörde “KODAK VERİKROM” 289 filmine DAİMA EMNİYET EDEBİLİRSİNİZ 8 pozdan daima 8 "Güzel, net ve detaylı resim DAHA İDARELİDİR Kopyalariniz için: Daima güzel, canlı, detayli resim veren Ve zamanla sararmayan VELOKS kâğıdına 4srar ediniz, Bütün KODAK satıcılardan arâyinız v&ya şu adrese müracaat ediniz : KODAK Sirketi — Beyoğlu, İstanbul BULMACA Dünkü bulmacamızın halledilmiş şekli 12 3'45,6 1 8 910 “Sn. gavs SOLDAN SAĞA: YUKARDAN AŞAĞI, 1 — Bir memleket - Bir zamir, 3 — Bir memleket, 3 — Bağlsmak » İsi 4 — Babanın yarım - Afrikanın Ge nubundadır.“« Bir nota, 6 — Tafsilât, izah - Bir zamir - Bir het, 7 - Tuhaf - Bir irk. B - Ters okunürna (çünkü) roândsı- na gelir - Serik, 9 — Büyükler - Geri çevirmek. 10 — Bir samir - Bir sesli harf - Eser, alâmet - Saçsiz. Y ugoslavya Pavjzonunda | Neler Gördüm?" (Başı 7 incide) dan çekilen bu resimlerin hiç birl bize yabancı değil. Fakat Ameri. kalılar ve'Garbi Avrupalılar için | bu köşe gok orijinal. Zira Mis La. ne onlara görmedikleri, hayalleri. e germe İETT garp KORLZAFA Tar gösteriyor: Limanda mavnacılar; kahvede çubuk çeken ve nargile içen köy. ü minarede ezan okuyan mü- pazar yerinde mandaların sırtında mi de vesaire, dun ve kömür Slavların en çok teşhir ettikleri madde. ler. Gospodin Kasaviç: — Kömürümüz, diyor, henüz pek çok çıkarilmiyor. Fakat ölani teşhir oedişimizin | sebe- bi Yugoslav topraklarının işletil diği takdirde ne kadar zengin ol. duğunu tebarüz ettirmektir. Kendi kendime, teşhirden, ecne- bi sermayeyi davetten ne beklene. bilir, diye düşünüyorum. vi ugöslav pavyonu 200.000 du. * lara mal olmuş ve günde takriben 30 bin gezici geliyörmüş. Elimde Yugöslavyanın manza- Palariyle dolu iki broşür, pavyon. dan çıkıp ta karşımda Nevyork Sergisinin muazzam binaları gö- rünce birden sarsılıyorum. Küçük Slav diyarının ne samimi ve gönül okşıyan bir havası vardı. Kari Mektupları Genelkurmay Başkanlığından —————— bir rica Bazı öskeri okullarinca önümüzdeki ders yılı için yeni talebe kayıt ve kabul müameleşinin 45 ağustos tarihine kadar uzatıldığı Genel Kurmay Başkanlığının yayım emirlerine istinüden ilân edildi. Bu tâmlm hiç şüphemiz bütün askeri o- kullarına ait ve şamildir, büyük ye yüke sek Genel Kurmay: Gençliğin istikbali ve tahsili için bir tek askeri okulunu" bu tem- 4şdi müddet işinden İstisna etmiyeceği de kaviyyen memildür; bazı ebeveyn ve bir- çok gencler 13 ve 14 ağustos tarihlerinde bu temdidi müddet havadisi üzerine ve emrin umumi mahiyetle olduğuna imâf ederek Heybelinda deniz iisesine müras caat etmişler ve komutan Bay Ruhiden kayıt muamelesinin kapandığını ve"yezi bir emir olmadıkça müracaat edenlerin taleplerini isa? edemiyeceği cevabını nl- moşlardır. Biz Genel Kulmay Başkanlığının yük- sek görüş ve vicdanında deniz İlsesine 13 ve 14 ağlistos tarihinde buyvuranların da arzu ve dileklerinin kabul edilmesini mer- Teket Yençliğinin tahsli ve istikbali adına| rica ediyoruz. Faik Sezer 1648-09 İzmirde Vatansız (Başı Tincide) pes herşeyden evvel, bu müsaadenin niçin verilme- anlamak için, yine İzmir va. lisini aradım. Vali Aykulun bana telefonda verdiği garip cevap, bir başka yazımın mevzuu olacak. Ön. dan sonra müracaat ettiğim polis müdürü, sualime şu cevabı verdi: — Gemi, karantina kordonu içindedir: Zira yolcularını! karaya çıkarmıyacağımız için, sahil sıhhis ye doktoru, gemiye sıhh! muayene raporu vermedi: Bu yüzden, hiç kimseyi, o kordonun içine bıraka. mayız! — Fotograf almamıza olsun mğ- saade edemez misiniz? — Kordonun içine girmemek şartiyle resim alabilirsiniz! — Kordonla gemi arasında ne kadar mesafe var” — 70 metre!.. Bu mesafeden fotograf çekebil. mek İçin, dürbünlü bir objektit lâ. zımdı. Fakat vakit hayli gecikmiş olduğu için, o akşam, yapılabile- cek başka hiç bir teşebbüs kalma. mıştı. Ertesi gün, bu müsasdeyi- de alamamak korkusiyle, ve va- puru biraz daha yakından görebil- mek için, bir sandal aradım: De. niz hayli dalgalı olduğu için, san- dalcılar, Salon dalgakıranının dı. $ına çıkmıya cesaret edemiyorlar- dı: Bu itibarla, verilen müsaade. den istifade etmek, o müsaadeyi almaktan da zor oldu. Gözü pek bir balıkçı N ihayet, gözü pek bir balıkçı; —biraz da tecessüsüns ks- pılarsk — beni kocaman sandalına i. Biz rihtimden ayrılırken, ründen emri almış bu- n komiseri Hilmi Orhon, “ — Sakın ha, dedi, polis motö- ründen ileriye geçmiyesin!. Dalgalar arasında hayli bocalı ya bocalıya Parita vapuruna yak- e m Ay doluyordu. Zira, dalgalı denizde, açıkta barinamıyan ufak polis mo. törü, vapura yanaşmıştı: Ve biz, polis motörüne yanaşmak müsaa- desini halzdik. Ne yazık ki ben, faz Ja açıkta kalacağımızı hesap ede- rek, fotograf makinemi yanıma al- mamiştım, Ne umuyordum? V apur güvertesini dolduran insanlara bakınca, o ane ka- dar yüreğimi burkan merhametin yerini, derin bir hayret aldi: Zi- ra ben, zulümden, işkenceden, ö- Tümden kaçmış bedbaht ailelerle dolu olduğunu duyduğum hi ve- purda, tüyler ürpertici bir kıya- met manzarasiyle karşılaşacığımı ummuştum. » Halbuki, karşımdaki insanlar g- rasindâ: “.- Ekmek! diye haykıran ek saçlı kadid kadınlar... “.— Bir yudum su!, diye inli- yen hastalıklı ihtiyarlar, acı acı ağlıyan çocuklar, gözleri açlıktan kararmış, benizleri ümitsizlikten solmuş genç kızlar, vetemii ana. lar, sıtmalı çocuklar, karınlarında yavrulariyle yola düşmüş gebe ka- dınlar göreceğimi umuyordum: Ve umuyordum ki: «— Bizi, karaya çıkarın.. Bizi kovmayın... Biz de insanız. Biz kimseye fenalık etmeyiz.. Bize toprakta vermezseniz bile, birer mezar verin!..,, Diye, haykırışacak olan yurt. suz, talihsiz, gıdasız, ve öksüz İs» çocuklarının acı feryatları, yüre- ğimi cehennem taşı gibi yakacaktı. Halbuki neler gördüm H lbuki, vapur güvertesini dolduran insanlara bakınca anladım ki, bende, bizde bu zannı uyandıran haberleri veren meslek- daşlar, masa başından kalkmak, zahmetine katlanmamışlar, ve bü- tün tahminlerini, birer vâkla şek. linde ilân etmeyi daha kolay bul. muşlar. Zira, eğer böyle olmasay. dr, onları okuduktan sonra, Parita vapuru hakkında edineceğimiz ka- naat büsbütün başka olurdu. Ve © takdirde ben, İstanbuldan İzmire bir tayyare seyahati yapmayı, lü- zumsuz bir alâka sayardım. Cünkü Parita vapurunun güver. Yahudilerle Konuştuk tesi, askerlik çağında ve seçme delikanlilârla doluydu. Hepsi de mayolarla dolaşın Hu delikanlıla. rın güneşten yanmış vücutlarından #ihhat ve kuvvet fışkırıyordu. A. ralarındaki gepgenç kadınların sa. yısi, iki düzüneyi bile bulmuyor- du. Ve İçlerinde bir tek yaşlı ka- dın veya erkek bile bulunmıyan bu gençlerin doldurduğu vapurda, yalnız dört tane çocuk vardı. Meçhul bir nokta geri ki, o genç kadınlar, ve e çocuklar da, meçhul bir gayeyi gizliyen, ve merhameti celbeden canlı biter maske, ve can lı birer yemdi! Fakat onlar, bu maskeyi, ve ye- mi, hangi tehlikeden korunmak, ve hangi davayı avlamak için kul- laniyorlardı? Bu nokta meçhuldü. Gemiye gelen her yeni insan gi- bi, ben de hepsinin dikkatlerini ü- zerime toplamıştım. Genç kadınlar, elleriyle, buseler göndererek: “— Beni al... yım!,, diyorlardı. Fakat mütebessim yüzlerinde, merhamet uyandıran bir samimi. yet ve tazallüm yerine, çapkın bir istihza gizliydi: Belliydi ki işin a- layındaydılar!.. ——.— Delikanlılar da elleriyle işaret- ler yaparak, sigara istiyorlardı. Fayat onlar, bu taleplerinde sa- mimi idiler. Zira polis motörün- den savrulan sigara dumanlarına hazin bir mahrumiyetle dalan göz. lerinde, itiyadından mahrüm kol. mış bir tiryakinin olanc vardı. Hepsi de neşeli idi una rağmen, hepsi de neşe. liydiler. Onlardan, haftalar. ca süfön matefâlartnı dinlemek İs- ll güm İh yaa ca, İngilizce, Fransızca, Türkçe, Ermenice, Hattâ" “Çince bilen bile vardı. Nitekim, Türkçe konüşah lardan birisi, suailerime cevaplar vermiye başlamıştı. Fakat motör- deki komiserin ihtarı, konuşmaya devam etmemize İmkân bırâkma. dı. Zira komiser; “— Bize, dedi, sadece resim çek. mek müsaadesi veridi, Konuşmak yasaktır. Eğer ısrar ederseniz u- zaklaştırmak mecburiyetinde ka- hırız! Sana köle ola. imrenişi Suallerimin cevabım bir şişe ile denize atınız Ss usmak mecburiyetinde ka- lınca, bir çare düşündüm. Ve Fransızca konuşanlardan biri- sine: “— Ben, dedim, İstanbulda Çı- kan “TAN,, gazetesinin mümessi- liyim, Sizi dinlemek İstiyorum. Fakat zabıtamız müsaade etmiyor. Ne zaman, nereden, nasil hareket ettiniz? Neler geçirdiniz? Nereye gideceksiniz? Kaç kişisiniz? Bu #unllerin cevaplarını bana müfas. salan yazın, bir şişeye koyun, ağ- zıni iyice kapatın ve şişeyi yarın sabah, buraya tekrar geldiğim za. man, gizlice denize atın. Ben fır. sat bulunca onu denizden alirim!,, Ben mümkün mertebe süratle söylediğim bu cümlelerin son ke- İlmelerini tamamlarken, komiser, benim sandalciya uzaklaşmak ku- mandasını vermiş bulunuyordu. Hattâ ben son kelimeleri söyler- ken, sandal uzaklaşmıya bile baş- lamıştı. Fakat bereket ki, dalgalar yolumuzu kesiyorlar, ve bana söy- liyeceklerimi duyurmak fırsatım kazandırıyorlardı. Hattâ, muha. birinin verdiği ceva. bi bile duyabildim. Sabahleyin sizi bekleriz ——- Hayhdy... Diyordu.. Sabahle. yin sizi bekleriz!,, Ben sahile çıkarken, ottalık iyi- ce kararmış ve Parita vapuru gö- rünmez olmuştu: Zira, elektriği ol- mıyan bu eski yük yapurunun içi- ni aydınlatan gaz lâmbalarının ci. hız ışığı, dışarıya kadar sızammıyor. du: Artık, Parita vapuru da, için. dekilerin talihleri gibi kararmıştı! sa ilğili epi een beşli vb il lyem nü

Bu sayıdan diğer sayfalar: