28 Nisan 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

üü (Başı 4. üncü sayfada) lar. Bu hesab devletin borcu olduğun- dan şirket lehine yüzde 5 faiz koyacak. Eğer açık olmazsa aynı hesabta dura- cak olan yüzde 25 devlet hissesine de devlet lehine yüzde 25 faiz yürüyecek, yani karşılıklı olarak bir intizar hesabı tutulacak. Bu intizar hesabı üzerine Ali Çetinkaya diyor ki, ilk seneler doğru gitmiş, fakat sonra bozulmuş. Biz bu mukaveleyi onun doğiu gittiği ilk se- nelerin en başı olan Lir günd* yaptık Demek ki bizim yaptığımız mukavele yapıldığı zaman için uygun imiş. An- cak bu suretledir ki mukavelenin he- " sabları fili hayatta şeraitin aymır suretle üddetçi doğru gitmiş O- tabilir ama o şerait değişmiş Zarar ee iarnış, bütün dünya mukavelelerinde Z2- bu değişiklikıefi“ olabileceği * gihi... Kendilerinden sorarım devlet hatla- rımız tarifelerinde ne değişi!dîk_kr ol- madı ve neleri yapmaza ne ted mağa mecbur olmadık. t Sonra Ali Çetinkaya arkadaşım di- yorlar ki, bu ilk senelerden sonra hat- tın geliri bozulmağa başlayınca ve borç toplana toplana milyonu geçmiş, 929 mukavelesi bu vaziyet üzerine satm al- ma hakkmı derpiş etmiştir. Mukavele bir küldür. O mukavele- nin içinde onun bir emniyet süpapı var- dır. Buna dikkatinizi çekerim. Muklv.e- lenamenin bir maddesinde diyor ki, şir- ket her sene kânunusaaide bütün hesah- bu arada tacif intizar hesab- blo ve vaziyetleri Bunlar rıanla larını ve larına taallük eden ta İ hükümete getirip arzedecektir. tabiatiyle arzedilmiştir. Burada ben çe kâlette iken sen vekâlette iken vaziye- ti"mevzuu bahis değildir. Bürolarda in- tizamla çalışmak vaziyeti vardır. Her sene şirket hesablarını getirip göster- meğe mecburdur. Binaenaleyh dcvlîı aleyhine işleme manzarası görülür gö- rülmez ilk bozuluşu yılında - borç top- lanmadan tedbir düşünmek buna çart olurdu. Bugün alacağımız raşa tedb.ırı o zaman göze alınarak bu belâ daha ön- ce başımızdan defedilmez miydi? "A'!e'yhimize yığılmakta olan bu borç şayet bu hal devam edip nu olan 1958 yılma kadar ! e ce olurdu haliınu? devleun" üzerine 10-15 milyon gibi bir borç yüklenecek- ti” bunu Çetinkaya söyliyorlar. Bu as- la doğru değildir. Arkadaşlar, 10 - 20.15 bin Hranm bile de imtiyaz So- R KA 15 milyon değil yük!enmesine im- yoktur. Çünkü böyle ka.bul edılı;ı- Ce biz devirlerde olduğu gibi mukave le Yapacağız. Onu, içerisi eski güveli bir kabın sarı yaprakları arasınâ def'nede. rek veağzını mühürliyerek nesillere devredeceğiz, nesil değişecek açacak bakacaklar ki burada bir facia medfun- dur. Geçmiş devirlerin her şeydeki bu ihmalci şrarını bizim için tasavvura a kân var mı? : Arkadaşl 4P CUU yapteğımız mukavele hayat için yapılryor. Bizim yaşayışımız müddetince her gün bizim hayatımıza bağlı olarak hayatiyetini -muhafaza ediyor. Biz her gün hakikat- lar aramakla meşgülüz. Binaenaleyh Receb Peker 929 mukavelesini yaptığı vakit bu devlete intizar hesabından 10-15 milyon yel;ünunda bir yük bırakrıma- sına müntehi bir facia yapmıştır. Bu şildir. Vekâlet mukavelenin şılayan diğer madde- imkân doğru de bu ihtimalleri kar lerini tatbik edince hiç buna yoktur. ş n Bu mukavelenin demin ”Z.Cttlgım prensip bakımından her maddesi tek lîa' şına bir hüküm ihtiva cîmez.. B,—u ğ" ğerine bağlı olarak hepsi bı_r kulgur_ Mukavelenin birinci madd'esınd.e_ ev- lete mühim bir fayda temin ediliyor. Geçmiş hesabları tafsil euniyeîelagrn:; 923 de veyil gelmiş altın farkı a ış Ve eski hesab- beş misli tarife yapm İaıîn :;nzimi de kararlaşmış bul_unan bu hesablara göre, 927 de beş mıly;n diye konabilmiş olan yekün 929 mu aı-; velesinde birinci maddede bir buçlu milyon altın frank arttırılmış, hun a- ti söylememin sebebi mesuliyetini âa— şıdığım bir işin yolsuz bir tarafını de- ğil her tarafını göstem'Iektir. Encun:ıen ve bütün alâkalılarla sıkr bir iştirak ile çalışıyorduk. O zaman başkanı galiba sayın maliye bakanı Fuad Ağralı, maz- bata muharriri de Mithat Aydındı. En- cümenle sıkı işbirliği yapıyorduk. En- tümen beş milyonu altı milyona ç_'kf' rabilirsek çok iyi olacak diye düşünü- yordu. Bunu gizli olarak konuşmuştuk. Altı milyonda encümenin memnun ola> cağı mutabakata varmıştık. Ben şirke. ti daha fazlası için sıkıştırdım. Burası nn bitim hzdıyeı olmak üzere ıı- iği yarım milyon altın frank ki, yeener DŞ 200,000 İiradır. « Daha ümene getirdiğim Za- olmuşlardı. :lî:ık kaydediyorum. kadar söktüm. Daha sonraları başka hi_r arkadaş belki daha fazla — sökebilirdi. Her kes kendi yptığı şeyin değişmek- te bulunan hâdisat ve vaziyet karşısın- da daima tunç bir heykel gibi bozulma- dan kaldığını iddia edemez. Zaman her şeyi aşındırıyor. 927 projesinde de be- nim milli müdafaa vekili olarak imzam vardır. O vakit Başvekil gene İsmet İnönü idi. Nafıa vekili Behiç, Erkin, Maliye vekili Abdülhalik Renda. O va- kit biz kilometre başına 13.000 sök_ıebıl- mişiz. Aradan iki sene daha geçtikten sonra kilometre başına bin altın frank daha indirebildim. 0 altın frank eder. Bizim paraya tahv:l edersek 142.500 lira, bu bir senede kâ- rımız. O zamandan bu zamana k;ı:lar eçen sekiz seneyi hesab edin. Yekııı:u 1.139.200 türk lirası eder. Yapılmış bc_ıy- le bir kazancın hatırınzda küçük bfr yer , iz bırakması için bu hesabları söy- ledim. Başınızı ağrıtmamak için başka maddelere geçmiyeceğiın. Zaten onlar mevzu değildir. Raşa imdi T geliyorum. ışzı::lgeîîy;ıüzakeredq bu kürsüde çok mühim bir şahsiyet almış olan ke- limedir. Ben evvelâ demin ale%ufnum anlaşmalar bahsinde yaptığım gibi ra- demek olduğunu izah edece_- k saymamanızı ri- ne olduğunu anla- kü sayın bakanı- şanın ne ğim. Haknaşinaslı ca ederim, Raşanın imle bugün ÜB igtıiıbariyle büyük fark ? Raşa kelimesi dev- let varlığı içerisinde hususi — antrpriz- ler fikrinden doğmuştur. Bilhassa €€- nebi antrpriz bir devlet varlığı içine. hu- lül etti mi oraya koyduğu sermayeyi ko- rumak ister. O sermayenin işletmesi için kendisine verilmiş olan imtiyaz müddeti içerisinde bir kazaya uğramamasını te- min ihtiyacındadır. Şu halde yurdumu. za her hangi bir ecnebi antrprizi, gerek demiryolu yapmak gerek fabrika ve sa- ire tesis etmek için, kendisi işletmek ü- mız arasında esas vardır. Raşa nedir zuubahs olunca ve bilhassa müzakere- nin portresinde de bir insanın hüviye- tine ve geref saydığı taraflarına tesir yapıcı bir korku sezerse titizlenir, hak- kıdır. Ben de bu müzakerede olsaydım, bu arzettiğim şeylerin esas safhaları karşısında titizl iş olacaktım. Fakat bir adam için o titizlenecek hususlarda müdafaada bulunmak tabii bir haktır. Yusuf Kemal arkadaşımız da kendisi- ne teallük eden hususlarda fikrini söy- lemiştir. Kendilerinin söz esnasında ti- tizlendiklerini söylediler. Fakat zaptı okudğum zaman sözlerinin tamamiyle tarafımdan serdedilen noktalara muta- bık olduğunu gördüm. Kendilerinden rica edeceğim, şark demiryolları muka- velesinin bu esas safhaları hakkında kendi fikirlerini tekrar arzeylesinler.. Belki o zaman birdenbire hatırlamamış olabilirler. Fakat o günden bugüne ka- dar geçen zamanda hatırlarına gelmiş - tir zannederim. Sırası geldiği zaman bu safhaya temas buyursunlar. Şunu da arzedeyim ki, o günden bugüne kadar Yusuf Kemalin şahsiyle hiç görüşme- dim. Bir konuşma mevzuubahs olduğu zaman da kendisinin serbestçe fikrini söylemek vaziyetini bozmüuş olmamak için... Yusuf Kemal arkadşımla nasıl konuştuk ve nasıl mutabık kaldık? Ben hatiramı söyliyeyim. Bu hat Tür- kiyedeki başka ecnebi (antrprizlerine) benzemez. Esasen bu hat devletin malı idi. Şirket burada sade bir işletme un- suru idi. Binaenaleyh hattı satın almak mevzuubahs değildi. Mevzuubhas olan şey, olsa olsa işletme hakkının satın â- lınması idi. Bu bir. İkincisi (Raşanın ne demek olduğu hakkında demin ma- lümat arzettim) 1872 den benim muka- vele yaptığım 1929 a kadar yani 57 sene zaman bu hat - tabif sahipler değişiyor, Avusturya oluyor, fransız oluyor, dev- lete geçiyor. —En son yalnız işletme hakkı son şirkete kalıyor. Şimdi bura- da yurda yeni gelerek bir iş yapan cc- nebı bir şirket için mevzuubahs olan müddetli ve imtiyaz sonuna kadar taz- minatlı klâsik bir raşa meselesini bu vaziyette düşünmeğe imkân var mı? 929 mukavelesinden sonra şirketin 29 sene zamanı kalmış. Klâsik raşa şekli düşünürsek bu müddetin Tmeselâ üçte ikisi veya yarısı kadar bir zamanda Ta- şa hakkımız olmadığını yazmak lüzan gelecekti. Yani 929 dan 49 a, bu olmaz- sa 1945 e kadar Türkiye şirketten işlet- me hakkını alamıyacaktı. Bununla kal- maz. 1945 den imtiyaz sonu olan 1958 senesine kadar da tasavvur edilen kârı- na mahsub her sene için bu kadar zere bir iş yapma vaziyetinde ! birinci iş olarak der ki: “Bunu bizden hangi tarihe kadar satın almxyaca.ksıı. nız? çünkü ben buraya 1fâı' maksfadıiîıei sermayt koyacağım işimin en yi ey K zamanında yaptığım işe bîıkara bı.ıle'ni_ l iştir diye satın almağa' kalkabili t niz. Onun için siz bunu benden Nne ksınız. Bunu kadar satın almıyaca N l O zaman konuşulur © he sabını yapar- in, © 70 der, sen elli , der. Bu kaydı koy- iç bir kimse, hiç bir ecnebi setmaye devlet SIRTT içinde gelip is apmaz. Bir taraftan raşanım tatbıl_:ı .Yi devlet için de faydıhdır..3 sıîne fi. ;în kalacak, Pakat nihayet bir gün ge- lip devlet menfaati icabederse ben bü- satın ğ li ::ymıku sermayedar için fayda, ser- in kuver olması, yani mahfuzi- yeti için bir kapak bir müdafaa temini- dir. J imdi, mevzua gelelim. Evvelâ Yu- suf Kemal Tengirşenk arhdaşunızdîn başlıyarak konuşmayı daha uygun g0- rTüyorum, Tengirşenk arkadaşımız o za- demiryollarının hukuk mü- devlet r :aîîri idi. Ben Nafra vekâleti mesuliye- tini üzerimde tutyordum. Hatırımda bulunan bir noktayı ımu.ııeği vecibe sayarım. Nafra Vekili sıfatiyle ıîalışır- ken devlet demiryolalrı hukuk müşaviri olarak çalışan Tengirşenk îrıîadaşı_':iz_ dan Nafra vekâletine aid bütün mubu m işlerde kendisi ile konuşmak ı-ne;: e ı;ıı; iyetini hissederdim. Bu ).'"d.”? t'a S hiçbir vakit reddetmezdi. _Bııağuî teutıtı:v. bir özveri ile istişareleri kabul etti. Hepsinde isti. verici şartları iri I. aydnlık tesiri y_ap' 3 nirken herhangi bir arkadaşın Burada söz söyle- ismi mev- hesabiyle şu kadar para vermeyi teah- hüd edecektik. Böyle şey yapılır mı? Raşa teklifi Arkadaşlar, raşa diye zihnimizde bir heyülâ var, bir vah var. Mefhuml rın kıymeti onların hayattaki rollerin- den ibarettir. Mefhum diye lügattaki manâsiyle alman herhangi bir kelime- yi hergün değişen hayata aynen tatbik edemeyiz. Tatbik ettik mi mahvoluruz. Avrupalı, adamın karşısına böyle aldatı- cı klişelerle gelir avlar, alır beraber götürür. Şurasını da arzedeyim ki, raşa ini bah dik değil, nazarı dikkatimi bilhassa celbetti. Ra- şa teklifi önce onlardan geldi. O za- manki mazbata muharriri arkadaşımız bilmem hatırlarlar mı? Bir arkadaşımın hâtırasını bu kadar zorlamak istemem. Bana raşa maddesini onlar açınca ben uyandım, ben devlet hayatında 40 mu- kavele yapmış tecrübeli bir adam değil- dim, Derhal dedim ki, bu teklif onlar- dan geldiğine göre bunda bir marifet var. Başvekille konuşdum, belki Sarac- oğlu ile de konuştum, öyle hatırlıyo- rum, Tengirşenkle konuştum, korkula- rımıı söyledim. Tamam dedi. Tengir- şenkin tekrar hatırasını ihya etmek is- terim. Onların istediği ve şimdiki ba- kanın bahsettiği şekilde bir raşa için yok yok dedi. Yalnız bizim raşa diye bir hakkımız, devletin hükümranlık hak- kı olarak vardır. Bu böyledir ama, bir devletin rejimi buna müsaid olmazsa.. Arkadaşlar, bu devletin rejiminde mü- sadereye gidilemez. Türkiyede mal, mesken masuniyeti vardır. Hiçbir ser- mayenin ve şirketin malı bu memleket- te kendi akdettiği mukavelenin talımi! ettiği külfetler haricinde müsadere e- kânunu sanide senelik hesap gelecek- tir. Bu hesap gösterecek ki zarar de- vam ediyor. Halbuki konan müddete göre raşa zamanı gelmemiştir. O zaman bu çıkmazdan nasıl kurtulurduk? İşte benim emniyet supabı dediğim budur. Benim mukaveleye koyduğum 13 üncü madde mucibince istediğim zaman şir- kete, gel buraya hesap göreceğiz, be- nim aleyhime borç toplanıyor. Şeraiti iktısadiye değişti, hattı satın alacağım, derim. Böyle alınır ve alındı da. Bura- da Ali Çetinkayayı tebrik ederim. Ama şunu da tasrih edeyim ki eğer Ali Çe- tinkaya zannediyorsa ki, ben onları zor- ladım da, satın alınmaz bir şeyi ben al- dım. Arkadaşlar, bu yanlıştır. Serma- yenin, hakkın ne demek olduğunu av- rTupalı bir şirketi bu devletin sınırları içinden ve hakkın vermediği yoldan hakları zorlıyarak sürüp atmağa imkân yoktur. Şunun için imkân yoktur, diyo- rum, çünkü o gitmez. Zorlanırsa, bey- nelmilel hak tahsilinin yolları ve çare- leri vardır. Nihayet, hakeme gidersiniz ve zorlayınca haksız olursunuz. Çetin- kaya diyorlar ki şirket adamları söze başladıkları zaman “sizin raşa hakkınız yoktur,, dediler, Tabii arkadaşlar, av- rupalr adamlar böyle konuşur, Ali Çe- tinkayaya sade raşa mesedesinde bunu dememişler. Kendi izahları arasında bulduğum bir kaç satırı aynen okursam bu babdaki fikrimi tavzihe medar olur ümidindeyim. Benim 929 mukavelesiyle yaptiğım işlerden birisi Alpullu - Yeşrilköy hat- tı takası idi. Bitmiş, halledilmiş bir yol- da alacak verecek kalmamış idi, Fakat şirket Çetinkayanın önüne onu da tek- rar getirmiş ve demiş ki, ben bunüu da isterim. Bu kaç paradır biliyor musu- nuz arkadaşlar, 955 bin lira, Ali Çetinkaya diyor ki: “Kendimizi zorladık, dosyaları karıştırdık, aradık ve nihayet anladık ki bizden takas ol- muş şeyleri de tekrar istiyorlar. Red- dettik.,, Evet isterler, sizden takas olmuş şeyleri de isterler. Baron Hirş'in ve ta- rihe bugünden itibaren defnedilen şark demiryollarının soyucu ve sömürücü şahsiyetinde bu, bir ananedir. Soygun- culuk ananesi. O müessese karşımıza gelip konuştuğu zaman, sizin halinize, irfanınıza, o günkü vaziyetinize bakar ve getirmiş olduğu kırk türlü oyunlu teklif içinden vaziyetinize göre olanı seçer ve kendisinin hakkı imiş gibi yü- zü kızarmadan ister. - Evet, evet öyle demiştir, “Alamaz- sınız, raşa hakkınız yoktur,, demiştir. “Bana bu milyonu vereceksiniz.,, de- miştir. Raşa hakkı 13 üncü maddede en faydalı şekil olan mutlak bir tarzda varken yok demeleri de trpkı böyledir. Raşa hakkımız Arkadaşlar, raşa hakkımız vardı ve raşa hakkımız olduğu içindir ki Ali Çetinkaya bu işi başardı. Yoksa karşı- mıza gelen adamlar bu hukukun bizde olmadığına kani olsalardı ve nihayet a- lış mukavelesinin neticesind de ken- dilerine bir zarar olacaksa bu anlaşma- ya, buna yanaşmazlar, Ve son anlaşma yapılamzdı. 1929 mukvelesinde raşa hakkı var mıdır, yok mudur? Tekrar üstünde du- ruyorum, çünkü bunun bir pürüzlü noktası kalıyor. Sayın hukukçu arka- daşlarım bilhassa dikkat buyursunlar. Bundan evelki müzakerelerde — vekâ- lette bir takım zatların reyleri alınıyor, istişareler yapılıyor. Vekilin zabıttaki ifadelerinde bu kayıtlar vardı. Hattâ Mustafa Şeref arkadaşımızın, Tengir- şenk arkadaşımızım mütaleasında da bu kayıt vardır. O noktayı bilhassa aydın- latmağa ehemiyet veriyorum: “Raşa hakkı vardır ama bu hükümranlık hak- kına müstenid raşa hakkıdır.. Yani bu hakla devlet her şeye sahiptir. Devlet tazmin eder ve sen hattâ zarar verdin çık git,, der. Bu hak akde müstenid de- ğildir. Yani “akde müstenid raşa hak- kı yoktur.,, diyorlar. Belki ben yanlış anladım. Aflarını rica ederim. Eksiği warsa tamamlasınlar. Bence 929 muka- velesinde akde müstenid raşa hakkı vardır. İzah edeceğim: Arkadaşlar, akid neye derler Mu.” kavelede 13 madde vardır. Bilhassa 13 üncü maddeyi koyan benim. Bu madde- de “maddeyi okuyarak,, her iki tarafın dilemez. Türkiye reji Ssima ı dünyada bir parlak güneş g_il:rı.ımsam ettiren, ışıldatan şeraitten birisi de bu: dur. O halde raşa hakkı diye istedikleri tarzda müddetli bir madde koysaydık rdu? Şimdi mukavele maddeleri- nin birbirine eklenmesi sırası geldi. Ö- te taraftan intizar hesaplarından aley- himize borç toplanacak, ondan sonra ne olu bağlı kaldığı para cinsi noktai nezariy- le beraber mutlak raşadan bahsedilmi- yor mu? * Bu madde ile zaten mevcut olduğun- da Yusuf Kemal Tengirşenk'le mütte- fik kaldığımız Raşa hakkı aleIhusus kaydı ile ibare arasında ismi geçerek te- min edilmiştir. Bir kül teşkil eden bu - 5 mukavelenin — içerisine — sokulmuştur. Maddeyi okudum. Dinlediniz. Demek ki Raşayı ecnebi şirketin menfaatini te- min edici uzun müddet satın almamak kaydını koymadan, ve uzun senelere de tazminat yükletici tipine girmiyerek ga- yet tabif yoldan her gün kullanabilecek bir hakkımız olarak koymuşum. Bu bir akittir. Akdin 13 üncü maddesi de mu- kavelenin ayrılmaz bir cüzüdür. Şu hal- de bu mukavelede akde müstenit Raşaı hakkı yoktur demeğe imkân var mıdır? Bunun aksini söylemeğe imkân gören hukukçu, politikacı her ne olursa olsun hepsi ile ömrümün sonuna kadar boy öl çüşmeğe hazırım. Demek ki bu mukave- lede akde müstenit Raşa vardır. Şimdi - yoktur dedikleri o iki şarttan zaman ve tazminat kayıtlarını ihtiva eden bir mad- de koymuş olsaydım, bugün eskiye aid bin türlü çirkinliklerin temizlenmesi sil- silesi içerisinde onlardan bir güzel eser olan bu satın alışın halen vukuuna im- kân olur muydu? Şu halde Raşa için, benim koyduğum usul en doğrusudur. “Not” meselesine gelince, burada sa- yın Başbakanımızın da adı geçmiştir, Dün kendilerine de maruzatta bulun- dum. Uzun bir çalışmadan gelmişlerdi, Burada da büyük çalışmalarla meşgul. düler. Ben huzurunuzda bunu arzetme- den evel o zaman benim mesuliyetine müşterek olmak şerefini haiz bulundu- işm_ıam“ im imanla yapılmış olan bir işin yanlışlığı bakımından yapılmış olan tarizleri bilmeleri için zaptı verdi. baştan aşağı okudular. Kendilerine ma- ruzatta bulunmadan evel o zamanki Baş- sıfatiyle benden soracakları bir nokta olup olmadığını sordum. “Evvelâ sizde hasıl olmuş bir ukde varsa bu hu- susta zatı âlinize cevab vermek birinci borcumdur” dedim. Kendileri lüzum görmediler. Bundan sonra vaziyetin Ka- mutaya da arzetmekte olduğum mahi- yetini hulâsa ettim. Arkadaşlar demin sırası — gelmişken söylemek istemedim. — Ayrı bir mevzu yapmak istemiştim. Benim Başbakanla konuştuklarım not olarak dosyada mev- cuttur. Ali Çetinkaya bulmuş Başbaka- nm kendi huzurlarında — bulunduğumu da şimdi görüyorum, o zaman — benim içinde çalıştığım hükümette bilhassa bir- çok mühim işlerde gecesi gündüzü ol. maksızın, yer, zaman kaydı bulunmak- sızın kendisini rahatsız ederdik. O za- man bu meseleyi heyeti vekilede, encü- mende konuşuyorduk. Kendilerinden sık sık ve her müzakere safhasında emirle- rini alıyordum. Kulüb binasında bir ge- ce ziyaret için vakit bulabildim. Bu fın sattan istifade edip kendilerine maruzat- ta bulunacağımı söyledim. Koluma gir- diler, bir odaya girdik, Raşa hakkında konuştuk. — Vaktiyle bu hat yapılırken Raşa mevzuu bahis edilmemiş, readap- tasiyon münasebetiyle bir kayıt koya- lrm diyorlardı. Çalıştım, tetkik ettim, a- damların bunu benden istemesi de na- zarı dikkatimi celbediyordu. Raşa diye yeni ve hususi bir madde koyarsak bü- tün mukavelenin şeraiti devletin aley- hine müessir olacak şekilde zarar veri- ci bir şekilde olmasın diye düşündük. Klâsik Raşa şeraitinin kabulüne imkân olmadığımı gördük. 13 üncü maddede kabul ettiğimiz tarzda bir satın almanın devletin hakkı olarak konması müreccah olduğunu daima ileriye sürdüm. Ve bu- nu malüm olduğu veçhile içinde bulun- duğumuz şartlara uygun olarak yaptı- ğımızı söyledim. Başbakanla mutabık kaldık. Ben vekâlette bulunduğum za- manlar notlu olarak çalıştım. Hepsinin Ali Çetinkayanımı elinde bulunduğuna emin olduğum notlarıma yegân yegân temas etmiş olduklarmı zannederim. Arkadaşım Çetihkayanın elinde bu- handuğuna emin bulunduğum bütün ve kâletin dosyaları içerisinde benim not- larıma yazılarıma rastgeldiklerini zan- nederim. Şose ve köprüler kanununa, milli şoseler programlarına, köprü prog ramları ve plânlarına ve sulama prog- ramlarina aid olmak üzere tarafımd yazılmış notlara, yazılara ve şekillere, hesablara rastlamışlardır. Ondan sonra ve evvel bulunduğum partide, vekâlet- lerde mühim işlerde aynı suretle yazı- larım notlarım vardır. Binaenaleyh Çe. tinkayanın okuduğu notları görmüş olat arkadaşlara bu not şunun da ifadesidir. yolunda bir yanlış zan gelmesin diye biraz uzun izahat vermeye mecbur ol- dum. Bilmem bu kadar tafsilâtlı olarak arzetmeye lüzum varmıy dı? Fakat ar- zettiğim diğer #sas noktaları tebarüz ettirirken meseleyi eksiksiz ve intizam- lı şekilde göstermek icab etmiştir. ( Sonu 6. ıncı sayfada ) > eiz ĞĞ MK İi dllin i

Bu sayıdan diğer sayfalar: