1 Şubat 1939 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 26

1 Şubat 1939 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BÜYÜ — Başı 9 uncu sayfada — — Biliyorsun nineceğim, beni çok zayıf ve yumuşak buluyor, Onu idâre edemiyecekmişim |... — Allah Allah... bu ne tuhaf şey... — Gitti... bir daha gelmiyecekmiş! . Ihtiyar kadın, torununun saçlarını okşıyor ve düşünüyordu. Birden, yü- zünde bir gülümseme belirirek : — a dedi. Kaldır başını yav- rum. Bak, birşey söyliyeceğim. Genç Ee hayretle ddzridlü, Islak gözleri, taze yüziyle bir çocuğu andı rıyordu: — Söyle nine... — Yavrum, artık üzüntülerin #0- nuna erece — İmkâm yok nineceğim... sızlıyor, yahıyor. Onu nasıl dişimi bilsen... — Biliyorum çocuğum. için üzüntülerin sona erece — Anlıyamıyorum ki nineciğim... — Şimdi seni okuyacağım. Benim, şimdiye kadar sana hiç e bir sırrım var. Bunu kimseye söyl Ke bana yadet! veriyorum.. İşte bunun namusum üze“ rine a Peki bene »w. Şimdi sana bir büyü, yapacağım üyü — Evet | bu sayede Hasan senden ayrılmıyacak... enç kız, kalbine dolan ani sevinç” le güldü — Belkide kâli derecede sert çalma. dım... Belki de derin bir uykuya dalmıştı | Belkide telefon çıngirağı benim kendi vehemimdi... Öyleya,,. Gece yarısı ona kim telefon edecek ? ekrâr pencereye doğru koşarak pan- curları sarsmağa başladı, Bir köpek hav- lamasından a kimse cevap vermedi. — Sen Sesini ip köpek inliyerek havla- mağa başlamıştı : — Sen de mi yalnızsın Jeri? Seni'de mi birakıp gitti ? Nihayet kapının önünde bir otomobilin durduğunu, Monti ile birlikte Janin Pers- yenin indiğini gördü ve o zaman Janinin kocasının bir hafta için seyahate çıkmış olduğunu hatırladı, emek, geceyi birlikte geçirmişlerdi. onti frak giyinmişti. Janinin başı açıktı. İkisi de, kendisinin birçok dela ayn vi bir eğlentiden sonra buraya geliyor Da bil istedi fakat birdenbire : — Yüzüm... diyerek durdu. 25 — Sahi mi nine? İhtiyar kadın, cevap vermedi. Du dakları belirsiz kıpırdilarla oyniyor, gözleri garip bir kuvvetle parlıyordu. Arasıra genç kızın mahzun yüzüne üf- liyordu. Onun ılık nefesi yüzünde do: laştıkça, yüreğinde tatlı doğuyordu bir sükünet O gece yatağına girdiği vakit, o tatlı sükünetle uyudu. Ertesi gün. hiç beklemediği halde, Hasan geldi. ein üzüntülü geçmiş bir gecenin izleri orun ve keder- liydi. Genç kızın sarılarak: — Beni affet yavrucuğum. Sana haksızlık, daha doğrusu kabalık ettim.. Diye yalvardı. Ondan sahneyi bekliyordu. Genç kızın yözle- ri do si sessiz hıçkırıklarla ağlıya- rak göğü e kapanacakdı. Fakat, hay- sile doralaldı Genç kız, dimdik duru- yor, gözlerinde yaş yerine tatlı bir gu- rur e parlıyordu. elikanlı, nişanlısının bu er ği karşısında şaşırdı. Gözlerine inan. heran artan bir dikkutle ona her zamanki — Gelişim seni memnun etmedi mi yoksa ? Genç kız, cevap vermiyerek gülüm. sedi. Yüreğinde en büyük kuvvetlere bile baş eğmiyen, başka bir kuvvet vardı: — Bilâkis, çok geleceğini biliyordum... Sesinde tılısımlı bir âhenk belirmiş, her zamanki yumuşak, kırık, çocuk yalnızlığını örtmüştü. sevindim... zaten Böyle ıstıraplı bir geceden sonra yüzü kimbilir ne halde idi? Ağlamağa ve ıstı- rabini belli etmeğe hakkı yoktu Bir çiçek üstünde bir yağmur fanesi gibi, gözyaşlarıda ancak taze yüzleri gü- zelleştirebilir.. Onun ağlamağa hakkı yok- anin henüz otuz yaşinda olmadığı için ağlıyabilirdi. Çünkü onun gözyaşları Mon- ti'nin kalbini yumuşatabilirdi. Fakat Gla- dis, gözyaşlarının yüzünün boyasını akıta- cağını düşünmeğe mecburdu, Onların eve girip kapıyı kapadıklarını gördü ve tahta kanapenin üzerinde, buz kesilen çıplak ellerini titriyen dudakları üzerinde sıkarak bu eve baktı Pancurların arasında bir. sik yanıp söndü ve Gladis evine döndü XIX Bunu takip eden va Gladis bir gok delalar Bernar'ın evine gitti. Bu sefil odada bulunduğu zaman içinde acaip bir sükünet duyuyordu. Hiçbir şeyi gizleme- diği've olduğu gibi göründüğü yegâne yer burasıydı. Ancak oraya gitliği zaman Delikanlı, merakla sordu : Nereden biliyordun ?.. Genç kız, güldü : Beni sevdiğine bütün kalbimle ri inanıyor, ve seni yine bütün kalbimle is seviyordum. . iş par ya ind Aradan günler, aylar geçti. Genç yeni nişanlılar evlenerek mesut bir çift ol- dular. Genç adam, nişalısının ani de- gisikliğini bitmiyen bir ısrarla merak” | ediyordu, Bu merakın değişik bir şekli Xi, de yenç kadının yü-eğindeydi. Bir gün, (ji i gizlice ninesine bunu sordu. Yaşlı ka- dın, torunun genç başını göğsüne çe kerek bastırdı Öptü Sonra gülümse: ven sevinçli bir sesle onun kulağına fısıldadı: — Hiç birşey yapmadım yavrum! Batıl itikatlara, “büyü, lere ben inan ki, bununla bir iş yapabileyim, Yalnız senin kırık maneviyatını düzelt.$ mek, sinirlerine kuvvet vermek için( esrarlı bir hal alarak seni okudum. Bun: lar her zaman verdiğim öğütlerin içim den geçmesinden başka birşey değildi. 4 Pek Dudaklarımın arasından: “Yavrucuğum, sev gençsin, e akıllı bir kızsın. Mu:fiveri vaffak olm ! daha kuv vetli ma, felâketleri güler yüzle karşılıyabi (ke lenleri hiçbir keder yıkıp yere seref mez. Ağlama, korkma, cesur ve güler yüzlü ol. Hayat sana gülecek. Seydi. ğin adam senden yar sana ge lecektir ,, diyen dum. Sen bu mırilteğelen larla gizli bir küvet umarak değiştin. Ve görüyorsun ya öğütlerim dikenli bul yolunu, bir bağ yolu kadar güzelleştirdi ğimük bun yorgun bir ihtiyar kadın hali alabiliy& vücudunu gevşetebiliyor ve kırışıklığınğı,.. inci zeyil altında gizliyebilmek içine di yol RE boynunu tabii haline bir | iyor Ba ın metresini lanımak istemişii Bu, nazik ve yuvarlak yüzlü, saçları alnın X üstünde perçim gibi kesilmiş bir genç kö Bö dındı. Derin ve dikkatli gözleri, ii ği joy ya güldüğü zaman gülüyor air zamanli “2İ larda karanlık ve mahzun lümüyeyi EY nız bazen, kendisi meyusken bu söle | kali laycı bir mana beliriyordu. Bu kadını göz Dünyada yalnız bir be iyiyi ngi tayyörü, bir beresi ve çiçekiğir, müslinden bir blüzu vardı. Bunu g:e&,,, yıkayıp kurutarak ertesi günü ve en soğu'ü ,, havalarda bile giyiyordu. Bu, aslı ve hakiki ismi nadiren biliner kahve ve simitle karı alâkadar etmiyen ve günün birinde, £ diği gibi ortadan yok olan kızlardı! biri idi. Gladis, çok geçmeden, Bernarın 5 £w kıza para tedarik. etmek için kei içe müracaat m anlamıştı. altı oku — Arkası var — semen

Bu sayıdan diğer sayfalar: