9 Haziran 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

9 Haziran 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

da Üst tarafı & inci sayılamızda 'k milletinin kanunları bu pour vurmak £ küstahlığında ulunacak elleri kıracak kadar kuvvetlidirler, Darülfünun koridorlarında 4D — Haydar Rifat Beyin Re- iç ömhur hazretlerine yazdığı barnameleri o asılsız, yalan Mühtevalarile, o ağıza alınmaz Söğmelerile © müderris e Cevat Bey dava © açılmazdan ©“ Yel Darülfünun © koridorlarının imi nezahatinde herkese fi- gebilâilah okumuş yüksek mü- errislik vazifesile bu rolü telif *tmiştir. Bunu yapmak için bu bana ne kadar gayzü gâ- pile mahmul olması lâzım gel ğini sizler takdir ediniz. vx mâdahale pm — Mahkeme huzurunda sa- aç haric ifadelerinde aleni ulu ede ve p mate e ME az müda- halecilikle ittiham eden Cevdet BC. bazı davalarında bana mü- Titaat ederek mahkeme nezdin- de lehinde şehadette bulunmak- 1 istedi; bunu bilenler var- & Tabii Haydar Rifat beyin i okuyacağım yazılı talepleri i onları da reddettim. Hatta işehir mahkemesini Üre n bir davanın görül- Mekte rar bir sırıda Anka- Yüya kadar gelerek beni gördü. en müdahale istedi. P F, — Cevat Beyin devletin birçuk şuabatında vekil olması- nida muvafık görmemiştim. Çün- kü bu gibi vazifelerin bir adama inhisar ettirilmesini muvafık gör- mem. Diğer kıymetli avukatla- Fımıza da iş verilmesi ve onların da faaliyetinden istifade edilme- #i taraftarıyım. Cevat B. mer- “fali lehine olmiya bu mütale- #mdan da haberdardır. Bütün bu vaziyet karşısında bu zatın bana karşı nasıl bir isle mütehassıs olacağı kolay- 2 kestirilebilir sanırım. İH, Apdürrahman Münip B. adar Rifat Beyin müdaffaa ni rinden Abdürrahman Mü- Eskişehir Ağır ceza Dahkemesinin tahkir maddesin- *» hakkımda yapılan takibat Yisile bana muğber olduğu- > biraz evvel söylemiştim. Son- Yine haber aldım ki: SA— Bu müderris Bey devle- Vergisini gizlemek suçundan bin ei cezalandırıl- 308 Meseleyi Hukuk işleri mü- Hi ünün mütalâasına verdim. uku işleri bunu bir avukatın — efile mütenasip kulmadığın- an Abdürrahman Münip Bey pakkanda lâzım gele kanuni amele yapılmak üzre iş İstan- İl barosuna gönderildi. Mua- Mele henüz bitmemiştir. Abdür- nm Münip Bey bana bu ileten güceniktir. Fakat dev- Vergisi gizlediğini teessürle hayduğum ye bildiğim bu avukat nik a nasıl olurda hiç bir beş datı muamele yapılmasını w. Adliye vekili sıfatile talep “meye bilirdim? derle bir talepte bulunmasay- Adi ana milletin emanet ettiği : bü.” vekilliği selâhiyetini sui | mal etmiş olmazmıydım? Müei; ndan dolayıda beni Millet Tsi bihakkın mesul etmezmidi? Babi hükmen vergi gizlediği it olan Abdürrahman Münip den bu töhmetten temizlenme- © ai avukat sefatile cümhuriyet Dayı “meleri önüne çıkmasına M muvafakat edebilirdim? köylüye hâkimler, bir Türk lefter sigara kâğı Kirdığından dolayı ei kesif e taşakları kadar kanunun ağır “ İagpatı altında kalırken devletin meegiyi gizliye “a ait | bir kısm müdü”lerle bir darülfünun profesörü, kanuna herkesten ziyade hürmet eimesi lâzımgelen bir avukat inzıbati muameleden nasıl istisna edile- bilir? Baroya iesir iddiasına karşı... Gördüm ki Abdürrahman Mü- nip Bey verdiği ifade de hak- kında muamele talep etmekliğime karşı Adliye vekili baroya tesir etti diyor. Fakat kanuna aykırı hareket eden ber hangi bir va- tandaşı takip ettiğim zaman bu ittihama mı maruz kalacağım? sazifesini ifa eden bir insan böyle bir töhmet altında kal- mağa niçin lâyık olsun? Beni vazifei kanuniyemi ifa- dan hiç bir kuvvet, hiç bir tesir men edemez. Menfaatları halek dar olanların kinleri, taarruzları vazife tekabbül etmiş adamlara birer süsdür, birer mükâfattır. Bunlar benim çektiğim ve bu einanet elinde kaldıkça millet yolunda çekeceğim tatlı ıztırap- lardır. Türk yeter. 3- Kenan Bev Haydar Rifat beyin müdafaa şahitlerinden —— adliye müs- teşarı Kenan Bey: z mi Kenan Beyi; Adliye veki- li olduğum gün tanıdım. Ondan evvel kendisini yüzün- den dahi tanımazdım. Hatta bu isimde bir zatın Adliye müste- şarı olduğunu da bilmezdim. Adliye o vekâletine (geldiğim ün beni tebrike bir heyet gel di. Başında bulunan zata kimin- le teşerrüf ettiğimi sordum. Ad- liye müsteşarı Kenan dedi. Kem- disini takip eden zeyatı da - ki müdürlermiş - birer birer tanıttı. Kendilerine “Cümhuriyet adliye- sinin esaslı islâhata muhtaç ol- duğunu, eski usullerle, şer'i ka- nunlarlâ Türk: cümhuriyetisâdli- .yesinin muasır medeniyeti. tatmin edemiyeceğini, itibar kazanamı- yacağını, hâkim mektepleri aç- mak lâzım geldiğini esaslı tasfi- yelere ihtiyaç bülunduğunu, ma- aşlar meselesinin cayi teemmül olduğunu, yetimlerin şunun bu- nun elinde dağılan paraları- nın toplanmasının ilk iş oldu- ğunu, bülâsa adliyeyi baştan başa, radikal bir surette değiş- tirmek, yeni k'r <>kle koymak lâzım geldiğini söyl:'im. Vakıa ben hep hukuk . bul ettim, fa- kat çifçilikten geliyorum. Sizin bana tecrübelerinizle bu yolda yardım etmenizi rica ederim, dedim. Kenan bey derhal ken- disinin o yorgun olduğunu, istifa edeceğini bildirdi. Müdürlerden bazıları da onun hareketine uy- dular. Muhterem Hâkimler; Düşünü- nüz. Ben vekâlete nasıl bir hiz- milleti sağ olsun; bu İ met aşkı ile geliyordum. Kendi- lerinden memleket vi yar- dım beklediğim zatler, e timin ilk günü bana nasıl bir mukabelede bulunuyorlardı. Ben tekrar istifanız doğru hep beraber çalışalım dedi Kenan bey mümkün olmadığını fakat istersem beni harice karşı müşkül vaziyette bırakmamak maksadile beş on gün daha kalabileceğini söyledi. Müşkülâta düşmek için hiç bir eksiğim ol- madığını, kims-den pervam bu- lunmadığını ve böyle istifalarla asla müşkül mevkie düşmiye- ceğimi kendisine kat'iyetle bil- dirdim. Çünkü ben kendim için değil Türk milleti için çalışacak arkadaşlar istiyordum. Nıhayet beraber Kenan bey de istifa etti, Yerleri boş kalmadı. Bunları derhal vatanın güzide evlâtları işgal tti. ç B — Biraz sonra haber aldım ki bazı müdürlerle Kenan beyin istifası bir tertip eseri imiş. er dava mevzuu ile alâkadar olsaydı, bunu ispat çok kolaydı. Ben gene kimseye gücenmedim. Hatta istifadan sonra Kenan bey istidasında (o (esbabı sıhbiyeye dim. | mebni ) kaydını unultuğundan mazuliyet maaşı O alamıyacağını di. Tabip raporu ile o kay- din da ilâvesine muvafakat ettim. O sırada vait ile istifa ettiri- len hukuk işleri müdürü Sadi bey arkadaşları tarafından ihmal edildi. Zavallı adam birkaç ay süren açlık derecesinde bir sefalet içinde füc'eten vefat etti gitti, istijadan sonra. C — Buna rağmen eytamın darma dağın bulduğum parasını toplamak için teşkil ettiğim ko- misyona tecrübesinden istifade edilir ümidile Kenan beyi reis intihap ettim ve dedim ki Reisi- cümhur hazretleri bu sene mec- lise vaki beyanatında eytam ban- kasının açılacağını vadettiler. Bu, benim bu yıl yapacağım ilk iştir. Yetimlerin parasını mutlaka top- ayaçağımı eytamı bu hale getiren mes'uileri takip edeceğim, kw m:ısyonunuzdan : banka kanunu isterim. Kenan bey teklifimi kabul et- ti, altı ay çalıştıktan sonra mec- ! lisin tatiline on beş yirmi gün i kala bu işin yapıl.mıyacağını İ bana bildirdi. Çok müşkül vazi- ette kaldım, çünkü Reisicüm- Dara meclise verdiği sözü yeri- ne getirememek tehlikesi karşısında bulunuyordum. Derhal İş Banka- sı Umum müdürü İzmir meb'usu muhterem Mahmut Celâl Beye- fendiye müracaat ettim. Onun reisliğinde toplanan heyet, kısa bir zaman içinde Eytam bankası kanunu projesini hazırladı, .bu- kü Eytam bankası vücut bul- lu; düne kadar şunün, bünün €- linde kalan Türk yetimlerinin meçhul paralarından in sekiz milyon lira toplanınıştır. Para ye- timlerimizin &mrine amadedir. D — Bu suretlede biç bir iş görmiyen Kenan bey şimdi Muğ- lasmeb'usu -ve-cümluriyet halk fırkası müfettişi Ali -Nazmi be- yefendi ile - o zaman adli müfettişi idi- bana haber gön- derdi ve altı aylık hakkı huzur istedi. Hiç bir iş göremiyenlere Adliye bütçesinin arpalık olma” dığı cevabını verdm ve para göndermedim. Nasıl gönderebilir- dim ?.. İşin, niçin olmuyacağ dair olsun bana rapor bile verilmemişti. E. — Yine darılmadım, bun- dan sonra tecrübesinden iştifa- de edilir ümidile Kenan Beyi usulü muhakematı Cezaiye ko- misyonuna aza yaptım. Seneler- ce uğraşan bu komisyonda bir iş görmeden da; ldı, nihayet, Hukuk fakültesi reisi muhterem Tahir Beyefendinin reisliğinde ei bm gibi Penn hu- kukçularımızdan mürekkep ye- niden teşkil yz komisyon bugün tatbik edilmekte olan yeni ceza muhakeimeleri usulü kanunu lâyihasını ğa muvaffak oldu. iğneli sandalyeler !.. F. — Kenan B. zik bir müsteşara uygun bulmadığım bazı hareketlerde bulundu; me- selâ, yerine gelen ve şimdi tem- yiz azasından nan ; sabık müsteşar Kâzım Beyefendiye gi- derek, sen bu makamda otura- mazsın, bu sandalyeler iğneli ve çivilidir, gibi sözler söyledi bun- ları o sırada. İstanbul asliye müddei umumisi bulunan Esat Beye de tekrar etti. Esat ve Kâ- sım beyler bana şikâyet ettiler | kendilerine şu cevabı verdim: «Böyle lâubaliliklere asla taham- mül edemem, şâyet size makamı- nızda bu yolda muamelede bu- lunurlarsa bunu yapan kim olur- sa olsun hemen Polisle dışarı çıkarttırırsınız » dedim. Bu suretle ha bengi ve kim- seye yapılması lâzım gelen mu- bi Kenan Bey hakkında da yapılmasını istemekten başka bir şey talep etmedim. Burada Kenan beyin gin değil efali mevzubabhistir. zatın devlet makamlarına tecavüzlerin de hoş | görerek süküt mu (edecektim. Kenan beyin, Esat ve Kâzım bey- lere bütün bu dediklerini lâtife farzetsek bile sabık bir müste- şara lâtifenin bu derecesi yara- Şir mı? G — Yine bir gün haber al- dım ki Kenan bey hain Ferit pa- şa divanı harbine vatandaşlar aleyhinde şehadette bulunmuş, bunu dürüst bulma- dığımı bana haber verenlere söyledim, gayri meşru bir hü- kümetin, asi ve hain bir hükü- metin divanı harbinde vatandaşlar aleyhinde şehadet doğru olur midi? H — Kenan ve Cevat Beylerin darülfünunda tatbikatı cezaiye ve tatbikatı bukukiye müderris- liklerine tayin edildiklerini bana | haber verdikleri zaman benim fikrimce bu tayinde isabet olma- | dığını arkadaşım merhum Maarif vekili Necati beyefendiye söyle- miştim, Çünkü her ikisi de Cüm- huriyetin yeni kanunlarının nasıl tatbik O edileceğini (o müstakbel Türk O hukukçularına öğretmek gibi ağır bir vazifenin ifasile mükellef bulunuyorlardı. Fakat her ikiside bu kanunların alın- dıkları memleketlerin lisan'arına | vâkıf değildirler. Hiç bir ecnebi dili bilmezler, yalnız Cevat Bey Arnavutça bilir fakat ilim saha- sında bu lisan işe yaramaz; ken- dilerine husumetimden değil, fa- kat memleketin müstakbel hu- kukçularının © vaziyetini Adliye vekili sıfatile düşünerek bu vazi- fe ile tavziflerinin muvafık olma- dığını birkaç kerreler daha bazı zevata söyledim. Bahusus Cevat Bey kanunu medeninin ihzarı sıra- sında ( hükümet şeriati terkedi- yor, katolik abkâmını kabul ediyor ) diye bir müderrise hiç de yaraşmıyacak bir surette her yerde barbar bağırmıştır Bu böyle iken darüllünunda da tat- bikati Ohukukiy& müderrisliğini nasıl deruhte edebilir? Bu zevata her sahada mutlak surette de- ğersiz demek istemedim; fakat darü(fünun hukuk fakültesinde yüklendikleri ağır vazifeyi kal- dırmağa omuzlarının müteham- mil olmadığı fikrinde bulunduğu- mu söyledim. Gene bu fikrimde musırrim, İlmi salâhiyet Darülfünunun Avrupada tahsil örmüş diğer mümtaz profesör- leri gibi ilmi salâhiyet sabibi değildirler. Profesör olmak için «naz bir ilim lâzımdır. Herkes şahsi Omü- taleasını | söylemekten memnu mudur? Ben yapamiyacağı fik- rinde bulunduğum bir vazifeyi kabul etmiş pek çok ve pek akın arkadaşlarımı şiddetle ten- it etmiş bir adamım Tenktlerimden maksat yalınız vatanın ve vatan evlâtlarının yüksek menfaatleri olabilir, bu veya şu şabsi değil. Kenan Be- yin mahkeme huzurunda ifade verirken benim ona kinim oldu- ğundan bahsettiğini bayretlerle okudum. Ben bütün bu bir sıra hadiselerin cereyanı esnasında memleketin bir vatandaştan âza- mi istifadesini temin için ne mertebede sabır ve tahammül stermek lâzımsa onu Kenan . hakkında gösterdim. Kenan Bey her teşebbüsüme engel ol- di çalışı, ben onu engel ol- mak vaziyetinden atarak, şahsi ibtiraslarına aldırmıyarak memle- İ ket hizmetinde kullanmağa çalış- tım. Fakat bu imkânn da zail olduğunu görünce tenkitlerimi esirgemedim. Kenan bey benim ona kinim olduğundan bahsediyor. Hakkın- da sıraladığım vakıaları gözden geçirdikten sonra benim mi ona, onun mu bana kini vardır. Siz takdir ediniz. Cevat, Abdurrahman Münip, Kenan beylerin benimle olan şahsi vaziyetlerini tesbite çalıştım | haklarında ittihaz ettiğim kanuni mu meleleri bilen ve gene söy- Geek bazı | lisanını bilmek | S5 — VAKIT 9 Haziran 1930 —. liye vekilinin âçtığı davaya dünde devam edildi lediklerimi işitmiş olan bu z«ve- tın bu sebeplerden bana haksız yere de olsa muğber bulundukla- rı zahirdir, o kadar ki biraz son- ra arzedeceğim veçhile İen i- lerine mahkemece tevdi edilmiş olan şehadet mevzularına cevap veremeyince; bunun haricine çıka- cak kadar gayretkeşlik o çös- termişler ve şahsıma müteveccih kızgınlıklarını söndürmiye çalis- mışlardır. Yüksek mahkeme n bu ifadelerden dökülen şa; v gazabı müşahede için zorluk çek- miyeceğinde şüphem yoklur, Ismail Sıtkı B. Haydar Rifat beyin müdafaa Şa. hitlerinden; 4 — Ismail Sıtkı bey. A — Eskiden İzmirde Hafız Ismail -Şimdi yüz elliliklerdendir- maruf üç dört itilâfçıdan birinin de bu olduğunu işitirdim, beni o zaman hararetli bir ittihatçı olarak tanırlardı. Kendisile hiç bir münasebetim ve hukukum yoktur, oğullarile hukukum var- dır ve çok severim, Ben gıyaben itilâfçı olarak tanıdığım İsmail Sıtkı beyin hain Ferit ka- binesinde adliye nezaretini kabul etmiş olduğuvu Selçuk dağların. da Yunanlılarla göğüs göğüse dövüştüğüm bir sırada haber aldım ve hayret etmedim, tabii buldum. Vatana olan hiz- met söylenmez, söylemek ayıptır. Fakat ne yapayım ki idin mahiyetini anlatmak zarureti karşısında buna güçlükle taham- mül ediyorum, Düşününüz Türk hakimler; İsmail Sıtkı bey düşman işgali atlında bulunan aziz kıt'ayı va- tanda hain Feridin kabinesinde Adliye nazırlığı gibi Adliyenin en büyük idari şefliğini kabul ettiği zaman düşman neferleri Türk bâkiminin hükmile mahküm olanları . hapisanelerden çıkarıp başı boş bırakabiliyorken, hatta hâkimin önünden dava dosyala- rını, maznunları alarak bu vata- nın evlâdına mezbaha olan ken- di divanı harplerine naklettire- biliyorken İsmail Sıtkı bey Ad- liye nazırı sıfatile Türk hâimi- nin şerefine indirilen darbalara süküt ederek müdahale görmü- yordu, fakat şimdi oda benim değil İstanbul müddeiumumiliği- nin kanuni talebi ve temyiz mahkememizin kanuni hükmile Bursaya nakledilen gazeteciler davasından çok müteessirmiş. Fakat bundan daha kanuni bir karar, bir talep nasıl olabilir? Hürriyeti matbuata bu rütbe hat- ta kanun fevkinde meclöbiyetini izhar eden bu zat nezareti za- manında düşman elile kolların- dan tutulup sürgünlere gönderilen, divanı harplerde süründürülen Türk gazetecilerini niçin düşün- memiş ve niçin düşman sansörile gazete çıkartan bir kabinede yer almıs ?.. Beş sın : evvelki mekinp İhtiyar şahit ibtirasatı siyasi- yesine o kadar kapılmış ve bizi o kadar affetmemiş olacak ki mahkemece kendisine sorulan suallere cevap vermesi lâzım gelirken bunlara cevap veremi- yeceğini görüyor, kendisini tuta- mıyarak mevzu haricine çikiyor, sabık temyiz reisi Ömer Lütfü beyin Başvekil Paşa hazretlerine beş sene evvel yazdığı mektubu okumağa kalkıyor. Bu mektubun ne olduğunu bilmiyorum. Hatta bana bu defa bundan bahsedildiği zaman hayret ettim. Çünkü Ömer Lütfü beyden her pek hürmetkârane ve sami- mi görüşürüz. Böyle eir mektup yazmış olan bir adamın insanlık muktezası benimle temas etme- mesi icap ederdi. Ben bu mek- lâtien sahileyi çeviriniz

Bu sayıdan diğer sayfalar: