5 Eylül 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

5 Eylül 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- Hikâye Evlenmişler, sevişmişler, çoluk çocuk yetiştirmişler, gelinler, da- matlar, torunlar sahibi olmuşlar ve bu arada kırk yıl geçmiş. Şim- di, karı kota; iki İhtiyar, karşıya iki koltukta, sabahtan ak şama kadar uyukluyor, uykuları- nı alıyorlar, gece olup da yatak- larına girince, ikisinin de uykuşu kaçıyor, huysuz çocuklar gibi, bi- ri birine, türlü densizlikler edi - yor, söyleniyor, sabahlara kadar çene yarıştırıyorlar.. — Hanım, zaten hava sıcak, bir de sen arkama sokuluyorsun.. Soluğun, tuğla komuş gibi arka - mı yakıyor! Kadın biraz öteye çekiliyor ve söyleniyor: — Bunca senedir soluğum sırtı mı yakmamış da şimdi . yakıyor.. Yeni yeni huylar çıkarıyorsun.. karşı — Yakar ya! Yalan mı söylü- | yorum? Bunun yeni huyu, eski Huyu var mı? Zaten bu havada | iki kişi bir yatakta yatarsa elbet- ! te böyle olur.. Ama sana söz söy» lenmez; hemen mesele yaparsın! Somunda gene ben suçlu olurum! — Ayrı yatakta yatarsak hava soğuyacak mı? Gündüz kimseye pencere açtırmıyorsun, gece olun <a buharın başına vuruyor. Sicek- »& pamuklunu çıkar da yat! — Yanana, pamukluyu çıkara” | yım da bir de nezle olayım de - ğil mi? Pencere açtırmam elbette, cereyan oluyor, gıcığım kalkıyor, sanki bilmiyor musun? — Ben çekildim işte.. artık u- yu bakalım! Biraz sustuktan sonra gene ha nım: — Sıcak soğuk değil seninki huysuzluk; sabahtan akşama ka - dar uyukluyorsun, gece olunca çe nen açılıyor. Artık ne söyliyece - ğini de bilmiyorsun.. — Ben uyukluyorum da sen du- ruyor musun? Geçen gün yeni da maâttan utandım. Ben uyandırma» sam mufassal horluyordun... —— tn vallahi! Bari öm- rümde bir horlasam! Yeni damat tan utanmış.. Yeni damattan ne » ye utanayım? Yatar uyurum da.. yabancı mı? Ben acıklı kadınım, kırk yılda bir gaflet basmış! Şü * kür bu kadar senede bir kusuru - mu buldunuz!.. Biraz daha sustuktan sonra ge ne hanım: — Sen kendini neye söylemi « yorsun? Bir yabancı gördün mü | çenem açılıyor. Geçen gün Sürey- ya beyin gelini az daha uyuyacak- tı. Kadm esniye esniye bir. oldu. Sessiz birini buldun mu uyutun - caya kadar söylüyorsun. Eğer senden gevezesi çıkarsa, benden beşbeter, hemen uyuyorsun. Her tabiatin değişti... Söz #öylemen bile, Allah beterinden saklasm! Bekek biraz kızar ve: — Benim hiçbir tabiatim de - Zişmez; ne İsem gene oyum, sen kendine bak, diye cevap verir. — Hınh, değişmezmiş... Eski- den hiç “Isınıyorum, git öteyel,, der miydin? — Bak şimdi ettiği lâkırdıya.. Kuzum, o zamanla bu zaman bir mi?.. Hadi bana fazla söyletme! — Öyleyse sen de “Değişme- dim,, deyip durma, beni de nafi- ie kızdırma. Uyumana bak! — Ben uyumağa çalışıyorum ama brrakmıyorsun ki.. — Bak.. Ben şimdi seni bırak- madım da ne yaptım? j0) Daha ne yapacaksın, yakı İhtiyarlık l — Bey.. Şimdi yemin edece - ğim, yatağımı ayıracağım, anla - dm mı? Bana kırk yıldır yapma- dığım şeyi yaptıracaksın! Eski - den “Kedi gibi sokulduğunu se » verim,, derdi de bak şimdi neler söylüyor? O zamanları söylerim.. İ — Elimde olsa sana sormam, geri getir gene | korkma! Senin ettiğin namkörlük, | | inan olsun!... İ o— Nerenin namkörlüğü?.. Yet İ miş yaşında karı koca bir yatakta yatıyoruz; daha ne isiiyorsun?... ! Çocuklar bize gülüyorlar! ig Çocukları ben adam hesa - bıpa koymam ki. Cıhanıâlem be - raber yatıyor. Dun ederken bile “Allah bir yastıkta kocatsın!, derler. — Biz de kocalacağımız kadar kocadık, şimdi bir yastıkta ölmek kaldı!.. Dunda bir yastıkta ölmek de var mı?.. — Neye ölelim? Bizden yaşlı» ları ölmüyor. Rahmetli babam öl- dü gitti annemle bir yatakta ya - tarlardı. Ölünceye kadar yeni ge İ lin güvey gibi yaşadılar. Ayrı yat İ mak akıllarına bile gelmedi. İ -— Kayın peder merhum sabır- İİ adamdı, bilirim!.. Bu zamanda İ öyle sabırlı adam kalmadı; şimdi yeni gelinler bile ayrı döşekte ya- | tıyorlar İ . — Sanki ben şimdiki gelinleri ! beğeniyor muyum? Hem ayrı ya - ! takta yatıyorlar diye kim demiş? İki karyolayı yan yana koymuş - lar, adı olmuş “Ayrı yatak!,,; öy- İe şeylere kim inanır!... — Bakın şunun düşündüğüne !. | Hanım sen çocuk gibi oldnu! Beni söyletmesene.. Uyurken ayrı ayrı uyurlar !lAnladın mı?. — Biz uyurken beraber mi u- yuyoruz?. Herkes kendisi için u- yur. Yastık iki tane olunca başka türlü oluyor galiba! İ- — Olur ya, hiç olmazsa böyle soba gibi birbirini rsıtmazlar. — Sen ihtiyar olunca bütün huyların değişti.. — Bu tabiidir. Sen ihtiyar ol- dun da huyun değişmedi!. — Elbette değişmez.. geç tabiatlı değilim! Ben gel — İşte kötülük de orada ya! . — Neden kötülük oluyormuş ?. Ben kötülüğü edeydim vaktinde ederdim. Sen saçma sapan söyle“ yip de beni nafile kızdırma. Uyu- mana bak! | — Seni kızdırmağa hacet yek, İ zalen mangal kapağı gibisin! Be | ni de sanki tere yatırmışlar. — Sen kat kat fanilaları arka na giy de sonra “tere yattım,, di- ye söylen, bak dinlersem.. — Ben dinlemediğinden şikâ- yetçi değilim, yalnız sussan da w- yusam... — Şeytan diyor ki; şu adama | bir daha lakırdı söyleme, Allah - | tan korkuyorum ! Hem kendisi ak- İma geleni söyler, hem sonra, ge- veze ben, akılsız ben... — Şimdi sana akilsız diyen var mı?. Şimdi demedinse evvel medin mi?. İ — Ne vakit dedim?. | — Unuttum mu?. Biz Hüseyin İ Efendinin evinde otururken! Sana | “Hayriyi mektebe verelim.,, de- idim, “Ben akılsız değilim, vakti- ni bilirim.,, demedin mi?. — Şuna bakın, otuz beş sene evvel olan şeyi bana söylüyor, de- VAKTI İlmi yükseltme cemiyeti | Senelik içtimaımnı York şehrinde yaptı İngilterede ilmi yükseltme ce- | miyeti senelik içtimamı York şehrinde aktetti. İçtimaa riyaset | İ eden Sir Alfred Evring irat et: tiği konferansta bütün insanlık | İ âlemine meydan okuyan sözler söyledi. S'r Alfred konferans.nda âlim- ler ve muhterilerle dolu olan bu günkü dünyayı tasvir ettikten sohra, insanlığın maalesef, ilim sayesinde kazandığı vesaiti kul lanmaktan aciz kaldığını izah etti. Ingiliz alimi diyorki: “İnsanlık, ilmin ona temin ettiği vasitalardan © hakkiyle istifade edecek surette yetişmemiş ve | hazırlanmamışlır. İnsanlar son | derece batı bir surette manen inkişaf ediyor. Ve henuz bu | günün mes'uliyetini omuz'ıyacak | bir hale yelmemiş bulunuyor. Tabiata hakim olmak vesaiti insanın eline verilmiş ve insan kendine bakim olmayı öğren- meden bü tabiata hakim olmak istemiştir... Sir Alferd bugün insanl'ığı tehdit eden tehlikeleri izah ede- rek makinenin insanı manevi inkişaftan mahrum ettigi için ku tehlikelerin baş gösterdiğini söylemiştir. arnasaeamsanenasanarun aneen sanane mişsem hiç haksız değilmişim! —Elbet söyledin. Hiç unutur | saman? Zaten her gün hakaret. Akılsızlık bendeki çektim o otur- dum.. Hanım ağlamağa hazırlanır. Bu münaaşalarda hanımın bir iki! | fasıl ağladığı vardır. Bu gece de | birinci fasıl ağlama başlıyacaktı, | ancak ihtiyarın gıcıgı tuttu, öksür- meğe başladı. Kalktı oturdu. Ha» | nim telâş etti, su verdi, ilâemı ver di, tası getirdi. Olmadı. Biraz son ra bir de tıkanıklık gelir gibi ol- du. Hanım büsbütün telâşlandı,Dil beri uyandırdı. Karı koca kavga ediyorlar, biribirine bin türlü den- sizlik çıkarıyorlar amma biri öle- cek, öteki yalnız kalacak deye de korkuyorlar. Hele hanrm çocuk- larının, gelinlerinin eline kalmak istemiyor. Öksürük dinmiyor. Biraz sonra Hatice uyandı, geldi. Hekimi ça- ğırmak istediler, kendine sordu- lar, razı olmadı. Arkasına yastık- lar koydular.. Rahat edecek am ma öksürük bırakmıyor ki.. Büyük gelin uyandı, kocasını uyandırdı. Onlar dinlemediler, he kime haber yolladılar ve hekim geldiği vakit dediler ki: — Fanilâlar», hırkalarla yatı» | yör, terliyor, sonra üşüyor, öksü- ! rüğü tutuyor. Biz söylüyoruz din lemiyor. Belki siz söylerseniz din- ler. Hiç olmazsa yatarken bu fa- nilâları çıkarsa, yahut daha hafif bir şey geyse... Hekim onların sözlerini dinle. | medi ve: — Bırakınız istediği gibi yap- Hikâye —4 sın, dedi, öksürüğün sebebi değildir.. Sabah olurken öksürük durdu. Yeni uyananlar hep büyük baba nm odasma toplandılar. Biraz ev- velki korku kalmadı. İhtiyar gül- meğe, söylemeğe, çocukları sev « meğe başladı. Her zamanki bayat gene yolu- na girdi, Ertesi gece değilse daha ertesi gece gene bu hikâye!. i.e bu ; Bir Gazetecinin Hatırat Kışlaya götürülen Japonlara önce © dolaptaki kanlı kâğıt gösteriliy€ sov Muhisrriri 20 — Garip memleketlerde o olan | seyahatlerimin naklini bitirme- İ den evvel Japon zibniyeti hak- | kında birkaç söz söylemiye mec- burum. Bunu katiyen bilmemiz lâzımdır. Çünkü yakın bir günde Bolşevik olmuş bir Asyanın fa- natikliği ile garp hırsına sadık kalan milletler arasında zubüre gelecek ihtilâfta Japonyanın ha- kemlik vazifesini görmesi müh- temeldir. Japonya 75,000,000 nü. fusu ve birçok menabii olan bir memlekettir, Bu vazifeyi görecek coğrafi | vaziyettedir. Japon imanının bi- rinci maddesi görülen hakaretin usutulmaması ve ergeç intikam alınmasıdır. Tokyo civarında bir kışla gör- düm. Kışlanın bir köşesindeki camlı dolap ve katlanmış birkaç kâğıt parçası duruyordu. Genç askerler buraya ogötürülmekte ve kendilerine; “Yalnız burada ağlamak müsaadesi var!,, derler. Bu yırtık va kanlı kâgıtların nereden geldiğini dinledim. Size anlatayım: Rus-Japon muharebe- si esnasında bir ordudan diğerine bir mektup güturen emirber bir kazak müfrezesi tarafından ku- şatıldı. kurtulamıyacağını anlıyan cesur nefer biçağı ile kar- mını deşerek mektubu içine sak. ladı. Kazaklaraskeri ölü görünce elbiselerini . araştırdılar o birşey bulamıyatak - gittiler; * bir ssaat sonra Japon askerleri cesede İ tesadüf ettiler. Yaranın bizzat neler bakışta anlamışlardı. İçeris'ne baktılar ve mektubu buldular. Işte kışlada saklanan kanlı kâgit parçası bu mektuptur. O vakıt- tanberi (o muayyen devrelerde cesur askerinin rütbesi terfi edilir. Japonu üstün körü bir nazar- la dolaşanlar, bu fevkalbeşer ha- reketlerin gittikçe azaldığını ve harakiri modasının tavsadığını iddia ediyorlar, Filbakika hara- kiri enderleşti. Maamafi lüzumu halinde tatbik olunuyor. Ben Ja- ponyaya uğramadan az zaman evvel iki Şogün ailesine mensup | biri imparatorun hastalığına rağ- | men.bir balo vermişti. Ertesi | günü sarayden gelenler hareke- tin çok ayıplandığını kendisine haber verdiler, Şogün kendi kendine bir ceza tertip etti. Şi- maldeki buzlu Hokaydo adasının bir mabedine çekilerek bir sene yaşadı. Ananalar, adetler yavaş yavaş değişiyor. Eski ananalara en zi- yade ordu ve donanma riayet ederler uzak şarkta olduğum sırada bir Japon top çeker su- varisi Yangeç nehrinin mecrasını | tarassuda memur edilmişti. Neb- rin birinde Japonları ve Avru- palıları katliâm etmiye hazırla” niyorlardı. Avrupa harp gemi- leri şehri bombardıman emrini aldılar, halbuki Japon amiralı ateş etmemek emrini verdi. O tarafından açıldığını ilk vakıt genç zabit askeri şerefinin mahvulduğu zehabına düşerek karnını deşti. Doğrusu aranırsa Japonya yal- mz medeniyetin harici çörünüsü Bü memlekette günde “ İ ne kadar basılan gazeti dır. Bu gazetelerin basıldığı leri halâ mürettipler ta” Çin harfleri ile diziliyor” harfler çok ihtisar edi'mi$ ğu halde halâ beş bin ta** dır. İnsanın deli olacağ! Bir: mürettip nasıl 6! bin gözlü kasa içinde ve harfi bu'abilir? Yeni vE kelimeler için daha sad€ zı kullanılıyor. Fakat bu gözeleye teşmil edi'emiyOf 4 Gerek evinde 'gerek yerlerde Japonyalı birbi bif | çok farklı iki mevcudiyet ? Bazan odun ve kâğıttan * lar arasındaki yarı soğuk sında bir mengalla sınar şar bazan şimdiki zamanı” tün konfürlerine malik KOİ partmanlarda oturur.Bazt üzerine diz çökerek, baz#fi tukta oturarak yemek yef imparatorun ilhamına göt€ | kimono ile sokakta gezef redingot ve silindir şapka #8 En garibime giden şu ol Davetlilerin hepsi Japon mÜsamerede davetliler yerdi” çökerek ve bağdaş kurar i turdukları halde ben same siyah ceket gri pantolon SİZİ HEPGİ.. e Ye e eee İNİ *i Şu satırları yazdıktan yi sene sonra okurken maziğ€ mış olduğüdi müşahede yi sında şimdi geçen badi bir çoğunun sebebini buluta Japonya O Mançurideki takviye için Asyada haki lak olduğunu Çinlilere iş gef büyük bir harbe girişti letlerin hiç bir arzusuna | naat etmeleri yanlız a. Şanghay meselesinden Japonya şunun farkına © büyük devletler obirleşe” ve birleşseler bile ona harfi yıftırlar. Askeri | hizbin çok kavidir. Bunu pek Amerika hariciye nazırı — Uzak şark meselel€ kında ne düşünüyorsunu” Diye sorulan bir sux'€* — Uykumu kaçırdılar: Cevabını verdi. SON Süküt , nümayiş! Şehirlerin gürül rinden bıkan? Esasen 4 (A.A) — Şe” , ki velveleli, kümmalı v8 katlı bayata karşı proton | kamında olmak üzere . f şam Essende bir süküt y # yapılmıştır. Büyük bir s3 sizce şehrin sokakları"! ” mıştır. Nümayişçiler yanmış meşaleler t8 Bunları - müteakıbes N kardinalinin bir telgraf. lemek üzere toplanmış al 4 Kardinal, bu telgraf tolikleri © işleri” düzel“ yi. adalete ve beni pi ii üsteniden Y ir. , sstemal

Bu sayıdan diğer sayfalar: