15 Kasım 1937 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 16

15 Kasım 1937 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Eski Türklerde Mevleviler, Bektaşiler, emek oluyor ki aynile bizdeki son Rufai teşkilâtı idi. Ozaman da ateşe, şişe sahip. De için başrahibin, yani we izni şari ai bize tasvir ettiklerine göre, kalbi temiz olmayanların bu mertebeye vasıl olabilmeleri imkân dahilinde değildi. Rufai şeyhlerinin, müritlerinden talep ettikleri gibi, mutlak bir sadakat, mutlak Er teslimiyet aranıyordu. Bunlar, o zaman- da da terbiye üzerinde ruhi tesirlerin ne olduklarını lâyikiyle anlamışlardı. Ve ona b: yoldan gidiyorlardı. Bizi en ziyade enterese eden (Baküs) tr mezhebidir; Şarap, Musiki, aşk ve dans, u mezhepte de tıpkı Bektaşilerde ol- duğu gibi (eline, e diline) hâkim ol- mak meselesi mevcuttur. Bektaşilerdeki nokta, Bassereus'un' üzerinde bir kaplan kafasile gösterilmiştir. Baküsün pars risinden yapılmış elbisesi, tıpkı Bektaşile- rin giydikleri yelektir. Saçlar onlar gibi uzun, sakal onlar gibidir. O her yerde şarap ve rakısını dökerek gider. Ona ibadet edebilmek için, rakısını, şarabını takdis ile içmeli, onun gibi (cemal) aşıkı olmalıdır. ir kelime ile hülâsa etmek icap eder- se: e mezhep mey, saz, cemal mezhebidir. mezhep, son Anadolu Türkleri ara- sına nasıl girmiştir? Dört bin, beş bin sene evvel, burada kalan izler bunu vü- v.de getirmiştir? Mazi pek yakın olduğu için bunu tet. kik edebilmek imkânına melik olabiliyoruz. Evvelâ şunu bilmeliyiz ki bu mezhep- İevin anavatanı Anadolu değildir. Bu ilâh- lar ilk Türk toprağında doğmuşlar, bazı küçük isim farklarile bütün dünyaya ya yılmışlardır. Küçük Asyada bu zaman larda yapılan bu ayine, Babil, Medi Türk- eri arasinda, orta Asyada, velhasıl Türk halklarının yaşadıkları bütün topraklarda tesadüf ediliyordu. Bunların son d Anadoluya Mevlâna elile getirilişi, Medi Rufatler — Geçen sayının devamı ve sonu — * hab İRİ eri Hacı Bek- şi Ve Ji elile de Pars tesmiye edilen m ayin , Hurufilik, Babik epleri, en eski Di Gebe l ve Baküs mezheplerinin ufak bir tegayyürile kalmış şekillerinden başka birşey değil lerdir, Unutulmamalı- dır ki bu mezhepler yalnız Küçük Asyaya munhâsır sini deği bütün Türklere mez Ni ilâheler ve iri bütün Türkler heleri ve ilâkları e Türk halkları, yeni girdikleri dine, eski dini büsbütün terkederek girmemiş- lerdir, Yeni dini eski din ile meçzederek eski dini yeni din ai bir hâkim mevkiine sokmuşlar Meselâ Mediye ar ai dininin bilâhara aldığı Türk şe Lydialıların Baküsü vE ki bu en eski ini bize mamile gösterecek, tam şekildeki a na sahip değiliz. Fakat Medililer vasıta” sile tevatüren bize gelen fısıldamalara bakacak olursak, bugün Bektaşiler arasında okunan dualar, islâmi- yetten evvel de bu halklar arasında aynen mevcuttu. Eski Türk dini geniş bir tasav- vuf içine dalmıştı, Ve kılıç kuvvetile Baküs ve Menad'lar almağa mecbur edildiği islâmiyetin içinde, eski akidesini ihya maksadile, eski dinin esaslarını bir tarikat halinde cemetti. Maspero bu hususu pek iyi El etmiştir. Buna göre Medinin. Turani rahip- leri, Arilere kendi hurafe itikatlarını aşılamıştır, bun- la bini koymuşlar, ve bun larin insan ile Allah arasında bir vasılaçı olduklarını telkin etmişlerdi. Bu rahiplerin huzurunda olmadan, ne dini bir merssimde bulu- nabilmek, ve ne de bir kurban kes mek olamazdı. Beyaz, uzun bir elbise gi- yerler, başlarına yüksek bir taç geçirirlerdi -ki iki Bektaşi elifi ne- sonraki Gülbaba. nın icadıdır. Beberuhi şeklidir - müşabih- - Bütün merasimi tatlı bir âhenkve bir musiki ile takip ederlerdi. Bu halklar senede bir Allahın kaybo- lan oğlunuve yahut da kızını matemlerle araştırırlardı. Tıpkı bugünkü Muharrem ayinlerinde olduğu gibi dövünüyorlar, fer yat ve figan ederler, ağlarlar, mersiyeler okurlardı. İslâmiyetin girmesile Allahın oğlu mevkiini, Alinin Hüseyni işgal etti, yni ayin, ayni şekilde Küçük Asya Türkleri arasında da vardı. Tamamile şark- lı olan Cybâle lejandı bunu pek güzel gösterir, Bu Lejanda göre ormanlıkların dibinde, güzelliği ile meşhur Frijili Türk genç çoban Atys yaşıyordu. O ilâhe Cy- böle'ye yanaştı ve ona sadık kalacağına yemin etti. Fakat Sakarya nehrinin güzel kızını görür görmez bu yeminini unuttu. Kıskanç Cybele ona çılgınca çarptı. Ays de bir daha yeminine hiyanet etmemek için kendi kendisine uzvunu kesti. Cyböle rahipleri de, ilâhenin şerefine (bel) ini muhafaza etmek için, kendi ken dilerine uzuvlarını yokediyorlar, bu su retle Atys'in hatırasını ihya ediyorlardı. Cybâle, aşkının derdile çam ağacı sure fine münkalip olmuştu. Bu sebepten re hipler, her sene; başlarına bir çam dalı takarak matemler, ağlamalar, döğünmeler arasında kırları, köyleri gezerler, ilâhe validenin resmini göstererek, sadaka zekât isterler, onu ararlardı. Medi de, Orta Asyada ise, Allahın kaybolan oğlu ilâh ve ilâhe aranırdı, Bu- rada da onun ormanları arasında kay- bolduğu kanaati vardı. Meşhur Çinli sey- yah Hioven - Tsang, Orta Asyada, yedi ün devam eden bu âyini görmüş, kay- bolan Allahı onlarla beraber, dağlarda, ormanlarda aramıştı. Bu âyinin şeklini gösterebilmek için, bu seyyahın sözlerini hulâsa etmek kâfidir: Her sene tertip edilen bu âyinde her kes mâtem alâmeti olarak siyahlar giyi- ” RIZA ÇAVDARLI Ai

Bu sayıdan diğer sayfalar: