26 Eylül 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9

26 Eylül 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ve Türk Dili tetkikleri : Türk dilinin en eski yadigârları DİLİMİZ - TÜRKÇE | İki sorucuya bir karşılık * Bu sütunda öz Türk dili için meler yapıldığını öz Türkçe ile anlatıyoruz. Yazan öz dilin en eski “erden geçtilerinden Edirne mebusu Şeref Beydir ... Okuyucularımızın bu işe dair soracaklar sorgulara gene bu sütunda cevap vereceğiz.Gönderilecek Mektupların adresi “ VAKIT gazetesinde dilimiz Türkçe mubarriri ,, olmalıdır. | Dün, biri içten gelen bir ılık | veile öz diline gönül bağlamış | * Yurtdaş, öteki geçmiş kakılmış ! Almış, kendisini durdurucu bağ» | San kurtaramıyan yaşını başı» h almış bir arkadaş, ayrı ayrı iki “ütünce ile karşıma çıktılar. | Biri diyor ki: | “Söz anlaşmak içindir. Dil bir “Oyun ta kendisidir. Buna inan- İn, Türkçemiz çok arıktır, Bu- İ tün bütün kentli soyların dille Li bile yeni düşünceleri, duygu- lar, yeni çıkmaları anlatamıyor, Paza başka dillerden göz alıyor- çar... Eski dillere baş vurarak öz Yuluyorlar. Bizim işlenmemiş di- #miz, bugünkü isteklerimizi an- İtacak mı? Yürüyebilecek mi- Yiz, ileri gidişimizi yoluna koya- ak mı?,, | Öteki arkadaş da şöyle soru “Ne olüyoruz? Binlerce yıldan- deri kurulmuş, düzülmüş bir dili. Miz var, “Bu Türkçe değil midir? Şu| izin yapmak ve yaratmak iste- | liğiniz dil bizi ileri değil geriye Macaktır. Bu dilde yazılmış bu Adar yazmalar, bu dilde söylen- iş bu kadar yüksek; ince şeyler Ve olacak? Onları atacak mıyız? meizedek o dilden ne ziyan i rdük? Nef"iyi, Fuzuliyi, Ke- | İİ dali, Hâmidi, Fikreti artık oku- Mayacak mıyız? O güzel ve de- "İN yazılar ne olacak?,, Bu arkadaş da böyle söyleniyor. | söyliyen ve söylenen iki öz- İ Türkün ne demek istediklerini ündüm, Ötedenberi d'l işinde İki ayrı bölük adamları böyle Pişrp dururlar. İkincisine karşı» p vermek boştur, yorgunluktur. | İnandığında yaşasın dursun. O- | Türklük yönüldüğü yol ile kar- veriyor. Birincisi çok gençtir. lecek ışıklı Türk © çocuğudur. un için onunla uzun görüş Bir kere Türk dili arık değildir. h,< güçlü, çok diri ve çok doku: *it bir dildir. ir dilin zenginliği onun pek *özü olduğu demek değildir. “disinde söz yaratmak, söz gücünün bulunup bulun- var yüzünden zenginliği dü- | Bu gence dedim ki: İİ eri kafamıza girmiş yan- a bir düşünce var: o Türk dili “dar, çok arık, çok işlenme: | dildir. Bu bitevi yanlış | "ty düşünüş, yanlış bir görüştür. hi, Sile azıcık bağlantı göste N herkes bilir ki dilin zenginli- İ ya mahsus alet (Ankara); 2 | Söz Kitabı series enrsemasasansrasan Türk Dili Anadoluda kulla- nılan bazı kelimeler! Türk dili tetkikleri yapılırken “Söz kitabı, undan: allında Anado - İluda kullanılan bazı kelimelerin top- landığını yazmıştık. Bu kitaptan di - ğer bazı kelimeler naklediyorüz: Ayakçalık: | — Aayaksızların kullandıkları takma ayak (Çerkeş): (Oo2 — Çobuklerm, cambazların boylarını yükseltmek için baatp gezdikleri çifte sırık (Arkars): 3 — Pedal; $ — Ekin biçerken ayağa bağlanan ot de metil (Ankara); 5 — Merdiven (Harput). Ayak işi (Yozgat, Avşar): Kadın donu. Ayak kabı (Teke): Paçaları bağlı o Zadın donu. Sandal tumar. Ayak karsı çİzmir)! Fahişe, Ayağa mek: Oromuluk yapmak, Ayaklama: Deriyi suda ayakla tepeleye- rek kusturma İşi, Ayaldı çisparta): iskemle. Ayaklık: Merdiven, Ayalman (iKrkağaç): nalın Ayaktaş (Elmalı); 1 — Yol arkadaşı, 3— Hempa, şeriki cürüm Ayalama; 1 — Harman yerlerini ayalama- Aya ile ati git- inn büyük taş. Ayalamak! 1:—. Aya ie tutmak, Ehilmiş tarlayı düzeltmek, rürgületnafi, Ayamak (Konya): Korumak, bakmak, Hanımın hiç ayanamış. Ey bava - Kuru Mukim. Meyyek sac baş, Çicarsasli), Ardsmak (EKirhağaçı; Söylemek. ' Aydaş (Silifke, Antalya, İçel, Adana, Fet- hiye): çok zayıf, sakat zayıflıyan çocuk, cis Mz, Aydın (G. Antep); ışık. Ay aydını mehtap Gözlerin aydın Aydmmak (Teke): etenek, Aygen (Teke); arkadaş Aşğır (Bolu): arabanın ok ve sircir ile tekerleğini bağlamaya yarar demir, Aygırı (Rize, Akseki): aykırı . Aygırı toygoru (Muğla): istiktmeli cl. mıyan, Aygıt: alet, malzeme, düzen, kereste. Aygıt işler el öğürür. Ayı (Çorum, Aziziye, Bali); Topaç (ço cuk oyuncağı). Karş döndürek, fıtei, değir. Ayığ (İçel): verem, ince ağri, me, Ayıköşk (Bolu): bir çeşit zehirli mantar, Aym oyun (Teke): 1 — Ufak tefek gey- ler, 2 — dalavere (Edirne); Ayım-oyun bil- msm. Aymiaa (Ankara) kaçak tülün, Aym.gacı (A. Karahisar, Ankarayı 1 — titün Koleumu, at üstünde gezer, (yüklere damga: #iş sokar çeker 2 — Tütün kaçak- çı (Kütahya). Ayırt etmek (Ankara): tefrik ve tecrit etmek, Ayiamak (Boğazköy) * devam etmek. Yağ- mur aylayacak. Aymak, oymak (Konya): 1 — temizle. söylemek, gevezelik mek boku bok myar, 2 — aylmak ÇElmal) birdenbire aydım. Aymalanıak: Avuçlamak, ayasile, parmak- larile kavramak Aymaz (Simav)! utanmaz, edepsiz. Ayna: Baltanm ağzınm aksi cihetindeki düzlük. Aynak, kelaynak (Birecik): inak (G. An- tep): kara, ufak nehir boyunca yaşar bir nevi Teylek, Aysartmak (Bursa): görmezden gelerek dildeki yaratıcılıktadır. Ba- "ti, > Bizim dilimizde yaratıcı 4, Var mıdır, yok mudur? Ne- »* dilimiz için kafamızda bu Yanlış düşünceler vardır? eleyince Türkçenin si- a iğiniz gibi arık olmadığı At Yaratmak için dillerde i- make ağ hn bükerek, eğerek, or- savuşmak. Aynarttı geçti, Aymaşmak (Malatya): 1 — Çok tasallüt etmek. At sineği gibi aynaşmız. 2 — yapış- mak, Ayran geven (Menteşe): aptal, miskin, sersem. yg yy yy pg “tasını, başını değiştirerek başka “söz yapılır... Ya eklentilerle “- demek istiyorum ki - sözün ba- “ına, ardına getirilenlerle (| söz “ortaya çıkar. “Birincisini, Hint Avrupai de- “ nilen dillerde görüyoruz. Bizim “şimdi, kendi dilimizi ştuğu : “muz için, ötekilerini sona bira- “kabiliriz. “Türk dilinde iki büyük yaratı- “cı güç vardır. Üremelerindeki “genişlik ve kolaylık... Eklentile- “rile istediğini anlatabilmek ve “söz yaratmak! “Bir kere Türk yapı türesi “(grameri) bütün dillerden daha | “uygun, daha düzgün, daha top- “ludur, Fransızca, İngilizce, Al “manca, Arapça, Lâtince, Yunan- “ca ve öteki dillerin bu işi o pek i “çok hem pek çok işitip belleme- “ğe bel bağlarken bizim dilimiz “bütün bunları kurallamıştır (ka- “idelidir).. Hiç değişmez, işitip “bellemeğe boyun srnan bir tek “sözü yoktur. Sanki bu dil, bir “Alman büyük bilgilisinin dediği “gibi — Üzerinde inceden inceye “çok işlenilmiş bir dildir. “Bunda kök değişmez. (mek, “mak) eklentisi ile gider. Üreme “düzeni baştan başa bir tek kolay “kurala bağlıdır. “Söyle,, köktür. “(mek) eklentisi ile, söylemek o- “lur, Söylemek, söy-lenmek, söy- “leşmek, söy-letmek, söy-letilmek, “söy-lettirilmek ve daha buna “benzer bir çokları Türk dili ku- “ralma göre , yapılırken ç bütün “Türkçe köklerde bu gidiş izleri, “hiç değişmez. “Bunda (semai, şaz, müstesna) “denilen türedişi yoktur. “Şimdi burada &ok iyi düşüne- “bilmemiz gereken bir yer vardır: “Bizim dilimiz eklentilerle söz ya- “ratmak gücünü benliğinde yaşa- “tan bir dildir. Bu eklentileri baş- | “ta bulamayız... Ve bunu arama» “Za da çalışmamalıyız, böyle ba- “şa bitişenlerin o bulunmadığını “yerinmemeliyiz. Bizim eklen- “tilerimiz, köke bitişenlerdir. “Bunlar, pek çok, pek verimli, “pek düzenli ve kurallıdır. “Dil, bir soyun ta kendisi olun- “ca, o kendisinin yürüyeceği en “verimli ve açılmaya, genişlemeğe “uygun yolu çizmiş bulunur. O- “nun gidişinin ününe © yapmacık “kurallar ile durulamaz. Binlerce “Yıl Arap ve Âcem sözleri bunun “içinde yer tutmuş idi... Daha “kötüsü, bu gelen yabancı “nes- “neler!,, yalnız kendileri değil, “arkalarından birde kendi öz “dillerinin kurallarını sürükliye- “rek Türkçenin o kurallara uyma- “sı icin zorladılar. Bu tuttu mu?,, “Çok yıllar sürünüp gitti.. An- “cak bir soyun ta kendisi olan dil, “İşte en son onları içinden çikarıp “attı, “Bunun içindir ki, biz de bu “eklentilerle söz yaratırken, baş- “ka soy dillerindeki gibi baştan “bitişen eklentilerimiz olmadığı “için, onlara benzemek üzere böy- “le yapma şeyler uydurmağa kal: “kışmamalıyız. Şimdi bu eklenti- | “ler nelerdir? Ve bizim dilimizde “nasıl söz yaratabiliyorlar? B “araştırabiliriz. 2 ed meb'usu : Ş , İ Türk dilinin en eski yadigâr- ları deyirce ne Orhon ve nede Yenisey kitabelerini anlayamayız. Ondan daha çok eski zamanlara ait de Türk dilinin yadigârları vardır. Su dil yadigârları Milât tan evvelki devirlere ait olup Türk dilinin en eski kelimeleri- | dir. Bu kelimeleri Çin tarihleri muhafaza etmiştir, Bunlarla işti- gal eden âlimlerin başlıcası To- kio derülförunu müderrislerin- den olan K. Sbhiratori'dir. Son zamanlarda Macar âlimi Nemeth" de bu kelimelerle uğraşmışsa da bunların hepsini teferrüatile tet- kik etmemiştir. Filbakika bu ke- limelerin o bazılarının o manaları malüm olmasına rağmen bugün- kü şekilleri meçhuldür. Eu yazımda Çin tarihlerinin kaydettiği bu en eski Türk dili yadigârlarını mevzubahs ederek hallolunan veya olunmıyanların hepsini yazacağım. Bu hallolun- mıyan kelimelerin de balledilme- sini muhterem âlim Samih Rıfat Beyefendiden reca edeceğim. 1 — Çin tarihlerinde bilhassa Tsin-Han-şu atlı tarihin 94 üncü | faslında şu izahatı görmekteyiz : Hun dilinde Tingli Cök Koto tanhuda vüsat, büyüklük mana- sına gelir. (Bakınız: De Groot, Die Hunnen, S, 53-54) Buradaki Tingli Türkçemizdeki Tenri yani Tanrı kelimesinin — aynıdır. Bu kelimenin izahı bütün âlimlerce kakul edilmiştir. Çincede “R,, sesi olmadığı için “R,, li ecnebi keli- meler dillerine (geçtiği vakıt bu sese mukabil “L,, sesini kulla- nırlar, yahutta bu sesi tamamile hazfederlerdi. Binaenaleyh Türk- çedeki tenri kelimesi Çinceye geçince Ting-li olmuştur. Eski Türkçede Tanrının aynı zamanda Gök manasına geldiğini de bili- yoruz. Ohalde Milâttan evelki Türklerin kullandığını bildiğimiz ilk kelime Tanrı kelimesi imiş, 2— Ko-to kelimesi bu günkü Türk lekcesinde Çin tarihlerinin yazdıkları gibi oğlu manasına kullanılmaktadır. Pro. Nemeth bu ismi Türkçede kuduk keli- mesi ile mukayese elmektedir. Bu kelime hakkındaki tetkikatı i muhterem Samih Rıfat Beyefen- diden bekleriz. 3 — Yenr-çi kelimaside gene Çin tarihlerinin yazdıklarına na- zaran Kraliçe manasına gelir. Bu kelimeyi Uygurcadaki Epçi ke- limesile mukayese edenler varsa da bu cihet ilim âlemince kabul edilmemiştir. Bir diğer âlim de | ayni kelimeyi kadın manasına gelen Eme kelimesile mukayese ederek asıl çeklin Emeçin oldu- guru söylemektedir. — Çin menabiinin kayıtla. rına nazaran Hun dilinde Kiv-lo kelimesi de kılıç manasına gelir. Bu kelimeyi Türkçedeki kılıç kelimesile mukayese (etmekte iseler de Nemeth bunu Kınlı ke- limesinin ayni telâkki etmekte- dir. 5 — Kös kelimesininde kız kardeş manasına geldiğini bili- yörus. Bu kelime şüphesiz ki bü- tün ilim adamlarının söyledikleri gibi Türkçedeki kız kelimesinin Çintilerin telâfluzuna göre uy- “durulmuş şeklidir. — Hiuog-nu hükümdarları-$ ismi daha doğrusu ünvanı Samih Rıfat Beyefendiye Tanyu veya Tanbudur, Bu keliğ me büyük, vâsi manasına gelir. i Kelimenin Çince şeklini aynı za$ manda Şenyu diye de okuyabi- liriz. Bu hususta gerek Munkac- sinin ve gerek Shiratori'nin izahı kabu'e şayan değildir. Kaşgari- deki bir rütbe ismi olan Tiyan- ku kelimesile bu kelimenin bir münassbeti olup olmadığını bil miyorum. Samih Rifat Beyefen- dirin kıymetli olacağı şüphesiz olan'izahlarını rica ederim. 7 — Tö-lo kelimesi de Çin tarihlerinin izahına göre mezar, manasına gelmektedir. Bu keli- meyi biç kimse izah edememişti : 8 — Suki kelimesinin ordu! manasına geldiğini de Çin ta- rihleri yazmaktadırlar. Bu ismi Shiratori Türkçedeki Söngüç;! Munkaesi de Çerig kelimesile' mukayese etmektedirler." Halbus ki bu kelime Orhon kitabelei| rinde geçen ve asker, ordu mas nasına gelen Su ismile mukay& se olunabilir zannederim. 9 — Pu-ko ismi de kıralık tahtı manasınadır. Bu ismi dahi kimse doğru bir surette izah edememiştir. Bu yazıma devam edeceğim ve bundan sonraki makalemde Hiung-nular kadar eski bir ma- ziye malik olan mühim bir kavmin Türklüğü hakkındaki lisani ve- sikaları neşredeceğim. 3 Hüseyin Namık Cenevrede mükâ- lemeler Silâhları azaltma me: selesi görüşülüyor Cenevre, 25 (A.A) — Sir Jobn Simon, dün M. von New- ratb ile yapmış olduğu mükâle- menin neticesi hakkında M. Pa- ul Boncour'a malümat vermiştir. Bunun Üzerine iki devlet adam müstakbel tahdidi teslihat mu- kavelenamesinin hudutlarına mü- teallik usuller hakkında müşte- rek bir doktrini divan azasının ekseriyetine kabul ettirmek im- bânı hakkında görüşmüşlerdir. Mülâkatın bitamında M.” Paul Boncoar'da pek iyi bir intiba verdı. Baron Aloiside keza M., Paul Poncour ile görüşmüştür. Italyan murahbası, Fransız refi- kine İtalyanın Almanyanın yeni- den silâhlanmasına esas itibarile mani olmak arzusunda bulun- makta olduğuna dair teminat vermiştir. Bu mesele (o hakkında umumi bir mükâleme İcrası mubteğel görülmekte ve bundan faide memul edilmektedir. M. Paul Boncourun gerek sir jobn simon ve gerek M, Aloisi ile yapmış olduğu ve bilahere küçük O itilâf murahhasları ile yapacağı mülakatlarda takip et- tiği gaye pazartesi günü Cenev- reye gelecek ve Sir John Simo- na mü'âki o'acak olan Fransız başvekili M. Herriot'nun müstak- bal telâkileri © için yol hazırla- maktadır. M. Von Newrath, dün M. Hen- dersonu zişaret etmiştir. Alman nazırının etrafındakiler, bu mü- Jakatın tamamile şahsi ve bususl olduğunu beyan etmektedirler,” 2k

Bu sayıdan diğer sayfalar: