4 Temmuz 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

4 Temmuz 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ai m Me i 1 yer A Vakıt'ın Edebi Tefrikası:37 e me end dil Baba-Oğul —ş2 a Nakleden : Selâmi izzet — Bunu neye soruyorsun? — Lâzım. Bunun için, hakikat ne kadar acı olursa olsun, doğru - yu söylemenizi rica ediyorum. — Kaya, İhsan artık benim oğ- lumdur. Hayata kimsesiz kalmıya caktır, Gözün açık kalmasın, — Demek ölüyorum?. Hilmi Müşfik cevap vermedi. —Veremim değil mi?, Hilmi Müşfik yüzüne baktı, ge ne sesini çıkarmadı. — Bunu zaten biliyordum... Da- ha ne kadar zaman yaşıyabilirim?| Hilmi Müşfiğin gözlerinde, ha- zin bir tereddüt gördü. Hilmi Müş fik gene cevap vermedi. Kaya Hasan sordu: — Bir sene daha yaşar mıyım? Hilmi Müşfik hep sessiz duru - yordu. — Bir senede mi yaşıyamam? Kaya Hasan aci acı güldü. — Demek birkaç aylık ömrüm kaldı, belki de birkaç günlük?. Demek hayat namına bu kaldı?.. Hesabım tamam! Birdenbire ciddileşti. o Kaşları gatıldı ve mağrur bir tavırla, va- karlı bir sesle: — Teşekkür ederim Hilmi bey, dedi, Hilmi Müşfiğin kulağında bu *ez kaldı.. Bu vakur, mağrur sesi Unutamıyor ve kendi kendine dü- sünüyordus “Kaya, onları bana meye sor - du? Bir gün, herkes gibi, muhake- wenin başlıyacağını haber aldi. Nihayet Bomonti cinayetinin esra rı kalkacaktı. Katilin kim olduğu, neden öldürdüğü anlaşılacaktı. Ama, bu sırf, verilen hükmün kat'ileşmesi olacaktı. Çünkü her- kes hükmünü evvelden vermişti. Kaya Hasan azılı bir katildi. Gö- “nü kan bürümüş bir adamdı. Çalmak için öldürmüştü. Herkes artık bu davayla meş-| Zuldü, Katil ne diyecekti?. Mah- keme İruzurunda nasıl bir tavır ta kınrcaktı?. Kaya Hasan bir şey düşünmü - Yor, yalnız arada sırada: — Acaba Gülfem (benim için me diyor?, Diye düşünüyor, sopra (Oomuz silkiyordu. — Bana ne?. Bütün bunların sebebi o, Eğer beni aldatmasaydı in hapiste olur muydum? Se- fil kadın, merhametsiz kadın! İhsanın anasma Jânet edeceği zaman da beynini yokluyordu. Acaba ona biraz acımıyor muy - du?.. Gülfem görünüşte serkeşti, Yaptığını bilir görünürdü. Buna rağmen âciz bir kadındı. O Zihni, Perçem denilen o serseri kadın - cağızı kandırmıştı. — Neyse, onu İhsanı düşünelim. Ve bütün benliği ile, sarışın, pembe yanaklı, gül dudaklı çocu- ğu düşünüyordu. Yanaklarında, dudaklarında, oğlunun dudakları nı hissediyor, oğlunun masum göz lerini görüyordu. , geceyarısı titriyerek u - yanıyordu. Bir ses, heyecandan titriyen bir ses sanki sesleniyor * du.. O sese koşmak, oğlunun ya - Bına gitmek için, Ali Nakinin is- va. canı derhal vermeye razıy» rn. i Verilen bütün ilâçlara rağmen, düşünmiyelim, bararti her gün'artıyordu. Bir ge- ce değli, günlerce ve gecelece sü- ren bir kâbus içindeydi. Ali Na - kinin bütün söylediklerini hatırlı- yor ve bir rüya içinde, o sözleri gene işitiyordu.. Acaba o zamanda mı rüya gör- müştü?. Acaba Ali Naki de bir rüya mıydı?. Sahiden katili gör - müş, konuşmuş, sesini (oduymuş muydu?. Kafası öyle perişandı ki, biçare adam artık hayal ile hakikati bi - ribirinden ayıramıyordu.. Şakaklarını sıkıyordu. Görmüştü. Katili, kırmızı cüz - danıyle şurada, şu yerde görmüş” tü. Sesini duymuştu. Hâlâ sesi ku- laklarındaydı. “Büyük bir servet: İhsan namı- na bir notere yatırılacak, bir imza kâfi..,, Hayır, bu hayal değildi. Bunla- rı kendisi uydurmamıştı. İhsan, İhsanı, yirmi yaşında zen gin bir beyefendi olacaktı. Servet sahibi bir insan olacaktı.. Kaya Hasan, oğlunu rahat et- tirmek için, tırnaklarını söktür - Tarama dergisi Mütalâalarını bildirenlerin| on dördüncü listesi | | Ankara, (A.A.) —T.D.T. c.| umumi kâtipliğinden tebliğ edil miştir: Cemiyetin neşrine (başladığı “Tarama dergisi,, nin şimdiye ka- dar çıkan Fasikülleri (o hakkımda bundan evvelki on üç ilândan son- ra yeniden mütalea gönderenlerin on dördüncü listesi: 1 — Eski Samsun meb'usu Av- ni, 2 — Biga kaymakamı Ali Rı- za, 3 — Bursa kız muallim mekte- bi muallimlerinden Ali Ulvi, 4 — Çorluda muallim Basri, 5 — Sam- sun maarif müdürü ( C. Gültekin 6— Bursa kız muallim (mektebi muallimlerinden Cemal, 7 — Bur- sa ilk tedrisat o müfettişlerinden Cemal Beyler, 8 — Denizli Halke- vi, 9 — Dörtyolda Durmuş Efendi, 10— Mersinde harp malülü Emin K. Çölbey, 11 — Dayada mütekait binbaşı Fikri Bey, 12 Bursa maarif müdürü Fakir Bey, 13— Filornalı Nazım Bey, e 14— Muğla maarif müdürü Fevzi Bey, 15 — Maraş muhasebei hususiye müdürü Fer - ruh Bey, 16 — İstanbul Cümhuri - meğe, derisini yüzdürmeğe razıy» dı. Böyle şeyleri, bir baba içn ta- bit görüyordu. Gelseler: — İhsanın bir parmağını kese- ecğiz! Deselerdi, razı olmazdı: — Bir kama alınız, bana sapla» yınız. Feci bir ölümle öleyim, fa- kat İhsanın kalbine dokunmayı - mi derdi. İhsanı ,en ufak bir acıdan ke- rumak için her şeye razıydı. Ka- İ zıklasalar ses çıkarmazdr. Fakat yapmak istedikleri şey müthişti. Namussuzca bir ölüm teklif ediyorlardı. Bu kabil miy - di?, İhsan, katilin oğlu mu ola caktı?, — Parası kendisini olsun.. Ya - hut da o paraları da adliyeye ver- sin, çünkü çalmıştır.. Onu haber vereceğim. Evet, her seyi söyli « yeceğim.. Onu adalet: teslim ede- ceğim., Ve gönlünde kasırgalar kabarı- yordu. Evet, söylemek, ö adamı adalete teslim etmek lâzımdı. Bu- nu yapacaktı, bunu yapması lâ - zımdı. Peki, sonra?. Sonra gene mahvolacak değil miydi?. Verem yakasına pençesini tak- mıştı.. Buradan çıktıktan sonra te davi edilebilecek miydi?. Adalar. da, sanatoryomlarda yaşıyabile - cek miydi?. (Devam: var) | Yeni Eserler | Felsefenin sefaleti Kerim Sadi Beyin yazdığı bu eser Karl Marx tarafından “Sefa- letin felsefesi,, müellifi Prudou'a verilen cevap hakkındadır. Fiatı on kuruştur. Tevzi merkezi Anka ra caddesinde Şafak kütüphanesi»! dir. Eser; Karl Marksın “Felsefe - nin sefaleti,, unvanlı kitabını ni - çin yazdığını, iktısat meselelerin de Prudou ile aralarındaki fikir ayrılığının nereden (başladığını anlatıyor. Bundan başka, felsefe- nin sefaletinden bir kısmının da şerhini ihtiya ediyor. yet mektebi Türkçe muallimi Hay. rettin İlhan Bey, 17 — Zapyon li- sesi o Türkçe muallimi H. Hüsnü Bey, 18 — Göztepe | Helim Sabit Bey, 19 — Niğde mütekait mual lim Hakkı Bey, 20 Bursa erkek li- sesi muallimlerinden Hilmi Bey, 21 — İstanbul cümhuriyet orta mektep müdürü Hidayet Bey, 22 — Uzunköprü ilk tedrisat müfetti- | yi Kemal Edip Bey, 23 — Konya! Halkevi, 24 — Fethiye maarif me- mur vekili Kâzım Bey, 25 — Ünye orta mektep müdürü Kadri Bey, 26 — Maarif memuru Kemal Bey, 27 — Gönen maarif memuru Kâ - mil Bey, 28 — Gönende muallim Kemal Ferdi (Bey, 29 — İsparta da eczacı o Muzaffer Bey, 30 — Gemlik merkez mektebi muallim - lerinden M. Hayali Bey, 31 — Ba- lıkesirde ilk tedrisat müfettişi M. Şükrü Bey, 32 — İsparta mektup * çusu Memduh B., 33 — Bayburt orta mektep Türkçe muallimi Meb met Bey, 34 — Saray kazası maa rif memuru M. Niyazi Bey. 35 — Bursa erkek lisesi muallimlerin - den Malik Bey, 36 — Bursa lisesi | muallimlerinden Mümtaz Bey, 37! — Bursa erkek lisesi muallimlerin den Namdar (Rahmi Bey, 38 — Manisa Horos köy mektebi mual- limi Nazmi Bey, 39 — Siirt müfet- tişi Niyazi Bey, 40 — Niğde orta mektep riyaziye (o muallimi Naci Bey, 41 — Amasya evkaf müdürü Namık Necip Bey, 42 — İstanbuk da Öztürk Ahmet oğlu İsmet Bey, 43 — Muğla maarif kâtibi Osman Bey, 44 Seydişehirde muallim Rüş tü Bey, 45 — Geliboluda tüccar Rahmi Bey, 46 — Fethiyede müte- kait yüzbaşı Süleyman Bey, 47 — Silifke Belediye reisi (o Sait Bey, 48 — Mersin gazetesi muharrir - lerinden Şeref o Arif Bey, 49 — Fethiye kaymakamı Şevket Bey, 50 — İstanbul erkek lisesi Türkçe| muallimi Tahir Nejat Bey, 5! — Edremitte Balcı oğlu Tahir Hari » mi Bey, — Fen fakültesi müder <| marmemeiemarertmmnamarunamanananaeana an künu 56.828 i bulmuştur. Her birine ayrı ayrı teşekkür mektubu yazmağa imkân buluna « madığından gösterdikleri himmet. ten dolayı kendilerine alenen te» şekkür olunur. rislerinden Tevfik Bey, 53 — Bur- sa erkek İisesi (o muallimlerinden| Zahit Bey. | Bu zatların (o gönderdikleri fiş sayısı, 19.743 tür. o Evvelki on üç liste ile beraber gönderilen fiş ye- Iranlı arkadaş üçüncü kaza gene heyeca TRT ulağul Yazan: Erzincan mebusu Aziz Samih Sarp dağlarda çetin | 5 — VAKİT #TEMMUZ s4 | Türk - İran hudutlarında Neler gördüm? bir yürüyüş i Bunlar geçtikleri yerleri harap) ve talân ederler. Caf beyleri çok| kuvvetli ve zengin olup pek mü -| zeyyen çadırları ve altın, gümüş avanileri ve müteaddit lk ezel le parlak hayat sürmekte ve hayat| ları hikâyelerle (o naklolunmakta- l dır. Avraman beyleri İran büküme-! İ tinede şek sıkı bağlı olmayıp cüz- i bir hediye ile bütün tekâlifi hü 1 kümeti ifa etmiş sayılırlar. | 28 Mayısta Hanı Kermilenin| nizalı hududunu tayihden sonra| yolumuza devamla Gülanbere 29| Mayısta geldik. o Burası nahiye merkezidir. Fakat müdürü Alice- de oturuyormuş. Burada da Şeyh Hüsameddin isminde bir seyh hü-| küm sürüyor. Güzel bir o camii ve l kükürtlü bir kaplıcası var. Bundan istifade ederek yıkan - dık. Fakat geceyi burada geçir - medik. Bir saat ilerdek (Reşan) köyü ne gittik Gülteberin Obiradı da (Hurmalı) dır. (Reşan) dan tepe! lere çıkıp Çakan vadisine indik. Dar ve etrafı dağlık olan bu vadi- deki sular sert akıyor. Yolda bu dere boyunca gidiyoruz. Bu fena yolda mekkâriler bir kaç defa yı- kıldı. Sandıklarımız kırıldı. Tepe- lere doğru çıkmıya başlıyan yol daha fenalaştı. Sure dağı üzerin- deki Çakan gediğine varmazdan evvel gayet soğuk sulu bir pınar başında dinlendik. Buraları ağaç- İk: ve dağlar ormanlıktır. Pek fena yürüyüşümüze veda ettik. Yol bir hayvanın ancak geçmesine mü sait dik bir yokuş. Bir hayvanın yükünün yıkılması bütün kolun durmasına sebep oluyor. Bir saat) lik iniş bizi (Peran) ovasına indir- di. Çadırlarımızı kurduk. Burada otururken etraftaki av © bolluğu meraklılarını cezbetti. Ava çıltı- lar, Fakat çok teessüflü bir vak'a ile neticelendi. İran komisyonu - nun doktorunun tüfeğinin tetiği bir çalıya dokunarak ateş almış ve elini parçalamıştı. Bizim İngi- lizlerin ve Rusların doktorları bu hemmesleklerinin yardımına koş- tular. Uzun münakaşa neticesinde zavallının elinin kesilmesine ka - rar vermişler ve yaralının muva- fakatini alarak yaralı eli kesmiş- lerdir. Şayanı dikkat olan cihet, doktorların hiçbirinin operatör ol, maması ve ameliyatın pek iptidai vasıtalarla yapılmış olmasıdır. | İranlı arkadaşlarımızın başına gelen bu üçüncü kazadır. Mendelipte (Obir neferleri ka- zaen (elini revolverle (o sa» katladı. o (Abbasan) şeh - rinde de bir nefeleri boğulmuştu. lerdeki halk tarlaları yakmıya larımızın başına gelen :an uyandırd, (Gühubranan) dağına iki saatte çıktık. Oradan Pencoyene indik. Pencoyen hudut merkezidir. Bu - tadan sonra hudut şarka doğru dönüyor ve İran içine giriyor. Bir kavis yaparak tekrar garbe geli | yor. f Buralarda posta olmadığından ve süvarilerimiz yolları bilme « | diklerinden yerli bir sâi bulduk. | Bu adam günde on kuruş ücretle mektuplarımızı o Süleymaniyeye götürüp oradaki mektuplarımızı getirecekti. Doğru bir istikamette koşarak yürüyen bu adam bir gün de Süleymaniyeye gidip bir gü de. geliyordu. Ayaklarındaki kundu « ra mübalâgasız dört kilo gelecek kadar yamalarla doluydu. Ken - disine hafif bir yemeni hediye ete mek istedim. o Almadı. “Faydası yok, ben soyarlar. Geçen gün mel tup götürürken bana iki o cigara vermiştiniz. Ben de onu başımda» ki fese sardığım mendilimin ara- sna koymuştum, Yolda beni ara». dılar ve o iki cigarayı bile aldı « lar. Hiç yeni yemeni bırakırlar mı?.,, dedi, Bu zavallı adamın b rikmiş paralarını sonra posta ile kendi evine göndermekten başk çare bulamamıştık. 4 Reşan köyünün yanından ge çerken Rus süvarilerinin attığı bi sigaradan otlar tutuşmuş ve biri ekin yanmıştı. Mösyö Minores bu tarla sahibine verilmek üzere on lira tevdi etti. Yaptığımız tal kikatta yanan iki tarla olup biri: Nâsır, diğeri Ali Murat beyler. ait olduğu anlaşıldı. Ali Muradı bulamadık. Aralarında beşer lira taksim etmek üzere on lirayı d Nâsir beye vermiştik. 7 Fakat hiç böyle iki cigaraya ta mah eden herifler beş lirayı rir mi?, Ali Murat geldi, şikâye etti. Nâsir beyden alarak ne verdik. Bu tazminat me: başımıza iş açtı. Geçtiğimiz ladılar. Müşkülâtla önünü Ormanlı dağların yüksek tı balâlarından geçen hududu ta: yin ederek 8 haziranda (Mirava) köyüne geldik. Bu civarda oturan halk hep şakavetten ve hasaratır dan şikâyet ediyor. e Bu havali kâmilen yüksek dağ: lardır. Hangajal dağının ek» liği (2100) metredir. Dağların te peleri ormansız fakat eler hep ormanlıktır. Münazaalı olan Çampara ve (Siyahgöz) hudutla: rını hallederek o (Sürkido) sinden (Şivegel) köyüne Burası da hudut bölüğü mi dir. Şivegelden bir buçuk saatlik ilk meyilli fena yol tepeye çıkı yor. Senenin 9 ayında Bane » Si leymaniye muvasalası bü a yapılıyormuş. Üç ay da (Sürk yev) dağı karlarla kapalı olup çit vermediğinden Bistan mevki inden geçilirmiş. G (Devamı var). Mü vray N “. lm Mi m aim vi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: