26 Mayıs 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

26 Mayıs 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

j © S 5 ll S5 ME YAZ ? 26 Mayis ; 1932 AKIT'in ilâyesi tl Belki... Acaca?. Elimden gelse, gücüm yetse, muktedir ilsem, bütün dillerden şu iki kelimeyi, $ Bütün hafızalardan şu iki kelimeyi, bütün zatlardan şu iki kelimeyi söker atarım: talk, acebal.. acebal.. İşte her şüphenin, her derdin, her kaygunun, her korkunun anası | : bı doguran kimdir diye sorsalar teddütsüz cevap verirdim : Belki, acebal, AÂşkıiçin için yakan bu iki kelimedir. — Acaba beni seviyor mu?.. Belki ben- den hoşlanmıyor!.. giliyi gizli gizli üzen bu iki kelimedir: Acaba beni aldatıyor mu?.. Belki bana me ediyor!.. İmara derin derin düşündüren bu iki medir: >— Acaba yerimde kalacakmı yım?.. Belki Meni çıkaracaklar. diplomatı sinsi sinsi te lâşlandıran, Mnafı acı acı hülyalara salan, muharriri uzun Bon tereddüte atan hep bu iki kelimedir.. verirken: Acaba.. Belkil,, Vapurda: İcaba., Belkil. Okurken; Acaba., Belkil. A abarrir yazarken kendi kendisini imti- ediyor: acaba fena bir mana çıkıyor Ru. Belki maksadım fena tefsir edilir! okurken kendi kendine soruyor: yaba maksadı ne ?.. Belki dilinin altında bakla gizlidir. pi yazan: acaba, belki diyor. Okuyan: , belki diyor. Satan, acaba, belki be Alan acaba belki diyor. Acaba, belki. acaba, belki!., $, seni, beni, onu, hepimizi, ün dünyayı bedbaht eden, yacak mıyiz? Kim m bi belki |., Akbaba Cennetlikler iin Ali efendi, bir gece geç "| Çakal dağındaki evine gi- b karşısına çoban köpek- ear, adamcağızı parçala- yemişlerdi... bütün mahallede bunun Sırdısı ediliyordu: 0 Allah rahmet eylesin, iyi u— m abdestinde idi.. > Hiç yalan söylemezdi.. > Cömertti.. k Fatme sordu: ndi cennete mi giti? > Elbet kızım. ç Bütün ölen insanlar cennte “5 Onlar girmez. Küçük kız bir müdet düşün- *n sonra tekrar sordu: 5 Peki, ya dennetlik Hafız adiyi yiyen köpekler?!.. — Borç k arkadaş arasında; 0 Yabı bana on lira borç Mn ama, dün terziye vi kalmadı.. Vah, vah, vah.. Keşki dün din... ? Demek dün istemiş . a verebilecektin, öyle mi? Ben senden bo:ç E ham eden, korkak, örkek, | (OHakikat (| le eden iki kelime! 1 n Acaba, bu acaba ile bu belki- Iki kişi arasında: — Geçen Cuma nereye git- tin? — Adaya... — Nasıl, gezip eğlendin mi? — Gezip eğlenmeye vakit ol- madıki... Tam yedi saatte git- tik... — Amma mubalega ha... — Vallahi mubalaga değil... Iki saat vapar, bir saat tramvay, dört saatta karımın hazırlanması sürdü | —— istifade Karı koca arasında: — Hava ne güzel değilmi? — Enfes... — Haydi, bu güzel havadan istifade için bir yere gidelim. — Hay hay gidelim... — Nereye gidelim karıcığım?.. — Kuyumcuya gideliml.. ğe. Ah, ahi, Rarı koca arasında; — Cemil.. — Karıcığım... — Annen bize müsafimi ge- lecek? — Evet! — Bari günü bellimi? — Yarın gelecekmiş... — Hayır, geleceği günü değil, gideceği günü soruyorum! pi Nafile öyleyese ! Iki kişi arasında: — Yahu şu kiralık apartma- Din alt ve üst katında oturanlar evli midir? — Evet.. Neye sordun? — Gürültüsüz bir yerde otur- mak istiyorum dal Rus — Japon Vaziyeti Japonya — era uyuyor ld? “Erinsndâ siyasi dalkavuklar: ai — Yaşasın Tardi... Şey, par- don.. Yaşasın Herriot!.. Fransız intihabatında Radikal sosyalist- lerin kazanması üzetine: — Haydi bakalım, silâhı sağ omuzdan sol omuzal, Tahdidi teslihat konferan- Devletler — Yarabbi.. Bizi Fransa ile hudut komşusu yarat- madığın için sana şükürler olsun!. Kerbelâi Kasım ağa, o akşam biraz hava almak için Kumkapı kıyılarındaki kahveler. den birine gitmişti. Tam nargileyi tokurdalır, çay fincanını şıngırdatırken Torik Necmi de damladı: — Akşam hayır be moruk... Ne ararsın burada böyle tek başına ? Gül dalına kon- muş bülbül gibil. — Hoş gelmişsen Torih Efendi dadaşım.. İle özüm burada hâva alirem!. — Al anam babam, al: Zaten hepimizin aldığı o... Her keseye elverişli! — Hay çoh yaşıyasen.. Hele bir şöyle garşımda otur.. Bir çay, bir nargile nuş eyle! — Olur.. Seninle birde tavla atalım mı? — Yoh.. Men tavla sevmirem... — Avallık etme be moruk... Hele bir başla, alimallah öyle lezetli oyundur ki, bir daba birakamazsın.. Ben bazı bir dalarım, hani efendimizin huzurunda katakulli atmak gibi olmasın ama, öyle yemeğini bile unutur, sababtan akşama kadar oynarım! Kerbelâi Kasım, torik Necminin bu sözüne müstehzi müstebzi güldü: —Ne demişsen, ne demişsen?.. zabbahtan ahşama gadar oyninirem mi demişsen! Bu heçti gardaşım, bu heçtil.. ille sen gumar- bazları bizim Iranda göresenl.. — Vay canma.. Iranın komarbazlarıda mı meşhurdur? — Belil.. Tahranda özümün amca zadesi vardı: meşhur tabip mirza Cafer,. İylesine gomara döşkündükim, bir gün oynamasa | çatlardıl.. Bir gün, onu ağrısı tutan bir gebbe ğariya çagırmış- Iki genç kadın arasında: lardı, Şimdi gelirem diyüp gom- mara oturdu. İyle dalmıştı, iyle — Demek bu kadar şikâyetçi- misin ?.. — Evet. Maalesef öylel — Fakat, evlenmeden evvel ko can için (eşi bulunmaz bir adam) diyordun .. — Yine aynı fikirdeyim.. — Anlamadım.. — Cayet basit: cidden eşi bulunmaz bir adam.. amma, ka- balıktan, aksilikten, hasislikten yana... ğa, Evlât| Yolda konuşa konuşa gidiyor- lardı ; — Kaç çocuğun var? — ki. — Allah bagışlasın.. — Amin. — Ne iş görüyorlar? — Biri kâtip.. öbörüde şu eczanede.. — Eczacı mı? — Yok canım, işte, cameknâ- daki kavanozda doruyorl “Zr Doğru söz! — Talebe ile muallim arasında: — Ahmet efendi.. — Buyurun muallim Bey.. — Yazdığın tahrir vazifesini okudum. Güzel, iyi.. Ancak bir cihet var.. — Ne gibi efendim? — Senin vazifenle Fevzi efen- dinin vazifesi kelimesi kelime- sine, noktası nokfasına aynı.. Bu vazıyet karşısında insan neye hükmetmeli ? — Pek kolay efendim: Fevzi efendinin vazifesinin de benim vazifem kadar iyi olduğuna | dalmışıkin, İohusanın hanesine | dügün vardı.. — Ne düğünü gittiğimde? — Dugan püser evlenirdi... Tobtor Mirza Cafer tam yirmi senne gommara dalmıştı, ağal.. Kanaat Salamon, satmak için at pa- zanna uyuz bir merkep getir- mişti. Bir alıcı sordu: — Bezirgân, buna ne istiyor- sun? — Yüz kâğit! Müşteri güldü : — Deli mi oldun sen ayol? — Salamon darılmadı : — Gücenme be paşam, sen de bir fiat ver! — Beş lira vereyim! Yahudi, uyuz eşeğin yularını hemen adamcağızın eline tutuş- turdu ; — Haydi hayrını gör.. Doksan beş kâğıt için pazarlık bozacak değilizya | —— Olsaydı! Iki ahbap arasında: — Bizim peder bugün doksan yaşına baslı.. — Hiç birşey değil. — Ay, doksan yaş azmi? — Az ya.. Bizim rahmetli bü- yük peder sağ olsaydı, şimdi tam yüz elli beş yaşında ola- caktı | Zam üç aptal Iki kişi arasında: — Şu giden adamı görüyor musun?.. Aptalın biridir.. — Günahtır yahu, öyle herke- sin arkasından lâkırdı söyleme... O da senin, benim gibi bir adaml . e 2 <A li m anın indim aim inmek e 120 ğ i ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: