3 Temmuz 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

3 Temmuz 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EM) oç rek ve kendilerine | Semiştir. W o ğil imiş, — 4 VAKIT 3 Temmuz 15350 WAKIT İranlıların (Anadolu Ajansı) Ağrı dağı şe- kaveti hakkındaki malüm tebli- ğini gazetelere verdiği vakit bu meselede İran komşumuzun mes - uliyeti bulunup (bulunmadığını tetkike muhtaç bir nokta olarak “göslermiştik. Bizim kanaatimize göre Şark komşumuzun bu husustaki Omes'uliyeti © açıktır. Çünkü Ağrı dağından Şark hu- dudundaki köylerimize zaman za- man taarruz eden eşkıyanın İran topraklarında silâhlandıkları mu- bakkaktır, Bizim bu kanaatimizin ne ka- © dâr yerinde olduğunu anlamak için İstanbuldaki resmi (İran mahafilinden alınarak dünkü (Vakıt) ta neşredilen malümatı biraz dikkatle okumak kâfi gelir. Resmi İran mahafili şu haki- kati itiraf ediyorlar: Ötedenberi eşkiya yatağı olan Ağrı dağından yalınız Türkiye topraklarına değil, İran köylerine taarruzlar vaki olur. Iran hükü- meti bu gibi eşkıya taarruzları- omın önüne geçmek için bunların “bir kısmını para ile tatmin ede- icabettiği kadar silâh vererek diğerlerinin Üzerine göndermek siyasetini tatbik etmiştir. Fakat bu tedbir ile Ağrı dağındaki şekavet bas- tırılamamıştır. Bilâkis Iran hü- kümetinin verdiği silâhlar ile Ağrı dağı baştan aşağı müsellâh bir şekavet yuvası O halde şimdi ne yapmak iözimdir? İran hükümetinin bu hususta ne düşündüğü henüz malöm de- Fakat İstanbuldaki İranlılar kısım kısım ellerine si- lâh vermek suretile tenkil edile- — miyen Celâlilere nasihat edilirse yola getirilebileceklerini ümit ediyorlar imiş! Bu sözleri yazar iken bazi muhterem okuyucularımız belki Jâtife ettiğimize bhükmederler. j sekisi. Burada hatırıma şu A “fikra geldi. Eski zâmanlar cebabiresinden “biri “vurun herife bin sopa,, di- ye emretmiş, adam gülmüş, “ne- gülersin,, diye sormuş, öteki ce- vap vermiş “ya sen ömründe sopa Yememişsin veyahut sayı saymaâsını bilmiyorsun !,, Bir metre veya daha ziyade genişlikte on, on bir metre u- zunluğunda haşa yarış vasıtaları değil, ancak eski devir kibar- ie larının tenezzüh sandalları veya © onların kopyaları olan tekneleri şirket vaporlarının 18 dakikada katettikleri bu mesafeye sürük- lemek için kaç kürek çekmek lâzımdır ve beher yarış küreyi- nin kilogram metrelik bir kuv- vet mecmuunun nasıl bir adede baliğ olacağından haberiniz var mı? olsa idi bu muazzam kuv- vet ve zahmetle 16-17-18 ya- şındaki neşvünümaları tamamlan- maktan çok uzak çocuklar ara- sında hiç bir münasebet olmr — yacağını da bilirdiniz. Zihninizi fazla yormamak için kayıktan ve kürekten daha ziya- ide anlıyacağınız memul etmek istediğim bir spordan, at yarış- haline gel ! mes'uliyeti Fakat bü meselenin lâtifeye ta- hammülü olmıyan bir mevzu ol duğunu bizde pekiyi biliriz. Onun için bahsettiğimiz sözlerin tamamen resmi İran mahafilin- den işitilmiş fikirler olduğunu bir Kerre daha temin ederiz. Bazı Avrupa devletlerinin müs- temleke (idaresinde müracaat ettikleri birbirine düşürme siya- setini İranlı komşumuz çok yan- ış olarak Ağrı Celali aşiretleri hakkında tatbik etmek istemiş- tir. Fakat nihayet kendileri de anlamışlardır ki bu tarzdaki hareketleri ile büyük bir hataya düşmüşlerdir. Fakat bu tefsir İran hüküme- tinin Türkiyeye karşı samimi bir dost tâlekki edildiğine göredir. Böyle olmadığı takdirde İranın hareketini memleketimize karşı bir düşmanlık suretiüde ifade etmek lâzım gelir. O halde ken- disi ile dostluk misakı aktet: İ miş oldüğumüz İran komşumu“ zun samimiyetinden şüphe mi edeceğiz? Maamafih Oran hükümetinin Ağn Celalilerini teslih etmiş olmasından Türkiye aleyhine mü- teveccih herhângi (o bir sui niyet bulunmadığını Okabul edelim. Bu takdirde bundan sonrası için komşumuz tarafından nasıl bir hattı hareket takip edilmek lâzımdır, bunu düşünelim. Zan- nediyoruz ki yapılmak lâzım gelen şey İstanbuldaki İran--mahafilinin düşündüğü gibi (silahlı Celâli eşkıyasına nasihat hey'eti gön- dermek değildir. İran komşumu- za düşen vazife evvelce bü 6ş- kıyaya dağıttıkları silâhları elle- rinden tekrar geri almaktır. Bu da ancak Ağrı dağı şakilerinin tenkilinde Türkiyeye yardım et- mekle mümkün olabilir. İran hükümeti Türkiye hükü- meti ile samimi bir surette teş- riki mesai ettiği tak dirde bu mes'ele pek kısa zamanda ko- ayca haledilir. Mehmet Asım / larından misal getireyim. Elbette işitmişsinizdir, 6000 metrelik at yarışları vardır! 3 yaşındaki tay- ları da yarışa sokarlar, fakat onların 6000 metrelik yarışa s0- kulduklarını hiç duydunuz mu? Birisi kalkıp ta size 3 yaşındaki tayları da 6000 metre koştur- malı dese! Siz ona deli mi oldun demez misiniz? Herhangi bir maksatla, kalkar ortaya eşi emsali olmıyan bir karar, bir büküm, bir kaide atarsınız: «Bir kürekçi ancak iki yarışa girebilmek hakkını haizdir. dersiniz ve bundaki muzmar mak- sadı gizlemek için “bizim kürek- çilerimiz Avrupanınkilere benze- mez, zalftirler, az gıda alırlar, dersiniz. Yaşını başını almış kı- demli kürekçilerimizi. pek âlâ başarabilecekleri bir işten ala- korsunuz, sonra döner çocukları ve genç kızları 3000 metrelik yarışa mecbur edersiniz! Bu ne perhiz, bu ne lâhna turşusu? Çocuklarımızı ve kızlarımızı ta Çubukludan Beykoza kadar ya- rıştırmıya kalkmakta bir kastı mahsus yoksa, çetin bir cehaletin. hayratlığı görülebilir. Biz bizim Günün siyaseti : Sar havzasi meselesi ündenberi Almanların Ren eyaletinde büyük şenlikler yapılıyor. “ Versay ,, muahedesi mucibince Fransız, İngiliz ve Bel- çika kıtatı tarafından işgal edil miş olan Ren mıntakası hatiranın son günü tamamen tahliye edil di. Ana vatana kavuşan şehirle- “rin kâffesi parlak merasim yapı- yor. «Mayans,,e M,“Virt, , “Trev,,& M. “Fonkerar,, “Spir,,6 M. “Trev- tayuös,, gitmişlerdir. Altı tem- muzda “Kel,de yapılacak mu- aizam şenliklere “Hindenburg,, bizzat iştirak edecek ve hariciye nazıni “Fon Körtios,, bir nutuk ecektir, “m arasında bir şi- kâyet sayhasitın yükseldiğini de unutmayalım. “Ren,, #aıntıkasını tahliye ettirmeğe muvaffak olan almanlar şimdide “Sar,, havza- $ı hakkındaki karâtin üzümasm- dan şikâyet ediyorlar. Filhakikâ eğer “Sar,, havzası hahkında bir itilâf husule gelip bü günlerde Cemiyeti akvâma sevkolunursa ocemiyet mezkür itilâf hakkında bir karar vere- bilecektir. Eğer itilâf gecikecek olursa “Sar, havzası ancâk 1932de Almanyaya avdet ede- bilecektir. Almanlar (havzanın reyiâm suretile 1935de Al- manyaya avdeti mukarrer iken üç senelik bir mühlet için feda- kârlığa lüzum olmadığı kanaati- ni besliyorlar, Cemiyeti akvam eylülde top- lânacağına göre Fransa hükümeti Sâr hakkında aktedilecek itilâfı ya meclise tastik ettirmeden ce- miyete göndermeğe ve yahut tehire lüzum görecektir. CENNET FEDAYİLERİ Er&.E Melike kurtulduktan sönrâ ... Salâhattin tarafından, arkadaşlarile birlikte Şama davet ediliyordu Haydar dahâ sonda onlara Melikenin artık istirahat ettiğini ve son maceraların yorgunluğun” dan kurtulduğunu ve kendilerini beklediğini söyledi. Bu iyi ha- berler gençleri daha fazla can- landırdı ve neş'elendirdi. Bir saat sonra Zeydun, Meli- ke, Mesrure ve Haydar bir ara- da bulunuyorlardı. Melike Cebel- den getirdiği elbiseleri atmış, Haydarın temin ettiği muhteşem elbiseleri giymişti. Yüzü henüz soluk olmakla beraber onun gözlerindeki körkü zail olmuştu. Melike amcazâdelerini rikkat ve nezaketle selâmlamış, evvelâ Halduna, #öüra Zeydüna, ken- disi içini katlandıkları zahmetler- den, uğradıkları tehlikelerden, ibtiyar ettikleri fedakârlıklardan dolâyi bârâret ve samimiyetle teşekkür etmiş, daha sonra bir tarafta muhteşem boyu ile duran Mesrüreyede teşekkür etmiş ve onu öpmüştür. Hepsi de sofranın etrafına di- zilmiş, neş'e ve zevk içinde ye- meklerini yiyorlardı. Söfradân kalkmadan evvel Sultan o Seldhattin (tarafından gönderilei elçilerin müvasalat “ Tardiyö ,, kabinesinin tasdik | ettiklerini ilân etmişler, Etir Hay- ettitmeden"Sâr hakkımda akte- deceğisitilâfi cemiyete sevket- mesi pek de varit değildir. Fran- sız meclisinin terbmüz ottasında dağılacağına göre meclisin ka- parmasından evvel itilâflın tas- dik edilerek sevki imkânsizdir. Bündân bâşka itilâfm halli henüz kuvvei karibeye gelme- miştir. Fransızlar “Sar,, maden- lerinden bir hisse talep eyle- dikleri halde Almanlar buna kat'iyen muarızdırlar. Bu vaziyet dahilinde seri bir öğrt intizar abestir. Hülâsa biliriz ki Ren mıntıkasının ili yesi iki komşu hükümet ara“ sında beklenen mukareneti te- mn edememiş belki Almanyanın pere gr tezyit ve Fran- sızlar f girizliğini takviye m M. Gayur m a a kileri tabiidir ki böyle bir nâdanlığa iebun Oötmiyeceğiz. Fakat eminimki memleketin mü- diranı ve Mübeccel Hanımın bir kaç kilo kaybetmesi önünde isyan eden heyetleri memleketi- mizin bütün çocüklarını, muzir kararımızın tahakkukundan sıya- net ederler! İptidadan söylediğim veçhile indi mülâhazalarla kaideler ihdas ! edeceğinize medeni dünyanın, tecrübesine, ve makbul usullerin müracaat etseydiniz, bakın ne görürdünüz | <Art, 72..... —tÂtlüne #öüFs€ de Dâmes dönrice s048 les Kelrleridilts de V Ürüd ne deva Getider wn Partöus de sille metres. Tercümesi: madde 72... “İttihat nizamatı altındâ icta edilen hiç bir Hanım yarışı bin metre me- saf&yi tecâvüz edemez... Başka söze bace var mi? Hayırhahınız. Cem dar ayağa kalkarak Obünları karşılamış, önlari yanma Oturt muş, bunlann içlerinden biri hürmetle taşıdığı mektubu Eti? Haydare vermiş, Haydar bu mektubu Melikeye teslim etmişti. Melike mektabü açatak öku- duktan sonra onu halduna ver- di ve yüksek sesle okunmasını rica etti, Haldun okudu: “ Müminlerin emiri ve Alla- Hı kutu Salâkettinden aziz ve sevgili kızı Balebek emiresi Me- like H. Hazretlerine ordümüzün güzide (kumandanlarından ve sadık dostlarımdan Emir Hay- darm ver: haberlere : göre katillerin reisi ölan Sinai na- mında mel'unun kalesinden ve şerrindei kurtularak (binlerce askerimizin muhafazasi altındâ Humus şehrinde bulünüyorsunuz. Yanınızda kurtulmanıza çalışan ve muvaffak olan iki ameazade niz, Mesfüre namında bir kadın bulusiduğunu da haber aldim. Hepinizin hemen Şama gelmesini istiyorum. Yola çıkmağa kudret kesbettiğiniz dakikadâ hemen hareket ediniz. Hepiniz burada hürmet ve muhabbetle karşıla- nadakâınız o Amesiadelerim ile Mesrure namındaki kâderi da sana refakat etsinler. Şayet bun- lar senden ayrılmak ve kendi memleketlerine gitmek isterler- se serbesttirler, Fakat siz daki- ka fevtetmeden tarafınmza he- rekete çalışımz. Hepimiz seni görmeği özlüyoruz. e Cümlenize selâm!,, Mektup okunduktan sonra Me- like söze başladi: — Hepiniz dinlediniz. Kâra- rmızı söyleyiniz! Haldun ile Zeydunun kararı birdi. Melikeye refakât. Melike Mesrureye döndür — Ya sen. — Ben de gelirim. Çünkü başka bir yere gidemem! Cebe- le dönersem beni hemen parça- larlar. Melike Emir Haydara döndü: — Cevabımızı dinlediniz, dedi. Haydar başka bir cevap bek- lemediğini söyledi ve ilâve etti: — Fakat efendiler, sizden bir teahhüt istiyorum. Sizin buraya gelmekten maksadınız, Balebek emiresi Melike hatunu babasının nezdine iade etmektir. Bunun için siz onu Masyas kalesinden kurtardınız. Memleketimizin en | seri atları üzerinde onu kuş gibi üçurdunuz. Bana refakat ettiğiniz müd- detçe böyle bir harekete teşeb- büs etiiyeceğinize söz veriyor musunuz? Evvelâ Haldun ayağa kalktı ve: — Size refakatimiz esasında hiç bir şekilde sizden ayrılmağa br çin etmiyeceğime yemin ederim! dedi. Haldunü Zeydun takip etti. O da yemin etti. Haydar, daha sonra Mesrureye baktı, sonra yüzünü çevirdi. — Hayır, dedi, Cebel şeyhi- nin mezhebine giren bir kadının yeminine inanamayız. Hanım, biz seni yalnız tarassut altında bulundurmakla iktifa edeceğiz. Haydar sonra elçilere döne- rek: — Buğün Şama hareket ede- ceğizl dedi. Ikindiye doğru kafile hazırlan- mıştı. Bu bir kafile değil, bir ordu idi, En ortada Melike bin mahfeye binmişti. Etrafında bir mızraklı onu muhafaya meinur idi. Haydar, kendi muhafızlarile birlikte onun önünde idi. Mes- vrute dalia geride idi. Zeydun ile Haldun iki ata binmişler Melikenin yanında gidiyorlardı. Önları Alev ve Duman takip €diyordü. Melike, pencereleri açık olan mahfesinden, amca- zadeldrile konuşuyordu. Bir âralık Melike elile işaret edetek: -— Bakınız! dedi. Hepsi de baktılar. Uzaktaki dağlar gurup renklerine boyan- tuştı, En uzakta Masyas kalesi görünüyor oOve (birkaç gün &vvel canlarını kurtarmak için katettikleri yollar uzanıyordü. Dâha yakında, Humus şehrine yakın nehir pırıl pırıl akıyordu. Şelirin duvarları üzerinde sap- lanan mızrakların tepesinde, üm- dukları mevhüm cennete kavuşan fedailerin kelleleri (o saklarmıştı. Şehrin kaleleri üzetinde Sultan Selâhattinin bayrakları âzümet ve ihtişamla dalgalantyordu. Me- like, esrarkeşlerin korkunç yuva sında çektiklerini | hâtırlıyatak titredi ve esrarkeşlerin kalan Filhakika, Masyas, akçam gü neşinin kızıl rengini alınış, yanı“ yordu. (Bitmedi) git! ( . uğ nk 0 SİM ekb İNİN değ DİY e

Bu sayıdan diğer sayfalar: