28 Eylül 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

28 Eylül 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

O amman esere Kadına Düşman Olan Gençlerin Klübü / İspanyol gençlerinin böyle evlenme ve kadın aleyhinde bulunmalarının sebebi, Donna ve Sinyoritaların vefasızlığı imiş İspanyada bu ay içinde kuruluş gayesi kadınların hiç te hoşuna gitmiyecek bir klüp krulmuştur. Merkezi Madridde olan bu klüp, “Evlenme aleyhine olan gençler klübü,, dür. Gayesi isminden anlaşılmakla beraber, klüp azası olabilmek için sahip olunması icap eden hususi « yetler araştırılınca, bu klüp men- suplarının sade evlenmenin aley- hinde olmadkları anlaşılır. Bu klüp, aynı zamanda “kadın düş - manlığı,, düşünce ve duygusunu besliyor!. Klübün, şimdiki halde elli altı a zası varmış. Fakat, müessisler; bu sayının kısa bir zamanda kayda değer nisbette artacağını, körük- liyecekleri bu husustaki temayü - lün kısa bir zaman içinde bütün İspanyayı saracağını ve çabucak başka memleketlere de sirayet e- deceğini umuyorlarmış. Klüp ida re heyeti, İspanyanın muhtelif şe birlerinde şubeler açılması, bu hu susta delikanlılar arasında kuv - vetli bir propaganda yapılması yo lunda ısrarla takip ettiği teşebbüs- lere girişmiştir. Aynı zamanda bu hususta neş- riyatta bulunmak üzere bir gazete çıkarılması da kararlaştırılmıştır. Şimdiye kadar klübe, çeşit çe- şit meslekte gençler girmiştir. Ta- lebe, devlet memuru, polis memu ru, sanatkâr, buga dögüşçüsü, mubtelif serbest mesleklerde çalı şan gençler, evlenme aleyhtarlığı dolayısiyle kadın düşmanlığı esa. © sında birleşmişler.. “Evlenme a « « leyhinde olan gençler,, ismini taşı- masına rağmn, bu klüpte bir tek » yaşlı âza da varmış. Altmış yaşın i da olan bu adam “ruhan genç, ol- duğu kaydiyle kendisinin de klü - be girmesine müsaade istemiş ve servetinden mühim bir (kısmını klüp işlerine tahsis etmek tekli . Bir Fark! Doktor, sporcu genç kıza sor - du: — Bir erkek yakınında bulun - duüğunuz zaman ne hissediyorsu- nuz?. — Ne gibi?. — Meselâ, vücudunuzda bir sar sıntı, baştan aşağı bir titreme, he- yecan.. — Ha, evet! Ben kürek çeke - rim, erkek kardeşim de motosiklet mer&klısıdır. Bazan, beni yanına oturtur, dolaştırır. İşte o zaman vücudum sarsılır, baştan aşağı tit- reme, heyecan duyarım. Doğrusu - nu isterseniz ,motosiklet insanı ra- © hatsız ediyor. Kayık gibi rahat de ğil! Bunun üzerine ,doktor bir an i düşündü ve şu tavsiyede bulundu: — Sporla ifrat derecesinde uğ- raşmayınız! finde bulunmuş. Bir hayli müza - kereden sonra, galiba para cihe - tinin ihmal edilmesi muvafık gö- rülmiyerek, bu zat hakkında istis- nai bir muamele yapılmıştır.. En genci yirmi yaşını tekmille- miş elli beş genç aza arasında elli © altıncısının altmışlık bir adam ol - ması üzerine klübün ismini değiş- tirmek “Evlenme aleyhinde olan bekârlar,, demek düşünülmüş, fa - kat neticede bir tek yaşlı aza için “Evlenme aleyhinde olan gençler,, isminin feda edilmesi doğru görül» memiştir. Eğer ilerde yaşlı azala- rm umumiyetle klübe girmeleri e- sası kabul olunur ve şimdiki yaşlı aza gençler arasında nazar boncu- ğu vaziyetinde kalmaktan çıkarsa, o zaman bu isim değiştirme mese- | lesi tekrar görüşülerek bir karara bağlanacakmış! Buraya aza olabilmek için, her namzet, hayatının sonuna kadar bekâr kalacağını ve kadınlara kar şı şiddetli bir mücadele halinde bulunmaktan bir an geri kalmıya- cağına şerefi üzerine söz verecek, yemin edecekmiş. Evvelce evlen - miş bulunmanın, yahut bir kadın vya kızla alâkadar bulunmuş ol - manın zararı yokmuş. Yeter &i ev- lenme bağı çözülmüş, alâka bağı kesilmiş olsun! Klüp namına madalyalar hazır. lanmıştır. Altın, gümüş v. 8. den ya pılan bu madalyalar, klüp azasma gaye uğrundaki mücadelelerinin temin ettiği neticeler gözönünde tutularak verilecekmiş. Ayrıca bir de “Şeref kupası,, yaptırılmıştır. En ziyade faaliyet gösterenlere, kadın düşmanlığında zaafa uğra - mıyacak derecede metin davra - nanlara, senenin muayyen bir gü- nünde yapılacak tantanalı mera - simde bu kupadan yıllanmış şarap içirilecekmiş. Buraya girecek aza, hariçte güçlüklere uğrarsa, hima - ye edilecek, bu suretle de mücade- le uğrundaki kuvvetinin azalma - ması için çalışılacakmış! Acaba İspanyol gençleri, böy - le bir klüp tesisine neden lüsüm gördüler? Asıl merak edilecek ci- het! İzahı da, İspanyada aile sa - adetinin gittikçe sarsıntılara uğrı - yarak evlilik hayatının can sıkıcı bir hayat şeklini alması... İşte se - bep bu imiş!.. Fakat, acaba niçin başka yer - lerde vaziyet farklı da İspanyada böyle? Çünkü, Donnalar, Sinyori - talar, vefasızlığı gittikçe arttırı - yorlarmış... Onun için orada evli - lik aleyhtarlığı, kadın düşmanlığı! Bu hareket, İspanyada, bilhassa kadınlar arasında fevkalâde heye- can uyandırmış, bu klüp kuruluşu- nu ve mücadele başlangıcını hid - detle karşılıyan İspanyol kadınları da mukabil harekete geçmek üze - re aralarında, şimdilik hususi ma- hiyette toplantılar yapmıya koyul- muşlar! — PEÇELİ ŞAPKA Kadın, yüzünü tülle örtmeği benimsemiş bulunuyor ! Kadın, yüzünü peçe ile örtmek temayülünü devamlı surette be - nimsemiş bulunuyor. Fakat, bu sözden “kalın peçe ile yüzü ört » mek,, mânası çıkarılmasın. Bilâ - Şimdi Londrada moda olan peçeli şapka kis, yalnız güzeller değil, ne'gü * zel ne çirkin, hattâ'çirkin kadın “ lar bile yüzlerini (O kalın bir peçe ile örterek, az görmek ve hiç gös- termemek sıkıntısma artık kat lanmak istemiyorlar. Kalın peçe altında bunalmak niyetinde değil- ler..... İşaret ettiğimiz peçeler, in- i cecik düz, yahut kafesli hafif pe çeler!.. ve yarım.. Maksat, yüze| müphem bir görünüş vermek.. Dünya sergisinde en çok beğenilen peçeli şapka Hemen her mevsimde düz, ya- hut kafesli, hafif yarım peçeler, şapkaların yüze müphemlik verici süs tarafını teşkil ediyor. Bir müd | det evvel Viyanada açılan dün - | / ya moda sergisinde böyle peçeli bir şapka, birinci derecede beğe - nilmişti. Şimdi de peçeli şapka» , lar, bilhassa Londrada modadır. Bu sütundaki resimlerden aşa- ğıdaki bir müddet evel Viyana- da dünya moda sergisinde birinci derecede beğenilmiş olan peçeli şapkaya, yukarıdaki de şimdi Londrada moda şapkaya aittir. Londrada moda olan peçeli şap * kanın biçimi, Kraliçe Viktoryanın “ takkeden mülhem olmuştur! . . i - VAKIT B Eylül 1933 Kadının Çok Uyuması, Boşanma Sebebi Değil! Bundan başka erkeğin çamaşırını kendi yıkamağa mecbur kalması da ciddi boşanma sebebi olarak görülmüyor Karı, koca arasında geçimsiz - lik ve bunun neticesi olarak açı - lan bir dava.. Son günlerde Viya - nada görülmüş ve davacı olan ko- canın kendisinden yedi yaş büyük olmakla beraber pek o kadar cazip de olmıyan karısından ayrılma iş- teği, mahkemelerce reddedilmiş - tir. Gerek davaya ilk bakan mah- kemece, gerek sonra bakan daha yüksek mahkemece.. İsteği iki mahkemece de redde- dilen koca, karısından niçin ayrıl- mak istemiş? Otuz iki yaşında bu- lunan demirci Johan Kurtun gös - terdiği sebepler, muhakemeyi dins liyenlerin, takip eden gazetecile - rin ve gazetelerde safhalarını oku- yanların hayli merakmı uyandır- mıştır. Bilhassa sebeplerden bir ta- nesi... Sebepler arasında kadının ko- casmın cebinden sokak kapısının anahtarını alarak kocasını gece geç vakit gelince, dışarda birak - miasr ve kadin, kapıyı acmamakta inat edince, kocanın bahçe duva - rından atlıyarak ,orada, çakıl taş- ları üzerinde gecelemiye o mecbur kalması var. Bu bir.... ikinci sebep, karılık vazifesini yerine getirmiye razı olmaması, üçüncüsü de ev iş- lerini ihmali, çok uyuyarak ev iş- lerini yapmakta gecikmesi... Koca, her iki mahkemede de şöyle diyor: — Bahçede çakıl taşları üstün- i de yatmak çaresizliği haydi neyse. Karılık vazifesini yerine getirme - mesi hususunda da bence bir dere ceye kadar hava hoş... Fakat, şu saat on dörde kadar yastıktan baş kaldırmıyarak, ancak öğleden son- ra uykudan kalkması ve ikindi za- manı ev işleriyle meşgul olmıya başlaması yok mu? İşte bu, beni çi / Jeden çıkarıyor. Düşününüz, bir gün temiz gömleğim kalmamıştı. Sabahleyin bir tanesini yıkayıp ipe asmak ve öğleye kadar her halde kurutmak lâzım geldi de karıma | bunu yaptıramadım. Nihayet Tuna nehri kenarma inerek, nehir kena- rını tekne yapıp gömleğimi ken - dim yıkamıya katlandım. Bu vazi- yete daima göz yumabilir miyim hiç? Yeter artık! Kocanın bu ateş püskürmesine karşı karısı Lina da şöyle müda - faaya girişiyor: — Gece eve geç ve sarhoş gel. diği için kapıyı açmadım. Benim karılık vazifemi yerine getirmem için onun kocalık vazifesini ne ol. duğunu bilmesi lâzımdır. Önce kendi vazifesini öğrensin. Ev işle. rinin daha erken yapılmasını isti- yorsa, hizmetçi tutsun, Ben, hasta. dörde kadar yastıktan başımı kal- dıramayışımın sebebi de tembelli- ğim değil, hastalığımdır. Hem biz evlenirken, kocam “karım şu ka - dar saatten fazla uyumiyacak!,, diye bir şart koşmamıştı ki... Uy » j ku gözümden aka aka çalışamam ya.. Bu da tuhaf şey doğrusu! Yok gömleğini Tuna nehrinin kenarını tekne yapıp kendisi yıkamış. Za - manımızda bu yalnız kadına mah- sus bir iş değil ki... Kadın sırasına göre erkeğin işini görüyor. Erkek de kadınınkini görmeli, Kocamın o gün kendi gömleğini yıkarken benimkini de yıkamayı düşünme - mesi, kabahat! Kocanın ileri sürdüğü ayrılma sebeplerinden en ziyade merak u- yandıranı, karısının uyku saatleri- ni tahdit etmesi lüzumunu tesbit eden sebep.. Sonra merak uyan - dıran bir cihet de, kadının müda- faasındaki kadın - erkek arasında artık fark bulunmadığı kaydiyle kotasının çamaşir “yıkamasma"s , mülâhazası! Iki mahkemenin davadaki ka- İ rarının neticesi, evliliğin d Bu vaziyette nasıl deyam ede! cek? O ayrı bahis! Asıl mesele, kocanın davası kabule lâyık görül- meyip kadının müdafaasmın mak- bul sayılması! Netice itibariyle böyle değil, mi?, Üstelik kocanın 100 şilin tu- tan muhakeme masvaflarmı öde - meye mahküm olduğunu ilâve e - dersek, iki mahkemenin de kadı » nın ne kadar lehinde düşündüğü daha iyi anlaşılır. Sakın ku dava - ya bakan hakimleri kadın sarma - yınız. Hakimler erkek olduğu hal- de kadın haklı çıkıyor. Öyle tah - min olunur, ki her kadın bu karar karşısında “Bravo, mükemmel!,, der, 100 Nara sana Çok Geç! Delikanlı, son trende kompartı- maulaâ yanına oturan kadına he - men söz söylemeğe davranınca, kadın, kaşlarını çatarak onu der - hal imdat çanının ipini çekmekle tehdit etti, Delikanlı, birkaç defa söz söy- lemiye davrandı. Hep ayni tehdit karşısında kalarak yutkundu, sus- tu. Nihayet tren kadının ineceği istasyona gelmişti. O zaman, deli- kanı, ayağa kalkan kadına göze çarpacak derecede lekelenen etek- liğini göstererek, şöyle dedi: — Bana ağız açtırmadınız. Fa- kat işte etekliğiniz tamamiyle ber- bat oldu. Otw-duğunuz yere, siz yatarken başına ( geçirdiği yün İ bile bir kadınım. Ancak gücüm | ge'sden evvel, bir mektepli ço - İyettiği kadar salışırım. Saat on j cuk, hokkasını devirmişti!

Bu sayıdan diğer sayfalar: