15 Haziran 1939 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 9

15 Haziran 1939 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kalan koca mazi, müphem hatıralar, ıstırap veren hayaller, maalesef görül. müş ve yaşanmış rüyalarla onun ha- yatına karışmağa hak kazanmış mısın?» Niçin onu bırakmadın ? niçin ona sert ve soğuk görünmedin ? Toy bir çocuk gibi arkasından sürüklendin, gittin. Bir ıamanlar sade ve pek basit bulduğun mza gölge düşürecek hatıralarından korlemiyor musun ? Bir gün mazini kıs- kanması, müthiş buhranlarla kıvran- ması ihtimalini niçin aklına getirmiyor- sun P Senin gibi bir kadın için bu aş- kı olduğu yerde bırakmak çok daha doğru ve senden bekleken de bu idi. 0 zaman, bari, bütün bir ömrün s0- nuna kadar aziz bir hatıra şeklinde o- nun kalbinde kalacak, belki de ebedi- leşecektin. Unutsa, bir başkasını sev- se, hayatın enginlerine dalsa bile, yine bir zamanlar seni sevmiş ©- lan kalbi ile yüzyüze gelmemesinin in he imkânı olmıyacaktı. Sen bir hatıra hu- mü te. dudunu aşmadıkça onun için çok da- irlağını | ha kıymetli olacaktın. İlerde belki ka- İİ rsını okşarken seni hatırlıyacak, ço- iygular cukları ile konuşurken senin hayaline hâkim gülümsiyecek, bir ay ışığı, bir ses, bir k sayı: X hareket, herhangi bir küçük şey seni duvak © batırlatmağa vesile olacaktı. *r içim © Fakat şimdi... Müthiş realite ile çe kı karşılaşmak üzere hayata giriyorsun. sla ta: Niçin kabul etmiyorsun ki, sen onun kat'i- için yaratılmış bir kadın değilsin. Se- kız du nin yolun tamamile ondan ayrı olmalı akışla idi. Korkunç bir geleceğe doğru ko- a çok şuyor, hem de ürkmeden ilerliyorsun. 1, der Hayal sukutu ilerde senin için öyle müthiş olacak ki... uzak Gözlerinden önce damla damla, son- ia. Ku ra dizi dizi yaşlar inmeğe başladı. Tam ki çağ” kurtulduğunu sandığı sıralarda yine 15- başla: tıraplarla yüzyüze gelmek ne hazindi hasreti Yarabbi. Onun için, bir kere saadetin ıyacak tatlı sihrine daldıktan sonra, tekrar eliyor bedbahtlığa razı olmak ne güçtü, ie eset ne acıklı birşeydi. ii çe Âfet odaya girdiği zaman biraz em önce bir saadet humması içinde piril EE içi pırıl bıraktığı arkadaşını, bin yeis ile KE kararmış görünce şaşırdı, kaldı. a bak — Nahide ne oluyorsun ? Me — Nahide nen var? Bu gözyaşla- rının rağnasını anlıyamıyorum. li — Âfet niçin mâni olmuyorsun bana. ei Niçin susuyorsun ki.. kendi kendime ö- diye lüme, hattâ belki de ölümden çok da- “daki ha müthiş bir bedbahtlığa doğru sü- b alk, r. kleniyorum. 5 Nahi- Âfet, bu aksülümeli hiç belemiyor- idle du, En müşkül zamanlarda bile şaşır- mıyan makul ve ince görüşlü genç ka: dın, birdenbire irkildi. Arkadaşının ru- hi bir buhran geçirmesinden ürküyor- du. Gayet yumuşak, seven, okşıyan ve dinlendiren bir sesle: — Çocuk musun yavrum, dedi. Sil bakayım şu gözyaşlarını. İnsan saa- dete uçarken böyle mi olmalı? Nahide yaralı bir kuş yavrusu gibi kendini arkadaşının kolları arasına at- tı. Başını hayatında bu en çok sevdiği kadının göğsüne gömerek katıla katıla ağlamağ başladı. Âfet, göğsünün üstünde çırpınan, hıçkıran arkadaşının yavaş yavaş saç: larını okşiyor, onu buhranlarından çe: kip almak için birçok şey söylemek istiyordu. — Âfet, bir gün çok daha bedbaht olmak için bu kararı verdiğimi şimdi anlıyorum. Vazgeçmek istiyorum. Âfet, Kurtar beni... — Ne dedin, ne söylüyorsun Nahi- de ? Vazgeçmek mi — Evet, hemen şimdi kaçıp gitmek, iz bırakmadan kaybolmak istiyorum. — Nahide, artık sana ne yaptığını, ne istediğini bilmiyorsun diye hayki racağım geliyor. Daha demin bütün 1s- tıraplardan kurtulduğunu, saadetine iğ nandığını söyleyen sen değilmi idin ? — Bendim. Fakat içim beni aldat- , mıştı. Mesudum sanmıştım. Daha doğ” rusu attığım adım beni saadete ulaş” tıracak diye ben içimi inandırmak is- terniştim. Fakat hayır, hayır Âfet. Bu birleşmeye asla imkân yok. Bir an ev- vel geri dönmek ikimiz için de çok daha iyi. — Sana artık normal bir insan di- ye bakmadığımı söylersem elbet gü- cenmezsin, — Aldandığımı anlamak hata mi Â- fet? — Ortada henüz hiç birşey yokken aldanma keyfiyetinide nereden çıkarı- yorsun, anlıyamıyorum. Sana kaç defa söyledim, misaller de gösterdim. Bir meseleyi böyle senin gibi ince eleyip sık dokumak bazan çok fena neticeler verebilir. — Bazan da en doğru neticeler, bu ince düşünüşlerden sonra alınır ama. — Lâkin geç kaldın Nahide. Herşe- ye, herşeye rağmen geriye dönmek için gecikmiş bulunuyorsun. — Yine mi'âlem ne diyecek diye düşüneceğim ? Bir avuç insanın beni ayıplamaması, en çirkin bir dedikodu mevzuu halinde parmaklarına dolama- maları için kendi hayatıma mı kıyaca- ğım ? Artık herkes bana vız gelir. An- cak, ancak kendimi düşüneceğim. Bir gün mesut olsam da söylemek istiyen, yine istediğini söyliyecek, bedbaht ol- da... Acı, çekenin malıdır. Istırap sahibine aittir Âfet. — Asabisin. Adet ve an'aneleri, telâkkileri, görüş ve düşünüşleri şimdi tamamile bir tarafa bırakıyorum. Ge- cikdik derken ben, yalnız seni ve se- nin hislerine varlığını bağlamış Serme- di düşünüyorum. Biribirinize karşı hiç- bir teahhüde girmediğinizi, istikbalden fazla birşeyler beklemediğinizi, gayet normal şartlar altında sözleştiğinizi an: misin ? Bırak kendini yat, senin bu gözyaşların, bu parçm- lanan kalbin kadar kıymetli miydi? Sa- adet, saadet diye ardından koştuğu” muz kuvvet, acaba böyle tamah edile- cek birşey midir ? Her evlenen aşağı yukarı böyle se- nin gibi rieçhullerle karşı karşıya bu- lunmaktadır. İstikbali önceden kim keşfetmiş, kaderine hâkim olabilmek kimin elinden gelmiş ki ?1... Yarın ne ile karşılaşacağını kimse bir gün evvelinden kestiremez. — Ben yalnız kendi bedbahtlığım” dan korkmıyorum Âfet. — Anlıyorum. Kendinden çok ©- nun için endişe ediyorsun. — Âfet! — Onu düşünüyorsun. Muhakkak ki onu kendinden çok daha fazla dü- şünmek istiyorsun. — Çünkü onun tertemiz hayatı üs: tüne bir korkunç bulut gibi kapaklan- mak istemiyorum. Âfet, sen yalnız be- ni değil; duyan, anlıyan, ıstırap çeken her insanı dilediği şekilde anlıyabilir- sin. Sen görüşü kuvvetli bir kadınsın. Onun için endişe etmekte haklı oldu- gumu kabul etmen lâzım. Ben bu em- şi menbaımı tam manasiyle kav- rayacağını bildiğim için ayrıca anlat- mak lüzumunu hissetmiyorum. enç kadın yine yumuşak, fakat biraz daha kuvvetli: — Yine de söyliyeceğim ki haksız- sın, dedi. Hep onun bir genç kızla ev- lendiği takdirde çok daha fazla mesut olabileceğini düşünüyorsun ve saade- tin, bu hesaplar yüzündendir ki içine sinmiyor.. Fakat yanılıyorsun.. Seni bu sana, herşeye rağmen bu derece sarsılmaz kuvvetlerle bağ- lanan bu adam, sanır mısın kisenin ha- ricinde tam manasiyle mesut oola- bilirdi ? Evet, deyip onun hayatına ka- rışmaya kalkışmasaydın da ıstırap çek- mek onun için muhtemeldi. — Bak, nasıl sözlerimi ve kurun- tularımın doğru olduğunu tasdik edi- yorsun. Demek evet dediğim için de ıstırap çekiyor ve çekecek. — Kuzum Nahide, lâstikli konuş- mayı bırakalım. Senin ibi bir kadının hayatına karışmak saadetine eren bir adamın, niçin ve ne yüzden ıstırap çek- mesi Jâzımgeldiğini ben kavrıyamıyo. - Arkası var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: