4 Ağustos 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

4 Ağustos 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MRT yy EEG VAKİTA Ağca 1997 amman. 31 Ağustostaki tam küsuf TTa eme sanasai gi - garistan hapisaneleri Amerikada büyük hazırlıklar var. Mesele bazı yıldızların! Sofyadaki. hapisane na şualarındaki gayet hafif inhirafları ölçmektir Bir kaç gün evvel haber ver- miştik; bugünlerde bütün dünya müneccimleri büyük bir faaliyet içindedir. 31 Ağustosta tam bir küsuf olacak. Bu küsuf yalnız şi- mali Amerikadan tam bir surette görülecek ve Kembriçte toplana- cak olan beynelmilel müneccim- ler kongresi de hemen bu küsuf- tan sonra toplanacaktır. Pek ta- bii kongreye iştirak edecek olan ! bütün âlimler Amerikadan görü“ lebilecek olan tam küsufu seyret- mek için hazır bulunacaklardır. Daha şimdiden bir çok rasatha- neler, Amerikada tam küsufun görüleceği yerde tertibat almağa başlamışlardır. Bu kadar mühim ve büyük fa- aliyetin sebebi şudur ki, tam bir küsuf başka zamanlarda yapıl ması kabil olmıyan mühim bir çok tecrübelerin yapılmasına mü- saittir. Bu tecrübelerden bazıları ayla güneşin nisbi vaziyetlerinin tayinine (ay ve güneş daireleri- nin dört temaslarının tetkiki); bazıları güneş etrafındaki hava muhitinin fizik cephesinden tet- kikine; bir kısmı da miknatısiyet ve cevvi unsurların tahavvülleri- nin takibine; ve en heyecanlısı da semanın tam bir küsuf halin- de fotografik bir şekilde tetkiki- ne zemin olur ve yarar. hassa bu son mesele ile uğraşa- km, En heyecanlı bir tetkik demiş- tik. Filhakika öyledir. Çünkü bu tetkik umumi muayyeniyet naza- riyesinin bir kâhin gibi haber vermiş olduğu bir hadisenin doğ- ruluk veya yanlışlığını kabi su- rette tesbit edecektir, yani mese- le, bu sefer “iyice semayı tetkik edelim. Orada gördüklerimizi not edelim, burdan, sonra bir ne- tice çıkarırız, değildir. Mesele, güneşin yanından âdeta güneşi tıraş edercesine geçerek arza ge- len bazı yıldızların şurUarındaki gayet hafif inhirafları ölçmektir. Bu İnhiraf o kadar hafiftir ki e- ğer bilhesap bulunmasa idi en mahir bir müdekkik bile onu gö- remezdi. Umumi muayyeniyet nazariyesine göre, boşluktan ge“ çen bir şua, büyük bir kütleye tesadüf edince hattı müstakimini | kaybederek gayet hafif bir su- rette o kütlenin bulunduğu mu- hite doğru inhiraf eder ve gayet | açık kat'ı zait şeklinde bir dal | " Tefrika No.: 63 vI Nataşa sıcak yorganın altın- da asabı gerilmiş olduğu halde gece gürültülerini dinleyordu. A- damla ıslık çalarak, kaldırımlara çarparak geçiyorlardı. Kediler miyavlıyorlardı. Uzaktan bir vapur düdüğü duyuldu. Kilisenin saati saatleri, yarımları, o çeyrekleri, muttarit bir surette çalıyordu. Dakikalar asır kadar uzayor. Saatlar: göz açıp kapaymcıya kadar geçiyordu. Tagami arkasını dönmüş uyu- yordu. Burnundan nefes alıyor, arasıra pufluyordu. Kadın geçen insanları, miyavlıyan (kedileri, içinde düşmanlık olmadan müs- terih bir vicdânla sevişebilen ve sirbilenlufuya kıskandı. Düşmanlık ne yüklü, ne ağır Biz bir | Roz Nuvar vaziyetini alır, ve nazariyeye gö- re bu inhirafın derecesi 1,75 ya- ni iki saniyeden az bir zaviye farkı gösterir. Okuyuculara bu fark hakkında bir fikir verelim. Elinize bir minkale alınız, daire zaviye çizgilerinden birisini zihnen 2000 kısma ayırınız, bu inhiraf derecesi hakkında bir fikir edinmiş olursunuz. İşte me- sele bu küçücük zaviyeyi meyda” na çıkarmaktır. Zaviyeleri büyük mikyasta mübalâğa edilmiş olan bu kroki, esas vaziyeti anlatmaktadır. B ve A yıldızlarından gelen şualar, güneşin yanından geçerken inhi- raf etmişlerdir, öyle ki arzda bu- lunan bir adam, bu şuaatı B' ve A' den geliyor zanneder, bina- enaleyh bu yıldızların bize gü neşten hakikatte olduklarından daha uzak görünmelerini icap e- der, AA' inhirafı 1,75 tir; BT gibi şuaat için ihhiraf, güneşin mer- kezine en kısa mesafeye makü- sen mütenasiptir. Aynştayn'ın nazariyesinin . haber (verdiği bu seferki tam küsufta tetkik e- dilecek olan mesele işte budur. Güneşin yanındaki yıldızlar Bütün fizik #limleri ile münec- cimlerin bu mesele ile bu kadar siddetle niçin meşgul oldukları şimdi kolaylıkla anlaşılıyor değil mi? Zira, muayyeniyet nazariye- sinin evvelden haber verdiği bir meselenin doğruluğunu tecrübe- lerle sonradan ispat etmek, bu nazariyeyi kabule henüz müte- mayil olmıyanları ikna etmekle kalmıyacak, daha evvelki naza» riyelerin ehemmiyet vermediği bir meseleyi izah etmiş olmak i- tibarile bütün fizik âlemini alâ- kadar edecek, eski nazariyelerin kendisine nazaran ehemmiyet - Yazan: Mm. Rube Janski şeydi | Nataşa'nın hayatı vaktile çok basitti, Eskiden uğradığı sıkıntıların acısını pek az duyar- dı. Bunlar bilbassa hafızasında fotoğraf klişeleri gibi birleşir kalırlardı. lik zamanda Tagami hakkın- daki hisleri de böylece müp- hemdi, Kendisinin tayin edeme- diği bir anda bisleri birdenbire şiddetlenmişti. O, uyuşuk acıla- ra alıştığından şiddetli teessür- ler kendisini sarsıyordu. Bu gece tahassüsleri çok kuv- vetliydi. İştiyaktan titremeleri, düşünce, görülen hakaretler, ani düşmanlık karşısmda bir şey da- yanmaz. Eskiden olduğu gibi ha- lini soğuk kanlılıkla muhakeme edemiyordu. sizliğini meydana çıkarmış ola- caktır. Fakat Aynştayn'ın âdeta bir kehanet gibi haber verdiği bu mesele nasıl ispat ve kontrol edir lecek? Derhal anlaşıldı ki; bu- nun için, tam bir küsuf zamanın- da, güneşin yanındaki yıldızların fotograflarını almak lâzımdır, ve bu inhirafı ancak bu suretle öle- mek kabildir. Bu takdirde, yani tam bir kü- suf halinde, ay, güneşle arzın a- rasında olduğu için, arzda küsu- fun tam bir şekilde görünebile- ceği muayyen bir noktada bulu- nan rasıtlara, güneş tamamile kapanacak, o noktaya güneşin şuaatı gelemiyecektir. Bu noktadan alınan bir fotog- i rafide ayın karanlık dairesinin | etrafında, güneşin parlak dairesi ve bir takım yıldızlar görünecek- tir. Bilâhare, küsuftan bir kaç ay sonra, ayni şerait altında, ufuk- tan ayni yükseklikte ve ayni cöv- vi hava inkisarımda, yani yarısı ve güneş olmadığı bir zas. manda, semanın ayni mıntıkası- nın bir fotografı alınacak, küsuf gece zamanında alınmış olan folog | raflar ile mukayese edilerek, tah- min edilen inhiraf görülebilecek ve ölçülebilecektir. Görülüyor ki bu mesele münec- cimleri olduğu kadar fizik ve hesap âlimlerini de meşgul eder. Şimdiye kadar yapılan tecrübe- ler, nazariyenin bildirmiş olduğu hesapları teyit etmiştir. Nazik bir iş Bu gibi rasatlar'pek nazik bir iştir. Fotograflarm almması, a- Imdıktan sonra camların yıkan ması büyük bir itina ister; Bu şe- raite itina edilince gayet müsbet neticeler elde edilir. 1919 ss- nesindeki küsuf esnasında, Bre- zilyadan bir İngiliz heyeti tara- fından alınan fotograflar, güne- ş$in yanından geçen bir şüaam 1,98 derece inhirafa uğradığını tesbite yaramıştı. 1922 senesinde Avustralyadan gözüken bir küsuf esnasında Amerikanın Lick rasa- tanesi tarafından aldırılan fotog- raflarda azami 0”,11 - hata ile, 17,78 inhiraf bulundu, ve güneşe olan mesafeye nazaran inhiraf ve tahavvül nazariyesi kanunu tecrübe ve tahkik edildi. Nihayet 1922 de Hindistan, nız azap çekerken Tagami râhat i rahat uyuyordu. Japonyalı sevda | hissinden kendini ! Elden kaçıyordu. Onu kaçırma" kurtarmıştı. mak lâzımdır. Acaba uyur muydu?. Yoksa başka gecelerde olduğu gibi etrafı mı gözliyor- du?. Nataşa hesaplı hareketlerle döndü, baktr.. Kemikli yüzün ya: risinı görebildi. Doğmak üzere olan günün zıyaları bu yüze ye- şilimtrak bir ravnak veriyordu. Kadın hesaplıyordu. Bıçağı tam arkasına saplıyacaktı.. Ja - ponyalı ondan sonra artık tehli- keli, hain olamıyacak, artık kr- mıldamıyacaktı. Artık gidip Na- taşadan ayrı, başka kadınlarla ve başka zevklerle, başka bir yer- de yaşayamıyacaktı.. Elini şiltenin alıma araştırdı.. Parmakları (o çarşafa dolaştı. Elini çıkarıp tek- rar soktu. asabiyetle hançeri a- sokarak Halbuki o gece yarısında yal- | ramıya başladı. ssıl bir yerdir? Mâhpusları çalıştırma tarzı—Iş, ceza mü detini kısaltır—Uslu durmak mecburiyet Ben burada Bul garistan hapisane . © lerine dair birkaç satır OKaralamak istiyorum, Mese- lâ Sofya hapisa- nesini ele alalım. Sofya hapise nesi İtalyada ol- duğu gibi son sis- tem yapılan dört katlı koca bir ya- pidır. Her odada üçer karyola, 'dö- şek, çarşaf, yastık, yorgan ve bir de masa bulunur. Koğuş ve oda- lar her gün yıkanır, temizlenir. Hastarç doktoru haftada iki de- fa bütün koğuş ve odaları gezip teftiş, rahatsız mahpusu muaye- ne ve tedavi eder. Ağırca hasta bulunursa derhal yanıbaşındaki hastaneye yatırır. Hapisanenin büyük Bir'Kitaphanesi, konferans salonu ve:mektebi vardır. Sonra gayet geniş bir avlusu vardır ki bir bölüğü güzel bir bahçe hali- ne sokulmuştur. Hiç bir mahpus işsiz birakıl- maz, Hapisanenin büyük matba- ası, mücellithanesi, angozluk, kunduracılık, elişleri ve başka ufak tefek san'atler öğretmek r çin iş yerleri mevcuttur. Her mahpus çalışmakla uzun ve ağır günlerini'daha kolay geğirmeğe Çin denizlerinden görülen tam küşuf esnasında Aynştayn tara- fından tesis edilmiş olan Potsdam rasathanesi heyeti tetlsikatta bus, lundu ve geçen sene bir eser neş- retti. Bu eserdeki hesaplar Lick rasathanesi - müneccimlerinden R. Y. Trümpler tarafından göz- den geçirildi. Münakaşalar ya- pıldı ve nihayet şu netice elde e- dildi: Güneşin yanından gecen bir Şuââın inhiraf derecesi, 0,13 -- hata ile 1,75 dir. Görülüyor ki, şimdiye kadar muayyeniyet nazariyesi bu nok- | tadan parlak neticelere varmış- j tır. Acaba 31 Ağustos 1932 de vâki olacak tam küsuf tecrübe- leri de ayni neticeyi verecek mi? Kuvvetle tahmin edildiğine göre evet... Binaenaleyh, Aynştayn ta- | raftarları rahat rahat uyuyabilir- ler. Canım, onu şuraya sağ tarafa koymuştu. Sakın Kohar çalmış olmasın. İmkânı yok. Bıçağı sok" tuğu sırada yatak O yapılmıştı. Gece saat oObirde Roznuardan dönmüşlerdi. Yatak odasını ken- di açmıştı. Evet, hançer şura larda olacak.. İhtiyatla tekrar a- raştırdı.. Nihayet kakmalı kabze» yi yakalıyabildi. Hemen hançeri çıkardr. İnce uzun yüzüne baktı. ve titredi, Bu sırada Tagaminin uyanıp omuzu üzerinden baktığı» nı hisseder gibi oldu. Demek w yümıyordu. Şüphelenmiş olacak!. Ani bir hareketle silâhı yorganın altına sakladı. Gözelreini kapadı. Nefesini tutarak bekledi.. muştı, Uyuyordu. Kadım, yumul- muş avucunda kabzeyi sıktı. Eli titriyordu.. Kaybedecek zamanı yoktu. Bir hareket, bir vuruş kâ- fiydi. İntikamını almış olacaktı. Bu, o kadar güç değildi.!, Rus- Hayır! Japonyalr kımıldama- | Bulgaristan hapishanelerinden birin hariçi?" görünüşü çalışır. Buna karşılık olmak ör” re her gün için yarım gün : nır, Meselâ üç yıl cezayı, işle p yılda tamamlar, Hapisaneden 9” karken de elinde iyi bir 489 olduğu halde insanlar ar8 karışır. Hapisane idaresi de mahpus rm çalışmalarından maddi fayda temin eder. Yalnız Soff* hapisanesindeki iş yurtlarındı” her sene on, on iki milyon leva kazanç gelmektedir. Yukarıda iş günlerinden bak setmiştim. Her mahpus uzun gü” lerini çalışmakla azalttığı gi yılbaşı, ve paskalya yortularr da bağışlama alır. Bağıslamaya “nail olabilme öçin her mahpus; gidişatını iyilef tirmekahlâk ve terbiyesini zeltmek mecburiyetindedir. Bu nun için de iyi birkontrol vardi Uslu dürmayıp da adı kara defif re geçen mahpusuh suçu koli kolay bağışlarımaz: ği Hapisane müdürü her gö mahpuslar arasında gezdiği gibi müddei umumi de Jâakal hafta iki defa hapisaneye gelip mi pusların (şikâyetlerini dinle” Hatta adliye nazırı bizzat hal saneyi ziyaret eder. Mahpus arasına sokulur, dertlerini di” ler. Bağışlama listesine sokulmaf lâzım olan mahpus varsa, yort# lar yaklaşınca hatırlatmasını düre tenbih eder. Bulgaristan hapisaneleri bir mektep; san'at evi ve terbiye du halini almıştır. Oradan çi her mahpus milleti arasına fe dalı bir uzuv olarak katılabi tedir. Türkistani z Rifat Davut / yad kaç kişinin birbirini GİĞSİİ düğünü görmüştü! Nataşa, bu müthiş dakik” Allahı düşündü: ir” “Aman yarabbi, sen bana y dımcı ol, bana cesaret ver! Elini zorla uzatıyor. Mec# bir halde tekrar geri çekiyordi Hayır! Onu uyurken, ken müdafa edemez bir halde ” öldürmiyecek!.. Eğer Ler söz işitse belki.. Son bir defe ak ba müessir bir kaç söz söyl istiyor.. Kimbilir.. Yatakta doğruluyor. GÖT ğini çıkarıyor ve çırılçıplak pi çeri eli ile arkasına yy vi ayağı ile Tagamiyi itiyor: |: — Uyanınız!, Japonyalı uykunun #9 ğiyle homurdanıyor: — Ne?... Ne iie kaç?, Daha erken değil aki * yuyunuz ve beni rahat niz, pe

Bu sayıdan diğer sayfalar: