31 Ağustos 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

31 Ağustos 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

H* çıktığı takdirde Alman rm karşılaşacağı en ç müşkül mesele petrol ihtiyacıdır. Bundan evvelki Umumi Harpte petrolün oynadığ büyük roller malüm iken, teknik ve mekinesi kat kat artmış bulunan (bugünkü ordularda bu ihtiyacin ne kadar daha fazla duyulacağmı uzun boy- lu izah etmeğe lüzum dahi yok- tur. 1914 harbinin galipleri de düş- Mmahlaryiı pes ettirmek hususun- © da petrolün ne kadar ehemmiyet- Hi bir âmil olduğunu kabul ve tas- dik etmişlerdir. Alman taarruzu- mun korkunç bir çığ gibi Belçika çAstihkâmlarını aşıp o Marne'a da- yandığı sıralarda Fransız ordusu- nu Kati mağlübiyetten kurtaran meydan harbinin petrol sayesinde > müttefiklerce kazanıldığı ve AL - man ileri hareketinin Marne'da durdurulduğunu. kim hatırlamaz. Eğer o sıralarda Pariste kâfi dere- cede benzin ve petrol olmasaydı General Gallieni'nin kuvyetlerini taksilerle harp meydanına alelâce- le sevkedip Alman cenahının teh- didi mümkün olamazdı. Mütarekenin akabinde (İngiliz Hariciye Nazırı Lord Gürzon Lon- drahlara verdiği bir nutukta; har- bin kazanılmasında siperlerden ve — harp meydanlarında dökülen kan- lar kadar akıtılan petrolün de âmil olduğunu alenen söyle- mişti, Winston Cehurchill de bir beya- onatında; petrol dalgaları sayesin- de, müttefiklerin zafer limanına ulaşabildiklerini (tasdik “ederek, “Hariciye Nazırının noklai nazari- na iştirak etmişti. EK ahınmış Alman âskeri müto- 4 hassıslarından © Ferdinand Friedensburg, Deutseher Volks- wirt'in 16 nisan 937 nüshasında yazdığı mühim bir makale ile © petrol hakkındaki kanaatini şu şe- — kilde telhis ediyor: “Petrolsüz asri ordular, silâh- sız ve cephahesiz. kalmış gibi hareketsizliğe ve muhakkak meğlübiyete mahkümdur.” Bu düşüncelerle dünya ordula- sulh zamanımda harp günlerinin ihtiyaçlarını karşılıyacak kadar “petrole sahip olmağa veyahut de- “po etmeğe gayret etmektedirler. Halbuki bütün büyük hükü- 'metler arasında bu kıymetli mad- “deye en ziyade ihtiyacı olan Al- manyadir. © Almanyada büyük gayret n la yapılan petrol araş o tırmaları ümit edilen “neticelere maklan çok uzak kalmıştır. Şimdiye kadar açılan kuyular, sarfedilen milyonlara rağmen Al manyada bulunan petrol kuyula- .rından 8 senede çıkarılan miktar 550.000 tonu geçememiştir. Bu ledir ki tabii petrolden bir- taç misli pahalıya mel olduğu “halde suni petrol «- terkibi petrol “synthötigus” sanayiine fevkalâ- de ehemmiyet verilmiştir. Yalnız Şunu da ilâve etmeliyiz ki süni petrol harp sanayiine tabii pet- ilden daha elverişlidir. Almanla» rın Suni petrol imalinde seneler. ve mukayese edilemiyecek kadar üs- tün bir vaziyet elde etmiş bulun- duklarım da kabul etmeliyiz. Fakat sunl petrolün parlama hassasınm tabii petrolden fazlsl hı ve suni petrol sanayiinin hava hücumlarından ve amele vaziyet- nden dolayı tahribe ve kolay- sekteye uğramağa müsait o- nyanın bu husustaki va- müşiilleştirmekiedir. Heyecan Uyandıran Bir Kitap Almanya Harbi KAZANAMAZ! Yazan: Ivan Lajos Almânyanın harp halinde en çok sıkınlı çekeceği madde petroldür Imanya tabii petrol ihtiyacı- nı suni petrolle telâfi etmiş midir? Bugünkü vaziyete nazaran bu suale de müsbet bir cevap ver- mek: muvafık olamaz. Zira, Suni petrol istihsaldtinin vardığı netice ile Alman ordusunun bütün ihti- yacım Ki İnek “timinin. henüz elde ne anin, mütemavi arttırılan ve yeni yeni kurulan suni petrol -fabrikalerile anliyoruz. Bu gayretlere rağmen Almanyanın . mütemadiyen artan ihtiyaçlarımı karmlamak kabil 0- lamamaktadır. Bilhassa her şube- nin makineleşmesi memleketin petrol ihtiyacını kat kat arttırmış- tır Her şubenin makineleşmesi 1987 senesi o petrol | ihtiyacımı 5:150.000-tona kadar çıkarmıştır. Resmi rakamlara istinaden bu ih- tiyacın ancak yüzde otuz beşini Almanya temin edebilmektedir. Yeni kurulan suni petrol fabrika- larile Almanya sulh devirlerinde- ki ihtiyacını, sarfiyatın bugünkü haddi aşmaması şertile karşılıya- bilecek bir hale gelmiş ise de har- bin ilânile bu kifayet meselesi he- men bir ademi kifayet meselesi ha- line inkılâp edecektir. Hazp halin- de bugün sivil bir vaziyette çalı şan motörlerin verimlerini birkaç misline çıkarmak mecburiyetile petrol sarfiyatını arttıracakları şüphesizdir. Hattâ alelâde taksi otomobilleri dahi askeri hizmetler için çalışmağa başlayınca petrol sarfiyatı hususunda tabiatile sulh zamanındakinden daha sefih hare- ket edeceklerdir. Çünkü sulh vakitlerinin hususi kontrolü ve kredi menfaatleri harp zamanında hâkim olamaz. *e etrol bahsinde Almanyanın hakiki vaziyetini böylece çerçeveledikten sonra âskeri mü- tehassıslardan O Priedensburg'un “Asri sevküleeyşte petrolün rolü,, hakkndaki kanaatini hulâsa ede- rek hükmümüzü verelim. Frio- densburg diyor kiz “Asri sevküleevs orduların fevkalâde müteharrik oluşuna © kadar istinat eder kl, petrol ve- saire hususundaki en ufak ta- sarruf dahi kuvvetleri ve küt manda heyetini hareketsizliğe mahküm kılar. İcabında dahil- de ve cepheye uzak vilâvetleri- mizde petrol vesair tahrik edi- ci maddeler üslünde tasarruf yapabileceğimiz hakkındaki boş tmitlerden tamamile vazgeçme- liyiz. Çünkü motörize harp memleketin tamamına şartil bi? makineleşmedir ve bütün ma- İce finiyürin pres kineler halinde hiçbir tasar- raf m A ola Ça tıkları takdirde o randımanları , tamam olabilir.” Friedensburg bu bahse ait uzun etüdünde, petrolün harbe kifayet etmesi için depo edilmesi çarele- rinide uzun uzadiya tetkikten sonra bunun imkânsızlığını gayet kati hesaplarla meydana koyuyor, stok petrol için yapılması Hizm gelen tanklar ve sair masraflarla yalmız İngilterenin altı aylik pet- rol ihtiyacının ancak 30 milyon sterlinle depo edilebileceğini isbat ediyor ve Almanyanın harpte muhtaç olacağı petrolü evvelden depo etmesine ne servetinin, ne de maddi imkânlarının müsait olma- dığını göstöriyor. Muharrir petrol stoku Için nazarı itibare alınacak mahzurun sadece servet meselesi olmadığını, çok çabuk parlıyan maddelerin emin bir surette mu- hafazasının teknik bakımından büyük müşkülâtı mucip olacağını ileri sürerek, mütehassısların pek mecburi vaziyetlerde ancak ham petrolü stok etmeği düşündükleri- ni ilâve ediyor. Uzun ve büyük bir harpte Al manyanın petrol meselesinde dü- çar olacağı büyük müşkülâtı Çe- koslovakyanın işgalindeki kismi selerberlik kadar açıkça isbat eden bir hâdise olmamıştır. O zaman se- ferber edilen kıtalar mahdut oldu- ğu ve ameliye birkaç gün devam ettiği halde petrol buhranı Alman- yanın hususi müesseselerinde, hat- tâ nakliye vamtalarında hemen başgöstermişti. Almanyanın makul zekâları ve aklı başında mütehassısları bu ha- yati maddenin harpteki mevkiini şu şekilde izah ediyorlar: Petrol hahsinde, kendi mem- balarile harp halindeki ihtivaç- Tarımı karşılıyamıyan milletler, hariçten de muntazam ithalât yapamadıkları takdirde ilk ay- ların ihtiyat petrolünü bitir. dikten sonra harekâtı askeriye- de meflüç kalmak mahkümiye- tindedirler, b TAN MİHVER Politikası Tasfiye Edilecektir (Başı 1 inelde) nesile Avusturyayı fhak etti, Süret- leri eline geçirdi, Çökoslovakyayı parçaladı, Slovakyayı işgal etti. Bü- tün bunlara mukabil sadece bir fe- dakârlıkta bulundu. 'Tiroldeki 250 bin Aknanı tehcir etti. Bunun ifade ettiği mâna Almanyanın Tirolde gü- zü olmadığına bir delil sayılacak ka- dar kuvvetli değildir. Çünkü Almanya şimdiye (okadar yalnız Almanların bulunduğu saha- ları değil, bulunmadığı sahaları da isgal etmiştir. Eğer bu tehcir hare- ketinde bir söz verme mânası a- İ ranırsa Alman devlet şefi her em vâkiden evvel artık komşularına ta- arruz 6tmiyeceğini söyler, fakat altı ay sonra onları zapteder, Bu itibarla bu tehcirin ifade ede- ceği fiili hiçbir mâna yoktur. Yani mihver siyaseti Almanyayı İtalyanın içine kadar sokmuştur. Buna muka- bil İtalyahın istiyeceği ne olabilir? I -— Macaristanda nüfuzunu kuv- vetlöndirmek, II — Balkanlarda hareket serbes- tisini kazanmak, Macaristanın Almanya nüfuzunun haricinde yalnız İtalya otoritesine tâbi olmasını faşist devlet yüzde yüz arzu eder, Almanya da Macaristanı . kendisi için bir havat sahası addeder. İhtilaf buradan çıkar, Balkanlardaki harekât serbestisine gelince, orada da İtalyanın Alman "ktısadi menfaatlerile karsı karşıya geldiğini görmek mümkündür. Binaenaleyh bu sahada da İtalya kendisini tamamile serbest hissetme. mektedir, O halde İtalya bundan ne kuzandı? Şimdiye kadar bir şey kazandığı iddia edilemez. kadar shde- ŞE aran ya ese Bunun için bu ittifakın tezatları meydana çıkmaktadır. Günlük meseleleri bir tarafa bı- rakacak olsak bile, İtalya ile Alman. ya arasında öâdeta tarihi bir an'sne halini alan tezatlar mevcut olduğunu görmeğe mâni olacak hiçbir kuvvet yoktur. İtalya ile Almanya arasında tarihe Cermen ve Roma mücadelesi halinde intikal eden 'dâvanın son şekli harpten sonra Avusturya mese- Tesi olarak ortaya konmuştu. Avusturya meselesi, Almanyaya göre, Almanyanın cenup hudutları nın şimali İtalyaya dayanması, İtal yaya göre İtalyanın şimal hududunun Bavyeradan geçmesi demekti. Avusturya emrivâkii İtalya tara- fından kabul edilmiş olmakla bera- ber her zaman için İtslyanın bir şi- mal hududu meselesi mevzuubahs- tir. Bu hudut Romadan ne kadar w- zak, Berline ne kadar yakın olursa © kadar İtalyan ruhunu tatmin edebilir ve bu tarzda tarihi mücadelelere ay- kırı bir netice olmaz. Almanya Avrupada kuvvetlendik- çe hırsını hep dostlarını, müttefikle- rini, komşularını yutmak sureifle tatmin ediyor. Avrupada küvvetlen- miş bir Almanyanın şimali İtalyada, Akdenizde gözü yok mudur? Büna kimse hayır divemez. Mus- solini vatanını müttefikinden Kur- tarmıya mecburdur. Diplomat, devlet adamı, olan hâdi- seler üzerinde münakaşa yapan &- dam değildir. Hâdiselere daha önce- den nüfuz ederek onlara hükmeden adamdır. Mussolini bu vaziyet önünde Iki hali düşünmek mecburiyetindedir: 1 — Mihver galip gelirse Aknan- ya İtalyava muzır olacaktır. II — Mihver meğlüp olursa mih- verin bir uzvu olduğu için İtalya da büyük felâketlere maruz kalacaktır. Bunun için şimdiden bu kötü hesa- bi tasfiye etmek gerektir. Zaruretler böylece mihveri tasfiyeye - götüre- cektir. 21-8-939 Bir Seyahatin Notları Konyada İlk Duygular Yazan: Aka Gündü: W KK orsadan çok gelin gec- tim. Fakat oturmak icin gelişimin bu, üçüncüsüdür. Bu üç gelişin ikisi pekçe &cı ol muştur. Üçüncünün fatlı tadını benliğimde duymaktayım. Eski Konya benim için bir te- selli ve minnet diyarı oldu. O acı aylarda Konyanın her bucağı bana bu civanmert teselliyi vermişti ve ayrıldığım her bucağı için ayrı bir minnet duymuştum. Genkliğimin kara saatleri yeri- ne bu diyarda ak aylar yaşadım. Umumi Harbin “ilk avlarında buraya sürgün edildim. Âkıbeti- min ne olacağını. bilmiyordum a- ma, © devrin siyasi icuplarının ne biçim idüğünü bildiğim icin söy. le böyle tahmin ve istidlâl edebili- yorum. Gafletle olsun, bilerek olsun. hususi maksatlar ve endişelerle olsun veya olmasın o zaman ba- na büyük bir badire devrinin fır- $atlarını kacırmadan haksızlık ©- denlerin hemen yüzde sekseni bu- gün yoktur. Fâniliğin değişmez kanununa bas eğmişlerdir. Böyun. Tarımda. yakalarında kalan ölçüsüz haklarımın hepsini, zerresine ka- dar helâl ediyorum. Bir milletin, bir vatanm, bir devletin hamle hamle battığı bir devirde benim gibi âciz bir ferdin azap ıstıraplarını hesaba kat. mamak kadar doğru olan ne vardı ki? , O devrin ön söfwda gelehler ki B ozkırda, Karamanda, Kon- yada, köylerde çok çeşitli hatıralarım vardir. Size birkaç komik hatıramla bir iki acı hatıramı Kısaca anlatabili- rim: Bozkıra /bir tahtasekal kayma. kem göndermişlerdi. Çam yarma- sı bir adamdı. — Ben meşrutiyet babası Mit. hat paşanın hususi kâtipliğini et. tim! Der dururdu. Bir gün muzip tahrirat kâtibi kaymakamın oku- yup yazması olmadığını meydana çıkarıverdi! Bozkır epeyce talihsiz bir yer- dir. Bu sırada o kaymakam yet. mezmiş gibi birde kırmız kadı gönderdiler. Sakalının saçmın ki zıllığından bu adı vermişlerdi. Çir. kefin, delibozuğun birisiydi. Halka etmediğini bırakmıyordu. Bir gün kasapları İma tarikile kandırdım. Kırmızı kadıyı döve tekmeliye çarşımın ortasına kadar kovaladı- lar. Sonra defolmuş da halk nefes almış, Karamana da bir Mazhar Os- manlık kaymakam çöreklenmişti. İkide bir minareye çıkar, ardına Belediye reisi ile idare meclisini toplar, minarenin (şerefesinden Karamanın plânını çizer! Kasaba. yı bir baştan öbür başa kadar yık. tırmağa kalkar! Alay ederler: — Aman efendim, imkânı yok. Çünkü kasabamızda o kadar çok kazma ile kürek bulunmaz! — Öyle ise Belediyenin varida- fından arttırıp lüzumu kadar kaz- ma kürek alalım da sonra yıkarız! Deyip minareden inerdi. Beni yalnız İstanbuldan Konya- ya sürmediler. Allah bir kimseye yürü ya kulum! demeye görsün! Konyadan Bozkıra sürdüler. Boz- kırdan Karamana sürdüler. Kara- mandan da Karapınara sürmeğe kalkıştılar. Kaymakam fırsat bu. dur diye çağırdı. Şiddetli bir emir — Yarın hemen gideceksin! Eğlence olsun diye itiraz ettim: zle iü a eğilmesi öle iğ ef ARD — Sen minareye çıkıp Karapı- nar yollarına bir baktın mı? Ben bu kış kıyamette oralara gidemem! — Zorla gönderirim! — Bu devirde dediğin pek müm kündür ama bunu sen yapamaz. sın! — Vay! Bana mı? gönderiyorum. — Hadi be, kakavan sende! Deyip çıktım. Jandarma kuman. danını çağırtmış. Kumandan genç bir mektepli yüzbaşı idi, Kuman- dan demiş ki: — Müsaade buyurunuz beyefen- di. Size bu sözleri söyliyebilmek için ya sinir hastası olmalı, yahut zır deli, Bu takdirde kendisini gön- deremem. Hasta adamı nasıl yol. lara düşürdün? Diye mesul olu- yum! Kendisini ancak doktora gö türüp: müşahedeye aldırırım! Ba- na kalırsa zatı âliniz pek aklı ev- vel bir zatsmız. Deli ile uğraşma. yınız! — Doğrudur kumandan bey, benim gibi akıllı (!) bir adam, o- nun gibi bir deli ile fazla uğraş - mamalı! Zavallı kaymakam, bir kaç se. ne sonra müzmin bir uyuza tutu. lup ölmüş. Allah yine rahmet et- sin. Bak nasıl ir kış süvari jandarmaların muhafazasında ve bir açık kum arabasında götürülürken, tipi fırtına bastı, biribirimizi kaybettik, Güç halde arabamız bir köy kars- kolunun önünde durdu. İkmal ef- radından, çenber sakallı, kollarının abdest suyunu kurulıyan bir te. © kaüt mütekaidi mülüzim çıkıştı: ne; öma mint gisi tin? Sürgün ner mi? — Haklısınız kumandan beye- fendi. Bendeniz de söyliyecek ol- dum, sürgün adam ne otomobile biner, ne arabaya, ne kağnıya. E- ğer benim kollarımı bağlayıp yaya yürütselerdi biribirimizi kaybetmi- yecektik. Ne çare ki ben emir ku. luyum. Orada bin dediler bindim. Burada In dediniz indim. Bir kaç uydurma urapça söyler. sem büsbütün anbale edeceğimi anladın. Bir çırpıda uydurdum: — Efendim, hem zatı âlinizce malümdur. Kibarı kelâmın kelâm şerrarıdır, Kale ulülerkân, innelle- mine amenu fi sürgünürrahtiye fezalike merhameten ve İnayeten fi eanibüzzaptiyel Şöyle bir baktı, baktı da: — Sen biraz okumuşa benziyor- sun, dedi, bizde merhamet gani. dir, yanaş ocağa da biraz isınıver! Acı hatıralara gelince, bu tatlı ve mesut devirde onları bir tarafa bırakalım. Geçmişe mazi, yenmi. şe kuzu derler. Oturdular, yediler. içtiler. Geldiler, geçtiler, göçtüler. Divrikte Demir Amelesi İçin Pavyon Yapılıyor Divrik (TAN) — O Abdürrahman 'Naci Demirağ tarafından yaptırtılan yeni içme suyu tesisatı Cümburiyet bayramına kadar bitirilmiş olacak ve bayramda küşat resmi yapılacak. tır. Hemşerilerimizden Sait te, kasa- banın diğer sularını ıslah için 12 bin lira sarfetmiştir. Şimdi, kasabanın elektr'kle tenvi. ri için tetkikat icra edilmektedir. Sıvas valisi Muhtar Akman ye- nında maarif müdürü Rifat Necdet ve jandarma kumandanı Asım oldu. Bu halde buraya gelr.iş. Etibank tx rafmdan işletilmekte olan demir madenleri amelesi içi 250 kişilik bir pavyonun temelatma merasimin.. de bulunmuştur. Pavyon inşaati süratle ikmel edi- lecek ve yeni makineler gelince, ma- 'dende demir istihsalâtı âzami hadde çıkarılacaktır,

Bu sayıdan diğer sayfalar: