22 Kasım 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

22 Kasım 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 6 — VAKTT 22 Teşrinsani 1931 © Faysalı Suriyeye Kıral yapmak istiyorlar.. © i Hicaz'da katledilen Danimarkalı i esrarengiz adamın son raporu. Tayyareleri ile çölü mütemadiyen kontrol eden İngiltere ve İngil- tereyi Iraktan uzaklaştırmak istiyen Fransa... ipeçimmek için Fran- ve riye tahtına çıkar- istedikleri Kıral Faysal Er wmi harbin doğur-! ye maltmda olduğu Z3manki Suriye ile bir kül teşkil etmek. dir. o Şarki Erdenin müstakil hü. Kümet olarak meydana çıkarı)ması ne coğrafi hiç bir sebebe isti. mat etmez. Bu hükümetin teşkili hem;tabiate, hem de ihtiyaca uygun değildir, Memleketin umumi nüfusu Ancak 500.000 kişidir ve bunlarm ara. sında milli hiç bir vahdet (yoktur. dâğlık kayalık bir araziden mürekkep olan memleketin halkı, nafaka teda. diki için ekseriyetle haydutluk yap - maktadırlar. Başlıca şehir © olarak dört şehir vardır. Bunlardan Aman mefkezdir. 20,000 nüfusu Sonra Maan, Akebe ve Salt şehirle. ; E E z ri gelir ki bu sonuncu Filistin hudü-) dundadır, Kral Hüseyinin büyük oğlu Emir Abdüllah' hükümetin başındadır. Fa- kat memleketin asıl hâkimi The Arab egon — Arap kıtaatı) o kumandanı İngiliz miralayr' Kirkebrid İle, vak mümessili'Peak paşanın elinde Burada, Abdullahın uzun müca- delelerden sonra nasıl tahta çıktığını Ve anlatmak'güğ'olur. Fakat muhakkakl olan'bir'sey varsa, İngilizler aleyhi - ne mücadele, endisini Arabis- sinde" Emir. Abdullah, bu sayededir! ki, bir çok kereler o aylıklarını bile vermediği zahitanı tarafım, İşin şayan dikkat tarafı, Abdul. Tahr yalnız kendi tebeası değil; Su. Tiyeliler de severler. Uzun ve yorucu dört senelik mücadelesi © eshasında, Suriye kabilelerj ona daima © yardım etmişlerdir. Abdullah, bu mücadele| Yi beş parasız olarak başarmıştı, ni ha,st İngiltereyle (o anlaşarak tahtal çıktı, Ammanda bulunduğu sırada Emir Ia, görüşmek istedim. İKİ zabitin de- Yiletile mülâkat talep ettim. Hoş E- mir Ahdullahın sarayına girmek için delâlete de hacet yoktu ya! Saray muhafızları İri yarı zencilerdir. Bun- Jar kimsenin içeri girmesine mümane at etmezler. Elverir ki içerde mera- punızı oSöyliyesiniz. Çünkü girmek kolak , çıkmak güçtür, Emir Abdullah beni çalışma oda- sında kabul etti, (Orta boylu, 'âtir yüzlü mütebessim bir zatı. Siyah bir sakalı iri ve siyah gözleri vardı. Bu gözlerde azim, ceht ve hatta şiddet bile vardı. Zira Abdullah O tebexsi igin olduğu gibi ailesi efradı için de gayet serttir. Hatta bizzat terbiye- sini deruhte ettiği oğlu için de öyley- mg Kral Faysalın aksine olarak, Emir; cevap vereceğini ümit etmiyordum, Abdullah sadeliği sever. Şa'saalı ü.| fakat tahminimde yanıldım. niformalardan hoşlarmaz, Atı otomo- — Bu hususta kafi omalümatım bile tercih eder. İ yok — dedi — bana (gelen haberler Beni yanına oturttu. Kalya ik -İ bu şayihaları teyit ediyor. Kardeşi ram etti, bu aralık odaya bir de ya.! min Suriye tahtına çıkmasını bir çok bancı girmişti. Emir, eline öpen bu| istiyenler vardır. Tâkin aleyhinde adamı bana gösterdi: bulunanlar da az değildir. Kardeşim — Efganlı Kemal, şimdi Bağdatta bulunuyor Avdetin- tanışmaz mr siniz? de kat'i malümat edinmiş olacağım. — Hayır! — dedim. Şayet kardeşm Suriye tahtına çıkarsa Meğer bu zat islâmın en asri ve) bu hadise, yakın şark için çok ağır ve büyük âlimi, filesofu, şairiymiş..) mühim neticelere sebsbiyet verecek» Büyük âlim, aldığı ilham ile islâm di. ninin ilk esaslarını ihya etmiye ça - lışıyormuş. — Bu süretle, dedi, islâm dini le- kesiz bir pırlanta gibi olacaktır. Sonra bana nereden gelip nereye gittiğim; sordu. Ona Mekke, Medi- meyi ve Yemeni görmek istediğimi an. lattım. Kaşlarını çatarak: — İslâm dinini kabul © edişinizin sebebini bilmiyorum, ; dedi, bu bir me rak neticesi midir? Yoksa hakikaten islâmlık aşkı mrdır? Bunu bilmiyo. rum Fakat Mekke ve Medineye git tiğiniz zaman, size tavsiye (o edetim, müslümanlığı, orada göreceğiniz sey- lerle ölçmeyiniz. Zira, mukaddes şehirlerimizde sahte Muhammedileri. miz çoktur, bizim buradaki (iptidai müslümanlığımız bilinis ki tercihe şa- tir. Evvelâ Arabistanı (o teşkil eden devletlerden Irak, şarki Erden ve Suriye, üç kardeş tarafından idare edilecekleri için birbirlerine yaklaş - mış olacaklardır. Üçümüz de birbiri- mize gayet sadık olduğumuz çin, bu hemen hemen üç memleketin birleşmiş olmasi netcesini doğuracaktır. ” "n Saraydan çıkıp eve dönerken, yol- da Peak paşanın otomobilile karşı- aştım. Bu tesadüf bana, Emir Ab dullahın son sözlerini hatırlattı: Üç memleketin birleşmesi, tayya- relerile çlöü mütemadiyen kontrol e- den ve en ufak hareketi kaydeden İn- giltere tarafından hoş görülecek miy- di? Bu siyaseti Suriyeyi askeri işgal al yandır. Orada göreceklerinizin tesi-| tında bulunduran Fransa terviç eder ri altında kalmayınız, ve zannetme -| miydi? yinz ki Mekke ile medine ( bizim için Ve nihayet, Arabistan o için bir bir itikat membaıdır!. üçüncü tehlike onlan ve gölgeleri, çöl lerde en beklenilmedik zamanlarda Tam zamanıydı, kendisine, kar- deşi Alinin Suriye tahtma © çıkacağı hakkındaki şaylalardan (o bahsettim, akseden İbnissuudun o maceraperest Vehhabileri buna muvafakat edecek- Jermiydi? Bu resme bir böyle.. Bir de baş aşağı çevirip bakınız! (Acaba hangileri gölge? üşttekiler mi? Alttakiler mi?) Kış gelince biz derhal kömür odun telâşına düşeriz. Belediye- lerde, gazetelerde ve maballe ihtiyar heyetlerinde hummalı bir faaliyet başlar. Zengin ihtiyar, kadın ve erkek, koca şehrin ne kadar sekenesi varsa el ele verir, bu muazzam badireyi atlatmak için müşterek bir cephe tutarız. Halbuki Avrupa memleketlerin- de, bilhassa isviçre ve iskandinavya şehirlerinde kış davulla zur- nayla karşılanır. Çünkü kış geliyor demek kar yağacak demek- tir. Göller ve dereler donacak, üstlerinde binbir türlü paten, kızak ve ski eğlenceleri yapılabilecek demektir. Bu memleket- lerde halk kömür ve odundae ziyade mütemadi idman kuvvetli yemekler ve içkilerle ısınmağa çalışırlar. Et, balık ve rom... işte kış, şimal memleketlerinde böyle karşılanıyor. Oralarda kö- mür ve odun, etle balıktan sonra geliyor.. Sİ ç ye Moris Löblan dan'/a- Bu güzel, cici, tecrübesiz kız Ru- sun aguşuna düşmemeliydi! — Ben de sana, keyfin ne | isterse yaparım diye cavap vere- | bilirim ama, netice itibarile beni | hiç alâkadar etmiyen bir kızla | ne uğraşayım? Nelli — Roz, Jerar 'çin alâ- kaya değmiyebilirdi. Fakat Ba- | ratof için öyle değildi. Zira o sabah, Londradan bankadan ge- len bir telgraf (Çek alındı) diye bildiriyordu. Jerar ertesi gün hareket etti. iki ortak, bir gün evvelki hadi- seyi unulmuş gibi birbiricin elle- rini sıkıp mayısın sekizinde Pa- riste bulunmak üzere ayrılmış- lardı, Jerar, söylediği gibi yavaş ya- vaş seyahat ediyordu. Prağda ve bilhassa Venedikte fazla kaldı. Her uğradığı yerde eğlence yer- lerini ziyaret ediyordu. Bununla beraber, arasıra Nelli-Rozu dü- şünüyordu. Hayatında şimdiye kadar hiç bir kadını sevmemişti. Pek tabii bu kıza karşıda duy- duğu âşk değildi. Hem tanımr yordu bile... Nelli-Roz kimdi? Şüphesiz yüksek hayata mensup bir kız, hoppa.. Serbest bir kız. Maama- fi, mecmuada gördüğü resimler- deki sima, gözler temiz ve saf- tı. Kızın ağzının şehvi bir ma nası olmakla beraber alnı ve gözleri, saffet ifade ediyordu.. Jera bir akşam Venedikte fran- sızca bir gazete okurken gözle- rini hayretle bir havadise dikti. Gazete Ivau Barafot isminde bi- risinin “Laburatuarlar müessese- sine,, beş milyonluk bir hediye- de bulunduğunu yazıyordu. Vay canına! Demek Barafot hakikaten faaliyete geçmişti. Ve onun gibi haris, para gözlü ada- mın böyle bir parayı feda etme- si için Nelli-Rozun onu ciddi, pek ciddi bir surette alâkadar etmiş olması lâzımdı. Derhal, va- kit kaybetmeden Baratofun te- şebbüsüne mani olmak lâzımdı. Bu kadar güzel, cici, genç ve muhakkak tecrübesiz olması lâ- zımgelen Nelli Roz'un ağuşuna düşmesine Jerar tahammül ede- miyordu. Her şeyden evvel, Je- rar onu, Baratof'un, pençesinden kurtarmak, ona servetini iade etmek istiyordu. Bu suretle de onu görmeğe bir vesile bulacak resimlerinde olduğu kadar güzel olup olmadığını anlıyacaktı. Mayısın 8 inci günü Jerar Pa- rise geldi, Otöydeki Rus pansi- yonuna indi, Bu pansiyonun sabi- bini, Rusyada iken büyük bela- lardan kurtardığı için, adamcağız, Jerara büyük bir minnet ve şük- ran duyuyordu. Pansiyonda kendisine Londra" dan gelen bir telgraf verdiler. Baratof, Jerar'ı, büyük otelde saat 4te, yahutta yedide bek- liyordu. Jerar yemeğini yedi, Bir tele- fon rehberine baktı ve sokağa çıktı, Önce otele uğradı. Baratof'ın daha evvel gelip gelmediğini kon- trol etmek istiyordu. Fakat Rus gelmemişti. Oradan, Jerar, Trokadero mey- danına geldi, madam Destol ile Nelli - Roz'ın oturdukları evin önünden. durmadan geçti. Mak- sadı, sadece kızın evini öğren mekti. Sonra, Şanzelize'nin arka” tarafında, “Lâboratuvarlar mües- sesesine,, uğradı. Orada kapıcr dan malümat aldı. Nelli-Roz içer- de idi, kapının öpünde duran kü- | çük otomobil de onundu. Jerar bir kaç adım uzaklaştı ve öteki kaldırıma geçti. Saat 2,40 dı. Yeni otele saat 4te gir decekti, demek önünde bir saat v.rdı. Jerar, kafasında hiç bir plan olmadan, hatta Nelli-Roz'ın çıkıp çıkmıyacağını bilmeden bekledi. IKINCI KISIM ine iğ Hayatımızın mühim hadiseleri dâima gittikçe ağırlaşan bir ha- va içinde hazırlanır. Böyle za” manlarda sebebini anlatamadığr mzı bir sıkıntı duyarız. Müpbem bir his, bize bir hadisenin olmak üzre olduğunu anlatmıya uğra” şır. Daha hiç birşey olmamıştır. fakat birşey olzcağımı biliriz, ve bekleriz, Işte; çok sıhhatlı ve kavi ol- masına rağmen, Nelli-Rozun son günlerde duyduğu hisler bunlar” dı. Genç kız Valnenin sözlerini düşünmiyor, düşünmek istemi” yordu. Anneside bu hususta kendisine birşey söylemediği için Nelli-Roz, zavallı Valnenin işi bıraz mübalağa ettiğini tahmin mağ ğer taraftan, heyeti idare içtimaıda düşünmeden söylediği sözlerin de hiç bir gazetede akis uyandırmadığını, bu meselenin kapanmış olduğunu görüyordu. (Bitmedi) CSINEMA ) Alışkanlık! Paramunt stodyolarında üç defa göng vurulursa, bir filmin alınmıya başlamak üzre olduğu” nu ve gürültü edilmemesini ihtar eden bir işarettir. Binaenaleyh herkesin (ogürülüyü ve batta nefesini bile kesmesi lazımgelir. “ Klodet Koliyer , ve “ Gari Koper ,, in oynamakta oldukları “ Onun Kadını ,, filminin figü- ranları arasında bulunan eski bir boksör bu usulü bilmiyormuş; ve bir azda dalga geçiyormuş gali” ba ki, kendisini bir boks maçın da ve ring Üzerinde bulunuyor zZannetmiş.. Üç gong çalınca bir” denbire yerinden fırlıyarak asis* tanın üzerine atılmış. Önüne ge“ çilmeseymiş asistan pek berbat bir şekilde nakavt olacakmış» Çünkü ilk salladığı yumruk 78 vallının burnunu yamyassı etmi$* Seninle bir saat! Moris Şövalye üç senedenbefi yalnız Amerikada çalışıyor. Nev“ york ve Holivutta film yapıyo” Yalnız tatil vakti için Fransay# geliyor ve bir kaç halta kaldık” tan sonra tekrar Amerikaya dö” nüyordu. Moris Şövalye bu #€ neki mezuniyetini de biti için Fransayı terketmiş, tekri” Holivuda dönmüştür. Şimdi Er nest Lubisd'in idaresi ““ Seninle bir saat ,, isminde film çevirecektir. “ Şen mülâziie den sonra bu, Moris Şövalyeni? çevireceği ilk film olacaktır. j

Bu sayıdan diğer sayfalar: