4 Ocak 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

4 Ocak 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ankaralılar bir günde ne kadar balık yer? Bazı zaman Ankarada balık fiatlarının İstan- Deniz ken far için hası ri de balıktır. Hele İstanbul gibi dün- yanımn en ünlü, en nefis balıklarının bu Tunduğu bir yerden iç ve orta Anadolu ya gidenlerin günlük mevzularından bi rini bu (balık hasreti) teşkil eder, Balığın da kendine göre mevsimleri vardır. Denize yakım yerler için kış, yaz, İlk ve sonbahar gibi mevsimlerin günlerini bile balıkların bolluğuna ve- ya azlığına; cinslerine göre isimlendir- mişlerdir. Bizi imizde büt! y ! adesesin. den gördükleri için yılın belli günleri. ne (palamut lüfer günü, çiroz kurutma mevsimi) gibi tabirlere rastla- nırdı.. Bugün bile Ayasofya, Boğaziçi, Adalar, ne kadar Ünlü ve yalnız İstan- bul'a mahsus ise Balık paz: ve günlük balık tava ve plâkileri yapan (balık lokantaları) da © kadar orijinal 've ünlüdür. İstanbul'dan bayramlarda ve hususi günlerde gönderilen hediye - ler arasında; (Hacı Bekir) in lokumu kadar tanınmış olan İstanbul balığı en fazla beğenilen, xranılan bir hediyedir. Ankaramız İstanbula 570 kilometre, yani trenle 19 saat kadardır. Günde İs- fanbul'dan Ankara'ya iki posta olmatı ve Ankarada iyi yiyen, ve iyi yemek için para harcamadan çekinmiyenlerin gokluğu balık gibi aranan ve iste, nilen bir yurd matamın çok ve bolca harcanmasını gerekli kılmaktadır. Yal nız Ankaralılar balığın daima çok pa- halı olduğundan, İstanbul'daki fiatla Ankara satışı arasımda büyük fark- lar - bulunduğundan şikâyet ederler, İstanbul ile Ankara'nın balık fiatla- rını beraberce kontrol edenler bunun pek yerinde olmadığını anlarlar, Hattâ bazan Ankara'da balık fiatları İstan - bul'dan da ucuz öluyor.. Çünkü balık satışları p yurdu mın — taze borsalarındaki inişler ve nidir. Tıbkı deniz ha - i. Meselâ bugün Ankara'da Levrek'in kilosu 100 kuruştur. Halbu. ki dün İstanbul'da Levrek 150 kuruştu. Ankara'da bazan fiatların İstanbul- dan aşağı olması satışın az olmasından r. Çünkü balığın bekle - nülü yoktur. Eldeki çıkışlar kadar vaları nadan anın dafla doğru olduğunu anl: ara balıkcısı Bakmaı Ank İstanbul piyasasına balığını sermayesin den aşağı da elden çıkarıyor. Balık alış. verişi borsa oyunlarına benzer. Ankarada günde ne kadar balık ye- nir . Bunu anlamak için biz. Atkara'- B Çünlü balıkcısı) Bay Sami'ye baş vurduk.. Elinde su fiskiyesi ile balık- Harına can verecekmiş gibi bir teviye sulayan Bay Sami'nin halinden işinin yolunda olduğu anlaşılıyordu. Bizi gü- ler yüzle karşıladı. Uskumru rakarası yiyen arkadaşlarınım arasından geçerek dükkânın arka terafına girdik. Burası bir (depo) vazifesini görüyor. Bay Sa- an elind buldan ucuz olmasına hiç şaşmayınız mi evvela gıyaben meslek arkadaşlariy- le tnarşterdı: — Biz Ankara'da balıkcı- lık yapan dört ü » Üçümüz hal. de; birimiz $ nda Bizden başka balığın bol ce ucuz manlarında ara: Suluha: mallar da balık getirtirler. balığımızı tama. al'dan getirtiriz. Beylika- hır ve Sarıköy'den tatlı su balıkları ge- lirse de bunlardan bir dükkân günde ancak 5 kilo satabilir. Balık merkezle- tinden sayılan İzmit ise ancak kendine yetecek kadar balık çıkartabiliyor. Ankara'nın büyük erların çok olmasına tağmen sarlettiği- miz balık günde S00 kiloyu güc bulu - yor. Müşterilerimizin çoğu deniz “ke- narlı olanlarla ecnebilerdir. Ankara'da balığ az satılmasına da balıkir yemeklerden çok para kazan mak yolundaki istekleri maktadır. Halkı bol balık yemeğe alış- çalışırız, za - kabzı- z hemen hemen miyle İstan üne ve yaban- lokantacıların tırmak için her şeyden önce balığı ucuz vermek lâzımdır. Herkes Ankara'da balıkçıların çok para kazandığını ve çok pahalı sattık - larımı söyler. Bu yanlıştır.... İstanbul Ankara satışları arasında en çok yüzde yirmi fark vardır. Mesela İstanbul'da bügün uakumru 25 - S0 arasındadır. Biz Ankara'da ise 30 - 60 arasında sa- tıyoruz. Bu mevsimde en fazla sarfettiğimiz uskumrudur. Hamsi üç senedir olmryor Palamutun mevsimi de eylül ve birinci teşrindi, o da geçti. Bu sene fiatlar çok yüksek değildir. Levreki 100 — kuruşa, Karidesi 120 ye, Lüferi 80 e, Çınakopu $0 ye, Sazanı, yayını yirmiye veriyoruz. İstakoz, barbunya, levrek mevsim do - layısiyle İstanbul'da da pahalı oldu - gündan az getirtiyoruz. İstanbul'daki balık piyasasiyle An. kara'daki en çök yüzde yirmye varan farkın belli başlı sebebi buz meselesi » ir. Balık bozulmasın diye ağırlığı ka- buz koymıya mecbur oluyoruz. Hat * Soyadi Çorum valisi Bay Arif Hikmet( Ay. kıç), Sıkhat müdürü Bay Mustafa (Er. gun), Hükumet doktoru Nejdet (Sezer) Kültür çevirgeni bay Mahmut (Koçak), Mektupcu bay Raif (Mol), Veli paşa y Şevket (Eren), Alay zabitle- rinden binbaşı Osman (Pomir), Binbaşı Hakkı (Kurunç), Binbaşt bay Nasih (Yılmaz ay), Yüzbaşı bay Alaattin (Ar), Bay Muhtar (kunalp), Bay Şevket(Sü. €r), Bay Sıtkı (Ertaş), Bay Akıf (Et- , Bay Ferit (Önal), Mülazım bay Bay Cevdet (Öztürk), Bay Turgut (Bilen), Yüzbaşı Abtur. Mülz>1ım bay Niyazi (Şen), Bay İsmail baş kâtibi İ. hakkı (Türk oğ P memuru Hamdi (Paş ş ti bay Refik (SU), Doktor Ömer Vasfi (Özek), Baytar bay Nazmi (Özoy), Alay imamı bay Sabri (Güngör), Bay İsmet (Ünsal), Bay Tevlik (Madak baş), Bay Hüseyin (Tosun), Bay Mehmet (Cive budak), soy atlarını takmışlardır. 'Tokad Sağlık ve Soysal yardım mü. dürlüğü memurlarının soyadları: Maral — Sıhhat müdürü Dr. Şükrü, Berkkam — Tokad hükümet tabibi Beh- cet Nezihi, Ünal — Vilayet seyyar tabi. bi Cemil, Özen — Sıhhat işleri kâtibi Kadri, Oral — Merkez sıhhat memüru Lütfi, Doğdaş — Merkez sıhhat memt- ru Halid. — ——0 —— ——— tâ kışın bile böyle yapıyoruz. Üç, dört yerde hamal parası, buz, tren navlunu birleşince yekün tutuyor. Dolmalık midyeyi her zaman bulunduruyoruz. Tanesi 1 ile 2 kuruş arasındadır. Mas . raflarımız gör önüne getirilirse bizim kazancımızın söylendiği gibi yüksek değil; az bile olduğu anlaşılabilir.., Bay Sami'ye iyi alışveriş dileyip ayrılırken Devlet Demiryollarından bağışlanmasını dilediği bir kolaylığı anlattı; “ Muhtelit tren 8,45 de Ankara'ya geliyor. Yolcular dağıldıktan, eşyalar alındıktan sonra tren menevra yapıp dö, tüyor. Biz balıkları en aşağı bir saat sonra çıkartıyoruz. Sabah pararını ka- çırıyoruz. Acaba bizim balıklarımızı beklemeden almamız mümkün de. Gil mi?.. » zade alil (Erçin), rahman — (Erem) (Özgüç), Vedat (Algan) Aankara halinde balıkçılar Ulus'un Romanı ——— Tefrika: 49 — Benim Günahım (MEA CULPA) Yazan: ANNIE VIVANTI - Bp aşikârdır: mısırlılar bi e zi sevmiyorlar, — dedi. t Dük, Norman'ın ikram ettiği İçi berrak Sehweppes'li Johnnie Walker dolu, pırl: dehi alarak, Pırlantalanmış ka- Üyük bir millet sevil- miş olmak değil, sa hüınqş Bikcalç lsıel_'yllmxş ve kor- Düğcs içini çekti: — Bu halk haylı nankör, Bi <h r, Biraz kuî. 1ıîıı*.lıar AÇin neler yapmışız: :ıexfı eketlerine Betirdiğimiz me- eniyet, terbiye, Zenginlik... Size ıonı ıâoîum. Mısır ngiltere'siz ne olurdu? Dünya Biltere'si; Ce siz ne almaz bir faraziye- b bulamadığı için, İtalyanca asımdan türkçeye çeviren: NÜSHET HAŞİM SİNANOĞLU — Gerçek, nankörlük, —her memleketin fakirlerinin bir ka - rakteristiğidir. Hattâ bizde Lon- dra'da bile, ben yahud Bakım Ha- yır Komitesinden bir başka kadın, EKast End'in sefil evlerinden biri- ne girdiğimiz zaman, bizi şükran- la karşılıyanlar azdır. Daha kapı- dan çıkar çıkmaz, bütün pençere- leri gürültü ile kapatıyorlar, Ken- dilerine hediye olarak bırakılmış olan sabunlarla diyni risalelerin arkamızdan savurulduğunu gör - düğümüz bile olmuştur. Düşes, sözlerinin eticesini şöy- le getirdi: — İnsanm, fakirler moral ve materyel sefilliklerini severler ve bundan memnundurlar, diyece- ği geliyor. 'Sonra, çöl gezintileri sırasın « da, asil etlerini tozdan, güneşten - neklerden koruyan yeşil ör- tüsünü dalgalandırarak, asil başı- nı acı acı salladı. Dışarda, bahcede, çocukları, Miss O'Neill'in eteklerine yapış- mış, kendisine baktıklarında sak - lanmak için çıplak kolu ile yüzü- nü örten vahşi Darling'i ehlileş - tirmeye çabalıyorlardı. Kızlar, — Ne acayip huy! — diye ten kid ettiler. — Neden hep böyle yapıyor? Miss O'Neill izah etti; — Çekingendir de... İki küçük kız güldüler, Dünya- da çekingen kız olsun, mümkün miydi? Lady Muriel ısra retti: — Neden yüzüne bakılmasını istemiyorsun? Utanryor musun? Bir yalan falan mı söyledin? Lady Maisy haykırdı: — Evet, evet.. bir yalan söyle- miş olacak, Darling'in yüzü, biran, gül dir- seğinin üstünde göründü. Yavaş- ca sordu? — Yalan nedir? ga— Memleket Postası Zara'da türlü çalışmalar Zara bir yıltık bayındırlık ve ileri hareketleri isteyerek yapmak, benim- semek yönünden tükel bir varlık, can. hılık gösteriyor. Bir zamanlar “Koçkiri” adıyle anılan bu illerde bin bir kara, kötü düşünüşler çarpışmıştır. Fakat bitiminde cumhuriyyet hepsine boyun eğdirmiş, tümünü yok etmiştir. Bu gün kendisini idare edenlerin ğüclü elleri— altında Zaramız cumhuriyetin ön pilan- da bir bucağı olmuştur. Her yerde olduğu gibi burada da bummalı bir bayındırlık faaliyeti var, Her alanda göze çarpan bu canlılık yarın verecektir. Bu gok kısa uzda şehir: Ekim, esenlik ba- kımından halkın çok işine yarayan büyük su kanalımı —Atatürk — parkını Atatürk büstünü, hemen hemen yeni- den yapılan yedi köprüyü ve yolları ka- zanmıştır. Belediyenin ğenel işlerinede özenle bakılmış, kaza esenlik meclisinin çizdiği porgram içinde yürünerek şehir sıhhat işleri başarılmıştır. Köy kanununun aynen tatbikine pek ziyade ehemmiyet veren kaymakam köy ihtiyar heyetlerinin Üyesi olan köy okulları okuducularını her zaman tenvir etmiş ve bunların köy ihtiyar meclisleri- ne devamlarını sıkı konturolu altına al. mıştır. Geçen ay sonunda merkez cüm- huriyyet okulunda bir okuducular kon. grası yapılmış ve okuducularımıza ça- lışma — direktifleri verilmiştir. Diger için çok ümit yönde talebeler de :&t alâka görmüştür, 60 fakir mektebli giydirilmiştir. Kazada, kırmızı ay, çocukları koruma, ökonomij ve biriktirme, ve tayyâre ku. rumları vardır. Öeçen yıllarda o denlu çalışma göstermeyen bu kurumlar da bu yıl genç kaymakamımızın yakından himaye ve müzahereti tmüşler, ara- larına kıymetli elemanlar, üyeler almış. lardır. Kasabada sosal hayat özenç değer bir ğidişle ilerlemektedir. Kadırılarımız büyük bir vazile aşkiyle çalışmaktadır. lar.Bu ğün belediye meclisinde üç ka. dın üyemiz vardır, bundan başka kırmı- zt ay, ökonomi ve biriktirme kurumla. rında da başkan bayanlarım 'Tüzün türk kadınına say ve seçilme hakkının verilmesi yurdur her yerinde olduğu gibi Zara bayanları na da kıvanclar iletti. Ökonomi ve birik tirme yedi ğünü içinde toplanan zara bayanları bundan ötürü düğün yaptılar, İlk defa olarak Zarada açık bir alanda *“Cumhuriyet alanında” bir kadının söy- levini dinledik ve bir daha inandık kd Ilgaz'da kağnısındaki mermiyi yavru. sundan üstün tutan türk bayanı bu alanda da yükümünü başaracaktır. Onu bütün zaralılar uzun uzun alkışladılar. 1934 yılmm çalışmasını kısaca ka. raladığım Zara 1935 yılına daha güclü azim, daha fazla çalışma isteği ve daha büyük umudla giriyor. Aydın halkevinin yeni çalışmaları - Hocalar sarıklarını çıkardılar - Topoyunu Aydın, 29-12.934 — perşembe ak- şamı Aydın halkevi salonunda bayan ve baylar toplanarak öz dilin yayılması için konuşmalar yapmışlardır. Bu top- lantıda dil tarih şubesi başkanı bay Hu. lusi Erdoğan profesör Marın hayatını ve Türk dili kurultaymdaki tezini an- Tatmıştır. Köycüler şubesi komita heyeti dün hastahane iç hastalıkları mütehassısı Dr. bay Muhsini beraber alarak, numu- ne köyü yaptıkları Işıklı ve Sınırteke köylerine gitmişler tetkikatta bulun- muşlar, öğütler — vermişlerdir. Şube, evlerini badanalatamıyacak kadar fakir köylüleri tesbit etmiştir. Bunlara be- dava kireç dağıtılacaktır. Dr, Muhsin bastalarına bakmış, bir hasta Aydımn memleket hastanesine kaldırılmıştır. Aydın rubanileri evelki gün bir toplantı yaptılar, Ve yasanın müddeti- ni beklemiyerek hepsi de sarıklarını çı. kardılar, şapkalarını giydiler, Toplan- tıda bulunan Bay Hakkı: “— Biz ezel- den cümhuriyetçiyiz. Biz ruhanilerin mabed kılığile sokaklarda dolaşması- nın yersiz olduğunu çoktan biliriz. Cumurluk hükümeti bu yasa ile en eyi ve doğru bir iş yaptı. Yaşasın cüm. Sonra tekrar yüzünü kolu ile örttü. İki küçük Lady kahkahayı bas- tılar; kardeşleri Harold onlara tı; çatkın, çık-lî Tâuıı şeylersiniz; — dedi. Ama onlar, bir türlü teslim ol- mıyan Darling'e hâlâ sorup du - ruyorlardı: — Adın ne? — Seni ne diye çağırırlar? Cevab yok. Harold, bükülmüş küçük dirse- in üstünden bakmak için eğildi. ki büyük tmavi göz kendininkile- re dikildi. — Adın ne? Söyle banal Bükülmüş kolun — arkasından uzun bir mırıltı oldu. Viskont emretti: — Tekrar söyle!. anlamadım. Uzun ad yavaşca tekrarlandı. sonundaki “...oza, dan başka bir şey anlaşılmıyordu. Bunun üzerine, Darling, zayıf sesi ile biraz sert, tekrar etti: — Darling - evadne - grey - el- vasta - mimoza. İkizler gülmekten katıldılar: — Aman Yarabbi!. — Ne uzun adi.. ne tuhaf ad! buriyet.,, diye bağırmış ve ilk olarak Şapka giymiştir. Çine Madran &por kulübü bir maç yapmak üÜzere dünkü cuma günü Muğ- laya gitmişti. Takımlar sal larında: Muğla kulübü tek kale oy mağa başlamış ve çinelilere (Biz Ay- dından telgraf aldık. Siz- takımımızı aydınlılarla takviye etmişsiniz) mişler ve oynamamışlardır. Bu: rine Çine takımı Üç defa şa şa bağır- mış ve sahadan çekilmiştir. Bu doğru bir hareket değildir sanı- rım. Sporda maksad ne yenmek ve ne de yenilmek değildir. Bu gibi temasi rın yapacağı faydalar türk — geni için hiç bir şeyle ölçülemiyecek kadar büyüktür. Bilhassa misafir bir takıma karşı muğlalılar daha düşünceli dav- ranmalı idiler. — ——— ——. BÜYÜK BİR TRUST Yalnız hükümete satmak ve teslim etmekle meşgul ve tecrübeli müteahhitler a- rıyor. Alâkadarların “A. P. A. 5205,, rümuziyle bu adre- se yazmaları; ALA, Berlin W. 35 1 ek k Harold, öfkeli, haykırdı — Kesin şu gülmeyi! adı Mi- moza! çok güzel bir ad. ©O zaman Miss O'Neili, iki kız- cağıza iyzah etti: — Bir defa bahceden dışarı kaçmıştı; çok korkmuştuk, Nite- kim onu buradan birkaç a de bulan bir polis, kendisini tâ şehre götürmüştü; çünkü küçük ne adını, ne de evinin nerede ol- duğunu söylemesini bilmiyordu. O zaman, kim olduğunu sorduk - ları zaman adı ile beraber adresi- nide söylemesi için hepsini birden Öğrettik. Bu arada Lord Harold, küçük çekingenle dostluğu sağlamlaş - tırıyordu. Nihayet, kolunu indire meye ve yüzüne baktırmaya razı olmuştu. Sordu: — Mısır'da oturmaktan mem- nun musun? Başını salladı. — BHayır, burada oturmak ho- şuma gidiyor, öte- - Sonu var -

Bu sayıdan diğer sayfalar: