29 Ekim 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

29 Ekim 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

30 Tesrinlevvel Y9SA Derenin bile kabul etmediği kadın Çeşmenin palağmda tokaçlarla çamaşır döğen iki kadın konuşu * yor: “— Allah kavuştursun ! Tak, tak... Elle gelen düğün bayram... Bir kaz yavrusunu kovalıyan yalmayak, başının saçları evde dikiş makaiiyle merdiven, merdi- ven kesilmiş bir çocuk seslendi: “— Geçiyorlar. Çocuk sözünü tamamlamamış- tı bir yanık zurna sesi o çeşmenin şırıltışıma karıştı. “ Ey gaziler yol göründü gene garip serime!,, Sonra derinden derinden gelen bir davul sesi... Kadınlar tokaçları o sırtlarına vurdular, çeşmenin ardından baş- larını çıkardılar.Atta bir jandar- ma, ikişer ikişer olmuş sırtla- rında beyaz torbaları bir sürü in- san caddeden ilerliyorlardı. Kadınlardan biri: “ Fatma, dedi, bak, (Hüse- yin), iki yanma bakına, o bakına gidiyor. “— İnşallah gene iki o yanına baka, baka gelir. Fatma yanındaki kadına his - settirmeden kafilenin içinde uzak laşan kocasına derin, derin baktı; ve ayrılığı kollarında, (derisinin üstüne düşmüş bir | kıvılcım gibi hissetti, Yel bükülünciye kadar (kâh Hüseyin, kâh Fatma yanlarında - kilere hissettirmeden utana, utana biribirleriyle bakıştılar. Hüseyin için Fatma henüz ta- dına varılmamış bir meyve idi, da- ha üç günlük karı koca idiler. Fatma için Hüseyin henüz keş- fedilmemiş bir iklimdi. Onun için bıkmak, sevmemek (| gibi şeyler aklından geçemezdi. ».. Büyük harp devam ediyordu. Her gün jandarma köye bir kara haberle giriyordu. Herkes merak» tan çatlıyâcak bir hale (gelmişti, Adeta ölüm haberi gelen insanın akrabaları tereddütten kurtulduk- ları için bir nevi teselli duyuyor - lardr. İnsanlar bu kadar (üzüntü ve kararsızlık içinde idiler. Fatma, uzun zaman içinde ümi- dini muhafaza etti. Niçin? Bunu kimse bilmiyor, ona öyle geliyor * 'du ki, kocası ölmiyecek? Fakat bir gün onun da kapısı önünde kara haber, jandarmanm kişniyen kır atının sesiyle birlikte dalgalandı. Kadın ağladı, sızladı, dizlerini döğdü, yaslar bağladı. Fakat ölü- mün sükütu onuda susturmustu. Çünkü sağlar yaşamak istiyorlar, yaşamak istiyenler ölüleri unutmı- ya mecburdurlar. Bir gün önun ihtiyar anası kı- zını dizinin dibine oturttu: “— Kız, dedi, ölenle ölünmez. (lhtiyar kadın bunları sövledi- #i xaman açlık şehirlerden köyle - re kadar inmişti. Tarlalar harap. havvanlar aç. insanlar bitkin bir sale gelerişti.) Halimizi düşün iki gün #onra viveceğimiz vok. Gel seni Hacı Fettah efendiye o nikâhlıyalım.. Genç değil ama, evinde beyaz, be- Yazan: Sadri Etem yaz kol gibi somunlar var. Kadm hıçkırdı: “— Hüseyinin üstüne evlen- mem, dedi, ben dul kalacağım, di- ye ısrar etti. Fakataylar geçti, tarlalar kırlaştıkça kırlaştı, ahırlar nefes almaz bir hal aldr. Fatma şehit maaşı bağlatmak için kasabaya indi. Sözü uzatmı- yalım, altı ayda kocasmın “Öldü- ğü muhakkak isede o künyesinde şehadeti hakkında kâfi derecede sarahat bulunmadığı,, cihetinden maaş bağlanamıyacağı bildirildi. Hacı Fettah efendi bu müddet | içinde biraz daha ihtiyarladı, yüzü buruştu, saçları daha çok ağırdı. | ise de gene Fatmayı almaktan | vazgeçmedi. Anâsr (kızını Hacı Fettah efendiye n'kâhladı. ... Hacı Fettah efendi o onu harp senelerinde beyaz kol gibi somun- larla besledi. Pirinç pilâvları ye- dirdi. Anası da akrabaları da se nelerce Hacı (Fettah efendinin sofrasında karın doyuruyorlar ve her akşam: .— Allah Halil İbrahim bere- keti versin, diye dua ettiler. Fatma bir çocuk doğurdu. Ve | kendisini kocasiyle, çocuğuna ver- di. Hacı Fettah efendi — Fatmayı tarlada çalıştırmıyordu, © zengin bir mültezimdi. Karısını öyle fe- na işlerle uğraştırır mıydı hiç? Gül gibi yaşıyorlardı. .. Mütareke oldu. Hatta aradan birkaç sene geçti bir gün köye bir adam geldi. Bu adam bitkin bir halde idi. Uzun seneler esirlikte kalmıştı. Bu adamı Fatma tanr makta gecikmedi. Kocası Hüse- yin bu adamın ta kendisi idi. Onu gördüğü zaman çesmenin başında çamaşır yıkarken kendi- sinin ona, onun kendisine baktığı manzara birdenbire canlandı. Ve sonra o zaman içinde taze bir hırs ,Jadı. halinde saklanan keşif arzusu can- landı. Üç gün beraber kaldığı, fa- kat ruhunun iklimlerini keşfede « mediği erkeği acalp bir daüssrla ile andı. Bıkmıyan, ve keşfedilmiyen bir insandan ayrı kalmanın der- dini acı acı duydu. Daüssıla keskin bir bıçak gibi gırtlağına saplanıyordu, ad koya- madığı, mana veremediği bu da- üssıla onu bir gün köyün yollarına doğru sürükledi. Ne yapacaktı? Buna cevap veremezdi. Hüseyin de ayni dertle yanıyor- du. Hem onunki daha korkunç bir şekil almıştı. O köye gelip de kendi o evinin kapısını çaldığı zaman, üç günlük | karısının kendisini karşılıyacağmı" sanıyordu. | Kapıyı çaldığı zaman karşısına bir ihtiyar kadın çıktı. Ona yavaş sesle: “— Bizimki evde ise bir seslen, tarlada ise varayım kahvede otu. rayım, dedi. İhtiyar kadm ona gülümsiye - rek: “— Tarla satıldı. Seninki (Ode, dedi, gitti. Hüseyinin gözleri doldu. Ben İ nuşmuşlar gibi dere Hem karada, hemi Arsen Lüpen ii Ser püzeseri AE TYLER 4 EO 177771 suda yürüyor İstikbalin en ideal nakil vasıta- sı her halde (bizi hem karada, hem suda taşımağa muktedir ola- cak bir vasıtadır. Bunun icat edil- mesi ve kullanılmıya başlanması bir xaman meselesidir. Geçenler- de Alman otomobil tesviyecilerin- den Baulig isminde birisi © böyle bir otomobil imaline (omuvâffak olmuştur. Baulig, içine bindiği bu otomobilden hiç dışarı çıkma” dan, otomobilin tertibatını değiş- tirmeğe bile lüzum görmeden hem karada gitmeğe ve hem suda yü- rümeğe muvaffak olmuştur. Baulig tarafından © kullanılan bu otomobilin diğer otomobiller- den farkı şudur: Otomobilin dışı su geçmiyecek surette İehimlen— | miştir. Bir de arabayı tahrik e- | den arka tekerleklere beheri 30-50 santim ebadında altışar tane su küreği yerleştirmiştir. Otomobil suyun içinde iken arka tekerlekler gene karada oduğu gibi dönüyor, fakat otomobili tekerlekler değil, onların etrafındaki bu su kürekle- ri yürütüyor. muharebe ettim, dedi, O tifostan mı gitti? “.— Yok canım, ölmedi. “— Sağ demek.... “.s Sağlığına sağ... “.— Şehire mi indi? “.— Kocaya vardı? Hacı Fet tah efendiye. Şimdi hanım oldu. bir de çocuğu var. Hüseyin ne yapacağını şaşırdı. Onun da içinde anlıyamadığı, ta» | dımı alamadığı meyvenin hasreti vardı. Zaman, zaman kimseye görünmeden Hacı Fetteh efendi - ölmedim. Arsen Lüpen, oğlunun düşm 7 nl Aramızda cöreyan eden mükâ- | leine hakkında sana (daha fazla izahat vermeğe hacet var mı, Je- rome? Ben vasiyetnamesini yırt- masını, günkü önun mirasında hiç bir hakkım olmadığını kendi - sinden rica ettim, fakat vermek is- tediği elmasları kabul ettim. Feli- siyenin onu gidip Caende görmesi kararlaştırıldı. Dugrival daha zi- yade hastalanması ihtimalini dü- şünerek Felisiyenin istediği za - wan eve girebilmesi ve elmasların bulunduğu kasayı açabilmesi için lâzım olan anahtarları bana verdi. işler şu suretle ceyeyan etti; Felisi yen kasayı açlı ve elmasları alıp içinde çalınan yüzüğün ayni olan da vardır. Zaten o yüzük çalm- dığından beri ben faaliyete geçe- bildim. Şayet annenden kaldığı- nı iddia ederek düğün günü bana vermek istediğin ve fakat Dugri - valdan çaldığın yüzük şu çekmece içindeki yüzüğün ayni ise o zaman Elizabet ile Loriyanın katili sen - sin. Yalniz bu delili alde edebil- mek için seninle evlenmem lâzım geliyordu. Felisiyen buna şiddet- le itiraz etti. Bir gün bile olsa se- nin ismini taşımama tahammül e- demiyen Felisiyen beni zorla ka- dı. Bunu yapması beyhude idi. nin evinin önünden geçmeğe bar | Ni. olacaksa oldu. Sen de bana Fatma bir gün Hüseyinin gitti- ği yolun üstünden ilerledi. Bir ten- ha köşede Hüseyinle karşılaştı. Hüseyin ona kızgın, kızgın o Hüseyine hayran hayran (o baktı. Fakat o kadar, Çünkü biraz ileri- den ihtiyar bir kadın ikisinide sert, sert süzdü. Hüsey'nle konuşamadan geri döndü. Bazan onu (o pencereden şöyle bir göz ucu ile seyretti, Le Etrafta dedikodu aldı yürüdü. Hüseyin Fatmayı kendisine met - res edinmiş,Hacı Fettah efendi a- caip bir vaziyete giriyormuş! Bu söz yediden yetmişe kadar bütün köy halkının diline destan oldu. Fakat Fatmanın içinde ye- nilmez ve adsız bırs bir türlü bas- tırılamıyordu, Hüseyinle sanki ko- kenarında filân göz göze geliyorlarâr. Bir aksam Hüseyinle söğütle - rin altında karşılaştı. Fakat Hü - seyin durmadan geçti gitti. Bu karşılaşma korkunç bir şey oldu. ğ Birkaç sene evel, kaz yavrusu- nu kovalıyarak çeşme başına ge- len yalmayak çocuk köy kahvesi - ne doğru seğirtti. Ve o hakikaten | üç dakika (geçmemişti ki, sopalı insanlar konusa konuşa yola düş- tüler, imam efendi: “— Kahpe, namussuz, Hacı e fendinin haysivetini o bir paralık etti, diye ele başı oldu. | Sesler söğüt ağaçlarının arka » | sından yolu sardı. Ertesi basah Fatmavı derenin dönemeç yerinde sırsıklam ve bo- gulmuş buldular. Ve şu bökmü verdiler: Bu nsmussuz. kahpeyi köyü” müzün deresi bile kabul etmedi, dediler, İ bütün mevcudiyetiyle sabah o yüzüğü hediye ettin. O yü- züğü gördüğüm zaman fena- laşmamın ve bayılmamın o sebebi o yüzüklerin / ikisi de biribirinin aynidir. Anlıyor musun şimdi se - nin katil cürmüne ait delili nasıl elde ettiğimi? Anlıyor musun sefil berif?...., Rolandenin sesi gittikçe yükse- İ liyordu, kin ve nefret hisleriyle bütün vücudu titriyordu. Genç kız tehdit ve tahkir ediyordu. Fakat bu itham - lar ve tehditler beybude idi. Çün- kü Rolande artık Jeromenin ken- disini dinlememekte © olduğunun birdenbire farkına varmıştı. Jero- me gözlerini yere dikmişti, müte- madiyen düşünüyordu. Mesele - nin bütün çıplaklığı ile ortaya çık- masından dolâyı tamamiyle ken- disinden geçmişti: Bu. vaziyette | ve sükül ediyorlard” Jerome kendisini o müdafaadan | vazgeçmişti, Yalaız bir aralık ba- şını kaldırarak sordu: — “Ya sonra?,, — “Sonra mı?,, — “ Evet, ne yapmak istediği- ni anlamak istiyorum. Beni itham ediyorsun, pek âlâ, fakat beni ih- bar da etmek niyetinde misin?,, — “Evet, mektup yazıldı bile.,, — “Gönder din mi?w — “Hayır.,, — “Ne vakit göndereceksin?,, — “Öğleden sonra.,, — “Öğleden sonra, öyle mi? Anlıyorum, hudut haricine çıkıp kaçmak için bana fırsat vermek istiyorsun.,, Jerome bir müddet sustuktan | sonra itiraz etti: — “Neden beni ele veriyorsun? Beni kendinden, hayatından uzak- laştırmakla kâfi derecede intikam almış olacağını kabul etmiyor mu- sun?,, Yazan: Maurit€ iel altında olduğunu sun? Cani olan ele — “Felisiyenin #8 gi we günah olan Felisiyen © rılabilir? Hem ben yorum.. Senin bir © | miyeceğinden emin k Cİ rum.. Her şey bitmit © nun için mektup edilecektir.,, Rolande biraz t sonra dedi ki: e gli « «Meğer ki.» yalnız senin cani ol beti, Loriyan'ı senin öU Felisyeni yanlış ol tirdiğini yaz... ve im3# 4 Jeroma uzun müd Yüzünden ıstırap ve iminden başka bir şey yordu. Fısıldayarak © — “Mücadele yen? eğ kadar yorgunum ki! Rolande. Nasıl oldü yi” bir komedyayı oyn zabtin benim gender ne ve Loriyanı da k faa etmek için durd yavaş inanır gibi ol san ne kadar alçak ol “bilki sana karsr ol: (d tıkça yaptığım şeyler de” bette fazla ürkütüyo: ra! nlıyamazdın... Ben ya başka bir adam oluy©* beni benliğimden Fakat artık bunlarda yelim... Onların hepsi dıklarını baş ucunda * yordu. Bitirdikten ve sordu: — “İstediği me onlara ayrı ayri çi dan ne bekliyordu? iz / af kelimesi mi? Re siyen yerlerinden &” Bunun üzerine 7 eri kikada birdenbire hiv aks! galeyana geldi. hakim oldu ve çık!P odasına, zifaf odası” duydular. Herhsld? şeyler almak e bir iki dakika merdivenlerden açıldı ve yavaşça evden uzaklaştı. İki genç alnı? ind gözleri yaşardı. F deyi alnından öptü. dedi ki: — “Bizim si mi Felisiyen? Fakat cemizi nişanlı olarak ben de gemi — “İki z ben bir iki saat kada” lacağım, onun kannat getirinci”* zili e di Yı vel mezi a 9

Bu sayıdan diğer sayfalar: