29 Şubat 1936 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

29 Şubat 1936 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ankara Halkevin- sergilerinin açıl - fakat halkevlerinin anı, önceki / ser - “ gilerin anlamından çok ayrıdır; bu ser- tün kendine vi ! — Ankara Halkevinin Ar Şube: “ gim öğrenmek istiyen amatörlere bir te bu sergi, o atöl - lan yahud. orada . çalışan, hepsi de ar şubesi üyesi olan leridir. sergiyi gezeceklere da- OAr şübi prospektüsün başında — şöyle Sergimi: halkevlerinin yüksek sa- davasının . başarılması yolunda ilk lık örneklerinden bi — * Yeni Türkiye'nin sanat havası içindeki büyük sevgiye kendilerini ç bulunan inanlı halkevi artistle- gelecek yıllar / daha ileri eser vereceğine bu sergi güzel bir bel- “Seksen dört parça eseri taşıyan bu sergiyi ne küçük, ne de önemsiz Az zaman içinde, yalnız A öyelerin bu kadar ever ye- si övünülecek bir iştir. lizde resim, modern anlamiyle, yüzyıllık bir geçmişi olan genç ardır. Artistlerimizin sayısı da yüzü ya geçer, ya geçmez; bununla er içlerinde meselâ Hamdi - gi- batı illerinde de değerini tanıt - mış olanları az değildir. Yalnız dik- edilmelidir ki artistlerimiz, daha yerli bir kaşesi olan ulusal bir özellik yaratamamışlardır. “Ankara halkevinin bu sergibi ko- ı—lıdıı. nasıl / diyeyim, iç yüzümüze doku- ar, yalnız konuların yerli yasıflanmaz; — kalori'nin tişmez. Bizim orak biçmemi - elâ bir fransızın orak biçr n ayıran, yalnız orağın biçimi, değil lışr da değildir. Orak ;meği bize göre özelleştiren bir ta- l tavırlar — vardır. Bunu — Ankara Deflelığmdan vva ve işık çevremize uygun olma- Halkevi Resim Sergisi österebilen üslub style duyan, eserinde bunu resimde ulusal Ankı niz vakit, benzerli bulunan manzaralarla / karşılaşırsı . n ar tekni- #i de değişmiyor; fakat konuların if desinde, türke göre bir orijinallik var ki işte türk arını, öteki ulusların ar- darından ayirdeden budür. Halkevinde eser seren on dokuz artist içinde yıllardanberi fırça kul Tanan ustalar olduğu gibi, resme baş- halkevi sergisini gezdiği- her memlekette pek az olan genç kapasiteler hıiyal de vardır; fakat hemen hepsinde, yeni bir özellik göze çarpmaktadır. Hem konularda da bir takım yenilik- ler vardır, diyebiliriz. Sergiyi zengin- leştiren, panorama seyreder gibi do- laşırken her eserin önünde yeni manzara ile karşı karşıya gelinmiş duygusunu veren bu konu tenevvü - üdür. Halkevi resim sergisinin bende gö- üt kabartıcı iç duygular uyandırdı #anı söylemekten kendimi alamam. Gençlerimiz, fırçalarını / ilhamlarına türk arı Ankar çek gönüllü davranıyor ların sergilerinde olgunlı Halkevinin ar şubesi, al - gelecek yıl- u gittikçe Burada, serginin en çok beği eserlerini söylemek istemiyorum. İçle rinde usta işi varsa, amatör işi de fakat bu amatörler de, serdik - bu eserlerle ustalığa doğru yürü- mekte olduklarını gösteriyorlar. Bence, bu. artistlerimiz - Ankara halkevinin adına çalışmış, o adı ar bakımından da yükseltmeği düşün - içim.türke Uyan Fak büyüklüğünü ye. rine getirmiş oluyorlar. En büyük eserler, adsız, ulusal eserler değil mi- dirt Ankara halkevi, böyle çalışmakla bütün halkevlerine örnek olmuyor izım Nami DURU e 1— Tedavülden kaldırılmış olan gümüş mecidiye ve aktamının satı beher gramının 19 kuruş üzerinde ilâyet merkezleriyle umumi — müfettişliklerden satın alınması tekerrür | 2—Mecidiyeler ve küsuratı binde sekiz yüz otuz. ayarında — olduğuna göre bunlârın beher on gramının bedeli 15 kuruş 77 san- — tüm yani kilosu 15 lira 77 Elinde gümüş mec iruş bedel ile satın alınacaktır. iye ve aksamı olup yukarıda göste t ve nisbet üzerinden satmak istiyenlerin her gün defter- 128 — Çerkesköy Belediyesinden: — , 10 Şubat 936 gününde kapalı zarf usuliyle clektrik tesisatı eksiltmesine talipler ihalesi - mukarrer tarafından ya- zarlık suretiyle ihalesine karar verilmiştir. — | Pazarlık 2 Mart 936 pazarter diye dairesinde yapılacaktır. 'Saat 14 de Çerkesköy Bele- ğ Fazla tafsilât almak istiyenlerin komisyona müracaatları ilan olunur. (441) 1—708 UU |Yabancı gazetelerde okuduklarımız Son İtalyan zaferinden sonra harbiın Lö Jurnal gözetesinde Edvar Hel- vey yazıyor: Tigre cephesinde geçmiş olan ve italyanlı dikleri önemli çarpışmalar serisinin kati bir karaktı Bu harblardan, askeri sahada geniş in- kişaflar veya sıyasal sahada - ciddi neticeler beklen ? Bu sorula- n Enderta savaşı adını ver- ra verilecek cevabın daha fazla ha- yaların gidişine tâbi olacağı söylene- bilir. Geçen senedenberi herkes bi ki Habeşistan, uzun bir yağmur mev- lan arazi, bu mevsimde yer yer aşıl. maz çağlıyanların döküldüğü bir ba- taklık haline gelir. Ne kadar iyi ci- hazlanmış olursa olsun, hiç bir ordu, € zaman burada ciddi bir harekete girişemez. Bu yağmur mevsimi, pek munta. zam olarak, haziranda başlayıp ey- İül sonunda biter. Fakat bundan evel çok daha az kati olan ve “küçük” yağmur mevsi- mi denilen başka bir devre vardır. Bu devre çok intizamsızdır. Daha şu bat ortasında başlıyabilir, ancak ni: 'sanda meydana çıkabilir. Bazen bu mevsim pek az hissedilir ve ancak on beş gün devam eder. Aksine bazı se- neler, arasız olarak, “büyük” yaj mevsimino kadar sürebilir. Ve bu iki mevsim bu suretle birleşmiş olur. Demek oluyor ki önümüzdeki bir. kaç hafta zarfında havaların vaziye * ve eylülde en salâhi - ızlardan işittiklerime istina- den, daha bir tek silah patlamadan önce, italyan yüksek kumanda heye- tinin merbale merhale ilerlemek ni yetinde ol O zaman harbın üç sene süreceği tahmin ediliyordu ve şimal cephesin- de ilk taarruz devresinin hedefi 1895 italyan kıtalarının ilerlemiş olduğu son sınırlara kadar ilerl Bu, bütün Tigre'nin işgali demek- Bu hedet bugün pratik olarak el- de edilmiş bulunuyor. Eğer havalar fena gitmezse, Ras Mulugeta ordu- Tarının uğradığı mağlübiyetten sonra, İtalyanların oldukça kısa bir zaman zarfında Amba Alagi'ye ulaşmaları beklenebilir. Şimdi bu dağdan ancak fan ve tepesi 3411 metre yüksekliğin- dağı, Desiye yo. hu üzerinde başlıca engeldir. Buraya şir güçlüğe uğrama- dan hiç olmazsa 30 kilometre daha cenubta Asıyangi gölüne kadar iler- /lyan kolonları Habeşistan top- rağında hiç bir zaman bundan daha ileriye geçmemişlerdir. İtalyanlar 7 ilkkânun 1895 de Amba Al Az sonra geri çekilmeye mecbur kal- dılar ve bu çekilişin Adua felaketiyle nasıl neticelenmiş olduğu malümdür. Havalar kısa bir müddet daha iyi giderse Mareşal Badogliyo - kıtaları 'nın Amba Alagiyi ele geçirmeleri beklenebilir. Bu andan itibaren ital- yanlar önceden tahmin edilmiş za- 1man zarfında plânlarını yerine getir. niş olacaklardır. Hediseler ne ka- da> müssid olursa şeçmeye teşebbüs Geriye Ogaden cephesi kı neral Graziyani der üzerine yürümek emrini alırsa şüphe götürmez bir teknik kıymete sahib o- dan türk generali Vehib paşanın el- birliğiyle habeş kıtalarına eden decaz Nasibu, müdafaa vaziye- tinde kalacaktır. Harrar yolu çetindir. Daha Ciciga- ya bile varmı“an, yani hedeften 200 kilometre mesafede stalyanlar, biraz organize etmr «le korkulu bir hale ko nulabilecek olan çetin sırtlarla karşı Taşacaklardır. decekleri sanıla kumanda Fakat olacak hâdiseler tahmin e- çok şey istiyen ve bu ilk harb devresini parlak bir muvaffakı. yetle bitirmeye ihtiyacı olan, hâkim sonra da- habeş kıtalarının yorgunluğu. Habeş tarihinin bilindi; üç bin senedenberi, memleket pek harbsız kalmış değildir. - Fakat bu hemen Feodal şef olan Decaz, Ras, hük- adamları harb etmek lardı. Yola çıkılırdı. Köylünün sırtın. dan geçinilir, yolda avlanılır ve ta düşmana rastlanıncaya kadar üç rün, <a, üç saat, dört saat, bütün bir gün çarpışılırdı. Bazen ertesi günü tek. İ de olurdu. Ve sonra iş bitmiş olurdu. Bu ananeler — Habeşistan'da — hâlâ canlıdır. İmparatorun - Avrupa usu- Tünde talim görmüş ve cihazlanmış 15 bin kişilik muhafız başka, Negüs ordularının ları bu eski devirlerin - telakkilerine bağlı kalmıştır. le olursa olsun, hâdiselere toplu bir bakış atıldığı zaman, İtalyanın harbın bu ilk kısmını, milli izzeti nef- #ini tatmin edecek kadar sarih bi muvaffakıyetle bitirmiş olduğu gö- rülür. Cezayir veya Fas'ı fethetmek için biz fransızların ne uzun zaman uğ- raşmamız icab etmiş olduğu hatırla- 'nır ve harita yakından tetkik edilir- se, italyanların, metodla - ve sabırla hareket ettikleri takdirde, bugün ve- ya yarın, askeri bakımdan bütün is- 29 ŞUBAT 1936 CUMARTESİ ne olacak ? laşmadan bahsederse İtalya, sonu utanç duymadan buna kulak verebilir. Sulh gartlarından biri, miştir. birincisi gerçekleş Bu da az şey değildir. İtalyanlar telef sayılarını Saklıyorlar mı? 14 şubat 936 tarihli Gardiyen gazetesinden: Pazartesi günü Avam kamarasın. da İtalyan ve Habeş kayıblarının mil darı hakkında sorulan bir suale Bay Eden cevab veremedi. İhtimal ki ha- beşlerin kendi telefleri hakkındaki tahminlerine kıymet vermemek lâzım- dir. Fakat ne de olsa, italyanlar, bu- nu bir sır halinde saklası yıblarının sayısını gayet h İtalyanlar, kendi milli Mançester darı telef olduğuna dair hiç bir şey söylenmemektedir. İtalyanlar ümümi - olarak üç tp yerli asker kullanmaktadırlar. Bir kısmı Eritreli ASKARİ'ler, bir kısmı kısmı da Tr: Şimal cephesinde bir kolordu ta- mamiyle, ASKARİ'lerden mürekkeb- 'tir ve bunlar italyan z: ku- mandası altındadırlar. Öteki - kolordu. larda da tabur halinde yerli bulunuyor. Bunlar bütün kuvvetin üçte bi kerler den fazlasını teşkil etmektedirler. Cenubta bunların sayısı pek bel değildir. Fakat Somalilerden, en aşa- #a, bir tümen vardır; sonradan bir yerliler tümeni daha teşkil olunmuş- tur, Bunlar, kendi sırtlarına yükletil- miş olan ağır işlerden ve Sasa Baneh yakmlarındaki Anale kuyuların T bir de Şibeli ırmağı üzerindeki KÜ? rından ları için yerlerine şimalden getirilen Trablus ve Eritre askerleri konul. muştur. Şimaldeki cesaretleri ve hüküme- te bağlılıkları su götürmiyen Eritre Askari'lerinden 380 asker, geçen ay arsılmış bir halde bulunduk- Her ne kadar yerli askerlerin res- mi telef listesi neşredilmemişse de rada sırada çıkarılan resmi bi de italyan askerlerinin yanısıra, on- Tarın verdiği” ölü ve yaralı — sayısı österir rakamlara da rastlanmakta- dir. Öte taraftan Roma'da neşredil resmi bir habere göre 3 ilkteşrin den 31 ilkkânuna kadar harbın üç ay içinde yerli askerlerden 390 kişi öldüğü ve 14 kişinin de kaybol- duğu bildirilmiştir. E; raporla- ra neşredilen gündelik bildirilerde verilen telef sayıları da katılacak o- lursa, yerli askerler iye kadar verdikleri zayiat, şöyle olması lâzım- Tefrika: Ne. 25 çinde her tarafından canlılık fışkıran fakat ber öldükten hemen iki kuşak sonra Emevi- — hiç bir mana taşımıyan dünyadan, insanı, ler “nirvana,, kurtaracaktır. Önasya'nın çöl din- şe, zümrüd gibi yeşil, bağlık bahçelik ve dört tarafında nehirler akan “cennet,, i aramaktadırlı Fakat islâmlığın bu dünya işlerine karşı nazariyede gösterdiği pisimizm, ameliyatta biraz gevşer. Nitekim bunu bizzat Peygam- ber'in hayatında müşahede ederiz. Medine'- deki politik ve dini cemiyetin başına geçen adam, Mekke'deki titremeler ve firnermeler geçiren resul kadar pesivist değildir. Hayatın istihkarı. Muhammed'in dinii de esastır. Bu hassa, bazı papazlık ve askek' lik hareketlerine sebeb olmuştur. Bilhassa, hiristiyanlık ile karşılaştığı Suriye'de ve budist akidelerin artıklarını barındıran Me- zopotamya'da. Fakat Sünni islâmlık, bu gi bi temayülleri, her defasında tasfiye etmiş - tir. Şam'daki sarayı, sofu müslümanlar üzerinde âdeta mekruh tesiri yapacak ka- dar hayata intıbak etmiş bulunuyordu. Bağdad'da oturan halifeler, gerçi Emevile- re nazaran daha mazbut bir hayat yaşatmak iddiasiyle ortaya çıkmışlardı. Ve koyu so - fuluk ile dini riya onların zamanında başla- mıştı. Böyle olmakla beraber, onlar da, ha- yatın icablarını, islâmlığın başlangıcında olduğu gibi, reddetmemişlerdir. İslâmlığın ilk devresinde, hayatın icab- ları çoğaldıkça, bu islâm dininin bir avuç damın dini bir akidesi olmaktan — çıkarak bir büyük devletin fikri ve politik temeli ol- masiyle izah edilirdi. Fakat bununla kalın - maz, fıkhi münakaşası yapılarak sünni'leş - — » tirilirdi. Asketlik ve riyazet aleyhinde, oruç le namazda ifrata gidilmesi aleyhinde, pey- gamber, kaç kere harekete geçmiştir. Kaç Bunu, “kısmet olursa,, bir başka eserimizde yapa- cağız. Biz burada islâmi doğmalar ile bun - larm tatbikinden hasıl olmuş hayat şekille- ANKAEA V Yazan: Norbert von BİSCHOFF Türkçeye çeviren: Burhan BELGE | Burada ilk defa olarak, karşımıza, tür - “beka,, fikri ve “beka,, iddiası çıkıyı Buraya kadar, onun tek başına yahud soy içinde yaşayış tarzını, evdeki, ve şehirdeki halini gözden geçirmiş ve bunlarda “fena,, unsurunun hâkim ol- görmüştük. Halife - sultan'ın şah - “fena” ile “beka”, geçicilik ile ebe- e bağlanmış oluyor. ndi artık türkün eşya ve madde âle - arkamızda bırakarak onun din âlemine eğiz ve göreceğiz ki, devamlılık, mu - za, tradisyon ve karanlık bir. önce ile çebe aslı, bu intibaklara müsait davranmış- tır. Bazı noktalarda ise, islâm dini, türk ru- hunun aykırılık arzuları ile mücadele etme- ğe mecbur kalmıştır. İşte bu mücadeleye ile Mevzu teşkil etmiş olan noktalar, bizce, türk milletinin asli vasıflarını teşkil eden noktalardır. İslâmlık, fikri ve coğrafi menşeleri iti - bariyle, dünyadaki hayata karşı “pessimist,, bu dünyadaki hayatın karşısına bütün vu- zuhiyle ve tam zıddı olarak, öteki dünyayı alık bir sonra arasındaki bağlar yani koymaktadır. Medine devresi, nasıl dünya işlerine da- kere, kendisinin etten ve kemikten bir insan a dünyadaki yaşayışında arayıp da izine — Greklerin güneş ha cok ehemiyet verilmesini şart koşmuşsa, olduğunu söyliyerek hayatına herhangi bir türlü raslıyamadığımız şeyler, onun din — akkilerine göre, “hades,, gölge ve karanlıkla- haçlı seferlerinde ele geçen ganimetler, bu ğin atfedilmesine itiraz etmiştir ında hep mevcudtur. rın diyarıdır. Budizm'de - tropikal şartlar i- ehemmiyeti büsbütün arttırmıştır. Peygam- Sonu var K ee

Bu sayıdan diğer sayfalar: