21 Ekim 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

21 Ekim 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

S AYIFA 4 tüslerinin durmadan işlediğini, taksi. derin biribirini kovaladığını — görüyo- vuz. Şimdi gece yarısımdanberi sayım işinin başında koşan ve dünkü azad gü- münde de çalışan İstatietik genel direk. törünün odasında, genel — direktörle muavini B. Selim Aykutu kutluyoruz. Genel direktör unlatıyor: — Memleket bir tek adam gibi bu bü- yük davayı başarmıştır. Bu ulus adına büyük bir kuvvetin sembolüdür.,, Sayımı ilk bitiren ilçez BALYA İstatistik genel direktörlüğüne ge- len haberlere göre Türkiyede sayımı ilk defa bitiren ilçemiz Balyadır. Balyadan — sonra sayımı — ikincilik - le bitiren yer Ankaranın — Ayaş ve #çüncülüğü —alan da — Diyarbekirin Kulp ilçeleridir. Bunlardan sonra lç, beş dakika farklarla diğer ilçe ve iller. den sayımın bittiği hakkında telgraflar gelmeye başlamışlardır. İzmirdeki sa- yımın saat 2,5 da bittiği telefonla ha- ber verilmistir. Telgraflar nasıl geliyordu? İstatistik genel direktörlüğü geçen sayımın verdiği tecrübelere dayanarak dışardan gelen haberlerin doğru olması için ilbaylıklara ve ilçelere — basılmış birer telgraf formülü vermiştir. Gele. cek telgrafların sayısı 500 e yakın ol- duğundan bunların kolaylıkla tasnif e- dilebilmesi için buna lüzum görülmüş. tür. Dün, gece sabaha kadar - istatistik genel direktörlüğü ile telgrafhane ara- sında gidiş, geliş hiç eksik olmamış- 123.000! Ankara merkes ilçesinin — sonucu, dün akşam muvakkat rakam halinde 1935 e kadar sekiz yıl içinde Ankaranın 1935 kadar sekiz yıl içinde Ankaranın nüfusu 49 bin artmıştır. Geçen sayımda 74 bini bulan nüfusun — 123.000 € var. masının büyük nisbeti yılda 6 bini bul- maktadır. 123 bin, bütün tahminlerin üstünde bir rakamdır. Başşehrin, aldı- 1 övünmeye değer olan bu sonucu bol nüfuslu, şen, kalabalık bir Anadolu ya. yatmak savaşının ilk zaferi olarak kar- şılıyoruz. İstatistik genel — direktörlü- nün ankaralılara hazırladığını dün yaz. dığımız bu sürpriz, bu sonuçla bütün yurdu ilgilendirecek bir değer almıştır. Göçebeler de tesbit edildi. Nüfus sayımının eksiksiz ve tam bir isabetle sonuçlanması için alman ted - birler arasında özel bir önemi olan gö- gebelerin de tesbiti için alınan tedbir- ler de vardır. Hattâ her iki ilçe sa ken di sahası içindeki göçede nüfusun hare. ketini adım adım takip ederek sayım B#ünlü nerede bulunacaklarını tayin et - miş ve kendi sınırından çıkmış ise bu- nu yanındaki ilçeye bildirmiştir. Sonucu ne zaman alacağız? Dün gece olduğu gibi, bu sabah da neticeler genel direktörlüğe — gelmekte devam edecektir. Bütün memleketten sayım için gelen sayıların arkası alın dıktan sonra tasnifine başlanacak ve ca çok ayın 25 ine kadar genel müvakkar rakamlar alınacaktır. Nüfusumuza yeni milyonların katıldığını bildirecek — olar sonucu, itimad, emniyet ve ümitle bek - Hiyebiliriz. İstanbulda sayım İstanbul, 20 (ALA.) — Genel nüfus sayımı İstanbul'da tam bir intizamla ya- pılmiştir. Sayımı bitiren birinci bölge deniz böleesidir ki, işini 12.20 de tamamla. mıştır. İlçeler arasında Sarıyer ilçesi sayı- muna 15.20 de tamamlıyarak birinci, Bey. koz ilçesi 15.45 de tamamlıyarak ikinci gelmiştir. Üsküdar ilçesi 16.05 de, Beşiktaş il- gesi 1610 da, Beyoğlu ilçesi 16.35 de, Fatih ilçesi, 16.55 de, Kadıköy ilçesi 17 de, Bakırköy ilçesi 17.30da, Eminönü ilçesi 1735 de işlerini bitirmişler ve sa. yımın sonunu bildiren toplar 17.40 da atılmıştır. Adalar ilçesinin bir kamunu top a- tıldığı zaman henüiz sayımını bitirme- Mişti. k ULUS; Dün Kminönü ilçesi dahil u'::iıı İstenbulda sayem sonücu 530 balk; - 21 İLKTEŞRİN 1935 PAZARIT İ İkinci ankete gelen crvap 1. İşık, Kelimesinin ses . gnlam ardasından örnekler: Iş: büy, zneşgale (ç: içtinap, hayret, e: cereyan, rebap, İs: alâmet) Işıh: miğfer Işık: xiya Işdlak: mücellâ Fşılamak : inşia, lemean etmek Işıldamak: — . ” ” İşılgi: lamba Işım: berk Işın: berk, teşaşu (ıçın; hakikat, sa- hih) Işınmak: şulelenmek Işkırık: berk Işlamak: lemcan etmek Işok: hasta Işıtın: Tamba İş: amel, tül (iç: batın, ik: dert, ih- lez: hastalık İşanç: itikat, itigmat İşanma: itimat (ıçanma; içtinap) İşçen: gayretli İşçimen: işgüzar İşçi: amcele İşek: bevil İşeme : tedevvül İşenç: itikat, itimat İşgil: tereddüt, zan, şüphe İşi: prenses İşik: eşik İşitme: semi İşkil:; güphe, tereddüt, zan İşlek; idmanlı İşlev: amel, fiil Ik; cereyan, rebap Ikış: cereyan Iklık: kemençe, rebab Ikmak : cereyan etmek, idrak etmek Işık) kelimesinde (ziya) anlamını, a. sıl (ış) bölümü taşımaktadır. (Ik), (ak) gibi (cereyan) anlamındadır. (Iş), ziya anlamını, ((ık) sız birçok kelimelerle ortaklaşmaktadır. Işlak, ışılak, — şıla- mak, işildemak, işilgi, işim, işin, işin- mak, işlırik, ışlamak, iştın gibi... (Iş) da (iş) şekli ile ortak olarak, fiii, amel anlamı da vardır. (İş) da cereyan, seye- lan vardır. Ziya akar bir olgudur. Ik. mak'tan ıkiş! cereyan demektir. İnsan matür içinde ziyasını gördüğü kaynakta sıcaklık da duyduğu için (ış) ve () arasında bir ş-5 ses değişimi ile biri ö- tekine yakın ve bir arada duyulmuş o- lan iki ayrı duyuşu, dile getirmekte ay. ni söz şeklinden asığlanmış — olabilir. (Ak) ve (ık) sönekleri salak ve salık, yarak ve yarık gibi hemen daima biri- birinin yetini tutarak kelime düzmeğe yaramışlardır. (Daha ziyade (ak) ta fa- iliyet, (ık) ta mefuliyet gözüküyor. (İk) ilk anlamını değiştirmiş ve alık; apdal, kalık- sogan küçüğü, basık: te- pilmiş ve saire gibi kelimelerde türlü anlam nüanslarına hizmet etmiştir. Ge. vek Çık) ve gerek (ış), her yere serbest. çe ekliyebileceğimiz birer anlamlı söz bölümüdürler. (Işık) m (şavk) şeklin- de yine ziya anlamına bir şekli daha vardır, arabça teşvik'teki şevk — yahut şavk sülasisi ile ilgili gibi görünür, (Eş) ile (ık) fonetik bakımından ay- nt kaynaktan gelmiş de ulabilir. İş - 1h. ık şeklinde bir ses değişimi mümkün- dür. (Ak), nasıl beyaz ve ziyadar an- lamından cereyan ve seyelân anlamına geçiyorsa (ık) da aslında (1ş) demek olabilir. Yahut (ık), (1ş) a geçmiş ola- bilir. (Iş) da ş . ç wcs değişimi de müm- kündür. Iş: faaliyet anlamı taşıdığı hal. de (1ç) içtinap ve hayret anlamı ver- mektedir, Ziyanın, onu gören — insana hayret vermesi anlaşılabilir, ziya, in- sanı irkildir de, 2, Parlak. Parmak : Parşamak: şefkat göstermek, iz etmek (şefkat, türkçe şafak'la görünür). l Not: Bu yazıdaki kelime örneklerin pek azı müsteşma, çoğu Tarama Dergi sinden alınmıştır. ilgilki Parsak: merhametli Paru: cilt (baru) Bar: mevcut, hal, izin Baran: şekli, esmer, kudret Bardak:; maşrapa Barı; baru, siper, sür Barığ: azimet Barımak : enmiyet altına almak Barım: iktidat Barın: kuvvet Barmak: kulüe Barınmak: iltica cumek Barış; sulh Barlak: melce Barlık: servet Varma: azimet Varmak: vasıl olmak, azimet etmek Ul: cezli, esas, temel Ula: alâmet Ulağ: posta, sal, vasıta Ulak: baberci, hizmetçi, posta, saf Ulamak; vasıl olmak Ulalma: nema, tekessür, terfi Ulamak: ilâve etmek, ilsak isal etmek, Ulanmak: ittisal ermek, teselsül et. mek, devretmek Ulaşmak: iltihak, ittisal etmek Ulaş: ittisal, mücavir, mütemadiyen Ulaşuk: nesep Ulatmak: takdis etmek, tanzim — et- mek Ulayı: muttasıl, müteval! Ulmak: fesade uğramak, tefessüh et- mek Ulk: cezir, kök Ulcay: baht, ikbal Ulayu: kezalik, mütevali, tekmil (Tarlayu: tar * ulayu: mezraa Yaylak; ay * ay * ulak, a * yay * ulak Yay * ulak, yaylak Yayı hilâl, kavs) »Etimologi : (Parlak) kelimesi, kendi ardasından birçok diğer kelimelerle ortak — olarak ziya anlamı taşımaktadır. Ziya anlamı (par) söz bölümündedir. (Par), (bar) ve (var) şekillerile ortak olarak (mev- cut) anlamı da vermektedir. Bu bakım. dan p - b - v ses değişimi görünüşü vardır. Halbuki ziya anlamında, (par), BE pharos ve fr. phare ile birgedir; burada p - f ses değişimi, kendisini göstermektedir. (Par) söz bölümünün asıl kaynağı, ap * ar şeklinde ekleş. miş iki ayrı jilkçil söz bölümünden mey- dana gelmiş gibi düşünülebilir. Ap * ar, çok temiz demektir. Ap * ar, a * par, par olmuştur. (Par) da tâli olarak (bararet) anlamı da vardır. (Par) wm, batı dillerindeki par ve para öneklerile de ilgisi vardır. (Lak) söz bölümüne gelince, bütün (Jak) larda olduğu gi- bi, bunun da (ul4 ak, ulak) tan geldi- Hi çok yakın bir düşüncedir. Ul * ak, u * Tak, lak olmuştur. Tarlak yahut tarlayu .ve yaylak gibi kelimelerde de bu, böyledir. Parlak: ziya isal eden demektir 3. Sıçak. Kelime ardasından örnekler: Is; alâmet, buy, malik, sada Iscak: hâr Isı: hâr Isılık: neşmünema Isımak: hararet vermek Isınmak : ha.raretlenmek, imtizaç et mek, muhabbet bağlamak Isıtma: humma, malarya Iskın: takat Islak; nemli İslr: mamur, meskün Issız: gayri meskün Islık; safir TIsmık: tefesxüh etmiş, mahcup, muh- teriz Tas; malik Tasr: hör, hararet Issıcak: germ, hâr Etimologi : (Sıcak) m asıl kaynağı tık b sr * cak) tır. Sıcaklık anlamı, kökel olarak (18) tadır. İnsan güneşin Çışık) 1 ile caklığını eynı zamanda — duymuştur. le) ve (ış) arasındaki yakın — İlgiye, “nceki örneklerde — işaret — etmiştim, ÇO ATA Y ARR Genler Fename eaf etmek, ma) pidi (yak » cak) şeklinde bir y ses değişimi görünüşü — vermektedir. Yani buradaki (cak), (yak) demektir. Bir meskea hakkında ıslı, rssır denme- si, sahip anlamıza 1ast denmesi hep yi- ne bu anlama bağlıdır. İnsanın olduğu yerde ocak vardır. (1s) da sada anlamı da var, (Islık) ta olduğu gibi. (Ls) da koku anlamı var. (Ismık) ta olduğu gi- bi (Is) da güç anlamı var (rskım) da olduğu gibi... (1$) da rutubet anlamı var; (ıslak) ta olduğu gibi. (Islaklık), değek duyuşunun yani lâmisenin fonk. suyonuna bağlıdır. (Sulaklık) ise, da- ha ziyade görek'in yani basıranın fonk- suyonuna bağlıdır. Görülüyor ki (1$) n (ış) ile de ya- kınlığı dikkate alımırrsa, insanın beş du. yağınm yani görek, işitek, koklak, ta- dak, ve değek duyaklarının duyuşları- ni dile getiriyor. (Takat) anlamı ver- mesinden dolayı da kımıldanış duya. kımın (kinestezi) fonksuyonunu — dile getiriyor. Bu kadar her taraflı anlam- lar taşıyan bir söz bölümü, arkaik şek- Tini hâlâ bile koruyan kökel bir (ek) olarak alınabilir. 4. Ateş, Kelime ardasından örnekler; At: nam, şöhret Ata: cet, eb, âlim Atamak: tayin etmek, welkip etmek Atan: meşime Atanak: cezir Ataş: humma (ataç: ceddani, atak: cüretkâr, mütecaviz) Ateş: fiyevr, hararet, lehip Atmak: defetmek, endaht etmek Atmık: meniy Ad: falihayır, şan Ada: peder (cezire) Adaş: hemnam Admak:; râmetmek, tahakküm etmek Aşmak: haddi tecavüz etmek, taaddi etinek, tecavüz etmek, ubur etmek Od; Ateş Etimoloği : ÇAL * as) da yar) an ve (aş) in an- Jam fonksuyonları araştırılınca, bu ke. Himenin kendi ardasındaki öteki — keli- melerle ortak olarak taşıdığı bir (lehip) anlamı yoktur: Bu anlam, onun tâli anlamı almak ihtimali vardır. (Atmak) ve (aşmak) anlamlarını insan, natürde gördüğü ilk (lehip) kaynaklarından e- dinmiştir. Şimşek, yıldırım ve yıldırım yangını ve yanar dağ gibi kaynaklar, bu anlamları beslemiştir. (Ataş) insan elile elde edilmeğe başlayınca evde o- cağa bağlanmıştır. Ocak. insanın ilk #ilesinde (gıda) olan (aş) m ve mü. tamaa olan (yat - at) m karargâhı ol. muştur. (At) xn (ad), (yat) ın (yad) anlamları da dikkatı çekmektedir. Yat- mada (biri) ve (öteki) vardır. (Aş) bem gıda* hem mücammaadır. (Atmık) meniydir. (Atmak) endaht — etmektir; (adamat) nezretmek ve tesmiye etmek. tir. (aşmak) ta tecavürz ve teaddi anla- mr, fakat (aşam) da tegaddi anlamı yardır. (At * eş) in bir de şu şekilde etimo- logisi yapılabiliyor: Eğer (0d) söz bö- Tümünün kökel anlamı (lehip) ise (od * 1Ş), ateş'in asıl kaynağı olabilir. Çün. kü Çateş), ona yakınlaşan ve onu gö- ren insana hem hararet hem de — ziya duyuşları vermiştir. (Adaş) kelimesi ad * aş, a * daş şeklinde gelişerek (daş) son ekini yaratmış gibi görünür. (Daş) burudan ayrılarak, analogi yoli- le birçok kelimelerin sonuna eklenmiş- tir. At & aş. a * taş, taş (yahut daş) n hacer anlamı, fırlatılabilen maddiğ bir kitle olması yahut yanmanın, pişmenin maddiğ kitleye sertlik vermesi gibi gö. rünüşlerden mi kaynak alıyor, acaba: &. Gök, Kelime ardasından örnekler: Göğde ; Göğen: mavi Göğer - mek: yeşilleşmek, tenebbüt etmek Göğünmek: kemâl bulmak “ Göğüs: ağuş, sadr, sine Gök: asuman, eflâk, felek, mavi, se- ma Gökçe: ahdar, lâtif, mavi, semavi Gökçek: ahsen, behiç, latif, melih, zarif, Gökçen: dilber, zarif Gökçül: nilgün Gökşin: mavi Öğ: geh Öğ: akıl, zihin, sine Öğe: akıllı, zeki Öğek: burç Öğlemek: bâasret gekmek, — iştiyak duymak Öğleşme: meşveret Öğlü: hakim, zeki Öğme: medih, sitayiş Öğrek: cemiyet, maşer Öğrenme; istihbar, teyakkun, tedor. rüs Öğrük: munis Öğrünç: memnun Öğrünme: ünsiyet Öğsemek, öğsimek : abru etmek Öğün: defa, hisse, vakrt Öğünç: İftihar Öğürme: gaseyan Öğür: refik, enis Öğürsemek: istinas etmek Öğürsek: şehvetli Öğüş: binihaye, fazla, medih Öğüt: direktif, nasihat, rey Öğümek, öğütmek: tahnetmek Ök: akıl, sine, sadr Öke; hişm Öklemek : tedip etmek Öklenmek: Tefehhtm etmek (öğlen- mek: aklı başına gelmek) Öklü; akıllı Ökmek: hamdetmek, cemetmek Ökmen : hasat Öksemek : örzu etmek - Öksümek: arzu etmek Öksür: yetim Ökünmek- endişe etmek, nedamet et. mek Ökünç: peşimanlık Ökürmek : tecssüf etmek Öküt: direirtif Ökütmek: maharetle idare etmek Etimologi : (Gök) anlamlı söz bölümü, yüksek. lik. olgunluk, güzellik anlamları ver- mektedir. Asıl kaynaktaki anlamı ma. vwilik olsa gerektir. Bu kelime üzerinde, zaten kendiliğinde görünüşlerile — ve kaynaklarile biribirlerine yakın komşu olan yeşil ve mavi anlamları karışmak- tadır. (Göki ün ilkçil anlamı, bir renk duyusu anlamı olsa gerektir. Mavi o- Jan sema yukarılığıdır ki, olgunluk an. lamını da beraberinde getirmiştir. (Öğ) we (ök) anlamlı söz bölümlerinin insa- nın iç yaşayışma bağlı olguları işaret- lemesi de (gök) € ilgili gibi görünür. İnsanın anlayışı, kendi tarihsel gelişi. minde daha ziyade konkreden abstreye geçtiğine göre, (sema) ile (akıl) yani (gök) ile (ök) biribirine ulaşıktır. İn- san, (gök) Ü öğmüştür. Çünkü (gök) güneşin dolaştığı uzaklıkları ve yük- seklikleri kucaklamaktadır. Ve çünkü (gök), ona —yağmuru da — vermiştir. (Gök) aybatlı, güzel ve korkunçtur, da... (Gök), yeri idaresi ve tahakküml altında tutmuştur. (Ök), himayedir; (öksüz) himayesiz demektir. (Ök) akıl. dır; Öklü akıllı demektir. (Gök) keli- mesinin asıl gelişimi şöyle geçmiş ol- sa gerektir: Ök * öb öğ * ök, ö * Bgök, gök. (Gök) ile — k) Aanlamları arasındaki ilgi anlaşılabilir bir ilgidir. 6, Su. Kelime Su, sub, suğ, sup, suv: ab Suh: sekin Sus: can Suk: heves, hırs Suz: can Sü: asker, Teşker * Sük:; sakin Süm: hit Sümsük. misten Süvün: gafil Sualmak: fena bulmak Sulak: iska yeri (su * ulak, sulak) Sulama: irva, İska Sulanç: şarap içmiyen (yani su içen) Sulanma: teleyyün - Sulav; iska yeri Suğat: iska yeri Susak: (su — us * ak)ı atşan Suvak (suv * ak, suvak, savak): ka- nal Suvat (suv * at, suyat) : — havuz, bazne ( Yabut | (Su * uvatmak'tan #—ı kal'etmek, kesretmek : safa) Su; akıl, zekâ Usağ: atş & Usak: fenalık K Usal; Atıl, cebin, zayı? Usan: gaflet, kelâl Uskarmak ; iska etmek Uslu: sakin, mazlüm Usmak: atşan olmak — (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: