28 Eylül 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9

28 Eylül 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—9 — VAKIT S SANATLA oeversemsama İ Mimarlık tedebiyat” Pergünt, Berlinde nasıl Almanyada | Irlanda edebiyatında oynanmıştı ? yeni cereyanlar — — —.— İpsenin Pergünt isimli eserini | deniz perdesinin vapuru aşağıda Berlinde Şavsiplhavz ve Lesing | duruyordu. Müşavir Brand bir| tiyatrolarında 47 defa seyrettim. | eliyle ipe dokunur dokunmaz, o ko Lesing tiyatrosundakilerin birço-| yukarıya doğru | ğunu; beraber sinema filmleri Bütün izahatı oynadığım iyi bir arkadaşım (Teo dorlos) temsil ettiği için sahnede | bulunuyor, dekorların değişmesi- ÜZE a e — Bir Türk gencinin muvaffakıyeti i misyonunun dikkat nazarını çeki âleminde yepyeni çeşidi ( cinsine | yor, ve bu sahnelerle, imlânın de bağlı, ve bir deha eseri diyebile « | giştirmesini istiyor. Ne muharrir, | ceğimiz bir kitap çıktı. Bugünkü | ne de âlim kabul etmeyince, ko - Gal lisanının şaheserlerinden sa - | misyon hiç bir yardımda bulunmu- | yılan bu kitap. “Yirmi senelik ö - | Yor. Bunun üzerine, âlim bu eseri mür,, ismini taşıyor ve Amerika «| İngilizceye tercüme ediyor ve ba- da basılmıştır. Serbest İrlanda hü- | zı kimselerin muavenetile kitabı Son günlerde, Irlanda edebiyat ca alâmet vapur çıkmağa başladı. €snasında dekorların büyüklüğü ve güzelliği nispetinde kullanılış tarz larının sadeliğine ehemmiyet ve- ne nezaret &diyordum. Bu tiyatro nun müdürü (Viktor Barnowsky) bana kendi artistlerinden daha faz la hukuk veriyordu. Fakat Şav- siplhavz öyle değildi. Orası res: mi bir müessese idi, orada sahne- de tetebbü edebilmek pek güçtü. Maamafih Almanların en meşhur aktörlerinden bulunan (C. Cle- wing) vasıtasiyle hükümet tiyatro- lar idaresinin müşaviri Vinteri tanımıştım. Bana birçok müsaa - detta bulunmağa o vasıta olmuştu. Bilhassa (Perkünt) (o dekorlarınm fevkalâdeliğinden dolayı o sahne- de de tetebbüe girişebilmek arzu-| siyle yanıyordum, bir mektup ya-| zarak bunu rica ettim, bir gün mü- düriyet dairesinden müşavir Vin- ter telefonla beni arıyarak bu mü- saadenin verildiğini ve bana her hususta izahatta için (müşavir Brand) m bilhassa orada bulunacağını ve hatta o haf- da gene temsil edilecek olan (Per- günt) piyesinden itibaren sahnede bulunabileceğimi, pazartesi günü akşamı saat altıyı çeyrek gece be- ni Brandın yanına götürmek üzere kapıda memurlardan birisinin bek liyeceğini bildirdi. Akşam altıyı çeyrek geçe kapıda redingotlu bir adam bana muntazırdı, o zat bana önünden geçtiğimiz artist o- daları hakkında malümat vere ve- re sahnenin civarına kadar götür- dü ve orada müşavir Brandı tak- dim ederek müsaade istedi ve git- ti. Müşavir Brand Berlin sahnele- rindeki bütün fenni teceddüdat ve | terakkiyatı meydana getiren bir zatın oğlu idi ve şimdi babasına vekâlet ediyordu, sevimli, genç, faal bir siması vardı. Birinci sah. neyi daha kurmadığını, beni bek - lediğini söyledi. Üç dakika zar - fında kayalar içinde geçen ve dağ eteğinde harap bir değirmeni gös - teren bu sahne kuruldu, ondan son ra sahnenin sağındaki elektrik da- iresine girdik, kendimi bir tahte'- bahirin makine dairesinde zannet tim, burada dört kişi daha şimdi: den renk ,renk boyanmış yüzlerce manivelânın önünde vazifeleri ba. şında idiler. Ziyalar hakkında ba. na malümat verdiler, kullanılan ziyanın derecei kuvveti numarala- ra taksim edilmişti, herkes ellirin- | de piyes olduğu halde, bir renk zi yanın başında, önde, yukarıda, ar- kadaki ziyanın o renkini piyesin yürüyüşiyle beraber değiştiriyor - du. Bu ziya dairesi : bizim bütün! sahnemizin iki misli kadar vardı. Oradan çıkarak sahnenin altına in dik burası üstü kadar (o geniş ve yüzlerce karışık tertibatla dolu idi. O akşam oynanacak piyesteki İ rak 1910 da oynandığı, i kadar Berlinde, Pariste gördüğüm | hizata malik gözükmüştü, bir ara bulunabilmesi | | müteessir o'muştum, sahne üzerin | rildiğini ve bunda pek çok muvaf- fak olunduğunu söylüyordu. Ara- ilk defa ola - dekorlar da sırada Pergünt 7,8 sene evel yapıldığı için bugün kü yapılanlar kadar fevkalâde ol- madığını ilâve ediyordu. Fakat ben hayretimden donmuş tum, bu sahne gözüme şimdiye sahnelerden daha mükemmel tec- lık muzikaya başlaması için işaret verildi. Onun üzerine her şeyi bı rakarak yukarı çıkmamızı rica et- tim, çünkü benim bu piyesi 47 de-! fa seyretmeme sebep ilâhi ve ülvi muzikası idi, Eğer Pergünte (ga-! rik) gibi başlı başına bir musiki âlemi yaratan şimal dehasının ter- tip ettiği beste o olmasaydı, öyle zannederim ki İpsenin bu gençlik eseri bugünkü yüksek muvaffakı- yet dereceşine güç ererdi. Her se- ferinde olduğu gibi gene yüzümü ellerimle kapadım. Üvertürü din. liyordum, o çalınirken zihnimden her şey silinir, her şeyi unuturum; yalnız ben, buderin dahilerle bu insanı kıran, öldüren masalı ve bestedeki iniltileri anlamağa uğ raşırım. Muzika mukaddemenin son kısmına doğru gelirken sahne- ye (Pergünt) rolünü Ooynıyan (Hans Mühlhofer) geldi, kayala - rın üzerine tırmandı. Muzik bi- terken perde açılmış ve dağın ka - yalarla çevrilen karışık yolların - dan Pergünt atlıya atlıya (Mote- ravza) annesiyle yüksek sesle ko-| nuşarak geliyorlardı. Pergünt masalının meydana koy mak istediği şey şudur: İnsan ne kadar yüksek hayalli ne kadar fevkalbeşer olmak isterse istesin, bunun için ne kadar uğraşırsa uğ- raşsm, bazan bütün bir hayatın © uğurda mahvolmasına rağmen korkunç bir muvaffakıyetsizlikle karşılaşabilir. Mühibofer bu tatlı sesli, bu genç, zinde, güzel sanatkâr evve-| lâ Clewingin yarattığı bu rolü o kadar güzel, o kadar iyi oynuyor- du ki her seferinde seyirciler ara- sındalri gözlerim (yaşlı yaşlı, bü - tün kuvvetimle alkışlardım. O ge ce bana tahsis edilen sahne üzerin- deki rejisörün takip locasından seyrederken gene ayni (o derecede de bulunmam ve eserle adeta lâü-| bali olmam gene hissiyatımı uyuş- turmamıştı. Bilhassa (annesinin öldüğü perdede , Perde aralarında (o Mühlhofer yanıma geliyor ve Türk olduğuma ve sonra Türk aktörü ( olduğuma Ertuğrul Muhsin (Devamı 16 uncu sayulada) kümetinin on bir seneden beri bu- günkü Gal lisanı üretme ve yay» | mada gösterdiği çabalaması ve bir edebiyat lisanı şeklinde yükselt - meğe uğraşması şimdiye kadar bo bastırıyor. Bu suretle bugün Galway üni » versitesi Helen edebiyatı profesö « rü olan âlim Tomson, yalnız İrlan da edebiyatına bir canlılık getir « Alman merkez bankası için | $una bir didinme gibi görünür-| mekle kalmamış, ayni zamanda yapılan bina projesi Modern cami projesi Ahmet Sabri (OBey isminde bir Türk genci Almanyada san'at .tahsilini bitirerek memleketimize dönmüştür. , Ahmet Sabri Bey Vidinlidir. . Dokuz ,sene evvel Almanyaya gitmiş, Stuttgart şeh- rindeki yüksek teknik mektebine Ahmet Sabri Bey burada altı sene oku - talebe olarak girmiştir, muş ve mektepten aliyülâlâ de - recesinde ve ikinci olarak çıkmış» | tr, Ahmet Sabri Bey, yüksek teknik mektebinden böyle muvaffakıyetli bir diploma aldık- | tan sonra oradaki değerli Alman mimarlariyle birlikte © çalışmağa başlamıştır. Üç sene süren bu Ahmet Sabri ve mümareselerini çalışma esnasında Bey, tecrübe artırmıştır. Genç san'atkârımız bilhassa modern mimari sahasında çalış - maktadır. o Almanyada muhtelif mühim binaların © yapılması için açılan müsabakalarda plân ve Koyduğu - muz resimlerden biri Hitler baş - vekil olmadan evvel müsabaka ilân edilen Alman mer- kez bankasına aittir, | Ahmet Sabri Bey, bu müsabakaya gir - mek üzere yukarıki projeyi hazır proje hazırlamıştır. projesi için lamış, fakat son zamanlarda Al - manyada şiddetle (baş gösteren ecnebi düşmanlığı karşısında bu | şehir için de, bir proje hazırla «| ile de süslü müsabakaya girmekten vaz geç - miştir , mühendisi, şehir inşaatında da etütlerde bu - lunmuştur. Yugoslavyadaki Tep- liç Şömav şehrinin plânının yeni - den yapılması geçenlerde müsaba- kaya konulmuştu, Ahmet Sabri Bey de bu müsabakaya iştirak et. miş ve yaptığı plânı göndermiş « Genç Türk mimar Alman | | ken “yirmi senelik ömür,, ün çıkı şı bu engeli ortadan kaldırmış ol- du. Kitabın muharriri, Maurice O'- Sullivan'dır. | O'Sullivan eski Gal medeniyeti- nin en son beşiği olan Blasket a - | dalarında doğmuştur. Beş yaşına kadar idare merkezinde kalan mu harrir tekrar doğduğu yere dönün ce orada Gal lisanından başka bir ie. konuşulmadığı için, İngilizce- sini bütün bütüne unutuyor. Ve de | likanlılik çağma kadar orada ka» lıyor, Buesnada Kembriç darülfünu - İnu klâsik diller âlimlerinden biri- | si, Gal lisanmı öğrenmek © üzere Blasket adalarına gelince oorada O'Sullivan'a rast geliyor. Onda | “bütün bir kitap,, m özü bulundu- ğunu anlıyarak, Dublin'e getiri - yor, kendisine poliste bir iş bula - rak yazmıya teşvik ediyor. O'Sulli van da bir emir taşıyan nefer gi » bi âlimin sözlerini dinliyor, ve bu kitabı yazıyor. Yalnız eserdeki ba- zı açık sahneler ve imlâ meselesi- ni Gal lisanmın üretme ve yayımı nı idare eden muhafazakâr ko - I dünya edebiyatı için de yeni bir | kazanç peylemiştir. »..». Boş yerlere dört yeni âza daha seçen İrlanda akademisi, O'Sulli « van'ı kabul etmemiştir. Blasco İbanez hakkında gayet | etraflı ve ince bir tahlil ve tenkit İ yazmış olan Walter Starky hiç boş durmamakta ve okurlara birbiri arkasından gayet kıymetli eserler sunmaktadır. Son çıkardığı (ve | Çingene hayatını tetkik eden Rag f gile Taggle'in tadı daha hâlâ di - mağımızda iken, gazeteler yeni bir kitabının basılmakta olduğu » nu yazıyorlar. De Valera'nın biyo grafisini yazmakla ün alan Sean O'Taolain şimdi de kontes Marki- yeviçin biyografisini hazırlıyor. İr- landa akademisi reisi Yeats iki ca- mi arasında kalmış bir binamza gibi, kendi hatıralarını mı yoksa, Leydi Gregori'nin hayatını mı yaz malı diye bir tereddüt devresi ge- girmektedir. Bernard Shaus'un, ismi henüz gizli tutulan bir piyes yazdığı söy leniyor. Ibrahim Hoyi hmet Vefik Paşanın külliyatı Ahmet Vefik Paşa, tiyatro ta « rihimizin ehemmiyetle kaydettiği çok değerli bir simadır. o Ahmet Vefik Paşa, uzun müddet o za - manın aktörlerine (san'at ders; vererek sahne için çalıştığı gibi | tiyatro edebiyatımıza da bir çok kıymetli eserler kazandırmıştır . tir, Son zamanlarda Stokholm şeh- rinin plânı için de müsabaka açıl- mış, Ahmet Sabri Bey dört ay tet- kik ettikten ve çalıştıktan sonra | miştir. Bu iki şehrin © plânı için açılan müsabakalarm neticesi henüz a - İsnmamıştır. Ahmet Sabri Bey Stüttgrat yük- sek teknik mektebinde talebe ol - duğu sırada iki modern mabet projesi de hazırlamıştır. Bun « lardan biri kilise, birisi cami pro - jesidir. Cami projesinin koyuyoruz. reşmini Bilhassa büyük (Fransız ko » I mediyeni Molierin güzel komedi » İ lerini hemen hemen yeniden ya « | zlmış ve tamamen (hayatımıza | uydurulmuş denilecek bir şekilde dilimize nakletmiştir. Ahmet Vefik Paşanın külliyatı denilen bu güzel komediler, pek j eskiden Bursada bir cilt halinde ve mahdut miktarda basılmıştı , | bitmişti, bulunamıyordu. Ka» naat kütüphanesi, bu güzel eserle- ri güzel bir seri halinde Molierin ve Ahmet Vefik Paşanın resimleri İ olarak bastırmağa İ başladı. Kız muallim mektebi ede biyat muallimi Mustafa Nihat B., | kitaplara faydalı (o haşiyeler ve | İ içindeki lügatlerin mânalarmı ilâ. İ ve ediyor. | Dudu kuşlari, Kocalar mektebi, Kadınlar mektebi, Zor nikâh, Dön « Civani, Adamcıl, Zoraki (tabip, , | Dekbazlık isimli piyesler intişar etti, bu külliyattan basılacak sekiz | eser daba vardır .

Bu sayıdan diğer sayfalar: