23 Temmuz 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

y " İkinci celse ““ fakültesi esas, tger' e ULU 5 23 .7 - 1939 İnsan ve kültür : Maarif Şürası Nasıl bir makinenin zamari zaman muayene edilmesi ve yağlanması, nasıl her çalışkan insanın senede hiç olmazsa bir ay dinlenmesi lâzımsa, bir idare cihazının da, sırası gelince, tam bir muayeneye tabi tutulması lâzımdır. Hayat, her şeyi eskitmek kudretindedir. Hakikatler için dahi, ihtiyarlık mukadder olduktan sonra, henüz genç bir çağda bulunmasmna rağmen, cümhuriyet maarifinin, kendini toptan dinliyerek ve muayene ederek, hataları varsa bunlardan dönmesi, eksikleri varsa, bunları ta- mamlaması ve muvaffakiyeti sebeplerini hem çoğaltması hem sağlam- laştırması lâzımdır- Maarif Şürası, işte bunu yapmaktadır. Arkadaşımız Hasan - Âli Yü- cel, daha geçenlerde, ilk neşriyat kongremizi toplıyarak eli kalem ve ka- fası ışık izi tutanları, birçok esaslı meseleler üzerinde düşünmeğe sev- ketmişti. Bu defa ise, yalnız maarifçilerimizin, mesleki ve nizami kon- greleri demek olan Şürayı içtimaa çağırmıştır. Gazetelere akseden kısa haberlerden, Maarif Şürasının dikkatli ve derin tetkikler yapmakta olduğunu öğreniyoruz. Ve tahmin ediyo- ruz ki, tetkik edilen meseleler arasında, behemehal klâsik lise meselesi de vardır. Yalnız bilmiyoruz, bu husustaki tetkik ve kararlarda ne dere- ce ileriye gidilecektir. Bizce humamist ve klâsik lise meselesi, bugün yirmi yaşına yaklaşmış bir cümhuriyet ve inkılâp maarifinden, hattâ münakaşasız çıkmalıdır. Tanzimat'ın ilk yıllarında tatbiki lâzımgelen bu iş, her nedense değil, henüz bütün siperlerini elinden kaptırmamış olan teokrasinin açık ve zımni muhalefeti yüzünden, günümüze kadar sürüklenip gelmiştir. Fakat bugün, bu hamlenin kolaylıkla ve kısa bir zamanda yapılacağı- na ve Türkiyemizde de “iyi, güzel serbest ve pagan mânalarında tesis ve doğru,, ölçülerinin garpteki gibi edeceklerine inanıyoruz. Burhan BELGE Maarif Şürası Umumi Heyet halinde toplandı Dün 29 mevzu görüşüldü Maarif Şürası 22-VI1-1939 dün saat onda umumi heyet halinde toplanmıştır. Celse Maarif Veki li Hasan - Âli Yücel tarafından açılmış ve umumi heyetin ilk toplantısına ait zabıt hulâsası oku- narak aynen kabul edilmiştir. B sonra Reisi ve Mil- li Şef İsmet İnönü'ne, Büyük Millet Meclisi Reisi Abdülhalik - Renda'ya, Başvekil Dr. Refik Saydam'a Genel Kurmay Başkani Mareşal Fevzi Çak- mak'a çekilen tazim telgraflarına ge- len karşılıklar okunmuştur. — - , çe if mü K z BN den ve Cenevre'deki böynelmilel ter - a Tef Muh * —İkında rapor. 16 — Yüksek muallim mektebi ta - dimatnamesi hakkında rapor, 17 — Siyasal bilgiler okulu talimat- namesi hakkında rapor. Busch, dördüncü Operanm direktörü # Giyndebourne Operası bahçesinde bir sabah etüdü Soldan birinci Ertuğrul İlgin, ikinci Prof. Carl Ebert, üçüncü Prof. FPritz R. Bing'dir. Yarınki sahnemizin elemanları 1936 senesinde Ankara'da tesis edi- len “Devlet Tiyatrosu ve Opera Mek tebi” nin müsabaka imtihanlarında muvaffak olarak bu mektebin birinci sınıfına kabul edilen ve az zaman için de muallimlerinin teveccühlerini ka - zanan, Ertuğrul İlgin ve Mahir Cano- va tiyatro rejisörü olarak yetiştiril - mektedirler. Bu iki talebeden Mahir Canova Ma- arif Vekilliğince tesbit edilen 3 aylık staj plânı mucibince , evelâ Berlin'e gitmiş, bilâhare Londra ve Paris ti - yatrolarında tetkikatta bulunduktan sonra Viyana'ya dönmüştür. Mahir Canova şimdi Viyana'da sta- jinı tamamlamaktadır. İngiltere'ye gönderilmiş olan Er - tugrul İlgin, Londra civarındaki Giyn 18 — Gazi Terbiye Enstitüsü resim - iğ şubesinii müfredi haki ' eç o 19 — Yüksek İktısat ve Ticaret o- kulunun komisyonca tasyip edilen di- biye bürosu direktörlüğünden gelen tebrik telgrafları okunduktan sonra yüksek öğretim komisyonunun hazır- ladığı umumi raporun tetkikine baş - lanmıştır. Bu rapor üzerine muhtelif hatipler. söz almışlar ve fikir teatisinde bulun- müşlardır. Birinci celse 13.15 de bit - miştir, Öğleden sonra saat 15 de tekrat toplanan umumi heyetin yaptığı iki| celsede aynı mevzu üzerine münaka - şalar yapılmış, üniversiteye ve diğer yüksek okullara ait bir çok talimatna- meler tetkik edilmiş ve bir kısmı hak- kında kararlar verilmiştir. Şüranın bu umumi toplantısında tetkik ettiği mevzular şuhnlardır: 1 — Türkiye'de yüksek tahsilin bu- günkü durumu ve ana meseleleri hak kında yüksek öğretim komisyonunun raporu bazı tadillerle kabul edilmiş - tir, 2 — İstanbul üniversite talebe ta - limatnamesi hakkında rapor, 3 — Doktora yapmak üzere yabancı üniversitelere gönderilecek doçentler talimatnamesi hakkında rapor, 4 — Fen takültesi tedrisat ve imti - hanlar talimatnamesi hakkında rapor, 5 — Edebiyat fakültesi tedrisat ve imtihanlar - tali i hakkınd rapor, 6 — İstanbul üniversitesi talimat - namesi hakkında rapor, 7 — İstanbul üniversitesi hukuk fa- kültesi doktora, lisans, tedrisat ve im- tihan talimatnameleri hakkında ra- porlar, 9 — İstanbul üniversitesi iktısat fa- kültesi lisans, tedfisat ve imtihan ta - hmatnamesi hakkında rapor, 40 — İstanbul üniversitesi edebiyat takültesi doktora talimatnamesi hak- kında rapor. il — İstanbül üniversitesi tıp fa - kültesi imttharilar ve tedrisat talimat- namesi hakkında rapor. 12 — Eczacılık tahsili talimatname- si hakkında rapor, 13 — İstanbul üniversitesi tıp fa - kültesine bağlı diş tababeti mektebi tedrisat ve imtihan talimatnamesi hak kında rapor. 14 — Ankara Gazi Terbiye enstitü - sü, imtihan ve talebe kabulü, pedago- ji Şubesi kayıt ve kabul talimatname- lekleri hakkında rapor. 20 — Trabzon lisesi direktörü Sami Akyolun dileği hakkında rapor. Maarif Şürası yarın saat 10 da umu mi heyet halinde toplanmak üzere 18,30 da celseye nihayet vermiştir. Hatay ziraat Bankası şubeleri Türkiye Cümhuriyeti Ziraat Ban- kası Antakyâada bir şube, İskenderün ve Kırıkhande birer ajans açmıya ka - rar vermiş ve Antakya şubesi müdür vekâletine banka müfettişlerinden B. Kâzım Oska'yı, İskenderun ajans müdürlüğüne Hatay Ziraat Bankası Antakya müdürü B. Cevdet Selçuk, Kırıkhan ajans müdürlüğüne Hatay Ziraat Bankası İskenderun şubesi mü dürü B. Rüştü Çan tayin edilmişler - dir, İlk teşkilât Hatay maliye ve güm- rükler vekilliğini yapmış olan Ziraat Bankası müfettişlerinden B. Kemal Baki'nin kontrolüne verilmiştir. Yeni memurlar Hatay'a hareket etmişler - dir. debourne operasınd Giyndbourne Festivalinin rejisörü Prof. Carl E - bert'in yanında staj görmektedir. Ya- kında kıraliçe Mary'nin huzurunda ve rilecek bir temsilde kendisine de rol verildiği haber alınan bu talebe hak- kında Giyı irne operasının sahi- bi B. John Christie tarafından bir kaç gün evel Maarif Vekilliğine gönderi- len bir mektupta: Ertugrul İlgin'i çok sevdikleri ve kendisine, üç hafta sonra İngiltere kıraliçesi Mary'nin huzurunda temsil edilecek olan Ver - dix'nin “Macbeth” operasında, Flean- zio Banco'nun oğlu rolü verildiği ve İlgin'in bu rolü muvaffakiyetle başar dığı zikredilmektedir. Ewening Herald gazetesinin 7 ha - ziran 1939 tarihli çarşamba nühasın - da da şu yazılar vardır: “Bir türk genci Gilyndebourne'de okuyacak. Giyndebourne - operası ilk ecnebi talebesini karşıladı. Bu zat, festivali idare eden profe - sör Carl Ebert'in Ertuğrul İlgin adlı genç bir talebesidir. Prof, Ebert, üç senedenberi Anka - ra'da yeni tesis edilen Devlet Tiyat - ro ve opera mektebini organize etmek tedir. ; B. İlgin, İngiltere'de (Mükemmel bir dekor içinde mükemmel bir ope - ra) adlı eserin sahneye vazedilişini tetkik etmek için gelmiştir. Viyana ve Londrada sahne stajı göreniki Türk genci Birkaç ay evel Maarif Vekilliği tarafından Londra ve Viyana tiyatrolarında staja gönderilen iki talebemizin memnuniyet veri- cîgbir surette çalıştıkları haber alınmıştır. Ziraat Vekilimiz İzmir'de tetkiklerde bulundu ve İstanbul'a hareket elti (Başı 1 inci sayfada ) — Ziraat Vekili B. Muhlis Erkmen ve Vakıflar umum müdürü Fahri Ki- per Antalya'dan şehrimize geldiler. Hararetle karşılandılar. Ziraat Veki- limiz fuarı ve Kültürpark'ı gezdi. Zi- raat mahsulleri sergisini tetkik etti. Ziraat inin derhal hazırl: için Ankara'dan ressam ve dekoratör- ler getirilmesini, vakıflar pavyonu - nun turistler için daimi surette açık kalmasını tensip etti. Ziraat Vekili - miz bundan sonra Burnova ziraat- mektebini, haşerat istasyonunu ve di- ğer ziraat müesseselerini tetkik etti. Buradan Torbalı'ya giderek kurutu - lan Cellât gölü sahasında köylülere dağıtılan toprak vaziyetini yakından gördü ve akşam vapurla İstanbul'a hareket etti. Ziraat Vekilimiz beyanatta buluna- rak dedi ki: “— Dört sene evel Kültürpark bir harabezardı. Şimdi orada bir mâmure yükselmiştir. Güzel İzmir'in bu kül- tür yuvasından gururlandım. Ziraat müzesinde atinin güzel bir müzesinin temelleri atılmıştır. Antalya ve İzmir seyahatimde yenilikler — güzellikler görerek sevindimr,, Bir mübaşir mahküm oldu İstanbul, (Telefon) — Emin adın- da bir şahıstan rüşvet almaktan zanlı adliye tetkikat işleri mübaşirlerinden Basri'nin muhakemesi bugün asliye dördüncü cezada bitirilmiştir. Netice- de suçlu mübaşir üç ay on beş gün hap se ve altmış lira para cezasına mahküm edilmiştir. Şimali Devon'daki İnstow şehrinden B. John Christie'dir.,, Önümüzdeki eylül ayı içinde staj - larını bitirerek tekrar yurda dönecek olan her iki talebemize de meslekle - Pazar müsahabeleri Yeğenime beş İdeal sahibi ol ! .. v et öğüt : IV Yazan: Selim Sırrı TARCAN ona yaşamak denir mi? O bir nevi bana ikide birde ideal sahibi ol diye yazıyorsun fakat şimdiye kadar ide- alden ne kasdettiğini, idealin ne ol: duğunu bana etrafiyle yazmadın!" Hakkın var oğlum, bedahet dere- cesinde malüm olan şeyler üzerinde çok durmak istemediğim için sana yalnız bazı tavsiyelerde bulunmak- la iktifa ediyordum, mademki sen malüm olan hakikatleri bir kere de benden dinlemek istiyorsun işte ar- zunu yerine getiriyorum. (İd&al) bu fransızca kelime bir- çok emsali gibi dilimize girmiştir. Hele münevver zümrenin hiç ağzın- dan düşmez. Memleketi yükselte- cek idealist kimselerdir. Siz gençli re bir ideal lâzımdır. İdeal! ulvi ve Oğlum Nihad, Geçen gün İstanbul'dan yazdığı i ölümdü mektupta şöyle diyorsun: “Amca, » Yok eğer insanlı - ğini hissederek mensup olduğun ce- miyete karşı sende bir vazife duy - güsu varsa o zaman imutlak ideal sahibi olmak lâzımdır. Önüne bir kaya parçası alan hey - keltraş ondan meydana getireceği hayali esere kafasında önce vücut verir ve sonra ©o mefküreyi kuv- veden fiile çıkarmıya çalışır. O granit parçasını canlandırır, gül - dürü, ağlatır, düşündürür. Bunu ya- pan ideal kuvetidir. — * Düşün evlâdım beşerin hayatı da üzerinde işlenmesi lâzım gelen bir granit taşına benzemez mi? Yon - tulması güç, şekil verilmesi güç, 1s- lah edilmesi güç bir kaya parçası değil mi? Haydi bunun aksini düşü- nelim de yumuşak bir balmumu ol - duğ kabul edeli: d bir örnek olabilecek bir mük liyet tir ki ancak muhayyelede yaşar, İde- al hakikatin sureti olmadığı gibi, muhayyelenin ibda ettiği mevhum bir mefhum da değildir. Mefküre diye tercüme ediyorlar. Mefküre fi- kirden geldiği halde, fikir de değil- dir. Çünkü fikir, mücerreddir ve u- mumidir. Halbuki mefküre daha şahsidir ve daha (concret) yani müşahhastır. İdeal hiç bir zaman erişileme- diği halde insanda hep ona ulaşabi- lirim hissi vardır. Bir sanat bir bilgi, bir iş, ona doğru ilerledikçe o daha yükselir. Ressam, heykeltraş, şair hulâsa her sanatkârın ruhunda ya- şayan bir ideal vardır. Eserlerini hep o hayale yaklaştırmıya çalışır. İdealsiz sanat olmadığı gibi, güzel bir eser de vücuda getirilemez sa - nırım. Bazı şeyler vardır ki lüks kabi- linden sayılabilir. Onlardan kolay - lıkla sarfınazar edilebilir. Büsbütü şaheser meydana getirmek için ma- hir bir sanatkâr olmak ve yapacağı şeyi idealine yaklaştırmak lâzım gelmez mi? Dünyanın en mükem - mel âletini acemi, beceriksiz bir ele tevdi edersek ondan istifade etmek şöyle dursun onu bozar, tahrip eder çünkü nasıl kullanacağını bilmez. En mükemmel bir kemanı bir ace - mi çalarsa insanın kulaklarını tır - malıyan sesler çıkarır. Fakat virtu - ozun elinde ilâhi nağmeler meyda - na getirir çünkü o ideal şahibi bir artisttir. İdeal seni daima uzaktan ışığı ile nurlandıran bir güneştir. Onsuz ka- ranlıkta kalırsın. Hayata daima bir artist gözüyle bak! en güzel, en doğru, en iyi taraflarını görmiye ve kendini ona yaklaştırmıya gayret et Küçücük bir dükkânda işe başlayıp zengin olan tacirler, gazete müvez- ziğinden Üüniversite profesörlüğü- ne yükselenler, ilk hocalı » kçt mahrum olduğumuz halde rahat ya- mesut olrn halel gel Rady yok bili - miz yok, soframızda şampanyamız yok, daha buna benzer birçok şey - ler vardır ki mahrumiyeti bizi üz - şeyler vardır ki onlar olmazsa yaşa- yamayız. Meselâ hava, su, güneş, gıda gibi. İstediğin kadar kanaat sahibi ol para etmez, bunlar olma - yınca hayat olmaz, işte oğlum ideal denilen ğey de bunlar kadar mü- himdir. Şöyle bir etrafına bak, idealsiz ne kadar çok insan görürsün. Halbuki bunların hepsi de yiyor içiyor, gezi- yor, eğleniyor ve maşallah d benden güzel ve rahat yaşıyor. Bir istatistik yapılsa elbette yaya giden- lerin adedi otomobile binenlerden pek fazla olduğu görülür. Mücev - her takan bayanlar hiç bir şey tak- mıyanlardan çok az olduğu anlaşı- lır. Nitekim bankada parası olan- lara 'nisbetle emniyet sandığına borçlu olanlar daha çoktur. Bir de ideal sahiplerini araştıracak — olur- sak bunların da otomobil sahibi o - lanlardan, elmas takanlardan, ban - kada parası olanlardan daha az ol- duğunu görürüz. O halde sana ide - al sahibi ol diye neden ısrar ediyo - rum? Şimdi anlatayım: Eğer hayatta etliye sütlüye karış- madan, kendi âleminde münzevi bir derviş gibi yaşıyacak olsaydın belki Giyndebourne festivali müessisi, rinde müvaffakiyetler temenni ede - riz. idealden müstagni olabilirdin, fakat afw Bekârlara, evlilere dair İstanbullu bazı refiklerimiz bu- “günlerde bekârlık, evlilik bahsini aktüalitenin öri safına geçirdiler. Anketler biribitini takip ediyor. Bekâr kadın ve erkekler veya ağzı yanmış evliler mukabil cins aleyhin- de ağızlarına geleni söylüyorlar, A- ile mahremiyeti içinde kalması lâ- zım gelen sırlar ulu orta meydana dökülüyor. İnsanda her hâdiseyi kendi şahsi menfaatleri zaviyesin - den görerek kendi tecrübelerinden umumi kaideler Ççıkarmak hevesinin ne kadar büyük olduğunu bu müna- sebetle bir kere daha anlamış öluyo- ruz, Bir kadın veya erkek evlenmiş, kocası veya karısı huysuz çıkmış. Şimdi onun kusurlarını gazete sü- tunlarında sayıp döktükten sonra işte erkekler veya kadınlar böyle - dirler diye umumi bir hükme varan- lar görülüyor. Hattâ intihap etmesi- ni bilmeyişi yüzünden kendi başını nara yakanlar içihde herkese “Sa- kın ha, evleneyim demeyin” diye na- sihatler edenler de görülüyor. Böy- ieri hakkında rapor. * -15 — Ankara Dil, Tarih - Coğrafya hi dokt Te alenen evlenme ve aile aleyhdarı >rop ğ İ f anın /[w bu anket cevaplarında bir haylı ko- mik taraflar bulabilirler. Diğer bir gazetemiz de işi daha ciddi tutmuş, tanınmış fikir adam- larımıza evlenmek hakkındaki fi- kirlerini soruyor. Bu arada bir akıl doktorumuz ehemiyetli bir teklifte bulunuyor. “İzdivaç istişare odala - z” kuralım diyor. Evlenmek isti - yenler namzetlerini gösterip odaya akıl danışacaklar. Fena fikir değil. Bu istişare odaları bir nevi kimya Domuz eti yiyenler: ŞELAMERAİZ İ A S daeag, li Şu amerikalılar kadar orijinal rakamlara merak eden millet yok- tur.. Hani eğer bir Nasrettin ho- ca dirilip de karşısındakini mat etmek için dünyanın ortasını sor- duktan sonra, cevap veremiyen N 4 B P y S ? p * y._ ri gösterip : “ — İnanmazsan ölçi dediği bir rikalı olsaydı, bu yeni dün- tahlilhanesi gibi çalışacak d - tir. Meselâ başlıca karakterler hak- kında numara vermek usulü akla ge- lebilir: sadakat 7, asabiyet 8, ayyaş- lık 4, çalışma 5, geçimlilik 6 gibi. Evlenecek misin, dini tut e- yalı hiç ol kâğıt üzerind. etini ağzına koy ktadır! Bu- ğında Nobel mükâfatı kazanan e- serler yazmıya muvaffak olan edip- ler, bir köy tiyatrosunda şarkı söy - lerken şimdi bir sinema yıldızı olan- lar hulâsa p olduğu iy efradı içinde sivrilip meydana çıkan, kıymetli bir eser meydana getiren, yarlıkları vatanlarına ere insanların en bityitk ı'î:mf—.:ıı_.ı! akmlekan aa nilenie n devletin, bir vatanın timsalidir. Memleket müdafaasında, harp mey- danlarında ordunun önünde dalga - lanır. İdeal de azim ve iradenin sancağıdır. İçtimai hayatta her sa « vaşın önünde o gider. Amcan Selim Sırrı Tarcan ll-l v Hararet Adana ve Antalya'da 38 derece Dün şehrimizde hava bulutlu geç- miş, rüzgâr şimalden saniyede 6 met- re kadar hızla esmiştir. En yüksek sı- caklık 29 derece olarak kaydedilmiş - tir. Yurdda hava; Karadeniz kıyıla- rıyla doğu Anadolu bölgesinde mev - zii yağışlı, Akdeniz kıyılarında açik, Ege bölgesinde az bulutlu ve diğer bölgelerde umumiyetle bulutlu geç - miştir. 24 saatlik. yağışların metre nu duysalar, kim bilir koyunlar, inekler, tavuklar ve balıklar bu yenmek şerefinden mahrum olük| mak için neler feda etmezlerdi! Siyuet' şakaları Faşist hükümeti geçenlerde bir fransız gazetecisini İtalya aley- hinde gayri dostane yazılar yazı- yor diye hudut harici etti. Bu hareket fransızları pek kızdırdığı için onlar da misliyle mukabele e- derek Paris'te oturan bir italyan gazetecisini fransız. hudutlarının dışına attılar, Roma hükümeti bu- na ikinci bir fransız gazetecisini hudut harici etmekle mukabele etti ve Paris derhal bir ikinci ital- a g yi löküttçü koği senelerce uğraşırdı. Böyle bir meraklı şunu hesap :tnıiıı dünyada ne kadar insan Tinden götür odaya, ertesi günü ra- porunu al. Ona göre başının çaresi - eti yer, ne kadarı yemez... Domuz etini bazı insanlar yal- kla karşılık verdi. Şimdi iş bu safhadadır. Fakat burada kalmı- yacağı tabiidir. Her iki taraf bu i- natta devam ettikçe yakında Pa- ris'te bir tek italyan ve Roma'da bir tek fransız gazetecisinin kal- murabb bıraktıkları su mikdarla - rı, Çarşambada 57, Orduda 37, Terme- de 27, Samsunda 22, Giresun ve Hopa- da 11 Vakfıkebirde 6, Erzurumda 5, Tokat, Trabzon Kars ve Gerzede 2, Sarıkamış ve Rizede 1 kilogramdır. Rüzgârlar: bütün bölgelerde şimal ve yer yer garp istikametinden sani « yede en çok 11 metre kadar hızla es - miştir. En yüksek sıcaklıklar: Çanak- kale ve Balıkesir'de 35, Edirnede 36, Akhisar, İzmir ve Bodrumda 37, Ma- nisa, Antalya ve Adanada 38 derece- dir. Müessif bir irtihal Korgeneral Salih Omurtak'ın validesi ve Çorum mebusu Nuri Kaya Alp'ın kayın validesi ba - yan Fatma Tenasüp vefat eyle - miştir. Bugün öğleyin Zincirli cami- inde cenaze namazı kılindiktan sonra, Cebecideki medfeni mah- mıyacağı muhakkaktır. Hal böyle susuna nakil ve defin edilecek - ğ Oğlum, sancak bir “-milletin; bir 2 LO GOLSLERSADEGE . — & # —i — eei >ABR VA

Bu sayıdan diğer sayfalar: