27 Ocak 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

27 Ocak 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Erolnomün — Şoförüm! “Diyor. İnanmıyorum. Çünkü he-! nüz müntehibi evvel değildir. Göz- | lerine bakıyorum: — Ben bir itim! Diye haykiriyor. Uzun bir yüzü, safra renginde bir teni var. Gözleri, kafasının i- , ki yanından çekilmiş gibi gergin göz kapakları altında kaybolacak kadar küçük. Insanın yüzüne bak- mıyor. Mütemadiyen kaçıyor. Ve pek nadir olarak gözgöze gelindi- ği vakit büyük bir rahatsızlık ve- riyor. Hanibir yeşil mürekkep | vardır.. Kötü bir mürekkep. İş- te o renkte gözler. Kuruduğu 2a- manlar kâğıt üzerinde kalan müp- hem yeşil renkte!, Bu “İt, eroin almaktadır. Onu müşfik bir büyük anne, ans nın, babasınm, ağabeyinin evden atmalarına rağmen, alıp hastans- ye getirmiş, doktorun eline, a- yağına kapanmış: “Onu kurtar!,, diye ağlamıştır. Bulunduğum has tane, bunun gibi zehir müptelâ- larını tedavi edecek bir vazife ü- zerine almış olmamakla beraber Onu sinir doktorunun tedavisine tevdi etmiş ve âsabiye koğuşu bir yatak açmıştır. Bir akşam, sükütun hâkim ol- duğu koridorlardan sesler yükce- liyor, hademeler koşuşuyor. Ero» inoman âsabiye koğuşunun hade- mesi ile döğüşmektedir. Yetişen iri yarı bir hademe onu kucaklı yor, yatağına götürüyor. Şüküt gene hastaneye hâkim. Fakat simdi başka bir mesele var: Eroinomanı yatağına gölüren hademe: — Eyvah.. diye sızlanıyor, nö- lüğünün cebinde on lira vardı. Kaybolmuş. — Nasıl kaybolmuş? — Bilmem. Patırdı arasında cebimden düşmüş olacak! Yahut birisi çekmiştir. Herkes hademeye acıyacağına kızıyor: — Hiç oraya para konur mu? — Elbet alırlar ya... Bu zaman- da on lira?!. — Bütün onluk muydu? —Hayır, hep birer liralık. — Sana ders olsun, bir daha o- raya para koyma! » 3 İnsanlar böyledir. Mazlüm dai- ma haksızdır. “Hek kayinin!, Cemiyet, temel direğinin çürük noktası işte bu! Şimdi eroinoman koridorda do- laşıyor. Ve bir aralık parası çalı-| nan hademeye :ckularak, bayağı bir ağızla: — Ağabeyciğim, diyor, bir siga- ra versene bana! Hademe, yüreğinde, yeni aldır ğı aylığının birânda kaybolan acı: si: — Git işine, diyor, git, başımı belâya sokma! — Ne olmuş sanki? — Daha ne olsun ki... Senin yü zünden on liram kayboldu.. Hademenin zihninde yıldısım gibi bir fikir çakıyor. Salkım kuca- ğma alıp götürdüğü zaman o, w- sulcacık çekmiş olmasm? Şüphe... Bütün hademeler (toplanıyorlar, hastalar, gruplar teşkil ediyorlar, müşavereler... Fikret AdiPin Hastane intibaları “zn .€ iy vkalar — Arıyalım! — Ne hakla ararsınız? Ya yok- | (sa? — Koğuşu arıyalım, — Hiç olur mu? Öteki hasta ları nasıl arıyabilirsiniz? Ne kaba- hatları var? Eroinoman kahkahalarla gül: mektedir. İri hademe, demin ku- cakladığı bu çocuğun yanında, şimdi bir kuzu gibi olmuştur. Yal- varıyor: — Etme yavrum, eyleme pa- şam, Ben fıkara adamım, ver pa- ralarımı? — Bende yok... Amma istersem bulurum. — Nasıl bulursun? — Sanı ne? Orası benim bile- ceğim iş. Sen yalnız, bulursam ne verecesin bakalım, onu söyle. — Ne vereyim? -— Bir papelini alırım. — Al, belâl olsun! Zavallı hademe! Arkadaşına yardım için koşmanın cezasını ser- vetinin onda biri ile — Hemne servet! — ödemeğe razı. Tek bu- lunsun! Herkes, şimdi eroinomanın ha- rekâtını takip ediyor. Acaba han- gi mucize ile bu işin içinden #ıyrı- lacak! Çünkü herkes, görmemele- rins rağmen, parayı onun çaldı” ğından emin! Ve herkes, hastalar olsun, sağlamlar olsun bu dakika- da ondan nefret ediyor. Eroinoman bu umumi istikraha tamamen lâkayt, gülerek koğuşa giriyor ve ilk yatakta yatan hasta- nın karyolasının üzerinden örtüle- ri çekmeğe başlıyor. Hasta: — Aman yarabbi, Allah kuru iftiradan saklasın! Diye bu itin hışmma uğrama- mak için mırıldanarak kalkarken, eroinoman: — İşte, diye haykırıyor, paralar burada! Filhakika, yorganın arasından, silkelenirken, paralar yere düş- müştür. Herkeste bir hayret! Fa- kat bu hayret geçer geçmez, ko- ğuştan sesler yükseliyor: — Kat'iyyen olamaz! Bu hasta, patırdı olurken yatağından bile kıpırdamadı. Muhakkak şimdi a- rar gibi yaparken oraya sokuştur- dun! Maznun hastanm rengi sapsarı. Bütün bunları uzak bir mesafeden gelen bir oğultu dinler gibi... Has- ta bakıcılar koşuşuyorlar. — Bayılıyor... Su... Şuraya otur- tun... — Sana bir şey yok kardeşim. Hep biliyoruz.. — Öyle ya!.. Hep burada şahi- diz.. Sana göre bir şey yok.. Merak cime!,, Bir sandalyeye yığılmış zavallı yı, hademeler yatağına yatırıp iti- na ile üzerini örterlerken birisi kulağıma eğiliyor ve: — Ne hızır seyler birader, di- yor, yatağından paralar çıkan has- ta vâlkıa patırdı olurken kalkmadı amma, o da eroinoman ve ötekinin arkadaşı!.. (Devamı var) —ğ.. e a ölün: | Üçüncü alay zabit vekillerinden Ahmet Hilmi Beyin dört buçuk yaşlarındaki yavrusu Sevim geçen Salı günü vefat etmiştir. Ailesine taziyet beyan ederiz. Deniz altı İGemilerde kazanın önüne geçmek için bir çare Bundan sonra İngiliz deniz altı gemilerinin, kaza olduğu zaman adamların kurtulması için, birer —— Avrupa i Ayni reçetenin muhtelif semtler de hatta ayni sokakta bulunan ec- kapakları olacaktır. Bu sebepten, | zahanelerde ayrı ayrı ücretler mu- ikinci filonun deniz altı gemile tirak edememişlerdir . Bu kapakları yapabilmeki için deniz altı gemilerinin gövdelerin- de bazı tadilât lâzımdır. Tecrübe dalmalarında, bazı bölmelerde $u sızdığı görülmüştür.. Buna mâ- ni olunduğu zaman, deniz altı ge- mileri, büyük manevralara iştirak edeceklerdir. İngiltere bahriye nezartini de- niz altı gemilerinde bu kurtarma tertibatını almağa sevkeden sebe- bin, muhakkak M. 2 vePosöddh de- niz altı gemilerinin batmasına at- fedilecektir. Fakat bu yeni tertiba- tın ve tatbik edilen sistemin, bu fa- cialardan daha evvel yapıldığı, ve (sun'i ciğer) denilen Davis ale- tinin, Çin denizinde batan Posei - don deniz altı gemisinden mülâ- zim Villis'in kurtulma esnasında Mmuvaffakıyetle tatbik edilmesi ü- zerine tatbikatına geçildiği bildiri- iyor. Bu yeni kapak oldukça basittir.. Düz ve yuvarlak olan kapak, ge - minin ön tarafında açılmıştır, ko - layca kaldırılan plâklarla örtülü - dür. Altında, deniz altı gemisinin içinde kolayca açılan bir branda vardır ki, bu, açılınca, bir hava torbası haline girer.. Tehlike olun- ca, tayfa, - geminin . başındaki bu kompartimana atılır, arkasından kapıyı kapar. Bu brandayı, sonra su borusunu açar.. Su, içeriye girerek geminin müvazenesini temin eder. Fakat üst tarafta kâfi miktarda hava kalır.. Sonra, adamlar, birer birer, bu boşluğa ve brandanm al- tma girerler, kapaktan çıkarlar .. Kapaktan çıkmadan evvel, tayfa - lar, buradaki hava ile ciğerlerini doldururlar.. Bu, hem maneviyat- larını yükseltir, hem de kolayca | kurtulmalarını temin eder, Matbuat balosu Matbuat balosu her sene oldu- ğu gibi bu sene de çok mükem - mel olarak hazırlanmıştır. Yarın | akşam saat dokuz buçuktan iti - baren davetliler şahısları namma tevzi edilen davetiyeleri bamilen Maksim salonlarına gelecekler - dir. Davetiyeler tamamen şahsa mahsustur. Balo elbisesini lâbis olmuyan; herhangi bir kimsenin içeri gir - raesine kat'iyyen müsaade edil « miyecektir. Şehrimizde bulunan heyeti vekile erkânı ile Büyük Millet Meclisi azayı kiramı, sefir- ler ve konsoloslar, şehrin mümtaz ve kibar hanım ve beyefendile - rinden pek çoğu davetlidir. Cemiyetimiz meşrubat ve me- külâtın ehven olmasına bilhassa | dikkat etmiştir. Tarafımızdan tab'ettirilen listenin garsonlardan | İ istenilmesi, fazla para verilme - mesi rira olenmr. Toros Gençler Birliğinden: Bayramın üçüncü günü saat on- da Şehzadebaşımdaki Toros talebe yurdunda birliğimizin bayramlaş- | ma merasimi yapılacaktır. * | kabilinde yapıldığı ve bazen mü ri, büyük deniz manevralarına iş- | him bir fark gösteren bu fiyat de- ğismelerinin halkım aleyhine neti- celer verdiği epeyce bir müddet ey vel dö mevzuu bahsedilmişti. Gös- terilen sebepler arasında “nakliye ve yer farkı,, en başta geliyordu. Aylar geçti ve bu sefer mesele, ilâçların esasındari pahalı olduğu, eczacılarm fazla kâr ettikleri iddi- asile yeniden mevzuu bahis edil - miye başlandı. Eczacılar fikirleri - ni söylemiye başladılar ve bu ara- da ortaya mühim bir iddia da at - tılar. Dediler ki: — Doktorlarımızdan mühim bir | kısmı pahalı ilâç, ecnebi ilâcı kul | lsinıyorlar. Halbuki formül itibari le bu ilâçların öyle mümasilleri var | dır ki, bunları pek alâ kullana bi- lirler. Bu takdirde de reçetelerden mühim bir kısmının bugünkü fi -| reile yapılması mümkün olur. ve doktor Fahrettin Kerim Beyle konüştuk. Dedi ki: — Biz hekimler reçete yazar - ken evvelâ hastamızm” ihtiyacını düşünürüz. Bu ihtiyaç karşısında yerli ve ecnebi diye bir ayrılık gör- meyiz. Fakat memlekette mümasi- li mevcut, reçeta ile yapılabilen ve hastanım ihtiyatinı “Karştliyan | hatla ii kadarçik kürt çeke ö lâçları hiç bir suretle ihmal etme: | yiz. Memleket dahilinde yapılan müstahzarlardan bugün bir çok - larını memnuniyetle kullanıyoruz ve o müstalizarlar bugün âmilleri ne sarsılmaz mevkiler temin etmiş- tir. İlâçlarm pahalılığı o meselesini başka noktalarda aramalıdır. Yok sa biz Türk hekimlerinin milli müs tahzaratı ihmal ettikleri iddiası kat'iyyen doğru değildir. Yazdık - larımızı zaruret karşısmda yazı - yoruz. Lüks ilâçları kullanmayız. ! Avrupa ilâçlarından pahalı gör - düklerimiz hakkında bizzat teşeb- büsatta bulunmuş, makaleler yaz- mışızdır. Pahalı ilâçların diğer fab rikalarda ucuz muar. rini bul - duğumuz vakit bu ilâcm diğerinin yerini tutabileceğine kani olduğu” muz dakikada pahalısı bırakmış ucuzunu kullanmışızdır. Bu itibar- a doktorların günahma girmesin- ler. Sunu da söyliyeyim, milli müs tahzarat inkişaf etmiyorsa kaba- hat biraz kendilerinindir. Bu vadi de kuvvetli sermayelere ihtiyaç i vardır. Bu itibarla eczacılarımız müşterek bir şirket yaparak bü - yük sermayeler temin etmeli, son * ra ticaretin ruhu ve mefhumu olan “reklâm,ı ihmal etmemelidirler. Nakliye fârkı olamaz Konuştuğumuz diğer bir doktor da ayni noktai nazarı serdetmiş ve eczacıların ileri sürdükleri “nak - liye farkı,, cihetinin de varit ola- ratyasağını İddia etmiştir. Demiş- tr ki: — İşlek yerlerde bulunan ecza" haneler çok iş yaparlar, fazla kâr- ları, mağazalarının kirasını ve di: ğer yüksek masraflarını karşılar. Sapa yerlerde ve depolardan u- zak yerlerde bulunan eczacılara gelince, bunlar vakıa diğer ecza - hanelerden daha az iş görürler âam Dün bü mesele ile meşgul olduk | otuz kârla iktifa ettiğini gösteri ilter, ma buradaki kiralarla diğer m# eşh Reç İŞ doktorlar | yz bh ilâç yazıyorlar ! Eczacılara göre reçetelerde en ziyadia ilâçları pahalıdır ei raflar da bü işlerile müten gi ansız Bu itibarla bu vaziyet keridi V Anı işlek yerlerde eczahanelerden dsi, © şii ha pahalı ve daha kârlı ilâç n ya sevk etmez ve etmemelidir. m Bir eczacının mektubu Diğer taraftan dün farmako Celâl Ergun Beyden de bir mek poek isti tup aldık. Kendisi bu mektuburği Netice bir kaç gün evvel ecza pahalılıi mevzuunu bir baş makalesinde tire d kik eden Yunus Nadi Beye cı vermektedir. Uzun ve bazı misal; lerle dolu olan bu cevapta hul ten deniyor ki: , e ! — Farmakoloğ pahalı satmıyo" bilâkis bugün hiç bir sanatta olmi'pada, yan çok az bir kârla keffaft nefi#imm n ediyor. Müstahzaratla; maddei € sasiye esasen pahalıdırlar. lar bunları ancak yüzde on on b kârla satıyorlar. İâboratuvarla mızda reçetaya göre kazeilarsili lâçlara gelince, ufak bir tetkik € 1 yatlara göre yarıya yakın bir üc -| zacının kendi sayile meydana geti diği bu ilâçlardan da azami yüzdi Halbuki bir çok ilâçlar da vardi ki, formül itibatile hiç bir fark gö termeden kendilerine nispetle çoğ? ada pahalı ölan bazı ilâçlarm yerlerifğval kı tutabilirler. Eczdeılık diğer birço! m sanat ve mesleklerle mukaye Me kabil olmıyacak derecede meşak , katli ve mesüliyetli bir iştir. Bu İlğiyan ehil EF lar Kiri değiri yide Yetmiş be İ Sali olduğu hatırlanırsa bizim eczacı #kçılığ ların ne kadâr az kâra Kanaat etfndile, tikleri ve acmacak bir vaziye bulundukları derhal görülür ve A! rupada olduğu gibi ( oczacılıkta yetişerek büyük fabrikalar apart manlar kurmuş birtek farmakoloğ gösterilemez. izmir eczacılarının bir isteği İzmirden gelen malümata görü İzmirdeki eczacı kalfaları Anado luda eczacı olmadığından bahse â— derek imtihana tabi tutulmaları ve muvaffak olanların Anadolu eczahane açmalarına müsaade o lunmasını temin için vekâlete mü racaata karar vermişlerdir. İstanbuldaki eczacıların ne dü şündüklerini anlamak için müra caal ettiğimiz farmakoloğlar" cemi yeti idare heyeti azasından Ke demiştir ki; — İzmirdeki nk de ağn msi! böyle bir kararından « haberimi! yoktur. Esasen İzmirde bir de ec" zacılar cemiyeti vardır. İhtiş eczacı kalfaları bu cemiyet v sile vekâlete müracat oüedeei * dir.,, ( Hindistanda karışıklık RANGUN, 26 (A.A.) — Birli manyahın cenup kısmındaki baz! yerierde bu sabah bir takım kar" gaşalıklar olmuştur. Tarraoüdi'y#/ polis ve asker müfrezesi gönde * rilmiştir. Thonstehuang'daki yetli 20 * bıta, imdat gönderilmesini iste * ' miştir, Henzadu mmtakâsında ik ya bir nüfuz sahibi olan Birmi keşişlerin de bazı kargaşalı sıkardıkları söylenmektedir. a ge ite, tal w Ana İ> ERİ M | ci i

Bu sayıdan diğer sayfalar: