20 Mayıs 1930 Tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4

20 Mayıs 1930 tarihli Yarın Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Monden bey genç bir romancı idi.. Eserlerinin mevzuunu mek için dalma yeni usuller ve | esaslar arıyordu.. Şiirlerinin a- hengini —Arabın dümtekinden alan edebiyatlara bıyık altından gülüyor, maballi ve içtimal şa- heserler yaratmak istiyordu.. edebiyatının muhayyel üiplerini uzaklarda aramıyacaktı.. Mev- zularını kahvehanelerden, iğri büğrü sokakların çıkaracaklı.. yeni romanının — pilanını mek için kısa bir tetkik seyya- hatı yapmağa karar verdi ve bir tramvaya atlayıp şehrin Kesesi- akşam uzak bir semtine gitti.. nin mevcudu ancak bu kadarcık bir seyahata tahammül edebi- liyordu.. Oldukça soğuk ve sert bir teşrin akşamı idi.. Şehrin uzak semtine gelince hayran elfafına bakındı.. Köşe de gözü- | ne ilişen bir perükâr dükkânı- 'nın ödünde durdu.. İçeri baktı.. Burada iki müşteri çatlak ayna- nın karşısında traş oluyorlardı.. Diğer bir kaç müşteri de iskam- bil oyniyor, kahve veçay içiyor- lardı.. Saç soba çıtırtılarla yanı- | yor, küçük çay semaveri tatlı tatlı fokurduyordu... Burası semtin | modern, asrı kaathanesi idi ! Monden Bey perükârı geçti... Bir az ileriledi... vakit hayli gecikmiş, herkes evlere, man- gal, soba başına ve kalivehane- lere çekilmişlerdi.. Büyücek bir | kahvehanenin teneke kaplı, ka- | pısini itti, içeri girdi... Bu kah- | vede masâlar, peykeler işgal edilmiş, semtliler hıncahınç ka- pıya kadar dolmuşlardı... Tava- nı, esmer bir tül gibi saran ke- sif sigara dümanları arasında, ihtiyarlar, bir elde yasemin çu- buk, Ö bür elde okkalı kahve fincanı veya nargile marpuçu... Dedikodu yapıyorlardı... Orta yaşlılar keyf ve neşe ile tavla, domino ve iskambil oyniyorlar , — gençlerde — işi altmış altıya bağlamış! Bir birlerile şakalaşarak ihtiyarlara şöylece yan bakıp eski macerala- rını anlatıyorlardı. Monden bey, peyke başında dedikodu yapan ve bilhassa siyasi mes'eleler hak- kında kat'i hükümler veren ih- tiyarların, orta yaşlıların mübaha- se ve münakaşalarını da dinle- dikten sonra, bu kahvehaneler- den nasıl olupta — diplomat yetişmediğine bayret etti. Bunlar kahvehane değil, birer içtimai- yat kolleji ve diploması akade- misi idil!. Genç romancı kahve- haneden çıktı ve daha ileri yürüdü. Bir mahallebici dük- kânının kirli vitrinleri karşısında bir kaç'çocuk toplanmışlardı. Beş yaşında var, yok bir. kü- çük, yanına toplanan mini mini- lere hararetle anlatıyordu : — Avni be!. * LonŞaney,i gördünmu!?”. O bir herif değil, değilmi ha?.. ya Amerikan polis hafiyesi. “Masist,ı nasıl yakaladı.Ha?!.Mon- den Bey az ileride hüçük bir kahve han gördü:Buraya Amerikanvari bir isim vermek lâzım gelirse.. arabacılar kulübü, denllebilcekti.. Daha ileride semtin en maruf kıraathansini görmüştü.. Buraya Çakırın — kahvesi - diyorlardı .. Monden bey bir az da burada çiz- | O | Sakallı, |- enfiye hariminden | yazacağı | tesbit et- | | asri Yazan: Hasan İlhami oturmak istedi.. bir çay söyledi.. Kahvecinin küçük çırağı, se- maverin arkasında bekçinin to- rununu yakalamış; “ hayvran sü- zi! hayvan suzi | . . , diye yeni bir tarzda dans dersi veriyordu.. “ kâmilce ! , bir efendi kuka | tesbih elinde etrafına toplanan- | lara hesaplar çıkarıyordu : — © vakitler, sarı kız yüz sekize giderdi ! Bir cebime koyup pazara çıktımmı iki küfe ve bir tek çil mecit ile eve dönerdim ! . Bir gün geçer ken bizim Karamanlı Bodosa sordum. Tosyanın kıyyei atikine | gödstedi! ... | — İkinci masada, kulsktan at- ma gözlüklü kıranta bir hocafen- di, mahalle eşrafından birine tavladan bahsediyordu.. — Şeş ile yek atılırda dubara çıkarmı?. Efendim?. Ben bir za- manlar satranca sarılmıştım, bi- zim merhum endoroni Hamit ef. ile akşamları tavla atar ve sat- ranca da başlardık.. Hem efen- dim satranc biraz akıl oyunudur- dal.. ve içeri girerek kutusu, — önünde; danesini Üçüncü masada - allah bağış- lasın — yetişken kerime hanımın ihtiyaçlarından ve sinema meraklarından bahsediliyordu.. İz be köşede toplanan bir grup, günün havadislerini münakaşa ediyor, — altmışlık bir ihti- yarda büyük bir vecize *“doğrudur !.. Elhak musiptir !.. , diye başını sallı- yordu !. Monden bey buradan da çıktı, biraz daha yürüdü . Az aşağıda karşılıklı iki kahve- hane daha gördü.. Semtlilerden birini çağırıp sordu.. Bu kahve- lerin vaktile etfai muavinliğinde bulunan (7)ler ve (12) ler ku- löbünün merkezi idaresi olduğu- nu, maazallâh bir harik zuhu- runda reisin kır'ata atlayarak fener çektiğini, tayifenin de arkasın- dan sandığa umuz verip taban kaldırdığını ve bunların içinde ozamanlar nice Beyzede ve Pa- şadelerde bulunduğunu öğrendi. Bu mahfili de görmek için içeri girdi.. Bürası kısmen kahvehane, kısmen de bir bar (!) haline ifrağ edil- mişti.. İçeride saç bir soba, eski söyler gibi yumurta ve gaz sandığı parçaları ile doldurulmuş; zevkli çıtırtılarla yanıyor, tütün tablaları elden ele geziyordu.. Bir tarafta bir kemençe ile davuldan — ibaret cazbant takımı da kurulmuştu.. Sabık sıfır numara kalıp giyen- lerden bakiye iki bey konuşu- yorlardi.. Biri öbürüne: — Murat bel.. Diyordu.. Bak kasnağın derisi soğuktan üşümüş te hım hım ötüyor.. Vay çarliston havası vay!.., Monden bey kendi kendine düşündü ve güldü.. “Bir Ameri- kalı bu kahveye getirilse ! , . Dedi.. Oradan da çıktı.. Artık evine dönecekti.. Bu defa da mahalle aralarından geçti.. Yan sokaklarda, harapça . (evlerde, dokuma perdelerden ve sık, toz- la kafeslerden sönük, donuk ziyalar sızıyordu.. Bir iki evde Rkadın sesleri, küçüğü azarlayan büyük baba hideet ve tekdirleri, hararetli dedi kodular, kavgalar- kaçırıldı. İzmirde garip bir çocuk ka- çırma vak'ası olmuştur. Kendisi muhtacı himmet bir adam &8 ya- şında bir çocuğu kaçırmıştır. Şeh- rimize gelen bu adam zabıtaca aranmaktadır. Bu hadise hak- kında İzmir gazeteleri şu tafsi- latı veriyor : Mahmut oğlu Osman isminde biri evelki gün Belediyeye mü- racaat ederek kendisinin muh- tacı muavenet olduğunu ve mem- leketi olan Bitlise gideceğini söy- liyerek Belediyeden İstanbula kadar olan mesafe için harcırah istemiş ve ÂAdnan vapuru için meccani bir bilet tedariktine mu- vaffak olmuştur. Osman bunun la beraber Kâmile mahtumu 8 yaşlarnıda Mehmet isminde bir | çocuğu da kandırmış ve vapura alarak ' İstanbula götürmüştür. Keyfiyetten haberdar olan polis müdürlüğü İstanbul polis müdür- lüğüne bir telgraf çekmiş ve Os- manın tevkifini bildirmiştir. Asarı atika tetkikaltı Hizmet refikımızdan: İstanbul asarı atika enstitü- sü Türkoloji müsteşrik Gülcemal — vapurile gelmiştir. Mumaileyh asarı atika müzesinde buluumak- ta olan İslâm ve selçukiler dev- rine ait asar hakkında tetkikat ve tetebbülâtta ve ondan sonra Sökeye gidecektir. Doktor Viteli Sökede Milet ha- rabelerinde, İlyas bey camiinde tetkikatla cak ve İstan bula avdet edecektir. Doktör Vitelinin İslâm asa- rında ihtisası vardır. Arapça ve Türkçeye vakıftır. — —— da duyuluyordu.. Büyükçe tahta bir evin öst katında ut sesleri, şarkılar ve bozuk bir keman ile alaturka, alafranga karışık me- lez bir konser veriliyordu.. Ara yerde tef te vardı.. Aman kasap , sap nakaratından fasil daha başliyordu.. sevdim seni meleğim.. Şıktır.. Şıktır.. Son hatıranın.. ikinci bir sokakta hırçın, çatlak ve hırıltılı bir gra- mofon, elden alındığı belli plak- | larla, fokstrot, çarlıston, tango, nevinden bir şeyler çeliyordu.. Diğer bir evdede içki âlemi ku- rulmuş, eski bir macar marşını çalan pilakın — etrafında, havası — diye dansediyorlardı., | Genç romancı yörüdü.. üzerinde beyaz boya ile “hanım — saçı | kesilir!, yazılı bir dükkânda müdürü Viteli dün şehrimize şehrimiz şubesi doktor bulunacak buluna ka- sonra — bir canım vals | *babayani, mantolu iki hanım konuşuyorlardı.. — Bizimki alâgarson olacak | dedi.. Münire istemiyor!.. Dükkânda tuvalet bahsı ge- çerken arka sokaklardan da in- celi, kalınlı satıcı sesleri duyu- luyor. mahalleyi velveleye veri- yordu , , E Genç rtomancı Monden Bey tetkik ve tetebbü seyahatını ik- | runuzda okuduğu mal etmisti ». Şehrin uzak döndü .. Evine gitti . . Masası- nın başina oturdu ve yeni roma- nını yazmağa başladı: * ... Raviyanı ihbar ve na- kilânı âsar şöyle rivayet eder- kaki ( viç semtinden üdafaası İzmirden bir çocuk Bir saat evvel ya ben ceza görmeliyim; ; ya Mahmut Esat B. mukadder olan akibetine kavuşsun ! midedene Gramofon pılağı haline konan adam (Dünkü nüshadan devam) Mahkemelere gönderilen suallerdeki 10.— yanlışlıklar Tebdilen — gönderilen ikinci istinabe varakasındaki tak- yit ve tahdit edilmiş olan sual leri hak ve hakikat ve Damına tetkik edelim: a — Haydar Rifat, İrtişa da- vası dolayisile İstanbul gazete- üteessir olan Tf şahsl ig- fkâri ümu- leri neşriyatından Mahmut Esat bey birarından dolayi miyeyi tehyiç maddesinden ga- zeteler aleyhine ikamel dava et- tirmiştir, diyor, öylemidir : Gösterdiğim — mahkemelere bundan evvel böyle bir sual yok gönderilen — sual varakasında tur, ve ben böyle bir şey söyle- medim.Söylemediğim şeyin sıhhati şahitlerden nasıl ilk Sırf şahsi igbirardan sorulur ? Bu mes'eleden layiham bahse- der: 1. — dolayi, 2.— İgbirarından dolayi | da demedim. 4. — İkamei dava ettirdi de demedim. Çok daha ağır şeyler söyledim. Her söylediğim haki kattir. Fakat bu sözleri söyleme- dim. Mahkeme bunları soruyor. Bunlar için hakikattir değildir demeyorum. Ben bunları söyle medim diyorum. Layihalarımı muhterem mahkemenize, suret- lerin! gazetelere verdim. Muhterem mahkemenize bir hürmet olmak Üüzere lâzımsa bunların isbatınıda deruhte e- deyim, fakak iş uzar, halbuki bir saat evvel ya ben ceza gör meliyim, ya Mahmut * Esat bey mukadder olar akibetine kavu- şarak zararı am bir unsur ha- linden çıkmak suretile bahtiyar ol- malıdır. Neticeye sür'atle vusul yeni bir mes'ele çıkarılmayarak hasren eldeki ve usul hususatın kanun dairesinde halline va- bestedir, yalmız şu kadarına işa- ret edeyim ki ben yazdım diye şahitlere sorulan bu ibareler benim Jlayihalarımda yoksada adliye vekilinin ağzında, huzu- hutbede var- dır. Benden dava etsin. sını tasvir için haftalar zarfında hazırlayabildigi kâgıtları okusun. Orada bana etsin, benim yazılarımda böyle (şahsi — iğbirarından - dolayi aç- tirdi) gibi bir ibare yokken o vardır, desin, muhterem mah- kemenizcede şahitlere “Haydar Rifat böyle diyor, öylemidir ;) diye sorulsun. Böyle meydan verilmemek üzere Mah- mut Esat beyin kıy- met verilmek suretile değil, ken- dim yazdığımı söyleyüp durdu- gum yazılarımdan hem daha yüz kat ağır, fakat mevcut noktalar hakkında sordurulmasını hürmetle talep ederim. Suali tanzim buyuran muhterem mah- keme olduğundan bunu böylece h'FP iztirarını duydum. İbret verici vesikalar İstanbulda şahitlerimden biri fazileti ve irfanile kendisini her da va- bazı sözler — isnat hatalara sözlerine sual tanıyanın hürmetini kazanmiş sa- bik bir nazır, üçü hukuk fakülte- sinde müderris buplardan biri adalet | İstanbul İstinaf mahkemeleri T” evvelliğini umumun - tazitfi ve tevkirin altında ifa etmif | bir alim, biri adliyede kudretl& selabetle mebrur hizmetler etmif sabık bir müsteşar, biri şere hatırat bırakmış bir. mahkem€ reisidir. Besincisi içi dışına WW ğun, haklı ateşli bir avukattif: Bu zevatın maksur bir çerçev? dahilindeki suallere - verdikleri cevaplar ne kadar ibret verid vesikadır. Ben hadisede layihamda şöyle söyleyordum: “Mukaddesatın düşmanı olan Mahmut Esat bt” | yin en son şaheseri şudur : A — İstanbul gazeteleri aley” hine irtişa rezaletinden bahsetti” ler diye müddei umumi tarafında? dava açılmıştır, “Burada şahti iğbirarından dolayı, kaydi DE rededir. İkamei dava'" ettirdiği kaydı nerede. Böyle şeyler yok” tur. Mahmut Esat beyin şâb | eserine gelince o lâyihanın neti” cesinde öğtenilir ve iğrenilir. Burası ibtidadır. Oraya vaf” mak için adım adım gidilecektir Ceza mes'elelerinde tevsi, teşi kıyas cafiz olmadığına göre muh” | terem mahkemenizce sorulacak sualim Mahmut Esat beyin kendi arzuhaline, müddel umumisini? sureti bende de bulunan iddiâ” namesinde mübrez yazılarına V© | indettevcuh kabul ettiğim isbat şekline göre yazılıp sorulmasın! talep ederim. Şahlanmanın manası V€ illeti 11.— Lâyihada devam ede” rek şöyle diyorum : Gazetelef hükümetin geceli güöndüzlü çâ” lıştığımı yazdılar, bir pislik var” sa meydana çıkarılacağını yar” dılar. Hasan Beye “atf oluna” elli bin liralık otomobil sut istf malinin cılk çıktığını yazdılar: Bu son nokta üzerine adliye v& kili şahlanmıştır. , Şahlanmı farziyesi şundan neş'et etmiştif” Irtişa dosyasını gördüm. Veki” lim. Tevkifleri temamen kanti” suz keyfi olan maznunlar - ihli” tilâttan da memnu tutulmuşlardi" Birbirini görmeyen , bu keyfi mevkufları Müstantik Nazım B* sigaya çektikçe hep Hasan Bef ve Tevfik Bey üzerinde karâf kılıyordu. Dosyada sualler mey” dandadır. Nazım Bey bunları â9” mayrı aldıkça : “ Arkadaşlari? ikrar etti, Tevfik Beye Hasâf Beye verilen liraları söyledilef" Sen de kendini beyhude yormt' söyle, diyordu. Bunlar yalan idi. Bu ihtilâft? de kanünen de memnudur. Bt işte vekil olmak suretile işin Bi rimine vakıfdım. Düşünüyo! Tevfik Beyin varzifesinden daht nazik bir vazife Türkiyede * dane vardır ; Hasan beyih makamındö” daha büyük kaç 'dane vardi” her iktsini ve minelgaraip, t& uzaktan da — tanımam.. Y'ı:: bilirdimki Tefik bey nefet” gramofon plağı haline koymtk muvaffak olmuş ve bu sur6*” vazifesine intibak etmiş bif * (Devamı 5 inci sahife

Bu sayıdan diğer sayfalar: