23 Temmuz 1939 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K ont Ciyano'nun İs - panya seyahati İtalya ve İspanya dostluk teza - hürlerine — vesile oluyor. Belki, siyaset sahasında, i- talyan dış bakanının ispan- yol devlet reisiyle yaptığı konuşmalar sanılabilece - ğinden daha ehemiyetsiz neticeler vermiştir. Gene - ral Franko'nun kont Ciya- no'nun İspanya toprağına ayak bastığı sıralarda “Di- ario de Noticiao” isimli Portekiz gazetesine verdi - ği beyanat bu bakımdan çok dikkate şayandır: His- s. sahada, italyan - ispanyol silâh arkadaşlığı hararetli tabirlerle kutlanmıştır. Ve B. Musolini'nin damadı fırsattan istifade ederek i - talyan ordularınin İspanya harbına faal bir surette iş - tirâk etmiş olduklarını — ki bu kimsenin meçhulü olmıyan bir hakikattir — tebarüz ettirmiştir. Esasen, bir haylı zamandanberi fa- şist hükümeti italyan kıta- larının, faal ordu general - lerinin kumandası altında, Franko'nun zaferinde oy - nadıkları rolü gizlememek- tedir. Bu vakıalar karşısında belki ayni kont Ciyano'nun 13 mayıs 1937 de faşist me- büsan meclisinde yapmış olduğu beyanatı hatırlat - mak yersiz olmıyacaktır; bu nutka italyan hükümeti her halde pek ziyade ehe - miyet atfediyordu ki bunu fransızca olarak hususi su- rette tabetmiş ve mebzul miktarda dağıtmıştı. İşte o broşür gözümün önünde duruyor... Bu nutuk baştan başa okunmaya — değer; en muhtelif mevzular üze - rinde burada pek enteresan sözler görülecektir: Avus- turya, Tuna nüfuzu, Çin. v. s. Nutuk bilhassa fransız - italyan münasebetleri h- susunda iki millet arasında bir aydınlatmayı tamamen lüzumsuz görüyor. Çünkü, diyordu “İki millet arasın- da hava hiç bir zaman bü neviden şeylere lüzum gös- terecek kadar ihlâl edilmiş değildir”. Kont Ciyano'ya göre ingiliz - italyan müna- sebetleri hususunda kazi - ye ayni değildi ve bu mü- nasebetlere ciddi surette halel gelmişti. “Fransa ile aramızda bizi derin surette ihtilâfa sokacak hiç bir e - saslı mesele yoktur” diye tasrih eden kont Ciyano i - lâve ediyordu: “İtimatna - me meselesi Fransa'nın Ro- ma'daki diplomatik vazi - yetini anormalleştirmekte- dir.” Fakat bu nutkun en şa - yan dikkat noktasına gele - lim. İspanya harbı ve Lond- ra karışmazlık komitesi meselelerini gözden geçi - rirken kont Ciyano şu su - retle fikir beyan ediyordu: Verilen söze faşitsçe bir sadakat “Kabul edilmiş olan pratik tedbirlerin tatbikinde, kont rol sistemlerinin tam tesiri hususunda biraz şüpheli - davranmayı haklı göstere - bilecek bazı kusurlar gö - rülmüşse de, biz kendi he - sabımıza, girişmiş olduğu - muz teahhütlere bir faşist itinası ve dürüstliğiyle hür met edeceğimizi beyan ve teyit ederiz”.. Bu sözleri sadece kopya etmekle ikti- fa ettim. Kont Ciyano'nun ente - resan tarafı, onun beyana - anı okumak değil, aradan bir müddet geçtikten sonra tekrar okumaktır. Wladimir d'Ormesson LE FİGARO Gözden düşme İngiltereyi ve onun zi- mamdarlarını taşıyan kont Grandi'nin Londra'da bu- lunması Pört Ciano mua- hedesinin yegâne canlı şa. hidi idi. Grandi Roma'da- ki meslekdaşlarının ekse- risinden daha iyi idi. Grandi Londra'da iken zaman zaman sesini işitti- rir, kont Ciano'nun umu - mi siyasetine tesir etmese de, ingilizlerin yaptığı ba- zı işleri ve hareketleri ü- zerine şeflerinin nazarı dikkatini celbederdi. Londra'ya, İtalya'yı tem sil etmek için, Kont Cia- no'nun mutlak itimadını kazanmış olan bir diplo - mat gelecektir. Londra'ya tayin edileceği söylenen iki kişi var: birisi Kont Ciano'nun bacanağı, Ma- gistrati, diğeri, çelik pak- tın zanaatçılarından biri olan İtalya'nın bugünkü Berlin elçisi Attoliko'dur. Jour Danzig'deki Alman "turistleri!,, Danzig gizliden gizliye boyuna silâhlanıyor. Leh - liler Almanya'dan serbest şehire Haymver'de vazife almak için gelen alman as- kerlerinin 15.000 - olduğu- nu söyliyorlar. Serbest şehrin sokakla- rında motosikletlere bin- miş alman askerlerini gö - rebilirsiniz. Kamyonlar te- darik edilmiştir... Acaba bu, Danzig'e he- nen bir darbe indirebile - ceğine mi delâlet ediyor? Yo, bu hiç bir zaman, yalnız almanlar yolları gözetli - yor ve faaliyet devam edi- yor. Paris - Soir (Büyük harpten sonra ilk paskalya gecesi, beş genç, Antuvan, kardeşi Jilber, arkadaşı Dominik Heriyo, Ma- riyan ve Solanj Senkler işminde iki genç kızla beraber sıkıntılı bir suareden kaçıyorlar ve geceyi kırlar için- de kaybolmuş bir otelde geçiriyorlar. Antuvan, Mari- yan'la, Dominik de Solanj'la beraber eğleniyorlar. A- radan hayli zaman geçmiştir. Mariyan, Antuvan'ı sev- miye başlamıştır. Genç kıza biraz bigâne görünen An- tuvan bir gün onunla buluşmuş ve beraberce dört ay evel ilk defa paskalya gecesini [eşlrdj gece beraber kalmıştır. Fakat Mariyan sevdiği derece- de sevilmediği için kendini üzüyor.) X Mariyan'ın kız kardeşleri onun her gün değişti- kleri otelde bir ğini, damla damla eridiğini, daha sinirli, daha sert ve daha karanlık olduğunu görüyorlar fakat kimse bundan hakiki bir endişe duymuyordu. Dört kar- deşten dördünün de kendilerine göre bir çok mace- ralariyle, yalanlariyle, muvaffakiyetsizlikleriyle, hülyalariyle bir hayat tarzları vardı. Yalnız bunun- la meşgul oluyorlardı. Mariyan onların bütün söylediklerinin arkasın- da yalnız “ben! ben!” bir tek ses işitiyordu. Segre'lerin evi bu sene, her zamankinden daha çok gürültülü, hayat ve neşe ile dolu idi. Dört kız kardeş orada oldular mı âdeta ayakl. Jtınd. AICITTIITTTIYUKDDUDUKDUODUYAUDUUTUYDTOUTUKUAUTAKDUUUDUATTII Almanya'ya gönderilen esr_arengiı mektuplar Alman makamları bu yeni propaganda usulüne kızıyorlar Paris - Soir'ın hususi muhabiri R. Lorette Berlin- den gazetesine telefonla bildiriyor: İki hafta evel Londra'da ikamet eden esrarengiz biri Kingball tarafından alman milletine hitaben ya- zılan ve pek çok almanlara gönderilen beyannamenin Berlin'de büyük bir hiddet uyandırmış olduğu ma- lümdur. O derecede ki bizzat B. Göbels, kolay tahmin edilebilecek tâbirlerle ingilize uzun boylu cevap ver- mek lüzumunu duymuştur. Alman propaganda nazırlığı, hattâ B. Kingball'in bu teşebbüsünü ingiliz hariciye nazırlığının bir ma- nevrası telâkki etmekte bile tereddüt etmiyordu.., ve matbuat İngilterenin selâhiyetli bir kalemden “ta- savvur olunabilecek en acı cevabı,, almış olduğunu yazıyordu. Şimdi esrarengiz B. Kingball birçok almanlara ikin- ci bir mektup göndermiye muvaffak olmuştur. Filha- kika, dün, alman makamları yeniden, sayısız mektup- larla içi beyanname dolu paketlerin bir kere daha hududu geçmiş olduğunu görmekle hayrete düşmüş- lerdir. Fakat on beş gün evelki gibi bu defa da işişten geçtikten sonma bunun farkına varılmıştır. Gerçi bu mektup yağmuruna mâni olmak güçtü, Mektupların hepsi de İngiltere'den postaya verilmiş olsaydı, sansörün bir dereceye kadar tatbiki mümkün olurdu. Fakat hal böyle değildir: mektuplar Fransa- dan, Belçika'dan, İsviçre'den, Danimarka'dan, Nor- veçten, İsveç'ten ve hattâ Almanya'dan postaya ve- rilmiştir. Diğer taraftan, zarflar da biribirine benzememek- tedir: her boydan, her renkten ve üzerleri başka ya- zılarla elle veya makine ile yazılmış olan zarflar kul- Tanılmıştır. Bunları ele geçirmek için hariçten gelen bütün mektupl: Ça le tâbi ? SEFÜF İşin güçlüğü meydandadır. Bu mektupların miktarı ne kadar olarak tahmin edilebilir? İlk mektup postası 50.000 den fazla mik- tarda tevzi edilmiştir. İkicinsine gelince bu rakamın çok aşılmış olduğu temin edilmektedir. Mektübun muhteviyatı nedir? Her şeyden evel, mektup sahibi, alman makamlarının ingiliz devlet a- damları tarafından söylenen nutukların neşredilme- sine müsaade etmemekte veya kısmen müsaade et- mekte olmasına esef etmektedir. Sonra B. Kingball taarruza geçmektedir: “Şu son senelerde alman taleplerinden bahsedildi- ğini çok işittik. Fakat size şunu söyliyeyim ki talep- ler talepleti dâvet eder. Bizim de taleplerimiz oldu- ğunu tabil size söylemediler. “İşte bu talepler: 1) Nazi rejiminin dış politikası değişmelidir; daimi buhran içinde yaşamaktan bık - tık. Belki bu sizin umurunuzda değildir; yalnız şu- nu bilin ki böyle bir hale daha uzun zaman tahammül etmiyecek milyonlarca insan vardır. 2) Führerleriniz, bizimle sulhçu bir hava içinde iş- birliği yapmak niyetinde olup olmadıklarını bildir - melidirler..,, B. Kingball ayrıca çeklerin hangi şartlar içinde yaşadıklarını, alman yahudilerine yapılan muamele - leri ve Nazi devletinin herkesin husumetini kendi aleyhine tahrik ettiğini hatırlatmaktadır. M D î:: 4 BÜ F Yr Üç «K AŞ Yazan: İröne Nemirovski kü bir kadın onu takip ediyordu. (ve daima da a- yaklarının altında bir kadın vardı.) Nihayet kadın onu bıraktı ve Segre gürültüden kaçmak için ikin- ci katta zeytin renkli salona kaçtı. Rejin'in çaldığı soğuk ve parlak bir vals havası aşağı katlardan yükseliyordu. Segre küçük, zayıf, gözleri ışıklı ve cevval bir adamdı. Bıyıkları dudaklarının hizasın- dan kırpılmıştı, elleri sarı uzun fakat biraz titrek- tL A bunları gördüğü *“işte uyuşturu- cu ilâç kullanan adamın elleri!” diye düşünürdü. Zaten bu iptilâsı onun hayatındaki anlaşılmaz nok- taları izah ediyordu. Segre biraz mağrur ve ayni da müşfikti. Onu sade yabancılar değil, biz- bir şenlik havası doğuyordu: kapılar açılıyor, kapa- nıyor, kahkahalar, musiki nağmeleri genç ve mesut sesler etrafı sarıyordu. Rejin aşağı yukarı lord Sen- dan'la nişanlı sayılırdı; İngiltere'ye hareket ede- cekti. Lord hareketinden bir gün evel Segre'lerin e- vinde yemek yemişti. Saat beşe yaklaşıyordu. O hâ- yordu. O zaman ondan ortada ya bir pipo tütünü zat kendi ailesi bile anlayamıyordu. Gayet yavaş yürürdü. Hiç bir şeye karışmaz fakat her şeyi keş- federdi. Evinin içinde sanki bir hayalet gibi dolaşır, sonra günün veya gecenin her hangi bir saatinde sanki esir'in içinde sır olmuş gibi ortadan kaybolu- — İ8ğ— Mihver bir ficaret konferansı mı hazırlıyor! Berlin - birkaç günden - beri Berlin'in büyük sanayi ve toptan ticaret mahfille- rinde mihver devletlerinin idaresi altında ve bugün Almanya ile iyi ticari mü- nasebetlerde bulunan bü - tün devletlerle, ticaret mu- ahedeleri için yakında o - nunla müzakerelere girişe - bilecek olan devletlerin iş- tirakiyle toplanacak büyük bir konferans ihtimalin - den bahsedilmektedir . Konferansın organizas - yonu Doktor Şaht'a bıra - kılacakmış. Kendisi sonra müzakerelerde mühim bir rol oynıyacakmış. Yeni iktısadi bloka da - hil olacak devletler karşı - lıklı olarak en ziyade maz- harı müsaade millet mua - melesi yapacaklarını teah - hüt edeceklerdir. Bundan başka, takas yo - luyla mübadele, yahut u - cuz mübadele usulü ihdas edilecektir. Yani anlaşmı - ya dahil devletlerden biri bir başka devletten ihtiya- cı olmıyari emtiayı alarak ihtiyacı olan emtia muka - bilinde bir başka — devlete satabilecektir. Takas yoluyla mübadele münasebetleri tesis etme - miş devletler arasında te - davül etmek üzere bir tedi- ye sistemi de organize edi- lecektir. Muhtelif memleketlere p devlet ad son Berlin ziyaretleri esna- sında yapılan kon! da projelere temas edilmiş- tir. iniın Ocuvre Paranın kuveti Bugün içinde bulundu- ğumuz “beyaz harp,, para- nın oyniyacağı rolü çok güzel hatırlatıyor. Son mil yar kimde ise kati netice onundur. Fransa silâhlanmak için geniş mikyasta para harcı- yorsa, İngiltere de milyar- lar sarfediyor. milli müda- faa işleri için bu sene 580 milyon ingiliz lirası harcı- yacağını ilân etmişti. Ni - sanın daha 25 inde 630 mil yon harcadı. Evelki gün bu miktar 730 milyona çık- tı. Sir Con Simon, bu para da kâfi gelmezse daha ile- riye yarılacağını bildirdi. N Paris - Soir K e BOi BO — ARLLIN, l Çeviren: Mümtaz Faik FENİK FŞT T RADYO ! TÜRKİYE Radyo Difüzy Hicaz şarkı - Tasdi deyim —6. ... * caz şarkı - İndim TÜRKİYE Rı;iyo:u ANKARA Radyosu DALGA UZUNLUĞİ 1648 m. 182 Kes./120 Kw, 19.74 m.151495 Kes./ 20 Kw, T.4.0. Danzig'de harp 31.70 m. 94655 Kecs./ 20 Kw KT P. ANKARA PAZAR 223, 7. 939 Proğram. Türk müziği (Klâsik proğram) Ankara Tad- yosu küme ses ve saz 12.30 12.38 hazırlığı heyeti. ünkü alman gazeteleri, | 13.00 Memleket saat ayarı, a- a ” jans ve memleket ha- 1410 da Grünwald'de barlbert vukua gelen ve Tötonya | 1311 Müzik (Küçük orkes- tra - Şef : Necip Aş- kın) 1, Brusselmans - Felemenk raksı — 2. J. Strauss - Güzel Mavi Tunada (Vals) — 3. Eduard Künneke - Te- şövalyelerinin Polonyalı - lar tarafından mağlüp ve tardedilmesiyle nihayet bu lan harbin yıldönümü mü- nasebetiyle Polonya'da ya- pılan tezahürlere ateş püs- kürüyordu. Alman gazeteleri gene - ral Branschitch'in çarşam- Löhr - Bavyera valsları —. İ Brahms - Macar dansı No, 9 — 6. Franz L&har - Çocuk prens o- peretinden potpuri:; 14.15 - 14.30 Müzik (Piyano so ba günü Tannenberg'de loları - PL). Hindenburg'un ruslar üze- | 18.30 Proğram. 18.35 Müzik (Şen oda müzi- rinde kazandığı büyük za- y R ği - İbrahim Özgür ve feri yadetmek için söyli - ateş böcekleri). ği nutk ileri 19.00 Çocuk saati. yeceği nutkün. kendilerine | (054 #ğç4 Müziği (Fasıl he- şiddetli bir cevap teşkil e- yekl) deceğini yazıyorlardı. 20.00 Memleket saat âyarı, â- jans ve meteoroloji ha- berleri. Neşeli plâklar - R. Türk müziği (Saz eser- leri ve şarkılar) 1.. .. » Hicaz — peşrevi — 2. Suphi Ziya - Hicaz şar- kı - Anılsın yar ile — 3. Asım bey - Hicaz şarkı » Her zahmı ciğersuze —4 ... Kemençe taksimi — 5. Arif bey - Malüm olduğu gibi, Ta- nenberg, Grünwald muha- rebesinin cereyan ettiği yere pek yakındır, Birkaç gündenberi ser - best şehirdeki nazi propa- gandası Danziglilere gar - bi Prusya'nın yani, Pome- reli'nin yakında kurtuluşa kavuşacağını vâdetmekte- 20.10 20.15 essür valsı — 4. Hanns — - Hicaz saz semaisi eI Halk tüf sü - Sürmelimin Yine — ...- // türküsü - Irafa fi koydum — 10. . . * Menekşeler - tuta tam — 1)., ... .* yun havası.. Müzik — (Riyasetit hur bandosu - Şef ? san Künçer) 1. Ku ra - Dağ ve — val (marş) — 2. Allan beth - Entermedzo aint-Saens - “Pha (Senfonik parça) — Gavdiner - Dans < Berlioz - Macar mâ' 21.50 Anadolu ajansı ( servisi). 22.00 Müzik (Cazband - P 22.45 - 23 Son ajans habe ve yarınki proğram. AVRUPA OPERA VE OPERETLER 20.15 Deutschlandsender, ypziğ, Viyana — 20.20 ih. n SENFONİ VE ORKESTE KONSERLERİ : 6.30 Prf | — 8 Danziğ — 9 Berlin — Stokholm — 11.30 Prağ 17.30 Mayland — 18.30 Lö dra — 20 Hliiversem 20.10 Oslo — 20.15 — Bet 20.35 Braslav — 20.30 Pa — 2045 Sottens — 21 Brül sel. ODA MÜZİĞİ :8 Lıypziij 8.15 Köhn — 9.30 Sarbrül Maylaf 21.00 Stutgart — 22.10 — 22.30 Stokholm. SOLO — KONSERLERİ * Münih — 9.30 Breslav — Berlin — 11 Deutschlani sender — 11.15 Hamburg 19.20 Droytviiç — 20 Stutgart — 22.30 Deutsd landsender. HALK MÜZİĞİ : 8.10 B lav — 9.40 Prağ — 10.15 yana — 10.30 Münih. ANS MÜZİĞİ ; 22.! FFrankfurt. — Misal teşkil etmek üzere ( Danzig altı ay idare ede- dir. Çünkü yüzde yüz na- zi olsa bile, her danzigli i- çin Danzig'in serbest şe- hir sıfatiyle elde ettiği im tiyazları kaybetmesi hoşa gider bir şey değildir. Danzigliler anlıyorlar ki mıştır. Bu büyük miktar- da mal bedellerini Danzig bankâsı ödemiştir. Danzig'deki nazi parti Almanyaya ilhaklarından binasının her neviden kon- sonra, şehirleri herhangi —servelerle dolup taştığı bir alman vilâyet şehri se- söyleniyor. viyösine düşecektir. Ocuvre Bunun için naziler onla- ra Almanya'nın Pomereli- Uzakşarkta para harbi yi kur ğı Polonya - hları koğup yerlerine al- T manları — yerleştireceğini — — T senec Tate Şark'ta hâlâ top atiliyor. tekrarlamaktadırlar. Hattâ Danzig senatosu - nun şimdiden Danzigli na- zilere Pomereli'de memu - riyetler ve sinekürler da - Fakat en haşini, japon pa- rasına karşı eski Çin para- sının açtığı inatçı, ardı gelmez ve sessiz mücade - ğıtmıya hazırlandığı bile ledir. ş rivayet olunuyor. Japon kıtalarının — işgal Bir yandan da, naziler ettikleri mıntakaları, ja- ponlara kati olarak vermi- yecek olan da bu mücade- ledir. İşte Japonya'nın, İngil - tereye Çin parasının mu - kavemetine yardım etti di- ye hiddetlenmesi de bun - dan ileri geliyor ya... Almanya'nın, icabında en ciddi vaziyetlere karşı koy mıya âmade olduğunu is- pat edecek tedbirler almak tadırlar. Meselâ Danzig ticaret o- dası gida maddeleri satan bütün tüccarlara dışardan mal getirmek imkânsızlaş- dığı takdirde — kullanı - mak üzere kabil olduğu ka dar büyük miktarda yiye- cek ithar etmelerini emret- miştir. Bu tedbirlerin nafile ye- re alındığı tebeyyün eder- se, Almanya'nın bütün bu stokları satın alacağı da i- lâve edilmektedir. “Paris - Soir Basma kalıp bir tebliğ Franko - Ciano tebliği pek solgun benizli çıktı, anlaşılan iyi beslenmemiş. Bu tebliğde İtalya ile İspanya arasında “tam bir Faküni Kslad cek kadar kahve satın al- hazin bir ıslıkla tempo tutuyordu. noktai nazar ve proje t sanüdü,, olduğu gösteril yor. İki memleketin bi günkü işbirliğnin “ini şafı vâdediliyor, Hiç bir resmi tebliğ bi nun kadar umumi geç midir? Ciano memleketin" ancak güzel lâkırdılarli dönecek. Paris - Soil Varsova görüşmeleri Berlin'in ifrit kesilece mevzüular çok: meselâ g% neral İronside'in Varşovâ da buülunması gibi... İron! side “demir böğrü ,, mâna sına gelir. Bu isim bütü! bir programdır. Bu gene ral denizaşırı ingiliz ku vetleri umumi müfettif olmazdan evel Cebelütta rık kayasını, alınmaz bi kale haline getiren Cebe lüttarık valisi değil miy di? General İronside lehçş konuşur. Tanenberg muha rebesine ait yaptığı tetkil ler de onun şarkı çok gü zel anladığını ispat edef Onun için, Varşova konuş maları kolay ve semere olacaktır. Paris - So: “Peder beyin G | leyi!” Tere ya rak gülümsedi: — Ne olsun baba? — Dansetmiyor musun? görmüştüm. — Hayır. Bu akşam hiç canım istemiyor. — Ben seni dışarı çıktı zannetmiştim. Öyle gibi — Hayır. Gördüğünüz Odil olacak! Odil her gün ayni saatlerde evden sıvışırdı. Ki- Bu esnada Mariyan içeri giriyordu. Ona baka- li — Ne var ne yok çocuğum? t teşrin gecesini seyrediyordu. Bu, dolu renginde ma- vi, temiz ve kıvılcımlı bir gece idi ve ormanın ağaç- ları arasından nereden geldiği belli olmıyan kırmı- zı, hareketsiz, sağır bir ışığın ufukta parladığı gö- rülüyordu. Bu akisleri tablo haline koymayı ne ka- dar isterdi. “Fakat ben artık bir işe yaramıyorum ki. Ben artık bir ressam değil, bir işçiyim!” diye i- çini çekti. Aldığı bütün bu siparişleri, bu toptan, düzine ile kadın portrelerini, para tedarik etmek i- çin, sırf karısının servetiyle geçinmemek için yapı- yordu. İşte içini burğulayan şey de bu idi ya. Bir gün evel Odil'in kız kardeşlerinden birine şöyle söylediğini hatırladı: — Bu Rejin Sendam'da ne bulacağını zannedi- yor? Bir asâlet unvanı mı? Âlâ! Fakat herifin mete liği yok. Çocuklar bize lâzım olan şey paradır. İçi- nizden biriniz bizim nasıl yaşadığımızı hiç düşündü me gittiğini kimse bilmezdi. Dört kardeşten en ke- tumu Odil'di. Segre mırıldandı: — Evet Odil!... Evet evet!... Omuzlarını silkerek içini çekti: — Bunlar da kos koca kızlar! “Ve ben de... diye düşündü, yarın elli yaşında olacağım. Saçlarım bem beyaz, omuzlarımda burç- lar, bitmiş, tükenmiş bir #dam... Sonra da hâlâ i- çimde bir şey, hâlâ ve hâlâ bir şeyler ümit ediyor, bir şeyler bekliyor.. Evet. Felâket şu ki çocukları- mız bizi büyük adam zannediyorlar, fakat yüz a- damın dol dok asla büyü işlerdir, bun- lar ihtiyarlamış delikanlılar, beyaz saçlı çocuklar- dır ve birdenbire yaşamadan ölürler. Fakat bu kü- çük yavrular bunu nasıl bilebilirler?” mü? Hayır! Hepsi bu Vally ailesinin mirasından Eliyle yavaşça & yanağını, kulağınımn me- geliyor. O da yenip biterse, o zaman elimizde yal- mesini okşadı. — AÇ |

Bu sayıdan diğer sayfalar: