27 Eylül 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

27 Eylül 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MK seç Veliahdı i V e İs veç.. Kültürün her sahasında kuvvetli bilgisi olan bir prens “Prens olmasaydınız ne olurdunuz?,, diye soran bir Amerikalı gazeteciye Güstav Adolf Hz.nin verdiği cevap Evvelce de yazdığımız gibi, | Güstav Adolf, İsveç velinhti, zev- | cesi Prenses Louise ve iki uğlu ile Yakın Şarkta uzun bir seyahate çıkmışlardır. l Yunanistan, Türkiye, Rusya, | Irak, iran, Filistin, Mısır, Ha- beşistan ve belki de Maverai Şe- | riaya gideceklerdir. Veliaht, bu teşrinisanide elli iki yaşına basa caktır. Güstav Adolfun, kültürün her sahasında, idare, maliye, sanayi İ ve ticarette çok kuvvetli bir bilgi- si vardır. Konuşurken gayet ne$e- lidir ve lâtifeyi sever. Tavrı de- mokrat ve tabiidir. Hararetli bir sporcudur. Av ve balık tutma müstesna, bütün açık hava spor * İarını yapmıştır. Sigara ve içki içmez. Fakat hiç bir zaman kendi zevkini baş- kasına kabul ettirmek istemez. Sofrasında likör ve şarap ikram edilir, misafirler de sigara içme- ğe mezundurlar. İsveç milli atletik federasyo - nunun müessislerinden biridir. Bir sportmen ve memleketin en iyi binicisi / olarak tanınmış, Oğlu Prens Güstav Adolf yerine geçin- ceye:kadar.müsstesenin. , bir çok seneler reisliğini yapmıştır. Sanat sahasında, veliaht bü- yük bir alâka göstermiş ve Stok- holmün milli müzesinin tanzimine çok yardım etmiştir. Eski Çin sanatı hakkında derin malümatı, kendinin de zengin bir koleksiyo- nu vardır. Amerikada bir gazetecinin suali ve prensin cevabı Veliaht pek çok dolaşmıştır. 1926 da Amerikada uzun bir seya- hat yapmış, ve sonra dünyayı devretmiştir. Amerikaya muva - salatmda her tarafta tanınmış ve gazeteciler âlemini nezaketi ve bazan münasebetsiz olan suallere verdiği cevaplarla Kendine hay - ran bırakmıştır. Meselâ, bir ga- zeteci, prens olmadığı takdirde ne olmak istediğini sormuştur. Veliaht derhal şu cevabı vermiş" tir: — Gazete muhabiri!, Başka bir münasebetle matbu- at fotoğrafçıları günlerce arkasını | bırakmadıkları bir sırada, kendi fotoğrafını çıkararak: — Şimdi ateşi size çevireceğim diyerek, gülen fotoğrafçıların grup halinde bir resimlerini çıkar. mıştır. Prensin hafıza kuvveti Amerikadaki seyahati esnasın» da başka bir hadise, çehreleri ha- tırlamak hususundaki hafıza kuv- vetini gösteriyor: Büyük bir Amerika şehrinde, binlerce halk istasyondan itibaren yolun iki tarafını alarak büyük misafiri görmeğe çalışıyorlardı. Hiç kimseyi mahzun etmemek i- çin veliaht, otomobile bineceği yerde yürümekte ısrar etmişti. Birdenbire, berber kıyafetindeki NE Ml, e i mai ve hayır işleriyle şu : Üstte: Eski Stokholm'ün Kuşbakışı bir görünüşü; altta: Kral sarayının donatılmış bir adamın önünde durdu. Prens ilerleyen adamın elini sıkarak: — Ben sizi tanıyorum. 1912 de siz Amerika ölimpik timi ile İsveçe'gelmistiniz... Filhakika bu'böyle idi; ve'prens' 14 sene evvel: bu'adamın hangi müsabakaya girdiğini dahi söyli- yebilirdi. Veliaht, iki sene Upsala üni » versitesinde okuduktan sonra za- bit olorak Svea piyade alayında bulunmuş ve devletin bir çok da- irelerinde çalışarak bu büsusta bilgisini genişletmiştir. o Babası yok iken kendisine vekâlet etmiş» tir. Mecliste, bir kaç sene evvel ve- liahtin İsveçteki şöhretini göste - tir bir vaka olmuştur. Komünist | partisinin adeti olmak üzere, kral- lığın yerine cumhuriyet teklif e- den bir Jâyiha verilir ve derhal veddedilirdi. e Sosyal demokrat partisinden bir zat ki — sonra na- zır olmuştur — ayağa kalkarak, böyle bir lâyihanm kabul edilemi- yeceğini, cumhuriyet ilân edilse dahi bütün milletin reis olarak in- ühap edeceği ilerde kral olacak olandır, demiştir. Prenses Luiz Prenses Loüise de nezaketi, iyi kalpliliği ve sadeliği sayesinde İs- veçliler arasmda pek çok şöhret Kazanmıştır. Hayatı, kocasmınki gibi feda- kârlık ve vazifeden ibarettir. İçti- | pek yakın - dan alâkadar olup kendi varlığı - nin bir lüzum teşkil ettiği bütün içtimalarda hazır bulunmaktadır. İngiliz olduğu halde İsveç lisa- nını pek çabuk öğrenmiştir. Şim- di, telâffuzunda hiç bir fark ol- maksızın konuşmaktadır. Isveç ve isveçliler İsveç, İskandinavya yarım ada: sinm şarkını ve mühim bir kısmı» | Gazete muhabiri! manzarası yük Britanya ve Irlandanın takri- ben bir buçuk misli büyüklüğün - dedir. İsveçin şimal kısmı dağ - lık ve geniş mikyasta ormanlarla kaplıdır. Merkez ve cenup kisimi- ları ise daha “ziyade mümbittir. Üç tarafı su ile ihata edilmiş ve sahilleri namütenahi adaların ser- pildiği körfezlerle girintili çıkın « tık bir hal almıştır. Bir çok göl ve nehirleri vardir. Mesahai sat- hiyenin yüzde sekizini bu iç sula ri, yüzde 59 unu ise kısmı aza“ mı çam ve köknar olan ormanlar kaplar. İsveçin manzarâsı — şimalin » deki yalçın dağlardan çağlıyan nehir ve şelalelerden merkez ve İ cenup mmtakalarındaki mütebes- sim ovalara, vadilere, göllere, nehirlere ve beyaz sağl kayın a- ğaçlarına kadar — letafeti ile meşhurdur. Körfez akıntısı sayesinde İsveç iklimi lâtif, sağlam ve oldukça mülâyimdir. Kışın ekseriya soğuk ve taze hava ile müterafik çok kar yağar. Yaz ikliminin, merkezi Avrupânın şimal kısımları kadar sıcak olmaşı ile beraber bol güneş ve ziyadesiyle, hayali yaz gecele- rile hoş bir tazeliği vardır. İsveçlilerin şairane bir mizacı, tabiata karşı derin bir sevgisi, ay- ni zamanda makine ve fenne kar- $ı şayanı hayret bir temayülü var» dır. Dünyaca şöhreti olan İsveç muhteri ve mühendislerinin. mü- tefennin ve kâşiflerinin adedi nü- fusa nisbetle çok yüksektir, ve bunlarin dehalarmdın dünyaca tanınmış bir kaç mühim sanayi doğmuştur. Maarife gelince; tekemmül et- miş olan mektep sistemi sayesinde İ İsveçte okuyup yazmak bilmiyen İ hemen yok gib'dir. ve halkın kül- tür seviyesindeki müstesna yük - İ sekliğinin sebebi'de budur, 450 tene evvel tesis edilen Upsala ü- nı işgal eder. Mesahai sathiyesi | 173.035 mil murabbaı, yahut Bü- niversitesi, İsveçin en eski üniver- Dünya Alevlenirse.. Çeviren : A. C. Zammı Yazı Nu. sı: 6 Sabit balonlardaki rasıtlar te- lefonla bataryalara merbut olduk- ları halde hiç ses çıkarmıyorlar- dı. Rus topçuları endaht etseler bile hiç bir hedef görmeden boş- luğa doğru ateş açmağa mecbur olacaklardı. & Raşat balonları ya düşman tayyareleri © tarafından yere düşürülmüştü ve yahut tele- fon telleri kesilmişti. Derhal motosikletli telefon kıt- aları telefon hatlarında bozukluk olup olmadığını tetkik için yola çıkarılmışlardı. Fakat sarp arazi- de ilerleyip mahallinde tetkikat yapmcaya kadar iş işten geçmiş ve o zamana kadar düşman tay - yareleri gelmiş olacaktı. Nihayet vaziyeti kurtarıcı ku * mandalar gelmeğe başlamıştı: sevsem santa canruranaansan sas ananas oaaa0ep sa ske0p rar repaR sitsidir.. Hali hazırda dört üni - İ versitesi, bir çok kolleji ve sanat mektepleri vardır. Yüksek tahsil herkes için serbest ve açıktır. Hiç bir yerde içtimai hayata yükselme fırsatları İsveçte olduğundan faz” la değildir. İsveçte, umumi hayat seviyesi, bilhassa işçi smıfları arasında, fevkalâde yüksektir. Yapılan iç“ timaiyat ve himaye işleri bütün dünyanın nazarı dikkatini celp e- decek bir dereceyi bulmuştur. İsveçte ev hayatr fevkalâde konforu haizdir. Evler mazbut bir tarzda inşa edilmiş ve elektrik kullanma hemen tamamiyle umu- mileşmiştir. Hattâ o derecedeki uzak mahallelerde bulunan müte- vazi çiftlik amelesinin kulübeleri bile elektrikle tenvir edilmiştir, Jimnastik, spor ve atletik ha- reketler her mektebin programn- da vardr. Bundan dolayı İsveçli- ler spor sahasında dünyanm en i- leri gelen milletlerinden biri ola- rak tanınmıştır. İsveç, aşağı yukarı bir ve bir çeyrek asır evveline kadar daimi mücadelelerle emşguldü, Memle- ket o zamandanberi devamlı sulh- tan müstefit olmuş, muarızın is * lâhma, sanayi ve ticaretin inki- safına çalışmıştır. “Milletler ara - sında sulh ve anlaşma temini için olan mütemadi gayret İsveç bey - nelmilel siyasetinin hususiyeti ol- muştur. isveçin, diğer milletlerle teşri- ki mesai etmek hususundaki arzu- su ve süratle genişliyen beynelmi- lel münasebatı bir çok ahvalde görülmektedir. İsveç beynelmi- lel enstitülerinden en maru* ola - nr Nobel mükâfatı müessesesidir ki (Nobel Prize Foundation) fen, edebiyat ve sulh sahalarındaki mükâfatları umumiyetle tanm - mışlır. Stokholm, muhtelif maksatlar- la toplanan dünya kongrelerinin Mekkesi haline gelmiştir. İsveçe güzelliğinden (istifade (etmek, zengin tarihi eserlerni görmek, içtimai ve sanayi işlerindeki te » rakkiyi tetkik etmek için her sene sayısı artan ziyaretçiler gelmekte- i dir. Hariçten gelen bu misafirle - rin müteferrik olan kanaatlerine nazaran, İsveç, demokratik teş - kilâtr esasiyesi ile, halkçı kralı» nın akilâne rehberliği altında me- deniyet, refah, ve sulh yolunda mütemadiyen terakki etmektedir. “— 7200 metre irtifaa ateş, na» kıs..,, Verilen rakamlar topçuların ku- laklıklarında duyulur duyulmaz toplar gürüldemeye've uzun top namlilarından fırlıyan “mermiler sis tabakasını yırtarak fezaya doğ ru yükselmeye başlamıştı. Bataryalar kısa fasılalarla yan- gın ve infilâk mermilerini endaht ediyordu. Bu mermiler havada 7200 metre ile 6800 metre arasın» daki bir tabakayı tayyareler için geçilmez bir hale getiriyordu. Düşman tayyareleri bu karşısında istikametlerini d. tirmekten başka bir şey yapamaz» lardı. z Maamafih balon rasıtlariyle henüz irtibat temin. edilemediği için kati bir hedef henüz . yoktu. Bu aralık Bogdo - Ola'dan uçuru- lan ihtiyat balonlar sis tabakası üstüne çıkacak kadar yükselemi » yorlardı. Her yeni endaht tenef - füsünde dinleyici âletlerle yeni - den irtifa ölçüyordu. Düşmanı “tarassut,, etmek için sis devam ettikçe bunlardan başka bir âlet yoktu. Gözle görülemiyen: düş - man, semada teşkil edilen ateş si- periyle amansız bir surette takip ediliyordu. Topların başında bu - lunan efrat kan ter içinde kalmış tı. Ateş gibi kızan top namluları mütemadiyen gülleleri -havaya" fırlatıyordu. Fakat bu ateşin havada ne te - sir yaptığını yerde bulunanlardan hiçbir kimse bilmiyordu. Top ate- şi birdenbire durdurulamuğtu. Asa br müthiş surette hırpdlıyan'bir sükünet — ortalığı kaplamıştır. Şimdi Rus tayyare filoları öâteş mıntakasına yaklaştıklarmdan ar- tık düşman tayyarelerine karşı a « kım edilemezdi. Biribirine düşman olan tayyare filolart şimdi katşı- aşmıştı ama, havada cereyan & « decek faciayı yerden seyretmek henüz kabil değildi. Çünkü balon rasıtlarından bir haber yoktu, din leme âletlerinde ise görmek ka « biliyeti yoktu. Ruslar tarafında neler olup bittiği anlaşılamadan dakikalar geçmişti. Rus askerleri “gözleri görmiyen köstebekler gibi kendi'» ağ lerini müdafaadan âciz bir halde bekliyorlardı. Düşmanın yakin ol duğunu ve bir taraftan bücum e » deceğini bildikleri halde bu hütü- mun hangi taraftan geleceğini sis- ten dolayı kestiremiyorlardı. Sis - ler arasında kaybolup giden Rus tayyarelerinden hâlâ bir yoktu. Hava kurşun ağırlığı “ile ova üzerine çökmüştü, het Tarafta derin bir ölüm ıssızlığı hüküm sü- rüyordu. : a İşte birdenbire sark tarafından gelen müthiş bir gümbürtü ve ta - raka, tabammül edilemiyecek des receye'gelen bu ıssızlığı yırtmış - tı. Yirmi, kırk, elli tayyare gayet seri bir kayma ucusu ile sislez a» rasmdan sıyrılarak kükreyen me. törlerinin verdiği şimşek süratiyle yer üstünde uçmıya baslamıştı! Bin endahtlı, çifte namlulu mitral di yözleri tayyare karargâhının bu - lunduğu bütün sahayı, her şeyi sis lip süpüren bir mermi yağmuru altma almışlardı. Hadsiz, hesap » sız bombalar patlarken şiddetli gürültüler çıkararak yerlere gö * mülüyordu. Ve v b haber | | ! i

Bu sayıdan diğer sayfalar: