18 Ekim 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 12

18 Ekim 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

€debiyat Aruz Türk veznidir! Mühim bir edebi tetkik Edebiyat mualiimlerin den A. İsmet Bey Edebiyat ve dil işle- rile alâkaları olanların büy! yetli bir tetkik eseri vücü lardanberi edebiyat âlemin i dınlatacak araştırmala rda İ ix bir dikkatle okuyacakları ehemmi- virmiştir. Değerli arkadaşımız, yal n vezin işinin mazisini ay- ur, Tetkiklerini * gazete- mize bir sıra makale halinde yazacaktır, Bu makaleler gazetemi- zin San'at sahilesinde çıka caktır, ilk makaleyi aşağıya koyuyoruz. Yüzlerce senedenberi Türk şii- | rinin parlak bir vezni olmuş olan | aruzun tarihi, kaynağı, kurumu, l için, bize çok yanlış, çok (eksik bilgiler verilmiştir, ki bunları kısa olarak şöylece anlatabiliriz: “A- ruz Arap veznidir,, , “Aruz uzun, kısa heceler veznidir,, , Aruz ka - lıplar veznidir.,, Arapçanın bütün varlığımız, bütün bilgilerimiz için en büyük kaynak olduğu inanışı, bizde o- kadar gökleşmiştir ki (o elimizde dünden kalmış ne var, ne yoksa hep oradan alınmış sanıyoruz. Büyük Gazinin verdiği mutlu ışık, bunu da aydınlatmağa yetmiş | tir. O büyük başbuğun gösterdiği doğru yoldan giderek, öyle zen - gin bildiğimiz Arapçanın dane olduğunu gördük. Türkçenin alt üst edilmesiyle genişliyen bir di- lin, çok belli ki, Aruz gibi, her duyguya, her düşünüşe uyan a- henkleri verebilecek bir vezin ya- pamıyacağı biraz bilgi yolu ile yü- rüyenlerin anliyacağı bir iştir. İşte bunu aşağıda yapacağım a- raştırma yollariyle göslermeğe ça” lışacağım. 1 Aruz arap vezni değildir Bize diyorlardı, ki İslâmiyet çı- kıp yayılınca çölleri (o bırakan A- i raplar, eski soysallıkta, yurtlarını kapladıkları sırada o İrana, batı Türk ellerine girdiler; bu iki kenin söz ez (2) leri üzerinde gir- | ginlikler yapmışlar. Aruz da böy- ece, develerin, başlarını sallıya, sallıya, çöllerden getirdikleri bir nesne olmuş. Peki, öyle olsun! Biz de, şimdilik, buna inanalım; bu ka” dar güzel, bu kadar ez işi bir öl çü biçimi kuran bir soyun, kendi - İsrine böyle yüksek bir uran (3) yapmak gücünü veren soysallıkla- rını araştıralım: “İlk soysallıklar Les premieres civilisations,, bittiğinin elli seki - zinci yaprak yüzünde ( Samilerin çıktıkları yer anlatılırken bir gö - rüşe göre “Arap yarım adasının aşağısında (o Yemenliler Hadra- mut çevresinden gelerek yukarıya doğru akın ettikleri... başka bir görüşe göre de “Şimdiki Şam, Ha- lep ile Fırat ırmağı arasında, A: marra denilen yerlerde (pek çok toplanmış olmaları, çıktıkları yer- lerin oraları olduğu... bildirili » yor. Bu iki görüş de bir yere çıkıyor demektir. Yemen topraklarından geldiğini söyliyenler, göçleri için iki yol gösteriyorlar: Biri, Şap de- nizi kıyılarından yürüyerek Suri - yeye, Amurruya; öteki, İlkin A- mak denizi, sonra Basra körfe- zi kıyılarından giderek deniz yolu | ile ırmaklar arasına (Mezopotam- ya) ya ulaştıran yollar. Böylece, bu iki yol sonda ge: | me birleşmiş oluyor. Sumerliler (Les Sumeriens) i yazan Leomar ük İ bi ağızlariyle ot yiyor, çağlarda Basra körfezinin yukarı parçası olan Sumer topraklarının ne yolda türediğini anlatıktan son ra diyor ki: “Ekmek için hiç bir yorgunluk istemiyen bu kadar zengin toplaklar, çevresinde olan orukları kendine doğru çekti. — Yaprak yüzü 12,, Daha aşağıda: “Suriye çölünün yukarı kısmında Samili dili konu- şan bir budun yaşıyordu; bunlar, ilkin Martu, daha sonra Amurru adıyla tanınmışlardı. Delta, Fırat | ırmağının yukarısında otüremeğe bağlayınca belli ki yeni topraklara bu komşu budunlar gelip yerleşe- ceklerdi., diyor. Gene bu bitiğin 14 üncü yap - rak yüzünde de şu sözleri okuyo * ruz: Arap elinin orta yaylasında şimdiki çölemen (4) lerin ataları yaşıyordu; bunlar da yaşayışları - nı değiştirmek için Deltanın türe- İ mesinden tusu (5) landılar. Ayrı ayrı yaşıyan Oba (6) lar, Orokun göllerle yukarılarından inerek su- ların kıyılarma kadar geldiler; bir ada çıktıkça oraya yerleştiler. İşte böylece Sumer denilen yerde bir Samiliül-(7)'yerleşmiş oldu.,, Bu yeni yerlere en son yerle - şenler Sumerlilerdir. Bundan an - fasıldığına göre, Basra kıyıların dan yukarıya doğru çıkan Sami » ler, yahut Amurru topraklarında toplananlar, - Sumerde yerleşmiş bulunuyorlar. Simdi de oraya en son gelmiş olan Sumerlilerle, ora- da buldukları bu budun için neler anlattıklarını görelim: Bir Sumer ilâhisi diyor ki: “Ne yiyecek ekmek, ne giyecek nesne tanıyorlardı; elleri ve ayakları ile topraklarda yürüyor, koyunlar gir birikmiş suları içiyorlardı.. — Les Sumeri- ens, yaprak yüzü 21. Gene © yap- rakta bu sözleri bulabiliriz: “ Bu yazı belli ki soysallık getirenler, Sumerliler, için olamaz; olsa ol | sa, onların geldikleri günlerde göller arasında bulup tutsak, (8) ettikleri kişiler için olur. Soysallı- ğa giriş için Babillilerin anlatlık- rında da yurtta o bulunano çöle- menlerin yaşayışları, Sumerlilerin söylediklerine çok uygundur... Babillilerin, Baide (Arapları için olan Amalekadan olduklarını daha sonra göreceğiz. Orta As- yadan, ilerlemiş bir soysallıkla ırmaklar arasına gelip (yerleşen Sumerlilerin, orada (buldukları Samilerin ve Arap çöllerinden ge” len Orekların yasayışlarını gör- dükten sonra, gene Les Sumeriens in 9 uncu yaprak (yüzündeki bu sözleri ekuyalım: “Sumerliler, a - çalarındaki Samilileri, dilleri ve soysallıkları ile (o kendilerine wr- durmuşlar, yarda adlarını vermis- lerdir.,, Bu sözleri Samili diline Sumer Türkçesinin bol bol girmiş olduğu nu pek açık gösterir. (o Anlıyoruz ki şrmaklar arasında pek düşkün SANATLAR Nümaclık İngiliz muharrirlerinden Ro- bert Byron son haftalar zarfında İran ile Efganistanın unutulmuş, | fakat eşsi at abidelerini ri-| yaret ettikten sonra ihtisaslarımı (Taymis) e yazdı. Biz de bu ya- zıyı oradan naklediyoruz. İngiliz muharriri diyor ki: Geçen on ay içinde İran mima- risini onuncu asırdan on yedinci asra kadar takip etmek fırsatını elde ettim. İran mimarisini, esas- İ lı bir bedii tekâmülü takip etmiş - tr. Hindistanda İslim mimarlı- b ğı, ancak iki mabedi, süslü birer i perde gibidir. y İranda da kütlelerle oynamak- tan geçinildiği görülüyor. Bura- ida hakim olan fikir, o muhtevayı ! zarif bir şekilde ifadedir. Kulla- İ İ nılan malzemenin değişmesi de buna yardım etmiş bulunuyor. | - ran, taş memleketidir. Ahame » niler ile Sasanilar bütün binaları- yaptılar. İslâmiyetten taşın yerini | nı taşla sonra tuğla ve çini tuttu, İranda, abideleri tetkik etmek | kolay bir iş değildir. Bahusus bu abidelerin fotoğraflarını (oalmak ŞAN Türklerinden her varlığı olduğu gibi dil de almışlar, oo aldıkları sözleri kendi biçimine uydurmuşlardır. İlk sosyallıklar — Les premieres civilisatins biti « inin 91 inci yaprak yüzünde bu sözler vardır: “Samililer, o kadar i yüz senelerdenberi Sumer okunak- İ iarında yetişmişler ki sonunda iki İ soyun soysallıkları da (o biribirine benzemiştir.,, gene bu bitiğin 107 inci yaprak yüzünde “Samililer, Sumer dilinden sözler alarak..., deniliyor. En eski çağlarda anla- tan hangi yeni bir yazı (okunsa, onda Arapların ataları olan, sonra İ iller, soysallıklar kuran Samilile- rin önce pek bilgisiz bir soy oldu- ğu, bütün bilgilerini komşuları o - lan Sumer Türklerinden aldıkları anlaşılır. Bu yazdıklarım Samili- lerin kamu (9) su içindir. Ya, bü- tün Araplarla Arap yarım adasın- da kurulmuş olan illere bir doku- nur yeri var mıdır? Bunu araştırmak gerektir. E- limdeki türlü bitiklerin verdikleri tanıkları birer birer gösterece - ğim. İlk Arap ellerinden başlıya- rak Greklerle Romalıların günün: | de yaşamış olanları, en sen,| müslümanlığa kadar gelen Arap soysallığın ne denlu (10) oldu - ğunu ve söz ezi nereden aldıkları» nı göstermeğe çalışacağım. Bundan sonra çıkacak yazım, gene belli başlı bilginlerin sözle - rinden toplanmış olacaktır. Eski Arapların yavaş oyavaş ne yolda ilerlediklerini gördükten, o Arap soysallığının içyüzünü anladıktan sonra Aruza girebileceğiz. A. Ismet Medeniyet. 2 — Tez — Sanat, 3 o— Uran — Sanat. 4 — Çölümün — Bedevi, 5 — Tusn — İstifade, 6 — Uba > âile, 7 —Ül Unsur. 8 — Tutsak Esir, 9 — Kamu > Umum, 10 — Denlü — De 1 — Soysallık Valley (Leomard Woolley), eski | bir yaşayış süren Samililer, Sumer | rece, gibi.. | rafla alabildim, Bunun yasaktır. Sebebi, , bazı ecnebi - İerin fotoğraf almak soke memleket aleyhinde tesir yapan resimler almaları ve bunları neş: | retmeleridir. Gerek Efganistan, gerek İran- da henüz tetkik © olunmamış bir| çok sanat eserleri vardır. Meselâ | İranın Fars velâyetindeki Firuza - bada yakın olan Sasanilere ait sa- ray, bunların biridir. Bu devirden binalar çok azdır. Bunların bedii kıymeti mühim olmakla beraber | mimarinin (otekâmülünde birer| merhale teşkil etmek itibariyle e | hemmiyeti haizdirler. Sananilere ait olan bu bina ile gene Firuzabatta bu lunan üç kubbeli Erdşir kasrı ile karıştırmamalıdır. Bu kasrın üst kısmı bir zamanlar 45 kadem e - ninde ve 40 kadem yüksekliğinde bir salonu ihtiva ediyordu. Bura » da Sasanilere ait birçok O eserler daha vardır. Fakat bunların hep- sinden fazla alâkayı çeken bir bina, burada bir kayanm tepesin- de Türk hamamıdır. Bir zaman| burasının kullanıldığını anlatan birçok ifadeler vardır. Sasanilerin | eserlerinde cansız bir kabalık ha- kimdir, “lslâm devrine ait olduğu halde önce malâmattar (o olmadığımız birçok eserleri Yezd şehrinde bul- duk. On dördüncü ve on beşinci asırlardan kalma olan O (Mescidi cami) in kapısı ve çinileri, İranın en nefis eserleri arasındadır. Bu- ralardaki küfi yazılar eşsiz sayıla- cak derecede güzeldir. Şehrin kapılarındap biri üzerinde semavi ecram hâkkedilmiştir. Kerman ve Şirazda da hiç um- madığımız definelerle karşılaş- tık. Kazvindeki Mescidi o cami, tezyinatından bit parçasını fotoğ- inceliği devrinin ve zarafetini Safeviler bütün şiirini ifadeye kâfidir İran mimarisi dört fevkalâde | şaheser yaratmışlardır. e Milâdın! 1007 senesinde inşa (olunan (künbedi kabus), 1310 da yapr-! lan Sultaniye türbesi, 1418 de yapılan Kuherşat camii ve 1600 de Isfahanda yapılan Şeyh Lütfullah camii. Bunların en çok tanınma- sı ikincisi ile dördüncüsüdür, Son seyahatimde diğer ikisini görme - ğe imkân buldum. Künbedi ka - bus Esterabadın şarkından kırk mil mesafeden, Rusya hudutlarım- dan uzak değildir. Yabani otlar, yabani buğdaylar (o arasında bir yıldız gibi ışıldıyan yaseminlerle dolu uçsuz bucaksız bir sahadan geçtik. Kuşlar cıvıldıyor, develer ve atlar otluyordu. Ufuk, yerden birer mantar gibi biten Türkmen kıbıtkalarile beneklenmişti. Uzak | larda soluk renkli bir sütun gö - ründü. Yakınlaşınca onun (200 kadem yüksekliğinde bir kule ol- duğunu ve etrafını yalnız o küfi yazılı iki Okemerin süslediğini gördük. Tarihçi Cennabiye göre Kabusun (o cesedi, billürdan bir! lâhit içinde bu kulede asılı buru - ! yordu. Bugün bu lâhidin bir izi bile yok. Kulenin her tarafını te- | Iran ve Efganistanın Tarihi abideleri hi maşa ettik. Dünyanın hiç rinde böyle bir binanm €3i lemez. Belki bugünün H gu ile bu bina arasında bir i bet bulunabilir. Meşhetteki Güherşat görebilmek için İran yerlisi fetine girdim. Semerkandi renler orada bile bu cami © sinde muhteşem bir abide madığını söylüyorlar. Gühe” dört muhteşem divanı, iki si, kemerleri, o kadar temiz * dar güzel mozayıklarla 18 lunmuştur ki güneş bile z şerefine daha güzel (ayd saçıyor. Güherşat, Timurun oğlü Ruhun zevcesi idi. Onun şehrin dışmda 60 kadem liğinde dört köşe bir binadıf" 5 nun mavi kubbesi, sinesiniti kubbe daha gizlemektedir. fında ayrr ayrı yedi minar€ Bunların her biri o bir nar teşkil ediyor. Eskiden miler ve medreselerle delv Bugün bunlardan yalnız bu reler kaldı. Minarelerin Ü deki çiniler o duruyor. Bu esiri parlaklığı Meşhetteki n İ hersah camiindekilerden gözü alıyor. On beşinci asırdan kalm* ğer mezarlar etrafı beneklef dir. Bunların en güzeli Dost ” medin gömülü olduğudur. ”, rin ortasındaki Mescidi ikinci asırdan kalmadır ve Pİ mi Gor sultanı Gıyasettin dan inşa olunmuştu. Onun başında başka bir (o Gıyi mezarı bulunuyor ve üz! yazılardan on dördüncü serlerinden olduğu anlaşılıyf" altıncı asırda burası | tamifi/ müşse de bu tamirat ma mamıştır, j Belhin harabisi arasmd? İ nız Hoca Ebunnasır Pa zarı göze çarpmaktadır. firuz rengindeki kubbesi, İ kanttaki Timur mezarla: lâbunu hatırlatıyor. o Mo mavi ve beyaz, arasıra Bunlar, bir kelebeğin ki hatırlatacak kadar güzeldir” rin dışında Hoca Akaşanı" rı bulunuyorsa da ayni el ti haiz değildir. (Mezarı şerif) te bunlar? ziyen birkaç türbe daha Nihayet Gazneye vardı burada sekiz sivri yıldız $" nan iki müzeyyen mina: ; laştık. Bunlar Sultan Mahni j Sultan Mesut tarafında” edildi. “ği Sultan Mahmudun mermi / rini otuz asır bir hayli a8” ai ise de üzerinde küfi yazıl#"; yi rahat okunuyor.Mahmudu” 1 ni örlen puşide yeni ve yi üzerine konan güller tef idi. Demek ki İran - Islâ ye tının ilk büyük hâmisi mudun ha bir hüküm sür met görüyor,

Bu sayıdan diğer sayfalar: