29 Eylül 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

29 Eylül 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ey 4 — VAKIT pi tür “ — Gıramofonculuk O ölmüştür, beyim, ölmüştür. Plâk satışı her sene biraz daha duruyor. Kira , masraf çok, iş yok.. Kapata- cağız dükkânı velhasıl... © Zembereği kuvvetli bir gıramo- “fon gibi işliyen bir çene... o Plâk cısı delikanlı, durmadar şikâ- yet ediyor.. — Canım, efendim.. Telâşlan - mayıhız... Sinirlenmeyiniz... Plâk “satısı gerçekten durduysa, bunun ebini arayınız... o Gramofonu n radyo mudur? © Yüzüme baktı. Kayitsizce omuz — Radyocuların da hali bizden » Dedi. Tekrar omuz silkti; ger- n kırdı. Gözlerini faltaşı gibi — Gramofonu öldüren ne rad- ur, ne de bir şey... Parasızlık rüyor gramofono, bey... Para En fazla iş yapan gramofon- günde beş plâik © ya satar, ya « — Yılda kırk çeşit yeni 'plâk ancak çıkıyor... g Ni düşündü, düdaklarını kıvırdı: Milleti grâmofondan, plâk- soğutan bir şey daha var: rüm yapalım diye, halk plâklarını ul eskitiin, *“çabuk yenilesin kötü malzemeyle kötü plâk - sürüyorlar piyasaya... Vaktile iz defa çalınmakla bir şey - ikler olmıyan plâkları artık bu - re çalınmakla, kağni tekerleği ibi gıcırdamağa baslıyor... — En 0 hangi plâkları satı - nuz Alafranga plöklar daha faz - , âranıyor... Alafranga istiyenler çok, gençlerdir. Bazan doğ- üst dilini düzeltemiyenler, afranga plâk soruyorlar; “.— Efendim, rumba var mi siz. e e - Rumba mı? Rumba amma, sl rumba? Bayağı rumba işte... izipliğim tutar benim de.. Çı. a ik... Dinler... Sonra: — Evet, evet... Rumba budur! Sararım plâğı gider. A- iğim o halis muhlis bir ikanlılar, genç kızlar tan - iyu çok seviyorlar. Umumiyet iyle bütün genç kızlar, bü - i kadınlar Münir Nurettinin 8€- & bayılıyor! iz ; eski plâk ta satıyor muş- t , Ben yenilerden (çok satarım.. m bir kısmı o maymun » İki hafta önce dinle- ve deli gibi neşelendikleri tan iki hafta sonra zevka- lurlar ve getirir bize satar- & 3 - Eski plâk alanlar kimlerdir? ğı yukarı (o herkes alır... iğreti olar: komşudan ığı plâklar- cazaya uğratır. Eğer iklarda o eski dayanıklık artık ilmadı... Fabrikalaz, fazla sü -| - 29. BYLUL 1934 5 Bir gramofoncu neler anlatır? | | l mazsın, bey... Şimdikiler, beş | | | ne kullanılmışını bizde arar ve çok kere bulur., Bazan da, hasta o çocuklarını eğlendirmek istiyen analar, baba- lar, bizden, sekiz, on eski plâkla bir gramofoncuk uydururlar. Ta - nesi on kuruştan plâk vardır biz - de... Eski plâkların daha başka alı- cıları da vardır.. Ressamlar, üzer- lerine resim yapıp (satmak için bizden tanesi yüz paraya müsla- mel plâk alırlar... (o Eski plâkları bazan zift yerine kullanmak için kalâfatçılar; bazan ateşlerini tu- tuşturabilmek için O hamamcılar ve kalöriferciler alırlar... o Maruf muganniye “***,, hanımm gönül- ler tutuşturan plâğı işte böyle ba- zan kalörifer ocağını, hamam külhanını da tutuşturur!.. — Pul kolleksiyoncuları gibi, plâk kolleksiyoncuları da var mi- dır? — Şimdi var mı, yok mu bilmi- yorum, amma, evvelden çoktu... Kaç yıl önce, üç bin plâğı olan kolleksiyoncu, orta bir kolleksi - yoncuydu. Delikanlı plâk satıcısı halkın e- ziyetinden de şikâyet ediyor: — Eli plâk, yüz plâk çaldıran bir müşteri bazan bir tek plâk alır gider.. Kârı nerede bunun?.. Bo- şu boşuna oyalandığına mı, har- cadığın iğneye mi yoksa makine- nin eskidiğine mi yanarsın!... Hele o gramofoncu dükkânla - rını eğlence yeri haline koyan tu- feylilere bir — sinirleniyorum ki! Mahkemede bekliyecek işi olan; takıyor koluna iki (o matmazel... Damlıyor dükkâna... Ne bilelim biz... Müşteridir diye itibar ediyo- ruz, yer gösleriyoruz. Geçip kuru- luyorlar kanepelere... Başlıyoruz istediklerini çalmağa... Geçen gün gene bir sinirlendi- recek bir şey oldu. Galiba öğle paydosuydu. Memurlardan bir ka- çı, ellerinde kürdan, dişlerinin a- rasmı karıştıra karıştıra dükkâna geldiler. Kanapelere yaslandılar. “-- En son plâklar var mı siz de? “— Ne demek efendim, hem de en âlâlarmı bulunduruyoruz... “— Münir Nurettinin o hangi plâklarr güzelse onları çal! “ — Emredersiniz efendim... Başladık çalmağa... Bir, ikiş üç, birtürlü beğendirebilmek “kabil olmadı. Onlar, her plâğın bitişin- de, yeni bir şey soruyorlardı: “.— Çoban kızı var mı? “.— Allı yemeni var mı? “... Bir kış gecesi çamlıkta kal- | sak, sizde bulunur mu? İ Hepsini bulduk, çaldık... Mırın, İ kırın ettiler. “. — Safiyenin plâkları daha hö- şumuza gidecek gibi! Diye, birbirlerine bakarak söy- leştiler. Kan, tepeme sıçradı birdenbi - re... Öfkelendim. Dedim, birader, siz yemeklerini yediniz, kahvele- riniz içtiniz” eğlenmek için yer a- rıyorsunuz... Amma, burası gazi» no değil... o Akşam teşrif ediniz; hoşça vakit geçiririz!.. Hulâsa bi. zim iş güç iştir velhasıl!... TTAKVIM- “Gramofonculuk ölmüş- Beyimartık ölmüştür,, ski plâklar daha çok sâtılıyormuş, bun- ların en çok müşterileri ressamlatla kalafatçılarmış.. Emme o ü Cürrartesi PAZAR » 20 Eylül | öoEyiii 19C, Ahir | s0 C. Ahir Gia doğuşa 545 «36 Gün batısı 1757 17,54 Sabah aamazı 4s 4» Öğle namazı 12,05 1204 İkindi Bamaz, tığı * 15.29 Akşam nümâz 1757 1754 Yatsı Hanfaz Tas 19.27 Imsak “16 #17 Yılın geçen gönleri 261 166 Tılin kalan günleri 109 “ Yugoslav kralı Hz. o (Baş tarafı 1 ine sSayılanuzdadı hükümet azasını takdim etmiştir. Bundan sonra kral ve kraliçe inti- zar salonuna girmişler ve orada belediye reisi kendilerine: “Bulgar hükümet merkezine hoş geldiniz,, demiş, sonra, kral Aleksandra ekmek ve tuz takdim etmiştir. Sonra, kral ve kraliçe sa- raya gelmişler, çay içmişler, bal- kondan kıtaatın geçişini seyret- mişlerdir. İki kral istasyondan saraya ka- dar yüz binden fazla tahmin ölu- nan ve gârnizon kıtaatının teşkil ettiği kordonlar arkasmda bulu - nan halk tarafından bitmez tüken- mez surette hararetle alkışlanmış- lardır. Evlerin pencere ve balkon- lart iki memleket bayrağı ile süs- lenmişti. Halk mütemadiyen ba- ğırarak kralların arabasına çiçek- ler atıyordu. Yugoslav kral ve kraliçesi re- fakatlerinde Bulgar kral ve krali- çesi olduğu halde saat 18 de Sof- yaya 12 kiilmetre mesafedeki var- na sarayına gitmişlerdir. Orada Bulgar kral ve kraliçesi misafirle- rin şerefine bir akşam ziyafeti vermiştir, : Yugoslav hariciye nazırı M. Yevtiçin Bulgar hükümet azasiyle mülâkatı pek samimi olmuştur. Sofya, 28 (A.A.) — İyi bir membadan alman haberlere göre Yugoslavya kralı Fransayı resmen ziyaret edecektir. Kral, bir Yu- goslav harp gemisi ile 9/10 tari- hinde Marsilyaya gelecektir. Geyrimübadil bonoları Gayri mübadil bonolarını yük- seltmek ve alâkadarlara müzaye- delerde kolaylık göstermek için yeni tedbirler alınması kararlaştı- rılmıştır. İstanbul Ziraat Bankası müdü- rü Ahsen Bey bu hususta demiştir kiz “Bonoların kıymetlerini kay- betmesi için hiç bir sebep yoktur. Bonoları karşılığı vardır ve pü- rüzleri kaldırılan emlâk süratla satışa çıkarılmaktadır. Her gün müzayede yapmağı temin için lâ- zım gelen tedbirler pek yakında almacaktır.,, z 15 Yıl Evvelki VAKIT 29 Eyldl 1920 Akdenizin başına gelenler “Akdeniz” vapuru da Seyrisefain idaresinde kullandığı fena kömürün seyiesine uğradı. Emektar “Bahri Cedit” vapuru bu kömürle saatte üç mil mesafe katede- vek İstanbula gelmeğe muvaffak ol « duğu halde “Akdeniz” Sinop limanın- dan ileri gidemedi. Ve oradan idareye müracaatle talimat talep etmek mec - buriyetini hissetti. Dün işittiğimize göre idare vapurun seyriseferini te - min için buradan Alemdar romörkö - rü ile kömür göndermeği düşünüyor- muş. Hükümetin Seyrisefain | idaresini ıslah içinbazı teşebbüsatta bulunma « ğn karar verdiğini yazmıştık. Bu te şebbüsatın tesirini rica ve derhal bir heyeti tahkikiyenin © alman - vazifeye başlamasını tekrar temenni ederiz. Bir Iran murahhasının anlattıkları Iran meclisinde bugün bir tek sarıklı yoktur! İran matbuatı; Iranda maarif: demiryolu savaşı .. Parlâmentolar konferansma gelen Iran murahhas heyeti içinde eski ga- zeteci ve lanınmış meb'uslardan Akay Deşti'nin de bulunduğunu duyunca, kendisiyle konuşmanın ber halde fay- dal olacağını düşünerek o Tokatliyan oteline gittim. Akay Deşti İstünbalun. yabancısı değildir. Bundan yedi sekiz sene evvel de İstanbula gelmiş ve bu çağda yüz senelik bir zamana sığdırılan, ilerle - meleri mükayese edebilecek bir vazi- yettedir. Netekim, beni enğin bir ne - zâket ile karşılıyan mebus: — Evet dedi, İstanbul hakikaten çok değişmiş. Yeni yeni binalar yük- selmiş, caddeler açılmış. Ve şehir gü- zelleşmiş. Tarihin en yüksek dehala - rından Gazinin yarattığı Ankarayı da görmek istiyorum.. Kudretli bir polemikçi olan Akay Deştiye soruyorum: — İran matbuatı ne haldedir?.. — Eskiden İran matbuatı © sözde serbest idi. Her yazıcı İstediğini ya « zar, dileğini haykırırdı. Bittabi bu ül- kenin aleyhine, idi. Pehlevi hazretleri idare mekanizmasını — eline aldıktan sonra, omatbuatı da düzeltti, Bu- gün, İran matbuatı Alman, İtalya, matbuatr gibi bir elden dirije edilmek- tedir. Binaenaleyh şimdi gazeteleri « mizde ulusun ilmi, edebi yönlerini yük- seltecek yazılar; ülkenin ilerlemesini gösteren makaleler vardır. Yani ga - zetelerin tiraji o kadar yüksek değil, Bununla beraber gün. geçtikçe artmak- tadır, : — İranda yükselme ne özektedir? — Pehlevi Hazretlerinin en büyük amaçları ülke içinde ve dışında barış yerleştirme ve ulusun asayişini güven- leştirmektir. Bu yüzden şimdiye ka - dar Kaçarlar tarafından bir yana atıl müş olan yol türesini kendilerine en büyük bir düğüm Lanıyarak bu irdem» le erik goseler yaptırdı. e Böylelikle, yurdun öteki vilâyetleriyle en güvenli bir yolda bağ elde edilmiş oldu. Önderimizin diğer Obir savaşı da demiryolu türesinin iş alanına demir- yolunun yapılması ile: “ 1 — Deryayı Mazindran ile Haliç Fars birbirine bağlanacak. 2 — Nakliye işi doğrudan doğru- ya İranlıların eline geçecek, 3 — Neft kuyularının bulunduğu Ahvaz ile şimal tarafları (o birbirine bağlanacak. 4 — Demiryolunun uğrak yerleri, şimdiye kadar geçilmemiş yerler ola- cağından, oralarda gün gibi âşikâr ki, ilerleme artacak ve şehirler zengin - leşecektir ki; bu da İran için bir ka- zançtır. Seçkin yazıcı ve millet vekili na- mma bir sorgu daha sordum: — Maarif nasıl bir yön almıştır?.. — İran mektepleri sekiz yıl özeli- ne göre yüzde üç yüz ilerlemiştir. Ma- arif nezareti yılda 250 talebeyi Avru» paya göndermektedir. Alman randman hiç şüphe yok ki, bugün tam ve gü“ venli değil ise de ileri için, çok asiğl olacağı bayıktır. Biz İrandan çıkma - dan evvel, meclisten Üniversite kanu- nu çıktı, Fakültelerin bazıları kurul - muştur, Vilâyetlerde “Danişgih” de- diğimiz beş, o orta kertede muallim mektebi, ilk mektep hocası yetiştiren 20 muallim mektebinin kuruluşu gün- den güne bitmektedir. Ayrıca, izcilik, beden kültürü ve güzel sanatlar için de ileri hamleler yapılmaktadır. — Hocaların nüfuzu ne derecede- dir? — Ne adli, ne evkaf, hiç bir alan da hocaların en küçük bir nüfuzu bi- le kalmamıştır. — Peki önceleri mecliste sekiz do" kuz tane sarıklı vardı?.. — Bugün bir tane bile yoktur. — Gazeteler İranda bir takım fab- rikaların kurulduğunu yazıyorlar. Bu husustaki sözünüz? , — Pehlevi Hazretleri metodik bir plânla, ülkenin iktisadi kalkınmasın - da bun duyulan gerekli nesneleri ya » vaş yavaş fakat sağlam olarak tople yorlar. Bütün ülkede 12 tane şeker fabrikası kurulacaktır. Şimdiye kadar beş tanesi yapılmıştır. Son günlerde de bir ipek fabrikasının temelleri atıl- mıştır. Bir kelime ile Pehlevi Hazretleri ül kenin dirikliği için ezimli ve bunlu o- lan hiç bir işi bir yana bırakmıyor. — İranda kadmlar, burada olduğu gö bi, çalışma alanmda yer almışlar m» dır? Bazı haklar kendilerine verilmiş midir? — Hayır. Zemin müsait değildir. Hükümet biç bir zaman kadının soy- sal haklarını almasına mani değildir. Bununlaberaber mekteplerde hocalık e- den, bankada çalışan hanımlarımız da vardır, — Son bir sorgu: İranın iç ve dış sir yaseti nedir? — İranm iç siyasetini şu cümlelerle toplayabilirim; ülkenin - ilerlemesi için en son kuvvet ve kudretimizle çâlış- mak, iktisadi kuruluşumuzu sağlamlaş- tırmak, vatandaşları bugünkü düşünüş , ve anlayışlara göre hazırlamak, her uza silerive ve iyiye doğru götürmektir. Dış'slyasetimiz: Hukuk müsavatı ba- kımından bütün komşularimizla döstlü- ğumuzu uzatmaktır. Kimsenin hukuku- na tecavüz ötmek aklımızdan bile geç- mez. Kardeş Türkiye il münasebetimiz kelimenin bütün genişliği ile aşırı dere- cede samimidir. Hele alâhazreti Pehle- vinin Türk ülkesinde, budunundan gör- düğü sevgi ve saygı İran milletinde, yüksek Türk ulusuna ve önderine kar- şı en sarsılmaz ve sonsuz saygı ve duy- gularını yaratmıştır. : Seçken meb'usa teşekkür ederek ay» rıldım. ibrahim Hoyi Türe — Prensip, * İrdem — İstek. Alan — saha. Aysığlı — faydalı. Bayık — muhakkak, kat'i. Bun — İhtiyaç, za ruret. Ezim — mecburiyet. Uza —müd- det. İngiltere ile Avusuralya arasında hava yarışı Londrâ, 28 (A.A.) — İngilte- re ile Avusturya arasında yapıla- cak büyük hava yarışının © resimi plânları bugün “Royal acro klüp,, tarafından neşredilmiştir. Hareket noktası olarak New - market'inin (9 mil mesafedeki Mildenhall hava mevdanı tespit edilmiştir. 13710 tarihinde itiba- ren yarışa girenler buraya gele bileceklerdir. Her tayyare içindekilerini üç gün besliyecek kadar yiyecek ve su gölürmiye mecburdur. Tayya « reler, 20/10 tarihinde, hava mü « sait olduğu takdirde, saat 6.30 da kısa zaman farkları ile uçacaklar- dır. Sinemacılık âleminde misli görülmemiş bir film: Görünmeyen Adam Sinema teknik ve kudre tinin son sözüdür: Hayret ve dehşetler içinde kalacaksınız.

Bu sayıdan diğer sayfalar: