15 Haziran 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 3

15 Haziran 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 HAZIRAN 1935 CUMARTESİ Yarı - sıyasal v İngiliz tak Bu betkemizdeki kelimelerin katşı lıkları Önem — ehemmiye: Kural kaide Tecim ticaret , Yetenek kabiliyet Ürem — faiz Yoğatım — istihlâk İngiltere bizimle bir takas anlaşma- 81 yaptı. Şarılar iyice gözden peçirilir. se, görülür ki, başlangıç olarak, çok te- miz ve 9p 30 bizden yana bir iş yapıl- meştır. Hem de önemli çıkat mallarımı zın birçoğunu içine alsrak, İngiltere şimdiye kadar *en fazla müssadeye mazhar,, kuralını dıştecim- de bir türlü elden bırakmak istememiş ve bunun yalnız Ottawa anlaşmaların. da ötesine geçmiştir. O anlaşmaların da yalnız imparatorluk çevresine giren memleketler için yapıldığını biliyoruz. Yani, İngiltere, imparaotorluk içinde. ki tecim değişlerinde proteksyonist, di- ğer memleketlerle yapuğı değişlerde de Hiberal kalımıştır. Ve takas formülü- ne, kiminle olursa olsun şimdiye kadar bir türlü yanaşmak istememiştir. Hal- buki bizimle böyle bir formül üzerin- de anlaşmış bulanuyor. Bunun ilk ve en önemli sebebi, yöp- he yok ki, takası bizim ısrarla isteme- mizdir. Fakat başka sebebler de olduğu Meri sürülebilir. Bugün Almanya, elinde — dövie ol- madığı için takas üzerinden iş görme- ğe, dış teciminde bizim kadar yer veri- yor, Eskiden, hammadde ve gıda mad- elerini daha çok dışarı memleketlerden geken ve bunu alrm yeteneğinin en bü- yük parçasını karşı gösteren bu mem- deket, aldığı kredilerin üremlerini öde- yemediği için, oralardan kredi ile mal #lamıyor, bunu yapamayınca orta Av- vupa ve batı Avrupasındaki memleket- derle olan alış verişini artırmağa ve hammadeleriyle gıda meddelerini bura- dardan çekmeğe bakıyor. Ve takası bu memleketlerle en büyük kolaylık ola- rak kullanıyor. Çünkü bu memleketle- rin de çoğu, kendisi gibi döviz yokau- Ju bulunuyorlar. İngiltere gibi devletler, Almanya- tın bu yeni pazar manevrasına sadece karşıdan bakmakla kalırlarsa ve Al- manyanın kimi memleketlere gösterdi. ği takas kolaylığını göstermemekte inad ederlerse, bir parça daha alıcısız kala- cakları ve bundan yalnız Almanyanın kazançlı çıkacağı besbellidir. Çünkü bu, hem kendi Almanyaya kaptırıyorlar, hem de ham- yoğatımlarının — alrcılarını maddeler alıcısı Almanyayı bu mem- leketlere kaptırıyorlar demektir. İşte bir yana doğru proteksyonist bir yana doğru da liberal olan İngilte- reyi takas işine iten sebeb bu olsa ge- rektir. Eğer böyle ise, bizim takax an- Taşmamızın arkasından — Yugoslavya, Bulgaristan, Yunenistan gibi bize hen- zer ve takasa yatkın memleketlerle de İngilterenin takas işlerine gitişmesini beklemek doğrudur. Burhan BELGE — — ANKARA RADYOSU Bugünkü program: 1930 — Musiki: Mendelssohn Sonate Beriot Moderato Necdet Remzi: Keman Ulvi Cemal: Piano 19.50 — Matbuat raporu 20.20 — Musiki: Moskovsky Guitare Rachmaninoff Sörtnade Örieg Menuet Keman: Necdet Remzi Piano: Ulvi Cemal 2040 — Haberler. Dil ve tarih araştırmaları ——— ULUS Arab ellerinde Sumer izleri Bağ bundan önceki sayılarımızdadır. H,R. TANKUT Samilerin dilleri Mutavvelüd- düvel adlı kitabını Halagu'nun buyru- gü üzerine — Muhtasarüddüvel adı al- tında — kısaltmış olan — tanıhmiş bilgin Grigoryos Ebülfereç ibnil İbeti bu ki tabında ilk ana dilin Süryanice olduğu- nu ileri sürer. Ona göre: “Çalık oğlu Abır adından Hebroların adı çıkmış tır., Ve Bazilyos ve Efraime göre de İbranite eski bir dil değildir. Adam': dan Abıra kadar insanlarım bir tek di li vardı: Süryanice. Arami dille yazılmış; Süryanice üç dile aytılır. Bunların en genişi * — Aramice olup Urfa, Haran, Dış Şam ve çöl yönleri onunla görüştü. ler, 2 — Dimişk, Libnan dağları ve iç Şam halkının konuştuğu dildir. Daha #z geniş, ve daha az işlektir. 3 — En derli toplu olan Nabitçedir ki asıl adı Güldanicedir, TIrak düzlü- ğü, Asur dağlığı bu dili kullanırdı. Elaramiyye'ye göre Nabtiğler çok eski bir ulus olup hicretten sonraki Arabla- rın içinde onlardan artakalanlar vardı Bunlar erkli ve ünlü günlerinde Mezo- potamya ile Irakta otururlardı. Başm- dan sonuna kadar yaşadıkları —sürece Süryani dili kullandıkları bugün ta- nıklanmış ve belgelenmiştir. Babil ku- lesini yaptıran Nemrud (1) Nabtlı idi ve Sam oğullarından idi. — Muhtasa- rüddüvel 18,, Gildani papaslarının başkanı Adda- iseber bu nemrudun adını Kılgamiş o- larak gösterir. Bu eski dil babalarının sözlerinden ve verdikleri belgelerden anlaşılıyor ki- Sami diye kendisine öz- gelik verilmek istenilen dillerin hepsi Gildanice yani Kulaplı Kılgamiş'in ko- nuştuğu Sumerce İdi. Bu dilleri zama- na göre sıralayacak olursak şöyle bir dizi elde etmiş oluruz 1 — Sumerce.. Ne zamandan konu- şulmağa başladığı belli değildir. Şimdi de yaşayan türkçelerden Yakutça ve Mogolca ile hısımlığı bizi de kandıra- cak ve inandıracak kadar alanda ve açıktır. Bu iki türk İlehçesinin tarihi- ni bilenler hısımlığın — ölçüsünü daha kolay kestirebilir. Sumercenin bütün acun dilleri Üzerinde etkisi olduğunda Şüpbe etmemelidir. Bilgim bu derece- sini kapsayabilseydi — okurlarıma yaz- makla kıvanç duyardım. 2 — Sumer Babil dili: Milâdtan iki bin yıl önce Sargua'la beraber iş- lenmeğe başlamıştır. Çöl göçerleri Ba- bile gelmiş ve devletin dış erkini elle- rine almışlardı. > Sert ve gür konuşu- yorlardı. O tarihte Sumner dili dişi dil, erkek dil diye ikiye ayrılmıştı. Çölden gelenler erkek dili daha sertleştirdi- ler. Çünkü ordu ve yönetim ellerinde idi. Yerliler dişi dilden daha çok haş- tanıyorlardı. kültürün ağ- zına o dil daha uygun geliyordu. Fakat Latin dilinin itatyancaya değişimi (is-. tihale) gibi erkek dil gittikçe güçle- niyor ve dişi dik solduruyor örseliyor ve bozuluyordu. 3 — Gildanice, Milâdtan bin yıl önceleri Amurruların türemesi üzeri. ne Sumerden ayrılarak başlı başına fa- kat ufak ve sönük amoklar yapan Su- merli ve Sumer harsli insanların dili- dir. Daha artık Sumerin kadın lehçesi- ni kullanıyorlardı. Nabt, Süryant — ve Arami dilleri onun lehçeleridir. Arami dili için tükel bir sözlük yapmış olan Gildan! papazı Yakup O - jen Menna “sözlük 1900 de Musulda basılmıştır.,, Aramilerin niçin Sürya- ni adlandıklarını, yurdlarının neresi ve gerçek dillerinin hangisi olduğunu araştırırken der ki: «Gildanilerle Süryaniler eskiliği, tö- zünlüğü aralarında — paylaşamadılar. Halbuki hiç birinin elinde güçlü bir tutamak, sağlam bir belğe — bulunmu. yordu. Gerçeği aydınlatmak için söyle- memiz gerektir ki; doğuda Fars elleri, batıda Akdeniz, güneyde küçük Asya ve kuzeyde Arab yarımadasiyle çevre- lenen geniş ellerin hemen hepsi de Ara- milerindi. Böyle olmakla beraber Ba- billilere Gildani, Asuryalılara Asurlu, Şamlılara Edumlu deniliyordu, Pakat hepsi Arami idi ve Aram dili konuşu- yordu, "Delilürragibin filisanil arami- yim> gene bu papaz der ki, çok eski ve tö zün ırkların konuştuğu bir dil olmak erdemliğini bir yana bırakalım ünlü. Uğuz ve büyük uluslar; en yücelmiş erkli ve acunsal bir kültürü bütün dün- yaya o dille yaydılar. O dil Gildan, Asur ve Süryan dili idi. Arablar, Fars- lar, Hebrolar yazmayı ondan öğrendi. Romalılar, Yunanlılar yazılarını onla- rın alfabesinden aldılar.,, Felsefenin, ——— 0 aa — va tehlikesini bilen üyeler - B. Kasım Konya kaymak tücca - rından (20 Hirası senelik 100 lirası te - berruat) 120, B. Recep Konya Bakkal - başı tüccardan 20, B. Ali Riza Konya avukat 30, B. Viktor Levi İstanbul Sul. tanhamam Dikranyan Han No. $ ko - misyoncu 20, B. İlyas Bayar İstanhul Ankara caddesi No. 133 kitapçı 20, B. Zakir Alaşehir manifaturacı 20, B. Meh: met Süruri Alaşehir manifaturacı 20, B. İbrahim Ruşen Alaşehir kavaf 20, B. Kâmil Alaşehir Forbes müdürü 100, B. Raşit Öküzeüoğlu Alaşehir çilingir 25, B. Salih Alaşehir şekerci 20, B, Kâzım Hakkı biraderler Alaşehir $0, B. Ahmet ve biraderi Mehmet Alaşehir manifatu- Tacı 40, B. Ali Sıkılı Alaşehir tüccar S0, B. İbrahim Tikeveşli Alaşehir — bakkal 20, B. Ali Kırımlı Alaşehir bakkal 20 B. Sait Alaşehir manifaturacı 25, B. Hil. mi Alaşehir avukat 20, B. Mustafa Ra- maazn Alaşehir Helvacı 24, B. Hacr Ah- met Mustafa Alaşehir Beyoğlu 20, B. Ömer Lütfü ve kardeşi Alaşehir bakka! 30, B. Alhmet ve biraderi Alaşehir tene- keci 20, B. Mustafa Alaşehir gernerci 20, B. Hacr Mehmet oğlu Ali Avralr Alaşe. hir 25, Hüsnü Ali Enver biraderler Ala- şehir bakkal 40, B. Ahmet Rıza Alaşe « hir manifaturacı 20, B. Hacı Hafız Ala- şehir bakkal 25, B. Mehmet Niyazi Ha- sanağa oğlu Alaşehir 30, B. Emin Kırım- ORMAN ÇiFLİĞİ ANKARA BİRASI h Alaşehir bakkal 20, B. Osman Alâiye- li Alaşehir çerçi 20, B. Mehmet Çeltik oğlu Alaşehir bakkal 30, B. Sadık Çerşi Alaşehir 20, B. Necati Alaşehir Koope- ratif müdürü 20, B. İbrahim Tabak Ha. cıköse oğlu Alaşehir 20, B. Ahmet Ku - lalı Alaşehir elbiseci 20, B. Raşit Beşik: Çi oğlu Alaşehir 25, B. Cevdet Hacı Him- met oğlu Alaşehir 20, B. İbrahim çavuş oğlu Alaşehir rençper S0, B. Mehmet Yılmaz Alaşehir mütekait tüfekçi 20, B. Hact Alı Alaşehir helvacı S0, B. Hayri Alaşehir noter 30, B. Paik Turancıoğlu Alaşebir H. doktoru 25, B. İbrahim Na- rutçuoğlu Alaşehir 20, B. Kâzım Salt - oğlu Alaşehir bağcı 20, B. Arif Özer ve biraderi Alaşehir 30, B. Osman Göker Alaşehir komisyoncu 20, B. Kemal Ka: rabiber Alaşehir Esnaf 20, B. Ali Dayı- zade Alaşehir 20, B. Sudi Mıhetoğlu A- laşehir eczacı 20, B. Bekir ve Şerif Als- şehir manifaturacı 20, B. Mustafa ve bi raderi Alaşehir terzi 20, B. Dr. F. Gök- alp Mersin sıtma savaş doktoru 25, B. Hasan Kabasakal Malatya 25, Bayan Cemile Taner Malatya 20, B. Vahap Salttürk Malatya 25, B. Süleyman Kiğı- h Malatya 20, B. Tevfik İnönü Malatya belediye başkanı 40, B. Moykur Göy « ük ilçebayı 20, B. Osman Tosun Göy- nük askerlik şuğbesi başkanı 20, B. Ali Alpan Göynük Jandarma Komutant 20 B. Asım Çelik Göynük Hâkim 20, B. Ş. Turan Göynük C. H. Partisi başkanı 20. SAYIFA 3 Z ENSTİTÜSÜ Yıllık sergisi açıldı Bir talebenin verdiği Bir ingiliz fikir adamı, ayle bahtiyar. lığının en esaslı temelini kadının evini süslemesini, ve erkeğine sevdirmesini bilmesinde buluyor. Gerçekten bizde, bir Çök erkekler için, evin, sabah yataktan kalkar kalkmaz terkedilerek gece an - - Cak gene yatağa girmek için dönülen bir yer haline gelmesinde, kadınım ev bilgi- sinden yoksun olması büyük bir rol oy nar. Hayatımızın en büyük kısmını içinde Reçireceğimiz yuva, en fazla sevdifimiz hoşlardığımız, temiz, düzenli eksiksiz ve rahat bir yer olmalı değil midir? Bu işi ise, çalışma zamanlarını dışarda ge çirmek ve akşam yorgun argın dönmel zorunda olan erkek değil, ancak kadın, €v kadını yapabilir. Bir kadın için yuvasını, erkeğine sev direcek kadar güzelleştirmek p kadaz güç bir iş değildir. Ve sanıldığı gibi pek fazla para ve emek de istemez, Sadı bilmek ve zevk sahibi olmak yetcr, Bw bilgisi ve zevkini ise, ancak okullar çe venlerine yayar ve benimsetirler. Dün, İsmet İnönü Kız Eastitüsünün temiz, aydınlık, parlak ve göz — okşıyan salonlarını dolaşırken böyle düşünüyor duk. Ve düşünüyorduk ki, memleket her köşesinde böyle birer sanat ve zevk dağıtıcı birer yurd yaratabilsek, kısa bir zamanda memleektin en büyük eksikle rinden birini karşılayabilir, vatanımıza muhtaç olduğu güzel ve iyi sevgisini ve zevkini bol bol aşılayabiliriz. İsmet İnönü Enstitüsü, koynundı barındırdığı ve birer iş ve ev kadınıı ola- rak yetiştirdiği, Atkara'lı genç kızlar mizım ermceklerinin verimlerini, her yıl bi ze, gönül doyurucu bir gölen gibi karşı- mıza serer, ve bu çati altında harcas mış emeklerin ve akıtılmış göznurunun boşa harcanmamış, tamtersine, çok ye - rinde ve çok faydak bir işe verilmiş ol- duğunu isbat eder. Bu yıl da, sergiyi, her yıl gibi ve her yıldan fazla güzel, zengin ve olgun bulduk. Enstitü, yetiştirdiği genç kızlarımı- zi tam ve eksikâiz birer evkadırı yap makla kalmiıyor, aynı zamanda - onlara her zaman kollarında bir altın bilezik gibi taşıyacakları birer ertik uzuğu ve - TiWOF Hi E itahları dinleyenler Sergide gösterilen her şey yalnız yer. Hi malından yapılmıştır. Böylece, türk fabrikalarının kumaşlariyle türk eleme- ğinin birleşmesinden doğan, her biri bir sanat eseri kadar değerli ve güzel elbi- se, tüvalet çamaşır ve şapkaları seyre - derken göğsümüz gururla kabarıyor. İş- te en ünlü Avrupa atölyelerinin en ba- şarılt eserlerinden hiç aşağı kalmıyacak türk eserleri. Ve bunları seyrederken, Avupa damgasına ve etiketine körükö- rüne kapdlan ve her yabancı şeyin daha iyi olacağına boş bir inanla inanmış olan bazı fazla modern bayanlarımıza tekrar kızmamak imkânsız. Genç kızlarımız bu enstitüde uzuğ kısımlardan başka bir ev kadınına lü - zumlu her şeyi öğreniyoclar, her türlü eş yayı temizlemek, boyamak, mobleleri temiz ve parlak tutmak, parkeleri te - mizlermek, çamaşır ütü her türlü mutlak işleri. Ve bunlar, tabliğ, en rasyonel, ea ileri usullerle öğretiliyor. Moda, dikiş, biçki, nakış, çiçek ve şapkacılık gibi işlerde ise enstitünün en büyük özen ve dikkati toplanıyor. Yeni doğmuş bebek elbisesinden en ağır ge - ce tuvaletine kadar her türlü dikiş ve biçki işleri, bir çok salonları doldurmak- tadır. Kızlarımızın model ve nakış için resim alanında gösterdikleri başamı da ayrıca övülmeye değer. Bu yıl enstitünün dikiş ve biçki kıs- mint bitiren genç kızlarımız 11 ve mo- da kısmını bitirenler de dokuzdur. Sı - naçlar çok iyi sonuçlar vermiş, ve tale - benin derslerden aldığı notlar iyi dere- ceden aşağı hiç düşmemiştir. Bu bakım- dan öğretim aylesinin göstermiş olduğu başarıyı tebrik ederiz. Gece kurslarından da bu yıl dikiş ve biçki kısmınır 36 ve moda kısmunı 6 ta « lebe bitirmiştir. Bu sene yeni açılmış olan sanat kıs- mında da 30 talebe ikinci sınıfa geç - mektedirler, Buraya orta okullarla li - seleri bitirmiş olanlar almmakta ve iki yılda enstitünün yalnız ertik dersleri öğretilmektedir. Birinci ders senesi ens- titü kasmının ilk 4 ve ikinci ders senesşi de enstitli krsmınınm son amıfına karşı - lıktır. Kinstitüde ayrıca bir de öğretmen ye İsmet İnönü Kız enstitö sünü gezenler. Keçiören Gazinosu, çevresine yaraşan güzelliği aldı. Orman Çifliği Fabrikasımın Ankara birasımı Keçiörende lezzetle içebilirsiniz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: