22 Kasım 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10

22 Kasım 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—10 — VAKIT 22 Teşrinsani 1931 m Gizli Kuvvetler Mütercimi: DoğenYıldız Yaa me içinde ı» ya Elleri çamurluydu..bunlar çarlığın son adamlarıydı .. 280 ruble mukabili birine; mevki “illet; almıştım. Kıyafetimle birinci mevkie lâyık değildim ama, ihtiyata dayet her halde lizımdı. Ravul fık- © dan hasebile bir sepet içersinde, İs- veçli bana yol erzakı vermişti. Böy- e küçük bir sepete bu kadar eşyanın göreceğini hiç de zanetmezdim. Pastır- mh, sucuk, çay, kakao, çikolata, süt Müllsası, yağ, ekmek, sigara, şeker, kibrit, bir çay fincanı hatin çata! ka- gije bile unutmamışlardı. Eksik elan sabun, diş fırçası (Ogömlek ve âdi. Bu defa firarda muhakkak #wvaffak olacağıma dair içimde kuv- veğli bir his vardı. İlk kontrol İrkustkta olmuştu. Pa- alan memurlar trenden Pasaportumu memurlar- nn almak için trenden indim. İstas- yön Minasma doğru ilerlerken, birisi Bağımyordu: “Yakobsen Efendi! Ya. Eeindil, Bu ismi işitti. amda yeni (pasaportumdaki İmveçi ismimi (o hatırladım. Bu mi (Obheyecanla bereket oversin W Memurlar pa. Baportumu verdiler. Teşekkürlerle ay miş olması lâzımken hâlâ istasyonda Bekliyoruz. Gene memurların “Jütfen pasaportları gösteriniz... sesleri işitil 8, Bn defa pasaport memurları pasa portlarımızı alıp çekildiler. Ben tek- zar meürlarm peşine çıkarken diğer Wi asker benden pasaport talep etti. — İer. Kolumdaki salibi ahmer işaretini . göstererek (Swedski Krasnekrest — Bmanımda karşıma oturdular ve âh- baplığa başladılar. Ben uyumuş kal- muştrm. Akaşamı doğra uyandığım Kaman üç asker hâlâ rahatça oturu- yorlardı. Fakat kompartimanı az 7a- ân içinde domuz ahırma benzetmiş- Biraz sonra çıkıp gittiler. Yarı uykulu bir vaziyette tretin önden bir ses işittim. “İmdat! İm- 1. Ayağa kalktım, yandaki Konpartimana zeçmek (istiyordum. "Ayni İmdat feryadını Alman Jisanile işittim. peyda olmuştu. Ürkek bir bana bakıyordu. Bu adamın muhtaç birisi olduğunu an- Biç düşünmeden Alman olup sordum. Cevap vermeden içeri çekildi. Bu defa diğer birlikte yanıma gelmişler-i “Bize yardım edebilir miyim Efen . dedim: “Ben de *Almanım., biz de Almanız! Yalnız dikkat N hareket etmek lâzm Rusça konu Şalın, Ruslar bizi tanıdıkları takdir. de mahvolduğumuz gündür... Üçümüz. birlikte bir kompartimanı girdik. Württemberg'li olan bu zaval Miar dört senedenberi esarette bulu muyorlarmış. Altı haftalık kızak se yahati kendilerini perişan etmiş. Bil hassa yaşlıca genç tecennün derecesin deydi. Uyku esnasmda imdat diye ba- ğıran da buymuş. Omsk şehrine kadar birlikte geldik. İstasyonun kalabalığı arasmda onları kaybettim, ne olduk. * Yarını bilmiyorum. Üçüncü gün vâsıl olduğumuz Omsk bütün yolcuların trenden inmesi lâzımdı.. İnkılâp dolayisile barada bir cümhuriyet teşekkül et. mmişti, Herşeyden evvel paraya ihtiya- & olan hükümet, elimizdeki seyahat biletlerinin geçmediğini, yeni bilete Tügum olduğunu ilân etmisti. Omski ; yy yi Hi B istasyonu Çeklerle doluydu. Galiba bu şehirde fazla miktarda Çek bu - lünuyordu. Daha ziyade müteyâkkız hareketim icap ediyordu. Sepetlerimi elime alarâk intizar sa- lonuna geçtim. Kalabalığın en ziyade bulunduğu yerde yolewlar arasina karıştım. Gece olduğu halde tren elan ha- reket etmemişli. Çekler pasaportları muayene ile meğguldüler. Yanımda bir ailenin ev eşyası vardı. Yatak yor gan yığınlarından istifadey; düşüntü- yordum. Kontrol memürlarının yaklaşacak- ları zaman bir balye eşyanın altında saklandım, Memurlar çekildikten son Ta meydana çıktım. Sabaha karşı, pasaportları elimiz- de hazır tutarak gişeden. sıra ile bi- let tedarik etmemiz emrolunmustu. Sıra banâ gelmişti. Pasaportumu mu ayene eden memur, benden başka, daha mukanna hüviyet talep etti. Ta- bil beni kontrol memurlarının odası. na götürdüler. Pasaporttan başka bir geyim olmadığını anlattım. Memur da fazla bir şey yapamıyordu. Vakit geçirmemek için bildiğim tecrübeler. den birisine teşebbüs ettim. Memur başmı salladı, yazıcısmı harice gön- derdikten sonra masanm üzerine koy duğum 100 rublelik banknotu cebine yerleştirdi. Hattâ bu memur bilet gi- şesine kadar bana refakat etti, Gişe- den 300 ruble mukabilinde Peters burg'a birinci mevki bileti aldım. Ge- vüsulde şüphe ediyordum. Ancak bir kaç saat sonra trene hin- miştik. Kompartimanıma rahatça yer leştim. İlk günlerde seyahat çok Ta- hat geçmişti, Yekaterinenbure civa- rmda trenin son vagonundan sılâh sesleri işittik, Anlatlıklarıma göre son istasyonda şakiler trene atlamışlar. .İ dr. Tren muhafızları bunlarla müca- deleye başlamıştı. Tren durdurulduk tan sonra muhafızlar şakileri temiz- lemişlerdi Vagonlardan cesetlerin 2- şağıya atıldığını görmüştüm. Yeka. terinenburg şehrine tamamen yaklaş- mıştik. Bu defa tren muhafizları ile yolcular arasında silâh sesleri başla- mıştı, Makinist lokomotifin buharını salıvermişti, Şehire girmek istemiyor du. Şehirde Çarın bulunduğu söylen- diği için, muhafızlar da makinistin fikrindeydiler. Yolculardan bir kısmı Çarın öldürülüp öldürülmediğini bil mek istiyorlardı. Velhasıl bir uygun- suzluk başlamıştı. Meselenin fena Lir netice alacağını bildiğim için lokomo- tifin içinde saklanmıştım. Hakikaten düşündüğüm gibi yeniden endaht başladı. Benim kompartimanım son- dan ikinci vagondaydı. Sonuncu Ve gonda da müsademe oluyordu. Pen- cere camilarının parçalanması kadın ve çocuk feryatları, erkeklerin gü- rültüsü, müteakiben bir makineli tü- fek sesi işitildi. Son vagonu katardan açtılar. Tren hareket etti. Son vagon istasyonda terkolunmuştü Trende yolcu mevcudu az olduğu halde muhafızlarım mevcudu daha fazla artmıştı. Benim kompartiman lebalep askerlerle dolmuştu. Herkesi siyasetten bahsediyordu. Bütün tren Bolşeviklerle dolmuştu. Ben gözleri- mi yummuş söylediklerini dinliyor- dum, Herkes kendi kahramanlığını methediyor, Çar taraftarlarından bizzat o katlettiklerinin miktarını birbirlerine oo karsı (o mülaligayla anlatıyorlardı. Bu (kahramanla. rm anlattığı doğru olduğu tak- dirde (o Yekaterinenbürg ve ci- varında canlı mahlâktan eser kalma: malıydı. Bahusus bir küçük zabit isi daha fazla ileri vardırmış beni cebren koridora göndererek yerime uzanmak. uyumak istiyordu. Vagonun korido- runda da müthiş soğuk vardı. (Bitmedi) ( JİLRER TELDEN /7İ J Tavuklara Kâtiplik! Bayram Ağa, otuz senedenberi! Erenköyünde Hilmi Beyin köş- künde bahçıvanlık eder. Son za- inanlarda Hilmi Beyden aldığı pa ra, başka köşklerde çalışan bah-| çıvanlarınkinden oldukça azdır. Fakat o gene ha'inden memnun-| dur. Çünkü kapısına alışmıştır.! İşleri kendisine ağır gelmez. Son zamanlarda, her nedense, Hilmi Bey asri tavukçuluk hak- kmda bir kitap okumuş ve orada gördüklerini kendi bağında tat- bik etmek hevesine düşmüştü. Bir çok tavuk aldı, kümesler yaptı, öy ie tertibat vürede getirdi ki sor- mayın. Bir gün Bayram Ağayı çağır- dı: — Bana bak Bayram Ağa, de- di, ben şimdi asri tavukçuluk ya- pıyorum. Sen de bana bu işte yar- dım edeceksin. Yapacağın işi sa- ne anlatayım: Hergün yumurt'r- yan tavuklara dikkat edeceksin ve yumurtaların i ne hangi ta- vuğun olduğunu ve hangi tarihte! yumurtlandığını yazacaksın. Bayram Ağa sesini çıkarmıya- rak bir gün bı isi Yaptı ve zor ol- duğunu anlıyarak ertesi sabah be yin yanıma çıktı: — Beyim, dedi, bu kadar yk dır burada bahçıyonlık ediyorum. Paraya, pula ses çıkardığım yok. Fakat bu yaştan sonra gerisi kirli tavuklara kâtiç'ik edemem! Hayat ve nezaket Babası oğluna nasihat ederken dedi ki: — Oğlum, hayatta daimz na- zik olmalısın. Nazik olar hiç bir şey kaybetmez. — Eder baba... — Kimin ne kaybettiğini gör- dün? — Senin gördüm, gezen gün tramvayda kalabalık vardı. Her- kes rahat rahat yerinde oturuyor ve içeriye giren kadınlara kimse yer vermiyordu. Halbuki sen ne- zaketin yüzünden yerini kaybet- tin. Ikinci dava Polis, lüzumundan fazla şürat- le giden bir otomobili durdurdu. Otomobili kullanan sahibi: — Fakat polis efendi, dedi, ben pek müstacel bir is için avu- katımı görmiye gidiyorum. Ootomobilin numarasını ve sa- ar isim me adresini die kaydeden polis cevap verdi: vi Al, Simdi KE ikinci da va için de vekâlet veri:siniz. Babam olacak! Genç erkekle genç kız birbir-| lerile sevişmişler, birbirlerini bir müddet çıldırasiye sevmişler, fa- kat sonradan ayrılmışlar, görüş- mez olmuşlardı. Bir gece, baloda tesadüfen göz göze geldiler. Erkek eski hararet- li sevgi günlerinin kendisine ver- diği bir itiyatla: — A Melâhat, dedi, sen bura- da mısın? Ne zamandır yötündü- ğün yoktu. Kız biraz kırıttı ve güya erkek! le hiç alâkadar değilmiş, kendi- | sini sanki adamakıllı tanıyamı - yormuş gibi: — Ha, dedi, siz misiniz? Ku- zum epey zamandanberi içime me rek oldu; bir zamanlar beni çıldı- rasiye seven sizmiydiniz, yoksa size oldukça benziyen kardeşiniz miydi? Delikanlı bu şrmarıkça cevaba içerledi: — Hayr hanrmefendi, dedi, ne bendim, ne de kardesirıdi; gali- ba babamdı, çünkü o da gençli- ğinde bize benzerdi ül adan bini» dişiri ki Mütekait bir romorhör kaptanı köprü altından nasıl geçer? Senin ve Benim gibi. Bir İngiliz mahkemesinde is-! tintak hâkimi bir maznunu istiç- vap ediyordu, dedi ki: Bu biçareyi merhametsizce dövmüşsün. Halbuki bu zavallı yarım akıllının biridir. Maznun cevap verdi: — Öyle ama efendim, evvelâ o bana hücum etti. Ben de muka- bele etmiye mecbur oldum. Son ra bu herif bana hiç rahat ver- mez; yarım akıllı ise bu benim kabahatim mi? Müstantik: — Hayır, dedi, fakat daima ha tırlamak lâzım gelir ki bu zavallı- lar, bü ahmaklar da, ne olsa, se- nin ve benim gibi insanlardır. Onu da alırım Karı koca çarşıya gitmişler, öte beri alarak dönmüşlerdi. Gece bu alış verişe dsır konuşurlarken ko- cası dedi ki: — Karıcığım, bugün sana gü“ cendim.. Çünkü ben yedi. Jiralık şapkayı daha muvafık bulduğu" mu söylemiştim. Halbuki sen tut- tun, on İiralığımı aldın. Kadın gülerek kolunu kocası- nım boynuna doladı ve: — Sen gücenme koracığım, de- di, ben yarından tezi yek, gider, yedi liralığını da alırım. Acemi tezgühtar! Yaşlıca bir kadın bir. mağaza- dan alış veriş ediyordu; bir ara ik mağazanıa tezgâhlarına dedi ki: — Sen herhalde çok zaman- dan beri bu işte değilsin! — Nerden anladınız efendim? — Çünkü fiatları söylerken he- nüz yüzün kızarıyor. Boş şeyler — Dün bir faler kadına gittim, benim zihnimde neler olduğumu okudu, bildi. — Kadımı çok boş şeylerle uğ- raşlırmışsın. “Fenni öksürükler Geçen hafta radyoda Edison hakkında bir konferans verirken müderris Salih Muradın bir ök- sürüğü tuttu. Muhterem radyo mütehassısı bu suretle öksürüklerini esir dal- gelarile bütün dünyaya Ed Mısırdaki sağır Sultana bile du- yurmuş oldu. Şayet Sıhhiye müdürümüz şe- hirde soğuk algınlığı, nezle gibi hastalıkların mevcudiyetini tek- zip ediyorsa Salih Muradm bu öksürüğü onun tekzibini bütün dünya önünde tekzip edecektir. ilânların Faydısı. İki arkadaş konuşuyorlardı* — Sen bir müddettenberi g*” zetelere izdivaç ilânları verir, du" rursun, nasıl münasip biz zev& bulabildin mi? — Evet, o kadar çok cevap gel di ki bunları tasnif etmek, bunlars cevap vermek için bir daktilo tut” mak icap etti. Bu daktilo ile 6“ viştim ve evlendim. —Karım, yemek pişirmek” ten menedildi, — Neden, hastamı? — Hayır, ben hastayım da ondan... Kol düğmesi! Müşteri lokantada yemek Yy” ken birdenbire hiddetle: i — Garson, buraya bak! Dir bağırdı: — Efendim? — Bu ne rezalet, çorbanm içir de koskoca bir kol düğmesi çıkt” Gaston, ellerini uğuş — nttı: — Hay Allah razı olsun, efe” dim, dedi, sabahtan beri or gr” yorum. Su kuvveti Memleketin imarı, hakkında daima hayali projsle, yapmakla maruf olan birisi ars” daşıma diyordu ki: — Azizim, Türkiyede meri sulardan daha fazla istifade melidir Bir çok şeyleri su ku” ile a rg eki cevap verdi: — Bundan benim kapıma b” set, O bu işte me — Ya, mühendis midir “ — Hayır, her işte gözyaşler yesinde muvaffak olur da oi?

Bu sayıdan diğer sayfalar: