16 Mayıs 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

16 Mayıs 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Çi Haydar Rifat Mahmut Esat Bey muhakemesi PTXS eee ee 29 mayıs sabahına talik edildi Şe EN meme TÜst tarafı 9 indi sarıfamızdadı? o | bahsederken neden mesmu ok | davayı cezayı tahdit maksadile Yemek Zamanı oldu, müsaade İyurun da öğleden sonra ma- tta bulunayım. me bir buçukta toplan- Üzre celseyi tatil etti. ikinci celse. iki €yeti hakime öğleden sonra de geldi. Müddei umumi: — “Haydar Rifat bey “son benimdir., dediler. Bu son “öz ancak son ce'seye aittir. E- $er her safhada son söz maznu- diye bakılırsa mubake- me çok uzar, Binaenaleyh mah- kemerin, bu hususta bir karar i talep ederim,, dedi. Heyet müzakereye çekildi. Haydar Rifat beyin son söz be- ir talebi bu hususta gerek in, gerek müddei umumi- e beyanı iddialarına karşı ken- i nazarını dermiyandan ibaret telâkki edildi, bu noktai müsaade olun- A, beyanına mn üzerine Haydar Rifat | söze başladı ve dedi ki: *- Müddei umuminin sözleri İS voktaya temas ediyor. “Biz barada muhasebei amal göre- Meyiz,, diyorlar. Ben diyorum ki vüz olunan şahısta isnat olu- Ban şekil memuriyete taallük et- tiği takdirde isbat hakkı var dr. 486 ıncı maddeye istina- den söyliyorum. “Dört suç hak- İddi dava açılmıştır, diyorlar. lanameyi okuyunuz, dört suç “ yoktur, Adliye vekiline emniyeti ni isti ğ : tedir diyorlar.,, Haydar Rifat B. bilhassa Sa- in Beyin âmme davası ifa- desine karşı Adliye Vekilinin Yahsi dava açtığını kayitle buna vet in iştiraki suretinde işa- znda ildiğini kaydediyor tar- u Sevap vererek : liye V.Ri Mumaralı fıkrada Ad- ilinin memuriyet vazife- imal ve gayri kanuni Yap bulunmak isnatları Fakat » İftiradır,, diyorlar. iu" bu tasrih edilmiş bir mad- ği dolayı değil, umumi su- dört yapılmıştır. Binaenaleyh dahi Suç değildir. Dört suç olsa vazifesini sui istimal ea imesinin erer her kanun Anket meselesi yapmak meselesine ge bende böyle bir salâbiyet By Bu meb'uslara aittir. burada ancak iddiaları ka- Muna istinat ederek ispat ede- bilirim, Amme davası zımnında Y, istimaı kabil olurdu. 4 EDİ şahitlerim (gösterilmiştir. et müdürüne, İbrahim be- Ye sual tevcih edilemez, dediler, dair hâkim her şeyin fevkin- » Mahkeme karar verir. . bozamaz. Hata da etmiş tevk tevbih edilemez. Şahitler it edilmiştir. Musiptir. Mab- de kararını bozamaz. Mu- a kabul buyurmuşsunuz da olur başka yerde baka- maz, Ben söylerken kanuna is- a ederek söylüyorum. müd- umumi B. hangi maddeye İstinat ederek söylüyorlar ? ye Tahkir nedir? Rifat B. bir dava aç- Tahkirden bahsetti. | Eğer t meselesi mevzuu bahso- (2 mesmu mu olu? Dediler. tı tü di Bir madı? Neden filinın kanaatine | hasrediyorlsr? Hikmet B, mese- İesinde öyle bir mesele mevzuu | bahsolmamıştır.,, Diyorlar. Hikmet B. başı taştan taşa vurulmuş mudur? diye .mahke- meniz sormuştur. Binaenaleyh bunu sormak benim hakkımdır. O cihetin de Hikmet beyden sorulmasını talep ederim. 238 in- ci madde mucibinbe kendileri- ne müdafaa için mühlet verildi. Daha müdafaaya sıra gelmedi. Haydar Rifat B. burada madde- yi okuyarak dedi ki: — Sair sübüt ve rabıtalardan bahsediyor. Ben bunlari ilân ettim mi? Etmedim, şimdi edi- i yorum. Bunun İçin “etmek lâ- zımdır.,, Diyorlar. Ben müddei umumi ile ittifak etmeli imişim? Şahitler cevap veremiyor, çünkü sorulacak süaller o şahittlere s0- rulacak sualler değildi. müddei umumi B. maddeyi tefsir ede- rek o temasettiler. Dediler ki İ “reisesöz verebilir. reise ve- | rebilir değil verir. Bu madde- yi değiştirir. Ben- maznun ayni zamanda müdafiim. Bu madde de üç tane hilâf teşriatı vardır. “Şahit nasıl istima edilebilir?,, diye yapılan bir faciada kâğıtta böyle yok diye erbabı haktan is- tima hakkı kaldırılabilir mi? yaz- madığım bir mesele dölayısile sual gönderildi. Sual varakasında Haydar Ri- fat B. irtişa rezaleti dolayısile b ri i i uk N (rf muşahhas iğbirarından do- layı efkârı umumiyeyi - tehyiç maddesinde gazeteler aleyhine ikamei davajettirmiştir, öyle mi- dir?) deniliyor. Bundan evvelki istinabe varakasında böyle sual yoktur. ben böyle bir şey söy- lemedim. Sırf şahıs iğbırarından demedim. İgbırarından dolayı da demedim. İkamei dava ettirdi de demedim. Söylemediğim şey şa- hitlerden nasıl sorulur? Her sö- züm hakikattır. Fakat bunları söylemedim. Bana - (işte şurada şunları demişsin ) diyecekleri yerde davanın şumulü dahilinde- dir diyorlar. Hasım bana bunu isnat ediyor. Sonra da bana bak sen şunları söylemişsin, isbat et) diyorlar, bu olur mu? Ya berat, va mahkâmivet Müddei umumi söz alarak dediki: Vekil aleyhine takibat yapınız demiyorum. Ben iftira ve saire fiillerinin vazifesinden mütevellit olduğunu isbat mev- küindeyim, Ben bu hakkımı kul lanıyorum; müdahale etmesinler. Haydar Rifat B. bir dava açtı istidasını dosyama koydum. Ya mahküm olacak, ya berat ede- cek. Haydar Rifat B. masumi- yeti oteşriiyesini o reffettirecek benim. Yazdığım şeylerden Mah- mut Esat B. teberri edecekti, suç- suz olarak mahkemeye müraca- at edecekti. Ben dava açınca benim aley- himdeki davanın neticesini bek- lemiyor. Mahmut Esat B. açıkça evvelâ bu suçları ispat edin, on- dan sonra dava açalım, diye- cekti. Reis — Bunları söylediniz. Ye- ni bir dava açtınız eskisile be- rsber görülsün mü görülmesin mi ? Onu söyleyiniz | Haydar Rifat B. — Eğer bu açmışlarsa o zaman mesmu © lur, diyorlar. Bu hususta fikrimi yazdım. Ya zaten yazınca da tam yazarım. Müddei umumiye söyliyeceğim bu kadardır. Salehattin Beyin sözlerine mukabele Şimdi Salahattin beyin sözle- rine cevap veriyorum. “Vekilin amaline burada ba kılamaz,, diyorlar, Bakılır. Müd- dei umumi hukuku amme da- vası açmış, şahsi dava açılma- mıştır , dediler, (Hakaret ve sövme cürümleri için şahsi dava açlığımızı istida ile arzediyorlar. “ Mezkür cürümler düşünce hu- kuku amme davası açılması için nazarı dikkatinizi celbedelim ,, diyorlar. Mahkeme beyyine kararı ve- rince kendileri de tahtı zanda- dırlar. Aleyhimizde sübut delil- leri getiriyor demeleri doğru de- ğildir. Vekilin amalinin rö'yetini istemem. Hangi esaslarla bize çatıyorlarsa ayni şeylerle isbat mecburiyetindeyiz. Müekkilimiz nakli dava için emir vermemiş- tir, diyor. İçtihat meselesidir, diyorlar, Temyiz, sureti iş'are göre de- miş ki benim sübut vekillerimden birine temyiz yapacağını yapsın, sureti işara görç, , O iş'arı yapan mes'uldür, Gazeteciler mercilerine müracaat ediyorlardı. Senin nene lâzım. ev sahibi çeza yerseydil diyorlar. Ben ettim onlar da şey me EMER Haydar Rifat bey — Şahitle- rin dinlenmesi kanun dahilinde- dir. Bunları dinlerseniz hak tecelli eder. Sadettin Ferit bey hendeniz . için diyorlarki her kesin hakkı müracaatı vardır, şikayet edebilir. Ben de aklımm erdiği yere müracaat ettim. İsmail Sıtkı bey “Bu meseleyi bilmem, kanunsuz işleri biliyorum dedi. Binaenaleyh tekrar sorul- mak lâzımdır. Böyle davayı uzatacak surette ayni kanuni hareketlere müsaade olunmamak lâzımdır. Dediler. Ben kanuna istinat ederek ha- reket ediyorum.» Haydar Rifat Bey kanun maddesini okuyarak devam etti: Şahitleri dinlenmeli — Vasfi Raşit Bey, hükümet- ten bahsettiler. Benim hükümet- le alâkam yok. Hükümetin düş- manı diye bana hücum ettiler. Bunlar hep asılsızdır. Ben avu- katım. Adliye ile işim var, Ben gayri kanuni hareketlerden bah- settim; Bunların isbatı için şa- hitlerin dinlenmesi lâzımdır. Şa- bitlerin dinlenmesini kabul bu- yurursanız ber birine ayrı ayrı sorunuz. Bu nazik dava lâyık olduğu selâmet noktasına (varmalıdır. Ya ben ceza görmeliyim, yahut Mahmut Esat bey, mukadder olan âkıbete kavuşarak zararsız bir unsur haline geçmek suretile olsun bahtiyar olmalıdır. Bu neticenin sür'atle balli yeni bir mesele çıkarılmıyarak musır- ran eldeki bususatın kanun ve usul dairesinde halline bağlıdır. duğum masını hürmetle talep ederim. Adaletin selâmeti noktasından v dü din: çiğ p bütün sinema müddetince Saci- din: büyük bir buhran geçirdi- ğini arasıra vaziyet değiştirme- sinden anlıyordum. Kâh sağa, kâh sola yaslanıyordu. Ohlar gibi bitkin nefes alıyordu. Sacit istediği cevabı alamr- yordu. İçerledikçe içerledi. Fa- bamet Briget Helmi dikkatle heyecanla seyrediyordu. Hatta hayrandı. Bu hayranlığı: “ — Hakikaten güzel oynu- yor, diye ballandıra ballandıra anlatıyordu. Bu sözde Sacidi sinirlendirdi. “ — Evet dedi sevmiyen ka- dın olduğu için bu şeytandan hoşlanıyorsunuz. Sonra sustu. Fahamet Sacidin şahitlerin (o istimamı istiyorum. Zaten geçikmiş bir şey yoktur. Dava henüz ilk kanuni sırada- dır, yeni feklif edilen şahitler Bunu müteakip Haydar Rifat B. eski şahitlere zamimeten İs- tanbul sâbık temyiz reisi evveli Ömer Lütfi, Baro reisi Halil Hilmi, Avukat İsmail Münir, Hâmit Nâzım, Ahmet Lâtif, Hafız Osman Nuri, Firetelli, Methi Sait, sabık ticaret reisi Esat, Şirketi hayriye müşaviri Necati, Dahiliye Vekâleti hukuk müşaviri Ali Şevket, esbak müd- dei umumi Esat, avukat İrfan Emin, Hilmi Rıza, Ragıp, Orban Mitat, Nazmi Nuri Beylerle Es- kişehir Baro reisi Halil, İzmirde Ömer Fuat Beylerin de müda- hale noktasindan istima edilme- lerini istemiş, bazı yerlerden mektup ve telgraf aldığını, fa- kat. hiç olmazsa işehi aldığı 20 imzalı telgraf üzerine onların da şahit sıfatile istimamı, mahkemenin bu husustaki adi- lâne kararını beklediğini söyle- miştir. Müzakere ve karar Heyeti hâkime üçe on kala müzakereye çekilerek iki buçuk saat sonra saat altıya yirmi ka- lâ muhakeme salonuna avdet etmiş ve kararı tefhim eylemiş- tir. Kararda, Haydar Rifat B.in talepleri hülâsa edildikten son- ra neticede Sandıklıda "bâkim İbrahim beyle Aydın demiryol- lan müdürünün istinabe suretile etlerinin alınmasına, Balı- kesirde Hikmet Beyin taştan taşa vurulması esbabının sorul- masına, Basadın ve diğerlerinin kefalet miktarları ve tahliye ta- rihlerinin Istanbuldan istifsarına Kâzım Bey hakkında Adliye ve- kâleti zat işleri müdürlüğünden istilâm için müddei umumiliğe tezkere yazılmasına karar veril- miş, ewelce (o istinabe su- retile. ifadeleri alman zevatın tekrar istinabeleri yapılmasına lözum görülmemiş, yeni şahitle- rin dinlenmesi teklifi de redde- dilerek muhakeme 29 mayıs sa- at ona bırakılmıştır. H. Rifat B. hareket etti Ankara, 15 (telefon) — Hay- dar Rifat B. Konvansiyonelle İstanbula hareket etti. —— 5— VAKİT 16 Mayıs 1930 << DÜŞKÜNLER:3 Oğul Yazan : Sadrı Etem dediklerinden bir Şeyler anlıya- madı ki... “— Rölünü güzel yapıyor... Diye cevap verdi. Sacit: “— Evet şimdi anladım. Hik- mette Brigit Helmi severdi, onun için seviyorsunuz. Bu söz Fahametin kafasına dank dedi ve hafifçe gülümsedi: “— Demin dedi, sevdiğimin sevdiği her şeyi severim diyor- dunuz. Halbuki şimdi aksini ya- pıyorsunuz, size çocuk dersem yalanmı söylemiş olurum. Sacit gerilmiş bir saz gibi cevap verdi. * “— O başka şey acanım.. Fahamet kadın sevki tabiisi ile laf olsun diye ulu orta ileri sürdüğümüz mücerret lâfların müşahhaslaştığı zaman nasıl bizi iğrendirdiğini keşfetti. Düşünce ile hisler arasındaki boşluğu bir hamlede meydana çıkardı. Sacit en zayıf tarafından yaka- lanmıştı. Fahamet Sacide: “ — Neye bu kadar sinirle- niyorsunuz... Hikmet hiçte böyle sinirli değildi. Sinema bitti... Fahamet mem- nundu. Sacidin kendisi için, ken- disini sevdiği için sinirlendiğini pek âlâ biliyordu. Sacit te memnun oldu, yüzü birdenbire değişti. Fahametin neşesi ona da sirayet etti... A- rada epi gürültü patırdı geç- mesine rağmen ikisi de beni sevinçle karşıladılar. Fahamet : « — Siz de gelin dedi... Hep beraber bir otomobil gezintisi yapalım... Sacit bana vadetmişti, Bebeğe kadar gideceğiz. Sacit te hayır diyemezdi. Fa- bametin beni davet etmesi hiç te boşuna değildi. Bana biraz şataf yapmak, biraz Sacide nazlanmak istediğinde şüphem yoktu. Son- ra o beni davet ederken, muhak- kak birşeye ehemmiyet veriyor- du: Hikmeti düşünüyordu. Neden demeyiniz çünkü benim olanı bi- teni gidip Hikmete: “— Bugün seninkini gördüm, yanında âşıkı vardı, otomobile bindik diyeceğimi kestiriyordu. Otomobile atladık, Fahamet sağ- da.. Sacit solda, ben de ortada tozu dumana katarak ilerledik. Sacit bana iltifat ediyor, eski günlerden mektep hatıralarından bahsediyor. Fakat benden pek te hoşlanmıyordu. Hoşlanmadığı- nı ne sözle söyledi, ne de bunu anlatmak istiyen bir hârekette bulundu. Yalnız eski mektep arkadaşımın gözlerinin kapakla- rmin kabarışında hafif bir te- essür vardı. Maamafih belki kendisi de ha- bersizdi. Kunduralarının paspasa bir basışı ve baldırlarının dim- dik duruşu canı sıkılan bir ada- mı hatırlatıyordu. (Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: