18 Eylül 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

18 Eylül 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayıfa 8 VAKTI “Beyaz Kadın Ticareti Çiçek bozuğu Efendinin kıza ihtiyacı var > Yazan: b Çiçek bozuğu efendi, anlaşı - lan biraz bedbindi. Dedi ki: — Mesele her zaman böyle ko laylıkla olur sanmayınız. Müşkü- lât çekildiği zamanlar da vardır. Ve o da kendi başmdan geçen bir va''a anlattı: “O sıralarda bana Marsilya - dan bir kadın göndermişlerdi. Bir tesadtif eseri: olarak liman me - murlarıfazla faaliyet göstermiye başlamışlar, memlekete hariç « ten gelenleri şiddetle kontrol edi- yorlardı. Montevideodan * Büenos Ayrose selör yapan küçük vapur- dan » çıkanlar a karşı'da sıkı bir «abe vardı. Bana g entevideo,, daki “ bir mevki ai idi. Otel sahibesi iyi mubafaza edecekti. Yalnız — onu bütün ömrünce orada bırakamaz: dım. Çünkü hem otel ücreti paha- lıdır, hem de krza ihtiyacım var * dı. Diğer cihetten liman memur - ları bir defa göz açtılar mı, kuş u çurmazlar ve bu sıkımın ne kadar süreceği bilinemez. Her' halde bir çaresini bulmak lâzımdı. j Dostlar vasıtasile Arjantin — Ürüguay hududunda faaliyette bulunan kaçakçılarla . görüştüm. Maksadım kızı kaçak eşya ile be raberce memlekete sokmaktı; Bu- nun düşünmesi ve söylemesi ko - lay, Fakat yapması öyle değildir. Eğer başı” selenleri o evvelden bilseydim «. ğrusu teşebbüs bile etmezdiri. Montevideoya gittim. Orada kızı buldum. Ufacık tefe cik falkat güzel yapılı ve yanak - ları biraz çukur bir haz. Sinek memleketinde uzun müddet ken dine bakamamış olduğu aşikârdır. Zaten orasını düşünmüyordum bi- le.. Onu bana gönderen kardaşı meslektaşlardandı. Ona emin o- labileceğimi yazmıştı. Kızm bakı- şı yamandı. Adı da Mado idi. Beni görür görmez ilk sözü: “Çabuk Bücnos Ayrese gidelim!, demek oldu. Kimbilir ona Büenos Ayres hakkında ne gibi şeyler söy lemişler, her halde bBüraşını bir dünya cenneti sandığı muhakkak tr. Bana bir çok sualler sordu. Hepsine cevap verdim, fakat ve > “İki Gülüş ı İzaklaşmasmı bekliyorduk. | nirlenmiyor da değildim. Arada | | onun .yaşında genç bir kızın söz söylenmeden lâkırdı etmiyece * ğini anlatmak için tokatlıyacak o luyordum, fakat kadınları idare etmesini bilirim. Onlarla iptida - sında sabırlı olmalı ve nafile ye- re cesaretlerini kırmamalı; hem de gevezeliği fenalıktan değildi. Lâf arasında seyahatin zan * nettiğimden güç olacağını söyle- dim, dedi ki: — Ziyanı yok.. Neticede oraya varalım da.. dedi. Trene atlıyarak Saltoya gittik. Salto için güzel bir kasaba derler. | Fakat benim başım ö kadar du- manlı idi ki, şehri gezmek bile ha tırıma gelmedi. Bu şehir Ürüguay nehri keharındadır.. . Nehrin öte tarafında Konkordiya vardır. Kon kordiya Arjantine aittir. Buraya uzak değil; karşıdan gören küçük bir tenezzüh yapılacak sanır. Evet cebinde evrakı tamam o- lanlar için, bu tatlı bir tenezzüh - İ tür. Fakat biz kaçakçıları bulmı - ya mecburduk. Şimdi kaçakçıları, nasıl bulmalı? Bu da bir mesele idi. İnsan sokakta rasgeldiğine: “.— Affedersiniz efendim! Ka çakçıları nerede bulabilirim?,, di- ye soramaz. Bana bir harita ile i- zahat vermişlerdi. Ancak kâğıdın üzerinde her şey kolayca çizilir. Kır ortasında ayağında yüksek to puklu iskarpini olan bir kadınla yürürken ne harita, ne bir şey pa ra etmiyor. .. Bundan başka VE naza” rı dikk elbetmemekliğim sı kı sıkı tavsiye edilmişti. Çünkü bu mıntaka sıkı bir ta- rassut altındaydı. Eğer jandarma lara hesap verilmek istenilmezse ihtiyatla ilerlemek lâzımdı. Da - kikada bir uzaktan bir üniforma” li gözüküyordu. OO vakit biz he- men fundalıklar arasma atılarak ellerimizi yırta yırta saklanıyor ve İ nefesimizi totarak tehlikenin u- Ba - zan bir deliğe atılıyor, bir hende- ğe giriyorduk. Şimdi bunları size böyle naklediyorum, fakat çektik- lerimi anlatamadığıma eminim. Bu vaziyette bir gün bütün çeki- len azabı anlatabilmek i için sayı - ü Kadın! “İten haberdar jar değildim. Ancak on | Arsen Lüpenin yeni bir macerası — 49 Yazan : Moris Löplan- Valteks buraya gelince durdu, sözlerine daha kuvvet vererek: — Halbuki, dedi, Volnik şato su cinayetinde babanın oynadığı rolün ne olduğunu biliyor musun? Her halde bu cinayetten bahse - dildiğini işitmişsindir, ve Eliza - bet Örnen isminde bir kadının katledilerek, boynundaki gerdan ıkların çalınmış olduğunu bilir - sin, Bu kadın benim halamdı. İş- te'bu faciada babanın oynadığı rolü biliyor musun? Raul omuzlarını silkerek ce - vap verdi; — Aptalca bir sual.. Marki, bu hadisede bir davetli rolünden baş- ka bir rol oynamamıştır. Sadece bu esmnde şatada misafir bulunu- * Türkçeye çevicen : (a. — Nedir? — Marki d'Erlemont, Elizabet Ornenin katletmiş ve elmaslarını çalmıştır. Valteks bu sözleri, ayağa kal- karak şiddetle söylemişti. Fakat Raul buna bir kahkaha ile cevap verdi. — Aman şu Valteks olur şey değil, diyordu, ne komik, ne ko- mik?... Klara ise, hiddetle söyleniyor- du: — Yalan söylüyorsunuz, ya « lan.. Valteks ayni sözleri daha hid- detli bir tavırla söyledi. . Fakat kendisine gene hâkim olarak de- vam etti: — O zamanlar ben yirmi ya - i —— Tefrika: 5 falarla yazı yazmak lâzımdır. Sa bah olmuştu. Biz saatlerce ağzı - muza bir lokma ekmek, ne de bir damla su koymadan < durmadan göllerde yürümüştük. Yanımdaki kızın çorapları yır tılmıştı. Ayakları kan içinde idi. Ağlamamak için kendini zor tu - tuyordu. Ben ona “yürü!,, diyor - dum. O da yürüyordu. Allah için kardeşi beni aldatmamış. Boyuna bana teselli veriyor: — Üzülme.. Vazırım.. Büenos Ayresi görmek istiyorum. Diyordu. Ne derlerse desinler insan bir hayalden âşık (olduğu bir maksat peşinde giderken çok cesaret gösteriyor. Kaçakçıların yanına vardığı- mız zaman henüz karanlıktı. Kılı ğımız kıyafetimiz . serserilerinki- ne benziyordu. Kaçakçıları bul- mak için bana bir kaya yeri işaret etmişlerdi. Geceleyin yabancı bir memlekette bir kayayı bulmak ko lay şey değil. Ns ise taliimiz var- mış. Bizi bekliyorlarmış. Kendimi- zi tanıtınca iyi muamele ettiler. Bulunduğumuz şem bir otel değildi. gülmüş topraktandı, Üzerine hay van derileri sermişlerdi. Rütubet- li duvarlarda silâhlar asılı duru - yordu. Bir köşede kaçak olarak İ geçirilecek eşya yığılmıştı. Söyle- diğim gibi bize hüsnü kabul gös- terdiler. Bunlar haşin tavırlı, altı tane oşüpbeli adamdı. Hep” bü ter kokulara; içinde bir ateş yakmışlardı, Üze but kızarıyordu. Bize yemek tek: Nif ettiler karnımız açtı. Yedik. Kızla beraber karnımızı doyur « duk ve ateşte kız ısındıktan son - ra yorgunluğunu hissetti, Gözleri kapanıyordu. Bu sırada altı kaçakçının kıza dikkatle baktıklarını farkediyor- dum. İşi anlamıştım. Bunlar va - kitlerini eğlencesiz geçiren kaba adamlardı. Gözleri böyle bir kızı görünce kanları kaynamıştı. Erte- si gününe kadar bekliyeceklerini ümit etmiştim, Zaten ben de kıza kendilerinden hüsnü kabul gördü İ ğü adamlara karşı mürüvvetkâr olmasını tavsiye edecektim. (ea ame İli sene sonra aile mektuplarını ka - rıştırırken bunu Markinin bu münasebeti polisten niçin sakladığına hayret ettim. Binaenaleyh, hadiseyi tekrar bir gözden geçirmek üzere şatoya gel dim, duvardan içeri atladım ve ci nayetin olduğu yerde dolaşırken kimi gördüm, biliyor musunuz? Bizzat marki d'Erlemontu! Marki i şatoyu gizlice satın almıştı. Artık mesele tavazzuh ediyordu. Derin bir tahkikata başladım. Markinin bütün hayatını tetkik ettim. O e- vinde yokken gizlice odasına gir- dim, velhasıl aradım, taradım ve nihayet, polisin gözünden kaçmış olan bir çok şeyler buldum. Raul, mütebessim, sordu, ğe neler buldun bakalım? — Şunu tesbit ettim ki; Eliza- bet Orneni, şatoya omarki davet ettirmiştir. Sonra, Elizabet Or - nen'den şarkı söylemesini o rica | etmiş, kabul ettirmiş ve şarkı söy liyeceği yeri de o göstermiştir. Ni- — Evet, polis böyle diyor. Fa- | şımdaydım. Elizabet Ornen ile | hayet, Elizabet elinden tutarak, © o te bu delik. | Markinin arasındaki en - irayao ge cesur bir kızmış. Hakikaten erkek | yer tabii muhte- | Zemin dö - | Bel, öğrendim. ve | Mükâfatı kim alacak? “Türk inkılâbı ve demokras'si” ne ait olmak Üzere en gözel eser yazan bir şahsa darülfü- nun tarafından bir mükâfat ve- rilecektir. Şimdiye kadar bu hususta hiçbir eser yazılmadığından ma- | alesef bu mükâfat biç kimseye | verilmemiştir. Bu sene de darülfünun diva- nına zat tarafından eser verilmiştir. Darülfünun divabından seçilen bir komisyon bugün toplanarak bu doküz eseri tetekik edecek- tir, emme Mart ayı içinde Istanbul ma- arif müdüriyeti tarafındon İstan- buldaki ilik mekteplerin beşinci ve Üçüncü sınıf talebesi arasıda bir verim Kontrulu yapılmıştı. Maarif vekâleti obadema bu kabil tecrübe yapılmamasını bil- diren bir tamim göndermiştir. a Hayvan yetiştirme usulü Memleketimizde hayvan yetiş- Ürme usulünün ilahı ve hayvan- cılığın inkişafı hakkında tetkikat yapmak üzere Ziraat vekâleti tarafndan davet edilen Buda- Peşte yüksek baytar mektbbi rektörü profesör Velman Ana- doludaki tetkikatını ikmal etmiş ve Ankarada raporunu yazarak Ziraat vekâletine verdikten son» ra şehrimizden geçerek 'memle- ketins dövmüştür. —— Film deposu Film depoları sahiplerile sine- macılardan bazıları dün beledi- yede fen beyeti müdürü Ziya Beyin yanında toplanmışlar ve belediyenin yakında Fatihte aça- cağı büyük film deposu müna- sebetile fen beyetile temasta bulunmuşlardır. m Bıçaklı kadın Küçükpazarda “Mahzen soka» ğında oturan Hatice H. Ja Emine H. kavga etmişler, Hatice kanım bıçakla Emine hamımı yarala- mıştır. — Fakat herkesin gözü önün de! — Hayır. Bir aralık, kendileri- ni ağaçlıklar, şatodakilerin na - zarlarından saklamıştı. Elizabet, ancak bir dakika sonra yalnız o - larak, öte tarafta göründü. Halbu ki bu mesafe, bir dakikadan çok az bir müddette kat'edilebilirdi. Bu bir dakikalık müddet - içinde neler oldu? Bunu tesbit etmek ga yet kolaydır. Zira hizmetçiler ve birçok kimseler, Elizabet Orne - nin ölüp de yanma gittikleri za - man, onun boynundaki gerdanlık- ların çalınmış olduğunu görmüş - lerdir. Raul omuzlarını silkti: — Demek, dedi, sence, marki gerdanlıkları aşırdı, öyle mi? Eli- zabet Örnen buna itiraz etmedi mi? — Hayır, çalmadı. Sadece ger danlıkları Elizabet kendisine tev di etti. Zira, bu gerdanlıklar, söy- liyeceği-şarkının, dekorun üslübu .nu bozabilirlerdi. tetkik edilmek özere (9) | Maarifin yeni tamimi| 18 Evlsl 1 “ Unkapanı köp satılık Harap bir bale geldiğ dolayı birkaç gün evvel lan Unkapanı köprüsünün lerek Haliçte münasip bir istif edilmesi için belediy? bendisleri tetkikata başlan” dır. Halicin birçok yerleri © ğu için dubaların Haliç j rine çekilmesi takdirinde $ ra gömüleceği anlaşılmıştı" * lip çıkarsa köprünün bur linde satılması daha muvafi rülmektedir. Ağz Sucular ve sıbb cüzdanı Belediye sokak aralarındâ keple su satanların da cüzdanı almaları lâzım gel , dün şubelere bildirmiştir suretle su satanlar ( suc! küülsüz meşrubatçılar) € tinede kayıt ik daa ri kastalıklarla malül o cemiyet cüzdanı © verilmi gibi cüzdansız su satanlar lürse şiddetle cezalandırıX lardır. Yeni belediye ianiye hi Dahiliye vekâletinden dü? lediyeye gelen bir telgraft$ lediyenin 932 bütçesinin edilerek postaya verildiği rilmiştir. Bu telgraf üzerin belediyede bütçenin gelince hal tatbik edilmesine ait lıklara başlanmıştır. ——e— Holandada tütünümüz —omsartar uyu Holandada Türk tütünleri 9 bir müteahide vermiştir. eki analar .Muhtelit mahken” | bitaraf reis Türk - Yunan muhtelit mahkemeleri bitaraf reisi > eg bükümetinin daveti Ü mahkemenin tatil edilmiş “ Nİ sından istifade ederek me” olan Danimarkaya gitmiştik. M. Boeg Danimarka ile arasında Groenland yarım yözünden çıkan ihtilâfın yi beynelmilel daimi adalet N nında müzakeresi esnasınd? nimarka mürabhası olar#' Junacaktır. — Ya... Sonra e marki * döndü ve onu öldürdü, öy j Herkesin gözü önünde 7 değil mi? — Hayır, kendisi öldü" Fakat öldürttü. Raul sabırsızlanıyordu! — Fakat aptal, inse. gerdanlıklar elde etmek içir diği bir kadını öldürtür MÜ? — Doğru, fakat ya bu # lıklar sahici ise! ç! — Haydi efendim, bizsei zabet bunlarm yalancı © söylememiş miydi? — Mecburen! — Niçin? — Çünkü Elizabet Or”. idi ve bu gerdanlıkları ker metresi olduğu zengin bi kalr vermişti, Elizabet ve arkadaşlarına kar$ı bu” | sebeti gizlemek için ta İ yordu. Buna dair elimde mektuplar var. vi J c

Bu sayıdan diğer sayfalar: