22 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

22 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yi vi Kontluktan Dilenciliğe Ispanyol asılzadelerinden zengin bir karı köcanın dilenci kıyafelinde bütün Ispanyayı gezmeleri ve bu suretle geçinmeleri —İ Zengin bir adamın dilenerek © geçinmeğe karar vermesi hatıra gelir bir şey değildir. Fakat İs- © panyol asilzadelerinden Kontes © Malmignati ile kocası Kont Gus- i ti bir gün bu garip kararı vermiş- lerdir. i Oo Herikisi de derhal Suriyeli iki | Arap dilencisi kıyafetine girerek © Ve yanlarına on para almaksızın © konaklarının kapısını kapayarak yola çıkmışlar, bütün İspanyayı © bu kıyafet ile dolaşmışlar, gittik- leri ve geçtikleri yerlerde kont © kitara çalarak, kadın da Suriyeli dilenci kadınlar gibi dansederek geçinmişlerdir. e Fakat bu garip karı koca bu ihtiyari dilencilik tecrübesi esna» © «ında bir çok maceralar geçirmiş- lerdir.. Ahiren (Kontess Malmig- nati) bu fevkalâde seyahatin ser- d güzeştlerini yazmış ve neşretmiş- tir, (VAKIT) karileri bu sergü- © zeştleri (Kontess Malminagti) - © min ağzından bu sütunlarda bü- — yük bir zevk ve merakla okuya- © caklardır. Bugünden itibaren başladığı - mız bu güzel tefrikanın mevzuu hakkında bu suretle kısaca malü- mat verdikten sonra sözü (Kon- ii > tess Malmignati) ye bırakıyoruz: — Bir gece büyük İspanyol o- tellerinden olan (Viktorya klüp)» © te oturuyoruz.. Orada dostlar ile oturarak birer (Manhata) içe - > cektik.. Uzun bir müsahabeye gi- © rişmiş bulunuyorduk. Burada bir > çok şeylerden bahsedildi. Nihayet sözün cereyanı dilenciliğe geldi . Dilencilik İspanyanm hem içti- © mai bir derdidir, hem de bu mem- İekete hususi bir renk veren bir “haldir.. ( İspanyayı bilenler bu memleketin bu garip hususiyeti- “ mide pekiyi bilirler. — Müsahabe esnasında içimizden biri dedi ki: — Dilencilik, dilenmeğe ihti- yacı olmıyanlar için tehlikeli bir meslektir, Çalışkan, alnının teri » ile ekmeğini kazanmağa alışmış olan İspanyol ailesi, hane sahibi, dilencilerin mütemadi müracaat » larından artık bezmeğe başladı . i Eskisi gibi onlara muavenet et- miyor. —— Bunun üzerine kocam birdenbi- re söze karıştı. oÂdeti olduğu veçhile bu sefer de bir bahse gi- D neğe hazırlanıyordu: © — Gelişi güzel bir milliyet ta- kınarak İspanyanın bir kısmını >zevcemle beraber dilenci kıyafe- > tinde dolaşmak ve zahmetsizçe — hayatımı temin etmek bahsine gi- > rişiyorum.. Kabul eden var mı ?. Dedi. Bir çok kimseler bu bahsi ka- “bul ettiler. Hemen hareket ve av- “det günleri kararlaştırıldı. Gezi- yol tespit edildi. Mürakaba şekli ve giyilecek elbise konuşul- du... tarla kapı açıldıktan sonra anah- tar tekrar horuca kondu. Bu hare ketle her vakitki şahsiyetimizi bi rakmış oluyordu.. Şimdi Gusti ve i Duşka aMlmingati olmuştuk. Ar- tık Türklerden kaçan iki Suriye- i li Eremni mülteci şekline girmiş- | tik.. Kocam Arapça şarkılar söy- ! lerken ben de kitare çalıyordum . | Halbuki kocam asla Arapça bil- | mez, sesi de çirkindir.. Arkasında bir beyaz pijama var.. Beline gö- ze batan renklerde kumaştan ya- pılmış bir şarpa bağladı.. Ayakla” rı çıplak ve sandallar içinde idi.. Omuzlarının üzerine bir manto atılmıştı.. Başına uzun püsküllü bir fes geçirmişti. Bu fesin etrafına yeşil ipekten bir sarık sarmıştı. Benim giyinişim de onunkine benziyor . Fakat arkamda keşmirden bir ce- ket, başımda bir başlık var.. Güs- tinin omuzlarında taşıdığı çanta» | da raks için kullanacağım gayet İ şık bir arap kadmı elbisesi koy- muştuk.. Bir müddet yürüdükten | sonra Los Palmas yolu üzerinde İ uzun dallı incir ağacmı görüyo- ruz.. Geceyi bu incirin altında ge- gireceğiz.. Kırda, göçebe gibi ge- girdiğimiz bu ilk gecede gök ga- yet berrak ve yıldızlıdır. Uyandı- ğım zaman nerede olduğumu şa- | şırdım... Güneş doğalı çok olmuş” tu. Memleket bana çok garip gö- züktü.. İleride yeşil palmiye ağaç“ ları ile çevrilmiş bir köyceğiz gö- züküyor.. N Bir müddet daha yürürsek Los Palmos'ta ilk konserimizi verece- ceğiz. OBuradailk defa olarak parsa toplıyacağız. Fakat bunun için büyük bir cesaret lâzım.. Zaten bize pek de iyi muame- le edilmiyor.. Yolun üzerinde de- laşan bir çocuk bizi görünce bir i engerek yılanı görmüş gibi kor- kuyor ve bağırarak köye kaçıyor. Az sonra kasabanın bütün çocuk- i ları sürü halinde bizi karşılıyor, etrafımızı sararak bizimle eğleni- yorlar.. Yabancı mısınız?. Çalgı- <ısınız öyle mi?... Dilenerek mi, saz çalarak mı para kazanıyor- Sunuz?, Sualler sağdan soldan sorulu - yor. Çocukların yaptığı gürültü- den kasaba halkı meraka düşerek sokaklara fırlıyor.. Herkes gözle- rini faltaşı gibi açarak, bize endi- şeli endişeli bakıyor, Kocam gayet sakindir. İşaret- ler yaparak oturacak bir sandal- ye istediğini anlattı. Gösterdiği soğuk kanlılığa şaştım. Hemen bir sandalye getirdiler. O vakit elin- deki bastonu ile yere bir daire gizdi.. Halkı o halka haricinde dur- mağa işaretle davet etti. Beni de sandalyeye oturttu. Ben kitaremi biraz asabiyetle akort ettim. Güsti bir şarkıya başladı.. Fa- kat ne yapsa sesindeki , bozuklu- | ğu düzeltemiyor.. Mantosuna sarılmış, Fransızça, veya İtalyanca kelimeleri tahrif ediyor, garip garip bağrışlarla, ilham bulmuş bir peygamber gi- bi bir şeyler tekrarlıyordu. Gül | mekten kendimi zor zaptediyo - rum.. Hey'at!, Nihayet sinirleri» me artık hâkim olamadım.. Bir kahkahadır kopardım. Ve bu kah Üçüncü Bolkan Kurultayı bugün lerde Bükreşte toplanmak üzeredir.. Geçen sene İstanbulda toplanmış o lan ikinci Balkan Kurullağını Arna- vutluk matbuatı namına takip eden Arnavut gazetecisi B. Mercani Bey bu münasebetle (YAKIT) a bir ma- kale göndermiştir. B. Mercani Bey hayli uzun olan makalesine geçen yıl gene bu ay içinde İstanbulda toplanmış olan ikinci Balkan kurultayının sade ve güzel tezahür ve intibalarını samimiyetle hatırlıyarak başlıyor . “Bu kurultayın Gazi Mustafa Ke- i mal Hz. nin yüksek huzurlarile şereflendiren son Ankara toplan- tısının samimi ve heyecanlı akis- lerini,, güzel bir ifade ve coşkun bir tatlılıkla anlatıyor. “Balkan birliği fikrinin bol renkli bayra- ğının Ankarada o günkü sallantı- sını görenler ve Büyük Millet meclisi kürsüsünden Türk dahi- sinin altın sözlerini dinliyenler, dağ ve deniz ötesi yurtlarma yeni açılmış, taze, coşkun sevinç ve teheyyüçlerle döndüler. Atinada, Tiranda, Belgratta, Bükreşte, ve hattâ İstanbulda Balkan milletle- ri birlği fikrine ancak pek zayif bir inanışla bağlananlar Ankara” nın artık hakikatleşmiş kurtuluş ve inkılâp mefküresinin ulu kah- İ ramanı önünde mucizeli bir gök işaretinin ani parıltısile karşılaş- mış gibi oldular, o sayededir ki Balkan birliği mefköresinin de bir gün hakikatleşeceğine o inan- mıya başladılar. Geçen seneki kurultayın mane- vi sahada en büyük kazancı an- laşma savaşında cephe kuran balkanlı münevverlerin Ankara- nın feyizli iman ve inkılâp kay- nağında bu ruhi uyanış ve yıka” nışları oldu.,, diyor.. B. Mercani Bey İstanbul kurul- tayında çok emekler sarfile iyi neticeler alındığını izah ediyor, milletlerin muhtelif Balkan dev- letleri topraklarında ayni hakla” ra, ayni vazifelere, ayni medeni muamelelere mazhariyetleri esası- na riayet edilmedikçe milletler a- rasındaki ruhi ısınmanın mümkün olamıyacağımnı söylüyor ve diyor ki: # rine samii olarak ellerini uzatma” larına bir tek engel vardır: Yu- goslavya ve Yunanistandaki Ar- navut ve Bulgar akalliyetlerinin perişan vaziyeti!,, Kararlara rıayet edilmedi mi? Arnavut muharrir bu vaziyeti düzeltmek için ikinci Balkan konferansında Arnavut ve Bulgar murahhasların şiddetli ısrarları ve Türk heyetinin müdahalesile elde “edilen iyi kararlara şimdiye kadar riayet edilmediğini ve Bükreşte toplanmak üzere olan üçüncü kon ferans ruzmamesine de ekalliyet - ler meselesinin O konulmadığını söyledikten sonra diyor ki: “Biz Arnavutlar için ekalliyet - ler meselesinin cezri bir şekilde tetkik ve tanzimi bir hayat ve me- mat meselesidir.. Ancak bir mil- yon nüfusu olan müstakil Arna - vutluğun iki milyona yakın evlâ- dı Kosova, Makedonya ve Epir kahadan sonra yerimden sıçriya- | gibi milli hudutlarımız dışında rak kaçmıya başladım. kalmış ölkelerde yaşıyor. Yugos- (Devamı var) | lavya ve Yunanistandaki o Arna- Pijamalı Suryeli © Sabah erken.. Gece yarısından | sonra saat bir.. Bekçi bağırarak © kapımızın önünden geçip uzaklaş Biz kalplerimiz çarparak bek- | Tiyoruz.. Ortalığı tekrar sükünet “kapladı... © Kocam bastonu ile küçük ho “tucu almıştı. Ben de erzak sepeti il elime aldım, İri anah- dek RR ÇE ge “Bugün Balkanlıların biribirle- | ARNAVUTLAR Balkan konferansına niçin iştirak etmiyorlar ? Arnavut muharrirlerinden Branko Mercani Beyin gazetemize gönderdiği vutlar toplu ve kesif birer zümre teşkil ederler.. Bilhassa Kosova'nın öyle yer- leri vardır ki nüfusu hemen kâmi- len Arnavutlardan mürekkeptir . Üsküpten tâ Debreye kadar bü- tün köy ve kasaba halkı lisan, ırk, örf, hars ve duygu itibarile halis, muhlis Arnavuttur. Yalnız bir sahadaki ırkdaşlarımızın nü- fus kesafeti, asgari bir tahminle; bir milyonu bol bol doldurur. Yu- goslavya, hâkimiyeti altında ve milli hudutlarımızın tâ yanı ba- şında ikinci bir Arnavutluk teşkil edebilecek kâdar Arnavut topra- ğı ve Arnavut halkı var, demek... | Biz bir siyaset takip etmedik. Kü- çük yurdumuzun iç dertlerine de- va aramakla meşgul olduk. Bal- kan birliği emeline samimiyetle hizmet etmek istediğimiz için mil W hudutlarımızın dışmda pek in- safsızçasına bırakılmış olan yüz binlerce ırkdaşlarımız namına ta- lep ettiğimiz yegâne hak, ve ba- sit bir hayat hakkı ve en iptidai bir serbest tefekkür hakkıdır: 22 Teşrinievvel 1932 makale i— Mektep ve ana dil hürriyeti!. i Balkanlı komşularımız bunuda I çok görürlerse yüksek siyaset yo- lunda ve iktisadi iş birliği yürü- yüşlerinde kendilerine el uzat- mamızı beklemeleri nafiledir .... Çünkü Kosova, Makedonya ve E- pirdeki yerli ve toprakdaş Arna- vutlara beynelmilel ekalliyet mu- kavelelerile tanılan haklar tama men bahş ve temin edilmedikçe veya bu yolda bir işaret görün medikçe biz Arnavutlar üçüncü Balkan konferansına iştirak ede- meyiz.,, Arnavut muharriri bunları söy» ledikten sonra © “Arnavutluğun Balkanlardaki en genç ve teşki- | lâtsız bir devlet olmasma O rağ- men,, oradaki ekalliyetleri Türki- yedeki Rumlar kadar müreffeh ve müsavi haklı bir vaziyete ge- | tirdiklerini yazıyor, Arnavutlu- ğun Balkan konferansına iştirak etmemesi noktasında Balkan bir- liğine çalışanların alâkadar olma- larını ve düşünmelerini istiyor. MEMLEKET HABERLERİ i Muğlada yapılan mektep Güzel ve heyecanlı merasim yapıldı Muğla hususi muhabirimizden : Gecenlerde üçüneü. ilk mekte. bin küşat resmi yapılmıştır. Bu mektep beş sınıflı olup binası süslü ve maarif plânına göre ya- pılmıştır. Vali Salih Cemal zamanında başlanan bu bina yeni bitmiş ve küşat resmi yeni valimiz Ömer Ce vat Beye nasip olmuştur. (Küşat resminde mektebin baş muallimi bir nutuk irat ederek sabık vali- | mizi minnetle yad ve yeni valimi - zin çalışmalarına bağlanan ümit- lerini zikretmiştir. Mektebin küşat resminden son- ra ilk ders verilmiş ve misafirler hazır bulunmuşlar, memnun kal- mışlardır. Mektep binası Muğlamızın gü- zel vesüsleyici binalarından biri- dir.. Vali konağı karşısında ya- pılmıştır, şehir sinemasının yanın- dadır.. Bu sahada cami, mektep, sinema karşı karşıyadır. Pehlivan güreşleri Cuma günü Muğlamız cidden iyi bir harekete şahit oldu.. Muğ- lamıza gelen maruf pehlivanlar - dan Dinarlı Mehmet, uzun müd- det Amerikada güreş yaparak ön. almış Yusuf pehlivanlarla, Dıra- malı Hasan pehlivan, Yugoslav- yalı Bugdanof ve Amerikalı Han- ri pehlivanların güreşlerini sey- getmek hakikaten çok tatlı oldu.. Tayyare, Hilâliahmer ve Hima- yeiitfal cemiyetlerile pehlivanlar menfaatine yapılan bu güreş Muğ lanın gördüğü en iyi güreşlerden birisidir.. Esasen Muğlalılar spor hareket- | lerinde çok hazederler. Bir pehli- van güreşi, bir futbol müsabakası, bir at koşusu Muğlayı yerinden oynatır. Spor merakı çok eskidir. İhtiyarlardan işittiğimiz hatıra- lar ötedenberi bilhassa güreşin çok makbul olduğunu anlatır. Muğlaya gelen bu pehlivanlar herkeste bir merak uyandırmış, I bu cemiyetlerin teşebbüsü cidden slâlayı soikeimiştir. | Geçen cuma günü, spor sahası binlerce insan ile dolmuştu.. Güreşe öğleden sonra saat 14 te başlanmıştır. Evvelâ küçük peh - livanlar bacağa güreşmişler, orta- ya genç İsmail pehlivanla ihtiyar Kara Ali pehlivan çıkmış, biraz sonra Kara Ali pehlivan (pes) de- miştir. Başa maruf pehlivanlardan Dı» ramalı Hasan pehlivanla Davas- Ir Mustafa pehlivan çıkmıştır. . . Bunların güreşi heyecan uyandır- mıştır.. Yarım saat kadar güreş“ tikten sonra güreş (o bıraktırılmış- tır. Dinarlı Mehmet (o pehlivanla Bugdanof pehlivan alafranga gü- reşmiş, beş dakikada Bugdanof sayı ile mağlüp olmuştu. Hâkem Ünye mektep muallimlerinden Nuri Bey ile muhabirinizdi. Bunlardan sonra Yusuf pehli- vanla Hanri pehlivan güreşmiş, yirmi dakika süren bu güreşte her iki taraf berabere kalmıştı. Muğlada alafranga güreş ilk defa yapıldığı için cidden heye canlı olmuş, büyük bir alâka w- yandırmıştır. Güreş guruba kadar devam et- miş ve Muğla hakikaten iyi bir gün geçirmiştir. Tütün piyasası Tütün piyasasının açılma O za- manı geldiği halde hâlâ bir hare- ket yoktur.. Bu ane kadar hiç bir tarafta tütün piyasası açılmamış- tır. Ümit ediliyor ki bu sene geçen ki panik olmıyacaktır.. Zürra mu- kavemet edecektir. Anlaşıldığına göre alıcılarına geçen seneki gibi harekt etmek istiyorlar. Fakat bu sene böyle olmıyacağa benziyor. Vilâyetimizde piyasanm açıl- i ması bekleniliyor. muhtelif kum- panya memurları köyleri dolaş makta, kumpanya merkezlerile daimi temasta bulunmaktadırlar,. di Pi

Bu sayıdan diğer sayfalar: