15 Mart 1937 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 32

15 Mart 1937 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Molla, meseleyi uzatmadan, kendi iste- İdiği gibi keyfiyeti şeyhe izah etti. Ve ta plânını söyledi: — Ne yapıp yapıp Hacı Saburu bu- rada e ve ona bu gece rüyasında netice e. 1 bir veli göstermeli, bu evliya ona: «Ya Hacı Saburl verdiğin kelaretle başına © gelecek felâketlerden kurtuldun. Lâkin da balik ME e nerede buluruz ? : çimdik altı, $ bir akışla seli arılırken Mol i ile yalniz binli ler. Şeyh, apır öpmeğe, © iç Hacı Sadık gi efendinin aziyet telâkkiğ nyanın en eki) anla aydi biz höceü muhabbetiri ie v akalım ( halleği ii, Dünya işilek r bizi bekliyor! inde beş bal | ifını işitince altın, beş bil i çıktı, fokal hi ? Nasıl şey ün işi ne? idir ame, . ağı, uğursu | 8 haram paralar kolay kolay hayira yara- mazlar. Bu sebeple bu gece arabacı Ali de bir günahının kefaretini kanile ödedi. Altınlar Alidedir. Bu hususta sana birşey sorulursa ben bu paraları Molla Mustafa delâletile Kadiri tekkelerine hibe etmiş- timl..» diyeceksin, demeli — Bu nasıl olur? ie Sabir şimdi lacak şey gayet basit, kendisi de müridler meşrutasında kahve içiyor, siz hemen kendisini çağırtınız. Ve iltifat ile, kefaretinin kabul edileceğini ve bundan Hazreti Pirin fevkalâde memnun olacağını, ii Kaz otuz yaşına yaklaşıp orta çağda bir kadın halini aldığı halde, kendisine her işini asân kılacağını ilâve edersiniz. Ve sizin mübarek lâlinizden ir bardak da tarafını ben yapar ğer lele ne olayım ?.. — Ne olursan ol, nihayet altınlara ikram İM ortak olursun karıştırarak düşündü. dergâhına hibe ediliyor, bundan Molla Mustafaya ne? Fakat Molli Mustafa delâletile bu para Parayı arabacı Ali alıyor”. iş amma dur bakalım, Ele geçirirsem Molla Mustafa avucunu yalasın. Şeyhin gözlerinde şeytani bir parıltı yandı ve hemen söndü. Bu iblis Molladan yaka kurtarmak kolay değildi. . Ve sonra da şeytana pabucu ters giydiren bu adam korkunç birşeydi. — Pek iyi pek iyi öyle olsun. Şeyh Ayetullah efendi ellerini birbirine çırparak uşaklığını yapan meczup ve saf geliyor. Karışık bir halâ evlenmemişti. vi alışkın © olmalı k dudaklarına a yapıştırarak dinledi. ratle uzaklaştı. Şeyh gözlerini açarak : edersiniz.”” Öbür bir ev e Şeyhin gözleri kapalı ew dudakları oynuyordu. Bu meczup ki, kulağımı şeyhin Ve sü — Haydi hücereye geçelim; Hacı Sa. buru orada kabul edeceğim Devriş Sadiri koşa koşa müridler meş- rutasına gitti. Orada bu geceki ikram sahavetile garip devrişleri hayran birakan Hacı Saburun kulağına iğilerek : — Şeyh efendi hazretleri sizi istiyor- lar. Kendileri mürakabededirler, Hattâ sizin burada bulunduğunuzu, ellerile oturt- muşlar gibi bana tarif buyurdular. Efendi» mize, sultanımıza ne malüm olmaz kil, herhalde bir hacetiniz olacak, bir tebşire nail olacaksınız. Buyurunuz gidelim |... demişti. Hacı Sabur telâşla toplandı ve şeyhin hüceresine gittiler. Hacı Sabur içeri irdi. Devriş Sadiriye de çekilmesi için ruhsat verildi Tertip mükemmeldi. Bir bardak şarabın içinde siyah renkli bir kaç hap konulmuş üzelee o eritilmişti. | Hacı bunu içince rahat ve tatlı bir hülya âlemi yaşayacak, alâdan gönderilmiş bir şayıp mesbe- yanına cenneti huri dahil olacak, Hacıyı ok decek.. ve nihayet Molla Mustafanın şeybe anlattıklarını tekrar edecekti. Tertip mu- vaflakıyetle tatbik olundu. Hacı Sabur kuvvetli bir telkin ile; «geç oldu, burada istirahat buyurursunuz!» iltifatile bir odaya götürüldü Şeyh elendi kendi elile bir lâal | sundu. Beş dakika geçmeden Hacı Saburun gözkapakları ağırlaştı ve kapan- dı; fakat uyumuyordu. Anlamadığı bir haldi. Vücudu, tuhaf ürpermelerle hareket ediyordu. Gözlerinin garip bir âlem açılıyordu. Bağdadda idi. Hibe ettiği paralarla yapılan tekkenin bir oda- sında idi, çırılçıplak bir mindere uzan- Kapıdan ince uzun boylu, gül ir huri girmişti kolunun üstünde cennet libası vardı. Gelip kendisine giy- dirmişti. Sabur dayanamamış, bu huriyi sarmak istemişti; fakat korktu Pirin gazebine yeniden uğramaktan çekindi. Ve harekelsiz kaldı, Ancak, huri Hacı Sabura elile dokunmuş, Hacı Litremişti İşte kurası hakikattı. Şeyhin telkini ve taltifi ile afyonlu şarabı içerek odaya gelince, kendisini böyle bir rüya âlemi sarmıştı. Fakat dışarıda öğütlenip odaya gönderilen genç bir kadın, Hacı Saburun sakalını okşuyor, tellerini birer birer çeke- rek acıtıyordu. Afyonlanmış şarabın tesi- rile gözlerini güçlükle aralayan adamca- giz hayal meyal kadını seçebiliyor, onun temaslarını duyüyordu. aha çok korkarak yatağında büzüldü. Kadın, Hacı Saburun şurası burasile biraz daha an sonra : — Ya bur |... diye başladı. Molla Müstadanın öğretliği şıkilde kula di

Bu sayıdan diğer sayfalar: