26 Kasım 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10

26 Kasım 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© Sayıfa 10 Ressam Hilmi, Selimeden ay - rılmağa karar verdiği gün otuz iki yaşıma girmiş bulunuyordu . >. Bu ayrılığın gayet Basit bir sebebi vard: Hilmi evlenecekti. Daha doğrusu, Hilmiyi, teyzesi Refika Hamm evlendirmiye ka - rar vermişti. Kandillideki teyzesini son zi » yaretinde, Hilmi Refika Hanı- mun, birdenbire: — Oğlum, beni dinle.. Meşhur — bir-ressam olduğunu biliyorum .. Fakat bizim melekette ressamlı- ğın da ne demek olduğunu sen biliyorsun. Seni evlendireceğim.. Deyişine menfi cevap. Yerme- mişti. Teyzesi devam etmişti: — Vakıa, servetim, sana her ay verdiğim yüz elli lirayı kese- cek bir vaziyete. girmedi amma, | bufiram, beni de sarstı. Bir çok yerlerdeki paralarımı alamıyo- ram Faizlerini bile ödeyemiyor- lar. Bunun için ben öldükten son- (ee) SELME O Tr) f kurşum, omr sadece yaralamkla kalmamıştı, izdivaç meselesini de | öldürmüştü. P — Hilmi kendi kendine; — Olur şey değil, diyordu, bir çılğının yüzünden başıma neler geldi. Benim bunda ne kabaha- tim var.. »* 3 ş Hilmi-iyileşip de sokağa çıkın- ca, bir çok tanıdıklarının kendi- sinden kaçındığını gördü. OHer- 8: — Zavallı Selime! Diyordu, ve sanki kabahat Hil minin idi. Hilmi, mahkeme günü, Selime- den hiç bir şikâyeti olmadiğin, tabancanın kazara kendi elinde patladığını söylemesine rağmen etrafındaki bu gayri müsait ha- vayı değiştiremedi.. Herkas, hafif bir para cezasile yakayı kurtara- bilen Selimeye acıyor ve Seliime- nin, mahkemede: — Onu hâlâ seviyorum.. ra.seni de düşünerek, sana, bu ci- hetten'de mükemmel bir zevce buldum. Zaten tanırsm ve emi - nim, hoşuna da gitmiyecek bir kız değil., Şükrna!.. Hem, Şükran —Bunu ban annesi söyledi — seni Şükranla kabule hazırmışta.. | Hınztr oğlan, bak, haberin bile | olmadan etrafında yanan tutu- sanları bulup.meydana çıkarıyo- rum. Kalk teyzeni öp bakayım... Hilmi, teyzesini kucakladı .. Böyle teyze dostlar başına... Refi- Ka Hanım: Deyişini, bir kadın aşkının.ne kadar kuvvetli olabileceğine tim- sal addediyordu.. ” ; » Hilminin teyzesi demişti ki: — Sen biraz seyaltate çık, bu mesele unutulsun.. Hilmi bir çek aldı tezyesinden; | ve seyahate çıktı. Altr ay kadar Avrupada dolaş- tıktanı sonra, döndü ve sadık kal- mış bir arkadaşma sordu: — Selimeden ne haber?. — Geçen gün gördüm, Hâli — Demek anlaştık, diyordu, seni seviyormuş.. Avdetini bekli- kendilerine kabul ettiğini haber | yor... vereyim, Şükrancık sevinsin! »* * » Hilmi, korkusundan daha o ak- şam geri döndü ve bu sefer Mı İşte Hilmi bu mükâlemeden son | sıra gitti. Oradan Hindistana ka- ra Selime ile ayrılmıya karar ver- di. Hilmi Selimeyi iki sene evvel tanımıştı. Bir sinemanm bekleme salonunda gramofon plâkları sa- tyordu, Hayatını kendi başına T ve tamamen de serbest bulunuyordu. Pek tabii, Selime - nin, Hilmiden: daha evvel aşıkla- rr olmamış değildi. Buna muka- , bil'de Hilmi de ağzı süt kokan bir erkek değildi, Hilmi Selimeyi, Selime Hilmi- Yi sevmişti, o Fakat hiç bir vakit birbirlerine büyük büyük vaitler- de bulunmamışlar, ölene kadar ay rlmıyacaklarını yemin etmemiş- erdi... ... Hilmi köprüye. çıkarken hep bunları düşünüyordu. Az kalsın, dal denize düşecek, va- Pur ile duba arasında kalacaktı . versin çimacı Kolundan tutup onu kurtardı. Hilmi: Diye e e e lundaki apartımana geldi. Fakat yanılı - yordu. Çünkü, akşam üzeri Seli- me eve gelip de Hilminin kararı- dar uzandı. Bereket versin peşin- den teyzesinin çekleri yetişiyor- du. Maamafih arada bir çok tab- lolar da yapıp satıyor ve şöhreti epeyce artıyordu. Nihayet altı ay sonra tekrar döndü. Beyoğlundar ki apartımanına indi. Ertesi sabah erkenden kapı ça” lmdı. Hilmi: — Acaba kim7. Diyerek gidip kapıyı açtı ve rengi sap:sarı, geri çekildi. Bu gelen, Selime'idi.. Selime, Hilminin tâ gözlerinin içine bakarak: — Düm akşam geldiğini bili- yordum, dedi, bu sabah da erken- | den ben geldim.. Nasılsın bakar lım?. Hilmi titriye titriye düşünüyor- du. İçinden: — Benimle eğleniyor, diyordu; acaba nasıl elinden kurtulsam. Maamafih, cesur olmağa karar vermişti: — Çok iyiyim! Dedi, sen nasıl» sın? Selime, gene çantasını açıyor. nı Öğrenince çantasını açtı ve tam: — Selime, aşkımız Kayatım sonuna kadar aziz Bir hatıra gibi saklıyacağım... Diye başladığı cümleyi bitirece- ği sırada ; — Fakat ben: seni seviyorum. Diye bir çığlık kopararak, çan- tasmdan: çıkardığı küçük bir ta- bancayr ona doğru uzattı ve ateş etti. © Hilmi bundan sonrasını hatır» ıyamıyordu. Gözlerini açtığı sı - rada Kendisini bir hastalane ya- tağında buldu. (Bereket versin kurşun sadece omuzunu delmişti, i p rsi ei ri DE de id RR du. Hilmi birdenbire sıçrıyarak haykırdı: — Selime... Yapma. Selime. Fakat Selime ona hayretle ba- kayordu. Çantasından çıkardığı pudra kutusu elinde, öylece don- muş kalmıştı. — Ne oluyorsun, ne var7. Ha... göne mi tabanca zannettin? . Kahkahalarla gülerken — çilâve ediyordu » — Vah yavrum., Vah.. İnsan bu işi iki defa yapamaz. Hem sen | buna lâyık de değilsin.. Emin ol. Yavrum.. Senden sadece mek- lm e geldim. Evleneceğim de.. Bun- | ların senin gibi bir adamın elinde /oru i— di 4 | almasını ist, VAKIT i Vakıt'ın avukatı) Şiddeti Vi geçim sizlik ayrılığa sebeptir Akçaşehirden D. K. imzasile soruluyor: “On sene evvel validesi vefat öden kızımı şimdiki refikamın o kardaşma yani kain biradere kanunır o medeni daireşinde nikâhlarını yaparak ver- dim. Fakat çok aldanmışım. Duha a- radan sekiz ay geçmeden geçimsiz» lik başladi. Yegâne sebep te kızımın kain validesidir ki, benim de kain vw lidemdir. Kain peder sekiz sene evvel vefat etmiştir. Damadım olacak adam valideşinin sözünden başka bir şey dinlemez. Kendisinin tahsili yok. Kı amın ilk tahsili tam ve Kuvvetlidir. Kain valide se cahildir. İnsanlığa ya- i kışmıyacak her şeyi kızıma yapmak istiyor. En ziyade kıskançlık. Hattâ beşeri ihtiyaç ve temasların vukuunu hissederse kemen gürültü başlıyor. Tarihten üç ay eovel kızıma vermiş oldukları nişan ve zifaf hediyelerini birer behane ile kısmen ve bir kısmı ni da alenen kocası aldı. Bizim ver- diklerimizi de inde etti, Bir gün dis madım olacak adm karısına valide sinin telkinatile seni o boşıyacağım! haydi mahkemeye gidelim demiş (Bu- na sebep te çocuğumun rahatsız olup tarla ve dağa gilmemesidir) Evden atmışlar. Kız doğruca benim evime geldi ve bir daha gitmedi. ve gitmiyor kocasi da aramıyor, iki ailenin arasi açıldı, Bendeki kızları da bitlabi an. nesile alâkay: kesti, Çünkü onu da dinlemiyorlar. Kiz Kat'iyyen öoşan mak istiyor ve kocasını sevmediğini. söylüyor. Mahkemeye müracaat et- tik, Sulh teşebbüsü yaptık, o Kocası mahkemede (evime gelsin bakarım). dedi, Put müsait değildir. Bir mutfak bir yatak odaları var. Burada karı koca, validesi bir de yirmi yaşında erkek kardaşı yalıyor. Kız ayrı ev tutup validesinden ayrı o kendisine bakarsa. sulh olurum diye hüsnü ni- yelini gösterdi. Kocasr kabul etmedi, Sulh teeşbbüsü akim kaldı. Üç ay zar- finda ayrılma, boşanma davası açabi- leceğimizi Kâkim bildirdi. Şimdi ne yapacağız? Vekil tutalım mu? Nasıf ayrılacağız? Ve ben bu dertlen nasıl kurtulacağım?,, Akçaşehirde D. K. Beye cevabımız Kanunu medeninin ezcümle 134 üncü'maddesi ile boşanma istiyebilir. 143 üncü maddesi mucibince de münasip maddi bir tazminat isti- yebilir. Sulh mahkemesindeki teşebbü- sattan sonra vakit geçirmeden. mahkemeye gitmeli, iki nüsha o- larak bir arzuhal verip birini Kas- ma tebliğ ettirmeli. Arzuhaller kızımız veya vekili tarafından im- zalanacaktır. Vekile pek te ihti- i yaç yoktur. Şiddetli bir geçimsiz- lik baş gösterdiği sebep gösterile- cek ve ba ispat olunacaktır. İspat bilenlerin gelip o sebebi söyleme- si ve artık geçim kabil olmadığır mu teyit eylemesidir. Şahit kadın veya erkek müsavidir. Evden çıkabilir miyim? Sultan hamam, Hüdaverdi han No. 15 te Emin imzasile sorulu” yor: “Bir sene müddetle bamukavele bir #ve kiracı oldum. Altı ay oturdum. Kiram muntazaman verdim. Ev sahi- bi hanım ile yefikam uyuşamadı. Si- nirli ve hasta oldu. Arlık bu evde oluramıyacağız. Mukavele müddeti rile evder' çıkabilir miyiz? Emin Beye cevabımız: Kanun: Mucibi akdin icrası LE Doktor Perag'daki xn 26 Tegrinisani 932 Teyze Annesinin ve teyzesini! acıyarak öldürdüğü get Kör ve yarı meflüç kalan genci öldürülmesindeki soğuk kantıkk Vakıt karilerinin dikkatinden kaçmamış olmalıdır: Yakınlarda (Prag) da kazaya uğramış bir genci annesi ve teyzesi acıyarak öldürmeğe karar vermişler, teyze bu kararı tatbik etmiş.... Hâdisenin akış tarzınr gözden geçirelim: 1 — Kazaya uğrıyan genç Pe- ter lise talebesidir. Z — Bu genç kimya tecrübele- ri yaparken bir patlama yüzün- | den yarı meflüç bir halde kalmış, kör olmuş, kolu sakatlanmış, bü- tün vücudü, muhtelif yerlerinden yaralanmıştır. 3.— Annesi ve teyzesi başbaşa vermişler, genci, ıstırap çekmek- ten kurtarmak için. öldürmeyi ka» rarlaştırmışlar. 4 — Teyze, genci ziyarete gel- miş, yalağının kenarına oturmuş, odamın tenha bulunduğu! bir sıra- ,da evvelce hazırladığı revolveri çıkarmış, başına üç, kalbine bir kurşun sıkarak hastayı öldürmüş, 5 — Öldüren teyze, doktor- dur. 6 — Anne ve teyze hareketle- rinin çok insani olduğunu söylü- yorlarmış. Son'zamanlarda bizim ve başka memleketlerin gazetelerine akse - denzabıta vak'alarında - sık sık yenilikler görülmeğe başladı: Ar- tık suçlar, cinayetlerde asri bir teknikle cihazlanıyer, Başka tür- lü de olkmazdı. İyiler gibi kötü- ler de fenden pay almak istemez- ler mi? Zaten iyilik ve kötülük mefhumları üzerinde asırlardan- beri bu kadar ibtilâfa düşüldük- ten sonra iyi ve kötü arasındaki farkın anlaşılması epeyce güçleş- miştir, İyi ve kötünün artık pren- sipleri.değil, cemiyet hayatında zaman ve mekânla değişebilen kaideleri aranıyor. Hülâsa, ahlâk ta teknikleşiyor, Heraklit'im (dai- mi oluş) umdesi ahlâktada yer buluyor. Şimdi bu geniş görüşle kadın'katillerin çoğalması bile bi- zi mütehayyir etmiyor. Şu Prag- daki: doktor teyze bir katil midir, yoksa şefkatli, merhametli bir kurtarıcı mıdır? Hele anne nedir, ne biçim insandir? Bunu kestir: mek kolay değil... Medeni in- sanlar, bugün hukuk bakışile bun- ,ları birer cani gibi görebilirler; muhakeme eder; belki de ağır bir ceza verebilirler. Lâkin bununla | mesele halledilmiş olmaz. Zira, doktor teyze kendini masum ve hattâ bir iyilik kahramanı gör. mekte devam ediyor ve gitgide i wwe kardaşı gibi düşünenler ço- * galırsa Bir gün yer yüzünün mede- ni mahkemeleri de bu yeni görüşe | uymak mecburiyetinde kalırlar. Şu halde şimdiden doktor teyze | ile kardaşınm düşünüş ve duyuş Hasene DEN EEE EyeAeE2 ERE azam pR9pee aa gaasımta tahammül edilmez bir hale geti- ren sebepler hudusunda fesh hak- kı verir. Hastalığın derecesi böyle İ heyecan veriyor? bir sebep teşkil eder mi? Hasta- | lık evden mi geliyor? olmaktan ziyade takdiridir. ' Bu- | Tunduğunuz vaziyetie fesh . W li Bunları / laşılması güç bir şefkatle ” “| dolmadan şimdiden bir doktor rapo. | doktor raporu tayin ve mahkeme | pü takdir eder. Yani mesele kanuni için | doğuyor! tarzındaki derinliklere dalmak fiyata uygun düşer. Vakıs i' yetle öldürmek beşer tarihinde ni bir şey değildir: İptidai © yetlerin içinde işe yaramıya” i hut yaşları ilerliyerek zayıfln insanları öldürenler vardır. tâ böyle cemiyetlerde, hasta"! İ babalarını, « cesetlerine lâ mezara nail etmek için * evlâtlar bile bulunurmu$. bu hareketler iyi niyetle Y8l yor; şu halde mahiyetlerinde nevi ahlâkiyet vardır. (Â ! niyetlere göre ölçülür) sözü Ş ta eski bir hukuk düstürül (Cehennemin kaldırımları iyi yetten yapılmıştır) sözü de Garp darbı meselidir. Bunli ikisinde de doğru taraflar v8” Öyle olduğu içindir ki aral4 daki boşluğu doldurmak dile sarfedilen emekler faj sayılamaz. Bu türlü emekler; olmazsa ahlâk'meselesini" şi lik (kıymet hükümleri) def bir pamuk ipliğine bağlıyf miştir. Bu ipliğe dayanıklılı! mek artık, cemiyetin işidir. B* bunlara rağmen; şu doktor W hâdisesi, bana çok bâkir bir zu görünüyor: Hasta yeğ öldüren kadındır, teyzedir ve > doktordur. Hâdisenin bekâ te bu üç vasfın'bir araya top şından doğuyor. Doktor bir teşrih'ameliyesi yapar gibi) iyi: bir niyetle, sıfırın altında derecelik bir soğuk kanlılık! volverini çekiyor ve zavallı $ nini öldürüyor... Teyzenin Wi) nile bakılırsa, bu hareket, m9 ' kanserin ilâcınr bulmak, hüc) yapmak, ömrü uzatmak... linden çon insani bir iyiliktir. dani takdirlerin, hükümlerin işebileceğine işte pek misal daha.... Hakikaten ve cemiyette vicdanın hü zamanla, mekânla çok deği yor ve bunun için onun hük rine (Krymet Bükümleri) | yaraşıyor; bu değişiklikleri müsbet bir tekâmüle doğr” | türdüğüne, vicdanımızın ©” içe doğru ve - uzviyetin diğe) halarında görüldüğü gibi “ leli sıçrayışlarla o ilerleme' duğuna inanmak ta hoşi diyor. Hukuk dediğimiz nihayet, böyle değişen, t8“ veya sıçrayışlarla tekâmül ahlâkın, - daha ziyade gözeten » asgari derecesidir” Şu halde mahkeme," l kıymet hükümlerimizin pe?” caktır. Lâkin insanın ke kendisi için kuvevt kaynağ! İ bildiği kadar, zaaf ve gl sebebi de olabiliyor. Böyle ğu için de acrma ve esirge” gularmın en yüksek de temsil etmesi beklenen V€ bir cemiyetin içinde yet" l şıyan doktor benin yeri ümit ve endişe ile € sana ümit ve endiş Oak imi dın kabiliyet ve cesareti” 4 mesini alkışlamaktan, ©, de bu kanlı cesaretin bir gi kadar götüreceğini düşü ik , VEN

Bu sayıdan diğer sayfalar: