27 Ocak 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

27 Ocak 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A ANATL “Gidilecek yol VAKIT'ın 20 kânunusani 933 Cuma günkü nüshasmda “alatur- mi. alafranga mı?,, başlıklı ma eyi okudum. Makale sahibinin hakkımda gösterdiği teveccü - he teşekkür ederim. Bu vesile ile mesele hakkındaki bazı düşünce“ lerimi de söylemek istiyorum. Alaturka musiki metrük ve düşmüş bir musiki değildir. Aza - “1 bulunduğum Musiki cemiyeti,, nin alaturka mu siki şubesi bundan on beş sene €vvel “Alaturka musiki,, yi, yan- ış bir telâkki mahsulü olan “Ala- turka musiki rakipsiz Oolamaz!, isnadından kurtararak konser sa- lonuna sokmuş, her defasında #mümtaz ve kesif bir dinleyiciler kütlesi karşısında Dedenin, Itri - nin, Tatyosun ve başka üstatlarm €sc-'srini dinleterek klâsik Türk isini yaymıya çalışmıştır. O zamanlar, m bir mus r bir piya * Cemal sik -'naa, ender mist olan Osm mahum gibi güzide bir i etrafmda toplanan seçilmiş bir heyet, teşkil ettikleri (takıma Piano, Harmonyom, Viola, Vio - lonsel gibi garp musikisi âletleri- ni de ilâve etmişlerdi. Piano ve Harmonyom gibi sa- bit sesli sazlarla verilen bu kon serlerde her fasıl çalınmış, icra - atta hiçbir güçlük görül ür. “Çeyrek ses,, engellerinin bu sazlarda kendilerini gösterme - leri icap ederken Cemal merhum, Muhittin Fevzi gibi muktedir pi“ yanistlerin ellerine hiçbir güçlük vermemişti. Bilâkis her fasıl tam bir. muvaffakıyetle yapılmıştı. Bu ciheti o zaman konserlerimizi ta- kip etmiş olanlar bilirler, Alaturka - Alafranga musiki münakaşalarında dalma ortaya atılan bu mahzur, ortadan kaldı- rılamaz mı? Zannımca, mahi dilmiş olan her ses kat imkânı vardır. Esas de yapılmak istenilen şey, çey - rek sesle akort vücuda getirmek değil, Türk duygusunu, Türk mo - tifini süsliyerek, ziynetlendirerek | yazmaktır. Bundan sonra yazaca- ğımız eserleri beynelmilel kaide- lere uydurarak orkestro için yaz- mış olursak milli nağmemizi kay- betmiş mi olacağız?.. Bu hususta gerek garp üstatla- Yının, gerekse kendi bestekârla - Tımızın vücude getirmiş oldukları bazı eserleri ele alarak bunun im- kânı olup olmadığını araştıralım. | Ötedenberi dinlediğimiz bu e - serler bende, musikimize armoni Ve orkestrasyon tatbik edilirse, bilâkis fevkalâde muvaffakiyetli bir ifade şekli hâsıl olacağı kana- Atini uyandırdı. Meselâ “Tschai - kowsky,, nin (Fantaisie Orien - tale) i bizim alaturkamızın ayni- dır. Türk motifi alınarak işlen - MİŞ, gayet zengin, renkli bir armo Mi tatbik edilmiştir. (İppolitow - İvano ») un (Suite ienne) nini dinlerken ken - di ruhumuza hükmeden bir çok duyguları buluyoruz, hatta benim siyoruz. (Rimsky - Korsakow)un (Scheherezade) şebri azadı (Lui- Sini) nin (Balet Esvpten)eri Ve daha pek çok eserler hep şark, “Kadıköy şark | meotiflerile yazılmıştır. Sonra, kendi bestekârlarımızın | heyeti evvelki akşam Majik sine- | eserlerine gelelim: Ksymetli ve genç üstadımız Ce mal Reşidin Pariste çalınan eser lerinin ne derece taktir kazandı - ğını Revue musicale, Monde mu - sicale gibi mecmuaları takip e- denler bilirler. Engelbrecht ve Robert Casa - dessus'un talebesi piyanist Ad - nan Hilminin bestelediği, armo « nize ettiği anilli eserleri dinliyen ler, üstat ellerde yetişen milli musikimizin ne kadar (dikkate çarpan bi? kudret (gösterdiğini tasdik ederler. Muallim Ahmet Yektanın, bu öz Aydın çocuğunun o terennüm ettiği armonili Türk musikisi fe- na mudır-.. Bundan senelerce evvel ala - turka saz heyetinde orkestrasyon vücude getirmiye teşebbüs eden üstat Ali Rifat beyin (eserleri, | Türk musikisi değil midir- (iyi oOöğreten muhterem mual'im Zati beyin ya- rattıklarma ne denir? Bunlar Türk musikisi değil midir? Da - ha evvellere gidelim: Leblebici Horhor, Köse Kâhya, Arifin hile- si, Pembe Kız, ve saire gibi ope » retler garp motifleri ile mi yazıl Hepimize must ışte. Sinanyan efendinin “Fantezi ryantal,, ı bir cermen neağmesi Hepsinç birden cevap verelim i Türk eseridir armoni, kon * yon, ins - kompozisyon-bilen hiz teredd :e Türk mu 'erce evvel hazır lamışlar, fakat biz halâ bir takım mahzurlar serdederek meydana getirilen bu hakikatleri kabul et- mek, takip etmek istemiyoruz. Bütün bu eserlerde hep Türk bazılarında hatta trupuvan, füz, ork motifi vardır, çok zengin ve modern tatbik edilmiş olduğu halde bun - ların hiçbirisi huzusiyetlerini kay» betmemişlerdir. Calındıkları va - kit kendilerine has | güzellikleri bütün zenginliklerile göstermiş - lerdir. Haluki ne çeyrek sesler, ne de ikinci mâni ve mahzur olarak ileri sürülen “makam,, keyfiyeti bu eserlerde hiçbir mâni meyda na gelirmemiştitr. Esasen Türk musikisini ifade edebilmek için bu hususlara müracaat etmek lü- zumu da hâsıl olmamıştır. Çeyrek sessiz ve makam ka - yıtları haricinde yazılmış olan bu i eserler nasıl bize milli musiki » mizden başka bir hissi vermiyor- larsa bunlan sonra ayni şekilde | yazılacak başka eserler de gene Türk sayılacaklardır. Bizim için yapılacak tek şey, bu izleri takip etmek, birçok se - neler evvel baslamış olan bu te- ceddüt hareketine kat'i bir veçhe vererek onu yaymaktır. Yani kı « sacası: “Türk (Onaiesi, Türk "uygusu, Obernsir'':i Okavatt, Bugün man'es-f ml) bir İiymne armoni | | | İ tetebbü mahsulü yzrlatile intişar' İ şiirleri göze çarpmaktı İ lâzımdır. İlmi, kuvvetli ve kud- Radyo hanımlar konser heyetinin konseri Radyodaki Hanımlar konser | masında piyano, | k man ve viyo- İsaselle çok mu - yaffakiyetli bir; konser vermişler» dir. Konsere Cen - net Hanımın söy“ le liği Dede Efen- #'nin bestelediği Sir şarkı ile baş- lanmıştır. Bun - Cennet Hanım odan sonra iki şar“ kı ile bir de Halk türküsü söyli - yen Cennet Hanım çok alkışlar - mış ve yerini Belma Hanrma bı - rakmıştır. Belma Hanım da üç şarkı söylemiş, bilhassa (Dizleri - ne kapansam) şarkısını çok gü * zel söylemiştir. Piyanist İnci Hanımı okudu- ğu şarkı da çok beğenilmiş, alkış- lanmıştır. Konserin son kısmı ge - ne Cennet Hanımın şarkıları teş- kil ediyordu. Cennet Hanımın o - kuduğu (Ayşem) şarkısı çok al - | kışlanmış, Cennet Hanrm bu şar » | kıyı iki defa söylemiştir. Bu esnada Cennet Hanıma Madam Yenny ismindeki bir Bul |, gar hanımı tarafından güzel bir buket verilmistir. -San'atkârları tebrik e”'a»> —— Gala asaıâş mecmua Galatasaray mecmuasının son sayısı, gençlerin kıymetli tetkik ve etmiştir. Galatasaraylı Muvahhit Nezdet ve Munis Faik Beylerin » Gala- ta saray talebe akademisinin ge - çen'erde yaptığı Tevfik Fikret ih- tifalinde okunan Abdülhak Hâ - | mit Beyin hitabesi, Şüküfe:Nihal Hanımm şiiri, Halit Ziya, mektep müdürü Fethi ve İsmail Müştak Beylerin Fikrete dair sözleri, Re- fik Ahmet Beyin “Eserlerine göre Tevfik Fikret, isimli konferansı mecmuanın bu sayısında neşredil- miştir, ma mm n olmayışı, zaferimizi teren - nüm edecek bir destanımızm bu- lunmayışı, hatta tezahüratta oku- yacak milli marşlarımızın yapıla- maması sırf bu musiki Aânarşisi yüzündendir. Peşrev, semai, gazel, kâr ve emsali bugünkü cümhuriyet nes « linin ihtiyaçlarını tatmin edemez. Ancak kuvvetli ve kudretli bir musiki onun coşkun varlığını ifa- de edebilir. Bize ilim, kuvvet ve kudret retli bir musiki onun coşkun var- lığını ifade edebilir. Bize ilim, kuvvet ve kudret lâzımdır. İlmi, kuvvetli ve kud - retli musiki de her milletçe kabul edilen beynelmilel kaidelere gö - re vücude getirilecek musikidir. Alman, İtalyan, Macar, İspan- yol, Romen, Rus musikisini, kai- yol, Romen, Rus musikisinin, kai- deleri ayrıdır. Bu manzumeye bir de Türk i musikisi ilâvesinde hatta geç bi - le kaldığımız artık bir hakikattir. | Badıköy Şark Musiki Cemiyeti | Senfonl Orkestrası Şefi A met Eşref Heykel Fransanın Fransa cümhuriyetini temsil €- den Marianne büs tü yeniden yapıl- dı. Bu büst 1889 da heykeltraş İn - | jalbert tarafın dan yapılan La Republigue un- vanlı eserin yeri - ne konacaktır. — | Bu eseri ibda e- son'dur. Marianne başında Frikyalı - ların serpuşunu taşıyan bi: “ran - sız kızıdır. Gazetelerin biri, onun harikulâde güzel bir kraliçe oldu- ğunu söylemekte ve pek yakmda| bütün Fransız kadınlarının tuva - let itibarile onu taklit edecekleri ni ilâve etmektedir. Sanatkâr bu eseri ibda ederken yeni bir Marianne yapmak iste - mediğini, fakat halis bir Fransız| tipi yaratmak istediğini söylemiş- tir. Güzel sanatlar müsteşarı bu ese rin bir fotoğrafını görmüş, bunun üzerine 1839 #enesinin Mis Fransı nı tahtından indirmek zamanı hu Yeni timsal timsali serin yerine konmasını münasip görmüştür. Eserin kopyeleri Fransız beledi- İ yelerine, mekteplerine ve mahke- i melerine konacaktır. Fransa bu yeni esere bu mev « kii vermekle, zamanın değişiklik- lerini nazarı dikkate alarak milli idealini ona göre değiştiren ilk millet olmuştur. Fransayı temsil eden eski si » ma ile yeni sima arasında mühim farklar vardır. Eski eser, güzel ve yüksek düşünceli bir kızdı. Silâh - Irkları onun cengâver olduğunu gösteriyordu. : Başındaki hürriyet serpuşu, iradesine karşı gelecek olanları tethdit eden bir tavır al- mıştı. Yeni Maryanın başımda da bürriyet serpuşu var. Fakat onun bu serbuşu giyişi, âleme meydan okumak ifadesini vermiyor. Göz- leri, sert bakışlarla tehdit saçmı - yor, Fakatonun istediği her işi ya- pan, İstediği her işi yapmak için çalışan ve bu yolda herhangi mâ - Pianın onu alıkoymasına müsaa - de etmiyen bir varlik olduğunu gösteriyor. Fransanın yeni ideali beyan ederek bu yeni e- İrlanda ingiltereden âyrı bir akademi yapıyor İrlandalılar bir edebiyat aka - demisi vücuda getirmeğe Okarar vermişler ve bunu tesis etmişler - dir. İrlandalıların bir edebiyat akademisi vücuda getirmeğe mu- vaffak olmaları, onların bütün dünyada tanınmış, fakat İrlanda- k oldukları bilinmediğinden İn - giliz zannedilen bir çok edipler bulunmaşı sayesinde mümkün ol - muştur, Halihazırda bu akademi azası arasında şu isimleri görüyoruz: Bernard Şouw, Peader O'Don- nel, John İrvine, Daniel Corkery, Lian O'flaherty, meşhur İngiliz i casusu Lavrens. Akademinin belli başlı mües - sisi Nobel mükâfatını kazananlar- dan Mister Yeats bu münasebet- le şunları söylemiştir: — Biz İrlandalılar dağmı bir milletiz. Onun için akademimizin azasını seçiyorken yalnız İrlanda da doğup yetişen hemşerilerimiz le iktifa etmiyoruz. Yer yüzünde- ki bütün İrlandalıları nazarı dik- kate alıyoruz. Diğer akademilerden farkımız şudur: Bir iki mühim eser yazan gençleri de akademimize alıyor ve bunları teşvik ediyoruz. İngil- tere - İrlanda mücadelesi, bütün gençlerimize bir mektep oldu. Bu sayede bir çok istidatlar kendile- rini gösterdiler. Bir musiki cemiyeti İzmirde muattal bir halde ka- lan Şark musiki cemiyeti, genç | san'atkârların teşebbüsü ile yeni- den faaliyete geçmiştir. Müteşeb - bis heyet lâzım gelen resmi müsa- adeyi almıştır, İ budur. WMuharrirler Reddedilen eserleri kendileri basacaklar Fransız muharirlerinden M. Ste- fane Manier ve M. Jean Mayence , tabiler tarafından reddolunan ede bi eserlerin neşri için bir teşekkül dir. Hazırlanan projeye göre iki ta - bie ayrı ayrı teklif olunan ve red dedilen her eser bu teşekkül tara - fından tabedilir. Bu teşekkülün e- | debi bir heyeti de bulunacak ve bu heyet verilen her eseri okuyarak tabı ve neşri hakkında fikrini bil- direcektir. Yeni teşekkülün müessisleri, na- şirlerin edebi kıymeti haiz eserle - rin de,, umumi rağbet kazanama - masından korkarak bunların tabı İ na cesaret edemiyorlar. Onun için muharrirlere yardım etmek lâzım- dır. Meselâ Proust gibi muharirle « rin ilk eserlerini kendi hesaplarına İ tabetmek mecburiyetinde kaldık - ları, bugün tanınmış ve sevilmiş muharrirler arasına geçen bir mu- harririn eserlerinden birinin on üç kere reddolunduğu nazari itibare alınırsa, bu yeni teşekkülün ne ka» dar faydalı olduğu meydana çıkar. Bundan başka iki defa reddolu- nan bir eserin tabı, onun için mü « him bir re'lâm da teskil eder, İ Ssencicr Ankaranın yetiştirdiği genç şa” irlerimizden Faruk Mümtaz Bey son üç senede yazdığı, güzel, his- li, san'atkârane şiirlerini toplıya * rak “seneler,, isimli bir şiir mec - muası halinde neşretmi, Genç san'atkârm kitabı, istikbal için ü- nemiz için bir kazanç teşkil eder mahiyettedir. vücude getirmiye karar vermişler-* mit verir vs. edebiyat kütüpha -

Bu sayıdan diğer sayfalar: