Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ğ AA Ş eli b *U n hç XA — | A T y Ti l * el K;ımutay toplantısı (Başı I. inci sayfada) si hakkındaki ifadelerin heyeti umümi- yesinde Recep Peker'e tariz ve ima ola. rak söylenmiş şeylerin yekünu ile mü- teellim oldum ve kendi kendimden iğ- rendim, Gazetenin yazdıklarını okuyup bitirince şöyle düşündüm: Uzun yıllar evvel ben, Türkiye Cümhuriyeti hükü. metinin mesul bir adamı sıfatiyle bir mukavele yapmıştım. Hatrramı mümkü olduğu kadar eski zamanlara irca ettim. Hafızamı zorladım. Bu söylenmiş olan şeylerin zihnimde bıraktığı izleri pek etraflı bir surette bulamadım. Fakat nef. sime olan güvenim ve bu bahsedilen tablonun tersim ettiği şahsiyetten ken. dimde bir zerresinin bulunmadığına kati emniyetim, bu ilk andaki ezayı sü. künete kalbetti. Ankaraya döndüm. Mu- fassal zabıtları okudum. Bunları oku. birinci müzakeresi cereyan ederken kendisi bir müşavir hüviyetiyle alâka- dar bulunduğu halde — titizlenmiştir. Meclisin bu kürsüsüne çıkıp namus me- selesini mevzuu bahis etmeğe mecbur ol- muştur. Bir müşavir alâkasiyle bir ar- kadaşım bu h iyeti y da bu me- selenin mesulü bulunan benim de makul bir çizginin üstüne geçmemekle beraber hassasiyetimi göstermekliğim ve haki- kati müdafaa borcumu yerine getirmek- liğim lâzımdır. B Ç lıoı nı Şimdi şurasını arzedeyim ki bugün- kü maruzatım Ali Çetinkaya arkadaşı- maızın verdikleri izahat içersinde yalnız benim şahsıma ve 929-mukavelesine ta- alluk eden noktalara aid olacaktır. Bu izahatla 929 mukavelesi eserinin benim k imle ve sizlere de lâhik olacağına - duktan sonra ilk defa g leri okur. kerni bende hasıl olan hayret ve teessür iki misli arttı. Şimdi bu dakikada huzu. runuzda iki ana vazifeyi yapmak üzere bulunuyorüm. Bunlardan birisi, başlı. emin olduğum bir müşterek kanaatla, tam, doğru hakikatlere uyğun, zamanın şeraitine uygun, devletin ihtiyaçlarına uygun olduğu anlaşılacaktır. Ben bu kanaatimi zize şimdi delilleriyle arze- ta cumhuriyet hayatının kökleşmiş bir ananesi olması lâzım gelen mesuliyet duygusudur. Her vatandaş bu yurda va. zife görmek üzere her hangi bir mevki ve makamı işgal ettiği zaman ömrünün sonuna kadar tesiri baki kalacak bir mes. üliyetin altında bulunur, Fakat insanın kendi yaptığı işler hakkında vuku bul. muş olan tarizkâr sözlere karşı hassa. siyeti ve müdafaa hakkı kuvveti bu mes.- uliyetin derinliği nisbetinde ben de bu. gün huzurunuzda bir kerre bu vazifeyi yapacağım. İkincisi de şahsımdan baş.- ka olarak devlete aid bilhassa içinde bu- Tunduğumuz rejimin ve rejim hüküme. tinin istikrarr bakımından mühim olan bir noktadır. Birimizin çalışmasını ötekinin ta- mamlaması zihniyetini bu vesile ile bu- gün büyük meclis huzurunda tekrarla- mağa fırsat buluyorum. Yüce bir var- lik başlarımızın üzerinde sade mazinin karanlıklar:na değil istikbalin ufukla- rın da meşalesini tutuyor. Biz bu me- şalenin ışığı altında her birimizin hiz. met değeri yeni Türkiyenin kurulması gibi bir büyük esere bir kum tanesi ta- şımak kadar nâçiz bir şeydir. Biribiri- ne dayanıp güvenerek çalışma zintiri- nin vücuda getirdiği büyük eser ve büyük yekün bugünkü devletin yüce varlığını teşkil ediyor. Buna göre her hangi bir makamda almış olduğumuz vazifeyi yapmağa başladığımız zaman, bize verilmiş olan vazifenin içinde, zımnı bir emanet vardır, benden evvel çalışmış olan bir arkadaşın şerefinin bilhassa korunması vecibesi... deceğim ve bana düşen vazifeyi bu su. retle yapmış olacağım. Bu arada bir noktayı arzedeyim ki, tenkit etmek ka- dar tenkit edilmek de yaptığı işlerde nefsine itimad eden, güddüğü —yolun üstün, iyi, ileri olduğuna inanan adam- lar için bir zevki mahsustur. Ben bil- hassa şahsan huzurunuzda övünmenin büyük-adap noksanı telâkkisinde en çok musır olan arkadaşlarınızdan biri olduğum halde söyliyeceğim sözlerde böyle bir şemme olursa bunüu bir hak- kt müdafaa vaziyetinde olan bir ada- mın sözlerinde tabil bulursunuz zanne- derim. Ben tenkit etmeyi de severim. Haya- tımda bana düşen vazifelerimin beni tenkitle vazifedar kıldığı — sahnelerini zevkle arıyan bir adamım. Tenkit edil- meyi de sureti mahsusada severim. Uzun zamandanberi arkadaşlık ettiğim sizler benim bu vasfımın elbette farkına var- mışsınızdır. Ben büyük meclisinize bir eser olarak ne getirmişsem, onun en iyi çıkmasının hepimizin fikir, mütalea ve yardım iştirakiyle olacağı hakkında bes- lediğim sabit kanaatla arkadaşlarımdan bu işle alâkadar olacağını tahmin ettik- lerimin tenkidini ve emeklerini istemiş- imdir. Bunu benim bugün muhatabım olan arkadaşlarım kendi müşahedeleriy- le teyid ederler. Binaenaleyh arkadaşı- mın beni tenkit etmesinden — teessür duymuş değilim. Mevzuu bahsolan me- selelerin yekünunda, hakbinlikten ve 929 mukavelenamesinin hakiki mahiyetini kavramaktan uzak olan bir zihniyetten Arkadaşlar, her hangi bir makamda iş alan bir arkadaşın geçmiş sayılan, uzun maziye de intikal edecek günle- rindeki hizmeti her hangi bir tedkik mevzuu olursa o tedkik esnasında hak- binliğin, insafın ve hakikat görürlüğüu Ş leri tesir yapmalıdır. Eğer in- sanlarda böyle bir kanaat ve emniyet olmazsa, değil böyle muazzam, müşkül ve muaddal bir devlet makinasını ileri götürmek, hattâ en basit şirketlerin, en küçük aile münasebetlerini bile yürüt- mek ananesini tesis etmeğe imkân kal- maz. Çünkü arkadaşlar, bir insan için varlıklar üzerinde tek büyük varlık, şereftir. Hukuku beşer beyannamesi bir çok masuniyetlerden bahseder, “Can, mal, ırz, mesken taarruzdan masundur.., der. Fakat modern beşeriyetin bu pek mütearef olan haklarından başka en üs- tün tanıdığı yüksek bir hakkı vardır, O da şereftir. Hiç bir mesul vekil ken- disinden sonra gelerek kendisinin hesa- bını tetkik edeceklerin derin insaf ve hakseyerliğinden emin olmazsa yaptı- gı işlerde, hesablarda idari büyük me- suliyetlere girip, devletin büyük anlaş- malarında imza koymağa, taahhüdlere girmeğe kendisinde cesaret göremez. Binaenaleyh payidar bir devlet kur. mak ve bahusus geçmiş asırların çürük ve yıkık enkazı üzerinde modern bir varlık: tesis etmek istiyen bir millet için bu kaide daha ziyade önemalır.Es- ki enk izl i yolunda Türki- ye devletinin ileriye gidiş hızını arıza- lara uğratmamak için arzettiğim şeref emniyeti esasına herkesin sadık kalma- sı birinci vazifedir. Bu sözleri niçin söylüyorum, arka- daşlar ben bu meselede, o zamanki hü- kümet içinde mevzuu bahis olan işte mesul tek adamım, Yusuf Kemal arka- ?"ım, bilmiyorum bugün huzurlariyle m, çerref oluyormuyum, Bu meselenin üteezziyim. Yoksa hepiniz, Ali Çetin Kaya da böyledir ve hepimiz de böyle- yiz. Yaptığımız işlerin muhasebesini ö- lünceye kadar vermeğe Atatürk rejimi- nin yüksek, şeref ve namus borcu ola- rak söz vermiş insanlarıyız. (Bravo ses- leri, alkışlar). ğ Yani şunu demek istiyorum ki şu ve- ya bu gibi hareketlerimizden herhangi birisinin incelenmesinden çıkacak mah- zuru örtbas edecek bir yâran zihniyeti- « nin bu cumhuriyet rejiminde kökleşme- sinin düşmanlarıyız. (ÂAlkışlar). 929 mukavelesi Şimdi arkadaşlar, 929 mukavelena mesinin dokunulan noktalarını sarih ve hakiki simasiyle huzurunuza açacağım. Yalnız ondan evel bir vazifem var: be- nimle mesuliyet arkadaşlığı yapan zat- ların isimlerini de, sayın Çetin Kaya bu kürsüde mevzuu bahsetti. Benden iki yıl evel bir mukavele lâyihâsı yapıp mec- lise arzetmiş olan bugünkü Peşte elçi- miz Behiç Erkin benden evel Nafra Vekâleti postunu işgal ediyordu. Gerçi onun iki yıl evel yaptığı mukaveleyi, iki yıl sonra ben biraz daha düzelterek, bi- raz daha iyileştirerek meclise arzettim. Benden iki veya beş yıl sonra herhangi bir arkadaş değişmiş olan şeraıtin tesiri altında belki daha iyi neticeler istihsa' “etmiş olurdu. Bugün aramızda bulunmı- yan ve fakat bir gün bu devletin mesul bir vekili olarak bu postu işgal etmiş olan bir arkadaşımızın günün şerait ve imkânlarına göre yapmış olduğu lâyiha bakrmından muahaze — edilmesini ben haklı bulmam. Kendi burada bulunmadı- ğı ve bu vazifeden çekilmiş bir arkadaş olduğu için bu noktayı böylece tavzih etmeyi bir vazıfe bilirim. Bilhassa Tür- kiyede demiryolculuk hayatının . ilerle- mesi, iyileşmesi ve mödern bir vaziyete girmesinâe çok emeği geçmiş olan Be- — ULUS Üü a aeliği Pa T N ; z BŞ -l eee ) 28 - 4 - 1937 - hiç Erkin'in emeğini bu münasebetle burada kaydetmek borcu altındayım. Sonra benimle çalışmış olan Burha- nettin isminde bir müsteşar da şöyle yapmış, böyle yapmış, deniliyor. Evet böyle bir müsteşarım vardı. 60 - 70 yaş arasında ihtiyar bir zattı. Nereden ge- lip bu vazifeye girdiğini — bilmiyorum. Fakat benim vazife aldığım zaman bu zat müsteşar sıfatiyle elinden geldiği kadar çalışryordu ve bu mukavele çık- tığı da, d kendisi müsteşar bulunuyordu. İhtiyarlığından dolayı vazifeden çekildi, yerine başka bir arkadaş geldi. Binaenaleyh benimle beraber mesuliyeti bana aid olarak çalı- şan, bana yardım eden, bugün ölmüş bu- lunan eski emekli bir türk memuru ar. kadaşımın da hizmetlerini burada kay- dederim. Mühendis Muhtar ve Nazif. Bunlar da bana yardım ettiler. Aynı za- manda şimdi arzettiğim bütün bu sima- larla beraber, Yusuf Kemal Tengirşeng in müessir yardımını gördüm. Bugünkü maruzatım arasında Raşa bahsinde sıra- sı geldiği zaman ayrıca bundan bahse- deceğim. Mukavele niçin yapıldı? Şimdi arkadaşlar, biz bu mukaveleyi niçin yaptık Devlet Lozan ahitnamesi- nin hususi bir kısmı mucibince burada, Türkiyedeki imtiyazlı şirketlerle harb sonunun doğurduğu yeni ekonomik va- ziyetin icabatına uygun bir surette re- adaptation yapmak ödevi altında idi. 1923 de Lozan sullhu ve onun bağ- lrları imza olundu. Sayım Behiç Erkin arkadaşımız Lozandan dört yıl sonra mukavelesini getirmişti. Ben de sulh- tan 6 yıl geçmiş olduğu halde çıkardım. Dediğim gibi biz burada readaptation yapmak borcu altinda idi. Gecikemez. dik. Kullandıkları tahrik kelimesinden bunu bizzat deşip getirmem gibi bir ha- “fif koku çıkardığım tadilleri arasındaki bu vaziyeti tenvir etmek için bu noktay: böyle kısaca kaydetmek isterim. Mukavele nedir? 929 mukavelesinin ne olduğunu arzetmeden evel - hadi naslık saymamanızı rica ederim - alelit- lak mukavelelerin ne demek olduğunu kısaca arzedeyim: çünkü arkadaşlar ba- zı bedahetler vardır ki onları herkes bilmekle beraber, bir hakkın müdafaası zarnretiyle bunların tekrarlanması in- san için bir vazife oluyor. Alelitlak mu- kavelelerin, muahedelerin - yalnız bazı harblar sonunda galib devletlerin sün- güsü altında imza edilenler müstesna olmaz üzere - bütün anlaşmaların, and- laşmaların müşterek bir psikolojisi var- dır ve her anlaşma ve andlaşma da ta- rafeyn vardır. Ve bu tarafeynin karşılık- ir menfaatleri mevzuti bahistir. İki ta- raftan yalnız birinin rısab ve hesabına uygun bir mukavele akdi mevzuu bahso- lamaz. Binaenaleyh ye-yüzünde her kim bir mukavele yaptım da yalnız kendime fayda temin ettim, bunda karşı tarafın faydası yoktur derse mantıki inanışla buna kapılmağa imkân yoktur. İki tara- fın da müşterek menfaati temin edilme- dikçe mukavele denilen hâdisei —huku- kiye vaki olamaz. Her mukavele gibi 929 mukavelesin- de de bittabi devletin menfaati kadar şirketin de faydaları vardır. Netekim Ali Çetinkaya'nın şimıdi huzurunuzda ikinci müzakeresi mevzuu bahsolan hat- tın satın alınması için yapmış — olduğu müukavelede de elbette . her iki tarafın faydaları mevzuu bahistir. Encümen mazbata muharriri Raif (Karadeniz) arkadaşımızın bu psikolojiye temas ede- rek geçen müzakere münasebetiyle ön söz olarak söylediği birkaç cümle bu ha- kikati açık bir surette ortaya koyar. Di- yor ki: “— Bu mukavele bir kül olarak gözden geçirildi. Nihavet öte tarafın dı aldığı, beri tarafm da aldığı ve verdiği var. Ama topyekün bu devletin eline geçmesi lâzım gelen bır müessese satın alınmıştır. Biz de bunu tasvib ettik.” Gayet tabiidir ve yerindedir. Yapılan mukavelenin kayıtları üzerinde hakika- ti görme duygunuzu uyandırmak - için burasını söyliyorum. Benim yaptığım mukavele de elbette benim sayacağım faydaların yanında tabif onların da fay- daları olacaktır. Bu gayet tabiidir. Her mukavelenin piskolojik ikinci bir esasi ve ruhi bir şartı daha vardır. Bilhassa bu şart içinde bulunduğumuz devirde en müessir olan şarttır. Her mu. kavele içinde iyaşanrlan günün ekonomik politik, ve hatıra gelen gelmiyen daha bir çok şartların tesiri altında yapılır. Günler geçer bu şartların bit parçası de- ğişir. Öteki parçasını büsbütün başka bir sima alır. Aradan sekiz yıl geçtikten sonra her hangi bir mukavele, bugünün şartlarına, hesab ve görüşüne göre tah. Hl ve tetkik edilince insan hakikaten farkında olmadan insafsızlığa düşebi. lir. Bunları arzetmek üzere bulundu. ğum mukavelenin karakterleri üzerinde sizlerde hasıl olan fena tesiri peşinen iyiye tahvil etmek ve tesir yapmak için söylemiyorum. Maruzatım vaki olduğu vakit takdir buyuracaksınız. Şerait de. ğişmesinin yapılmış işler üzerindeki te. siri bakımından bir kaç misal vereyim, Biz bu 29 mukavelesini yaptığımız va- kit ona ekli olarak yüce huzurunuza bir de şirketin mektubunu sunmuştuk. Bu mektubla biz şirketten Edirne demiryo. lunun Y istan hududu içinden geç. mekten kurtaracak ve kendi arazimizden geçecek ayrı bir hat yapması vadini al. mıştık. Bununla beraber tabiidir ki bu hattın inşası bilahare aramızda yapıla. cak, teknik ve mali anlaşmaya muallâk bulünuyordu. Bunun için düşünmüş. tük? Bugünkü siyasi vaziyete göre ha- tırımızdan böyle bir şey geçebilir mi? Çünkü o zaman hattın Yunanistan içe- risinden geçen kısmında vatandaşların her bakımdan şikâyetleri devam ediyor. du. Bugün siyasi vaziyet o kadar değiş. miştir ki o hududun içerisinde türk meb- usları biletsiz ve parasız seyahat edi. yorlar. Dünya nasıl değişiyor., Biz bu mukaveleyi yaptığımız sıralar- da Adanada bütün şeraiti hukukiyesi ta- mam olarak demiryolu hattını satın al. mıştık. Mal bizimdi. Bizim olan malr işgâl etmek için devlet büyük enerji sarfına mecbur oldu. Nihayet bir harb ilânı mevzuubahis olacak kadar mesele büyüdü. Bundan sonra, yıllar geçtik. ten sonra Cumhuriyet hükümetinin kuv- vet ve enerjisi, dünyaca hürmetle ta. nınmış olan yüce mevcudiyeti karşısın. da devletin malı olan bir yerin yine dev. let tarafından elde edilmesi artık siya- si bir mesele teşkil eder mi? Bugün kömür havzasını satın alıyo. ruz. O zaman böyle bir meseleyi hatı. ra getirmek bile müşkil oluyordu. Mu. bir le olan düy iye meselesi de bu bakımdan istifadeli bir mevzudur. Bu da bir çok safahat geçir- di. Bütün bu değişimleri aynı hükümet yaptı. Hep zaman ve şeraitin de. ğişmesi tesiri ile belki bunun gi- bi 927 ve 929 readaptation lâyi- haları arasında da farklar var. Düyunu umumiye için hükümet başka bir mu. kavele yaptı. Günün icablarına baka. rak eski yaptığını kendi beğenmedi. Kendi şartlarını bir daha değiştirdi. Ni- hayet en son olarak taksitlerin yarısı. nı da leket mahsulü ile ödemeği ka- bul ettirdi. Aynı hükümet aynı mesele için yarın belki her hangi bir başka ka- rar almıyacak mıdır? Bu misal de şera. itin son yıllar içerisinde ne kadar çok ve süratle değiştiğini gösterir. Her mu- kavelenin diğer müşterek bir vasfı da bütün mukavelenin baştan aşağı madde. lerinin birden nazarı dikkate alınması lüzumudur. Çünkü bir mukavele bütün hükümleriyle baştan aşağı bir kül teş. kil eder. İnsan bir mukavelenin her han- gi bir maddesini ayrı âlarak bir hü. küm yürütmek mevkiinde kalırsa da. ima yanılmağa mahküm olur, Bunun gibi bir mukavelenin mad. desini okuyup, bakınız neler almışız, diye övünmek, yahud neler vermişiz diye teessür duymak, doğru değildir. Her mad de diğer maddelerle beraber bir kıymet ifade eder. Anlaşmaların bu pisikolojik karak. teri üzerinde muayyen bir hakkı anlat. mağa mecbur olduğum için sizi biraz yorduktan sonra 929 mukavelesi üzerin. de Çetinkaya'nın söylemiş olduğu ta- riz noktalarını aydınlatmağa geçece- ğim: : > İntizar hesabı Önce intizar hesabı... Bu intizar hesabı nedir? Atkadaşım benden evvel. ki izahatında lütfetmiş, anlatmış şim. di ben de doğrusunu anlatacağım. İntizar hesabı: Türkiye, sahibi bu. lunduğu şark demiryollarını işletici bir şirket olan müesseseye harb sonu olarak aynı işletmeye devam etme ha- linde bırakılıyor. Hattın boyu 356 ki. lometredir. Kilometre tulü üzerine 12 bin altın frankirk bir işletme masrafı kabul ediliyor. Bu para yekünu ile işle. tilecek olan hattın boyu 12 bin frankla nda yapılan müzakereler darbedilince müsavi şu kadar frank e. decek. Kazanılan paradan bu yekün çılı tıktfan sonra elde kalacak olan mikdar yüzde 25 ve 75 olarak hükümet ve şir« ket da taksim ol k. Bunu bu. rada bırakarak başka tarafı anlatayım: Sonra fikirleri birbirine bağlıyayım: Şirketin kilometre başına 12 bin frank. lık alacağı para işletme masrafı karşı. lığıdır. Bir de malzemenin mütemadi surette yenilenmesi, Alpullu - Kırklar. eli hattının tesis masrafının senelik mü. rettebatı ondan sonra da nizamnamede yazılı olan sermayenin faizi ve frejene. ro bu dört kalemin baliği olan yekünu. da ayrıca şirkete ödemek lâzımdı. Be, nim daki bürolarımız tarafın. dan şirket illeriyle başb raşılarak tıpkı Ali Çetikaya arkada. şımın anlattıkları gibi onlar isterler biz vermeyiz, biz isteriz onlar vermez bu suretle yapılan mücadelelerden son. ra nihayet ortaya bir takım rakamlar çıkıyor. Ve bu rakamlar cemediliyor. Bu dört kalemin yekünu 1.227.152 franli ediyor. Bu rakamın bu kadar kesirli ol. ması, 150 nin yanında 2 frangı bile ih- tiva edecek derecede kesirli oluşu gös. teriyor. ki, bu yekünu bulmak için iki taraf kafa kafaya vuruşarak çalışmış. lardır, Şurada bir noktayı dahi arzede. yim ki, bendeniz bütün bu maruzatımı bakanlıkta mevcud dosyalarda hiç bir tetkikat yaparak arzetmiyorum. Ankara ya geldikten sonra mecliste bulduğum vesikaların ve mukavelelerin tetkikiyle arzediyorum. Binaenaleyh, bu rakamla. rım küsuratı hakkında malümat verecek vaziyette değilim. Zaten buna lüzum da yoktur. Arzettiğim yekünu bulunca şirket diyor ki, kilometre başına hesab edilen işletme masrafından başka olarak bana bıraktığınız yüzde 75 le diğer dört ması raf için benim hakkım olduğunu teslim ettiğiniz bir milyon şu kadar frank te- min edilmezse ne olacak? edilmiyor mu diyoruz, cevab veriyorlar. Şirketin bu-. günkü işlemesine göre bu temin edilir, fakat önümüzde uzun bir zaman var -929 dan 1958 € kadar 29 senelik bir müda det, bu müddet içinde dünya o kadar Uğe değişir ki bu yüzde bu yekâünu ödeyemi. — yebilir. Bu vaziyette ne yapacaksın? Nego. siyasyon yapryoruz, biz söyliyoruz, bi- zim yüzde 25 imiz var açığınız olursa ondan öderiz. Ama ondan evel bir şey vardır. Tarifelere de zam edebiliriz. Bu hususta Ali Çetinkaya zaptın bu nokta: sını aynen aklımda tutuyorum. Demiş- tir ki; “şirket,, mukavelenin içindeki şartlar mucibince istedikleri tarifelere zam yapacak. Hayır sirket nasıl istediği gibi tarifeye zam yapar? Türkiye ço- bansız sürü müdür? Bundan bu kadar sene evel Baron Hirş maskaralıkları- nın vücuda getirdiği tesirlere benzer meseleler, işleri bugün tasavvur etmeğt imkân yoktur. Arkadaşlar, şirket Çe« tinkayanın dediği gibi 929 mukavelesi- ne dayanarak hiç bir zaman karşılık bul4 mak için kendi kendine tarifeye zam yâf mak hakkına malik değildir. Kazancı- nın kilometre karşılığı yeküinundan a7- tanla bir milyon küsur frank dolmazsâ şirket ancak devletin muvafakatiyle tarifelere zam yapacak ve bunu doldur# caktır. Mukavele budür. Devletin mü- vafakatiyle diyoruz. Şüphesiz devltt- namına vekil ya ben ya Çeinkaya vey3 her hangi bir şahıs olacakır. Hesab Y2“ pıyorsunuz. Hakikaten . görülüyor yit doldurmryor. Buna elbette karşılık üŞ ter, Bunu geç.. Böyle konuşma olur 9_“ devletin tarifeye zam muvafakti 18" olarak hattın ve halkın tahammülü gözt alınarak ya vaki olur ya olmaz. Olabi- lir ki günün şeraiti tarifelere 3 imkân vermezse o vakit devlet diy0f hati benim yüzde 25 im var, yeterse P'b; yetmezse ben garanti ediyorum. pev açığınızı temin edecek. Bu açıklar lursa toplanıp intizar hesabıma a cak. e Şimdi burada psikolojik bir nok"n_ geliyorum. Çetinkaya arkadaşım ““:“h velenin bu noktasını bu kürsüdef ykar ederken diyorlar ki, işte bu 1929 m € velesi mucibince ilk seneler işletiM” ber ticesi nasrlsa iyi gitmiş, ondan '30"” Zar zulmuş. Yani hattın geliri eksilmis. man geçtikçe yaptığımız muh'"k çat cibince, arzettiğim bir milyon kü'“' o kam normal yoldan temin ed“emay,g muş! Bu farkı intizar hesabına Koyei” ( Sonu 5. inci sayfada )