1 Eylül 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

1 Eylül 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sefirlerin acaba bu işlerle hiç bir alâkaları yok mu idi ? Demek ki sefirle hiç olmazsa iki saat geçirecekti. Çok geçme den yemeğe oturdular.. Yemek o- dası altmış kişinin rahat rahat ye- mekyiyebileceği geniş bir oday- dı. Yemekte san'at ve edebiyattan bahsettiler. Sefirin bir kitap kur- du olduğu, hattâ Aşendenin e- serlerinden bir kaçımı okuduğu belli idi. Sefir, güzel konu - şuyor, sözünü ince nüktelerle süs Jiyordu. Yemekten sonra kahve- lerini içtiler. Aşenden sefirin elinden biran evvel kurtulmak istiyordu. Çünkü Herbartus onu bekliyordu. İkisi Avusturyanm silâh fabrikaların - dan birini berhava etmek için tertibat almakta idiler. Plân ha- zırdı. Fakat onun tatbiki ile Ga- liçyak Lehlilerden bir çokları da mahvolacaklardı.. Herbartus bunlara mensuptu. O nun için plânın tatbiki, an- cak kat'i lüzum takdirinde hahiş- kerdi. Aşenden bu gece karar ve- recekti.. Almanlar, müttefiklerin bir çok silâh fabrikalarını berha- va ettiklerinden onlara mukabele edilecekti. Bu hareket, harbin meşruiyet verdiği işlerden biri idi, Bu suretle harp cephelerine mühimmat yetiştirmek işi geçik- tikten başka gayri muharipin- sanlarım maneviyetleri de sarsılı - yordu. Görünüşte sefirlerin bu iş- lerle bir alâkaları yoktu. Çünkü onlar nasiyelerini tertemiz tut - mak, şerefli insanlara yakışmıyan hareketlerden uzak kalmak ister- ler. Fakat bu işlerin neticesinden en çok istifade edenler de onlar- dı. Her Bartus, Aşendeni bekli- yordu. Karar verilecekti; — Merhaba! — Merhaba ! — Geceniz iyi geçti mi?. — Oldukça. — Sefire bir şey açtınız mı?, — Asla! — İyi etmişsiniz.. Onlara böyle ciddi işlerden bahsetmemek daha doğru olur. Aşenden, sıçramak üzere olan bir kaplan gibi oturmuş, düşünü- yordu.. Nihayet arkadaşma $or- du: — Balzak'ın (Goriot baba) adlı eserini okudun mu?. * — Yirmi sene evvel çocukken okudum.. — Rastignaç ile Votrin arasın- daki muhavereyi hatırlayor mu- sun? Hani ikisi Çindeki bir man- darini öldürerek servet kazan mak bir işarete bağlı ise o işa - reti verip vermemeyi konuşurlar. Her Bartus siritmıştı: — Bunun bizim işimizle alâka- 8r ne? Siz bir takım Lehlilerin nahak yere mahvolmasını düşüne- rek tereddüt ediyorsunuz. Fakat bir jeneral askerlerine ilerleyiniz! Dedi mi onlardan şu kadarının 'da telef olacağını bilir.. Harp bu! — Kötü bir harp!. — Onun sayesinde memleke- tim hürriyetine kavuşacak. — Kavuşacak da onunla ne yapacak?, Her Bartus cevap o veremedi. Yalnız kollarını silkti. Sonra asıl meseleye döndü: — Bu fırsatı kaçırırsanız bir daha elde edemezsiniz. Hudut « tan her gün bir adam geçirmek mümkün değil, —Bu kadar hemşehrinizin bir anda telef olmaları, bir çok- larnın sakatlığa uğramaları sizi hiç düşündürmüyor mu?. — Nasıl düşündürmiyor? Buna ben size peşinden söyledim. Fakat icap ederse hemşehrilerime de kr- yarım ve bu yüzden ne iştiham ke- silir ne de uykum kaçar. — Ben öyle düşünmiyorum! . — Olabilir! — Ben çok yorgunum. Gidece- ğim! — Öteki mesele ne olacak?. — Kur'a çekelim !, Şu parayı a- tıyorum. Yazı tarafı çıkarsa #- damlarna emir ver, fabrikayı he- men berhava etsinler. Öbür tarafı çıkarsa bu işten vaz geç!. — Pekâlâ ! Aşenden cebinden çıkardığı madeni bir parayı masanın üze- rine attı.. İkisi de masanın üze- ra döne döne durdu ve yazı tara- fı üzerine düştü. — Artık gerisi sana ait!. — Hay hay! hm tıklım dolu bir zarf çıkardı.. | Her Bartus zarfı cebine alarak i gitti, Bir tesadüf Aşenden vapurun gövertesinde karşısındaki bembeyaz şehri te- maşa ediyordu. Güneş henüz doğ- i mamıştı Deniz, parıl parıl, mas mavi idi. Burası Vlâdivustok'tu. i Ve Aşenden kendini dünyanın ö- bür ucunda zannediyordu. Nev- york ve Sen Fransisko tarikile hareket eden Aşenden bir Japon vapurile buraya varmıştı. Kendisi buradan Rus demiryolile Petro- grata gidecekti. Onun şimdiye kadar derhuhte ettiği işlerin o&en mühimmi bu idi. Başında bir â- mir yok ve cebinde muazzam bir meblâğ vardı. Aşenden daha Yokohama iken Rus trenlerinin yolundaki köprülerden bir çoğunun berhava edildiğini, askerlerden bir çokla- rının firar ederek eşkıyalık yap- tıklarını haber almıştı. Fakat kendisi trene atlamakta tereddüt etmedi. Aşenden, vapur- dan Vilâdivustok'a inmek üzere iken halinde yahudi olduğu anla- şılan (Bitmedi) Türkiye ile Yemen arusında dostluk muahedesi Bağdatta çıkan (Elırak) ga- zetesi tarafından verilen malü- mata göre Türkiye ile Yemen arai dostluk muahedesi akdi için müzakereler cereyan etmek- tedir. Muahedenin esası, Türki- ir Yemen istiklâlini tanıma- sıdır. Ertuğrul Sadettini çarptılar Evvelki akşam Eminönünde artist Ertuğrul Sadettin Beyin cebinden 44 lirasını yankesiciler aşırmışlardır. Sadettin Beyin za- bıtaya müracati Üzerine yanke- siciler aranmıya başlanmıştır. rine eğildiler vedikkat ettiler. Pa | Aşenden elini cebine atarak tık | i VAKIT Adliyede tebeddül Hâkimler arasım- daki değişenlere tebligat yapıldı Adliye kadrosu Tasdik âliye iktiran etmiştir. Yeni tebeddü- lât ve tayinler şunlardır: Kuş adası hukuk hâkimliğine Adana Sulh kâkimi Tahir, Gi reson rçisliğine Sıvas müddei umümisi Osman, Gireson, aza- JığımaK.öylühisardan Vecibi, Eer- gama reisliğine Bolu âzası Ihsan Mersin âzalığına kırşer âza mü- lâzimi “Ramiz, Yalova kaza hâ- kimliğine Niğde kaza hâkimi Mustafa, Vezir köyü âzahığına Elbustan âzası (o İhsan İzzet Karaman âzalığına o Mersin âzası Sadık, Elbistan âzalığına Melâzgirt hakimi Veysi, Giresun âzalığına Çanakkale müddeiu- mumisi Müfit Balıkesir bukuk hakimliğine Afyon hukuk hakimi Ata, Ankara sulh bâkimliğine Ankara sulh ceza hakimi Cevat, Barsa âzalığna baş müddelumu- mi muavinlerinden Osman İstan- bul âzalığına Elâziz reisi Âli Hikmet başmüddelum umimüa- Hüseyin, başmüddei umumimua- vinliğine Yozgat müddeiumumisi Ibrahim LâtifTokat müddeiumumi: liğine Pınar Hisar sulh hakimi Mustafa Fazıl Acıyayan müddei- umumiliğine Mülga Burdur sulh hakimi Bekir Sıtkı Ayancık müd- deiumumiliğine mülga Akçeşehir sulh hâkimi Ömer Macit, Boz- kır o müddeiumumiliğine Omü ga Zir sulh hâkimi Bekir, Mazkert müddei umumiliğine mül- ga Duraklı sulh hâkimi Ismail Hakkı, Akseki müstantikliğine gönen sulh bâkimi Feyzi, Ordu müstantikliğine Gürbüzü sulh hâ- kimi Mürteza Ordu sulh hâkim- liğine (oOEsenkale sulh hâkimi Hüseyin Avni, Ankara sulh bâ- kimliğine Karacaviran sulh hâ- kimi Orhan, Mazgert sulh bâ. kimliğine Sultanhisar sulh hakimi Abmet hüsnü, Gireson müstan- tikliğine Gergi sulh hâkimi Ab- düörrahman, Mihalıççık müstantik- liğine Hukuk mezunu Abdulke- urim, Niğdeye hukuk mezunu Elâl, Günen müstantikliğine mes- lek mektebi mezunu Osman Si- verek müstantikliğine (hukuk mezunu İhsan, Ankara müstan- tikliğine zat işleri tetkik memuru Sabri, Rize ceza hâkimliğine Gümâşane âza mülâzımı Cevdet Çankakkale müddei umumiliğine Bandırma âzası Kadir, Mustafa Kemal Paşaya Manisa müddei- umumisi Mehmet beyler tayin edilmiştir. Köylü kooperatifi Bakırköy kaymakamlığı öte- denberi kaza dahilinde bulunan köylerde birer kooperatif teşkil ettirmekle meşguldü. Son zü- manlarda kaza mülki memurla- rının sarfettikleri mütemadi gay- ret neticesinde bu teşkilât vü- cut bulmağa başladı. Mahmut Bey nahiyesile, Çıfıt Burgaz ve Şamlarda birer koo- perâtif teşekkül etmiş, Litros, Vidos, Avas, Safra, Küçükçek- mece ve Ambarlı da teşkilât neticelenmekte bulunmuştur. vinliğineTekirdağı müddeiumumisi! A İ Ailem im © L E ahiyeti muhtelif birtakım bâ şartlar olmadan yaşıyamaZ Mütercimi : Zonguldak meb'us“ Aile bir külfettir. Bu sözü, bâşa ailenin kadrini alçaltmak için degil, yükseltmek için söy- lüyoruz. Bu necip külfetledir ki aile içinde herkes, her şeyi, her- kese borçlu olar. Daima taraf- tarı kalacağımız aile reisliği bile bir nevi ( esaret) ten başka bir şey değildir. Bu itibar ile aile mefsumunun “remz,, i şu temiz ve güzel cümle olabilir: “Een, hizmet etmek için geldim, beş- kasını kendime hizmet ettirmek için değil. ,, Bütün büyük mutasavvıfların fikrine göre sevgi, “çünkü bu yuca mevkide Aliah sevgisi ile insan sevgisi biribirine benziye- bilir.,, karşılığı istenilecek bir ticaret muamelesi değildir : Bu karşı, ancak'onu aramaksızın sevene nasip olabilir. Sevgi, fe- dakârlıkla yaşar ve büyür; o, sevilen varlıkta o mündemiçtir. Bundan başka sevgi, mütekabil olduğu için herkes verdiği kadar alır. Sevgi, bamus ve fazilet müs- tesna olmak şartile hiç bir feda- kârliktan geri kalmaz: Bedelsiz ve ıwazsızdır, yoksul ve çiplaktır. Sevgi, ancak böyle olursa sev- gidir. 2 Aile, mahiyeti muhtelif bir takım harici şartlar olmak- sızın yaşıyamaz : Ailenin bahtsız veya babtıyar olması, iyi veya kötü ahval içinde bulunması hu- susunda pek'büyük tesirleri olan bu şartların fevkalâde ehemmi- yetleri vardır, Benaberin bunları ihmal edip de esilenin esasen sert ve ağır olan o vezifele- rini bir kat daha muğlâk ve mü- şevveş bir hale getirmek doğru değildir. Halkın; soy, servet ve içtimai mevki itibarile biribirine denk olmıyan gençleri birleşmek- ten menelen. ameli basiretterini tamamen tasvip ederiz. Çünkü bu kaideyi mühimsemiyen izdi- vaçlar, ailenin, dahili buzurile pek nadiren uzlaşabilirler.Ebeveyin ek- seriya ev kurmakta zaruri olan bu tedbir ve ihtiyat kaidelerini pek iyi takdir ederler. Buna mukabil genç kimseler, bu hususta daha mübelâtsızdırlar. o hiç olmazsa eskiden böyle idi diyelim: Çün- kü şimdiki gençlerin, ihtiyarlar- dan daha besaplı oldukları iddia ediliyor. Bu iddianın ne derece- ye kadar doğru olduğunu bile- meyiz. Fakat mademki; biri tecrübeden ve hadisatın tabii cereyanlarını tetkik etmekten hasıl olan, diğeri de kalbin per- vasız temayülâtından doğan ve vazife kanunundan başka birşey tanımıyan iki türlü basiret var- dır; baddı zatında hürmete lâyık ve kalbin intihabına set çekmek- ten uzak bir an'aneyi - kestirme ve fakat mülâbazalı bir azim ile hareket etmek suretile - feda eden bu cesur ve atılgan ruh- ların cesaretini kırmak istemeyiz. Yalnız iki şart dermiyan edece- giz: Birincisi bu intihabım, hafif- likten veya alçak bir ihtirastan doğmasına meydan verilmemesi, ikincisi de bilâhare zuhuru mel- huz olan müşkülâtı çiğneyip geç- miye değil, fakat bunlara ta- hammül için cesur davranmıya hazır bulunulmasıdır. 3 — Aile hayatında tesadüf g3 | edilen üçüncü nevi müş ablâk ve tabiatlarda kemi f mutabakat mevcut ol dan doğar. Ne Şüphesiz birbiri için * iki ruh (arasındaki e bis ve tabiat ahengini? 4 ettiği devamlı bir buz yaşıyan ailelere tesadüf © gibi tabiatlerdeki tezat * den hazin ayrılıklarla ©* ii nen babtsız ve tafisiz ” lar vardır. İzdivaçların ti — Samimiyet, itimat Ci tiyarlığın o mütefavit de' " le — bu iki münteha 4” dır. Her tabiatin wi tarafı olduğu gibi ins9 | basiretkârlık o derecesi ve değildir. Bu itibarla dsi muaşeret hayatında ehef öğle meticel” / açacak bir takım taba”) vukubulmaması pek MÜ Fenalıkta ısrar, fenalığı” i melini artırır; bu yüzden * lar, yara; yaralar da “ # müşkül oçıbanlar şeklini, 4 Birbirini (o affetmek, | P “| karşı müsamahakâr bo” $ ev bayatınn pak ve lâtif “ği iri — hiçbir acılı 5 maksızın — istifade i m egâne vasıtasıdır. bii ve noksanlarına kart samahakâr (bulunmak Da umumi bir ipsaniyet vaz Fakat aile hayatında msi mübrem bir vazifedir, begi basiretkârlıktan doğan bif, i fe. Çünkü biçbir şeyi Gr yenin kendi de çekileme” kesin hata ve nolisanı ol ve kendimizden istiye miz mükemmeliyeti ba: talep etmenin haklı Ol! miye salışabilirsek e kolayca öğrenci fakat acaba, biz bir çok vi leri mahveden bütün P“ “| girdapları ve manizları — yi 7 kârlığımızla izaleye olabilirsek beşeri (tabi bu kadar şevk ile ars y9 İutsuz ve şaibesiz huzur# bilir miyiz? Buna müsbet “4 vermek, eğilmek bilmeye. ve kaderi düşünmeksizir yiti” seden bahşiş vermek g" olur. Bazı kere ailelerde ml 4 yi alt üsst eden usb d ku bulur Cihanda muti, savat olmaması nasıl bir la ise, musibet imtiyazlı8' iy leler o bulunduğu muhal Teşekkür o'unurki bu İ yük musbetler umumi Fakat istiraplar, insani?" da müsavi nisbetlerd€ olmasalar bile bunlarda birer suretle hisse 19*” Istırabın aileye girme$” ağrılar içinde toğurmat at kadder olduğu günde yek il ailenin yenilenmesi al # şu narin mini mini varlığımı his eden bereli duydukları merak V€ ys itibaren delikanlının are i kızın dünya muhatart si) cadeleye girişecek 0 ) varlıklarının duğure ir ii. müessir ve daba ta29” . y” şelere kadar, aile biye ii çocuğun tebessümile çile 19 adamın muvaffakıyetl€ şan uzun bir ıstıraP e» 4 vi ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: