10 Aralık 1934 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 8

10 Aralık 1934 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Her şeyin üstünde Japonya. Japon Minerva'sı — Bu Bayanlar bana böyle sırtlarını döndükçe bBuradaki Japonyahın sıyasası 3 birinci kânun tarihli zetesinden: Avam kamarasında M, Baldvin ve Bir Con Saymen'in sözleri, saylaylar meelisinde M, Laval'in söylevi ve al- man diplomasisinin - muhtelif hükümet merkezlerinde yaptığı sıyasal çalışmalat gibi Avrupa durumunu yakından alaka. dar eden meseleler, acunun öbür ucı uzak doğuda inkişafa başlıyan Nıydk sıyasal oyunu gözümüzden kaçırtma- malıdır. Uzak doğuda Japonyanın yap- tığı çalışmalar, ötedenberi — oralarda kökleşmiş olan nüfuzları devirecek ma- hiyettedir. Japonya deniz silahları ko- nuşmalarında yalnız bu alanda elde et- mek istediklerini Gdeğil, buna muvazi olarak, kendi kurduğu yeni Mançu hü- kümetinin sağlamlaştırılması ve sarı rek acununun alm yazısma hüâkim olan yerlerde kendi vaziyetinin kuvvetlen- mesi ülküsünü de sebatla güdmetkte- dir. Japonya dış işler bakanı M, Hirota- nin j>>on saylavlar meclisinde söyle- diği sözler, alâka verici şeylerle dolu- dur. Buna göre, Tokyo hükümeti kar. ——— ——— —— ——— yandan, istintak hâkiminin dileği üze. rine yazılan bir polis raporunda da, M. Prensin iki yüzlü bir hayat geçirdiği, ailesinin haber! olmadan fena evlere gi- rip çıktığı anlaşıldı. Bundan başka. M. Prenms kendi hususl servetinin büyük bir kramını da israf etmişti. M. Prenmsin sırlarımı bilen bir kadın, onuz cok ümitsiz bir halde olduğunu ve kaza hissi vermek için demirvoluna u. zanarak intihar etmek — projelerinden bahsettiğini sövledi. Landrü isinde yarartık” gösteren ve Stavtaki isinde tahkik komisyonuna ifa- de veren eski polis hafiyesi M. Ribule, M. Prensin ölüsünün bulunduğu tarih . Tten 8 &Ün sonra, Hi kaç mökale yazmak için, Maâten gazetesi tarafından kara yerine gönderildi O da M. Prensin ken- dini öldürdüğünü, fakat katolik ve din. dar olan nilesini gücendirmemek iİcin Blümlüne bir cinayet şekli vermek iste- diğini düsünmektedir. M- Ribule'ye gö. re, Prens bacağını — raya bağladıktın sonra eehiri icmis, bayrlarak raylar üze- rinde kalmış ve bir çok'trenler de onu ermeden üstünden geçmistir. Fakat son. rarları kendine gelerek kallanış ve o rada da marşandiz treninin lokornatifi bendisina sarpın öldürmülerir, Lö Tan ga- Ayaktaki sicim Eğer mesele bir cinayetten ibaret ol. saydı, ölünün bacaklarının değil, kol- farının (yahut ellerinin) Bağlı olmoası ge- rektiği, eller bağlanmadığına göre, M. Pionsin ayağını kolayca raydan çözebi- leceği acaba kimsenin hatırına getmedi mi? Maku! düşünen kimseler simdi M. Pronsin Slümünün intiharla vukua gel diğini kabul etmişlerse de bırnların çoğu düşüncelerini açıktan açığa söylenekten çekiniyorlar Fakat ahalin'h hü-ük hir parçasi ba ölümün. gizli kurumlar ta- rafnd - işlenmis bir cinayet olduğuna bewyatla iganıyor. şısına çıkan sıyasal, malt ökonomik ve soysal mahiyette güçlüklere rağımen son aylarda elde eztiği neticelerden haklı olarak övünc Guyabilir. Uzak doğunun, büyük bir krizin teh- didi altında bulunduğu inkâr oluna- maz. Zaman zaman Rusya ile Japonya arasında doğan gerginlikleri göz önün- de tutmakla beraber, biz kendi hesabı- mıza hiç bir zaman Rusya ile Japonya arasında yakında silah kullanmağı ge- rekleştirccek bir anlaşmamazlık - çıka - cağına inanmadık. Japonya, sınai ürünlerine ve çok ko- yu olan nüfusuna yeni mahreçler bul- mak için takibe mecbur olduğu yayıl- ma sıyasasının derhal elde edilebilecek hedeflerine varmak çarelerini bulabil- dikçe, silah kullanmaktan çekinecektir. Japonlar, itine ile hazırlandığı hal- de bile büyük tehlikeleri olan “cebir sıyasası,,jdan çabuk bir kazanc bekle- mektense üstaca bir sıyasa kullanıp yavaş, fakat emin bir tarzda ilerlemeği tercih etmektedirler. Japonya ancak, kendi ulusal alanından dışarı çıkmağa mecbur kalmadığı, kazanc ihtimalleri- ni kendi tarafında gördüğü ve kanaati- ne göre monfaatlerine €en uygun olan anda savaş yapabilecektir. Japonya'nın kullandığı bu taktik, çök işine yaradığı için şimdilik bun- dan vaz geçmeği düşünemez. Yayılma sıyasasının — ihtiyaçlarını karşılıyabil. mek İçin kurduğu Mançukuo impara- tocluğu yüzünden, Japonya uluslar Birliğinden çıkmağı tercih etti. Japon. ya bütün uluslararası konuşmalara ya- kından katıldığına göre, bu çıkış onun vaziyetini pek sarsmışa benzemiyor. Öte yandan, geçici bir kurum olsun ve- ya sryasal bir hakikate cevab vörsin, hükümetlerin ve uluslar birliğinin ta- nımamalarına rağmen Tokyo'nun iste- ği yüzünden Mançukuo imparatorluğu mevcudtur. Hattâ yalaız mevcud ol. makla kalmamakta, gittikçe İnkişaf et mekte ve sağlamlaşmaktadır. M, Hitota saylavlar meclisinde söylediği sözler- de, —Japonya'nın en çok meşp gul olduğu işler arasrada bu impara- torluğun birinci yeri tuttuğunu bildir. miştir, Bakan, söylevinde, yeni hükü- metin bütün ulusal idare kollarında yaptığı büyük iletlemeden, görünür bir kıvancla bahsetmiş ve imparatorluğun kuruluşu yüzünden bu memlekette sağ- Jam temeller atıldığını söylemiştir. Hulâsa Mançukuo imparatorluğunun inkişaf ve sağlamlaştırılmasına çalı makla beraber Japonya, Amerika, Çin ve değişik Avrupa luslarile olan müna- sebetlerinin günden güne eyileştiğini söylemektedir. Diş işler bakanı bundan bahsederken “doğu Asyasında Japon- ya'nın durumunu Avrupa devletlerinin daha eyi anladıklarını,, söylemiştir. Bu da japon metodlarının göze çarpan bir misalidir, Japonya'nın Rusya ile olan münase « betleri de eyileşmiştir. Birkaç ay önce belirmeğe başlıyan ve bir anlaşama- mazlığa sebeb olacağı sanılân - tehdid edici vaziyetler ortadan kalkmıştır. yetimde pek tahatım. (Londrada çıkga İvning Standard'tan) Uzum zamandanberi sandığımız gibi bu vaziyetler her iki ulus tatafından düşü- nülen bir hal suretini her tarafın ken- di menfaatlerine en uygun bir biçimde ürebilmek için bulduğu - çareler- i. Muhakkak olan bir şey varsa © da cenub denizlerinde ruslarla japon- lar arasında balıkçılık işleri yüzünden çıkan anlaşamamazlığım halktığı — ve Çin'in doğu devlet demiryolları üze- rindeki Sovyet haklarının devri mesele: sinin tamamen bhallolduğudur. M. Hirota, bu devir meselesinin fi- atile buna bağlı olan diğer işler üze- rinde uyuşulduğunu söylemiştir. Hal edilecek bazı fenni noktalar varsa da, ün helline yakın nazart M, Hirota - bu işe bir “Rus — Japon,, döstlüğü gözile bak- makta ve birkaç ay önceki Rus — Ja- pon münasebetleri gerginliğinin orta- dan. kalktığıne bu da — göstermektedir. Fakat bu, yeni vaziyetler yüzünden başka gerginlikler doğmyacağı mana- sına gelmez, çünkü sıyasal bakımdan uzak doğuda Rus — Japon işi olduğu gibi durmaktadır. Deniz gilahları işi' üzerine M. Hi- rota'nın söylediği sözler çok açıktır: Japonya şimdiye kadar her hükümet için tesbit edilen esasların kaldırılma- sın; ve her ulus için müsavi bir kerte tayin edilmesini istemektedir. Silah- sızlanmaya taraftar olduğunu ve tayin edilecek kertenin mümkün olduğu ka- dar aşağı olmasını istediğini ilâve eden M. Hirata, bir hükümetin ötekine sal- dırmasını - güçleştirmenin gerekliğini söylemekle beraber, yeni bir anlaşma- nın temelleri üzerinde ber hükümetin kendisini koruyabilmesinin kolaylaştı. rılmasını istemektedir. Bu sözler de, Japon üyelerinin Londra - konuşmala. rında aldıkları tavri tasdik eder mahi- yettedir. Eğer Fransa ile İtalya husu- 5i sebebler yüzünden Japonya'nın Va. şington andlaşmasını tanrmamak hak- kındaki teklifine iştirak etmezlerse bi- le, Japonya bu andlaşmayı tanımadığı- mr buügünlerde bildirmekten çekinmi. yecektir. Amerikalılar da bu andlaşma nn kalmasını ve Japonya'nın ÂAmerika ve İngiltere ile hakça bir olmak yolundaki isteğini kabul etmemeği ka- tarlaştırdıkları için, 1935 deniz silah. ları konferansının toplanması şüpheli- leşmiştir. Fakat bu alanda, japon sıyasasının manevra çevirmekteki ustalıklarını da gözden kaçırmamak gerektir. Japonya'- nın istediği, serbestçe kuvvetli bir do- nanma yapabilmek için bütün uluslar arası anlaşmaların ortadan kaldırılma. &ı değil, hak birliği ve müşterek kerte prensiplerini ihtiva ederek her ulusun, kendi ihtiyaçlarına hakikaten yeten bir donanmaya malik olabilmesini mümkün kılan yeni bir andlaşma yapılmasını temin için Vaşington andlaşmasını ip- tal ettirmektir. Zaten Londra konuş- malarında, Japonya'nın ortaya attığı uzlaşmanın ana çizgileri belirmeğe başlamıştır: Buna göre ön yıllık bir deniz anlaşması yapılacak, ilk beş yıl içinde Amerika, İngiltere ve Japonya şimadiki deniz programlarını tatbik e- decekler ve fakat altrmer yıldan ttiba- Yeni Tü kıy e: Avrupalı bir cumlıurıvet Kieler Zeitung, 16 . Sonteşrin - 1934 Son zamanda Ankara'da bir konfe- rans açılmıştır ki çok büyük dikkatle « re değer mahiyettedir. Bu bir Balkan koönferansıdır. ki Balkan memleketleri - nin hükümet merkezlerinden birinde değil Küçük - Asyanın hükümet mer - kezi olan Ankara'da açılmıştır. Bu kon. feransın vazifesi, derhal askeri bir itti- fak akdetmek değilse de Balkan mem - leketlerini müstakil bir politika takib etmeleri için birleştirmektedir. Bu yok da şayi olan haberler Avrupa'nın bazı hükümet merkezlerinde ve bilhassa Pa- ris'te memnuniyetle telakki edilmiye - cektir. Zira Türkiye . Avrupa kıtasın - da Tetarıbul ve hinterlandı. ile az bir aarziye malik olmasına rağmen - tekrar Avrupa işleri üe meşgul olmağa ciddi- yetle mütemayil! görünmektedir. Tür- kiye'nin takib ettiğipolitika, Türkiye'. nin onuncu yıldönümü kutlama bayra- mt münascebetiyle “Türkiye Milli İkti. sat ve Tasarruf Cemiyeti,, nin bu muhtırasında ilân edilmiştir. Bu muh- tırada aynen şöyle deniyor: “Eski Türkiye bir asyalı devlet idi. Yeni Türkiye ise bir Avrupalı cümhu - riyettir. Eski Türkiye siyasa ve ökono- mi bakımından yarım bir koloni idi. Yes ni Türkiye'nin siyasal ve ökonomik is- tiklâli tam olub her türlü münakaşala . rın dışındadır. Türkiye arazisinin ge- nişliği 762.000 kilemetre murabbardır. Bu genişlikteki arazi ile Türkiye - Rus ya hariç - dış Avrupa'nın en büyük memleketidir. Türkiye Ege denizinin en güzel sahillerine, yakınşarkın en ge- niş buğday tarlalarma ve dünyanın en müsaid vaziyetteki yaylalarına maliktir.., Benlik şutrumu ifade eden bu muhtı. ra, elyevm büyük eserlere rağmen daha henüz başlangıçta olan Kemal Paşanın büyük kuruluş eserinden resmi İstihraç ları da jihtiva etmektedir. Türklerin te. Tâkkilerine göre Avrupa'nın cenubuşar- kisi, Avrupanm tabil hudutlarında bit- miyor. Bu öyle bir telâkkidir ki geopo- litik düşünen Avrupalılarca daha harp« tan evel uzak ve yabancı bir Tikir de- ğildi. Harptan evel Almanya'nın Küçük - Asya'ya taalluk eden politikası ve bu politikadan doğan; (Alman idare ve rehberliği altında ve “Hamburgdan ya- hud Berlin'den Bağdada kadar,, parola- sını taşıyan bir Orta - Avrupa) fikir ve mütalaaları da aynı veçhile Avrupa ce nubuşarkisini Küçük — Asya'nın tâ iç- lerine kadar ileri sürmüştü. Bundan başka tarihçe derin bilgilere sahib oku. yucular daha eski Hellas devirlerinden Küçük - Asya'nın ön kısmının Avrupa kıtasından sayıldığını bilirler Şarki Ro- ma devrinde, Haçlılar seferleri cenasın- da ve Napoleon zamanında Türkiye Av- —H—— zen Amerika ile İngiltere inşaatı dur duracaklar, Japonya ise inşaata devam ederek kuvvetlerini bu iki bükürnetin donanmalarının vardığı kerteye eriştire. cektir. Bu da japon sıyasa ve diplomasisi- ni idare eden düşünceyi gösterir; orta- lığı kırıp geçirmemek, fakat varilması istenilen hedeften hiç bir zaman vaz geçmiyerek bütün çalışmaları, içinde bulunulan zamanın - vaziyetlerine uy- durmak! Ştarenberg'in anasının evinde? Fon Papen — Sevgili Madam, acaba sizden oğlunuzun etini istemek bulunabilir miyim? rapa kıtasından sayılırdı. Aksi istika* mette Türklerin Boğazlar üzerinden Avrupa'ya ve Tuna boyunca nerelere kadar ileri gittikleri ise 1933 senesinde yapılan hatıra merasiminden sonra umu miyetle bellidir. Bir Balkan paktı yaratmak hususun. da Türkiye'den doğan fikir, yalnız esld geopolitik amaçlara bağlılığı ve on'arın inkişafını ifade etmektedir. Bu - fikif, Egedenizi — etrafındaki — memleketlerin yurd bütünlüğü hislerinin ifadesi, sıya- sal benlik elde etmek yolundaki müşte- rek gayret ve amacın ifadesidir. Türkiye'nin cenubuşarkt Avrupa ül- kesine mensubiyeti, memleketin — geviş mikyasda avrupalılaşmazı işinde ifade- sini bulmaktadır. Bu işin en ziyade gö“ ze çarpan tecelli ve tezahürleri türk kâe drümnım hürriyeti ve lâtın harflerinin kâ bulüdür. Türkiye'nin bilerek kendisini cenubuşarki Avrupa devletler grupuna idhal etmesi Türkiye için hiçbir suret- ke istiklalinin berhangi bir bakımdan ifade edilmesi manasına gelmez. Türki- ye ökonemice san zamanlarda o derece kuvvetlidir ki bu sayede geniş bir mik- yasda müstakil bir politika yapmağa müktedirdir. 1929 senesine kadar her Gkotomi yılı, S0 milyon türk Krası ka- dar hir dış ticaret açığı göstermiştir. O senedenberi geçen her sene daha eyi olmuştur ve 1932 de 101 milyon tonluk bir ihracata karşr 86 milyon tonluk bir ithalât görünüyor, Tütün, cenub meye valarr, pamuk, yün en mühim ibrasat maddeleridir. idhalât memleketin »af kuruluşunda lüzim olan eşyaya in'' 19 ediyor. Ökonomik hayatım tek cebboli zirat şekil ve mahiyetini değiştirmek için hükümet tarafından beş senelik bir plân çerçevesi içinde canlı bir fanliyet gösterilmektedir. Bilhassa memleketim hammaddelerinin yerli sanayide kulla. tılması düşünülmektedir. Meselâ daba şimdiden artık kösele idhal edilmiyor. zira memlekette bugün 4000 ton köse- le yapılmaktadır. Biz Almanlara yaban- €t olmryan fikirler, türk hükmetinin kuruluş programımma hâkimdir; umum is tihsal, devletin umumi refahma hâkim kılınmak isteniyor, Bizzat devlet hayar *i ehemmiyeti halz olan veya yüksek sermaye konmasını — gerekleştiren ve yüksek bir tehlikeyi cami olan sanayli kendi üzerine almıştır ve bunları Sü- mer Bank vasıtasiyle idare ettirmekte » dir. Bunlardan gayri işlerde devlet hu- susi teşebbüslere geniş bir faaliyet sa- hası bırakmakda ve mürakabesi ve reh- berliği altında bulundurmaktadır. Eİ- yevm yapılmakta olan veya yapılmasına karar verilmiş olan 35 milyon lira kıy- metinde sanayi fabrikaları vardır ki bunlar sayesinde ithalâtr daha 30 mil - yon kadar azaltmak ümit olunuyor. Türkiye'de şimdiye kadar yapılmış olan kuruluş eserleri karşısında beş se- nelik plânm muvaffak olacağına şübbe edilemez. Bu plân Türkiye'yi Avrupâg cenubuşarki — memleketleri içinde en kuvvetli bir faktör haline so* kacaktır. Kuvvetli bir Türkiye'nin nü- fuzu —Avrupa cenubuşarkt - ülkesinde hiçbir suretle gayri müsald bir tesir hu sule getirecek değildir. Zira Türkiye bir taraflı ve sıyasal maccralara mat politika “takihinden uzak bulunuyor- .ııdJ' (Preg'da çıkan Der Sılr

Bu sayıdan diğer sayfalar: