6 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

6 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sarı 8 VAKTI EM ginievreL.i Beyaz Kadın toz Eğer kız güzelse ailesi ile fiya Kurultay 9 g gün çalıştıktan sonra dün vazifesini bitirdi ! nm PE 5 : ini sekili *İ ani mol mi m Blâkis bir takım hususi meziyetle | bulunur. Büenos Ayreste © için yolladıkları binlerce tel . | rini, anaların yumuşak ya dinin bir gün işi gibi görüyor. ” ” ları göreceğiniz işi eikalıyen G4 ğini, kızgınlarm öfkesini, kırgmla | Vazifesini bitmş (o saymıyor. Bu|'* sahip na mütevakkıftır. Ka lonları, hususi betimler ve © millet sesi idi. rın iniltişini, şenlerin - şakasını, | diğini dünyada yalnız o biliyor. yaşi av > meharet, zevk Gray > yua teşem N Önümüzde daha zaman olsay- | göklerin sraklığını, suların canlı- Onun için dünyada han|”* eri gin sihir vardır. Bu ri Şe AE miş dı, kadın erkek, nice hatibin biri- | iğınt, ay ışıklarının oynaklığı, |i işi başarmıya gelbir öm! xe lik GAME Mi ESYA birinden değerli sözlerini dinliye- | güneş pafıltısının keskinliğini, İrün çizgileri içine bir mille Ku aislüyei bi b iti tbeköhk eğ: | süzlü odemlardır : İ ; 4 asli güzelliğine ermesi işta onla » rn Kurultayı ile başladı. devirlerdeki büyük muhaceretle » | için onlardan çok uyarıcı v nsan 'efrik Pa Diyeceklerdir. rin dili olmuştur. En ilk ve eski | rıcıdır. Me VW hi Bi 2 Muhterem arkadaşlar, kültürlerin dili olanüştur. En bü » | Adını taşıyacak devrin ilk ba: | | Jako Laroza bakacak olursa - | — Azizim, bir düşününüz Sizler, sabırsızlıkla kendi di - line kavuşmayı istiyen milleti, is- tediğine kavuşturmayı taahhüt et- miş ve manevi mes'uliyet altına girmiş milli bir heyetsiniz. Gele - cek toplanışmızda kararlarımızı, hükümlerimizi ne yaptınız diye sormak açık hakkınızı, size, işte mümkün olan her şeyi yaptık di - yebilmek de bizim derin saadeti- miz olacaktır. Yüksek kumandası altında ye- ni milli cidale ve zafere yürüye » ceğimiz. Büyük reis ve muhterem Kurultay arkadaşlarım cümleni- ze sağlık ve muvaffakıyet içinde tekrar buluşmak © temennileriyle ve en derin saygılarla selâmlarım. (Alkışlar) Ruşen Eşref beyin nutku Maarif vekilinden sonra kâti - bi umumi Ruşen Eşref bey kürsü- ye gelerek çok yerlerinde alkışla- nan şu nutku irat etti: Büyük Gazi, arkadaşlar; İlk dil kurultayı bugün sonuna eriyor. Böyle büyük ve tarihi bir çazifeyi gören kurultayı saygı ile selâmlıyorum, güzel İstanbula ne mutlu ki, harf inkılâbı ilkin onda hazırlanmıştı. Dil inkılâbının ilk hızı da şimdi ondan başlıyor. Arkadaşlar; her biri süren on günde vekil bey, âlimler, edipler, şairle: münekkitler, dilciler, gra- merçiicr, ıstılahçılar söz aldılar. Derin düşüncelerini söylediler. Özlü dileklerini anlattılar. Bunla- rı, bu salondakiler dinlediği gibi havaları aşarak yurdun dört ku - cağına da sesinizi duyuran demir ağızlar önünde toplanmış bütün yurttaşlar dinlediler, O yurttaş - lar ki, kurultayınızı kutlulamak cektik, Onların söyliyememiş ol - masr, söylemek istedikleri şeyin duyulamıyacağı demek değildir. Umumi kâtiplik elindeki yazı- ları umumi merkez heyetine ve - recektir, Bunlar ilerde bastırılıp yayılacaktır. Böylece kurultay yurdun dört bucağından getiril - miş olan hiçbir armağan sayılma" dan unutulmuş, sunulmadan sak - lanmış olmıyacaktır. Arkadaşlar, Bütün hatiplerin sözleri, kurul tay programının altı maddesi ü zerinde toplandı. Bu O program Türk dilini üç zaman içinde dü - şündürüyordu. Dilimizin dünü, bu günü, yarını. Onun için diyebili - rim ki, bu program, tarihi ve coğ- rafyası olan bir programdı. Çün- kü, Türk dilini zaman ve mekân içinde gözüne koydu. Gördük ki, Türk dili, genişlikten yana Asya- nın göbeğinden büyük ve Atlas Oseanların kıyılarına, Hint Ose- anının kıyılarından (o Fenlandiya körfezi kıyılarına kadar yayılmış bir ummandır. Derinlikten yana ise insan ze- kâsmın en sraklardaki belirtisine kadar gider, uçsuz bucaksız bir dur. Gördük ki, dilimiz terihin en ilk izlerinin de ötesine varabilen devrinin düşünce hamleleri bizim İ biz yaşıyoruz. Mustafa yük zaferlerin dili olmuştur. Bu - günkü lengüistiğin kök diye bak tığı sanskritçe, Yunanca, Lâtince gibi dillerin de daha kökünde du- ran bil.. Sumerce, Etice, gibi ilk ön Asya medeniyetlerinin dili.. Bu kadar uzak benliği olan di- limiz Fatihlerin orduları ile me - deni alışverişlerin yolu ile eski, yeni dünyaları kaç boy daha do - laşmış, kendi varlığından nice iz“ ler bırakmış. O pek yakın bir geç mişte bile Afrikanın Cezairinde, Sudanmda; Avrupann Nemçe sınırlarında konuşuluyordu. Bu gün bile onun coğrafyası her di - lin çizemiyeceği çizgileri çok öte- lere aşmaktadır. O âlâ Balkanlar- dan Hint sınırlarına, Çin içerleri- ne, buzlu istep derinliklerine ka- Onun her bir dar konuşuluyor. lehçesi bir diyarı tutmuş, bir ikli- mi benimsemiş, orada kendinden olmıyan dillere göğüs geriyor. Bir bakımsız kalsa da halkın bağrımda bir ruh zırhına bürünmüş olarak diri du- çok yerde mektepsiz, ruyor. Türkçe, buyrukların dili; yurt, yapı kuranlarm dili; ülkeler gibi denizleri de şanla aşmışların dili; toprağı işliyenlerin dili; beyinle - ri uyandıranların dili; sevgile - rin dili; sızıların dili, Türkçe; analarımızın dili; ana dil; diller güzeli: Yerine göre kı- lıçtan keskin, çelikten sert, kaya- i dan sarp, boradan hizli, bürüm - cükten ince, kelebekten uçucu, çi- çekten renkli, kokudan tatlı, altın dan parlak, sudan duru türkçe. Coşkunların hızını, dertlile - rin iç sızısını; delikanlılarm sev - gisini, imanını; güler yüzlü kızla» rın kıvraklığını; babaların öğütle her iç yaşayışımızı da, dış yaşa - yışımız gibi her dilden daha duy- gulu anlatan türkçe bize hayatı anlatan, hayatı kendisi ile anladı ğımız türkçe. Bizi biribirimizle (anlaştıran, dünya milletleri (içinde bize de şanlı ve belli bir varlık veren türkçe,. İşte bu kurultayda, on gündür, onun başından geçenleri, onun uğ radığı bakımsızlıkları, onun ken - disine gizli kalan zenginliği, o - nun ilerde olacağı gürbüzlüğü dü- şündük, Onu ilk defadır ki, bu kadar toplu, bu kadar sürekli, bu kadar candan düşünüyoruz. Yarma bir âbide yüceliğinde geçecek bir ves: sika, bir kitap bırakıyoruz. Yeni Turfan abidesi! Tarih en büyük düşünce hare- ketlerinin belirti (o noktaları diye Perikles devrinden August dev - rinden, rönesanstan on dördüncü Louis devrinden, Büyük Frederik devrinden bahseder. Bunlar beğe- nilecek şeylerdir. Bunlara adını verenlerin bunlarla ne kadar uğ - raştıkları çok belli değildir. Fa - kat, bu devirlere eş bir devirde Kemal sında o kendisi duracaktır. Sa - karyada, Dumlupmarda olduğu gibi şapkada da, harfte de, tarih- te de, dilde de baş o olmuştur. Bunlardan onun hizmetinde ça « lışmış olanlar, bahtın eliyle alm- ları sıvazlarmış fanilerdir. Bu a « bidelerin ustabaşısı yalnız odur. Bu program da onundur. Bu program Mustafa Kemalin bir me seleyi nasıl düşündüğünün grafi - ğinden başka nedir? Bir davayı bütün gerçekliğile gözönüne ge - tirmek, onu zaman ve mekân için- deki yerine sırasına koymak, bey- nin laboratuvarında inceden ince ye elenip dokunmuş bu işi nasıl bir iş olduğunu görmek, göster - mek düşünceleri o iş etrafında bir araya toplamak, o işten çıkan ne- ticeleri ilerisi için hedef edinmek. İşte Mustafa Kemalce düşü « nüş bu demektir. Bu o kurultaym programı da bu cemiyetin kurul - ması gibi o düşünüşün bir örne - ğidir. Mustafa Kemalce düşün - mek demek tahlil ve terkip et - mek; şuurlaştırmak; nizamlandır mak, sistem haline koymak de - mektir. Bu usul, oÇanakkaleden dil kurultayına kadar (ayni hizi ve sırayı gösteriyor. Yaptığı işle « rin hiçbiri kolay değildir. Onun ve hepimizin şimdi bu sa- rayda toplanmamız çin ön ce onun yıkılmış Türkiye- yi, verilmiş İstanbulu kurtarma- sı gerekti. Onun ve bizim İstan - bulda oturmamız için onun yeni Türkiyeyi kurması gerekti, Her bi ri tarihte bir büyüğe sonsuz şan olacak bu dev işlerinin herbirin - den sonra: “Artık yeter.,, deyip dinlenseydi, hangi birimiz ona: “Yoruldu!,, diyecektir. Fakat o bizi kamaştıran her büyük işi ken tin asırlarını sığdırıyor. Çağlıyan akıyor. Ondan bütün tarlalarımı « zı bolluk, bütün karanlıklarımı - za ışık, bütün makinelerimize ha- reket almak bizim borcumuzdur. Bizim yurdumuzda onun gibi bir kuvvetimiz bulunması bizim bah- tumızdır. Bu güne kadar dağınık dilekler, geçici özleyişler, küçük emekler, şurada burada birer ay - rı sızıntıydı, O, işi eline aldığı an danberi ise bu umumi bir şuur ol- du. Bir nizam, bir sistem oldu. Milletleşti, devletleşti, yeni ve en gin bir hız aldı. Ey bizden daha genç olanlar, bu emekler, bu dilekler sizler için dir. Bu dille sizler, ne mutlu, biz- lerden çok ve güzel konuşacaksı - niz. Hele anaların kucağında ilk sözleri öğrenen Türk çocukları. Ah sizin konuşacağımız, sizin ya - zacağınız türkçeyi duyaydım! S$i- zin ve sizin çocuklarınızın ağzın - dan türkçe kim bilir ne güzel, ne duru bir varlık olacaktır. Onu ya rınki dahi san'atkârlar kim bilir daha ne imrenilecek yeniliğe ve güzelliğe yürütecektir. Unutma - sınlar ki bu yolu Mustafa Kemal açtı, Böyle bir yolun başında bu - Tanmuş olduğunuz için bahtlısı - nız arkadaşlar, hem de Mustafa biçilir; bu da piyasaya tabidir 1. nız pulaklar centilmen adamlar değildir. Hem onların karı teda « riki için kullandığı usulün hiçbir cazibesi de yok. Böyle basit usul lerle kadın tedariki Jakoba gü « lünç hatta iğrenç geliyor. Pulak- lar kızları kandırıp kaçırmıya te- nezzül etmiyorlar, Onlar piyasa - ya çıkaracakları kadınları gidip analarından babalarmdan doğru- dan doğruya satın alıyorlar. Öy- le vasıtaya filân müracaat işleri - ne gelmiyor. Herifler işi sağlam kazığa bağlamakta da meharet sahibi. Eğer kız güzelse ailesi ile fi- atı biçilir. Fiat zaten piyasaya ta- bidir. Şimdiki pyasa şudur. Polak üç sene müddetle kızm alesine yüz yirmi beş (Zıloti) Leh para - sı gönderiyor, Kızın ailesi ile Po- lak arasında bir mukavele akto lunur. o Kâğıtlar imzalanır. Ha - tta mukavelâttan bile geçirilir. Her şey tamam olunca Amerika yolu tutulur. Lehistanda öyle köy ler vardır ki, oranın halkı kızla « rını başka memleketlerde piliç besledikleri gibi Arjantinle ihra- cat için kız beslenir. Bu noktaya Jak Laroz fevkalâde içerliyor. Ma amafih bunu ahlâksızirk addettiği zannma kapılmayınız. Böyle şeyle ri ahlâksızlık saymak kaydından baba Jak kurtulalı çok zaman ol muştur. “ Yalnız polakların "Hareketleri" ne an'aneye muhalif-buluyor.da o na kızıyor. O, kız kaldırmak ve kaçırmak meselesinde zevk görü- yor. İnsan maharetle kızı avlayıp kapana düşürdü mü ne kadar hoş olur. Bu polaklar hiç zevk sahibi değiller diyor. Filhakika bunun noktai nazarınca avlama < dediği şey adi bir ticaret işi değildir. zının suyu akacak! Kemali görerek, oreylerinizle bu dile yol başında hizmet ederek, Kâzım paşa Hz, nin nutku Hanımlar, beyler; Kurultayın çalışması bu gün bitti, Burada söylenen çok kıy - metli beyanat ile Türk dilinin ha- kiki yüksek kabiliyeti (omeydana çıkmıştır, Verdğiniz isabetli ka - rarlarla dilimiz bütün dileklerimi zi tamamile ifadeye elverişli te « mz türkçe haline gelecektir. Bana verdiğiniz kurultay reis - liği vazifesini iyi ifa edebilmiş ve itimadınıza liyakati muhafaza et- miş isem bu sizlerin göstermiş ol- duğunuz itidal, ciddiyet ve bü - yük çalışma isteğinin vazifemi ko laylaştırması sayesinde olmuştur. Bu hizmetle daima iftihar edece - ğim, İntihap buyurduğunuz merkez heyetinin reis, umumi kâtip ve a- zalarr kurultay kararlarmı iyi tat- bik etmek, gösterdiğiniz yollarda bilerek yürümek ve gayeye sürat» le varmak için her türlü evsaf ve mi aliye beledi Ga tayını kapıyorum. insan avlıyacağı kadında * mamalı. Her halde kadın tirecek bir mahlük olmali başka şüphe uyandırmaf yaklaşmalı, ve korkutmad a muvaffak olmalıdır. Bir ele geçtikten sonra da kai bin yolunu bilmeli ona h reket etmemekle beraber © ti elden bırakmamalıdır. M3 koca karısına hem kendini rir, hem de hürmet ettirir. hasleti polaklarda O bulamı#! Bunlar babadan kalma ehli! dir. İyi biliniz böylece bu Bİ ağzında karı işletmek adet#' yii nefiseden biri oluyor. polaklara kızması karı işlet selesini sanayi nefiseden adi bir san'at haline s0 dandır. Hakikaten bu iki $ cirlerinde an'aneye bağlı bi nevi düşünce var. Kenf hem donjuanlık, hem eski cirliği bisleri hâkim. Jako sık sık; “— Ah efendim böyle lışılır!,, dedi mi bu an'ane tarlarının: “Of bu terakki di dir!,, demesi gibi bir şeydi Jako Laroz polakların da insafsızdır. Lüzumu onların aleyhine saatlerce ler. İttiham eder. İttiham W dur: — Bütün bu polaklar muf bir cemiyet teşkil ediyorlaf miyetleri Arjantin © şehiri kök salıyor. En küçük köylü dar şubeler açmıya muvaffi p dular. Bu teşkilâtın başınd dedikleri bir reis vardır. her türlü salâhiyeti vardır. teşkilâta mensup olanlard ne öldürteblir. Her te birreisve bir ikindi (De lişmalarında muvaffak o ia rına bütün kurultayca vardır. Huzurlarile kurulti ref veren reisicümhur h nin müzekereleri her gün ve alâka ile takip buyu! ları yaptığınız işin ehem | delildir. j ui Hanımlar, efendiler; p İnkılâp Başbuğumuz? Kemali her inkılâp olduğu gibi dil inkılâbı sünde de bütün Türk Türk milliyetperverlerifi” sile beraber olduğunu | görüşle kat'i olarak bö” dil inkılâbı da bütün lâplar gibi çok kolay 9 semerelerini en âz ç cektir. Sizlere ve dil işi f ile takip edenlere fi bildirmiye beni memur lar. Size büyük şefimi? tef yetlerini bildirirken o” vinçlerimi me geri. Aziz ve muhterem lar, birinci büyük türk e r li i ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: