24 Eylül 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

24 Eylül 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İEĞLENCELİ YAZILAR © SUNDAN BUNDAN& yy yy yy yy Hanım — Bir daha sayfiyeye tövbeler tövbesi... Kocaşı — Neden ? havalardan mı? Hanım — Hayır, canım.. Beş ayda 25 dirhem bir- den arimışım ... yyl © Tiyatro Hatıraları G Ayyy yg yyl tisti. Aleksanyanı kimse sc Daima cani, hırsız, haydut rolleri alan bu sevimli adamcağız halkın nefretini celbeder, o sahneye çı - kınca yuhalar, ıslıklar eksik (Ol - mazdı. Hele bir cinayet işleyip bir | masumun kanıma girince Aleksan- yan Efendi halktan dayak yiyecek gibi olurdu. Direkler arasında, Manakyan Efendi kumpanya - yy yy yy yy LD yy gg de ben ıslığı basayım, gör tiyatro leksanyan perdenin açılmasını bekliyecek gibi anahları cebine yerleştirdi: — Biraz işim var, yerimi kap » | tırma, Ben şimdi gelirim! Diye savuştu, kayboldu, sahne- ye çıktı. Külhanbeyi o akşam © ânahtarı Kuşdilinde, Libadedeki tiyatrolar alan zatı aradı, durdu, küfürü bas dan çıkarken etrafmı o kollamıya | tı, fakat bulamadı. O geceyi sokak mecbur olurdu. Direkler arasında, Ramazan ge- celeri Aleksanyaya genç bir kül - hanbey musallat olmuştu. O sah » neye çıkar çıkmaz ve bir kontun kizmi, yahut bir ihtiyar markiyi öldürünce bu külhanbey (o keskin | bir düdük sesile tiyatroyu çin çın öttürüyordu. Halk ta ona uyuyor, bina yerinden oynuyordu. Bu hal bir kaç gece tekerrür etti, Alek - sanyan birisini bu külhanbeyini kollamıya memur etti ve gencin bir anahtarla bu ıslığı öttürdüğü - nü öğrendi. Bir gece iki perde arasında A -| girdiğini, sekiz katli, on sekiz yan leksanyan şehir elbisesini | giydi, kimseye tanınmadan halkın ara -| nu söyledi, tabii hemen kendisine sma karıştı, gidip külhanbeyinin yanına oturdu. Bir kapısını açıp nasıl o kadar keskin ıslık çalabil - diğini sordu. Genç cebinden anah Bir konser veriliyor tarmı çıkararak: — İşte bunu iki dudağımın ara. sma koyuyorum, öyle... — Bu anahtar nerenin anahta - rıdır? — Fatihte bizim evin anahtarı... — Evde kimse yok mu? — Kim oivcak, bir ben bir de a namdan yadigâr kalan tekir... Aleksanyan keyfinden mem «| faatine mi konser veriyorsun? — Hele şu anahtarı ver de bir | rin açığını kapatmak için., ta geçirmiye mecbur olmuş, Alek- sanyan bu muzipten kurtulmuş - tu. yy yy yy yy Emniyetli adam! İki hırsızı karakola sürüklerler, komiser içlerinden birine sorar: — Ne vakitten beri beraber iş görüyorsunuz? — Çok değil, daha bir buçuk ay oldu. — Nerede tanıştınız? — Anlatayım: Delikte tanıdım onu, Bana on yedinci defa deliğe kesiciliği, yirmi iki cerhi olduğu » emniyet ettim. yg Meşhur bestekâr ve banende B. M. Yeni bir konser için bilet satar ken şöyle diyordu: — Bu sefer biletimizi alanlar büyük bir hayır işlemiş olacaklar- dır. — Birisi sordu: — Neden hayır işlemiş olaca * gız Bir fıkaraperver cemiyeti men — Hayır, geçen seferki konse - öd > yy yg Mühim istiçvap Şişlide bir hanımefendiyi bazı hafif meşrepliklerinden ve bilhas- bir âlemde bulunduğundan dola - | yı isticvap altına alırlar. İsticvap eden zat biraz mübalâtsız, hanı « mefendi ise hafifliğine rağmen iz- zeti nefsine fazla düşkün olduğu için, isticvap şöyle geçer: — Küçük hanım, siz dün gece neredeydiniz? Bakalım? — Hatırımda kalmamış. — Allah Allah, dün gece nere - de yattığını hatırİryamıyor musu- nuz? — Hayır, hatırlıyamıyorum. — Kendi evinizde mi? — Belki... — Misafiriniz var mı idi? — Galiba, — Kimdi bu zat? — Hiç hatırımda değil. mıyor musunuz... — Hayır.. nım bunu hatırlaması lâzımdır. — Sizin gibi bir adamın karşı » sında ben benim gibi bir kadın de- ğilim. ayyy yy yy Dişçi — Taktığım dişler ağrıyor | mu dediniz? Ne yapayım a be yim, siz benden kendi dişlerini zin aynini istediniz, LL Kimsiniz ? Beyefendi, eve telefon ediyor. Fakat karşısına hizmetçi Nazikter çıktığı için: — Alo, alo, Nazikter, sen mi - sin? Hanımefendiyi telefona ça - ğır. — Ama hanımefendi şimdi dr- şarı çıktı efendim. — Peki öyleyse birazdan tele » fon ederim. — Hanımefendi öğle yemeğini dışarda yiyecekmiş. — Vah, vah... O halde saat beşte telefon edeyim. — Hanımefendi akşam geç va- kit geleceğini söylemişti. — Halbuki ona acele ve mühim bir şey söyliyecektim. — Merak etmeyin efendim, ben kendisine söylemek istediğiniz şe- yi söylerim. Hanımefendinin bü - tün esrarını bildiğim için.. — O halde kendisine sade şu» nu söyle: Bu akşam beyefendi yat- mıya gelecekmiş. — Söyliyeyim ama hangi beye- | fendi acaba? akşam ) | Za? Bir lâvha Büyük adamların doğdukları ve ya öldükleri evin üstüne bir lâvha asmak ve hatıralarını taziz etmek bizde de âdet oldu. Geçende bundan bahsedilen bir mecliste şair 5. Zeki Bey sormuş: — Acaba ben ölürsem, evimin üstüne nasıl bir lâvha asacaklar? Muzibin biri şu cevabı vermiş: — Kiralık hane lâvhasr, LL Ağır bir yemin Mahkeme heyeti şahidi çağırdı. Bu uzun boylu, son derece vakur ve ciddi bir adamdı. Yemine davet edildi, Şahit bir elini göğsüne koy- du, adeta haykırdı: — Bütün bildiklerimi, evet bü- tün bildiklerimi olduğu gibi söy - liyeceiğm. Namusum üstüne yemin — Tuhaf şey. Dün gece sizde | ederim, namusum üslüne yemin e- kimin misafir olduğunu hatırlıyas | derim. Reis sordu: — Peki, bu hadiseye dair ne — İyi ama sizin gibi bir kadı -| biliyorsunuz?. — Hiçbir şey!.. JIkisinin arasında.. Mühim bir kadınlar meclisinde, erkekler kadınlardan bahsediyor- lardı. Tabii kadınların meziyetle «| rinden bahsediyorlardı. İçlerinden en ihtiyarı dedi ki: —ilki cins kadın vardır ki bun- | unuturum. larm ikisinden de kaçmak gerek - tir. Sizi sevmiyenler ve sizi çok sevenler. Herkes bu sözü tasdik etti. İç- lerinden, saatlerden beri yanında - ki genç kıza kur yapıp cevap ala- mıyan bir genç döndü, genç kıza bakarak: — Evet amma, dedi. Bu iki cin- sin arasında ne kadar tatlı ve za- rifler vardır. NT ANNA — Iyi cins kahve içiniz, tasarruftur. — Biliyorum doktor, hele sa... Değil mi? 7 —VAKIT 24 Eylül 1933: Sıhhat ve tasarruf meselesi kahvenin iyisini içmek bir i ( 1 fi ( ) Ağır bir hediye Yıl başında frenklerin biribirl rine hediye vermeleri âdettir. E âdete frenk memleketlerinde o turan yahudiler de karışmıya me bur olmuşlar. Bir gün Blümental isminde| meşhur yahudi hasisi yıl başınd evine elleri boş olarak girmiş. Ki rısı Sara bu halden hiç de mem nun olmıyarak kaşları çatık: — Görüyor musun Blümenta sen beni hiç düşünmüyorsun. Ba na bir hediye getirmeyi bile ak lından geçirmedin. — Doğru... Bu sene sana bi şey getirmedim. Amma geçen se ne ne kadar pahalı hediyeler ge tirdiğimi unutma.. — Haydi canım. Geçen sene d getire getire üç buçuk şeker getit miştin... — Evet amma şekerler baya olduğu için mideni bozmuştun v. tamam üç kere doktor çağırmış tam. Bu suretle geçen seneki hedi yen bana altı buçuk liraya mal ol muştu. Ay Ayyy Unutmak Bir alacaklı sokakta rasgeldi ği eski bir borçlusunu yakaladı: — Şefik bey ,bana yirmi lira borçlu olduğunuzu unuttunuz mu? | — Hayır, daha unutmadım. Fa kat biraz daha müsaade edersen My yy Yanlış atış Bıldırcın avına çıkmışlardı, Es- ki avcılardan birisi bin bir ihti « mamla tetiği çekip de kurşun boşa gidince söylendi: — Amma sola atmışım ha.. Arkadaşı tashih etti: — Sen sola atmadın, bıldırcın fazla sağdaydı. Ul komşuda içilecek olur- İM a İL e yarimi cdi

Bu sayıdan diğer sayfalar: